19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAYLAR ve GORUSLER KÜLTÜR SANAT Pazar 4 Ekim 2015 AB nereye koşuyor? Prof. Dr. BAhri YılmAz Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi 20 EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Nereye kadar?.. izim medyada pek rağbet görmez ama, ABD’de her yıl çeşitli dallarda Pulitzer ödülleri verilir. Özellikle gazeteciliğin değişik alanlarında dağıtılan Pulitzerler çok saygındır. Bunun nedeni de, ödüle adını veren Joseph Pulitzer’in, yayımladığı gazetelerde, siyasal yolsuzlukları ortaya çıkarmayı ilke edinmiş, araştırmacı gazeteciliğe öncülük etmiş olmasıdır. Son günlerde, kimi gazetelerin muhalif gazete ve gazetecilere yönelttikleri iftiraları, kışkırtılmış bir güruhun Hürriyet gazetesine karşı giriştiği saldırıları, yönlendirilmiş lumpenlerce Ahmet Hakan’a yapılan saldırıyı izlerken, Pulitzer’in bir sözünü anımsamadan edemiyorum: Avrupa Birliği kurulduğu 1957 yılından bu yana çok ciddi üç sorun ile karşı karşıya bulunuyor. irinci sorun, 2011 yılında finans krizi ile başlayan ve halen etkilerini sürdüren ekonomik durgunluk ve ikincisi de son aylarda şiddetini gittikçe arttıran göç dalgası. Üçüncü sorun ise şimdilik pek hissedilmiyor gibi görünse de AB’nin geleceğinin olumlu ya da olumsuz yönde şekillendirecek olan AB’de liderlik ve yönetimsizlik faktörüdür. Avro krizinin iki önemli nedeni vardır: Birincisi, para birliğine bağlı bazı ülkelerin izledikleri genişletici maliye politikaları nedeniyle aşırı derecede borçlanması ve ikincisi Avrupa Para Birliği’nin (APB) kuruluşunda yapılan yanlışlıklar ve politik kararların önceliği. Örneğin Yunanistan’ın APB’ye katılma koşullarını yerine getirmediği halde üyeliğe kabulü. Bu yanlış politikalar siyasi ve ekonomik alanda iki önemli problemi ortaya çıkardı. Birincisi, politik olarak ve kuruluş antlaşmalarına göre, AB eşit haklara sahip devletlerden oluşan bir birliktir. B AB, olumlu ekonomik koşulların devam ettiği ve her üyenin kazanması halinde yaşamını sürdüren bir işbirliğidir. cisi de, biz APB’nin üyesiyiz ve aynı parayı kullanıyoruz ve Avrupa Merkez Bankası’na bağlıyız. Bu nedenle de aşırı borçlanmanın kendileri için herhangi bir tehlike oluşturmayacağını düşündüler. Aynı şekilde bu ülkelere borç veren finans kuruluşları da kendileri açısından herhangi bir risk görmediler. Bu yanılgı sonucunda da faturayı bizzat kendileri ödemek zorunda kaldılar. AB’de yaşanan bu son finans krizi bize şu gerçeği gösterdi: AB olumlu ekonomik koşulların devam ettiği ve her üyenin kazanması halinde yaşamını sürdüren bir işbirliğidir. İşlerin kötüye gitmesi halinde ise sözü çok edilen “Avrupa Değerleri, Dayanışma ve Yardımlaşma” prensiplerinden geriye pek bir şey kalmamaktadır. Her üye ülke önce kendi çıkarlarını gözetmek zorunda hissetmektedir. Göç sorunu AB’nin bugün karşılaştığı ikinci tehlike ise belki de kurulduğu tarihten bugüne kadar hiç karşılaşmadığı “mülteciler” sorunudur. İçinde bulunduğumuz yüzyılın en temel sorunlarından birisi de yoksulluk ve işsizlik baskısı altındaki kitlelerin kıtalararası ve özellikle gelişmiş Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerine yönelik yasa dışı göç hareketleridir. Bununla ilgili gelişmeleri her gün haberlerde izliyoruz. Meksika’dan ABD’ye ve Türkiye ile Akdeniz üzerinden AB’ye kaçak insan göçünün çocukları ve kadınları da kapsayan bir şekilde ve bu insanların ölümü de göze alarak çaresizlik içersinde umuda yolculuklarını seyrediyoruz. Yanılgı Bunun anlamı, hukuksal, politik ve ekonomik anlamda ülkeler bütünün bir parçasıdır. İkin Sadece ekonomik nedenlerle değil, aynı zamanda iç savaşlar, dini çatışmalar nedeniyle de insanların göçlere zorlandığını görüyoruz. Suriye’den ülkemize sığınan insanlar buna örnek gösterilebilir. Bu mülteci akını üye ülkelerdeki aşırı sağcı ve ırkçılık akımlarını da güçlendirmektedir. Kısacası, Brüksel bu konuda son derece tutarsız ve basiretsiz bir politika izlemektedir. Diğer ilginç bir gelişme de, İngiltere hükümeti, AB üyesi Bulgaristan ve Romanya’dan gelen AB vatandaşlarının sayısını sınırlamayı planlamaktadır. Avrupa’nın diğer önemli eksikliği olağanüstü ekonomik ve politik koşulları yönetebilecek ve ülkeler arasında “uzlaşma” sağlayabilecek güvenilir politikacıların eksikliğidir. AB’yi kuran devlet ve hükümet başkanlarını bugün işbaşındaki vasat düzeydeki taşra politikacıları karşılaştırdığınızda umutsuzluğa kapılmamanız mümkün değil. Ayrıca, krizleri yeterince iyi ve bilinçli yönettikleri de söylemez. Buna ek olarak, İngiltere’nin AB içersinde kalıp kalmayacağını henüz bilmiyoruz. Manş Denizi’nin Atlantik Okyanusu’ndan daha uzun olduğu vurgulanır. Sonuç olarak, AB’yi zor günler beklemektedir. Yukarıda belirttiğimiz sorunların daha uzun süre ertelenmesi AB’nin bütünlüğünü derinden sarsabilir. 1648’de imzalanan “Westfalia Antlaşması’ndan” sonra gerçekleştirilen bu büyük “Avrupa Projesi”nin devamı için, AB liderlerinin gereken önlemleri en kısa zamanda alacaklarını düşünüyorum. B “Ahlak ilkelerini bile bile çiğneyen, yalnızca kendi çıkarını gözeten, halk avcısı, fırsat düşkünü bir basın, eninde sonunda, kendisi kadar alçak bir halk yaratır...” HHH İnsanlar, yüzyıllardır özgürlük mücadelesi veriyorlar. Baskı görmeden, çekinmeden düşüncelerini dile getirmek için. Kimseye kul köle olmamak için. İbsen’in dediği gibi, özgürlük uğruna savaşmaya giderken insanın asla en iyi pantolonunu giymemesi gerektiğini biliyoruz. Camus’nün dediği gibi, özgürlüğün, bir başına koşulan, adamın iflahını kesen bir uzun mesafe yarışı olduğunu da bilmiyor değiliz. Ama nereye kadar? 18. yüzyılın Fransız edebiyatçı ve filozofu Diderot, kendince bir sınır koymuş bu yarışa: “Son kral son rahibin bağırsaklarıyla boğuluncaya kadar insanlar asla özgür olmayacak...” ‘Barış için tiyatro’ stanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın (İBBŞT) önceki gün Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde yapılan basın toplantısında, Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu, “Bu yıl repertuarda ‘Barış’ temasını öne çıkaracağız” dedi. “Ba İ rış her şeydir!” yazılı afişlerin ardında konuşan Yazıcıoğlu, ‘barış’ teması üzerine şunları söyledi: “Tüm dünyanın ihtiyacı olan ‘Barış’a hizmet etmek, 101 yıllık bir kurum olarak bize onur verecektir. İBBŞT, yeni repertuarıyla perdelerini 7 Ekim’de açacak. l Kültür Servisi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle