28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 26 Ekim 2015 18 ürkiye’nin Suriye sınırında PYD bir kanton daha kurdu. Böylece küresel güçlerin, Kuzey Irak’tan gelip Akdeniz’e ulaşacak kendilerine sadık Kürt koridorunun tamamlanmasına bir adım daha kaldı. PYD’nin arkasında kimin olduğunu biliyoruz. ABD sözcüleri, bu desteklerini açık açık söylüyorlar zaten. Emekli diplomatyazar Daver Darende, bu sıcak işbirliğinin ana hedefinin, ABD’nin dünya düzeyinde çıkarlarını savunmak için çalışmalar yapan Dış İlişkiler Konseyi’nin yayın organı “Foreign Affairs” dergisinde yayımlandığını anımsattı. Dergi, 29 Haziran 2015 tarihli sayısında Michael Tanchum imzalı “Kürt bütünleşmesi” başlıklı bir makale yayımladı. Makaleye göre, PKK’nin oluşmasında etkin rol üstlendiği PYD’nin sınırda güçlenmesi Türk politik yaşamını da etkiliyor. Bu durum, Ortadoğu’da yaşayan 30 milyonluk Kürt toplumunun birleşmesine yol açan önemli bir hamle. ABD, IŞİD’e karşı yürüttüğü savaşta PYD’ye güveniyor. PYD de, ABD ve Batı’nın desteği ile Suriye’nin kuzeyinde özerk bir bölge oluşturuyor. Makaledeki zurnanın zırt dediği yer, bütün bu gelişmelerin, bölgede “haritaları değiştirebileceği”nin vurgulanması... Türkiye’de her gün akan kanın nedenini uzun uzadıya anlatmaya gerek yorum T Kasım’dan sonra özellikle ulus ötesi güçlerin güdümündeki sermaye kesiminin bir AKPCHP koalisyonu kurulması için olağanüstü çaba göstereceği konuşuluyor. Bu isteme Saray yine karşı çıkarsa ne olacağı sorusuna verilen yanıt ise epey dikkat çekici: “Gelişmeler 1970’li yılların sonuna çok benziyor.” İktidarın psikozu!.. yrımcılığın bu boyutlara varması, büyük bir kin, insafsızlık, gözü dönmüşlük olmalı. Çılgınlaşmış bir iktidar tutkusunun bu dozda ülkeyi altüst etmesi, hangi ölçüde öngörülebilirdi. Kendinden olmayanı yok sayan, daha da ötesi ezmeye, yok etmeye varan bir anlayış... Baskıyla, zorbalıkla, kumpaslarla ayrıştırılan, düşmanlaştırılan, kamplaştırılan bir ülke. Ayrışma sınırların ötesine uzandı. Tokyo’da 1 Kasım seçimleri için sandığa giden Türklerin kavgasında yaralılar var... HHH Salt insanlar değil, kentleri, bölgeleri ötekileştiren bir yönetim. Örneğin İzmir, iktidarın bu yaklaşımlarının en belirgin yaşandığı kentlerin başında geliyor. Davalar, soruşturmalar, incelemeler, belediye yatırımlarının engellenmesi, bürokrasinin ağır saldırısı, “gâvur ve haşhaşi” göndermeleri, “açık seçik giyiniyorlar, sabahlara kadar içiyor eğleniyorlar” suçlamaları, “boşanmalarda neden birinci sırada” sorgulamaları... Say say bitmiyor. İktidarın cemaatle birlikte kurduğu kumpas davalarını anımsayın. Belediyeyi kilitlemişlerdi. Başkan Aziz Kocaoğlu’nun 397 yılla yargılanması, 30’a yakın bürokratın hapse atılması, 2 üst düzey bürokratının 22 ay hapis yatması unutulabilir mi? Körfezin temizliği, stadyumlar, tramvay, çöp tesisi, Çamlı Barajı gibi önemli yatırımlara taş konuldu. Ankara’dan verilmeyen onaylarla, kimi projeler geciktirildi. “Banliyö hatları kullanılıyor” diye yılda 33 milyon lira hat kirası alıyor AKP. Büyükşehir Belediyesi’nin yatırımlarını geciktirmek, engellemek için her yöntem deneniyor. Kocaoğlu, haklı olarak “İktidarda belediyeyi nasıl engelleriz psikozu var” diyor. HHH Ya AKP’nin İzmir Seferihisar Belediyesi’ne yaptığına ne demeli? Ülkedeki yerel yönetimler arasında uygulamaları ve eylemleriyle yıldız gibi parlayan Seferihisar Belediyesi ile Başkanı Tunç Soyer’e yönelik baskılar, utanç verici. “Başka bir dünya mümkün” sloganıyla ilçesini sıçratan, 70 ayrı kriteri yerine getirip Cittaslow birliğine katılarak Türkiye’deki ilk Sakin Şehir’i kuran... Bütünşehir Yasası’yla köylerin mahalleye dönüştürülmesini engellemek amacıyla “Geleceğin Köyleri” hareketini başlatan... “Geleceğin Türkiye’si Seferihisar” sloganıyla farklı bir yerel yönetim oluşumu sergileyen belediye, eski borçlarından ötürü haciz ve icra kıskacında. SGK ve Mal Müdürlüğü, toplam 31 milyonluk borç yüzünden banka hesaplarına, belediye binası dahil 477 taşınmaza el koydu. Soyer, salt bir taşınmazın bile borcu kapatmaya yettiğini vurgularken kurumların, ilgili bakanlıklar aracılığıyla buna yanaşmadığını söylüyor. Anlaşılıyor ki asıl amaç borçların tahsisi değil, belediyeyi kilitlemek. Seferihisar’ın ve yerel yönetimin ellerini kelepçelemek, ayaklarına pranga vurmak. Böyle bir uygulama, hangi AKP’li belediyeye yapılıyor acaba? Salt İzmir değil, Aydın ve Muğla Büyükşehir belediyeleri de benzer uygulamalarla yüz yüze. 1 Kasım, bu sorunları da aşmak için bir çözüm değil mi? Harita değişikliği yok. Her şey ortada. Okul adı A ABC gazetesi Merdan Yanardağ, mesleğinde ilkeli, dürüst bir basın emekçisidir. Bu yüzden de epey çile çekti. İçerde yattı, işinden oldu, mesleğinden uzaklaştırılmak istendi. Yurt gazetesinden ayrılan Yanardağ ve arkadaşları, demokrat çizgide yeni muhalif yayın organı “ABC gazetesi”ni bilgisunar üzerinden yayına geçirdiler. Merdan Yanardağ ile konuştuk. Bilgisunar gazetesi olmayı, daha ucuz, daha hızlı ve özellikle de gençlere ulaşabilmek için seçtiklerini anlattı. AKP ikti darına karşı muhalif çizgilerini sürdüreceklerini kamuoyunun bilmesini istedi: “Saray’a bağlı ‘yeni kontrgerilla’ üzerinden geliştirilen pasifikasyon siyasetine karşı koyacak bir mevzi yaratmak için yola çıktık. Gericilik ve liberalizm tarafından kuşatılan medya ortamında yeni bir özgürlük penceresi açmak için, ‘buradayız’ dedik.” Bu yeni demokrat ve muhalif mevziye “http://www.abcgazetesi.com/” adresinden ulaşılabiliyor. Benzerlik Ankara’nın siyasi kulislerinde, 1 CHP Balıkesir milletvekili adaylarından Ali Er, 1950 Savaştepe Köy Enstitüsü mezunu İbrahim Er’in oğlu olarak seçim kampanyasına öncelikle bu okulu ziyaretle başlamak istedi. Ancak kapıdan döndü. Çünkü, okulun üzerinde “Necip Fazıl Kısakürek Anadolu Lisesi” yazıyordu. Ali Er soruyor: “Okula, Sivas Kongresi sırasında Atatürk’e ‘Mandacılarla birlik olursan sana da karşı dururuz’ diyen bir Savaştepelinin, Tıbbiyeli Hikmet’in adı verilemez miydi? Savaştepe Köy Enstitüsü’nün Kurucu Müdürü Sıtkı Akkay’ın adı verilemez miydi? Çifteler Köy Enstitüsü’nden gelip İlk Savaştepe Köy Enstitüsü binasının inşasında çalışan Talip Apaydın’ın adı verilemez miydi?” Verilemezdi, çünkü şu anda iktidarda olanlar Necip Fazıl Kısakürek’in “kininin davası”nı güdüyorlar. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Emekten Cumhuriyete Emeğin durumu S eçimlere gidilirken emekten Cumhuriyete Cumhuriyetten emeğe uzanan bir değerlendirme yapılması gerekiyor. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY 26 EKİM 2015 SAYI: 32891 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç Akın Atalay İçerden kuşatılan kurumlaşmalar… abahattin Eyuboğlu yaklaşık 60 yıl önce bir denemesinde özetle şöyle yazmıştı: “Ülkemizdeki kurumlaşma girişimlerinde en sık rastlanan hastalıklardan biri de ne yazık ki ‘benlik davası’ gütme tutkusudur. Olumlu bir amaç, bir imece için beş altı kişi bir araya gelmeye görsün, günün birinde aralarından benlik davası güden biri çıkar ve her şeyi bozmaya, yıkmaya koyulur…” Aradan geçen yıllar içersinde bu hastalık ülkemizde, azalmak bir yana, iyice yaygınlaştı. Neredeyse aydınlarımız(!) çoğaldıkça, daha bir “kurumlaşamaz” olduk. Bütün bunları, geçenlerde benimle dertleşmeye gelen bir genç dostumun anlattıklarını duyunca, bir kez daha düşünmeden edemedim. Gerçek bir aydın olduğuna kesinlikle inandığım bu genç dost, 34 yıl önce İstanbul’da inandığı yol arkadaşları ile birlikte düşüncede yoğunlaşmayı, düşünce eğitimini, sanatın her alanında eleştirel düşünmenin önemini, her alanda özgürlüğü ve her şeyden önemlisi, “Aydınlanma” ilkesini mesele edinen bir atölye, bir imece odağı kurmuştu. Ama şimdi, bir zamanlar gözbebeği olan bu kurumla arasına artık bir “mesafe” koymuştu. Çünkü yaklaşık iki yıllık çok verimli bir imece at İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar S Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.53 05.38 05.00 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07.20 12.55 15.47 07.03 12.40 15.34 06.24 12.03 14.59 Akşam 18.18 18.04 17.29 Yatsı 19.38 19.23 18.46 mosferinin ardından, Sabahattin Eyuboğlu’nun bir zamanlarki uyarısı bir kehanete dönüşmüş, bir iki benlik davası heveslisi o kurumda da ortaya çıkarak kendi “Ben”lerini, ne pahasına olursa olsun “bir şey olma” heveslerini atölyenin amaçlarına yeğlemeye başlamışlardı. Ve nihayet başlangıçtaki o güzelim “Biz”in yerini alan kısır “Benleşme” tutkusu, her şeyin sonunu getirmişti. “Kusura bakma, ama senin hatan!” dedim genç dostuma, eski deneyimlerimi hatırlayarak. “Neden Hocam” diye sorduğunda da şöyle yanıtladım: “Çünkü ameliyat yapmakta geciktin! Bazı hastalıklar ilaçla iyileşmez. Hastalıklı kısmın o organizmadan kesilip alınması gerekir! Hastalığın yayılması ancak böyle önlenebilir!” Peki, kimlerdir çok verimli bir imecenin, birlikte insanca bir üretimin içindeyken böyle ansızın ortaya çıkıp her şeyi bozanlar? Bu noktayı yeterince eleştirel bir bakış açısıyla çözümlemeden bir çare bulabilmek olanaksızdır. “Kimlerdir” diye sorduğumuz bu kişiler, aslında kimliksizdirler, birer “hiçkimse”dirler, ve sorunun ana kaynağı da budur. “Birlikte üretmek”, aslında onlara yabancıdır, çünkü bu birlikteliğe katabilecekleri, böylece de o imeceyi zenginleştirebilecekleri, bilgi ve birikim yoluyla önceden belli bir olgunluk düzeyine vardırdıkları bir “Ben”leri yoktur – ya da, Ingeborg Bachmann’ın ünlü deyişiyle, “…kendisi için ‘Ben’ diyebilmek, ancak düşünen insanların harcıdır!” Oysa sözünü ettiğimiz “benlik yoksunları”, girdikleri her ortamda: “Buraya ne katkıda bulunabilirim?” diye değil, fakat: “Burada ne olabilirim” diye sorarlar. Kısacası, böylelerinin hedefi hep bir şey olabilmek’tir – bu “şey”, yalnızca bulundukları kurumları canlarını dişlerine takarak kurmuş olanları yerli yersiz ve eleştirmek(!) adına karalayarak, birilerinin övgülerini kazanmak olsa bile: “Vay be, ne adammış! Falancaya bile posta koydu!” İnsanca amaçlarla kurumlaşmalar amaçlayan bütün gençlere tavsiyemdir: Kurucusu olduğunuz yerlerde böyleleri ile karşılaştığınızda, kurayım derken kuşatılmak istemiyorsanız, onları ameliyatla uzaklaştırmaktan çekinmeyin! Kurucularından biri olmakla gurur duyduğum BSBBağımsız Sosyal Bilimcilerin yeni bir çalışması geçen günlerde AKP’li Yıllarda Emeğin Durumu, adıyla giderek emek yanlısı ve çağdaş yaklaşımlar içeren konular üzerinde uzmanlaşan Yordam Kitap tarafından yayımlandı. 10 Ekim’de Ankara Garı katliamında yaşamını yitirenlere adanan çalışma, büyük bölümü özgün olmak üzere tamamıyla sayısal verilere dayanıyor. Çalışmada, AKP iktidarının sermaye yanlısı uygulamalarının emekçi kesimler üzerindeki olumsuz etkileri ele alınıyor. Öncelikle çalışma yaşamı, emek örgütlenmesi ve savaşımı, tarım kesiminin yapısı; gelir ve servet bölüşümü irdeleniyor. Çalışmada ek olarak eğitim ve bilim; sağlık ve barınma; kentleşme ve kentsel dönüşüm üzerinde duruluyor. AKP’nin ekonomi konusunda gerçekte olmamasına karşın kamuoyunca başarılı görünmesinin iki nedene dayandığının altı çiziliyor; bunlardan birincisi var olan varlıkların yağmalanması; ikincisi de hane halklarının yüksek düzeyde borçlanması. Esas olarak sermaye kesimine kaynak aktarılması yoluyla ekonomiye canlılık kazandırmayı amaçlayan varlık yağmalaması AKP iktidarında değişik elbiseler giyindi. Önce kamuya ait ekonomi kuruluşlarının pek çoğu sudan ucuza satıldı. Bunu elektrik dağıtımı başta olmak üzere bazı hizmetlerin özelleştirilmesi; kamu ihale yasası değişiklikleriyle yandaş sermayecilik politikası izledi. Bütün bunları, kent arsalarının yağmalanması çok büyük bir paya sahip olmakla birlikte, madenlerin, derelerin, kıyıların ve arkeolojik yerlerin yağmalanması tamamladı. AKP’li yıllarda ekonominin çarkının dönmesini sağlayan bir su kaynağı da, çok büyük çoğunluğu emeğiyle geçinenlerden oluşan hane halklarının, esas olarak çok daha ağır bir biçimde borç altına girmesidir. O kadar ki, 2002’de ulusal gelirin yüzde üçü dolayında olan tüketici borçlanmasının düzeyi günümüzde yüzde 23’lere çıkıyor. Kısaca, BSB çalışmasının, ulusal gelir içinde sektörlerin paylarına dayanan çözümlemeleriyle kanıtladığı gibi, AKP ekonomisi üretimi artırmıyor. Tersine, ülkenin varlıklarının yağmalanması ve borçlanma ya da halkın gelecekteki gelirlerini bugünden tüketmesine dayalı; küresel rüzgârlara çok açık ve kırılgan bir ekonomik yapı oluşmuş bulunuyor. Cuma akşamı Ankara’da Cumhuriyet devriminin yürekli savunucusu ve gazetemizin yazarı, şair Ataol Behramoğlu’nun 50. sanat yılı kutlandı. Behramoğlu’nun kişiliği çerçevesinde, toplumcu, gerçekçi ve özgürlükçü şiirin çağdaş müzikle harmanlandığı; bunların yer yer anılarla tamamlandığı Cumhuriyetçi kararlılığın sergilendiği bir toplantı gerçekleştirildi. Bir kez daha vurgulamak gerekir ki, Cumhuriyet, aklın özgürleşmesinin yollarının açılması; adaletin egemen olması; eşitliğin geçerlilik kazanması; sanatın önemsenmesi, sanayi başta olmak üzere üretiminin artırılması ve çağdaş eğitimin bilimsel bilginin yol göstericiliğiyle gerçekleştirilmesidir. Perşembe günü Cumhuriyetin 92. kuruluş yıldönümüdür. Pazar günü de seçim var. Seçimlerde, 92. yılında ülkenin emekçilerini yoksullaştıran; Cumhuriyetin sanayi üretimi eksenli temel ekonomi politikasını benimseyemeyen; Cumhuriyetin kazanımlarını ve değerlerini hiçe sayan anlayışın halkın oylarıyla iktidardan uzaklaştırılması, güncel ve tarihsel bir görev ve sorumluluk oluyor. Cumhuriyet C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle