Katalog

Pazar 4 Ekim 2015 KULTUR Cecile McLorin Salvant ‘For One To Love’ (Mack Avenue) Bir önceki albümü “WomanChild” ile çok şaşırtmıştı bizi şarkıcı Cecile McLorin Salvant. Bu umulmadık başarı ve ödüller kasırgası, uzun yıllar birlikte olacağımız bir sesi müjdeliyordu. Mükemmel diksiyonu, zeki mizah duygusu, alaycı dili, zengin ton paleti, esnek duyguları, derin şarkı sözleri, kısa saçları ve kalın çerçeveli beyaz gözlükleriyle de çok inandırıcı bir figürdü. İyi şarkıcı kısırlığının yaşandığı bir dönemde çok özel biriydi. Şimdi üçüncü albümü “For One To Love” ile bu genç kadın sanatındaki yeni boyutları sergiliyor; hem de samimiyetiyle. Fransız bir ailenin Miami doğumlu kızı Cecile. Mükemmel bir aksanla söylediği Fransızca, miras olarak aldığı Frankofon izleri taşıyan bazı şarkılar var albümde. Ayrıca Amerikan şarkı geleneği, şair ve halk ozanlarının birikimi... Taklit etmeden esinlenmek zor iş. Kimseyi canlandırmıyor Cecile, başka hayatları oynamıyor, başka acıları pazarlamıyor. Tek senaryosu kendi hayatı ve hikâyeleri. Üstelik bunu Billie Holiday ruhu, Ella Fitzgerald dünyası ve Sarah Vaughan kimyası ile gerçekleştiriyor. Çağdaş vokal cazın hastalıklı sürecinde kısa süreli bir tedavi imkânı Cecile. Son on yılda ortaya çıkan en iyi caz şarkıcısı, ama maraton yeni başlıyor. ([email protected]) Bridget Jones’un ‘dijital’ günlüğü Renée Zellweger, Colin Firth ve Hugh Grant’ın yeniden bir araya geleceği ünlü ‘Bridget Jones’ serisinin yeni filminden ilk fotoğraf yayımlandı. 46 yaşındaki aktris Renee Zellweger’in en ünlü rolüyle sinemaseverlerle buluşacağı yeni filmin ilk fotoğrafında, Bridget Jones karakteri bir iPad’e sarılmış halde görünüyor. Yeni filmde Jones’un günlüğünü dijitalde yazıyor olması ile yayıncılık sektörünün zamanla dijitalleşmesine selam çakan bu fotoğrafta Renée Zellweger, verdiği kilolar ve genç leşmiş cildiyle dikkat çekiyor. Son dönemde katıldığı bir törende “bir gecede” bambaşka bir kadın haline dönmesiyle gündeme gelen Zellweger, söz konusu fotoğrafta estetik tartışmaları öncesi görünümüne sahip gözüküyor. EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK 21 Andy Bey ‘Pages From An Imaginary Life’ (High Note) 2013 yılının Grammy ödüllü şarkıcı piyanisti Andy Bey, şimdi “Pages From An Imaginary Life” albümündeki popüler Amerikan standartlarından oluşan bir repertuarla cazın köklerine dönüyor. Ayırt edici dört oktavlık dokunaklı bariton sesiyle yaptığı, ruhunun mistik tarafını öne çıkaran yorumlarda 74 yıldır yaşadığı tüm sevinç, üzüntü ve gönül yaralarının bilançosu açığa çıkıyor. Piyanosuyla baş başa olduğu ve dört kesitten oluşan 15 şarkılık bir albüm “Pages From An Imaginary Life”. Her bölümde de orijinal bir beste var. Bey’in standartların arasına yerleştirdiği kendi orijinal besteleri, tarihe karşı duygusal zekâsıyla verdiği yanıtlar olarak kabul edilebilir. Çağdaşlarıyla arasında mukayese edilemez bir asalet farkı var Bey’in. O gerçek bir yorum ustası. Ancak 50 yılı aşan meslek hayatında maalesef albüm sayısı çok az. Ziyadesiyle kırılgan, romantik ve olgun bir karakter. Bir eşcinsel olduğunu bulunduğu her yerde gururla telaffuz eden bu epik müzisyen, olup olabilecek en minimalist sonik atmosferde hizmet vererek, kariyerinin en güzel albümlerinden birini ikram ediyor bize. “Pages From An Imaginary Life”ı onun “Shades of Bey” ve “Ain’t Necessarily So” gibi en iyi albümlerinin yanına koyun. ‘Koskoca ülke iki dudak arasında’ OĞUZ YILDIZ uhalif duruşu nedeniyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İBBŞT) kadrosundan ihraç edilen oyuncu Levent Üzümcü, önceki akşam İzmir’deki Karşıyaka Suat Taşer Açıkhava Tiyatrosu’nda ‘İstibdat Kumpanyası’ adlı oyun için sahneye çıkmadan önce sorulamızı yanıtladı. İnandığı doğruları söylemeye devam edeceğini vurgulayan Üzümcü, İBBŞT’den ihraç edilmesinin tiyatro yapmasına engel oluşturmadığına dikkat çekti. Sosyal medyadaki trollerin “siyaset yapma” uyarı M larına, “Yaşamla ilgili ne istiyorsam söylüyorum” diye yanıt veren Üzümcü, şöyle konuştu: “Çocuklarıma daha iyi bir Türkiye bırakabilmek istiyorum. Koskoca bir ülke iki dudağın arasına sıkışıp kaldı. Farklı kültürlerden geliyoruz ama aynı dili konuşuyoruz. Sürekli bizi düşman etmeye çalışıyorlar. Ben insan olarak duruyorum karşısında, hiç kimsenin de beni ayırt etmesini istemiyorum. Herkesin hayatını istediği gibi yaşaması, birbirine saygı duyması özgürlüğün temel ilkelerinden bir tanesi. Bunları söylediğim zaman ne vatan hainliği ne de siyaset yapmış oluyorum.” Ahlaksızlığın adı faşizm! Balığın başı koktuysa, kuyruğunu kurtaramazsınız! Vurun, öldürün, yok edin sizden olmayanları! Sizin gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımayın! Fazla ince eleyip sık dokumaya gerek yok... Faşizm için incelik gerekmez. Ne denli hoyrat, ne denli acımasız olursa, o denli mubah! Zorbalık, hoyratlık, magandalık, kabadayılık, kaba kuvvet ve şiddet bu işin raconu! Dün cemaat – iktidar işbirliğiyle sahte deliller, sahte “suç unsurları”, sahte belgeler, sahte bahanelerle, yalanla dolanla, sabaha karşı polislerinizi salıp girdiniz işaretlediğiniz evlere... Adları İlhan Selçuk ya da Türkan Saylan, Ali Yarbay, Kuddusi Okkır hiç fark etmez. Onları siz öldürdünüz. Daha dün savcı polis işbirliğiyle, düzmece deliller ve kurmaca mahkemelerle daha nicelerine hayatı zindan ettiniz. Yaşamları ve ocakları söndürdünüz! Sizin pisliklerinizi ortaya çıkaran yazarları, gazetecileri yok etmek için onları zindanlara tıktınız. Bilgisayarlarına girdiniz. Yayımlanmamış kitaplardan korktunuz. Rezilliğinizi ortaya koyan makaleleri boğdunuz. Hayatı özgür düşünenlere ve ailelerine zehir ettiniz. Onları ölüme mahkum ettiniz... Size biat eden, “İstersek seni sinek gibi ezeriz” diyen tetikçilerinizle; beğenmediğiniz gazetenin camlarını indiren, parti bürolarını basan kabadayılarınızla; “Bunları zamanında dövmeliydik” diyen milletvekillerinizle, halkın seçtiği temsilcileri Meclis’ten atmaya kalkışan bakanlarınızla; benden başkasına oy verme diyen, muhalefet eden herkesi vatan haini ilan eden hasta kafalarınızla haliniz gerçekten çok acıklı... Ama size acımıyorum. Çünkü bu ahlaksızlığınızın adı faşizmdir. davalı gazeteciler bağlamındaki dayanışma mesajımızı, burada sizlerle paylaşıyorum: “Önce tehditler, ardından hedef göstermeler ve sonra ölümle, yaralanmayla, sakatlanmayla sonuçlanabilecek saldırılar... Amaç ortadan kaldırmak. Amaç korkutmak. Amaç özgür düşünenlere gözdağı vermek... Bunlar daha önce de denendi ve yapıldı. Ancak basına ve ifade özgürlüğüne yönelik bu saldırılar, yazarları ve gazetecileri yıldırmadı. Bundan sonra da yıldıramayacaktır. Gazeteci Ahmet Hakan’a evinin önünde yapılan saldırıyı kınıyor, özgür basın dünyasına geçmiş olsun diyoruz. Ekim ayı boyunca hemen hemen her gün bir basın emekçisi yargılanacak. ‘Eleştiri’ görevini yerine getiren gazetecilerin birçoğu ‘hakaret’ten suçlanıyor. Yargılanan meslektaşlarımızla dayanışma içinde olduğumuzu ve davaların takipçisi olacağımızı bildiriyoruz.” 6 Ekim’de Sedef Kabaş; “yolsuzluk iddialarıyla ilgili takipsizlik kararı veren yargıcı unutmayın” dediği için... 8 Ekim’de Özgür Mumcu “Zalim ve Korkak” yazısıyla Cumhurbaşkanı’na hakaretten... 12 Ekim’de Ceyda Karan ve Hikmet Çetinkaya “Charlie Hebdo” kapağını köşelerinde yayımladıkları için... 13 Ekim’de Ahmet Şık “Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda” kitabı için... 20 Ekim’de Barış Pehlivan (Odatv) “Şaşırtıcı Benzerlik” yazısında Erdoğan’a hakaretten... 20 Ekim’de Ender İmrek (Evrensel) Cumhurbaşkanı’na hakaretten... 22 Ekim’de Barış İnce (Birgün) akrostişli savunma metni yoluyla Cumhurbaşkanı’na hakaretten yargılanacaklar... Bunlar ilk aklıma gelenler... Haydi kolay gelsin! Kaya mezarlarından 1 ton çöp çıktı ün haberini yayımladığımız Muğla’nın Fethiye ilçesindeki depo muamelesi gören tarihi kaya mezarları boşaltıldı. Haberin basına yansımasının ardından harekete geçen Muğla İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün incelemesinin ardından mezarların bulunduğu bölgeye gelen Fethiye Müze Müdürlüğü yetkilileri temizlik çalışması başlattı. 1.5 metre yüksekliğinde ve 2 met D re genişliğindeki mezarların içine doldurulan karton kutular, araba lastikleri, tahta parçaları ve plastik şişeler dışarı çıkarıldı. Mahalle sakinlerinden sahiplenen olmayınca mezardan çıkan eşyalar sokak üzerindeki çöp tenekesinin yanına bırakıldı. Yaklaşık 1 ton çöp çıkan mezarlarda çevre düzenlemesi yapılacağı ve çevre sakinlerinin uyarılacağı belirtildi. l Kültür Servisi Bakan Yalçın Topçu K Bakan, Ankara’da flamenko rüzgârı İskilipli yıl 9’uncusu düzenleneBüyükelçiliği Kültür Ataşeliği’nin için ağladı Bu cek Uluslararası Ankara Fla Ankara Flamenko Derneği’yle birültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu, Çorum’un İskilip İlçesi’nde “Atıf Hocamız” adlı konferansta İskilipli Atıf Hoca’nın idam kararının alındığı süreci anlatırken gözyaşlarını tutamadı. İskilip Halk Eğitim Merkezi’nde gerçekleştirilen konferansta konuşan Bakan Topçu, İskilipli Atıf Hoca’nın devletçe olmasa da milletçe şehit sayıldığını söyleyerek, “Atıf Hoca hakkında ferman çıkartıldıktan sonra bu şapka devrimi adlı eseri hemen toplatılmıştır. Ne yazık o dönemde kanunlar geçmişe yönelik uygulanmaz iken, Atıf Hoca için kanunlar geriye yürütülerek uygulanmaya başlamıştır. İstiklal Mahkemesi’nin heyeti yargılama sırasında davranışı da çok enteresandır. Atıf Efendi mahkemenin beraat kararı vereceğinden buna rağmen ümitlidir. Ne var ki bu mahkeme önce 10 senelik sürgün, ama ne hikmetse bu hüküm ertesi gün değiştirilerek Atıf Efendi’nin şehit edilmesine karar verilmiştir. Zaten o da hazırladığı savunmasını yırtıp atmıştır” dedi. l Haber Merkezi menko Festivali, 10 Ekim Cumartesi günü başlayacak. Bir hafta süresince duyguların şarkı, gitar, dansla dışa vurulduğu flamenkoyu başkentli sanatseverlerle buluşturacak festival, dünyanın önde gelen flamenko gitar virtüözleri ve dansçılarını ağırlayacak. İspanya likte gerçekleştirdiği festival, 10 Ekim saat 20.00’de ODTÜ KKM Kemal Kurdaş Salonu’nda, dünya çapında hızla ün kazanan flamenko gitaristi İtalyan Livio Gianola, grubu ve dansçı Cristina Hall’ın gösterisiyle açılacak. l Kültür Servisi 1 Ekim’de PEN Türkiye Merkezi olarak Ahmet Hakan ve Ahmet Hakan’a ve özgür basına C M Y B