19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 OCAK 2015 PAZARTESİ 4 HABERLER CHP, muhalefet şerhinde komisyonun birçok konuda araştırma yapmadığını belirtti Eksik soruştur, akla EMİNE KAPLAN ANKARA CHP, TBMM Soruşturma Komisyonu’nun raporuna verdiği muhalefet şerhinde, komisyonun tüm başvurularına karşın eksik soruşturma yaptığını, aklama raporunun Adalet Bakanlığı’nın müfettişlerince hazırlandığını, şüphenin giderilmesinde önemli rolü olabilecek tanıkların çağrılmadığını, Zafer Çağlayan’ın piyano ve saati ile Muammer Güler’in oğlunun evinde bulunan paralara kaynak gösterilen villa satışı başta olmak üzere pek çok konuda gerekli araştırma ve incelemenin yapılmadığına dikkat çekti. CHP’nin muhalefet şerhinde, komisyonun araştırması ve incelemesi gereken, ancak yapılan başvurulara karşın işlem yapılmayan konular şöyle sıralandı: Nitekim yapılacak olan grafoloji incelemesi protokolün tahmini olarak hangi tarihte düzenlendiğini de göstermektedir. Oğul Barış Güler’in danışmanlık şirketi ile ilgili danışmanlık hizmetiyle ilgili paradan bahsedildiği aylık 30 bin dolarlık anlaşmaya istinaden, maliyeye gelir vergisi beyannamesi verilip verilmediği sorulmuş devamında komisyonca bu konuda bir tahkikat yapılmış ise tarafımıza bir bilgi verilmemiştir. Fedai… İnandığı bir dava uğruna canını vermeyi göze alan kişidir ‘fedai’. Paris’te yaşanan trajedi bu çağda yaşanmaması gereken bir vahşet olarak düşünülür, ama işin aslı öyle değildir. İnsanların bir gün, bir saat fazla yaşamak için çırpındığı, koşuştuğu bir dünyada nasıl oluyor da genç insanlar öleceklerini bile bile kendilerini ateşe atıyorlar. Muhammet Atta, hayatından vazgeçmiş bir psikopat değildi. Almanya’da makine mühendisi olmuş, geleceği parlak bir Arap genciydi. Ama uzun süreler içinde arkadaşlarıyla planladığı 11 Eylül saldırısını gerçekleştirdi ve kullandığı uçağın içinde can verdi. İnanç, işte bu denli güçlüdür. İnançla girişilen bir dava her şeyi göze aldırır; ne açlık ne susuzluk, ne yorgunluk, ne can, ne canan. Her şey gözlerden silinir ve amaç gerçekleştirilir. Kurtuluş Savaşımız da inançla kazanılmıştır. Vatan için kendilerini feda etmeye hazır subaylar, din uğruna şehit olmaya hazır imamlar, müftüler, namus için her şeyi göze alan muallimler, gençler, erkekler, kadınlar bu savaşı kazanmışlardır. Vatan, din, namus, onur, şeref insanları ‘fedai’ yapacak inanç kavramlarıdır. Kölelik, esaret, aşağılanma da insanlarda özgürlük adına, insan olma adına ölümü bile göze aldırır. Spartaküs liderliğindeki köle isyanları bunun örnekleridir. Dünyayı günümüzde kana bulayan koşullar dikkate alınmadan Paris katliamını anlama olanağı yoktur. Amerika, yakıp yıktığı Ortadoğu’yu petrol gibi doğal kaynakları ele geçirmek amaçlarını hiç dile getirmeden ‘demokrasi’ gibi ‘özgürlük’ gibi, kavramları kendi vahşetine alet ederek ne yaptığını hiç düşünmedi. Oysa 11 Eylül saldırısı da, El Kaide de kendi yarattığı sonuçlardı. Paris saldırısı da artık ölümcül sonuçlara uzanan yaşam çatışmalarıdır. Sömürgeleri olan Cezayir’den gelip de Fransa vatandaşı olan binlerce kişi eğitim olanakları açısından, iş bulma açısından, yaşam koşulları açısından gerçekten eşit koşullarda mıdır? Elbette, koşulların eşit olmaması bir karikatür dergisini hedef alıp katliam yapmak için neden olamaz. Ama burada, saplantılı bir öfkenin neye odaklanacağını kimse bilemez. Saplantılı öfke.. İnsanların haksızlığa uğradığı duygusu... İnsanların dertlerini anlatamaması... İnsanların sürekli aşağılanması... İnsanların haksız eşitsizlikler içine itilmesi... Her anlamda yapılan ay Sarraf’ın saatçisi Yusuf Tutuş’a (Rıza Sarraf’ın saatçisi) ait saatçinin 20112014 yılları arası defter ve fatura kayıtlarının asıl nüshalarının komisyonumuzca incelenmek üzere temin edilmesini yazılı olarak istedik, ancak bir işlem yapılmadı. Asıl fezleke üyelere verilmedi Eski bakanların avukatlarına verilen dosyalara savcı sıfatını haiz komisyon üyeleri erişememiştir. Asıl fezleke olarak adlandırılan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/120653 sayılı soruşturma dosyasındaki İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan 20.12.2013 tarih ve 4790937459351 (22105) sayılı fezleke ile komisyonumuza gelen belge arasında 196 sayfalık fark bulunmaktadır. Bu 196 sayfa ciddi bulgular içermektedir. 30.09.2014 tarihinde İzmir Milletvekili Erdal Aksünger tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından haklarında soruşturma açılan Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve Muammer Güler ile ilgili TBMM Başkanlığı’na Ocak 2014 tarihinde gönderilen üst yazının ekinde bulunan İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili A.Cengiz Hacıosmanoğlu tarafından yazılan 4 sayfadan ibaret gizlilik içermeyen yazı örneğinden bir sureti TBMM Başkanlığı’ndan istenilmiştir, ancak istem yanıtlanmamıştır. Tanıklar konuşturulmadı Komisyonumuza gelen ve şüphenin giderilmesinde önemli rolü olacak tanıkların çoğu çağrılmamış, çağrılan tanıkların ise tamamına yakını Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 48. maddesi uyarınca tanıklıktan çekinmiştir. Dünyadan birçok baro başkanı ve Fransa Adalet Bakanı’nın katıldığı törende madalya, genç baro konferansı 2. sekreteri Emmanuel Pire tarafından sunuldu. (DHA) Adalet müfettişleri Kocasakal’a Paris Barosu’ndan madalya l Savunmanın savunulması konusundaki cesaret ve kararlılığı için ödüllendirildi İstanbul Haber Servisi Dünyanın en büyük barolarından birisi olan Paris Barosu, ceza hukuku alanında savunmanın savunulmasına yaptığı katkı, cesaret ve kararlılık nedeniyle İstanbul Barosu ile baro başkanı Ümit Kocasakal’ı “Onur Madalyası”yla onurlandırdı. Törende bir teşekkür konuşması yapan Ümit Kocasakal, “Dünyanın her yerinde hukuk devletinin, bireylerin hak ve özgürlüklerinin teminatı avukatlar ve barolardır. Bu mesleğin ortak bir genetik yapısı vardır. Hukuksuzluklara, haksızlıklara boyun eğmemek ve direnmek. Biz avukatlar işadamı değiliz, tüccar da değiliz. Bizler hukukçuyuz ve tek pusulamız adalettir” dedi. Konuşmasında hukukun üstünlüğünü savunmak için her türlü bedeli ödemeye hazır olduklarını vurgulayan Kocasakal şöyle devam etti: “Türkiye’de hukuku ve savunmayı savunmak adına İstanbul Barosu olarak yaşadıklarımızı, yargılanma sürecimizi hepiniz biliyorsunuz. Yeniden seçildikten bu yana değişen bir şey yok. Yine soruşturmalar, baskılar altındayız, yine direniyoruz, direnmeye devam edeceğiz. Eğer hukuku, hukukun üstünlüğünü, hukuk devletini, meslek onurumuzu savunmak bir suç ise herkes bilsin ki bu suçu işlemeye devam edeceğiz. Bu değerleri savunmak adına ödenmesi gereken her türlü bedeli ödemeye hazırız. Bu süreçte yanımızda olan tüm barolara, özellikle de güçlü desteği sebebiyle Paris Barosu’na teşekkür ediyorum. Verdiğiniz bu ödül, mücadelemizi daha da güçlendirecektir. Ancak ben bu ödülü sadece İstanbul Barosu ve şahsım adına değil, Türkiye’de hak ve hukuk mücadelesi veren tüm barolar ve avukatlar adına kabul ediyor, hepinize en içten teşekkürlerimle sevgi ve saygılar sunuyorum.” raporu hazırladı Bilirkişilik müessesesine ilişkin olarak komisyon başkanı komisyona danışmadan Adalet Bakanlığı’na yazı yazarak adalet müfettişi görevlendirilmesini talep etmiştir. İçtüzüğün 41. maddesinde bakanlıklarla yazışma yetkisi komisyonundur. Görevlendirilen adalet müfettişlerinin şahsından bağımsız olarak görevleri gereğince Adalet Bakanlığı’na bağlı oldukları açıktır. Burada yürütmenin ana aktörleri olan eski bakanlar hakkında yapılan yarı yargısal nitelikte bir soruşturmadır. Yürütmeye bağlı görevlilerin olması ise iktidarın söylemiyle “manidardır”. TBMM’ye sunulacak raporun bu kişilerce hazırlanmasının tarafımızca kabul edilmeyeceği yazılı olarak TBMM Başkanlığı’na ve komisyon başkanlığına eylül ayında bildirilmiştir. Bilirkişiler, tarafsız olmak zorundadır. Adalet müfettişleri ile ilgili birinci sorun tarafsız olduklarının garanti edilememesidir. Bilgisi olanların dinlenmesine ret Aralarında 17 Aralık soruşturmasını yürüten savcı ve emniyet amirleri, eski Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Arslan, Bakanlar Kurulu kararı ile istisnai vatandaşlığa geçen kişilerin de olduğu 47 kişinin komisyon tarafından dinlenmesi talebinde bulunulmuştur, ancak bir işlem yapılmamıştır. ‘Rüşvet caiz midir’ şeklindeki soruya yanıt verilmeyip siteden kaldırıldı Para hareketleri Bank Asya’ya müzekkere yazılarak Zafer Çağlayan’ın kardeşi Şenol Çağlayan’ın 20122014 yılları arasındaki hesap hareketlerinin komisyonumuzca talep edilmesini yazılı olarak istedik, ama bir işlem yapılmadı. (Barış Güler’in evinde bulunan paranın kaynağı olarak gösterilen villa satışı konusunda) Barış Güler’e ait olduğu ve satış protokolü düzenlendiği belirtilen villanın tapu kayıtlarının, satış bedeli ve satış tarihi, villa ile ilgili Barış Güler veya Muammer Güler adına bir kredi işlemi ve ipotek işleminin yapılıp yapılmadığının incelenmesini istedik, ancak bir işlem yapılmadı.Yine bahsi geçen bir sayfalık protokol üzerinde grafoloji incelemesi yapılmamıştır. Rıza Sarraf’ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan 05/05/2014 tarihli ifadesine göre piyano ve saatin bedelinin ödendiğine dair tutanaklar Zafer Çağlayan’dadır. Komisyon bu tutanakların asıllarını isteyip Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’ne gönderip inceleme yaptırmamıştır. Piyano ve saat tutanakları incelenmedi Diyanet, yolsuzluk sorusunu sıfırladı EMRE DÖKER İZMİR 1725 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının ardından, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın internet sitesindeki “Din İşleri Yüksek Kurulu Soru Cevaplandırma Platformu”na yönelttiğimiz “Yolsuzluk ve rüşvet caiz midir?” sorusu, aradan geçen yaklaşık 1 yıla karşın yanıtlanmadı. Önceki gün de sorumuz söz konusu siteden kaldırıldı. Diyanet’e herhangi bir soru sorabilmek için söz konusu siteye TC kimlik numarasından telefon numarasına, ev adresinden doğum tarihinize kadar bilgileri vermeniz gerekiyor. Bu bölümde, yurttaşlar dinle ilgili akıllarında kalan soruları soruyor. İnternet üzerinden kimlik numarası, isim soyisim, doğum tarihi ve adreslerinize kadar verilerek sorduğunuz sorular belirli bir zaman içinde kurumdaki din adamları tarafından yanıtlanıyor. 17 – 25 Aralık Büyük Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu sonrası sessizliğiyle gündeme gelen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yolsuzlukla ilgili sorulan sorulara da yanıt vermemesi dikkat çekiyor. 25 Nisan 2014 tarihinde kurumun Din İşleri Yüksek Kurulu Soru Cevaplandırma Güler’in villası Sarraf’ın sponsorluğu Mehmet Sarı’nın (Çağlayan’ın bakanlık dönemindeki danışmanı) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan 03/02/2014 tarihli ifadesinde Rıza Sarraf’ın kuryesi tarafından gönderilen 352.000 TL’nin toplantılara ilişkin sponsorluk bütçesi olduğunu söylemiştir. Komisyonumuzca neden Rıza Sarraf’ın sponsorluk yaptığı veya neden banka havalesi ile paranın gönderilmediği hususlarında bir araştırma yapılmamıştır. Platformu’na gönderdiğimiz “Yolsuzluk ve rüşvet caiz midir?” sorusu aradan geçen süreye karşın yanıtlanmadı. Tüm bilgilerimizi girmemizin ardından verdiğimiz elektronik posta adresimize gönderilen bilgilerde sorunun en kısa sürede yanıtlanacağı belirtiliyor. Ayrıca sorunun 234545 numasından takip edilebileceği vurgulanıyor. Verilen numarayla sorgulama yaptığımızda ise “Sorunuz henüz cevaplandırılmamıştır” yanıtı ekranda beliriyor. Dün de kimlik bilgilerimiz ve doğum tarihi girerek yaptığımız sorgulamada ise bu kez, “Soru bulunamadı” yanıtı karşımıza çıktı. Kurumun internet sitesi incelendiğinde, “Oruç halindeyken elle tatmin olan kimsenin orucu bozulur mu?” “Uyku halinde cinsel organdan gelen akıntı guslü gerektirir mi?” “Oruçlunun eşiyle ilişkisinin sınırı nedir?” “Oruç iken cünüp sabahlamanın hükmü nedir?” gibi soruların uzun uzun yanıtlandığı da görülüyor. Ayrıca, merak edilen sorular kısmına “yolsuzluk” sözcüğü girildiği zaman bu konuyla ilgili herhangi bir yanıt verilmediği de görülüyor. rımcılık. Din, etnik köken, milliyet, cins, ırk ayrımcılığı... Amin Maalouf’un ‘Ölümcül Kimlikler’ kitabı bugünlerde okunmalı. Saplantılı öfke yi kontrol edecek olan, kişisel planda ‘özeleştiri’dir. Bilinçli yaşamın temeli olan özeleştiri. Özeleştiri, yani, ‘bu duruma gelişte benim payım nedir’ diyebilmek. ‘Ben neyim, neredeyim, ne yapıyorum’ diye sorabilmek. ‘Benim yaptığım kime, kimlere yararlı oluyor’ diye düşünebilmek. Özeleştiri; kendi yanlışını görebilmek, bunu kabul edebilmek, durumu düzeltmeye çaba harcamak demektir. Kişisel planda bunu sağlayan da ‘eleştirel düşünce’dir. İşte, ‘inanç’ ile ‘bilinç’ arasındaki fark da budur. ‘Bilinçli insan’, saplantılı öfkeden kurtulur, başkalarının yönettiği bir robot olmaz, inancıyla körleşen bir silah olmayı kabul etmez. ‘Bilinçli insanların’ toplumu ise elbette ‘örgütlü toplum’dur. Örgütlü toplum, toplumsal alanın ortak yaşam alanı olmasını sağlayan demokrasinin güvencesidir. Demokrasi, güdümlenmeye açık kişilerin seçimden seçime oy verdikleri bir sistem değildir. Demokrasi, ortak bir yaşam alanının bütün sorumluluklarının farkında olan, birbirlerine saygılı, ayrımları kaldırmış, dayanışmacı bir yaşam biçimidir. İşte, bilinçli bireylerin bilinçli demokratik toplumunda hedef ‘birlikte yaşamak’tır. Birey, bu bilince ulaşamazsa, saplantılı öfkesiyle yaşarsa, toplum da onu dışlarsa, ‘birlikte yaşamak’ hedefi, ‘ötekini öldürerek kendini var etmek’ çabasına dönüşür. Aydınlanma kültürü bir ortak yaşam projesidir. Bu proje, ortaçağı geride bırakma, yeni bir çağı başlatma projesidir. Ne var ki kendi ortaçağlarını aşamayan bireyler, hangi toplumda olursa olsun ‘bilinçli yaşam ortağı’ olamamaktadır. Toplumsal koşullar da bu saplantılı öfkeyi beslerse ‘yaşam arzusu’, kendini feda ederek öldürme ve ölme kararına dönüşmektedir. İnancı bilince çeviremeyen kişilerle bu kişilerin fanatizme açık toplumu her türlü tehlikeye açıktır. Emperyalizmin saçtığı tohumlar ne yazık ki zehirli çiçeklerini açmakta, insanlar da, insanlık da acı çekmekten kurtulamamaktadır. İşte, önemi gün geçtikçe büyüyen, uygarlığın evrensel temeli olan ‘Aydınlanma Kültürü’ bu nedenle değerlidir. Bu kültürü, emperyalist kapitalizmin yeni versiyonu olan ‘küreselleşmiş dünya’ olarak içini boşaltan Batı dünyası daha pek çok felaketin hem nedeni, hem sonucu olmaya devam edecektir. Türkiye’nin bu olaylardan çıkarması gereken ders mi? Onu da haftaya görelim… Her soruya yanıt var ama... İnce: Erdoğan’ın yerinde ben olabilirdim n Haber Merkezi CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Almanya’nın Münih kentinde “Üç beş kişi” adlı bir sivil inisiyatifin düzenlediği “Halk Meydanı” etkinliğine konuk oldu. 4 eski bakanla ilgili yolsuzluk iddiaları üzerine Yüce Divan kararı almayıp, bakanları aklayan Meclis Araştırma Komisyonu’nun 17 Aralık operasyonlarıyla ilgili tapeler ve diğer delilleri yok etme yetkisi olmadığını söyleyen İnce, “Niye bir an önce bu tapeleri yok etmek istiyorlar? Bu bir suçluluk telaşıdır. Başbakan’ın oğluyla konuşmaları var. Oğlum diyor sıfırladın mı, diyor. Yedi dakikada zor anlatıyor derdini. Adamın ömrünü yedi o oğlu” dedi. Çocukluğunda gittiği Kuran kursunda oldukça başarılı olduğunu söyleyen İnce, “İmam, dedeme demiş ki bu çocuktan çok güzel hafız olur. Bunu imam hatibe yazdır. Beni dedem o gün imam hatibe yazdırsaydı, Tayyip Erdoğan’ın yerine bugün belki ben olabilirdim” diye konuştu. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle