19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 OCAK 2015 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 Yıkılsın artık ‘duvar’larınız... Uğur Mumcu ne yazık ki siyasi iktidarın, gizli veya açık güç sahiplerinin, ceberut devlet geleneğinin basına, gazetecilere ödettiği bedellerin en acı simgelerinden biri olmuştur Mumcu, Sakıncalı Piyade Uğur Mumcu, Türkiye’de araştırmacı gazetecilik deyimine gerçek anlamını kazandıran Uğur Mumcu, devletin hangi katında olurlarsa olsunlar yolsuzluk yapanların, yetim hakkı yiyenlerin karabau Bertolt Brecht’in mealen sanı olan Uğur Mumcu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsehatırladığım bir sözü var, “Bizim fesini hiç ödünsüz savunan Uğur kahramanlara değil, kahramanlara Mumcu… ihtiyacı olmayacak bir topluma Evet, 22 yıl bir kuşak demekihtiyacımız var” diyor. Türkiye’nin tir ve bu kuşağın içinden çıkan, Uğur Mumcu’nun oğlu Özde artık Özgür’e ve pek çoğumuza gür Mumcu 24 Ocak Cumarte“Başka bir ülkede doğmuş olsam” si günü içimi dağlayan yazısına dedirtmeyeceği, Uğur’larını “Ocak ayını hiç sevmem” diye başlık düşmüş. Sonra şöyle bağöldürmeyen, Özgür’lerini babasız bırakmayan bir ülke olması dileğiyle, lamış yazıyı: “Demek ki takvimle kavga etmenin bir faysuçluları serbest bırakıp özgür dası yok. Neredeyse her ayın vicdanları içeri tıkan bir ülke olmaması her gününe bir faili meçhul cidileğiyle, duvarlara ve kahramanlara nayet düşüyor. Ya katilleri buorular, sorular, sorular… lunamıyor ya tetikçilerin geihtiyacı kalmamış bir ülke ve toplum Bu ülkede yaşayan ve memlerisindekiler. Tepelerde kavolması dileğiyle… ketini, dünyayı, insanı dert eden ga edenlere malzeme olmakhiç kimse (?) benim bildiğim katan ileri gidemiyor cinayetler. Uğur Mumcu’nun değerli, ışıklı anısı darıyla(?) 50 yıldır bu sorularOcak ayını hiç sevmem. Başönünde saygıyla eğiliyorum. dan kurtulamadı, deyim yerindeyka bir ülkede doğmuş olsam se, bir “Oh” diyemedi. Diyeceksikendisiyle geçinip gidecektim. niz, dünyanın neresinde “Oh” dendi ki? Bir tarafıyNeyse, bana müsaade, babamın 22. ölüm yıldönüla doğru, bir tarafıyla yanlış… “Duvar” ve sırlarının mü törenine katılacağım.” olmadığı, en azından bizdeki kadar yoğun, şiddetli Bertolt Brecht’in mealen hatırladığım bir sözü var, ve belirleyici olmadığı toplumlar var dünyada. Üze“Bizim kahramanlara değil, kahramanlara ihtirinde mutabakata varılmış, sokaktaki yurttaşından si yacı olmayacak bir topluma ihtiyacımız var” diyasetçisine, hukukçusundan medya patronuna, gazeyor. Türkiye’nin de artık Özgür’e ve pek çoğumuza tecisinden polisine, geniş toplum kesimleri tarafın“Başka bir ülkede doğmuş olsam” dedirtmeyeceği, dan içselleştirilmiş demokratik değerlerin ağır basUğur’larını öldürmeyen, Özgür’lerini babasız bırakmayı hâlâ, her şeye rağmen, tüm çifte standartlara mayan bir ülke olması dileğiyle, suçluları serbest bırarağmen sürdürdüğü toplumlar var. kıp özgür vicdanları içeri tıkan bir ülke olmaması dileO toplumlarda da “devlet sırrı” kavramı var; onğiyle, duvarlara ve kahramanlara ihtiyacı kalmamış bir larda da hem tarihte, hem yakın geçmişte “devlet adıülke ve toplum olması dileğiyle… na suç işleyen” örgütlenmeler görülmüş, muhtemelen Uğur Mumcu’nun değerli, ışıklı anısı önünde saygünümüzde de aynı potansiyel mevcuttur. Ama bungıyla eğiliyorum. lar hiçbir zaman “kural” haline gelmemiş, hep “istisınıyorum na” düzeyinde kalmıştır. Günü geldiğinde tuğlalar çeBirçok uluslararası insan hakları kuruluşunun rakilmiş ve bir şey olmamıştır; çünkü çekilecek bir tuğporlarına göre, reşit yurttaş olarak kabul edilmeyen layla yıkılacak bir “duvar” yoktur ortada. Öyle “dukadınların en temel insan haklarından yoksun bıravarlar” ancak istisnaların hem de uzun dönemler bokıldığı; sayıları 8 milyonu bulan yabancı, tamamına yunca kural haline getirildiği ülkelerde inşa edilebilir. yakını Müslüman(?) işçilere karşı kölelik düzeyinDemokratik değerlerin içselleştirilmediği bu tarz topde ayrımcı çalışma ve yaşam koşullarının dayatıldılumlarda örneğin ifade ve basın özgürlüğü mücadeleğı; idam cezasının, insanlık onurunu hiçe sayan kırsi vermek çok zordur. Ne yazık ki bizim ülkemizde de baçlama vs bedensel cezaların, işkencenin sıradan hiçbir zaman kolay olmamış, bu özgürlükleri ve hakolaylar olarak görüldüğü; üstelik 2000 yılında yapıları despot, otoriter iktidarlara karşı savunmak için bir adım öne çıkan cesur ve aydınlık yürekler hep ağır be lan BM Milenyum Zirvesi’nde bu konudaki eleştirideller ödemişlerdir. Uğur Mumcu da ne yazık ki siyasi lere, “bir bireye veya topluma, inanç ve ilkeleriiktidarın, gizli veya açık güç sahiplerinin, ceberut dev ne yabancı olan hakları empoze etmek saçmadır” diye cevap vermiş bir ülke kralının ölümünün ardınlet geleneğinin basına, gazetecilere ödettiği bu bedeldan yas ilan edilmesi çerçevesinde, bayrakların yarılerin en acı simgelerinden biri olmuştur. ya indirilmesi dışında görünür tek yas işareti olarak, ğur ve Özgür Mumcu sanki tiyatro en uygunsuz işmiş gibi, ödenekli tiyat12 Mart darbesinin karanlığını paylaştığımız Uğur rolarda oyunların iptal edilmesini esefle kınıyorum. Uğur Mumcu öldürüleli tam 22 yıl olmuş. 22 yıl bir kuşak demek. O kuşak büyürken neler yaşadı, bu ülke, o kuşak yaşananları nasıl algıladı, ne gibi tepkiler verdi? Onlar geçmişten kendilerini kurtarabildiler mi? Böyle bir olanak mevcut mu? Ya da geçmiş değerlendirmelerini günün kavgalarından kurtararak yapmayı bir türlü başaramayışımızın nesnel bir nedeni var mı? Acaba dünle yüzleşmek yerine, gerçek soruları sürekli ertelediğimiz için mi geçmiş bir türlü yakamızı bırakmıyor? Mehmet Ağar’ın Güldal Hanım’a söz ettiği meşhur tuğla çekilseydi, bizim “Duvar”ımız da yıkılsaydı, arkasından ne çıkacaktı? O kadar itinayla korunan o “Duvar”ın sırlarını başka metotlarla ele geçirenlere teslim olmak daha mı ehven, daha mı “koruyucu” bir çözüm oldu? Ataol’un Yaşadıklarından Öğrendikleri… “Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: / Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına/ Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır/ Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana …” Böyle başlıyor Ataol Behramoğlu 1977 tarihli “Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var” başlıklı şiirine ama hepsi bu kadar değil. Aşağıda birazı daha var. Bir hayatın elli yılını dolduran bir şiir yaratısı üzerine uzmanca konuşmak, harcım değil. Ama onca yıllık şiirin arkasındaki “İnsan” üzerine konuşabilirim. Çünkü ‘adam gibi adam’dı. Hep öyle kaldı. Ve ben, o ‘adamı’ tanıdım. Yaşıtız. İkimiz de 1942 doğumluyuz. Yani ikimiz de insanlığın ikinci büyük savaşının ortalarında ayak basmışız bu dünyaya. Belki hayatımız boyunca cepheden cepheye dolaşmış olmamızın sırrı da buradadır, kim bilir! Yaşadığımız iklimde, bir hayatın elli yılını şiirle doldurmak, girilen bütün kavgaları şairin diliyle anlatmak, ama “şairim” diye asla kuytuluklara çekilip hayata uzaktan bakmamak, kavganın içindeymiş gibi yapmamak... Hayır. Ataol Behramoğlu hiçbir zaman böylelerinden olmadı. Gibi gibi olmaya hiçbir zaman kalkışmadı. Ve bu yüzden, gerektiği zamanlarda gereken bedelleri de gözünü kırpmadan ödedi. “Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle /Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı / Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına / Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı …” Şiirindeki gibiydi, hiç sapmaksızın. Kederleri, namusluca yaşamanın öteki adı oldu. Acılardan aldı bütün diplomalarını. Ve şiirlerle, yazılarla, çevirilerle, öğrencilerle doldurduğu bütün bir hayat boyunca, o diplomaların hakkını vermeye doyamadı. Hayat yollarımız kesiştiğinde, sanırım seksenli yılların başıydı, daha öncesi de olabilir. Ama ne zaman arasam, o insanca sesi hep karşımda, hep kulağımda buldum. En büyük Rus yazarlarının şiirlerini, öykülerini, oyunlarını onun dilinin müziği eşliğinde tanımanın mutluluğuna erdim. Aynı yaştayız. Ama çeviri edebiyatında onu hep ustalarımdan biri bildim. Ve kendimi onun öğrencisi kılmaktan hep onur duydum. Şimdi geriye dönüp baktığımda, Ataol Behramoğlu ile hayat denilen o öncesiz ve sonrasız akışta aynı zamanları paylaşmış olmanın ne büyük mutluluk kaynağı olduğunu bir kez daha anlıyorum. Ve bu paylaşma hiç bitmesin istiyorum… ‘USTALARA SAYgI’ ETKİNLİğİNdE ANILIYoR Abdi İpekçi’ye saygı gecesi Kültür Servisi 1 Şubat 1979’da silahlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybeden Milliyet gazetesinin yayın yönetmeni ve başyazarı Abdi İpekçi için dostları, sevenleri, meslektaşları Beşiktaş Belediyesi Akatlar Kültür Merkezi’nde bir araya gelecek. Beşiktaş Belediyesi tarafından 10 senedir yapılan “Ustalara Saygı” etkinlikleri kapsamında düzenlenen saygı gecesi bu akşam saat 20.00’de başlayacak. Faruk Şüyün’ün hazırladığı geceyi Halit Kıvanç’ın sunacak. Gecede, Cemre Birand, Deniz Türkali, Gülriz Sururi, Hıfzı Topuz, Mete Akyol, Necati Zincirkıran, Okşan Atasoy, Seçkin Türesay, Selahattin Beyazıt, Selçuk Erez, Seraceddin Zıddıoğlu, Şükran Soner ve Zeynep Oral’ın da bulunduğu konuşmacılar ustayı anlatacak. Aile adına İpekçi’nin kızı Nüket İpekçi İzet’in de katılacağı gecede usta gazetecinin yaşamöyküsünden kesitlerle hazırlanan bir dia gösterisi de yapılacak. Geceye katılım ücretsiz ve herkese açık. n Kültür Servisi Moda Sahnesi, Kumbaracı50, Talimhane Tiyatrosu, Emek Sahnesi, İkinciKat’ın aralarında bulunduğu 20 tiyatro topluluğu, Suruç’taki mülteci çocuklar için yardım kampanyası başlattı. İzleyicilerinden, 10 Şubat’a kadar, oyuna gelirken atkı, bere, eldiven getirmesini isteyen toplululuklar, sonrasında toplanacak malzemeyi Suruç’taki 014 yaş arası mültecilere ulaştıracak. Topluluklar adına yapılan açıklamada “Savaşın değil, umudun ve dayanışmanın yanındayız” denildi. S Tiyatrolardan mülteci çocuklara destek K Son başvuru 10 Mayıs Kültür Servisi Bu yıl 5’incisi düzenlenecek olan Uluslararası Turhan Selçuk Karikatür Yarışması’na başvurular başladı. Tüm çizerlere açık olan ve konu kısıtlamasının olmadığı yarışmanın son başvuru tarihi 10 Mayıs olarak belirlendi. Yarışmanın bu yılki seçici kurulu Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, karikatüristler Kamil Masaracı, Serpil Kar, Raşit Yakalı, Muhammet Şengöz, Xia Lichuan (Çin) ve Christina Sampaio’dan (Portekiz) oluşuyor. Yarışmanın sonuçları 16 Mayıs’ta açıklanacak, ödül töreni ise 19 Eylül’de gerçekleştirilecek. Ödül töreniyle birlikte Turhan Selçuk Karikatürlü Ev’de sergilenmeye değer görülen ve ödül alan karikatürlerin sergileneceği bir sergi açılacak. Sergi 4 Ekim’e kadar açık kalacak. Yarışmanın birincisine 3 bin, ikincisine 2 bin ve üçüncüsüne 1000 dolar ödül verilecek. Yarışmaya katılacak sanatçıların eserlerini “5. Uluslararası Turhan Selçuk Karikatür Yarışması Milas Belediyesi Kültür Sanat Birimi 48200 Milas, Muğla” adresine göndermesi gerekiyor. Ayrıntılı bilgi Milas Belediyesi’nin internet sitesinden öğrenilebilir. 5. ULUSLARARASI TURHAN SELÇUK KARİKATÜR YARIŞMASI U Sanatçılar, ‘yas’ gerekçesiyle perde kapatan ödenekli tiyatroları protesto etti ‘Yas’ ilanına ‘yuh!’ dediler Kültür Servisi Sanatçılar ve İstanbul Kent Savunması üyeleri, Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın ölümünün ardından, bir günlük milli yas ilanı gerekçesiyle önceki gün perde açmayan Devlet Tiyatroları (DT) ve Şehir Tiyatroları’nı, İstanbul Süreyya Operası önünde eylem yaparak protesto etti. Grup adına yapılan basın açıklamasını okuyan opera sanatçısı Pelin Bolgül, “Yas kapsamında bugün Devlet Tiyatroları, Şehir Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi tüm etkinliklerini iptal etti. Sanat ve insanlık düşmanı bir kral için ilan edilen bu yasa ve etkinliklerin iptal edilmesine ancak ‘Yuh’ diyebiliyoruz. Bu ülkede Reyhanlı için, Ermenek için yas ilan etmeye tenezzül etmeyenler, Kral Abdullah için yas tutmaya, tiyatro ve bale oyunlarını iptal etmeye cüret edebilmiştir” dedi. ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ Tepkiye, Özen Veziroğlu vefat etti Rihanna’dan Paul McCartney sürprizi Kültür Servisi İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın duayen piyano hocası Özen Veziroğlu hayatını kaybetti. 1958 yılında başladığı eğitmenliğini emekliliğine kadar sürdüren Veziroğlu, Prof. Ferdi Ştatzer’in öğrencilerindendi. Veziroğlu, öğrencilerinin ve meslektaşlarının katıldığı bir törenle Yeşilköy Mecidiye Camisi’ndeki törenden sonra Yeşilköy Mezarlığı’na defnedildi. Emekli olduktan sonra da öğrenci yetiştirmeye devam eden Veziroğlu’nun mezun ettiği öğrenciler arasında şef Alpaslan Ertüngealp, İKSV Müzik Festivali Direktörü Yeşim Gürer Oymak, piyanist Yaprak Sandalcı, piyanist Banu Sözüar, şef Serdar Yalçın, piyanist Zeynep Üçbaşaran, müzikolog Esin Ulu, piyanist Zeynep Şentürker bulunuyor. birçok sanatçı da sosyal medya üzerinden yaptıkları açıklamalarla katıldı. Üsküdar Tekel Sahnesi’nde sahnelenen “Sessizlik” oyununun başrol oyuncusu Funda Eryiğit, iptal haberini “Şaşkınlık ve utanç içinde yazıyorum: Bugünkü ‘Sessizlik’ oyunumuzu Suudi Arabistan Kralı için ilan edilen yas nedeniyle iptal ettiler” diye duyurdu. Genco Erkal, Twitter’da “Oha, sayın seyirciler ve de yuh! Devlet Tiyatroları Suudi kral için oyunları iptal etti, oyuncular tepkili. Ben de bu akşam rahmetli sultanın anısına ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ni oynarım. Akraba olurlar zaten. Bu da kendini İspanya Kralı sanıyor” mesajını paylaştı. Öte yandan “yas” ilanına uymayanlar da vardı. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehit Tiyatroları önceki gün perde açtı ve “Lüküs Hayat” müzikalini sergiledi. Pek çok özel tiyatro da “yas tutmayarak” oyunlarını izleyicilerle buluşturdu. ‘45 Saniye’ Kültür Servisi Dünyaca ünlü şarkıcı Rihanna, Kanye West ile ortak yaptığı yeni albümünden “FourFiveSeconds” adlı şarkısını duyurdu. Şarkıdaki büyük sürpriz ise efsane topluluk Beatles’ın üyesi Paul McCartney’in de gitarıyla Rihanna’ya eşlik etmesi oldu. Rihanna şarkısını, Kim Kardashian’ın da eşi olan Kanye West ve dünyaca ünlü müzisyen Paul McCartney ile birlikte yer aldığı fotoğrafıyla duyurdu. Sanatçının Twitter ve Instagram hesaplarından duyurduğu şarkı, sanatçının internet sitesi “Rihannanow.com” üzerinden indirilebilir. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle