19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 OCAK 2015 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Kocaeli Devlet Hastanesi ve Adli Tıp Kurumu’nun ‘Cezaevinde kalabilir. Cezasının ertelenmesine gerek yoktur’ raporları verdiği ağır hasta Canpolat yaşamını yitirdi Göz göre göre öldü SİBEL BAHÇETEPE Kocaeli Devlet Hastanesi ve Adli Tıp Kurumu’nun “Cezaevinde kalabilir, cezasının ertelenmesine gerek yoktur” yönünde raporlar verdiği ve bir aydan bu yana yoğun bakım servisinde yaşam mücadelesi veren ağır hasta tutuklu Mehmet Canpolat (48) dün hayatını kaybetti. Canpolat, bugün saat 1.300’te Yenibosna Cemevi’nde düzenlenen törenin ardından vasiyeti üzerine Bağcılar Mezarlığı’nda dayısının üzerine gömülecek. Avukat Gülizar Tuncer, “Devlet savcılık, idare, Adli Tıp Kurumu (ATK) aracılığıyla göz göre göre, el birliği ile Canpolat’ı öldürdü. Bu yeni bir olay da değil. 31 Aralık’tan bu yana 5 hasta tutuklu yaşamını yitirdi” dedi. Komünist Parti İnşa Örgütü davasında müebbet hapis cezasına mahkum edilen ve 18 yıldır cezaevinde olan Canpolat, yaklaşık 1 aydan bu yana da beyin tümörü teşhisi ile Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin yoğun bakım servisinde solunum cihazlarına bağlı yaşıyordu. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) son raporuna göre, cezaevlerinde 248’i ağır, 680 hasta tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Bu ağır hastalardan biri de Kocaeli Kandıra 1 No’lu F Tipi Cezaevi’ndeki Mehmet Canpolat idi. Cezaevinde uzun yıllar kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) ile mücadele eden, bir gözünü kaybeden Canpolat’ın avukatı 13 Mayıs 2014 tarihinde yaklaşık 10 ay önce infazının ertelenmesi için savcılığa başvurmuş ve Kocaeli Devlet Hastanesi Sağlık Kurulu’nca 7 ay sonra verilen raporda “Cezasının infazının ertelenmesi gerekmez. Cezanın infazı hükümlünün hayatı için kesin bir tehlike teşkil etmez” denilmişti. Sağlık sorunları giderek ağırlaşan ve dayanılmaz başağrısı sorunu yaşayan Canpolat, 7 Aralık’ta konuşamaz ve bilinci kapalı bir halde Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin tutuklu servisine sevk edilmiş ve beyninde tümör olduğu tespit edilmiş, 3 operasyon geçirmişti. 10 Aralık’tan bu yana yoğun bakım ünitesinde olan Canpolat ile ilgili, geçen günlerde Adli Tıp Kurumu, “Hükümlünün hastane şartlarında yatırılarak infazına devam edilmesinin uygun olduğu” yönünde rapor vermişti, Canpolat’ın kızı Berivan Canpolat ise “En azından huzurlu olsun. İki üç gün yanında kalayım, elini tutayım. Başka bir şey istemiyorum” demişti. İHD İstanbul Şubesi’nden Ümit Efe ise ölümcül hasta tutukluların serbest bırakılması önünde ciddi bürokratik engeller olduğunu vurgulayarak “Canpolat ve ailesine adeta azap çektirildi. Uygulama insanlık dışı. Hasta mahpuslar serbest bırakılsın. Cezaevinden umutla çıksınlar, tabutla değil” dedi. Ölüm haberi üzerine ATK önünde toplanan insan hakları savunucuları eylem yaptı. Gözyaşları içinde konuşan Canpolat’ın yeğeni Mine Aslan “Dayımı içeride öldürdüler. Son kez görmemize bile müsade etmediler. Yoğun bakımdayken bile göstermediler” diyerek tepki gösterdi. İHD’nin çağrısı ile Yenibosna’daki Davutoğlu, ‘Hayat’ ve Yürüyüş… Hayat Bumedyen… Paris’teki “terör fırtınası”nın en gizemli ismi. IŞİD bayrağıyla video mesajı bırakan “cihatçı Coulibaly”nin eşi… “Silahlı ve çok tehlikeli” olduğu söyleniyor. Katliamcılarla yakın işbirliği yaptığı, “Charlie Hebdo infazı” ile koordineli düzenlenen terör saldırılarında “kilit” rol oynadığı, cihatçılara çok büyük olasıklıkla silah temin ettiği varsayılıyor. Bu azılı teroristler listesindeki kadının katliam günlerinde İstanbul’da olduğu ve bizim sınırlarımızdan Suriye’ye geçtiği iddia ediliyor. Çok sayıda IŞİD’cinin hep yaptığı gibi… “Cihatçı terör”e karşı Paris’te yapılan büyük “cumhuriyet”, “özgürlük”, “laiklik” seferberliği aktarılırken; bir yandan da işte Fransa’nın “11 Eylül”üne bulaşan “Hayat”ın bu Türkiye trafiği küresel kanallarda bıktırıncaya dek işleniyor. “Hayat nerede?”, “Suriye’de mi, hâlâ Türkiye’de olabilir mi?”, “Tam izini nerede kaybettirdi?”, “Türkiye’de Başbakanlık kaynaklarından edinilen bilgiye göre….” diye uzayıp giden haberler bunlar… Hollande’la “ifade özgürlükleri” için ve “cihat terörüne karşı” yürüyen liderlere bakıyorsunuz… Davutoğlu’nun güleryüzlü çehresi ilk sırada dikkat çekiyor. Son kez bile göstermediler ‘Pazarlık konusu yapılamaz’ Adli Tıp Kurumu (ATK) önünde bir araya gelen demokratik kitle örgütü temsilcileri, “Mehmet’in katili ATK’dır”, “ATK elini mahpuslardan çek” sloganları attı. Eyleme, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ile HDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü de katıldı. Tanrıkulu, Canpolat’ın Lizbon Sözleşmesi uyarınca ailesi ile vedalaşma hakkını bile kullanamadığını belirterek “Mehmet Canpolat, cezaevi idaresi, savcılık ve Adli Tıp üçgeni arasındaki bürokrasinin kurbanı oldu. Hasta tutukluların cezaevinde ölmesi çözüm süreci bakımından bir pazarlık konusu olarak olamaz” dedi. Kürkçü ise “Türkiye’de bir devlet siyaseti olduğu ileri sürülen çözüm süreci yaşanmaktadır. Çözüm süreci herhangi bir şekilde ilerleme göstermemekte. Sonuç, mağdur olanlar mağdur olmaya devam etmektedir. Adli Tıp Kurumu’nun bu süreçte önde gelen bir sorumluluğu var. Çünkü nihai kararın verilmesindeki asıl kanaat belirten kurumdur” diye konuştu. HRANT DİNK CİNAYETİ Sürecin gizli yürütüldüğünü yineleyen CHP liderinden, HDP’ye mesaj 2 polise yakalama kararı İstanbul Haber Servisi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetinde kamu görevlilerinin ihmali olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında, dönemin Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde görevli polisler Muhittin Zenit ve Özkan Mumcu hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Muhittin Zenit’in, “büyük abi” Erhan Tuncel’i istihbarat elemanı olarak kullandığı iddia ediliyordu. Hrant Dink cinayetinde “kamu görevlilerinin ihmali ”olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturmada Emniyet amiri Özkan Mumcu ile polis memuru Muhittin Zenit, 26 Aralık 2014 tarihinde soruşturma savcısı Gökalp Kökçü’ye ifade vermişti. İstanbul 5. Sulh Ceza Hâkimliği, savcı Kökçü’nün tutuklama istemi ile sevk ettiği 2 polisi serbest bırakmıştı. Bunun üzerine Savcı Kökçü, karara itiraz etti. İtirazı değerlendiren 6. Sulh Ceza Hâkimliği, 2 polis memunu Zenit ve Mumcu hakkında yakalama kararı çıkardı. Muhittin Zenit ve Özkan Mumcu, “Görevi kötüye kullanmak” ve “İhmal suretiyle ölüme neden olmak” ile suçlanıyor. Kılıçdaroğlu: İmralı FIRAT KOZOK örüntüye eşlik eden çelişkiler Ama Başbakan’ın bu görüntüsü altında da sürekli bir yandan bu bu “Hayat Bumedyen Türkiye’den geçmiş”, “Türkiye’de konaklamış” altyazıları geçiyor. Sade altyazıyla kalmıyor, yorumcular T.C. Başbakanı’nın Paris yürüyüşüne katılımı ile sahadaki gerçekler arasındaki çelişkilere dikkat çeken imalar ve dokundurmalar yapıyorlar. İmaları “Türkiye’nin basın özgürlüklerinin hüzünlü tablosunu” anımsatacak noktalara genişletiyorlar… Ancak haberlerin ana ekseni Paris’teki genel hava olduğu ve “(İslamcı) terörle mücadelede bir yeni dönem” fikri işlendiği için, bu olumsuz değerlendirmeler çok dallanıp budaklanmıyor. “Türk hükümetinden bundan böyle sıkı işbirliği beklenildiği” mesajı ile yetiniliyor. G mutabakatını açıklasın ANKARA – ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi John Bass, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na nezaket ziyaretinde bulundu. Kılıçdaroğlu, görüşmede Kürt sorununu Türkiye’de çözebilecek tek partinin CHP olduğunu söylerken, HDP’nin çözüm sürecinin ayrıntıları konusunda kamuoyunu bilgilendirmesi gerektiğini söyledi. Cumhuriyet’in edindiği bilgilere göre, Büyükelçi Bass Türkiye’nin iç meseleleri konusunda değerlendirme yapmamaya özen gösterdiklerini belirtirken, buna karşın 2015 seçimlerini dikkatle izlediklerini ABD’nin yeni Ankara söyledi. Bass, “Biz bu deBüyükelçisi John Bass, mokratik seçimlerin tüm CHP’yi ziyaret etti. partiler için eşit ve rekabetçi koşullar içerisinde geçmesi gerektiğine inanıCHP’nin IŞİD’le etkin mücadeyoruz” mesajını iletti. le konusunda hükümete sürekli telKılıçdaroğlu, da görüşmekinlerde bulunduğunu belirten Kıde Türkiye’nin gündemiyle ilgilıçdaroğlu, buna karşın uyarılarının li önemli mesajlar verdi. “Biz, dikkate alınmadığını ifade etti. AB’deki özgürlükler neyse, deKılıçdaroğlu, bir diğer gündem mokrasi nasıl işliyorsa, bunlamaddesi olan çözüm süreci konurı aynen Türkiye’de de geçersunda da “Türkiye’de Kürt meli kılacak bir yönetimi yaşama selesini çözebilecek tek parti geçirmek istiyoruz” diyen KılıçCHP’dir” derken, bunun gerekçedaroğlu, IŞİD’le mücadele ve çösini de “Çünkü biz, bu işi şeffaf züm sürecine ilişkin de çarpıcı ve TBMM çatısı altında yürütüdeğerlendirmeler yaptı. rüz, veremeyeceğimiz sözü tut üşünüyorum, öyleyse Charlie Hebdo’ “Cumhuriyet Meydanı/Place de la Republique”den başlayan, Paris’in Nazi işgalinden kurtuluşundan bu yana yapılan en göz alıcı gösterinin birinci mesajı bu: “Ayaktayız! Geleceğimize sahip çıkacağız!” Meydanda “Fransız Cumhuriyeti”nin simgesi “Marianne” heykeline tırmanan Parisliler; ellerinde farklı bayraklarla “yeni, çok kimlikli toplumun” sözcülüğünü yapıyorlar. Ayaktaki bronz “Marianne” heykelinin kaidesinde üç de oturan kadın heykeli var: Onlar da Fransız devriminin kazanımları; “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” değerlerini temsil ediyor. Fransa’nın bundan böyle “mültikülti”.. farklı kökenlerden gelen “çok kimlikli yurttaşları”, bu büyük ulusal simge heykellerin gölgesinde salladıkları rengârenk bayraklar, dövizlerle “yeni Fransa”nın tasvirini yapıyorlar. Tunus kökenli bir “yurttaş” örneğin; “Fransa bayrağına düğümlediği Tunus bayrağı” sallıyor. Bu “çifte bayrağın” yanı başında bir başörtülü kız; “Fransızım, Müslümanım, teröre karşıyım” pankartı açıyor. Pankartın berisinde üç Türk bayrağı seçiliyor… Gökkuşağı bayrakların hemen arkasında; “akılcı düşüncenin” ilk sıradaki temsilcisi Descartes’ın “Düşünüyorum öyleyse varım!” sözüne atıfla: “Düşünüyorum öyleyse Charlie Hebdo!” sloganı okunuyor. Bu melez, “yeni Fransa” mozaiği ve sentezinin yanında; fiziğinden katıksız/otokton Fransız olduğu anlaşılan genç bir adam; Fransa’nın yeni iddiasının çapını kavrayan “Beraber yaşamaya cüret edelim/Osons vivre ensemble!” afişi taşıyor. Pazar günkü görkemli gövde gösterisinin en kısa özeti bana göre işte bu: “Birlikte yaşamaya cüret edelim!” çağrısı. Çağrıda bir yandan iyi niyet ve iyimserlik vurgusu; bir yandan eli mahkum.. ürkütücü bir riski göze almaya mecbur olmanın çaresizliği var. Cumhuriyet Meydanı’nda başlayıp “Place de la Nation/Ulus Meydanı”nda biten 3 kilometrelik yürüyüşün verdiği “ortak mutabakat” umudu, kuşkusuz cesaret verici. Ancak cesaret verici bu başlangıcın yanında çok büyük soru işaretleri var: İlk ve en büyük soru Paris sokaklarındaki “birlik, beraberlik duygusunun” ulusal siyasete nasıl taşınacağı? Demokrasiden fedakârlık etmeden “güvenlik” sorununun nasıl çözüleceği… Bu satırları yazdığım sırada gelen haberler, okullar, ibadet yerleri gibi hassas noktaların korunması için Paris’te 15 bin asker ve güvenlik görevlisi tahsis edildiğini belirtiyordu. “Birlikte yaşamaya cüret etmenin” bedeli bu; Fransa’nın dış ülkelere gönderdiği sayıda güvenlik gücünü, “iç barış” için seferber etmesi. Adı konmamış bu “OHAL”e karşın dünyaya 11 Ocak’ta ilan edilen bu “çok kimlikli, çok kültürlü yeni cumhuriyet” taahhütlerini Fransa günlük yaşamda hayata geçirebilecek mi? “Müslüman Fransız yurttaşları”nı, “ikinci sınıf”lıktan kurtarabilecek mi? Ve de yükselen sağı durdurabilecek mi? Yanıt bekleyen bu soruların cevabını ancak yaşayarak göreceğiz. ‘D SENDİKACI DENİZER’İN KATİLİ: Bazı şeyler benimle gidecek ZONGULDAK (DHA) Eski Türkİş Genel Sekreteri, Genel Maden İşçileri Sendikası’nın eski genel başkanı Şemsi Denizer’i 6 Ağustos 1999’da evinin önünde tabancayla vurup öldüren ve 27 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan Cengiz Balık, cezaevinden izinli çıkıp Zonguldak’ın Devrek ilçesinde basın toplantısı düzenledi. Denizer ile aralarında şahsi bir mesele olduğunu, cinayeti bu yüzden işlediğini ileri süren Balık, “Allah, ailesine, öncelikle babasına sabır versin. Babasına da ailesine de acılarından dolayı saygım var. Keşke olmasaydı, oldu. Hiç kimseyle sıkıntım, derdim ve sorunum yok” dedi. Gazetecilerin, “Denizer’i planlayarak mı öldürdün” şeklindeki sorusu üzerine Balık, “Denizer’e kardeşlik yaptım. Bu iş planlı olmadı. Ben olayımın haklılığını haksızlığını, onun haklılığını haksızlığını kelimesini yapmam. Mahkemede söylenen var söylenmeyen var, onlar onunla gitti, benle de gidecek” diye konuştu. Denizer ile Zonguldakspor’da birlikte görev yaptıklarını söyleyen Balık, “Ekmeğini yedim. Mahkemede de söyledim ‘Alacağım var’ dedim. Resmi evrakları da var. Zonguldakspor döneminde onunla abi kardeş gibiydik. Kimse ‘bu olay siyasidir’ demesin, bu işin polemiğine girmesin” ifadelerini kullandı. Balık, vicdanının da rahat olduğunu söyledi. Balık, cezaevindeyken kurum emanet para hesabına yatırılanların listesini gazetecilere verdi. 140 ismin yer aldığı listede Alaattin Çakıcı’nın da farklı dönemlerde toplam 4 bin 500 lira para yatırdığı görüldü. mayız, tutmayacağımız sözü ise vermeyiz” ifadeleriyle anlattı. CHP Lideri, sürekli olarak gündemde tuttuğu “süreç kamuoyundan ve bizlerden gizli yürütülüyor” eleştirisini görüşmede de yinelerken, “HDP’nin İmralı ile varılan mutabakatı açıklaması gerekiyor. İnsanların süreçte nelerin konuşulduğunu bilmesinde yarar var. Biz de bu konuda teşvik edici olmalıyız” görüşünü dile getirdi. Kobani’de 120 gün geride kaldı MAHMUT ORAL DİYARBAKIR IŞİD’in, Kobani’ye başlattığı saldırılar 120. gününü geride bıraktı. Suriye’deki iç savaşın başlamasının ardından Suriye’nin kuzeyindeki Rojava bölgesinde yönetimi sağlayan PYD, Cizire, Afrin ve Kobani’de 3 kanton ilan etti. IŞİD, Kuzey Irak’ta Şengal’e saldırılarının aradından 15 Aralık’ta Kobani’ye saldırdı. IŞİD, kantonlar arasındaki bağlantıyı keserek, Rojava’yı ele geçirmeyi planladı. IŞİD’in Şengal’deki saldırılarından kaçan Ezidilerin Türkiye’ye sığınmasıyla IŞİD terörüyle karşı karşıya kalan Türkiye, Kobani’den gelen ikinci göç dalgasına da hazırlıksız yakalandı. Kısa sürede sığınmacıların sayısı 190 bine ulaştı. IŞİD 5 Ekim gecesi Kobani’ye girdi. ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon güçleri IŞİD hedeflerini havadan vurmaya başlarken, Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi de Kobani’ye peşmerge gönderilmesini tartışmaya başladı. Bu sırada Türkiye’de Kobani’ye destek için düzenlenen eylemler çatışmaya dönerken 21 il ve ilçede 12 Eylül askeri darbesinin ardından ilk kez sokağa çıkma yasağı ilan edildi; askerler de sokağa indi. 68 Ekim arasında 53 kişi yaşamını yitirdi. Kobani direnirken, Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin gönderdiği peşmergeler Şanlıurfa’nın Suruç’tan Kobani’ye geçti. YPG ve peşmerge güçleri, 5 Ocak’ta kentin yüzde 90’ının IŞİD’den geri alındığını, dış mahallerdeki IŞİD varlığının ise temizlenmek üzere olduğunu açıkladı. HDP heyeti Cizre’ye gidiyor 27 Aralık’ta 5 kişinin öldüğü olayların ardından tansiyon düşmüyor. Cizre’de önceki gece Dörtyol Kavşağı’nda YDGH üyeleri yol kesip durdurdukları araçlardaki kişilere kimlik kontrolü yaptı. Sur ve Nur mahallesi ile Nusaybin Caddesi üzerinde de toplanan göstericiler yolları trafiğe kapattı. Polis, göstericilere müdahale ederken, sık sık silah sesleri de duyuldu. Mehmet Elçi sırtından av tüfeğiyle vurularak yaralandı. Dün sabah ise Konak mahallesinde Silopi yolu üzerinde bulunan Mehmet Akşit’e ait işyerine, saat 06.00 sıralarında roket atıldı. Müzakere heyetinde de yer alan DTK Başkanı Hatip Dicle ve diğer eş başkan Selma Irmak ile bazı HDP milletvekilleri yarın Cizre’ye giderek görüşmelerde bulunacak. Yaşanan Siyasete nasıl taşınacak? Yurt Haberleri Servisi Şırnak’ın Cizre ilçesinde MERSİN’DE KORKUNÇ CİNAYET Öldürülen Suriyeli çıktı MERSİN (Cumhuriyet) Mersin’in Toroslor ilçesi Karaisalı Caddesi’ndeki portakal bahçesinde geçtiğimiz hafta boğazı kesilip yüz derisi soyulmuş halde bulunan cesedin Beşşar Esad yönetimine muhalif Suriye Devrimciler Cephesi’ne (Cephetus Suvvar) üyesi 29 yaşındaki Muhammed el Ahras’a ait olduğu belirlendi. Keskin nişancı olduğu belirtilen Ahras’ın yaklaşık 2.5 ay önce Hatay’ın Reyhanlı ilçesindeki Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye giriş yaptığı öğrenildi. Polis, Ahras’ın kim ya da kimler tarafından öldürüldüğünün belirlenmesi için geniş çaplı soruşturma başlattı. ların geçen hafta sonu HDP heyetinin imralı’da PKK lideri Öcalan ile yaptığı görüşmede de gündeme geldiği belirtildi. Star gazetesi dün Cizre’deki olaylarla ilgili Şırnak Valisi Hasan İpek ve HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız’ı hedef gösterdi. Haberde, İpek’in 26 Aralık’ta gizlice Cizre’ye giderek Sarıyıldız ve bazı KCK yetkilleriyle görüştüğü, bu görüşmenin ardından HDP, DBP, bazı STK temsilcilerinin HüdaPar ilçe teşkilatına giderek HüdaPar’lıları tehdit ettiği, PKK’nin Cudi kampından 100 kişilik grubun 2 kamyon ile gelerek doçkalar ve uzun namlulu silahlarla önceden belirlenen evlere ateş açıldığı ileri sürüldü. Gazetemize konuşan İpek ve Sarıyıldız haberi yalanlarken bölgede tansiyonun düşmesi için çalıştıklarını söylediler. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle