19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 18 Ekim 2015 EDİTÖR: AYŞEGÜL ÖZBEK ‘Sultan’ın buyruğu’ Financial Times, AB’nin Türkiye’ye sert eleştiriler içeren ilerleme raporunu seçim sonrasında yayımlayacağını yazdı. AB Büyükelçisi, ‘Erteleme Sultan’ın buyruğu’ dedi haber 7 Ödülleri geri alma yetkisi Erdoğan’ın SELDA GÜNEYSU umhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Ödülleri Yönetmeliği’nde “skandal” bir düzenlemeye imza atıldı. Değişen ödül yönetmeliğine göre, “devletin güvenliğine karşı işlenen suçlardan dolayı hüküm giyildiği” takdirde bir sanatçıya ya da bilim adamına verilen ödül Cumhurbaşkanı’nın onayı ile geri alınabilecek. Bir önceki yönetmelikte bu kriter “mahkeme kararı ile geri alınır” hükmüyle belirlenirken, değişen yönetmelikte verilen ödülün geri alınması Cumhurbaşkanı’nın iki dudağı arasında olacak. Değişen yönetmeliğe göre adaylar, Değerlendirme Kurulu tarafından belirlenerek Cumhurbaşkanı’na sunulacak. Değerlendirme Kurulu, Cumhurbaşkanı’nın onayı ile 9 kişiden fazla olmamak üzere Genel Sekreter, Genel Sekreter Yardımcısı, Cumhurbaşkanlığı personelinden uygun görülen sayıda kişi veya kişiler, kültür ve sanat alanındaki eser ve çalışmaları ile tanınmış kişiler arasından Cumhurbaşkanlığı’nca uygun görülecek kişilerden oluşacak. Ödül almaya hak kazananlar Cumhuriyet Bayramı kutlamaları sırasında açıklanacak. AKP’ye karşı muhalif tutumuyla da bilinen geçen günlerde yitirdiğimiz tiyatro sanatçısı Levent Kırca, “Devlet sanatçısı unvanım geri alındı. Süleyman Demirel vermişti, Tayyip Erdoğan aldı” demişti. Bu durum akıllara, “muhalif” tutumlarıyla bilinen daha önce “Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Ödülü verilen isimlerin ödülleri de geri alınacak mı?” sorusunu getirdi. lANKARA C Kırca: Erdoğan geri aldı ngiliz Financial Times gazetesi, Avrupa Birliği’nin Türkiye için hazırladığı olumsuz ilerleme raporunu, göçmen krizi konusunda destek alabilmek için 1 Kasım’da düzenlenecek genel seçimlerin sonrasına erteleyeceğini yazdı. Haberde gazeteye konuşan bir AB büyükelçisinin “Rapor Sultan’ın buyruğuyla ertelendi. Hiç sağlıklı bir durum değil” yorumu aktarıldı. İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden FT, AB’nin Türkiye’deki ifade özgürlüğüne dair sert eleştiriler içeren ilerleme raporunu, göçmen krizi konusunda destek alabilmek için 1 Kasım’da düzenlenecek genel seçimden sonra yayınlayacağını yazdı. Gazete, raporun ertelenmesinin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın lehine göründüğünü belirterek, “Erdoğan’ın otoriter yaklaşımları göçmen krizi patlak verinceye kadar AB için önemli bir kaygıydı” ifadelerine yer verdi. İ tandaşlarına vize uygulamasının kaldırılması için çalışmalar yapılması’ konularında taviz vermeye hazır olduğu belirtildi. Ancak haberde, Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu’nun uzlaşmaya henüz varılmadığına dair yaptığı açıklamalar da hatırlatıldı. Gazeteye bilgi veren bir diplomatın ifadelerine yer verilen haberde, ilerleme raporunun Avrupa Komisyonu’ndaki onay sürecinin hâlâ başlatılmadığı ve bu sürecin zaman alacağı vurgulandı. Bu arada gazete, AB ilerleme raporunun ertelenmesinden memnun olmayan bir kesimin de bulunduğunu da ifade etti. Gazeteye konuşan bir AB büyükelçisinin “Rapor Sultan’ın buyruğuyla ertelendi. Hiç sağlıklı bir durum değil” yorumu aktarıldı. Haberde, gelecek hafta raporun yayımlanma ihtimalinin çok düşük olduğu ancak son kararın Komisyon Başkanı JeanClaude Juncker’e ait olacağı belirtildi. l Haber Merkezi ‘Bahçe Biziz Gül Bizdedir’ ir “üst akıl” lafıdır gidiyor. Her şeyi planlayan, uygulayan, amacı belli bir akıl; muktedir, üstelik kötü. Yaşadığımız hayatın kötülerle, kötülüklerle dolu olduğu bir sır değildir. Her ne pahasına olursa olsun korumaya çalıştıkları sömürü sisteminin dişlileri arasındayız; öğütülmeden kırmak istiyoruz bu dişlileri. O nedenle de “üst aklı” boşverin; her zaman, tarih ölçeğinde sık sık değişen dişlilere bakın. Üstümüze gelen, her türlü akılla bağlarını koparmış bir “boş akıl” var karşımızda. Bizim sorumuz ya da sorunumuz böyle durumlarda hep “ne yapmalı” sorusudur. HHH Neler olabileceğine dair çok karmaşık kehanetlere gerek yok: Birileri iktidarda kalmaya çabalıyor, birileri de değiştirilmesi artık kaçınılmaz olanlardan sonra sistemin nasıl rehabilite edileceğine kafa yoruyor. Türkiye’nin darbe üstüne darbe yemiş, şimdi yeniden toparlanma sancıları çeken solu ise bu değişimin içinde değişime nasıl müdahale edebileceğinin tartışmasını yapıyor. Ne yapalım da hem bu değişime geleceğin önünü açacak şekilde, siyasal aktörlerin, çok sık propagandası yapılan “üst akılların” oyununa gelmeden müdahil olalım; ne yapalım da değişimi değiştirelim? HHH Tehlikeler, zorluklar ortada. Bu gerçek son yaşadığımız kanlı kıyımı değerlendirirken de kendini açık net bir şekilde gösterdi. Besbelli ki Türkiye’ye hâkim bir “aklın” değil, onun yarattığı ortamı değerlendiren başka bir uluslararası aktörün eylemidir; planlıdır, programlıdır ama Türkiye açısından sonuçları kendiliğindendir. Bu kendiliğindenliğin sol açısından kesin olan tek bir sonucu var: Bu belirsizlik içinde sistem ken B ‘Sağlıklı bir durum değil’ Haberde, göçmen krizinin çözüme ulaşması için Türkiye’nin desteğine ihtiyaç duyan AB’nin, ‘Suriyeli sığınmacıların ülkede barındırılması için 3 milyar Euro mali destek, üyelik müzakerelerine hız verilmesi ve Türk va ‘Memnun olmayanlar var’ dini “yenilemeye” çalışırken, sivri dişlerini sola gösteriyor, solun içinde yer aldığı, genişlemesi muhtemel toplumsal muhalefeti sindirmeyi, devre dışı bırakmayı hedefliyor. HHH Çünkü solun içinde aktif bir şekilde hareket ettiği toplumsal muhalefet, kendini rehabilite etme, bir çuval inciri berbat eden iktidardan kurtulma çabasındaki sistem aktörlerinin hesaplarını bozabilir. En azından gelecekte sistemin rüyalarına girecek bir birikim ortaya çıkabilir. Böyle zamanlarda sistemin kendini yenileme formüllerinin neler olduğunu, o formüllerin sonuçlarını iyi biliyoruz. Yine iyi biliyoruz ki, böyle zamanlarda izlemek, beklemek, temiz kalmaya çabalamak boşunadır. HHH Şimdi kıyımda yüzden fazla canını yitirmiş solun önünde ertelenmez bir görev var; mümkün olan en geniş parantezde bir araya gelebilmek. Solun, siyaseti kavramaya, ona dahil olmaya çalışırken sistemle köklü kavgası yoktur diye sosyal demokratları, bin kere tövbe etse de günaha girme potansiyeli taşıyan liberalleri, iyice merkeze kaydılar diye Kürt siyasal hareketini hesaba katmamak gibi bir lüksü olamaz. Adına ne derseniz deyin, “birleşik aklın” temel özelliği siyasetin içinde aktif bir şekilde varolmak, toplumsal muhalefeti örgütlemek olmalıdır. Bu arada tamam, onu “değiştirmek” temel görevimizdir, ama halka kızmaktan vazgeçmekte de büyük yarar var. Eşrefoğlu’nun “Halka tan eylemek nemiz, bahçe biziz gül bizdedir” türküsü daha iyidir böyle zamanlarda. “Bahçe ve gül” olmaya bakmalı en iyisi... C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle