19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 OCAK 2015 PAZARTESİ 10 EKONOMİ [email protected] 10 çalışandan 6’sı Avro bölgesi çatırdıyor Yunanistan’da SYRİZA zaferi Avro birliği için bir milat niteliğinde. Yüksek işsizlik ve durgunluğa yol açan AB politikalarına karşı Yunan halkının talepleri dalga dalga diğer ülkelere de yayılabilir. PELİN ÜNKER Yunanistan’daki seçimlerde Radikal Sol Koalisyon Syriza’nın kazanması kemer sıkma paketleri ve Avro birliğinin başarısızlığının seçimlere önemli bir yansıması olarak tarihe geçti. Almanya başta olmak üzere kreditörler, sol eğilimin dalga dalga diğer ülkelere de yayılmasından endişe ediyor. Kemer sıkma politikaları ve tek para sistemi Avrupa’nın yoksul ülkelerine durgunluk ve yüksek işsizlik olarak geri döndü. Yunanistan’ın kemer sıkma politikalarına başladığı 2010’da yüzde 110’luk bir GYSH/borç oranı vardı. Kemer sıkmayla birlikte borç da işsizlik de arttı. Ülkede kamu borçlarının GYSH’ye oranı 2014 üçüncü çeyrekte yüzde 176’ya çıktı. Diğer borçlu ülkelerde de yüksek kamu borcu /GYSH oranı devam ediyor. İtalya’da bu oran yüzde 131.8 iken bu ülkeyi yüzde 131.4 oranla Portekiz takip ediyor. Kamu borç oranları İrlanda’da yüzde 114.8’i, Belçika’da yüzde 108.2’yi ve Güney Kıbrıs’ta yüzde 104.7’yi buluyor. Oysa AB’nin ekonomik istikrar kriterlerine göre bu oranın yüzde 60’ı aşmaması gerekiyor. Ancak birliğin daha iyi durumdaki ülkelerinde bile sınır aşılmış durumda. Borç oranı İngiltere’de yüzde 87.9 ve Almanya’da yüzde 74.8 düzeyinde. Kemer sıkmanın bir diğer etkisi de durgunluk ve işsizlik üzerinde kendini belli ediyor. Yunanistan’da son verilere göre işsizlik yüzde 25.8 iken genç işsizlik yüzde 49.8’e kadar çıkıyor. 2010’da ülkede işsizlik yüzde 13.5, genç işsizlik 30.8 idi. Kriz başlangıcı olan 2008’de AB’de yüzde 15.8 olan genç işsiz oranı, Kasım 2014’te yüzde 21.9’a ulaştı. Tek para birliği ise bölgeyi deflasyonist bir eğilime sokarak yeni bir krizin eşiğine getirdi. Bunun en önemli nedeni ülkelerin döviz kuru dengesini tek para birimiyle sağlayamamaları. Dengeyi tutturmak için Yunanistan gibi ülkeler Almanya’ya göre fiyat düşürmek zorunda kalıyor. Fakir ülkelerden zengin ülkelere para akışı oluyor. Bu da deflasyon ve durgunluğa neden oluyor. Yunanistan’da 2014 enflasyonu yüzde 2.6 olarak açıklandı. Avro bölgesinde bu oran yüzde 0.2. Bu nedenlerle Syriza’nın vaatleri, yüzde 25’i aşkın işsizlik ile ücretler ve emeklilik maaşları yarı yarıya düşen Yunan halkında karşılık buluyor. Bu da piyasaları rahatsız ediyor. Aynı talepler diğer Avro ülkelerinden de gelebilir. Dell ve Intel’in Gelişen İşgücü Araştırması’nda, teknolojinin çalışma şeklini nasıl değiştirdiği ve iş yaşamı ile özel hayata nasıl etki ettiği mercek altına alındı. Türkiye’yi de kapsayan 12 ülkede yapılan ve 5 bin kişinin katıldığı araştırmaya göre çalışanların yüzde 76’sı, teknolojinin verimliliklerinde etkili olduğunu ifade etti. Araştırmada şu tespitlere yer verildi: * Tüm dünyada çalışanların yüzde 64’ü, en azından bazı işlerini mesai saatlerinden sonra evlerinde tamamlıyor. Gelişmekte olan ülkelerde, işverenler çalışanlardan giderek yükselen bir oranda evdeyken erişilebilir olmalarını bekliyor. Bu ülkelerdeki çalışanların yüzde 83’ü, iş epostalarını mesai saatlerinden sonra da kontrol ettiklerini söylüyor. Gelişmiş ülkelerde ise bu eve iş götürüyor Dell ve Intel’in Küresel Gelişen İşgücü Araştırması’na göre dünyada çalışanların yüzde 64’ü, bazı işlerini mesai saatlerinden sonra evlerinde tamamlıyor. Çalışanların yüzde 83’ü, iş epostalarını mesai saatlerinden sonra da kontrol ediyor. oran yüzde 42. * Yöneticiler, diğer çalışanlara göre özel teknolojileri iş için daha sık kullanıyor (yüzde 37’ye karşılık yüzde 64). İş teknolojisini özel amaçlar için kullanmak üzere eve götürüyor (yüzde 20’ye karşılık yüzde 45) . * Çalışanların yarısından fazlası, kişisel cihazlarını iş için kullanıyor ya da gelecekte bunu yapacaklarını düşünüyor; yüzde 4’ü ise kişisel cihazlarını, şirketlerinin haberi olmaksızın gizlice iş için kullanıyor. * Dünyada her dört çalışandan biri işyerinde kendilerine sunulan teknolojiden etkilendiklerini, üretkenliklerini artıracak daha iyi teknolojilerin sunulması durumunda yeni bir işe geçmeyi düşünebileceklerini söylüyor. Yetersiz teknoloji yüzünden işlerinden ayrılmaya en yatkın olanlar ise medya ve eğlence sektöründe çalışanlar. * Gelişmiş ülkelerde çalışanlar haftada ortalama 32 saati ofiste geçiriyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki çalışanlar için bu süre 26 saat. Ofiste geçirilen ortalama süre haftada 29 saat. * Ofis merkezli çalışanların yüzde 76’sı en verimli çalışmayı ofis ortamında ve kendi masalarında gerçekleştirdiğini be Somali Konutlarının Parası ‘Kutu’dan mı Çıkacak?.. Başbakan Davutoğlu’nun Diyarbakır’da Kürtçe öğrenme arzusunu açıkladığı sıralarda, Mogadişu’da bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Somali’ye 10 bin konut yapma sözü verdi. Erdoğan’ın, Başbakanlık’a bağlı bir kurum olan TOKİ adına taahhütte bulunmasının anlam ve içeriğini, Başbakan Davutoğlu, kuşkusuz bizden daha iyi değerlendirir. Bugün sıcağı sıcağına sorgulamamız gereken temel konu, böylesine iddialı bir projenin finansmanı... Üstlendiği pek çok projeyi zamanında teslim etmeyerek dar gelirli vatandaşları mağdur eden TOKİ aleyhine açılan davalar ve ödediği tazminatın, dönemin bakanı tarafından yanıtlanmış soru önergeleri ve Sayıştay raporlarına geçmiş olması, konunun önemini artırıyor. Halen, konutları geç teslim etmesinden dolayı TOKİ’ye açılmış dava sayısı on binlerle; İdare’nin geç teslimat ve kusurlu, eksik işler dolayısıyla vatandaşa ödediği tazminat tutarı ise yüz milyonlarla ifade ediliyor. HHH Aslında Somali, portföyüne 10 bin konut gibi iddialı bir proje daha ekleneceği anlaşılan TOKİ için, ilk yurtdışı deneyimi değil. Öncesinde Endonezya ve Sri Lanka’daki doğal afetler için yapılan konutlar var. Ancak gerek konut sayısı gerekse finansman hacmi bakımından, TOKİ’nin yurtdışındaki asıl büyük ölçekli projesi, 2010’da sel felaketine uğrayan Pakistan için hayata geçirildi. İdare, dönemin başbakanı Erdoğan’ın talimatıyla bu ülkeye sosyal donatılarıyla birlikte 4 bin 620 konutluk bir proje geliştirdi. Proje gündeme geldiğinde de finansmanın Pakistan’a sel felaketi için toplanan yardım paralarından karşılanacağı açıklanmış; tutarın da 200 milyon TL civarında olduğu duyurulmuştu. TOKİ’nin Pakistan’a 4 bin 620 konut için davet mektubu gönderdiği 9 firmanın katıldığı ihaleyi, iktidar partisine öteden beri çok yakın duran bir firma kazandı: Siyah Kalem Mühendislik. Pakistan konutları ihalesine, 135.8 milyon TL ile en düşük teklifi veren Siyah Kalem, Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden başlayıp başbakanlığı döneminde de TOKİ’den en fazla ihale kazanan sayılı firmalar arasında yer alıyor. İstanbul, Eskişehir, İzmir, Samsun, Tuzla’daki toplu konut projelerinin yanı sıra, yol, meydan, sınır karakolu (Hatay) Feshane restorasyonu, TaksimMecidiyeköy gibi çok sayıda kamusal projede de onun adına rastlanıyor. Şirket, uluslararası projeler portföyüne son olarak, cumhurbaşkanının dün Mogadişu’da açılışını yaptığı 200 yataklık hastaneyi de ekledi. Siyah Kalem, ihalesini TİKA’nın açtığı bu projeyi, Albayrak İnşaat ile birlikte üstlenip tamamladı. HHH Dört yıl önce, Pakistan’daki 4 bin 260 konutluk proje esas alındığında, Somali için geliştirilecek 10 bin konutluk projenin en az 500 milyon TL’lik bir finansman gerektirdiği ortada. Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Somali’ye “10 bin konut” sözünü verirken projenin 1 yılda tamamlanacağını da söyledi. (Somali konutlarının, haziran seçimlerinde bol bol duyacağımız bir propaganda malzemesine dönüşeceğini anlamak içinse kâhin olmaya gerek yok.) Konuyla ilgili Mogadişu kaynaklı dünkü haberlerde, finansmana dair bir veri bulunmuyordu. İnsan ister istemez, geçen yıl Reuters’ın geçtiği bir haberi hatırlıyor. 15 Şubat 2014 tarihini taşıyan bu haberde Somali Merkez Bankası eski başkanı Abdulselam Ömer, görevde kaldığı yedi ay boyunca Türkiye’nin aylık 4.5 milyon dolarlık nakit yardım yaptığını söylüyor ve ekliyor: “Ayda bir kez Türkiye’nin Mogadişu Büyükelçiliği’ne gider ve 4.5 milyon doları kutular içinde teslim alırdık. Her zaman 100 dolarlık banknotlar halinde olurdu.” Erken bir soru olsa da not düşmekte zarar yok: Somali’ye 10 bin konutun finansmanı, Pakistan’da olduğu gibi Somali için vaktiyle Türk vatandaşlarından toplanan yardım paralarından mı, yoksa dönemin Merkez Bankası Müdürü’nün açıkladığı “kutular”dan mı karşılanacak? Şimdi, seçim arifesinde TOKİ’nin davet mektubu göndereceği firmaları ve en düşük teklifi kimin vereceğini izleme zamanı. lirtirken yüzde 48’lik kesimse ofis ortamında sık sık çalışmasının bölündüğünü ifade ediyor. * Çalışanların neredeyse 5’te 1’i ofiste kulaklık ya da kulak tıkacı kullanırken çalışmasının sık sık bölündüğünü belirtenlerde bu oran iki katına çıkıyor. * Çalışanların yüzde 51’i fiziksel olarak yakınlarında bulunan çalışma arkadaşlarıyla doğrudan konuşmak yerine, çoğu zaman internet üzerinden mesajlaşarak ya da eposta yoluyla iletişim kuruyor. * Çalışanların yüzde 81’i gelecekte ofise hologram formunda geleceğine inanıyor. İşsizlik katlandı Tatil başladı, çocuklara dikkat ESET Türkiye’den yarıyıl tatilinde çocukların internete güvenli girmesi için ailelere uyarı geldi. Tatillerde çocuklar boş zamanlarının çoğunu eskiden olduğu gibi sokağa çıkıp koşturmak yerine bilgisayar, tablet, akıllı telefon başında, internette geçiriyor. İnternetle ilgili duyulan doğruyanlış birçok bilgi de bu konuda ailelerin endişe duymasına neden oluyor. ESET Türkiye ailelerin çocuklarının sanal dünyada geçirdikleri zaeSpor ligi manın güvenli olması için tavsiyelerde bulundu: başladı şu“Çocuklarınızın interRiot Games, nette ve sosyal ağlarda gnçtrkcll ve Cohiçbir zaman telefon caCola Zero işbirliğiynumarası, ev adreTürk Telekom Grup Şirketi AssisTT 21. çağrı Çalışanların yüzde 61’inin kadınle Türkiye’nin ilk profesmerkezini Çorum’da açtı. 416 Çorumlu gencin lardan oluştuğu merkezde gelesi ya da parolalar yonel eSpor ligi olan “Leaistihdam edileceği çağrı merkezinde TTNET cek dönemlerde çalışan sayısının gibi özel ve kişigue of Legends Şampiyonmüşterilerine hizmet verilecek. Bu hizmet1000 kişiye çıkarılması öngörülüluk Ligi” başladı. Sezon bosel bilgileri payler arasında Fibernet ve Hipernet paketleriyor. Grup Bireysel İş Birimi Üst yunca Türkiye’nin önde gelen laşmamaları gene ait bağlantı problemini çözme, nakil, hat Yöneticisi (CEO) Erkan Akdemir, profesyonel eSpor takımlarının rektiğini iyice andondurma, fatura bilgisi ve kampanyatarife “Anadolu’ya yatırımlarımızı sürçekişmeli mücadelelerine sahlamalarını sağladeğişiklikleri bulunuyor. dürüyoruz” dedi. ne olacak ligde, Ağustos’ta gerçekleştirilecek finalle şampiyonyın. Özel bilgileri luk kupası sahibini bulacak. Şampaylaşmamaları piyon takım uluslararası arenaABD’de teknoloji şirketlerinin lobi faaliyetlerine ayırdığı bütçe arkonusunda bilgitıyor. Bu alandaki harcamalarını yüzde 20 artıran Google, lobi faali da Türkiye’yi temsil edecek. Riot lendirin. Sizin göGames Türkiye eSpor Yöneticisi yetlerinde 2014’te 16.8 milyar dolar harcayarak liderliğin sahibi oldu. zetiminizde olaBora Koçyiğit, “Geçen yıl lige Apple, Amazon ve Facebook gibi devleri arkasında bırakan Goog10 binden fazla kişi katıldı” bileceği saatlerde le, bu alandaki harcamalarını geçen seneye oranla yaklaşık 3 milyar dedi. Türkiye’de eSpor adıinternete girmesidolar artırdı. 1.4 milyar aktif kullanıcısı bulunan Facebook, bu alandana 7 bin 757 kayıtlı takım, ki harcamalarını geçen seneye oranla yüzde 50 artırdı. Facebook’u 8.33 ne izin verin. Hangi 42 bin 664 takıma kayıtlı milyar dolarlık harcama ile Microsoft, 5.83 milyar dolar ile de Oracle izsosyal medya sitelerioyuncu ve 2 bin 560 ledi. Apple’ın lobi faaliyetleri için ayırdığı bütçe ise 4.1 milyar dolar oldu. lisanslı sporcu ni kullandığını bilin.” yer alıyor. AssisTT’ten 416 kişilik istihdam Google lobinin lideri oldu Neden SYRİZA? Siz bu yazıyı okurken Yunanistan genel seçimleri yapılmış, büyük olasılıkla sol eğilimli SYRİZA seçimlerden birinci parti olarak çıkmış olacak. en SYRİZA’yı desteklerdim... Ben Yunanistan seçimlerinde oy verecek konumda olsaydım, hiç tereddüt etmeden, iki nedenle SYRİZA’yı desteklerdim. Birinci neden, inat ve öfke. İkincisi biraz daha karmaşık. Birincisinin arkasında şunlar var: 1970’lerin sonundan bu yana en büyük, en zengin, küresel ekonomik modelin neoliberalizm doğduğu ülkede, Amerika’da bile “eşitsizlik sürekli arttı, eğitim düzeyi sürekli düştü, hapishane nüfusu beş kart arttı, ailelerin parçalanma hızı arttı, ortalama hane halkı geliri artmadı” (Nicholas Kristof, The New York Times, 21/01). Bu sırada gelir piramidinin en üst yüzde 1’lik kesimin servetine servet katıyordu... Geçen hafta, Davos’ta toplananlar, gezegeni tehdit eden riskleri, en çok da gelir dağılımın ne kadar bozulduğunu, küresel ısınmayı, bir türlü bitmeyen “uzun durgunluğu” tartıştılar. Ancak hiçbirinin aklına ya da işine, dönüp aynaya bakmak gelmedi. Dünya Ekonomik Forumu’nun yıllık risk raporunda da B neoliberalizmin yarattığı yıkımın, bu yıkımda servetine servet katan plütokrasi dışında her şey var. Bu Davos tiplerinin sözcüsü, akıl hocası, Financial Times, Wall Street Journal gibi gazetelerin yazarları SYRİZA’nın, neoliberalizme karşı şekillenen politikaları için “irrasyonel”, “gerçekçi değil”, “tehlikeli”, “popülist”, “esas sorun seçmenler”, “radikal sol parti”, “seçmen istikrar çabalarını sabote edebilir” gibi ifadeler kullanıyorlar. Bu yazılarda hem bir korku, hem de şantaj havası var. Korku, yükselen toplumsal muhalefetin siyasi ifadelerini bulma, siyasette mümkün olana ilişkin, 1980’lerde oluşan mutabakatın yıkılma olasılığıyla ilgili. Şantaj, SYRİZA’ya ve Yunanistan seçmenine yönelik: “Ekonominizi başınıza yıkarlar ha!” Programı, II. Dünya Savaşı sonrasının sosyal demokrat partilerinkinden çok uzak olmayan bir partinin hükümet olma olasılığının “finans kapital” çevrelerinde yarattığı korku ve tepki beni öfkelendiriyor; onlara inat oyumu SYRİZA’ya vermek istiyorum. İkinci gerekçem biraz daha karmaşık. Seçimleri kazanma olasılığı arttıkça, SYRİZA, Avrupa Birliği ve küresel kapitalizmin liderlikleri, sözcüleri ile diyalog kurmaya çalışarak “aşırı olmadığını” göstermeye, “gemiyi karaya oturtmaya niyeti olmadığını”, “aslında krize, artık işlemeyen politikaların dışında çözüm aradığını”, “Avro’dan çıkmaya, Avrupa birliğini istikrarsızlığa sürüklemeye niyeti olmadığını”, “SYRİZA olmazsa esas aşırı, sağcı popülist partilerin fırsat kolladığını” anlatmaya koyuldu. SYRİZA liderliği artık, NATO’dan çıkmaktan, ABD üstlerini kapatmaktan da söz etmiyor. Bu nedenle, The Economist, Bloomberg gibi yayınlar rahatlamaya “SYRİZA’nın iktidara gelmesi Avrupa Birliği için bir felaket olmaz”, “politikalarını ayarlamaya başladı” demeye başladılar. Financial Times’da Avrupa sanayicileri yuvarlak masasının görüşlerine yakın bir yorumcu, Wolfgang Münchau, İspanyol Podemos’un, SYRİZA’nın “kamu yatırımlarına, borçları pazarlık konusu yapmaya öncelik vermelerinin çok yerinde olduğunu” savundu. Yakın zamana kadar Pimco’nun (küresel bono piyasalarındaki en büyük oyunculardan biri) CEO’su El Erian da, 2008’den bu yana yorumlarında, meye, bazı reformları kabul etmeye zorlayabilecek bir siyasi parti var. Salt bu, sol karakterli parti ile halk sınıfları arasında kurulan ilişki bile, halk sınıflarını birleştirmek adına, bu partinin desteklenmesini gerektiriyor. Bu iki gelişme kapitalizmin çok kritik bir momentte olduğunu gösteriyor. Bu momentte bu ve benzeri partileri desteklemek, sonra hükümete gelince, daha sol eleştirilerle baskı altına almaya çalışarak, bu momentte ortaya çıkan olasılıkların genişlemesine, ilerlemesine çabalamak gerekiyor. SYRİZA kazanamazsa, bu moment, olasılıkları kapatarak bitecek, tam zafer noktasında oluşan yenilgi, moral bozukluğuna yol açacak. Bunların faturası, SYRİZA’nın soluna çıkarılırken sağ popülizm yeni bir enerji elde edecek... Bir taraftan muhafazakâr yazarlar SYRİZA’nın “radikal sol” olduğunu vurgulayarak seçmeni korkutmaya çalışıyorlar. Öbür taraftan bazı sosyalist gruplar, partiler SYRİZA’yı yeterince sol bulmadıkları, uzlaşma eğilimi sergilediği için desteklemek istemiyorlar. “Radikal sol”, “sol” kavramlarını tanımlamaya çalışır, ondan sonra SYRİZA’yı bu tanımların içine yerleştirmeyi denersek bence bu çelişkili görüntü değişebilir. Solu temel olarak iki kanada ayırmak gerekir. Biri çalışanların, cinsel, etnik, ulusal dini baskı altında olanların yaşamlarını iyileştirecek, özgürlüklerini geliştirecek reformlar yapmayı arzulayan, ama kapitalizmin koyduğu sınırlamaları veri alan “kapitalist gerçekçi” kanat. İkincisi, bu birinci kanadın yapmak istediklerini olumlu bulmakla birlikte, SYRİZA ve sol bu krizin merkez bankalarının parasal araçlarıyla aşılamayacağını, “uzun dönemli yapısal reformlara, yatırımlara yönelmek gerektiğini” vurguluyor. Bu açıdan bakınca, SYRİZA’nın programının neden bazı çevrelerde olumlu karşılanabileceğini anlamak da olanaklı. Bu bağlamda diyebiliriz ki, 1950’lerden bu yana, ilk kez karşımızda halk sınıflarının desteğini almayı başardığı için uluslararası sermayeyi uzlaşmaya, tavizler ver bu reformları gerçekleştirmenin, uzun dönemde korumanın, kapitalizmin sınırlarının ötesine geçmeden mümkün olmadığını ya da bu olanağın çok sınırlı olduğunu düşünerek, ekonomik modelden, siyasi iktidarın (devletin) yapısına kadar köklü radikal değişiklikler arzulayan kanat. SYRİZA birinci kanada ait, “radikal olmayan” bir sol parti. SYRİZA’yı “radikal” olarak betimleyenlerin amacı, seçmeni, finanskapitalin gereksinimlerine cevap veren neoliberal politikalardan (örneğin borçları ödemekten, işsizliğe katlanmaktan) başka seçenek olmadığına, popülist politikalar için kaynak yaratılamayacağına inandırmak; seçmeni korkutarak hem muhafazakâr partilerin iktidarda kalmasını sağlamak, hem de siyasette, SYRİZA üzerinden, gerçek radikal partilere uzanan bir kültürel ideolojik köprünün kurulmasını önlemek. “Sol radikal” olarak betimlenen bir partinin seçimleri kazanarak hükümet kurma şansı elde etmesi, bu parti aslında “sosyal demokrat” bir parti bile olsa, kuracağı hükümeti daha solundan eleştiren akımlara konuşma alanı açacaktır. Bu alanda seçmen, “siyasi alanda mümkün olanı tanımlayan sınırların” da sorgulama, yeniden düzenlenmeyi düşünme şansını yakalayabilecektir. Tarihsel olarak bu kadar kritik bir momentte, klasik sosyal demokrasiye bu kadar yakın bir partiyi genel seçimlerde desteklemeyen sosyalistler de, bir önceki “Büyük Bunalım”ın içinde, yine kitlesel bir muhalefet dalgasının ve sağ popülizmin yükseldiği dönemde, 192834 arasında içine düştükleri vahim hatayı tekrarlamış olacaklar. Elektrikte kamulaştırma ANKARA (AA) Elektrik dağıtımında mevcut tesislerin yaklaşık yüzde 80’i için kamulaştırma çalışmasına ihtiyaç bulunuyor. Elektrik dağıtımında kamulaştırması yapılmamış mevcut tesislerin kamulaştırma bedelleri yaklaşık 7 milyar lira olarak öngörülüyor. Miktarın büyüklüğü, çalışmaların uzun sürecek olması nedeniyle kamulaştırmaların 20 yılda tamamlanması planlanıyor. Kamulaştırma için yıllık 350 milyon lira gelire ihtiyaç duyuluyor. Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından uygun görülen gerekli kamulaştırma işlemleri, Kamulaştırma Kanunu’nda belirtilen esaslar dahilinde dağıtım faaliyetlerinde bulunan lisans sahipleri için Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ tarafından yapılıyor. faturası 7 milyar lira C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle