19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 OCAK 2015 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR u At figürü Karakoç’un resminde temadan çok şiddeti ve heyecanı yansıtan o çok sevdiği kırmızı renkte olduğu gibi enerjiyi ve devinimi yansıtan bir unsur; geri planda resmin fonunu oluşturan fırça vuruşlarıyla birlikte hareketi ön plana çıkarıyor. 13 EsKİ DT GENEL MÜDÜRÜ Mustafa Kurt bakanlığa dava açtı SELDA GÜNEYSU Fevzi Karakoç’un retrospektif sergisi 21 Şubat’a kadar İş Sanat Kibele Galerisi’nde Kırk yılın hesaplaşması ÖZLEM İNAY ERTEN İş Sanat Kibele Galerisi, uzun yıllardır düzenlediği retrospektif sergiler dizisine ressam Fevzi Karakoç’un sanat hayatı boyunca izlediği evreleri gözler önüne seren bir seçki ile devam ediyor. Gerek eğitimci kişiliğiyle gerek yapıtlarıyla 40 yıldan fazla bir süredir sanat dünyasının içinde olan Karakoç’un kapsamlı sergisi 21 Şubat’a kadar devam edecek. Bir sanatçının kariyerindeki uzun bir süreci olanca açıklığıyla izleyiciye sunmayı amaçlayan retrospektif sergiler, izleyiciler için olduğu kadar sanatçılar için de bir şanstır ve aynı zamanda bazı riskleri de bünyesinde taşır. Sanatçının çok sayıda eserini bir arada görmesi, kendiyle hesaplaşması, sanat yaşamındaki dönüm noktalarını gözden geçirmesi ve başlangıç çizgisiyle geldiği nokta arasındaki ayrımları daha net görebilmesi açısından sanatçı için önemli sorgulamaları beraberinde getirir. Kibele Sanat Galerisi’nin yıllardır, belirli bir istikrarla devam ettirdiği bu sergiler ve gerçekleştirdiği sergi katalogları farklı koleksiyonlara dağılmış yapıtların yeniden bir araya gelmesi ve arşivlenmesi anlamında Türkiye’de bu alanda önemli bir boşluğu dolduruyor. “… Bazen geceler boyu bir resmi tekrar tekrar boyayıp yaptığım oluyor. Eğer o resim benim içime sinmiyorsa, onu toplumla paylaşabilecek duruma getiremediysem, kesinlikle üzerine imza atmıyorum ve tekrar tekrar boyuyorum…” sözleriyle, kullandığı resim tekniğini ve resme olan bakışını özetleyen Karakoç’un bu sözleri, retrospektif sergilerle daha da ön plana çıkan belki de tüm sanatçıların içinde yaşadığı kararsızlıkları, tedirginlikleri ve arayışları da dile getiriyor. Bu arayışların görünürlük kazanmasında şüphesiz ki en çarpıcı noktalardan biri sanat tarihine bakıldığında belli bir konu, renk ya da figürde ısrarcı olan sanat çıların varlığıdır. Uzaktan bakıldığında obsesif bir değerlendirmeyle tanımlanabilecek bu durumu aslında sanatçının kafasındaki belli bir sorunu çözmeye yönelik yinelemeleri ve arayışlarının başka bir yansıması olarak değerlendirmek mümkündür. Karakoç’un resimlerinde uzun yıllardır at ve binici figürünü kullanması ise yine bu bağlamda değerlendirildiğinde, sanatçı için konudan ya da hikâyeden ziyade rengin, biçimin ve formun ön planda olduğunu gösterir ve figür yerine soyut değerlerin ön planda olduğu bir kurguyu gözler önüne serer. At figürü, Karakoç’un resminde temadan çok şiddeti ve heyecanı yansıtan o çok sevdiği kırmızı renkte olduğu gibi enerjiyi ve devinimi yansıtan bir unsurdur ve geri planda resmin fonunu oluşturan fırça vuruşlarıyla birlikte hareketi ön plana çıkarır. Rengin nesnesinden bağımsız ele alındığı atlar bu yönüyle Doğu’ya özgü min yatürleri ve Batı’nın fovizmini akla getirirken, Asya kökenli göçer toplumlara vurgu yapan at figürü resimsel değerlerin ön plana çıkmasıyla, bu tarihi kurguya gönderme yapar ve aynı zamanda resim sanatının içinde barındırdığı evrensel değerlere işaret eder. Murathan Mungan’ın sanatçının resimlerinden söz ederken “Figürlerin bir araya toplanıp dağıldıkları yer. Hem bir an hem bir kavşak. Az sonra herkes yönüne gidecek. Durup yerleştikleri, farklı ritimlerin ortak bir tempoya dönüşmek için yumuşayarak birbirine benzediği, hepsinin, her şeyin yoğunlaşıp derinleştiği bir anda başkalarının gözlerine açılıyorlar” sözleriyle vurgulamaya çalıştığı gibi, sergiyi gezen izleyicilerin resimlere katacakları öznel yorumlar, Karakoç’un uzun yıllardır üzerinde durduğu bir konuyu yeniden gündeme getirirken, bir sanatçının hayal gücünün asla kendisiyle sınırlı kalmayacağının da altını çiziyor. TÜRKİYE 2014 YILI VİZYON RAPORU AÇIKLANDI En çok yerli filmler izlendi Kültür Servisi Sinema platformu Box Office Türkiye, 2014 yılı vizyon raporlarını açıkladı. Rapora göre, Türkiye’de sinemada film gösterimleri ve sinema filmi üretimleri artık neredeyse tamamen dijital olarak gerçekleştirilmekte. Türkiye sinemalarında en çok izlenen ilk on, Türk filmlerinden oluştu. Sinema seyirci sayısı bu yıl toplam 60 milyona ulaştı. Bu yıl rekor kırılarak 358 yeni film vizyona girdi ve bunlardan 108’i yerli film. Türkiye’de sinemanın yüzüncü yılı olarak kabul edilen 2014’te vizyona çıkan yerli yapımların sayısının yirmi beş yıllık sürede ulaşılan en yüksek sayı olduğu belirtiliyor. 2014’te sinema salonlarının da Türkiye genelindeki artışını sürdürdüğü, Türkiye’de sinema filmi gösterimi yapılabilen 611 adet bina bulunduğu belirtiliyor. Türkiye’de en çok perdesi/salonu olan sinema kompleksinin İstanbul’da olduğu, Türkiye’nin haftalık film oynama kapasitesi kompleks bazında 460, perde/salon bazında 2.287 ve koltuk bazında ise 290.670 adet olduğu da raporda yer alan bilgiler arasında bulunuyor. Artık gitar çalamayabilirim Kültür Servisi Ünlü İrlandalı grup U2’nun solisti Bono, kasım ayında New York’ta geçirdiği ve kolunu altı yerden kırdığı bisiklet kazasının ardından bir daha hiç gitar çalamayabileceğini söyledi. Grubun internet sitesinde 2014 yılını değerlendiren bir yazı yayımlayan Bono, kazadan bu yana rahat hareket edemediğini söyledi. 2015 turnesi öncesi tam olarak iyileşmek için elinden geleni yaptığını belirten Bono’nun kazada kolu kırılmış; el tarak kemiği, kürek kemiği ve göz çukuru çatlamıştı. “Artık dirseğim titanyumdan” diyen sanatçı iyileşme sürecinin de beklediğinden zor geçtiğini belirtti. Sanatçı, “Bu satırları yazarken bir daha gitar çalıp çalamayacağımı bilmiyorum” derken iyileşmeye odaklanabilmek için 2015’in ilk yarısında planlanan tüm etkinlik katılımlarını iptal ettiğini açıkladı. u2’nun SoliSti Bono: ANKARA Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 20142015 sanat sezonunun başında, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun (İstanbul DT) repertuvarında bulunan “Güneş Batarken Bile Büyük” ile “Geçtim Ama Tiyatrodan” adlı oyunların kaldırılmasına yönelik baskıları nedeniyle görevinden istifa eden eski DT Genel Müdür Vekili Mustafa Kurt, bakanlığa dava açtı. Kurt, Ankara 14. İdare Mahkemesi’nde açtığı davada, genel müdür vekilliği görevinden istifa etmesinin ardından “usulsüz şekilde Strateji Geliştirme Başkanlığı’nda görevlendirilmesine” itiraz ederek, bakanlıktan asli kadrosu olan u Kurt, açtığı davada, DT rejisörlüğüne genel müdür vekilliği görevlendirilmegörevinden istifa yi talep etti. Ayrıca yeni sanat seetmesinin ardından zonunun başın“usulsüz şekilde dan bu yana istiStrateji Geliştirme falarla çalkalanan DT’de bir istifa da Başkanlığı’nda Bursa’dan geldi. görevlendirilmesine” Bursa DT Müdürü Arzu Tan Bayitiraz etti. Ayrıca DT’de raktutan da göbir istifa da Bursa’dan revinden istifa etgeldi. ti. Bayraktutan’ın istifa etmesinin gerekçesinin DT’de sezon başından bu yana yaşanan tartışmalar ve “bu tartışmalarla birlikte kurumun işleyişindeki aksaklıklar” olduğu dile getiriliyor. Lemi Bilgin’in 31 Mayıs 2013’te apar topar görevden alınmasının ardından vekâleten DT Genel Müdürlüğü’ne atanan Mustafa Kurt, ekim ayında görevinden istifa etmişti. Kurt’un istifası kurumda “deprem etkisi” yaratmış ve istifanın nedeninin o dönem DT ve Devlet Opera ve Balesi’nden sorumlu Müsteşar Yardımcısı Sefer Yılmaz’ın Kurt’tan İstanbul DT’nin repertuvarında bulunan “Geçtim Ama Tiyatrodan” ile “Güneş Batarken Bile Büyük”ün “repertuvardan kaldırılması yönündeki talimatını vermesi” olduğu ortaya çıkmıştı. Kurt, istifasının ardından da bakanlık tarafından kendi kadrosu “DT Rejisörlüğü”nde değil, Strateji Geliştirme Başkanlığı’nda görevlendirilmişti. 16 Ekim’den bu yana Strateji Geliştirme Başkanlığı’nda görev yapan Kurt’tan bu görevlendirmeye itiraz geldi. TURhAN sELÇUK sANAT OKULU AÇILIYOR Adana sevdalıları buluşuyor Kültür Servisi Çukurova Belediyesi tarafından 8 Ocak’ta açılacak olan Orhan Kemal Kültür Merkezi ve Turhan Selçuk Sanat Okulu, açılışında önemli isimleri ağırlayacak. FikretFiliz Otyam, Etem Çalışkan, Füruzan ile Orhan Kemal’in oğulları Işık ve Nazım Ögütçü, Turhan Selçuk’un kızı Aslı Selçuk ile Adanalı film yönetmeni Ali Özgentürk’ün katılacağı açılışta aynı zamanda Fikret Otyam’ın resim sergisi, Turhan Selçuk’un karikatür sergisi, Füruzan’ın kitap imza etkinliği, Etem Çalışkan’ın kaligrafi sergisi ile Nazan Balcı, Sevinç Kökenler ve Halit Gökmen ile Orhan Kemal şiir dinletisi gerçekleştirilecek. Ayrıca küratörlüğünü Mehmet Emin Arıcı’nın yaptığı Adanalı Sanatçılar Karma Sergisi de açılacak. Çukurova Belediyesi Orhan Kemal Kültür Merkezi’nde yapılacak açılış 18.30’da başlayacak. 2014 Cemal Süreya Şiir Ödülleri Sonuçlandı Ödül krizine plaketli çözüm Kültür Servisi Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği’nce her yıl verilen şiir ödülleri için yönetim kurulu, 2014 yılında aşamalı değerlendirme yöntemi getirmişti. “Öne Çıkan 10 Şiir Kitabı”nın içinden önce “İz Bırakanlar” olarak dört kitabın, daha sonra “Yılın Şiir Kitabı”nın belirlenmesi yönünde Dernek Yönetim Kurulu’nun Seçici Kurul’a öneri götürmesi kararı, Seçici Kurul’dan Enver Ercan’ın ve Egemen Berköz’ün istifasına, Mustafa Öneş’in ise sağlık koşullarını belirterek görev üstlenemeyeceğini belirtmesine yol açtı. Bu durumda, 2014 yılı ödül değerlendirmesinde ikinci ve üçüncü aşamaya geçilemedi. “Öne Çıkan 10 Şiir Kitabı”na plaket verilmesi kararlaştırılarak, belirlenen on kitap için yayınevi ya da kurumların özel ödül verebilmesi seçeneği de açık bırakıldı. Aralık 2013 Kasım 2014 arasında ilk basımı yapılan 53 şiir kitabının değerlendirilmesi sonrasında “Öne Çıkan 10 Şiir Kitabı” belirlendi: Ahmet Ada (Taşın Sesi, Şiirden Y., Nisan 2014), Ahmet Uysal (Adı Zamandı, Zamanı Söyledi, Neziher Y., Şubat 2014), Barış Erdoğan (Zeymuran, Mühür K., Mart 2014), Kirkor Yeteroğlu (Kırık Çan, Kıyı Y., Ekim 2014), Metin Kaya (Küba Mavisi, Artshop Y., Mayıs 2014), Müesser Yeniay (Ben Olmadan Çöller Vardı, Şiirden Y., Nisan 2014), Tuğrul Keskin (Zito i Epanastasis, Everest Y., Ekim 2014), Turgut Toygar (Kuğular Ölürken Şarkı Söylemez, Artshop Y., Mart 2014), Ülkü Tamer (Bir Adın Yolculuktu, Islık Y., Mart 2014), Veysel Çolak (İki Karanlık Arasında, Hayal Y., Ekim 2014). İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü konferansı Hrant için ‘Ulusaşırı Dayanışmalar’ Kültür Servisi Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü, Sosyoloji Bölümü ve Tarih Bölümü ev sahipliğinde her yıl düzenlenen Hrant Dink İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Konferansı 9 Ocak’ta düzenlenecek. Konferansın bu yılki konuğu ise ABD’li aktivist, AfroAmerikan yurttaşlık hakları savunucusu ve feminist Angela Davis olacak. Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’de saat 14.00’te gerçekleştirilecek konferansa ABD’li aktivist, “Ulusaşırı Dayanışmalar: Irkçılık, Soykırım ve Yerleşimci Sömürgeciliğe Direnmek” başlıklı bir konuşma yapacak. Boğaziçi Üniversitesi’nin her yıl düzenlediği “Hrant Dink Anısına Konferans”ın ilki, Hrant Dink’in ilk ölüm yıldönümü olan 2008’de Hintli yazar ve aktivist Arundhati Roy tarafından verilmişti. Konferans dizisinde, 2011’de Britanyalı aktör, insan hakları ve LGBT eylemcisi ve Avrupa Parlamentosu üyesi Michael Cashman; 2012’de Mısırlı insan hakları aktivisti ve akademisyen Rabab ElMahdi; 2013’te dilbilimci, düşünür Noam Chomsky; 2014’te ise sosyolog Loïc Wacquant ağırlanmıştı. Plaketi reddeden Veysel Çolak: Cemal Süreya şiirine haksızlık Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği Yönetim Kurulu’nun değerlendirme sürecini eleştiren Veysel Çolak, “Eğer ortada bir değerlendirme varsa, bu değerlendirme raporlarınızı yayımlayabilir misiniz?” diye sordu. Hiçbir ödülün tek boyutlu olmadığını belirten Çolak, jüri üyesinin seçtiği şiirle kendine ödül verdiğini, bunun da isabetli bir seçimle gerçekleştirilebileceğini belirtti. Ödülün şaire verilmesi gerektiğini söyleyen Çolak, “On şairin kitapları önerildiğine göre, hiçbir şairin ödül almadığı rahatça söylenebilir. Yapılan seçimle Cemal Süreya ve jüri üyeleri ödül almış, onurlandırılmış sayılır mı? Hiç sanmıyorum. Kısacası, ortada bir ödül yok; sadece Cemal Süreya şiirine zarar plaketler var. Böyle bir plaketi almanın hiçbir anlamı olamaz. Bu çarpık işleyiş içerisinde adım geçtiği için üzgünüm. Böyle bir plaketi almak Cemal Süreya’ya, onun şiirine ve kendime haksızlık olur. Elbette ki reddediyorum” dedi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle