28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 OCAK 2015 PAZARTESİ 4 HABERLER Utandıran dünya rekoru BM İnsan Hakları Konseyi’nin yarın yapılacak oturumunda 197 üyeli örgütten 122’si Türkiye’ye tarafsız yargı, gösteri ve ifade özgürlüğü hakkı, dini özgürlükler gibi konularda soru yöneltecek DUYGU GÜVENÇ Sokrates’in Ölümü… Uğur Mumcu’ya… Sokrates. Eski Yunan filozofu. Doğumu MÖ 399, ölümü MÖ 469... Çalışmalarından dolayı suçlanarak yargılandı. Ölüme mahkum edildi. Kaçırılma önerilerini kabul etmedi. Baldıran otu zehrini içerek öldü. Sokrates’in ölümü, bir razı oluş, bir teslim oluş değil, tersine, bir meydan okuyuştur. O, ölümsüzlüğü seçti. Ölümü, onu suçlayanları, onu yargılayanları mahkum etmiştir. Sokrates’in ölümü de sözleri gibi, yaşamı gibi, 2 bin 500 yıldır yaşayan bir derstir. Ünlü “Savunma”sında söylediklerinden bir seçme sunuyorum: “Beni eskiden beri suçlarlar; üstelik bunları en çok etki altında kalabileceğiniz çağlarda, kiminiz daha çocuk ya da delikanlıyken kulaklarınıza doldurmuşlardır. Hem bu suçlamalar, karşılarında kendilerini yanıtlayacak kimse yokken benim arkamdan oluyordu.” “…. Ne diyorlar beni lekeleyenler? Okuyalım suçlama edimlerini. Sokrates suçludur. Yeraltında, gökyüzünde olup bitenleri araştırıyor, açıkça, eğriyi doğru diye gösteriyor, başkalarına da kendisi gibi olmalarını öğretiyor. Suçlamanın aşağı yukarı özü bu.” HHH Sokrates’in suçlanmasının asıl nedeni “soru sormasıdır.” Çünkü, “soru sormak” gerçekten de tehlikelidir. Soru sormak; bilinenlerin, kabul edilmiş olanların sorgulanmasıdır. Sorgulanan şeyin de hiç de bilinen gibi olmadığı ortaya çıkabilir. Sorgulanan şey, kabul edilmiş olanın doğru olmadığını ortaya koyabilir. Bu nedenlerle de “soru sormak”, dogmaların egemen olduğu bütün ortamlarda tehlikeli sayılmış, suçlanmıştır. Soru sormak, daha sonra anlaşılacağı üzere, bilimin temeli olmuştur. Bilmek, bilgiyi aramak, tarih boyunca “soru sormak” ile başlamıştır. Milattan önce 400’lerle milattan sonra 2010’lar arasındaki 2 bin 500 yıla yakın zaman diliminde hiçbir şeyin değişmediğini görmek hem acıdır hem de öğretici. Sokrates, soru sorarak döneminin tabularını yıkıyordu. Bu nedenle tehlikeliydi, bu nedenle suçlandı, bu nedenle ölümle cezalandırıldı. Ama bu 2 bin 500 yıl, soru soranların bilimsel buluşlar yaptığı, yeni icatlarla uygarlığı geliştirdiği yüzyıllar oldu. Bu gelişme de kolay olmadı. Ortaçağın dogmaları, din adına, engizisyon mahkemeleriyle, aforozlarla “soru sorma”yı mahkum eden kararlara imza attı. Bilimle uğraşanlar yakıldı, öldürüldü, sürüldü. Sonuçta kazanan gene bilim oldu. Bilimle çatışan din değildir, dogmadır. Dogma, yani bağnazlık din temelli olabilir, gelenek temelli olabilir, her türlü kaynaktan doğabilir. Dogma, kendinden başkasına yaşama hakkı tanımayan bir körinançtır. Milattan önce de böyleydi, milattan sonra da böyledir. İnsanlık bu bin yıllık çatışmayı çözebilecek mi? HHH İpotekli akıllar, ambargolu iradeler belki de her zaman olacaktır. Bunlar bir süre, egemenler tarafından kendi iktidarları için kullanılacaktır. Ama başarıları asla sürekli olmayacaktır. Sonları gene aynı ipotekli akıllarla, aynı ambargolu iradelerin eliyle gelecektir. Çünkü, bu kendi içine kapalı çemberlerin gelişme olanakları yoktur. Dünyaya da, geleceğe de özgür akıllı insanlar, özgür iradeli insanlar yön vereceklerdir. Onlar, acılardan geçerek insanın evrensel doğrularına sahip çıkacaklardır. Sokrates, ölümüyle de en büyük dersi vermiş, kendi iradesiyle ölümsüzlüğü seçmiştir. Onun için bugün de yaşamaktadır. Yarın da yaşayacaktır. Onun cesareti, onun yolu hepimizin ışığıdır. ANKARA Türkiye insan haklarında 2013’ten bu yana izlediği tutumla BM’de rekor kırdı. Rekor, başarıdan çok Türkiye’nin tutumuna yönelik oldu. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin Evrensel Periyodik İnceleme Mekanizması (EPİM) çerçevesinde yarın yapılacak oturumunda 197 üyeli örgütten, 122 ülke Türkiye’ye soru sormak için yarışa girdi. BM kaynakları, bunun bir rekor olduğunu belirterek “Normalde 80 civarında ülke sorularını yöneltiyor. Soru talebi önceden alınıyor. İlgi çok olduğunda soru soranların sayısının 100’e kadar çıktığı da oldu ama Türkiye için başvuru çok çok fazla” yorumunu yaptı. Sorular arasında tarafsız yargı, gösteri ve ifade hakkı, basın özgürlüğü, ombudsmanlıktan, dini özgürlükler, LGBT ve vicdani redde kadar çok sayıda tartışmalı başlık yer alıyor. EPİM ikinci tur incelemesi çerçevesinde hazırlanan Ulusal Raporun ardından Türkiye’nin yanıtlarını yarın Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç verecek. Arınç, 3.5 saatlik oturumda, zamana karşı oynayacak, 3 bölüm halinde sorulara yanıt vermeye çalışacak. Türkiye’ye, Ekim 2014’te yayımlanan raporunun ardından ülkelerin “utandıran sorular”ından bazıları şöyle: Çek Cumhuriyeti: Hükümet, ceza yasasının insan hakları savunucuları ve gazetecilerini karalama ve iftiralara karşı kötüye kullanımını önlemeyi nasıl sağlayacak? Hükümet, internet yasasını yetkili güçlerin önleme veya içeriği kaldırma hakkını ifade özgürlüğü kapsamında uluslararası standartlarda yeniden düzenlemeyi düşünüyor mu? Arınç’ın taktiği hazır Türkiye’ye soru sormak isteyen ülkelerin çok olması üzerine Arınç ve beraberindeki heyete, Dışişleri Bakanlığı’ndan zamanlama konusunda taktikler de verildi. Arınç’a “polemikten kaçınması”, “3.5 saatlik zamanı göz önünde bulundurması” ve “sorulara tek tek yanıt vermemesi” tavsiye edildi. 09:00’da başlayıp, 12.30’da bitecek oturum sırasında Arınç önce açılış konuşması yapacak. Daha sonra ülkeler 40’arlı gruplar halinde, 3 ayrı bölümde sorularını yöneltecek Arınç da gruplar halindeki bu sorulara 3 bölümde yanıt verecek. Arınç’ın çok ciddi bir sataşma halinde ise soruya doğrudan yanıt vermesi bekleniyor. Birleşmiş Milletler’in en önemli forumlarından birisi olan İnsan Hakları Konseyi tarafından 2008 yılında faaliyete geçirilen EPİM, BM üyesi tüm ülkelerin insan hakları alanındaki durumlarının diğer üye devletlerce sivil toplum kuruluşlarının da katılımıyla gözden geçirildiği bir süreç. Türkiye, ilk incelemesini 2010’da tamamladı. İkinci büyük sınavını ise yarın verecek. Toplantıya, Türkiye’nin konseye ekim ayında sunduğu ve gelişme kaydettiğini savunduğu raporun yanı sıra sivil toplum örgütlerinin gönderdiği raporlar da temel teşkil edecek. de özgürlüğünü internette nasıl koruyor? ne yapılıyor? ‘Çocuk işçiliğine karşı lar ve özgürlükler çerçevesinde kalacağını nasıl garanti edecek? hangi önlemler alındı?’ Norveç: Gezi protestolarında ve devam eden gösterilerde suçlu bulunanlarla ilgili adil ve tarafsız yargılama için hangi önlemler alındı? Geçen yıl ağustos ayında yürürlüğe giren, kadınlara ve aile içi şiddetle mücadeleyi öngören konvansiyondaki beklentileri karşılamak için Türk hükümeti nasıl çalışıyor? İspanya: Askeri alandaki tıbbi normlar, homoseksüelliği ve transseksüelliği hastalık olarak değerlendiriyor. Türkiye bu tür normları değiştirecek mi? İsveç: Temel insan hakları örgütlerinin, kitle iletişim politikasını güçlü şekilde frenlediği iddialarına ‘Adil yargılama için kararı uygulanacak mı?’ ‘Alevilerle ilgili AİHM Almanya: AİHM’nin Alevilerle ilgili son kararları ışığında, Türkiye devleti bu kararları uygulamak için hangi adımları atıyor? Türkiye devleti, sözde “paralel devlet”e karşı savaşının şeffaf ve anayasanın sağladığı hak Türkiye’nin yorumu nedir? İngiltere: Yeni yasal düzenlemeler ışığında, ceza yasasının 301. maddesindeki, Türk milletini aşağılamayı, 215. maddesindeki ‘suç veya suçluyu övmeyi’, 125. maddesindeki cezai hakaret, medya da dahil olmak üzere, ifade özgürlüğü haklarını korumayı tam olarak nasıl uygulamayı planlıyor? Gezi protestoları sırasında göz yaşartıcı gaz ve polis gücünün kullanımıyla ilgili endişelere Türkiye nasıl yaklaşmayı düşündüğünü açıklayabilir mi? Türkiye, Diyanet tarafından desteklenmeyen dini topluluklara bağlı kişilerin haklarını güçlendirmek için ne yapmayı planlıyor? ‘İnternette ifade özgürlüğü nasıl korunuyor?’ Slovenya: Evlilik içi tecavüz suç sayılıyor mu? Türkiye, mahremiyeti ve ifa ABD: İş sağlığı, güvenliği sağlamak ve iş müfettişlerinin, iş yasalarını etkili bir şekilde uygulaması için yeterli kaynak ve eğitim, işyeri güvenliğinin artırılması ve çocuk işçiliğinin en kötü hallerine karşı mücadele konusunda Türkiye hangi adımları atıyor? Dini azınlıkların üyelerine karşı ayrımcılığa yönelik Türkiye hangi adımları atıyor? Hükümet, LGBT bireylere karşı eşit muamele için kamu görevlilerinin eğitimde sivil toplum örgütleriyle çalışmaya istekli mi? Hollanda: Araştırmalar Ombudsman’ın tavsiyelerinin yüzde 25’inin Türk hükümeti tarafından uygulandığını gösteriyor. Daha fazla tavsiyenin uygulanması için hükümet hangi adımları atıyor? Türkiye’de insan haklarındaki durumu anlamlı şekilde geliştirmesi için, Ulusal İnsan Hakları Enstitüsü’nün görevini hükümet açık şekilde ne zaman tanımlayacak? Belçika: Türkiye hükümeti, internet ve terörle mücadeleye yönelik düzenlemelerini ve ceza yasasını uluslararası ve Avrupa standartlarına getirmeyi düşünüyor mu? Kadınların siyasette, sosyal ve ekonomik hayatta eşit temsilini güvence altına almak için hangi önlemleri alıyor? Suriyeli mültecilere karşı sınırda kötü muamele olduğuna yönelik raporlar konusunda suç işleyenlere karşı yaptırım ve etkili bir hukuk yolu sağlamak için Türk hükümeti ne yapmaktadır? İsviçre: Türk hükümeti ne zaman gözaltında kalıcı çocuk adalet kurumunun kurulmasını sonlandıracak? Türk hükümeti Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Roma Statüsü’nü onaylamayı taahhüt etti. Onaylamak için Türk hükümeti hangi adımları attı? ORSAM VE TESEV’İN RAPORU 12 YAŞINDAKİ S.C. AĞIR YARALI Günah keçisi İKLİM ÖNGEL ANKARA Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (ORSAM) ile Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) Suriyeli göçmenlerin en yoğun yaşadığı illerdeki “ekonomik” etkilerini araştırdı. En çok göç alan illerdeki vatandaşların büyük çoğunluğu; iş kayıplarını, kira ve gıda fiyatlarındaki artışı, sağlık hizmetlerindeki kalite düşüklüğünü Suriyeli göçmenlere bağladı. Rapora göre, en yoğun göç alan illerden Gaziantep, 2010’da enflasyon oranlarında on sekizinci sıradayken 2013’te birinci sıraya çıktı. Suriyelilerin durumu da yerel halktan farksız. Urfa ve Kilis’teki göçmen çocuklarının yalnızca beşte biri eğitim aldığını söylüyor. “Suriyeli Mültecilerin Türkiye’ye Ekonomik Etkileri” başlıklı araştırmanın sonuçları şöyle: l Mültecilerin en önemli etkilerinden biri iş kaybı. Mültecilerin işgücü piyasasına diğer bir etkisi ise ücret düzeyindeki azalma. l Halk, Suriyeliler geldikten sonra işlerini kaybetme riskinin arttığına inanıyor. l Yerel halk, gıda fiyatlarının yükseldiğini, kiraların yüzde 100’den daha çok arttığını düşünüyor. l Halk, mültecilerin varlığının sağlık hizmetlerindeki kaliteyi azalttığını özel doktor ücretlerinin de arttırdığını düşünüyor. Rapordan Suriyeliler için yapılan anket sonuçlarında dikkat çekenler şöyle: l Antep ve Kilis’teki mültecilerin yarısından fazlası okul sisteminin en düşük seviyesinde bir eğitime sahipken Hatay ve Urfa’da çoğu lise ve üniversite mezunu. l Antep’te gıda harcamasının payı en yüksekken kira en düşük. l Antep ve Hatay’da Suriyelilerin yarısından biraz fazlası, çocuklarının bir eğitim aldıklarını söylerken Urfa ve Kilis’te bu oran yalnızca beşte birde kalıyor. l Antep’teki çalışma yaşında olan göçmenlerin yarısından fazlası bir işe sahipken bu oran Hatay’da üçte bir, Urfa’da ise dörtte bir. Fotoğraf: FATİH ERDOĞDU Gaz fişeği çocuğu bu kez Siirt’te vurdu Haber Merkezi Siirt’te çocukların gözaltına alınmasını protesto etmek isteyen çocuklara polisin sert müdahalesi sonucu 12 yaşındaki S.C. başına isabet eden gaz fişeği ile ağır yaralandı. Dicle Haber Ajansı’nın haberine göre; Kazım Karabekir İlkokulu önünde dün saat 15.00 sıralarında bir araya gelen çok sayıda çocuk, yürüyüş yapmak istedi. Yürüyüşe izin vermeyen polis, çocuklara sert şekilde müdahale etti. S.C. başına isabet eden gaz fişeği ile ağır yaralandı. S.C. Siirt Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. S.C’nin ağabeyi Muhiyettin C. kardeşinin kendi başına hastaneye gittiğini ancak yalnızca pansuman yapılarak geri gönderildiğini aktararak, “Yaralı haliyle hastaneye gelmiş ve ailesine değil polislere teslim edilmeye çalışılmış. Çocuklara böyle bir zulmü nasıl reva görüyorlar” diyerek isyan etti. Başına 12 dikiş atılan S.C. kafatasındaki çatlaktan beynine sızan kan nedeniyle Diyarbakır’da özel bir hastaneye sevk edildi. Öte yandan Anadolu Ajansı da olayı “Siirt’te kafasına sert cismin çarptığı belirlenen 12 yaşındaki çocuk yaralı olarak bulundu” şeklinde haberleştirdi. Suriyeliler CHP, AKP döneminde kolluk kuvvetlerince öldürülen çocuklara dikkat çekti İstanbul Haber Servisi CHP İstanbul Gençlik Kolları, AKP döneminde çoğunluğu çocuk olan 241 kişinin kolluk kuvvetleri tarafından vurularak öldürülmesini dün Taksim’den, Galatasaray Lisesi önüne yaptığı yürüyüşle protesto etti. İstiklal Caddesi’ndeki eski CHP Beyoğlu ilçe binası önünde toplanan CHP’li gençler, ellerinde kırmızı ve beyaz balonlarla, öldürülen çocukların resimlerini taşıyarak “Katil devlet hesap verecek”, “15’inde bir fidan, Berkin Elvan”, “Berkin’in katili AKP’nin polisi” sloganları attı. Kol kola Galatasaray’a kadar yürüyen CHP’li gençlerin yürüyüşüne CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin, Beyoğlu İlçe Başkanı Muharrem Bulut, Gençlik Kolları Genel Başkanı İrfan İnanç Yıldız ve milletvekili aday adayları ile çok sayıda partili katıldı. Burada basın açıklamasını okuyan İrfan İnanç Yıldız, 2009 yılında Küçükçekmece’de İETT otobüsüne atılan molotofkokteyli sonucu 19 yaşındaki Serap Eser’in katilinin MİT mensubu çıktığını anımsatarak “AKP’nin temel özelliklerinden biri gençlere ve kadınlara yönelik saldırgan politikadır. 2004’te ayağında terlikleriyle evinin önünde öldürülen Uğur Kaymaz ile Gezi olayları sırasında eve ekmek almaya çıkan 14 241 çocuk için yürüdüler Ölen çocukların ırkı yok yaşındaki Berkin’in vurulup öldürülmesi arasında geçen sürede AKP’nin çocuk avı politikasında hiçbir değişiklik olmadı. Uğur Kaymaz davası başta olmak üzere çocuk cinayetlerinin hemen hepsinin ya cezasız bırakıldığını veya ödül gibi cezalarla sonuçlandırıldığını gördük” dedi. Ölen çocukların kimliği, dili, dini ve ırkı olmadığını anlatan Tanrıkulu da “Bu iktidar döneminde büyük çoğunluğu çocuk olmak üzere 241 kişi öldürüldü. Son 1 ayda 4’ü çocuk 6 kişi öldürüldü. Hiçbirinin faili yok. Ama onların emrini veren Erdoğan ve Davutoğlu’dur. Onların elinde çocuk kanı var. Elbet bir gün hesap sorulacaktır” ifadelerini kullandı. Tekin ise ilk kez bir faili meçhul olayını bir bakanın itiraf ettiğini vurgulayarak şunları söyledi: “241 insanın faili AKP iktidarıdır. Herhangi bir demokratik ülkede bir başbakan (Tayyip Erdoğan dönemi) ‘Benim polislerim destan yazdı’ diyorsa katliamın merkezi orasıdır. Polis kardeşlerimize de sesleniyorum; gelin iktidarların kirli bahçesi olmaktan vazgeçin. 80’lerde ve 90’larda polisler iktidarların kirli bahçesi olarak kullanıldı. Buna karşı duruş sergileyin.” Kadıköy’de Berkin eylemi İstanbul Haber Servisi Liseli DevGenç üyeleri dün akşam Kadıköy Boğa Heykeli önünde bir araya gelerek, “Milyonlarca göz Berkin’in katillerini arıyoruz” pankartı açtı. Meşalelerle Bahariye Caddesi’nde yürüyüş gerçekleştirdi. Tekrar Boğa Heykeli önüne yürüyen grup basın açıklaması yaptıktan sonra olaysız şekilde dağıldı. Ancak grubun dağılmasından 5 dakika sonra, sokak arasından havai fişek atıldı. Gruba müdahale eden polis, 2 göstericiyi gözaltına alırken 2 polis hafif yaralandı. Protestoya gözaltı İstanbul’da Şişli Meydanı’nda toplanan Halk Cephesi üyesi bir grup, çocuk ölümlerini protesto etti. “Devlet çocuklarımızı katlediyor. Hesabını soracağız” yazılı pankart açan eylemciler basın açıklaması yaptı. Açıklamanın ardından AKP Şişli İlçe Başkanlığı’na yürümek isteyen gruba polis izin vermedi. Grup üyeleri tek tek gözaltına alındı. Polise direnen bazı eylemciler ise ters plastik kelepçe takılarak polis aracına bindirildi. Gözaltına alınan eylemciler arasında temsili kefen giymiş bir eylemci dikkat çekti. (Fotoğraf: DHA) C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle