28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Taylor Swift’ten 150 bin liralık bağış Yaptığı hayır işleriyle adından sıkça söz ettiren ABD’li genç şarkıcı Taylor Swift, dansçılarından birinin kanser olan yeğeninin tedavisi için 50 bin dolar (150 bin TL) bağışta bulundu. Ayden isimli çocuğa destek olmak için sosyal medya hesabından da bir mesaj yayımlayan 25 yaşındaki şarkıcı, “Amcan ile aynı sahne yi paylaşacak kadar şanslıyım. Hepimiz senin için dua ediyoruz” ifadelerini kullandı. Dijital ortamda, dünya çapında 26 milyonun üzerinde albüm ve 75 milyon şarkı satmış olan 25 yaşındaki Swift, Forbes’ın tahminine göre kısa sürede 220 milyon dolarlık (yaklaşık 660 milyon TL) bir servetin sahibi oldu. Pazar 4 Ekim 2015 4 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK VEDaT aRIK Savaş sürgünü bir futbol takımı PINAR ÖĞÜNÇ 100 günü geçti, Cizrespor güvenlik gerekçesiyle Cizre’de maç oynayamıyor, “daimi deplasman” halinde kent kent geziyor. Tek istisna, bin kişinin izlediği bir idman. Kaptan Serhat Akyüz oğlu Destan’la idmana gelmişti. stanbul, Kartal’daki otelin restoranında dev bir masaya bir örnek formaları ve meraklı bakışlarıyla dizilmişlerdi. Yılların futbolcuları Hakan Ünsal ve Alpay Özalan, İstanbul maçlarını vesile ederek Cizrespor’un oyuncularına Profesyonel Futbolcular Derneği’ni anlatmaya gelmişti. Yaş meselesi, askerlik tecil sorunu, tek tip sözleşme lüzumu... Üçüncü lige özgü hallerden bahsediyorlardı. Cizresporlu oyuncularla asıl konuşacaklarımızsa, onları ve taraftarlarını “Cizrespor’a adalet” başlıklı kampanya yürütmeye zorlayan koşullardı. Cizreporlu olmaya mahsus haller yani. Çatışmasızlık sürecinin sona ermesi acısı tartışılmayacak bir ölüm bilançosu koydu Türkiye’nin önüne. Aynı dönemde Cizrespor ise futbol açısından başka tür bir mağduriyet içinde buldu kendini, bir nevi savaş sürgünüydüler. Tek bir idman istisnası var, ona da geleceğiz. İ dımcı hakemlik yapmış Ufuk Şepik, “Ramazan olsa komple seferi haldeyiz” diye esprisini yapsa da “Böyle bir durum daha önce yaşanmadı. Futbolda eşit şartlarda mücadele esastır. Maçlarda şartlar eşit ama biz şu an rakiple eşit olabilir miyiz?” diye yakınıyor haliyle. Arada Erzurum’da, eski bir cezaları yüzünden Mardin’de maçları oldu. Dün İstanbul’da Maltespor’la deplasmanda oynadılar. TFF’nin deplasmanlar için maddi desteği olsa da yaşadıkları “daimi deplasman”, güçlerinin ötesinde bir maliyet demek. Şepik, “Hiçbir kaynak sonsuz değildir. Artık kendi sahamızda oynamak, seyircimizle buluşmak istiyoruz. Eğer bu olmayacaksa da destek istiyoruz” diyor. Daimi deplasman hissi Ağustosta lig başlamadan bir buçuk ay evvel Bolu Gerede’de kampa girdi Cizrespor. Yeni lige çıkmışlar, üç kişi dışında takıma 25 yeni oyuncu transfer edilmiş, nasıl heyecanlılar... İşte o esnada Türkiye’de hava değişti, çatışmasızlığın sona ermesiyle Kürt illeri Batı’dan tahayyülün zor olduğu günler yaşamaya başladı. Hele Cizre... Şöyle söyleyelim, şu an 100 günü geçti, Cizrespor, 35 kişilik bir kafile şeklinde otellerde yaşıyor, kent kent geziyor, oyuncular Cizre’de yerleşik düzen kuramıyor. İlçeye girişçıkışın güvenlik güçlerince engellendiği abluka günlerinde zaten böyle bir şansları yoktu. Sonrasındaysa valiliğin güvenlik gerekçesiyle izin vermemesi nedeniyle Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) maçlar için Cizre dışını göstermeye başladı. Fakat örneğin Diyarbakır’da oynama talepleri de Diyarbakır Valisi’nin güvenlik hassasiyetine takılınca, aniden 350 km gidip Urfa’da oynamak mecburiyetinde kalabiliyorlardı. Tüm ekip 35 kişi, plastik kutularda reçelli otel kahvaltıları, çoğu kez parasını verseler dahi idman yapacak çim saha peşinde geziyorlar böy Öğünç, takımın sportif direktörü le. Takımın sportif direktörü, 18 yıUfuk Şepik ve Yönetim Kurulu üyesi lını TFF’ye vermiş, Süper Lig’de yar Serdar Durak ile birlikte. Cizrespor’da herkes lafa “Siyaset sormayın” diye başlıyor. Ağızları yanmış, yılmışlar. Lakin şu anki mağduriyetlerin de, şimdiye dek takımın aldığı “ideolojik tezahürat” cezalarının da, seyircisiz oynanmasına rağmen biber gazı sıkılan maçların da nedeni siyaset aslında. Herkes “Biz iyi futbolun peşindeyiz” diyor ama bu, taraftarların takımı siyasi bir kimlikle sahiplenişini, her tür mağduriyeti de Kürt takımlarına yönelik bir tavır olarak algıladığı hakikatini değiştirmiyor. Yönetim Kurulu üyesi, 30 yaşındaki Serdar Durak Cizreli; taraftar olarak tribünlerde büyümüş. Takım 90’larda tam da benzer gerekçelerle amatör kümeye düşürülmüş. O hatırladığı kadarıyla 90’ların Cizresi için “Kötü zamanlardı” diyor, çok konuşmak istemiyor. Şimdi şikâyetiyse Cizreli gençlerin neredeyse tek sosyal faaliyetle İdeolojik tezahürat cezası rinden yoksun kalması. “Doğu’nun bütün takımları ayrı sıkıntı çekiyor. İsim Cizrespor olunca farklı bakılıyor. Takımın siyasetle alakası olmamasına rağmen bölgede olanlar takıma yansıtılıyor. Gençlerin bir tek Cizrespor’u var, bunu bize çok görüyorlar” diyor. 28 kişilik takımda Kürt olup bölgenin bu hallerine bir şekilde “antrenmanlı” dörtbeş oyuncu var. Gerisi Türkiye’nin farklı kentlerinden, Kürt meselesini farklı zaviyelerden gören, zaten çoğu 90’larda doğmuş genç oyuncular. Cizreli malzemeci İdris Işıklı, çocukluğunu top toplayıp forma ayıklayarak geçirdikten sonra, çok severek yaptığı işini, babası Mehmet Bey’den devralmış. Cizre’nin dış dünyayla ilişkisinin kesildiği günlerde hâlâ orada yaşayan ailesinin imece usulüyle nasıl hayatta kaldığını anlatıyor, bir yandan antrenmanı seyrediyoruz birlikte. Takımdakiler haliyle Cizre’ye dair sorularını İdris’e soruyormuş; biber gazı, yemekler, hayat... Bazılarının Cizre’yi köy, küçük bir kasaba sandığını, o tek idmanlık girişlerinde 150 bin nüfuslu bir yer görünce şaşırdıklarını söylüyor gülerek. Gelelim istisna olan o tek Cizra idmanına... Cizrespor, 35 kişilik bir kafile şeklinde otellerde yaşıyor, kent kent geziyor... ‘Spor’ marka sever ORHUN ATMIŞ Halkların demokratik tribünü “Seyyah” Cizrespor’un dün İstanbul’da Maltepespor’la maçı vardı. Tribünü Kürt kentlerinden gelen Coşkulu bir kitle doldurmuştu. altepe Hasan Polat Stadyumu’nun önü yeşilkırmızıya boyanmış seyyar tezgâhlar ve bolca polis doluydu dün. Stada girip de seyirci sayısına bakınca, Maltepespor mu ev sahibi, yoksa Cizrespor mu emin olamayabilirdiniz. Zira Cizre tribünü, Maltepe’nin iki katı kadar kalabalıktı. Bu, Maltepespor’un taraftar grubu Asi Dramalılar’ın çift davullu, tam organize tribün korosunun sesi az çıkıyor manasına gelmesin. Zaman geçtikçe Cizre tribünü daha da kalabalıklaştı. İstanbul’un farklı semtlerinde yaşayan, farklı Kürt kentleri doğumlu yüzlerce kişi trafikten ancak yetişiyordu. Kime sorsam biri Kars doğumlu, biri Diyarbakır, Erzurum... Ve tabii Cizre. Maltepespor’un “kadınsız” tribününe karşın Cizrespor tarafı, arzu M lanan eşit temsilde olmasa da kadın doluydu. Hatta Bitlisli bir kadın hayatında ilk kez bir maça, Cizrespor’u desteklemek için geldiğini söylüyordu. Mutlu görünüyordu. Beklenebilecek tezahüratların dışında “Her yer Cizre, her yer direniş” yükseliyordu ara ara coşkuyla. Kimi zaman da Kürtçe olarak, Cizre direnişine selamlar yollandı. Şöyle pozisyonlar oldu, şöyle zorlu dakikalar yaşandı diye maç anlatacak değilim. Hararet yüksekti, lakin Cizrespor’u şu aralar asıl zorlayan yeşil saha mı, yoksa dışarısı mı, orası karışık. Netice derseniz, 00. Cizresporlu taraftarlar stadı terk ederken polise mahsus bir tezahürat geldi: “Onda bunda şundadır, şunda bunda ondadır. Cizrespor neredeyse, çevik kuvvet oradadır.” Teknik Direktör Yahya Ünal, göçebe hayatta oyuncularını motive etmenin güçlüğünden yakınıyor. Gerçi birlikte böyle 100 gündür gezmek başka türlü bir aile havasına da sokmuş hepsini. Bayramda tek gün Cizre’deki stadlarında yaptıkları bir antrenman var. Halk nasıl özlemişse artık, idmana gelmiş neredeyse bin kişi, ortalık inliyor. Bu, takımın çoğu gibi kaptan Serhat Akyüz’ün de Cizre’yi ve taraftarı ilk görüşü. Akyüz, 10 senelik Süper Lig mazisiyle Cizrespor’un büyük transferlerinden. Zaten futbolcu bir aileden geliyor, oğlu Destan da maskot gibi ortalıkta, belli ki o da aynı yoldan devam edecek. “Ecevitçi” Trabzonlu bir aileden geldiğini söyleyen Akyüz, “Cizre’nin ismini duyunca biraz korkarak geldik. Bize anlatılanlarla yaşadığımız için, böyle güzel insanlar, böyle güzel bir yapılanma olduğunu bilmiyorduk. Fakat orada bir hayat yaşanmadan futbol keyif vermiyor” diyor. Genelde zaten stadyumlar kadar sosyal medyada da kolaylıkla “terörist”, bölücü” laflarını işitebildiklerinden, takımın potansiyel gerginlik durumlarına karşı hassasiyeti büyük. Mesela geçen haftalarda Trabzon takımı Arsinspor’la maçlarına güllerle gitmişler. Çok iyi ağırlanmışlar, hiçbir sorun da çıkmamış. Tabii dışarıda Süper Lig derbisi kadar polis var o ayrı. İşte bunlar da Cizrespor’da oynamaya, ligde Kürt şehirlerinin takımı olmaya mahsus haller... Bin kişinin izlediği idman! por bir yaşam biçimi, bir tutku, sağlıklı yaşamın bir metodu olarak değerlendirilse de modanın belki de en önemli kaynağı. Özellikle, dijital yayıncılığın ortaya çıkıp sporcuların yüzlerinin çok sık ekranlara gelmesiyle bir vitrin oluştu. David Beckham ile başlayan sporcuların moda yaratma merakı da önemli bir akımın yayılmasına yol açtı. Aslında, Beckham’dan önce de sporcular reklam pazarından paylarını alıyorlardı. Örneğin Michael Jordan, 90’lı yıllarda Nike ile anlaşıp ‘Air Jordan’ adı altında isminin değerinden para kazanmaya başlamıştı. Jordan, günümüzde bile her yıl 90 milyon doların üzerindeki parayı oturduğu yerden, yaratılan bu markadan kazanıyor. Sporun eskiden olduğu gibi amatör halinden çıkıp ekonomide büyük bir pazar payı elde etmesinin ardından, markalar bu reklam pazarındaki yerlerini aldı. Saat, şampuan veya tıraş bıçağının sporla pek bir alakası olmasa da reklamlarında sporcuların yüzünü kullanmaya başlaması bir pazarlama tekniğinin önünü açtı. Artık sporcular, ‘Air Jordan’ gibi sadece bir markaya aracı olmak yerine kendi markalarını yaratma yoluna gidiyorlar. S David Beckham Lukas Podolski, kendisine ait olan online alışveriş sitesi Strassenkicker’dan her yıl milyonlarca Avro kazanıyor. Sitesinde tişört, şapka, forma vb. ürünler satan Podolski, isminin değeri sayesinde bu paraları oturduğu yerden elde ediyor. Dünyaca ünlü futbol yıldızı Beckham marka yaratma olayının en başında geliyor. Forbes, 2013 yılında Beckham ailesinin ‘marka değeri’ni 350 milyon dolar olarak açıkladığında tüm dünyanın dikkatini çekmişti. Kendi ismini taşıyan, giysiden parfüme kadar birçok ürün satışa sunan İngiliz futbolcunun bu değeri kullanmak istediği çok açık. Portekizli Cristiano Ronaldo ise yalnızca 2015 yılında 45 milyon Avro kazandı. Bu gelirin sadece 18 milyonu kulübü Real Madrid tarafından ödenirken, geri kalan kısmı Ronaldo’nun marka değeri sayesinde reklamlardan elde ettiği miktar. Artık Ronaldo, sadece reklamlarda oynamak yerine yarattığı marka sayesinde oturduğu yerden para kazanabiliyor. Ronaldo, ayakkabı tasarladığı gibi ‘CR7’ ismini verdiği iç çamaşırı markası için de poz vermişti. 30 yaşındaki futbolcu, ismini Portekiz’de müze açarak da değerlendirmiş durumda. Bu sene Galatasaray’a transfer olan 350 milyon dolarlık servet Fred Perry İsmini marka haline getiren ilk sporcu: Fred Perry fsane İngiliz tenisçi Fred Perry, ismini marka haline getiren belki de ilk sporcu. 1909 doğumlu Perry, kariyeri boyunca Wimbledon’ı 3 kez kazanmayı başarmıştı. Ardından 1950’li yıllarda aynı isimle kurduğu giyim firmasıyla önemli bir başarı elde eden Perry, tenis kıyafetleri üreterek işe başladı. Şu an bir tarz haline gelen Fred Perry markası, giyim konusunda kendi tarzını yaratmış durumda. E C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle