28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 1 Ekim 2015 haber EDİTÖR: Ayşegül özbek Diyarbakır’da arazi yağması ALİCAN ULUDAĞ 14 iyarbakır’da Büyükşehir Belediyesi’nin kent ormanı olarak ilan ettiği hazineye ait arazi, açılan bir kadastro davası sonucu el değiştirdi. Diyarbakır Kadastro Mahkemesi, 1966 yılından bu yana hukuki anlaşmazlığa neden olan bin dönümlük araziyi üç ailenin mirasçılarına devretti. Ancak ilginç bir şekilde dava sürecinden belediye haberdar edilmedi. Hazine avukatları da, bu karara itiraz etmeyince D Belediyenin kent ormanı olarak ilan ettiği arazi, kadastro davası sonucu el değiştirdi. Dava sürecinden belediye haberdar edilmedi el değiştirme kesinleşti. Diyarbakır’ın Kayapınar ilçesine bağlı Kayapınar Köyü’nde bulunan 140 ve 149 parsellere yönelik olarak 110 kişi, 1966 yılında açılan bir davayı gerekçe göstererek Diyarbakır Kadastro Mahkemesi’nde dava açtı. Mahkeme, 6 ay gibi kısa sürede delilleri toplayarak dava Dava gizli yürütüldü yı 10 Haziran 2015’te sonuçlandırdı. Çevre ve Şehirçilik Bakanlığı’nın TOKİ’ye devrederek konut rezerv alanı ilan ettiği, buna karşılık belediyenin imar planlarında kent ormanı olarak gösterdiği alandaki arazileri kapsayan milyonlarca metrekarelik araziye ilişkin dava da gizli bir şekilde yürütüldü. Yargılama sürecinde mahkeme, ne Diyarbakır Büyükşe hir Belediyesi, ne de Kayapınar Belediyesi ile yazışma yaptı, düşüncelerini sormadı. Oysa Büyükşehir Belediyesi, bu alanda kent ormanı yapılması için imar planı değişikliği yapmıştı. Söz konusu alan nedeniyle belediye ile Çevre Bakanlığı karşı karşıya gelmişti. Hazine avukatları da 15 günlük sürede karara itiraz etmeyince el değiştirme kesinleşti. Yeni arazi sahiplerinden bazıları kendilerine düşen payları satmaya başladı. Bu durum tapu işlemleri sırasında fark edilince Diyarbakır Defterdarlığı’nda bir evrak görevlisi memur açığa alınmakla yetinildi. Hazine, bu alanların satılamayacağına ilişkin tapuda şerh koydurdu. Zamanında haber verilmediği için belediyenin de itiraz etme imkânı kalmadı. Şimdi Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma yoluyla kararı Yargıtay’a götürüp götürmeyeceği merak konusu oldu. l ANKARA Bir silahlar konuşsun... Bir de sen! ine muhtarlarını topladın, Türkiye’ye hitaben konuştun... Hesap, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na katılıp, başta Obama olmak üzere dünya liderleriyle poz vermekti, ama olmadı! Olsun... Sana konuşacak mekân mı yok... Hiçbir şey olmasa bile elde var, muhtarlar. Seç seç getir... Topla sarayda, ağzına geleni söyle... Muhtarları demokrasinin vazgeçilmez unsuru yap, saldır partilere. Muhtarların sosyal güvencesi yokmuş... Malları ellerinden alınmış... Ne gam. Boş ver onların sorunlarını, memleketin sorunlarını onlara anlat. Zaten günlük yaşamlarının bir parçası bu... Bir muhtar ne yapar? Her sabah kalkar, cumhurbaşkanıma laf eden var mı yok mu diye bakar... Ankara’da hükümetin eline ayağına dolanan var mı diye kontrol eder... Sonra Suriye sorununu masaya yatırır. Derken 1 Kasım seçimlerinde ülkede yerliyersiz kim var diye, test eder... Ee, muhtarın işleri bu olunca, sen de onları sarayda toplar zirve yaparsın. Muhtariyetlik böyle bir şey zaten... HHH Her toplantın bir öncekinden muhteşem oluyor. Memleketi kutuplara ayırmada üstüne yok. Bu gidişle dünya 3 kutuplu hale gelecek; kuzey kutbu, güney kutbu, Türkiye kutbu... Uzun konuşmanın bir bölümünü konuşmaya ayırdın! Konuşacağım dedin, durmayacağım dedin, susmayacağım dedin... Konuşma üzerine iyi bir konuşmaydı. Çok da yerindeydi... Memlekette herkes sussun sen konuş... Bir üniversite öğrencisi konuşursa, hemen terörist ilan et, sustur. Bir şehit ailesi konuşursa, hemen karaktersiz ilan et, sustur. Bir işadamı konuşursa, hemen faiz lobisinin kriz fırsatçısı ilan et, sustur. Bir sendikacı konuşursa, hemen çalışma barışının düşmanı ilan et, sustur. Bir gazeteci konuşursa, hemen muhalefetin adamı ilan et, sustur. Bir siyasetçi konuşursa, hemen bu yerli değil de, sustur. Baktın sus demekten anlamıyorlar, o zaman açtır davayı, hakaret ediyorlar de, hapse at, sustur... Bütün bunlar sustuktan sonra geriye kim kalıyor? Sen... O zaman tabii ki, susmayacaksın. Herkes sussun, sen konuş... HHH Sen de çok iyi biliyorsun ki; saldığın korku bittiği an, biteceksin. Korkuyu sürdürmek için susmamalısın... Susmamalısın ki, başkası konuşmasın. Bir kişi dahi konuşmaya başlarsa, koltuğun sallanacağını çok iyi biliyorsun. O zaman konuş... Susma... Sustukça sıra sana gelecek! Gelmemesi için senden başka kimsenin olmaması gerekiyor. Ama ne yaparsan yap, olmuyor işte. Herkesi sustursan bile, bir şehit annesi çıkıyor, “İstersen beni hapse at, susmayacağım” diyor. “Artık ben de balkon konuşması yapacağım” diyor. Türkiye’de bir süredir iki Recep vardı. Biri yırtık ayakkabılı Ermenekli Recep, öteki Saraylı Recep. Şimdi iki Emine oldu. Biri susmayan şehit anası Emine, öteki Saraylı Emine. Tam herkesi susturdum dediğin an, halkın içinden beklemediğin bir ses çıkıyor. Boşuna demokrasilerde halka karşı durulmaz dememişler. Muhtarlara hitap ederken yerliyersiz ayrımına da açıklık getirdin. Yaptığın yerli açılımına göre, 6 milyon Kürt vatandaşımız yerli, onların oy verip parlamentoya gönderdiği kişiler, yersiz! Bir düşün bakalım; bu saptaman yerli mi yersiz mi? Biz de senin gibi sözü uzatmayalım... Herkes sussun... Bir silahlar konuşsun, bir de sen! Y ‘Daima demokrasiyi sevenler kazanır’ Gazeteci Hasan Cemal, ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçlamasıyla ifade verdi. Hasan Cemal, ‘Bu dünya despotlara kalmaz, nokta’ diyerek ifadesini sonlandırdı Olmayan bıçak kararı belirledi Şirin’in yüzde 50 sakat kalmasına neden olan zabıtalara 5 yıl hapis cezası verildi. HİLAL KÖSE İstanbul Pendik’te balon satan sekiz çocuk babası Yusuf Şirin’in (57), yüzde 50 sakat kalmasına neden olan zabıtalara, haksız tahrik ve iyi hal indirimiyle 5 yıl hapis cezası verildi. Savcı, Şirin’in zabıtalara bıçak çektiğini öne sürünce, mahkeme de Şirin’in zabıtalara direnmesi nedeniyle olayın başladığına hükmetti. Şirin hakkındaki bıçak çekme iddiası takipsizlikle sonuçlanmıştı. Şirin, “Ailemi perişan ettiler. Neredeyse çalışamaz haldeyim. İyi havalarda balon satabiliyorum. Verilen ceza çok az” dedi. Üç zabıta, balon tezgâhını dağıttıkları Şirin’i, bir depoda gözlerini, ellerini ve ayaklarını bağlayarak, dövmüş, baygın şekilde sokağa bırakıp kaçmışlardı. Şirin, böbreğinin birini ve dalağını kaybetmişti. İkinci yargılamada mahkeme zabıtalar Abdullah Aykılıç ve Sebahattin İnce’ye 8’er yıl hapis cezası verdi. Ceza haksız tahrik indirimiyle 6’şar, iyi halden 5’er yıla indirildi. Sanıkların saygılı tavırları nedeniyle takdir indirimi uygulandığı belirtildi. Yargılama sırasında ölen zabıta Erdal Küçükgüzel hakkındaki dava ise düşürüldü. Şirin’in avukatı tepki göstererek “Savcı da müvekkilin zabıtalara bıçak çektiğini öne sürdü. Bu da sonuca etki etti” dedi. l İSTANBUL azeteci yazar Hasan Cemal, “Akan kanın bir numaralı sorumlusu Saray’daki Sultan’dır, nokta!” ve “Heyy sen!” başlıklı yazıları nedeniyle “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla şüpheli olarak ifade verdi. Cemal, soruşturma konusu yazılarının siyasi eleştiri olduğunu, siyasi eleştirinin de sert olabileceğini belirtti. İfadesinin ardından açıklama yapan Cemal, “Sonunda daima demokrasiden yana olanlar, demokrasiyi sevenler kazanır. Sonunda daima mesleklerinin bağımsızlığını, özgürlüğünü savunan, bu konuda titizlik gösteren gazeteciler, gazeteci milleti kazanır. Bu dünya despotlara kalmaz, nokta” dedi. İki ayrı yazısı nedeniyle hakkında iki ayrı soruşturma başlatılan gazeteci yazar Hasan Cemal ifade vermek üzere avukatı Fikret İlkiz ile Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne geldi. T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın ile Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Abdülhamit Bilici de adliyeye gelerek Cemal’e destek verdi. Cemal ifadesinde 47 yıllık gazeteci olduğunu belirterek, yazıda herhangi bir hakaret bulunmadığını vurguladı. Yazının siyasi bir eleştiri olduğuna dikkat çeken Cemal, “Eleştiri sert olabilir ancak demokrasilerde bu tür eleştiriler ifade özgürlüğü kapsamında kalır. Kaldı ki bir basın mensubu olarak ifade özgürlüğü bizler için daha geniş olarak uygulanmaktadır” dedi. G Ekimde her gün duruşma Gazetecilere Özgürlük Platformu, ekim ayında çoğunun Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla hâkim karşısına çıkacak gazetecilerin isimlerini yayınladı. Gazetemiz yazarları Hikmet Çetinkaya, Ceyda Karan, Özgür Mumcu ile gazeteci Ahmet Şık, Sedef Kabaş, Odatv yazarı Barış Pehlivan, Birgün gazetesinden Barış İnce, Evrensel gazetesinden Ender İmrek, Vural Nasuhbeyoğlu ve Arif Koşar’ın hâkim karşısına çıkacağı ve yargılanacağı anımsatılan açıklamada, “Basın özgürlüğünü, halkın haber alma hakkını savunan tüm gazetecileri ve halkı davaları izlemeye çağırıyoruz” denildi. T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın ve Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Abdülhamit Bilici de adliyeye gelerek Hasan Cemal’e destek verdi. Gazetecinin görevi... Siyasetçilerin de eleştirilere açık olması gerektiğini söyleyen Cemal, “Söz konusu yazım şu anda yaşanmakta olan olumsuzluklardan ötürü ülkeyi 13 seneden beri yöneten siyasal iktidara karşı kaleme alınmıştır ve o iktidarın sorumluluğu vurgulanmıştır. Elbette ki Cumhurbaşkanı’nı da bütün bunlardan ötürü yazımda sorumlu tuttum. Ancak başlı başına bu nitelikteki bir açıklama hakaret suçunu oluşturmaz. Gazetecilerin görevi zaten bu tür eleştirileri yapmak ve kamuoyunu da bilgilendirmektir. Bu sebeple herhangi bir suçlamayı kabul etmiyorum” ifadesini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel’in İstan ‘İtibar suikastı’ bul Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunduğu suç duyurusu dilekçesinde, Erdoğan “vatandaşın sosyal, ekonomik ve dahi kültürel açıdan gelişimine katkı sağlayacak her adımın baş rol oyuncusu” olarak tanımlandı. Dilekçede, “Şüphelinin birtakım siyasi hesaplarla müvekkilime iftira atarak, kamuoyu önünde lekelemeye çalışarak müvekkilim ile ilgili yalan iddialarını ülke gündemine taşıması ve bu şekilde müvekkilime itibar suikastı yapma çalışması, habercilikten çok siyasi kin, nefret ve tükenmişliğin sonucudur” ifadelerine yer verildi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Şeker Teyze direnişine takipsizlik HAZAL OCAK Cezaevinde çift kelepçe İzmir Kırıklar F Tipi Cezaevi’ndeki çift kelepçe uygulaması TAYAD’lı aileler tarafından protesto edildi. Cezaevi önünde yapılan açıklamada, hasta tutuklu ve hükümlülerin çift kelepçeyle hastaneye götürülüp getirilmesi uygulamasına son verilmesi istendi. l İZMİR / Cumhuriyet eyoğlu’nun “Şeker Teyze”si olarak bilinen Emriye Uysal’ın sahibi olduğu Laterne Cafe’nin boşaltılması sırasında eylem yapan Beyoğlu Kent Savunması üyesi 10 kişiye açılan soruşturmada savcılık protestoyu “demokratik tepki” olarak değerlendirerek takipsizlik kararı verdi. Eylem sırasında Avukat Eren Can’ın gözaltına alınmasının ardından yapılan suç duyurusu sonucunda da dört polise idari soruşturma açıldı. Uysal’ın 30 yıl işlettiği Laterne Cafe, kiracısı olduğu Balıklı Rum Vakfı tarafından Azade Nisa Turizm Gayrimenkul Yatırım Şirketi’ne sözleşme bitme B Laterne Cafe eylemcileri hakkındaki soruşturmada mahkeme, ‘demokratik tepki’ dedi den otel yapılmak üzere verilmişti. Şeker Teyze’nin direnişi 29 Nisan 2015 tarihinde gazetemizin manşetiyle kamuoyuna duyurulmuştu. Cafe, Beyoğlu Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından Megaron Yapı Denetim Şirketi tarafından hazırlanan depreme dayanıklılık raporuna dayanılarak boşaltılmıştı. Boşaltılmasına direnen Beyoğlu Kent Savunması üyesi on kişi ve avukat Eren Can gözaltına alınmıştı. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hikmet Pak, 10 kişi hakkında açılan soruşturmada eylemi ‘demokratik tepki’ bularak takipsizlik kararı verdi. l İSTANBUL TIR savcılarının davası bugün A Laterne Cafe’nin sahibi Şeker Teyze olarak bilinen Emriye Uysal dana ve Hatay’da MİT’e ait mühimmat yüklü TIR’ların durdurulmasına ilişkin davanın ilk duruşması bugün Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde başlıyor. TIR’ların durdurulması sürecinde görev alan 4 savcı ile eski Adana İl Jandarma Komutanı Kurmay Albay Özkan Çokay, ilk kez hâkim karşısına çıkarak savunma yapacak. Suriye’ye gitmek üzere yola çıkan MİT’e ait ilk TIR, 1 Ocak 2014 tarihinde dönemin Adana savcısı Özcan Şişman tarafından durduruldu. İkinci TIR krizi ise 19 Ocak 2014’te yaşandı. l ANKARA / Cumhuriyet İHD ve DBP’ye baskın: 10 gözaltı Diyarbakır’da pazartesi günü Dicle Haber Ajansı, Azadiya Welat gazetesi, Aram Yayınları ve Kürdi Der’e yapılan baskında 26’sı gazeteci 32 kişinin gözaltına alınmasının ardından dün de Siirt’de DBP ve İHD’ye baskın düzenlendi. Siirt Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen bir soruşturma kapsamında, Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri, dün saat 05.00 sıralarında Eruh yolun üzerinde DBP il binası ile Atatürk Bulvarı’nda bulunan İHD Siirt Şubesi ve yöneticilerinin evlerine eşzamanlı baskın düzenledi. Baskında, aralarında İHD Siirt Şube Başkanı Zana Aksu ve DBP’li yöneticilerin de bulunduğu 10 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. l SİİRT/ DHA C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle