28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 26 Ekim 2015 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN 4 Atatürk değil, rant milliyetçileri Şehit babası Muhammet Yıldırım, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın kendisini aramadığını söyledi Muhammet Yıldırım ve şehit olan oğlu Soner AHMET ŞEFİK ırnak’ta 13 Eylül 2015’te PKK’li teröristlerce polis kontrol noktasına bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıda şehit olan polis memuru Soner Yıldırım’ın babası Muhammet Yıldırım, oğlunun adını Trabzon mitinginde kullanan Başbakan Ahmet Davutoğlu’na ateş püskürdü. Oğlu Soner Yıldırım’ın siyasete alet edilmesine büyük tepki gösteren Yıldırım, Tonya Haber gazetesine yaptığı açıklamada kırgın ve kızgın olduğunu belirtti. Yıldırım, “Öyle Trabzon’un göbeğine kadar gelip burada milliyetçilikten, dirlikten, birlikten Ş kimse bahsedemez. Onlar rantın milliyetçisi, vatanın değil. Biz Atatürk milliyetçisiyiz. Biz Çanakkale’yi kurtaranların milliyetçisiyiz. Öyle rantın değil” dedi. “Trabzon’da son günlerde üç şehit var. Bizi ne Cumhurbaşkanı, ne de Başbakan aradı” diyen Yıldırım, “Vatana elbette canımız feda. Ancak vatan olmadan din olmaz. Yüzlerce yazışma var emniyetin elinde operasyon için. Sen dokunma, çözüm var dediler. Peki, çözümü niye yıktın? PKK’nin ne olduğu belli, senin istihbaratın ne iş yapıyor?” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tepki gösteren Yıldırım, “Zamanında Büyük Orta doğu Projesi’nin Eş başkanıyım demişti. Ortadoğu’yu karıştırmakla beraber Türkiye’nin başına ne haller geldiği belli. Birilerinin projesi altında memleket yönetilmez. Kobani sonrası eğittiğiniz PYD’ye verdiğiniz silahlar Soner’imi, Samet’imi vurdu. Savaş varsa hep beraber gidelim. Ancak seçim kazanmak için hep ötelendi bu sorun” dedi. Cenaze töreni öncesinde güvenlik birimlerinin kendilerini, “Vali, emniyet müdürü gelecek, aman tepki vermeyin!” diye uyardığını belirten Yıldırım, “Cenazeden bile rant sağlamaya çalışıyorlar” diye konuştu. l TRABZON Tehdit altındaki toplumun seçimi... u hafta sonunda genel seçimler var. Bu seçimler nasıl bir ortamda yapılacak? Siyasal iktidar tarafından sürekli tehdit altında tutulan bir toplumun yapacağı seçim ne denli halkın özgür iradesini yansıtacak? Siyasal iktidarın tehdidi Cumhurbaşkanı ile başlamıştır. Cumhurbaşkanı seçildiği tarihten beri AKP iktidarının başında olduğunu göstermiş olarak ülkedeki karışıklığın “400 milletvekili seçilmemesinden kaynaklandığını” açıkça söylemiştir. Ülkedeki karışıklık ise PKK ile çatışmaların başlaması, Suruç, Diyarbakır ve son olarak Ankara’da yaşanan bombalı kitle katliamlarıdır. Bu konu sonra Sağlık Bakanı tarafından dile getirilmiş, “Eğer seçimleri AKP kazansaydı ortalık böyle olmazdı” diye neden açıklanmıştır. Yakında da Başbakan, “Eğer AKP seçimi kazanmazsa beyaz Toroslar gene gezinmeye başlar” diyerek Güneydoğu Anadolu Bölgesi faili meçhuller ile tehdit edilmiştir. Böylesine tehdit edilen bir toplumda adil seçimler olabilir mi? Bu tehditlerin geldiği yerler en yetkili ve elbette en sorumlumakamlardır. Oysa bu makamların görevi bu olayları önlemek değil midir? Yetkilerinin altındaki istihbarat gücü, güvenlik gücü, yaptırım gücü bu olayları önceden haber almak, olayları olmadan önlemek için yeterli değil midir? Ankara Gar’ındaki 100’ü aşkın yurttaşımızın ölümü, yüzlercesinin yaralanması ile sonuçlanan olayın sonrasında ortaya çıkan AdıyamanDokumacılar grubunun çalışmaları, haberleşmeleri, SuriyeTürkiye arasındaki gidiş gelişleri önceden bilinmekte değil midir? Olaylar birbirine kendiliğinden bağlandığı zaman ortaya çıkan tablo, bu olayların önceden tahmin edileceğini, hatta önleneceğini göstermiyor mu? En azından bir göz yumma, görevi ihmal etme, gerekli dikkati göstermeme sorumluluğu yok mudur? “Güvenlik zaafı yok” demek, “Hele soruşturma bir görülsün de” demek, olayın üstünü örtme niyetini belirtmez mi? HHH Bu büyük sorumluluğunu kabul etmeyen siyasal iktidar, şimdi de ucu açık tehditlerle seçmeni korkutarak oy oranını artırmaya çalışıyor. Başarılı olup olmayacağını seçimlerin sonucu gösterecektir. Şimdi ülkenin önündeki sorun şudur: Eğer AKP bu seçimde de istediği tek parti çoğunluğunu sağlayamazsa ne olacaktır? Ülke, iktidar tarafından tehdit edildiği gibi terör olaylarına mı sürüklenecektir? Ve bunun anlamı nedir? Böyle bir olasılık, olayların sadece sorumluluğundan değil, kaynağından da iktidarın sorumlu olacağı anlamını taşımayacak mıdır? Ya da ülke gene bir seçime sürüklenmek için zorlanacak mıdır? Eğer seçimler AKP iktidarını tek parti olarak sağlayacak biçimde sonuçlanırsa, bu tehditlerle kazanılan seçimin ahlaki niteliği sorgulanmayacak mıdır? Böyle kazanılan bir seçimin sonucu üzerine korkunun gölgesi düşmüş bir iktidarı zaafa uğratmayacak mıdır? Bu zaafı kapatmak için daha sert tedbirlerle basının görece özgür kalmış bölümünü, TV kanallarını, sosyal medyayı daha da baskı altına alma yoluna giderse ülkenin geleceği ne olacaktır? AKP’nin tutumu her iki halde de, yani seçimi istediği gibi kazanamayıp koalisyon olasılığı doğarsa ya da tek parti olarak kazanırsa daha da sertleşmek zorunda kalacağa benzemektedir. Bu da ülkedeki gerginliğin daha da artmasıyla sonuçlanacak, artık uzlaşmaz duruma gelmiş taraflar çatışma sınırına yaklaşacaktır. Çözüm, sadece seçimlerin sonucuna bağlı değildir. Çözüm AKP karar organlarının ülkenin geleceğine ilişkin daha akılcı bir tutum benimsemesi, ülkedeki gerginliği azaltmasıdır. Aynı zamanda PKK’nin de çatışmaları durdurması ve Kürt topluluğunun haklarını şiddet yolu dışında aramasının doğru olduğunun görülmesidir. Sonuçta hepimiz aynı gemideyiz. Bir kıvılcımdan çıkacak yangının nerede duracağı, nereleri yakacağı hiç bilinemez. Elbirliğiyle yangın çıkmasını önlemek, ülkenin geleceğini kurtarmak hepimizin görevidir... B Dilek yaşam savaşını kaybetti 8 GÜNDÜR YOĞUN BAKIMDAYDI Dilek Doğan Armutlu’daki evinde polis tarafından vurulan Dilek Doğan yaşamını yitirdi. Genç kızın cenazesi ailesine haber verilmeden Adli Tıp’a yollandı ALİ AÇAR / UMUR YEDİKARDEŞ stanbul’da Küçükarmutlu mahallesine “terör operasyonu” adı altında geçen pazar günü sabaha karşı düzenlenen baskında polis tarafından vurulan ve 8 gündür yoğun bakım ünitesinde tedavi altında olan Dilek Doğan dün yaşama gözlerini yumdu. Göğsünden vurularak ağır yaralanan Dilek Doğan’ın tedavisi Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yapılıyordu. Bir kez kalbi duran Dilek Doğan, doktorların müdahalesiyle hayata döndürülmüştü. Acı haberin ardından genç kızın yakınları hastaneye akın etti. Doğan’ın ailesi yakınlarına sarılıp gözyaşı döktü. Baba Metin Doğan “Bizim sabrımız artık taştı. Bunun intikamını alacağız. Hem de çok yakında alacağız. Artık kimse bize dur demesin” dedi. Doğan’ın ağabeyi Emrah Doğan ise, “Biz Maraşlıyız, Maraş’ta yüzlerce kişi katledildi. Armutlu da küçük Maraş oldu. Kimseden korkumuz yok. Cenazemizi kendi gelenek ve göreneklerimize göre defnedeceğiz” dedi. Ölüm haberinin ardından hastaneye gelen CHP milletve İ Dilek’in ölüm haberini alan ağabeyi Emrah Doğan (üstte) ve babası Metin Doğan (sağda) büyük üzüntü yaşadı. killeri Sezgin Tanrıkulu, Barış Yarkadaş, Hilmi Yarayıcı, HDP milletvekilleri Ali Kenanoğlu ve Turgut Öker ile bazı milletvekili adayları Doğan ailesine destek verdiler. Tanrıkulu, hükümetten hesap soracakları olaylara bir yenisinin daha eklendiğini söyledi. Yarkadaş da Başbakan Davutoğlu’nun ‘Beyaz Toroslar’ sözünü hatırlatarak, “Ak Toroslar gelip, vurdular. Genç kız polise ‘ayakkabıyla içeri girmeyin’ dediği için katledildi. Dilek’i katledenlerin yanına bunu bırakmayacağız. Davutoğlu gelsin hangi Ak Toros’un vurduğunu görsün. Cinayetin siyasi sorumlusu AKP’dir” dedi. Dilek Doğan’ın cenazesi, ailesine haber verilmeden geniş güvenlik önlemleri altında hastaneden alınarak, Yenibosna’daki Adli Tıp Kurumu’na getirildi. Doğan’ın yakınları Adli Tıp önünde toplanırken, polis ekipleri yoğun güvenlik önlemleri aldı. Bu sırada ellerinde Dilek Doğan’ın fotoğrafı bulunan 2 genç barikat oluşturan polislerin önünde oturma eylemi yaptı. Bu arada olayı protesto için Okmeydanı’nda toplanan gruplar barikatlar kurarak gösteri yaptılar. Dilek Doğan’ın vurulmasının ardından aile polisi suçlarken, emniyet olaya aile fertlerinin çıkardığı kargaşanın sebep olduğunu öne sürmüştü. Annesi Aysel Doğan, “Polisler eve ayakkabı ile gir ‘İntikamını alacağız’ ‘Polis hedef aldı’ di. Kızım da ‘galoş giyin’ deyince tartışma çıktı. Silah sesi duydum ve kızım yere yığıldı” diye konuşurken ağabey Emrah Doğan polisin kız kardeşini hedef alarak ateş ettiğini belirtmişti. Baba Metin Doğan kızını vuran polisin, “Karadayı” lakabıyla bilinen ve geçmişte “işkence” suçlamalarıyla çok sayıda soruşturma geçiren bir polis memuru olduğunu iddia etmişti. Emniyet “Aile fertlerinin çıkardıkları kargaşa ve aile fertlerinden olan M.D. isimli şah ‘Sorumlusu AKP’ Haber vermediler ‘Kargaşa çıktı’ sın operasyon güvenliğini sağlamakla görevli personelin silahını elinden almaya çalışması esnasında yaşanan arbede sonucu ikamette bulunan Dilek D. göğsüne isabet eden tek mermi girişiyle yaralanmıştır” açıklamasını yapmıştı. Olayla ilgili açılan soruşturmada ise gizlilik ve kısıtlama kararı alınırken, kararda “şüpheli, şüpheli avukatları ve diğer soruşturma sujelerinin dosyayı incelemesi ve dosyadan örnek almasının “soruşturmanın selametini tehlikeye düşüreceği” savunulmuştu. Vicdansızlıkta son nokta Telefon dolandırıcıları, Madımak katliamında iki çocuğunu yitiren Hüsne Kaya’yı dolandırdı adımak katliamında çocukları 12 yaşındaki Koray ve 14 yaşındaki Menekşe Kaya’yı kaybeden Hüsne Kaya, telefon dolandırıcılarının kurbanı oldu. Kendisini Ankara Cumhuriyet Savcısı olarak tanıtan bir kişi, başkentte yaşayan Hüsne Kaya’yı aradı. Banka hesaplarının terör örgütü tarafından boşaltılmak üzere olduğunu söyleyen dolandırıcılar, bu kişilerin çocuklarına da zarar verebileceğini iddia etti ve Hüsne Kaya’dan bankadaki bütün parayı çekmesini ve evde beklemesini istedi. Kaya, bunun üzerine bankadaki 135 bin TL’sini çekti. Dolandırıcılar, adresini aldığı Kaya’nın evine gelerek, paraları güvene almak için özel bir hesaba yatıracaklarını, dekontu da kendisine getireceklerini söyledi. Kaya da bütün parasını dolandırıcılara verdi. Dolandırıldığı Ceza Alan Gezi Doktorlarına Meslektaşlarından Destek M Eyleme Gezi davasında ceza alan doktorlardan Yasemin Dokudan da katıldı. Hüsne Kaya, Sivas katliamından sonra dünyaya gelen kızı Menekşecan’la birlikte. nı fark eden Kaya, geçen hafta Ankara Adliyesi’ne giderek şikâyetçi oldu ve kendisini arayan numaraları savcılığa verdi. Kaya, kaybettiği çocuklarını anımsatarak “Ben zaten yanmışım” diyerek konuşmak istemedi. 2 Temmuz 1993’de Sivas’ta hayatını kaybeden Koray 12, ablası Menekşe ise sadece 14 yaşındaydı. Menekşe ve Koray, otelde birbirine sarılmış halde bulundu. l ANKARA En küçük kurbanlar stanbul Tabip Odası, Gezi sürecinde Bezmi Âlem Valide Sultan Camii’nde yaralıları tedavi ettikleri için doktorlara verilen 10’ar ay hapis cezasını protesto etti. Cami önünde toplanan İstanbul Tabip Odası üyeleri, ‘Gezi Hekimliği Yargılanamaz’ pankartı açtı. İstanbul Tabip Odası Başkanı Selçuk Erez, “Biz yemin ederken her zaman insan sağlığını ön plana alacağımızı söyledik. Biz ve Gezi’de hizmet eden arkadaşlarımız bu camide bunu yaptı. Bu karar AİHM’den dönecektir” dedi. Biz de suçluyuz İ Türk Tabipler Birliği 2. Başkanı Raşit Tükel ise “Biz hekimler Gezi olaylarında, biz hekimler Suruç’ta, biz hekimler 10 Ekim’de Ankara’da yardıma ihtiyacı olan herkese, her yerde yardım ettik. Onların yaptığı suç sayılan şeyi yapmaya devam edeceğiz” diye konuştu. İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi İncilay Erdoğan ise “Dolmabahçe Bezmi Âlem Valide Sultan Camii’nin güvenlik görevlileri duruşmaya geldiler ve camide içki, sigara içildiğini, herhangi bir şey tüke tildiğini görmediklerini, doktorların camiye hiçbir zaman zarar vermediklerini anlattılar. ‘Dolmabahçe Camii’nde içki içtiler’ iftirası bir kez daha mahkum oldu. Duruşma böyle haber olacaktı. Ama öyle olmadı. Yargılanan herkesin ifadesinin alınmadığı, tanıkların hepsinin dinlenmediği gerekçesiyle aylardır kararını veremeyen mahkeme, aynı koşullar devam ettiği halde zamanlaması manidardır ki tutumunu değiştirdi ve 243 yurttaşa ceza yağdırdı.” l İSTANBUL / Cumhuriyet BirGün yazarı Hande Demircioğlu ölü bulundu irGün Gazetesi yazarlarından Hande Demircioğlu, İzmir Balıklıova’daki yazlığında hayatını kaybetti. Dün sabah saatlerinde cansız halde bulunan Hande Demircioğlu’nun kesin ölüm nedeni İzmir’deki otopsisinin ardından netlik kazanacak. BirGün’den “Yazarımız ile ilgili cenaze bilgileri de daha sonra kamuoyuyla paylaşılacak” açıklaması yapıldı. l İZDemircioğlu MİR / Cumhuriyet B C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle