27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 OCAK 2015 CUMARTESİ 6 HABERLER Süryani cemaati tarafından yapılacak kilisenin arazini devlet verecek Yeşilyurt’ta yeni kilise yapılacak İstanbul Haber Servisi Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun gayrimüslim azınlık cemaatlerinin temsilcileriyle yaptığı toplantıda, Cumhuriyet tarihinde bir ilk gerçekleştirilerek restorasyon ya da eskilerin iadesi haricinde Yeşilköy’de yeni bir kilise yapılmasının kararlaştırıldığı öğrenildi. Buna göre, Süryani cemaati tarafından Yeşilyurt’ta kilise yapılacak. Devlet de kilisenin arazisini tahsis edecek. Dolmabahçe Başbakanlık Ofisi’nde dün gerçekleştirilen yemeğe, Fener Rum Patriği Bartholomeos, Rum Ortodoks Patrik Vekili Peter Stefanos, Türkiye Keldani Katolik Cemaati Ruhani Reisi Francois Yakan, Süryani Ortodoks Kilisesi İstanbul ve Ankara Metropoliti Yusuf Çetin, Türkiye’nin Vatikan Büyükelçisi Prof. Mehmet Paçacı, Türkiye Süryani Katolik Patrik Vekili Yusuf Sağ, Ermeni Katolik Başpiskoposu Levan Zekiyan, Türkiye Musevileri Hahambaşı İsak Haleva, Ermeni Patrik Vekili Aram Ateşyan katıldı. Ermeni Patrik Vekili Aram Ateşyan katıldı. Yemekte, Diyanet İşleri Davutoğlu Dolmabahçe Başbakanlık Ofisi’nde gayrimüslim azınlık cemaatlerinin temsilcilerine verdiği yemekte konuştu bir ailenin parçalarıyız” dedi. İslamafobiye dikkat çeken Davutoğlu, “İslamofobiye karşı hep beraber sesimizi yükselttiğimizde aslında sadece Müslümanlara dönük ayrımcılığa değil dini kimlikleri ihtiva eden bütün ayrımcılıklara karşı da sesimizi yükseltmiş oluruz” diye konuştu. Toplantıda tek tek söz alan dini azınlık temsilcileri, 10 yılda Türkiye’de azınlıklara bakışın değiştiğini anlatarak, daha önceki dönemlerde yaşanan olumsuzluklardan örnekler verdi. Papaz ya da ruhban sınıfından birisinin azınlık okullarında ders vermesine izin verilmemesi, bu kişilere pasaport verilmemesi, verildiğinde de en fazla 6 ay süreyle verilmesi, kiliselerin sinema ya da farklı amaçlara kullanılması gibi yaşananlar anlatıldı. Başbakan Davutoğlu da gayrimüslim cemaatlerden bahsedilirken, “başka bir ülke” ile bir bağ varmış gibi değerlendirmeler yapıldığını, bunun yanlış olduğunu, “bu masa”da bulunan herkesin Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit, öz vatandaşları olduğunu ifade etti. Umut Yılı Yeni bir yıla genellikle umutlu bir başlangıç yapılır... Daha iyi bir yaşam için önceden alınmış kararların uygulamasına geçilir... Gelecek günlerin ne getireceği bilinemese de, umut için nedenler vardır ya da bize öyle gelir... Yaradılıştan kötümserleri ya da kötümser olmak için ciddi nedenleri bulunanları bu genellemenin dışında tutuyorum... HHH Bireysel yaşamlar için geçerli olabilecek bu gibi genellemeler, konu toplumsal sorunlar olduğunda zora girer... Çünkü burada güvenilir değerlendirme ölçütü, kişisel yaşamlar için olması gerekenden çok daha fazla, bu sorunları irdeleyip anlamaya çalışırken ne ölçüde bilgisel donanıma sahip olduğumuzdur... Bizimki gibi temel eğitimde ciddi açıkları bulunan ve “enformasyon kirlenmesi”nin son sınırlarda olduğu ülkelerde, büyük çoğunluk bu alanda da sağlam bilgilerden çok dedikodularla, duygularıyla, mizaç özellikleriyle hareket eder... Gelelim yazının başlığının da çağrıştırabileceği asıl konuya... HHH İlk günleri yaşanmakta olan 2015 nasıl bir yıl olacak? Ben, bu “yeni” yılın, bir umut yılı olacağını, olması gerektiğini düşünüyorum... Bunu söylerken hem duygularıma ve sezgilerime, hem bilgilerime dayanıyorum... 2015 sadece bir umut yılı da değil, özgüven, silkiniş ve ayağa kalkış dönemi olacak... Bunu içimin derinlerinde hissediyorum... Neden mi? Ak Saray denilen mekânda birkaç gün önce yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısından bir görüntü, demek istediğimi yalın biçimde anlatıyor... HHH Toplantı masasının başında, göstermelik olarak sarkıtıldığı besbelli iki bayrak arasında, cumhurbaşkanı sıfatı taşıyan asık yüzlü kişi oturmakta. Sağında, oldukça uzağında başbakan sıfatı taşıyan kişi... Masa başındakinin zorlama olduğu besbelli kaskatı duruşunun tersine, bu ikincinin, her an kaçacakmış gibi eğreti, tedirgin bir oturuşu var... Sanki oraya zorla oturtulmuş, ilk uygun zamanda tüymeyi bekliyor... Solda, cumhurbaşkanı sıfatını taşıyanın yine epeyce uzağında, en yüksek rütbelinin oturmakta olduğu görülüyor. Oturuşundan ve yüzündeki anlamdan ne düşündüğünü kestirmek kolay değil. Fakat sanki hem orada, hem o toplantının dışında. Duruşundan ve yüzdeki anlatımdan, tedirginlik ve sıkıntı okunuyor... Başbakan kadar kıpırdak olmasa da, o da sanki tası tarağı toplayıp bu sıkıntılı ortamdan kurtulmak için gün sayıyor, ya da içinden yâ sabır çekiyor.... Masa başındakinin arkasında, esas duruşta sopa gibi dikilmekte olan bir başka üniformalı... Onun arkasında da ortamın kasvetine uygun olarak griye ya da benzer bir renge boyanmış bomboş bir duvar... Bu duvarda, bu gibi toplantılarda, Cumhuriyetin kurucusu ve simgesi güzel insanın ışıl ışıl bir portresi olurdu... Şimdi yok. İyi ki de yok. Çünkü bu kasvete hiç mi hiç yakışmazdı... Bu kasvetli ortamın kendisinin de güzelim ülkemize yakışmadığı gibi... HHH İçimin derinlerinde hissettiğimi söylediğim şeye geliyorum... Ülkemizin dinamizmini, yaratıcı enerjisini, büyük ve derin kültürünü, çağdaşlığa ulaşma yolunda verilen nice özverili çabayı hiç mi hiç yansıtmayan bu iç karartıcı fotoğrafın parça parça edilip layık olduğu yere atılacağından en ufak bir kuşkum yok... Kim mi yapacak bunu? Duygularımdan ya da sezgilerimden çok, bilgilerimin sonucu olan yanıtım şöyle: Emekleri yağmalanan, yaşamları karartılan milyonlarca işçi... Doğayla birlikte kimlikleri de yok edilmekte olan milyonlarca köylü... Ezilen, horlanan milyonlarca kadın... İşsiz, umutsuz milyonlarca genç... Yerli, daha da çok yabancı sermayeye kurban edilen milyonlarca esnaf... Her toplumsal tabakadan, her yaştan, laik yaşamı, Aydınlanma değerlerini benimseyip içselleştirmiş milyonlarca insan... Yalana, hırsızlığa, arsızlığa karşı giderek yükselmekte olan toplumsal nefret... HHH Söz konusu kasvetin dağılması an meselesidir... İnanın... Toplumbilim emrediyor bunu... Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İstanbul Müftüsü Rahmi Yaran ve Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem de yer aldı. Yemek öncesi konuşan Davutoğlu Top ‘İslamfobiyi bitirelim’ lantıda Başbakan Davutoğlu, hiçbir geleneği bu topraklara yabancı, sonradan gelmiş bir gelenek olarak görmediklerini belirterek “Azınlık kavramını da bu anlamda ben kullanmamaya bazen özen gösteriyorum. Çünkü hepimiz aslında o köklü geleneklerin mensupları olarak büyük Ahmet Atakan ile ilgili soruşturma 15 ay geçmesine rağmen ilerlemedi. Anne Emsal Atakan, ‘Oğlumun katilleri nerede?’ diye soruyor AKIN BODUR ‘Bizim çocukları tarih yazacak’ ANTAKYA Gezi Direnişi sırasında Antakya’da polis müdahalesi sırasında bulunduğu apartmanın çatısından hareketsiz bir şekilde düşerek yaşamını yitiren 21 yaşındaki Ahmet Atakan ile ilgili soruşturmada, 15 aydır bir arpa boyu yol alınamadı. Olay yerinde görevli polisler hakkında soruşturma izni verilmezken acılı anne Emsal Atakan, “Oğlumun katilleri nerede?” diye soruyor. Ahmet Atakan, Gezi Direnişi sırasında Antakya’da 9 Eylül 2013’te polis müdahalesi sırasında bir apartmanın çatısından düşerek öldü. Apartmanın çatısında korkuluk bulunması ve Ahmet’in hareketsiz olarak düşmesi polis müdahalesi sırasında yaralanarak düştüğü şüphesini kuvvetlendirdi. Olay yerinde kanlı bir gaz fişeği bulundu ancak üzerindeki kanın Ahmet Atakan’a ait olmadığı söylendi. Gezi Direnişi’nde öldürülen 7 genç için açılan davalar sürerken Abdullah Cömert ve Ali İsmail Korkmaz’dan sonra Antakya’nın 3. fidanı için açılan soruşturma 15 aydır ilerlemedi. Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler, “Ahmet çatıdan düştü. O gün polis müdahalesi yoktu” dedi ama yerel bir televizyon kanalının çektiği görüntüler onu yalanladı. Dönemin valisi Celalettin Lekesiz de bölgede görevli polisler için soruşturma izni vermeyince soruşturma tıkandı. Atakan ailesi, Defne ilçesinde oğullarının adını taşıyan “Demokrasi şehidi Ahmet Atakan Sokağı”nda yaşıyor. Evin her köşesideki Ahmet’in fotoğrafları Abdullah ve Ali İsmail’in fotoğraflarıyla yan yana. Ahmet’in çok Ahmet Atakan’ın odasında kendi fotoğraflarının yanında Yılmaz Güney, Ahmet Kaya gibi sevdiği sanatçıların fotoğrafları var. ‘Katiller korunmasın’ sevdiği Fenerbahçe forması ve gitarı yatağının üzerinde duruyor. Emsal Atakan’ı oğlu için verdiği mücadele ayakta tutuyor. “Oğlum 15 aydır kara toprağın altında yatıyor ama katilleri elini kolunu sallayarak geziyor” diyen Atakan, “Oğlumun katilleri nerede? Katiller korunmasın, yakalanıp, cezaları verilsin. Bu çok büyük bir acı, hiç dinmiyor. Sığınacağım tek yer kaldı o da Allah’ın adaleti. Benim çocuğum ölmedi, sadece bedeni bu evden ayrıldı. Bizi bu hale getirenler daha fazlasını yaşasın” diyor. “Barış istemekten başka ne yaptı ki bu çocuk?” diyen Atakan sözlerini şöyle sürdürüyor: “Oğluma pusu kurulmuş. Ben buna inanıyorum. Ahmet bilerek öldürüldü, hedef gözetilerek öldürüldü. Onun tek suçu barış için slogan atması. Ama dönemin başbakanı çıktı ve bunları ‘terörist’ ilan etti, ‘Emri ben verdim’ dedi. Oğlumun katili, ‘Emri ben verdim’ diyendir. Anlaşılıyor ki, bu olayın da üstünü kapatmaya çalışıyorlar. Çünkü ülkede insanın değeri yok.” Ali İsmail ve Ethem Sarısülük’ün katledilmesiyle ilgili dava süreçlerinde yaşananların kendilerini bir kez daha yık tığını söyleyen Atakan, “Hani o polisler kahramandı? O zaman niye onlara kelepçe takıldı? Bunu millete açıklayın. Bizim çocuklarımızı tarih yazacak ama onlar hep katil ve hırsız olarak anılacak” diye konuştu. Ağabey Zafer Atakan ise görgü tanıklarının “Ahmet’in vurulduğunu gördük” diye açıklama yaptığını anlatarak “Davalar göz boyama amacıyla yapılıyor. Yarın Ahmet’in davası başladığında da aynı şeyleri biz yaşayacağız. Bizleri, Gezi ailelerini süründürmeye, yıpratmaya çalışıyorlar” dedi. Kadını ikinci plana atan zihniyeti eleştiren tweet atan Barış Atay’ı AK Partili Gençlik tehdit etti, Yeni Akit de hedef gösterdi Oyuncuya sosyal medyada linç İstanbul Haber Servisi Oyuncu Barış Atay, yeni yılın ilk bebeği, annesi ve babasının olduğu fotoğrafı Twitter’da paylaşıp geri planda kalan çarşaf giyimli anneyi kastederek “Fotoğraftaki anneyi bulunuz” demişti. Kadını ikinci plana atan zihniyeti eleştirmek isteyen Atay, Twitter’da çok sayıda tehdit ve hakaret mesajı aldı. Atay’a yönelik saldırıya tepki gösterenlerin oluşturduğu “BarışAtayYalnızDeğildir” hashtag’i Twitter’da gündemin ilk sıralarına oturdu. Atay’a, “Ak Parti Gençlik” hesabı üzerinden, “Bu tweet’i de not ettik. Sokakta gezerken artık daha dikkatli olursun” denilirken Atay, Yeni Akit gazetesinin internet sitesinde de hedef gösterildi. “Noelci Barış Atay Müslüman anneye dil uzattı” başlığıyla sunulan haberde, Atay’ın çarşaf giyimli anneyle alay ettiği, Müslümana dil uzattığı öne sürüldü. Haber daha sonra hükümete yakınlığıyla bilinen çok sayıda gazete ve televizyonun internet portalında aynı başlıkla verildi. Atay’a sahip çıkmak isteyenlerden biri olan gazeteci Emre Erciş de Twitter’da “Kıyafeti ile bana Yahudiyi hatırlatıyor olamaz mı? Kuran’da kara çarşaf ve peçe yok” diye yazınca, Twitter’da çarşaf tartışması başladı. Erciş de “Sana göre çarşaf Yahudiyi andiriyorsa @barisatay gibi sokakda gzerkn daha dikkatli ol” gibi çok sayıda tehdit mesaj aldı. Atay bu fotoğraftaki zihniyeti eleştirmişti. rim... Din üzerinden manipülasyon yapıp hepimize saldıranlara alıştık da kendine solcu diyenlere hiçbir şey demiyorum artık. Bu tweet’ten kadına, giyimine, dine hakaret çıkarmak tek kelimeyle manipülasyondur. Önce ‘kadın çalışmamalı’ diyen bakanı eleştirmenizi beklerdim” dedi. Atay, akşam saatlerinde ise bir açıklama yaptı: “Dünden bu yana attığım tweet üzerinden iktidar yandaşı medya ve bazı insanlar tarafından bana ve aileme bir saldırı söz konusu. Niyetim, henüz doğum yapmış bir annenin yaşadığı en güzel anın fotoğrafında, fotoğraf karesinin arkasına itilmiş, yok sayılmış olmasına dikkat çekmekti. O mutluluğu, sağlık bakanının, iktidarın inşa etmeye çalıştığı yeni Türkiye’nin PR çalışması için kullanmasıydı.... ” Üslubundan, aynı çevrelerce bir din düşmanlığı çıkarılacağını belirten Atay, şöyle devam etti: “Hayatım boyunca, kimsenin dini inanışıyla, giyimiyle, ırkıyla, diliyle ilgili ayrıştırıcı söylemlerde bulunmadım. Yapanların yanında olmadım. Kadın üzerinden yapılan her türlü yaftalamanın, karalamanın karşısında durdum” Atay’ın annesi Nihal Atay da çok sayıda küfür, hakarete maruz kaldı. Nihal Atay, Twitter’da şunları yazdı: “Barış Atay’ın görüşleri üzerinden yediğim küfür ve hakaretleri yapanlarla aynı ülkede, aynı atmosferde yaşamaktan utanıyorum. Dün; Fazıl Say, Mehmet Ali Alabora, Leman Sam, Pınar Selek. Geçmişte; Nâzım Hikmet, S. Ali. Bugün; Barış Atay. Bazı solcular(!) ders alamayacak mı? Çocuklarımı, Barışımı hangi koşul ve değerlerle büyüttüğüm konusunda fikri dahi olmayan bazı solcuların(!) yorumları acıtıcı, incitici...” Özür diledi Atay, gelen tepkilere Twitter hesabı üzerinden yanıt verdi. Kimsenin tercihine asla laf etmediğini, kadını yok sayan, en mutlu gününde bir foto karesinin köşesine iten zihniyete hep hayır diyeceğini vurgulayan Atay, “Yine de bilmeden kırdığım bütün kadınlardan özür dile C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle