26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 OCAK 2015 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 Haber Merkezi Birleşik Haziran Hareketi (BHH) üyeleri, dün Türkiye genelinde eşzamanlı olarak “bilimsel ve laik eğitim” talebiyle eylemler yaptı. İstanbul, Ankara, Amasya, Zonguldak, İskenderun ve Tokat’ın da aralarında bulunduğu kentlerde yapılan eylemlerde, zorunlu din dersinin yaygınlaştırılması kararı, okulların imam hatipleştirilmesi ve karma eğitimin kaldırılmasına ilişkin tartışmalar protesto edildi. Ankara’daki eylemin merkezi Kızılay’daki Çankaya Belediyesi’nin önü oldu. Burada toplanan Birleşik Haziran Hareketi üyeleri, “Gericilik aşısı tutmayacak, gerici eğitime hayır” sloganı atarak, Sakarya Caddesi’ne yürüdü. CHP milletvekili Hüseyin Aygün’ün de destek verdiği eylemde, “Branşıma dokunma”, “AKP elini çocuğumdan çek” ve “4+4+4=Bilal” pankartları dikkat çekti. Grup adına açıklama yapan eğitimci Aysun Yenen, çocukların gerici ve mezhepçi bir kuşatma içerisine alınmaya çalışıldığını söyledi. Türkiye’nin laik eğitimden uzaklaştığını belirten Yenen, “Dindar ve kindar bir nesil yetiştireceğiz diye yola çıkan AKP, mezhepçiliği okullara kadar indirdi. Karma eğitimi kaldırmanın planlarını yapıyorlar” dedi. Çocukların zihinlerini hurafeye çevirmelerine izin vermeyeceklerini dile getiren Yenen, “9 Şubat’ta okulları boykot edeceğiz” diye konuştu. Açıklamanın ardından Yüksel Caddesi’ne yürüyüşe izin vermeyen polis ile göstericiler arasında kısa süreli arbede yaşandı. 4+4+4= Bilal ANKARA İSTANBUL l Birleşik Haziran Hareketi, ‘bilimsel ve laik eğitim’ için yurdun dört bir yanında eylem yaptı 4 Eski Bakana Altından Kelepçe TBMM Genel Kurulu’nda, CHP’nin Rıza Sarraf’ın altın kaçakçılığına göz yumduğu gerekçesiyle eski Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı hakkında verdiği soruşturma önergesinin görüşmeleri sırasında söz alan HDP’li Ertuğrul Kürkçü, ilginç bir gönderme yaptı. Kürkçü, 4 eski bakanla ilgili soruşturma komisyonunun aklama kararını değerlendirirken “Atinalı Timon” adlı eserinde altına olan tamahkârlığın insanlığı nasıl çıldırttığını Shakespeare’in yüz yıllar önce bugünün dünyasını yaşıyormuşçasına anlattığını anımsattı:“Altın ha... Sapsarı, pırıl pırıl, değerli altın. Karayı ak, çirkini güzel, yanlışı doğru, alçağı soylu, yaşlıyı genç, korkağı yiğit yapmaya yeter şu kadarı. Ah, tanrılar, neden bu, niçin bu, ey tanrılar! Rahiplerinize, uşaklarınıza yüz çevirtir bu sizden, ölüm döşeğine yatırır dipdiri bir insanı. Bu sarı köle, dinler kurar, sonra yıkar, lanetliği kutsar, cüzzamlının eteğine yüz sürdürür, hırsızı alıp üne, unvana boğar, aynı sıraya oturtur soylu kişilerle. Budur işte kocaya kavuşturan kırk yıllık dulu. Merhemler, kokularla beleyip kapanmaz yaralarını, en onulmaz hastayı bir nisan gününe çeviren de bu. Git, lanet olası maden, insanlığın orta malı, sen, milletleri sürüye çevirip birbirine saldırtan.” “Anlıyorsunuz değil mi Shakespeare’in kimlerden, nelerden, niçin söz ettiğini?” diye soran Kürkçü, Ekim Sosyalist Devrimi’nin ertesi yılında Lenin’in altının insanlığın geleceğinde olsa olsa bir tuvalette işe yarayacağından söz ettiğine dikkat çekti: “Şöyle demişti: Dünya çapında muzaffer olduğumuzda altını dünyanın en büyük kentlerinde umumi helalar yaptırmak için kullanacağımızı düşünüyorum. Böylece altın, adına güya ‘büyük özgürlük savaşı’ denilen 19141918 savaşında nasıl uğruna 10 milyon insanın öldürülüp 30 milyonunun sakat bırakıldığını henüz unutmamış kuşakların yararına en adil ve eğitici şekilde kullanılmış olacaktır.” Kürkçü, tüm bu anımsatmalardan sonra AKP’lilere şöyle seslendi:“Bunu hâlâ umuyoruz ama bugün altını bu şekilde değerlendirebileceğimiz koşullardan ve güçten yoksun olabiliriz. Gene de inanın AKP’li arkadaşlar, altının bugünkü adil kullanımı konusunda bilmeden bize büyük bir yardımda bulundunuz. Kendinizi ‘Reza Zarrab’ namında bir uluslararası mücrime altından zincirlerle bağlayarak altından bir kelepçenin bir halkasını kendi bileğinize kendiniz taktınız. HDP kelepçenin öbür halkasını öbür bileğinize bağlayacak adil bir yargılanma için elinden geleni ardına koymayacaktır.” 9 Şubat’ta boykot Eylemciler, attıkları slogan ve taşıdıkları pankartlarla, gerici ve dinci eğitime geçit vermeyeceklerinin altını çizdiler. 9 Şubat’ta okulların boykot edileceği belirtilerek destek çağrısı yaptılar. Eylemlerde Paris’teki saldırı da kınandı. (Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ / ALİ AÇAR) rafelerle doldurdular. Şimdi de zorunlu din dersini anaokullarına indirecek yeni adımlar atıyorlar. Çocuklarımızın zihnini hurafelerle çöplüğe çeviremeyecekler. Geleceğimizi karanlığa teslim etmeyeceğiz. Laik ve bilimsel bir eğitim sistemi için mücadele başlatıyoruz. Zorla imam hatip yapılan okullarımızı geri alana kadar ayaktayız” dedi. Açıklamanın ardından grup dağıldı. Tokat’ta gerçekleştirilen “Bilimsel ve Laik Eğitim İçin Ayaktayız” eylemini polis izinsiz olduğu gerekçesiyle engellerken, dinci bir grup ise eylem için gelenlere “Ya Allah bismillah” diye saldırdı. Polisin saldırıya geçen dinci gruba müdahale etmemesi dikkat çekti. Yaklaşık elli kişinin katıldığı eylem, basın açıklamasının ardından dağıldı. Zonguldak’ta Madenci Anıtı önünde toplanan Birleşik Haziran Hareketi üyeleri, Valilik binası önüne kadar yürüyüş gerçekleştirdi. Valilik önünde yapılan açıklamada, “Bugün ‘Laik ve Bilimsel Eğitim Sistemi’ talebi ile mücadelemize start verdik. Bizi hiçe sayanlar bilsin. Bundan sonra her şey biziz” denildi. İstanbul’da da eğitimdeki gericileşmeye karşı çıkan binlerce kişi dün Birleşik Haziran Hareketi’nin çağrısıyla Kadıköy Altıyol’da bulunan Boğa Heykeli önünde toplandı. “Yobazları kovalamak için ayaktayız”, “Zorunlu din dersine karşı ayaktayız”, “Katili kovalamak için ayaktayız” yazılı pankart ve dövizler taşıyan grup, “Hukuk bittiyse Haziran başlar”, “Hırsız, katil AKP”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganları atarak İskele Meydanı’na yürümek istedi. TOMA’lar ve çevik kuvvet polisleri, grubun yürüyüşüne izin vermedi. Ara sokaklardan İskele Meydanı’na inmek isteyen grubun önü bu sefer de Barlar Sokağı girişinde kesildi. CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve ÖDP Eşgenel Başkanı Alper Taş’ın Emniyet yetkilileri ile yaptığı görüşmenin ardından basın açıklamasına izin verildi. Grup adına açıklamayı okuyan Ayten Akçay Şahin, “Ülkenin dört bir yanında yeni bir direniş başlattık. Dindar ve kindar bir nesil yetiştireceğiz diye yola koyuldular. Eğitim müfredatını hu İstanbul’da yürüyüşe izin yok Tokat’ta polis engeli ‘Oyunlarını bozacağız’ Yağma düzeni yaşandığını söyleyen Bahçeli, ‘rüşvetçilerin, rezalet yarışında ipi göğüsleyen kanun kaçaklarının hakkından geleceklerini’ söyledi SELDA GÜNEYSU KAYSERİ MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 2015 genel seçimlerinde Türkiye’nin yönetimine talip olduklarını belirterek “Tahakküm zincirlerinin kırılması için MHP son ümittir. Taviz devrinin, teslimiyet defterinin kapanması için MHP son çaredir. Tahrik ve taciz lobisinin bozgunu için MHP son mevzidir. Kutuplaşma ve kuralsızlık ateşinin söndürülmesi için MHP son kuvvettir” dedi. MHP lideri Bahçeli, Kayseri’deki MYK ve TBMM Grubu Ortak Toplantısı’nın ardından 2015 genel seçimlerinden gündeme, pek çok konuda açıklamalarda bulundu. Bahçeli’nin açıklamaları şöyle: ni kurutan dış güçler, villacılar, kutucular, kasacılar için istikrar, bu yağma düzeninin adıdır. Bu düzene ileri demokrasi diyorlar, hazin ülke manzarasını yeni Türkiye diye övüyorlar. İleri olan bir şey varsa, utanmazlıktır; yeni olan bir şey varsa, devleti yönetenlerin baştan ayağa hırsızlığa batmasıdır. Terör kazanmış, rüşvetçiler gemilerini yürütmüş, kaçak ve karanlık saray milletin alın teri ve kul hakkı üzerine bina edilmiştir. “Çalıyorlar, ama çalışıyorlar” sözü bir hırsızlık uydurmasıdır. AKP hırsızlıkta rakipsizdir. Bu klasmanda zirvededir, Ali Baba ve Kırk Haramiler liginde ilk sıradadır. Şarkımızı bile çaldılar: Bu kapkaç ve kaçak siyaset anlayışı; 2023 vizyonumuzu çalmış, proje hırsızı olmuştur. 1999 yılında kullandığımız bir müzik parçasını aşırmış, şaka değil, şarkı hırsızı olmuştur. Başbakan Davutoğlu, saraydaki amiri ve abisi gibi, hırsızlıklara onay vermiş, Kiziroğlu Mustafa Bey şarkısında kendisinde olmayan şeyleri bulmuştur. Bundan sonra kopan ve kopacak olan kol değil, Davutoğlu’nun itibarıdır. Kesilen ya da kesilecek olan kolbacak değil, Davutoğlu’nun haysiyet ve inandırıcılık damarıdır. Kiziroğlu Mustafa Bey şarkısı, artık AKP’yle birlikte “Kızarmış Yüz Oğlu Davutoğlu” olarak aslından koparılacak ve böyle anılacaktır. Beştepe Hanedanlığı: Beştepe Hanedanlığı’nın oyunlarını bozacağız, rüşvetçilerin, rezalet yarışında ipi göğüsleyen kanun kaçaklarının hakkından geleceğiz. Teröriste, terör şeflerine, bölünmeden fayda ve menfaat uman Türklük ve Türkiye düşmanlarına karşı dimdik duracağız. Yeter ki, aziz milletimiz MHP’ye evet desin. Son ümit MHP: Tahakküm zincirlerinin kırılması için MHP son ümittir. Taviz devrinin, teslimiyet defterinin kapanması için MHP son çaredir. Tahrik ve taciz lobisinin bozgunu için MHP son mevzidir. Kutuplaşma ve kuralsızlık ateşinin söndürülmesi için MHP son kuvvettir. Yolsuzluğun, yoksulluğun ve yasakların kazınması için MHP son kudrettir. MHP; Türkiye için son şans, son kale; Türk milleti için en emin sığınaktır. DEMİRTAŞ: BİZE YASAK, BEYEFENDİ PARİS’TE YÜRÜYOR ÇORLU (DHA) HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Çorlu Spor Salonu’nda düzenlenen partisinin Tekirdağ İl Başkanlığı kongresinde Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Paris’teki terör karşıtı yürüyüşe katılmasını eleştirdi. Demirtaş, “Hani siyaset parlamentoda yapılırdı? Bak şimdi Paris’e gitmiş, sevsinler seni. Bize gelince yürüyüş yasak ve haram, provokasyon. Beyefendi gitmiş Paris’te yürüyüş yapıyor. Bunların iki yüzlülüklerine aldanmayın. Her şey onlara mubahtır, haktır, bize yasak. Bir kez daha sesleniyorum Paris’te yürüyen sayın Davutoğlu’na; Türkiye’nin sokakları da bizimdir her bir sokağı meşrudur. Asla sokağı terörize etmene izin vermeyeceğiz” dedi. Kılıçdaroğlu’ndan Bir Alexandre Dumas Hikâyesi Erdal İnönü’nün yakın çalışma arkadaşları, ailesi ve bazı gazeteciler her yıl bir anma yemeğinde bir araya geliyor. Bu yılki yemeğe CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı ve çok samimi bir konuşma yaptı. Kılıçdaroğlu, “Erdal İnönü gibi çok zeki insanların mizah yeteneği” üzerinde dururken elbette birkaç İnönü “fıkrası” anlatmadan geçmedi. Hani, bir yemekte garson gelir “Ne yiyeceksiniz” diye sorar. Erdal İnönü de “Sen bir şey getirme biz zaten birbirimizi yiyeceğiz biraz sonra” der. Kılıçdaroğlu siyasete giriş öyküsünü anlatırken “CHP’de siyasetin zor olduğunu başından beri biliyordum. Çevremdekilerin aşağı yukarı tamamı CHP’liydi. Dolayısıyla tartışmaları, kısır tartışmaları, günlük tartışmaları, bunların hepsini görmek, tanımak, hepsine tanık olmak benim yaşamımın bir parçası oldu” sözleriyle SHP’deki “birbirini yeme” hastalığının CHP’de de sürdüğünün altını çizdi. Ve “mesajını” verdi: “Biz eğer Erdal Bey’in söylediği gibi belli bir hedefe kilitlenir, siyaseti kişisel çıkarın tümüyle dışına çıkarıp bir ülke davası haline dönüştürebilirsek başarılı olabiliriz.” Kılıçdaroğlu, “Siyasette özlenen Erdal İnönü üslubuna” dikkat çekerken “Rakipler birbirlerini en sert şekilde eleştirebilirler ama günlük yaşamın tatlı bir cephesinin de olması lazım. Nedir o? Mizah. Sadece kendimiz değil aslında çevremizi kısmen de olsa güldürebilmeliyiz” dedi. Ve, bir “politikacı fıkrası” anlattı: “Güzel bir toplantı, toplantıda herkes konuşuyor; işte 510 dakika konuşuyor. Politikacıya da ‘Siz de bir iki şey söyleyin’ diyorlar. Alıyor mikrofonu eline ve benim gibi kürsüye çıkıyor başlıyor konuşmaya. Bir saat, iki saat, üç saat, dört saat devam ediyor. Uyuyanlar, kalkanlar, dışarı çıkanlar, gelenler yine politikacı habire konuşuyor. Sonunda politikacı ‘Ya arkadaşlar galiba biraz uzun oldu, sabah çıkarken saati almayı unutmuştum ben’ diyor. Arkadan bir genç bağırıyor, ‘Beyim, sen bırak saati arkandaki takvime bak’.” Arkasından bir de Alexandre Dumas hikâyesi anlattı: “Üç Silahşörler’i yazıyor, Paris’te bir gazetede günlük tefrika ediliyor. Sabah erkenden Parisliler gidip gazete büfelerinin önünde gazeteyi satın alıyorlar, merakla romanın sonucu ne oldu diye. Yaz gelince roman bitmeden Alexandre Dumas diyor ki, ben tatile çıkacağım. Gazete patronu ‘Bütün Parisliler bekliyor, yapamazsın’ diyor. Yazar kararlı, mahkemeye veririm, diyor patron. Alexandre Dumas yargıcın karşısına çıkıyor. Yargıç da ‘Roman bitmeden yaz tatiline gidemezsin, bitirmek zorundasın’ diyor. Alexandre Dumas ‘Bana kâğıt kalem getirir misiniz’ diyor. Romanın baş aktörünün adını yazıyor, ‘Ayakları titredi, yere düştü ve öldü...’ Patronuna ‘Götür yayınla. Roman bitmiştir’ diyor. Ve patron vazgeçiyor, diyor ki tatiline gidebilirsin...” Kılıçdaroğlu’nun “kutuplaştıran değil, güldüren” siyaset mesajları, fıkra ve hikâyelerle CHP’deki “silahşörler”in dikkatine... Hırsızları Aklama Komisyonu: Rüşvetçilerin küstahlaşması, soygun delillerinin yok edilmesi, parmak izlerinin silinmesi ve son örnek olarak 1725 Aralık tapelerinin hırsızları aklama komisyonu marifetince imha çabası dışında istikrar hangi deliktedir? Türkiye’nin kaynaklarına göz diken ve bunca yıldır milletimizin iliği Çok değil dört gün önce Nijerya’nın kuzeyindeki sınır kenti Baga’ya, Boko Haram çeteleri saldırdı. En düşük tahminlere göre 2.000 (yazıyla: İki bin) kişi öldürüldü. Öldürülenler de Müslümandı. Boko Haram onları “ılımlı İslam” olarak niteliyor ve bunun cezalandırılması gereken bir suç olduğunu açıkça savunuyor. Saldırı sonrası Baga kenti ve çevresindeki onlarca köy haritadan silindi. Batı basını olayı aktarırken “Çok güçlü bir deprem bile bir kenti böylesine yok edemezdi” diye yazdı. Batı basını (gazete ve TV’ler) bu haberi ana haber olarak değil, dış haberler sayfalarında okurlarına aktardılar. Türkiye medyası daha da ayıp etti. Tek sütunluk haberler olarak gören, hatta hiç görmeyenler bile oldu. Dünya Paris’teki Charlie Hebdo cankırımı ile ayağa kalkmış, bu satırlar yazılırken Paris’te milyonluk bir protesto gösterisi yapılırken Nijerya’daki korkunç cankırımı üstüne ne biliyoruz? Haydi bir adım daha atayım. Kendinizi test edin: Nijerya Afrika’nın neresinde? Batısında, doğusunda, ortasında, kıyısında, kenarında?.. HHH Umarım yukarıdaki birkaç cümleyi okuduktan sonra “Şu Aydın Engin Efendi’ye de bakın. Charlie Hebdo saldırısı ile Nijerya’daki saldırıyı yarıştırıyor” gibi bir düşünce Boko Haram mı? Boşverin, Çok Uzakta… geçmemiştir kafanızdan. Ben sadece bir gerçeğin altını çizmek istiyorum: Her ikisi de aynı nedene dayanan, aynı kara ve kanlı ideolojiden kaynaklanan saldırılar. Ama biri Paris’te, öteki uzakta, çok uzakta, kara Afrika’nın derinliklerinde bir ülkede gerçekleşti ve biri bütün dünyanın ilgi odağı olup gündemin en başına yerleşmişken ötekinin neredeyse sözü bile edilmiyor… Neden? Boko Haram ile Charlie Hebdo’yu basıp 12 mizah sanatçısını öldüren Kuaçi kardeşlerle ve herhangi bir IŞİD savaşçısı arasında fark yok. Hepsinin de eylem dinamiği aynı ideolojik yoruma dayanıyor: İslamı savunmak. İslamı kendilerinden farklı kavrayanları da İslamı mizaha konu edenleri de ve hele Müslüman olmayanları da yok etmeyi dinsel bir görev belleyen bir zihniyet onları birer ölüm aygıtına dönüştürüyor. Boko Haram’ın sözlük anlamı “Batı eğitimi günahtır” demek(miş). Bu pek de anlamlı olmayan cümleyi, Boko Haram’ın sözcüsü Abubekir Shekau, 2013 Şubat’ında Lübnanlı bir gazeteciye şöyle açıkladı: “Eğitimde öğretilen ve Kuran’da olmayan her şey, her söz, her fikir, her bilgi günahtır. Öğreten de suçludur, öğrenen de…” Boko Haram’ın kitabında günahın cezası ise kısa ve kesin: Ölüm!.. Örgüt 2010’dan bu yana kendini “İslamın şanı, şerefi ve cihat için Sünnilerin Birliği” adıyla tanımlıyor. Bu rastgele bir tanımlama değil. Pakistan Talibanı diye tanınan hareket de kendini aynı sözcüklerle tanımlıyor. Birkaç sözcüğü ve sırasını değiştirmek koşuluyla IŞİD’in temel sloganlarından biri de aynen böyle. HHH Niyetim Batı basınındaki bazı makalelerden, “Google hazretlerinden”, internette bulunabilen IŞİD, El Nusra, El Kaide, Taliban metinlerinden parçalar aktarıp “Boko Haram nedir, ne değildir” bilgi notunu okurla paylaşmak değil. Ben sadece Fransa Nijerya Sudan Pakistan Afganistan Libya Irak Suriye topraklarında şaha kalkmışa benzeyen, bir tür İslami terör ve cihat hareketlerinin, aralarında organik bağlar bulunan, aynı ideolojik pınarlardan beslenen bir şiddet sarmalı olduğunun altını çizmek istedim. Daha iyi bir dünyayı hedefleyen, doğası gereği hedeflemesi de gereken bir dinin böylesine ölüm saçan hareketlere kaynaklık edebilmesi öyle “Canım onlar Müslüman değil ki… Ben de Müslümanım ama…” gibi tekrarlana tekrarlana yalama olmuş cümlelerle geçiştirilemez. Hele hele kendilerini Müslüman kimliğiyle tanımlayan meslektaşların, akademisyenlerin “Bu neden böyle oluyor… Böyle bir İslam anlayışının doğup büyümesine ve eyleme geçmesine yol açan sosyolojik, ekonomik, siyasal ve kültürel etkenler nedir” sorusuna kaçamaksız cevap aramaları gerekir. Gözünüzden kaçmamıştır, yukarıda bu terör örgütlerinin iyiden iyiye ortaya çıktığı ülkeleri sayarken Türkiye’yi aralarına koymadım. Ancak Paris’teki cankıyımından sonra “İslami medya”da yazılıp çizilenlere bakıp, ayrıca 2003 Kasımı’nda İstanbul’da sinagogda, İngiltere Başkonsolosluğu’nda, HSCB binasında patlayan bombaları da hatırlayıp Türkiye de o listeye eklenebilirdi. Eklemek için Türkiye’nin Charlie Hebdo’larından birindeki arkadaşlarımızın topluca yok edilmelerini ya da bir Anadolu kasabasının “İslamın şanı, şerefi ve cihat için Sünnilerin Birliği” adına yok edilmesini mi bekleyeceğiz? Cumhuriyet’te kapı yoldaşım Özgür Mumcu iki üç gün önce soruyordu: Asıl şimdi tehlikenin farkında mısınız? Ben o soruyu bir kere daha yinelemek istedim. Bu Tırmık da o yüzden yazıldı… Psaki: Kaygımızı ilettik n Haber Merkezi ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, başkent Washington’da düzenlediği basın toplantısında, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, ABD’nin donanımlı bir yabancı terör örgütü olarak gördüğü Hamas’ın Siyasi Büro Şefi Meşal ile ilgili sözlerinin Washington’ı kaygılandırdığını ve bu kaygıyı Türk yetkililere ilettiklerini söyledi. ABD’li yetkililer, geçtiğimiz 9 gün içerisinde ikinci kez, Türkiye’nin Hamas ile ilişkilerine dikkat çekti. Psaki, toplantıda soruları yanıtlarken “Hamas ile ilgili duruşumuzda bir değişiklik yok. Hamas, yabancı bir terör örgütüdür. Meşal’in, Türkiye’yi son ziyaretini öğrendiğimizde de yaptığımız gibi, Türkiye ile Hamas arasındaki ilişkilerden duyduğumuz endişeleri Türk yetkililere ilettik. Gerginlikleri azaltmak ve şiddeti önlemek için, Türk hükümetinden Hamas’a baskı yapmasını da istedik” dedi. Psaki, “Bu ziyaret Türkiye’yi terörü destekleyen ülkeler listesine sokar mı” sorusuna “Ben böyle bir sonuç çıkarmaya varmazdım” yanıtını verdi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle