28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 DUNYA avaştan kaçan Suriyelilerin başını çektiği sığınmacı akını dur durak bilmiyor. BM Mülteci Örgütü, havaların kötüleşmesine ve ölümlerin artmasına rağmen Türkiye’den Yunanistan’a geçişlerin kış boyunca süreceği uyarısı yaptı. Örgütün tahminlerine göre önümüzdeki 4 ay boyunca günde ortalama 5 bin kişi Ege sularını geçmeye çalışacak. Kasım 2015 Şubat 2016 döneminde Türkiye’den Avrupa’ya giden sığınmacıların sayısı 600 bini bulacak. Avrupa Birliği’nin son tahminleri daha da çarpıcı. AB Komisyonu’nun ekonomik planlama raporuna göre, 2017’de Avrupa’ya giden sığınmacı sayısı 3 milyona ulaşacak. Yıl sonuna dek 1 milyon, 2016’da 1.5 milyon, 2017’de ise yarım milyon insan AB’den sığınma talep edecek. Taleplerin bir kısmı reddedilecek olsa dahi AB nüfusu toplamda yüzde 0.4 ar Gürcistan’ın en popüler televizyon kanallarından Rustavi2’nin üst düzey yöneticilerinin mahkeme kararıyla görevden alınması ülkede krize neden oldu. Tiflis’te gece 03.00’te basın toplantısını düzenleyen kanalın genel müdürü Nika Gvramia karara meydan okuyarak, “Ben dishab@cumhuriyet.com.tr TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Mahkeme kanalın yönetimini değiştirdi televizyoncular direndi asla bu binayı terk etmem. Buyurun gelin ve beni buradan zorla çıkarın” dedi. Basın özgürlüğü tartışmalarının başlamasına neden olan süreç, hükümetle yakın ilişkileri bulunan kanalın eski sahibi Kibar Khalvaşi’nin 2005 yılında sattığı hisseleri geri almak için dava açmasıyla başladı. Cumartesi 7 Kasım 2015 Üç milyon kişi yolda Avrupa neyi bekliyor? Avrupa Birliği 3 milyon sığınmacı daha beklediklerini açıklarken Yunanistan ve İtalya’ya yığılan yüz binlerce insanın yerleştirilmesi için hiçbir adım atılmadı nilgun@cumhuriyet.com.tr nilgun@ S tacak. Komisyonun ekonomik işlerden sorumlu üyesi Pierre Moscovici’ye göre, bu durumun AB ekonomisine etkisi “ufak ama olumlu” olacak. Zira Yunanistan ve diğer krizlerin ardından toparlanmayı sürdüren Avro bölgesi, kısa vadede yeni sığınmacılara yönelik kamu harcamalarının artması, orta vadede ise emek piyasasının büyümesinden istifade edecek. Ancak AB henüz ilk şoku atlatabilmiş değil. Eylülde alınan karar uyarınca İtalya, Yunanistan ve Macaristan’daki 160 bin sığınmacının üye ülkelere dağıtılması gerekiyordu. Şimdiye kadar İtalya’dan yalnızca 86, Yunanistan’dan ise 30 sığınmacı diğer ülkelere gönderildi. İtalya’dan çıkan ilk grup olan 19 Eritreliyi karşılayan İsveç, sığınmacılara açık kapı politikasından çark sinyalleri veriyor. AB için Türkiye ile anlaşma şüpheli de nüfusuna oranla en çok sığınmacı almayı kabul eden Stockholm, ülkeye kabul ettiği sığınmacıların bir kısmının diğer ülkelere gönderilmesi ve acil yardım fonları için Brüksel’e başvurdu. Almanya’da ise iktidar koalisyonu yeni iltica düzenlemesinde uzlaştı. Başbakan Angela Merkel, kabul edilme ihtimali düşük başvurular için özel merkezler kurulacağını ve iltica sürecinin 3 haftaya düşürüleceğini duyurdu. Sığınmacı akınını Avrupa gerisinde durdurmayı hedefleyen AB, Ankara’yla oturduğu pazarlıklardan da henüz sonuç alamadı. Wall Street Journal’a göre Brüksel Türkiye’nin yardımının “bedelini” ve ne kadar “etkili ve insani” olacağını sorguluyor. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks “Umarım kirli işlerimizi taşeronlara yaptırdığımız günlere dönmeyiz” diyor. u Türkiye’nin son G20 zirvesi” diyordu Yurt’ta okuduğum bir haber ve ekliyordu: “AKP iktidara geldiğinde Türkiye ekonomisi büyük ülkeler arasında 16’ncı sıradayken 19’uncu sıraya geriledi. Üst üste yaşadığı iki seçim ile ekonomik verileri daha da kötüleşen Türkiye 21. sıraya gerilediğinden bir sonraki G20 Zirvesi’ne katılamayacak” Ekonomi çaptan düşmüş, dış politikada yalnızlık derinleşmiş, başkentin göbeğinde insanlar ölmüş; AKP yüzde 50 ile baştacı! “Bu nasıl mantık” dediğinizde; kestirme yanıt özetle, “Halk güçlü lidere oy verdi!” oluyor. “Güçlü lider”, mantıkla açıklanamayan her şeyin önüne geçiyor. Ekonomi görünür biçimde fakirleşirken mesela “güçlü liderin” saraylar yaptırması, altın yaldızlı tahtlara kurulması tepki çekip oy götürmüyor. Bilakis görünen o ki, bizim anlamakta zorluk çektiğimiz bu aşırı şaşaa ve gösteriş merakı liderin görkemine “seçmenleri nezdinde” görkem ekliyor ve yaydığı “hayranlık halesini” arttırıyor. Bu tarz bir çelişkiye, gazeteci olarak gezip gördüğüm ülkeler arasında bir tek Arjantin’de rastlamıştım. “Evita Peron’un filmlere, müzikallere konu olan büyük ihtişam ve gösteriş tutkusunu” hiç unutmuyorum; “bizde fakirler bunu bilhassa seviyor ve bundan haz ediyorlardı” diye açıklamışlardı. ‘50’lere dek “dünyanın en zengin 7 ülkesinden” biri olan Arjantin’de iktidar basamaklarını hızla tırmanan popüler first lady ve kocası Juan Peron; Arjantin’in servetini hesapsız kitapsız bir “Peronist” dağıtım siyaseti ile har vurup harman savurmuştu. Taraftarlarına iane, iltimas, bağış, her tür ev eşyası ve üst baş dağıtan Evita Peron bu yöntemle “alt gelir gruplarındaki halkın” sevgilisi haline gelmiş ama bu meyanda o yıllara dek ülkenin merkez bankası kasalarına sığmayan altın külçeleri erimişti. Çok güçlü bir hatip olan Evita, halkı “söz”le de baştan çıkarmayı başarıyor; zamanında kendisi de onların arasından çıktığı için geniş kitlelerin arzularını, özlemlerini çok iyi tanıyordu. “Dikiş makineleriyle” hoş tuttuğu fakir fukara kadınların karşısına, gösterişli kürkler, mücevherler ve Dior tayyörlerle çıkması bu nedenle göze batmıyor; yadırganmıyordu. Bilakis… Arjantin halkı onu “bağrından çıkarak kurulu düzene kafa tuttuğu için” bilhassa baştacı ediyor; “yokluğun üstesinden gelen biri olarak” ona her lüksü reva görüyor, ondan kendilerine yansıyan “güç”,“ihtişam ifadesini” savurganlık görmek şöyle dursun, tersine hayranlıkla beğeniyor ve destekliyorlardı. “Peronizm” o gün bugün işte böyle bir kısırdöngü ve derin çelişkinin adı oldu Latin Amerika’da. 90’larda Arjantin’e gittiğimde bu “mantık ötesi” mirasın bilançosunu bana, “değerler yıkımı, ekonomik yıkımdan büyük oldu” diye anlatmışlardı: “O zamandan beri biz bir değerler boşluğunda yaşıyoruz. Hırsızlığa ve sosyal anlamda ırzımıza geçilmesine alıştık. Üretime dönük çabalar da, Arjantin parasının yanında devalüasyona uğradı. Değer kazanan tek şey reflekslerin çabukluğu, uyanıklık, köşedönmecilik oldu…” 1 Kasım zaferi sade bana değil; Güney Amerika’yı bilen, tanıyan başka bazı yazarlara da bir çeşit “Peronizm paradigmasını” çağrıştırıyor. İtalya’dan Il Sole 24 Ore gazetesi örneğin; “İstikrarın bedeli karşılığında bütün gücü elde eden Erdoğan” başlıklı yazısında “Sultan’ın zaferini” böyle yorumluyor: “2014’te Cumhurbaşkanlığı’na doğrudan seçilen Erdoğan; Cumhuriyetçi laikler tarafından güç çevrelerinden on yıllar boyunca dışlanan Anadolu’nun muhafazakâr, orta ve küçük burjuvazisinin en iyi temsilcisi. AKP yıllarında varlık edinen bu Türkiye’nin ona sırt dönmesi zor. Erdoğan miyadını henüz doldurmayan bir tür İslamcı Peronizmin temsilcisi olmaya devam ediyor.” Şaşaanın zaferi bitanesi… “B Fakirliğin rövanşı Çeşme’den Yunanistan’ın Sakız Adası’na geçmek için bekleyen sığınmacıları AFP böyle görüntüledi. Rus uçağını bagajdaki bomba düşürdü ısır’da geçen hafta düşen Rus Kogalimavia Havayolları’na ait uçağın bagaja yerleştirilen bir bombanın patlaması sonucu infilak ettiği açıklandı. CNN, enkazı inceleyen Avrupalı uzmanların uçağın bomba nedeniyle düştüğü kanaatine vardığını aktardı. Kanal, kara kutudan elde edilen bigilerin bunu doğruladığını kaydetti. ABD Başkanı Barack Obama, “Uçağa bomba yerleştirilmiş olması olasılığı var” dedi. Kazanın ardından IŞİD açıklama yayımlayarak uçağı kendilerinin düşürdüğünü iddia etmişti. 224 kişiye mezar olan uçağın kalkış noktası olan Şarm el Şeyh’e İngiltere’den tüm uçuşlar iptal edildi. Rusya da Mısır’a uçuşlarını durdurma kararı aldı. THY, dünkü üst düzey toplantının ardından bugün ve yarınki Şarm El Şeyh seferini iptal edilmesine karar verdi. THY’den yapılan bir önceki açıklamada, Mısır’ın Şarm el Şeyh kentine bir süre için yalnızca gündüz uçuşları gerçekleştirme kararı alındığı açıklanmıştı. UZMANLAR AÇIKLADI: M Obama yönetimiyle basın özgürlüğü krizi ABD Başkanı’nın Antalya’da özgürlüklerle ilgili konuşmak istediği iddia edildi İlhan Tanır İptal üstüne iptal BD Başkanı Barack Obama’nın G20 zirvesi için Antalya’ya yapacağı ziyaret öncesinde Türkiye ile basın özgürlüğü krizi çıktı. 1 Kasım seçimleri öncesinden beri Beyaz Saray ve Ankara arasında, Başkan Obama’nın 1415 Kasım’da yapılacak G20 zirvesinde vermek istediği mesajlar konusunda sıkıntı yaşanıyor. Obama yönetimine yakın kaynaklardan edinilen bilgilere göre, Başkan Obama G20 zirvesinde basın özgürlüğü temalı bir konuşma yapmayı planlıyor. Bu konuşmanın Türkiye’deki gazetecilerin ve basının durumu gözönüne alınarak bir basın konferansı şeklinde yapılması öngörülüyor. Ancak Obama yönetimi bazı gazetecilerin bu toplantıya alınmama ihtimalinden endi A şe duyuyor. Bu bağlamda Obama’nın basın özgürlüğü ile ilgili vermek isteyeceği mesajların da hedefine ulaşamamış olacak olması Washington’ı düşündürüyor. Cuma günü itibarıyla Beyaz Saray kaynakları, Obama’nın Antalya’da bir basın konferansı yapmasının programa alındığını Cumhuriyet’e doğruladılar. Aynı kaynaklar, Antalya’daki zirvenin AKP tarafından akreditasyon yapılması halinde ne tür bir tepki gösterecekleri konusunda ise şimdilik yorum yapmaktan kaçındılar. German Marshall Fund düşünce kuruluşunun kıdemli uzmanlarından Derek Chollet de bu hafta Washington’da düzenlenen bir toplantıda yönetimin basın özgürlüğü konusunda bazı ‘zor Beyaz Saray doğruladı tercih’ler yapmak zorunda kalabileceğini söylemişti. ABD Savunma eski bakan yardımcılarından olan Chollet, yönetimin G20 zirvesinde bu konuyu gündeme getirebileceğini ifade etmişti. ABD Büyükelçiliği de dün sosyal medya hesabından bir açıklama yayımlayarak demokrasi ve basın özgürlüğü mesajı verdi. Büyükelçilik mesajında “ABD hiçbir siyasi görüşe taraf değildir. Yegâne ortağımız, demokratik yöntemlerle seçilen Türk hükümetidir. Öte yandan demokrasi ve basın özgürlüğünü desteklemekten geri adım atmayacağız; öyle ki bu özgürlük bazı basın kuruluşları tarafından asılsız ve kışkırtıcı komplo teorilerini yaymak için kullanılıyor olsa bile” dedi. lWASHINGTON Değerler yıkımı Büyükelçilikten açıklama Londra sokaklarında BİR MİLYON MASKE Kapitalizm karşıtı protestocular, önceki akşam Londra sokaklarında polisle çatıştı. Hacker grubu Anonymous’un çağrısıyla düzenlenen “Bir Milyon Maske” yürüyüşüne binlerce kişi katıldı. Çıkan olaylarda Guy Fawkes maskeli göstericiler polise havai fişek ve şişeler attı. 50 kişi tutuklanırken üç polis memurunun hastanede tedavi altına alındığı açıklandı. 5 Kasım 1605’te İngiltere Parlamento binasını havaya uçurmaya çalışan Guy Fawkes anısına düzenlenen yürüyüşte “Tek Çözüm: Devrim”, “Bu sokaklar kimin? Bizim” sloganları atıldı. ‘Kerry’nin zekâsı 12 yaşında gibi’ srail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun yeni iletişim direktörü Ran Baratz’ın (42) geçmişte ABD Başkanı Barack Obama ve Dışişleri BakaNetanyahu nı John Kerry hakkında yaptığı açıklamalar tartışma konusu oldu. Baratz’ın Facebook hesabında Obama’yı antisemitizm (Yahudi karşıtlığı) ile suçladığı, Kerry için de “12 yaşında bir çocuğun zekâsına sahip” benzetmesini yaptığı ortaya çıktı. İSRAİL VENEZÜELLA İ ‘Yetişmezse bıyığımı keserim’ enezüella Devlet Başkanı Nicolas Maduro, hükümetin yıl sonuna kadar yoksul ailelere toplam bir milyon konut teslim etme hedefine ulaşamaması halinde “bıyığını” keseceğine Maduro söz verdi. 2 bin 520 apartman dairesinin yoksul ailelere teslim töreninde konuşan Maduro “31 Aralık tarihine kadar 1 milyonuncu daireyi teslim edemezsek kendimi cezalandırmak için bıyığımı keseceğim. Bıyığımın kaderi, senin ellerinde sayın İskân Bakanı” dedi. V C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle