Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 OCAK 2015 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ 11 Mısır politikasında Ankara’yı yalnız bırakan Katar, Türkiye pazarından çekiliyor mu? Katar BMC’den çıkıyor BARKIN ŞIK Ekonomik Boyut Dört bakanla ilgili rüşvet ve yolsuzluk olayı, Meclis komisyonunda AKP çoğunluğu tarafından siyasetin koruması altına alınarak yok sayıldı. Nedeni, büyüklüğü ve niteliği ne olursa olsun, rüşvet ve yolsuzluk, yalnız ekonomik değil, hukuk, siyaset ve ahlak boyutlarıyla maliyeti çok yüksek bir büyük toplumsal yaradır. Burada sorunun yalnızca ekonomik yönü irdeleniyor. HHH Doğduğu günden bu yana kapitalist düzenin en önemli sorularından biri, sorumsuz girişimcilerin nasıl dizginleneceğidir. Kapitalizmin ahlaklı savunucuları, 1840’lardan bu yana ünlü Fransız ütopik sosyalisti P. Proudhon’un mülkiyet hırsızlıktır sözlerini boşa çıkarmak, özellikle de asıl oyun kurallarından biri sayılan rüşvetsiz işleyen bir kapitalizm için uğraş veriyor. Kapitalizmin rüşvetsiz işleyebilmesi için devletin tüm sermaye kesimlerine bir kural olarak eşit uzaklıkta durması; gelir ve giderleriyle ilgili olarak topluma sürekli hesap vermesi ve oluşturulacak bağımsız kurum ve kurullarla sermayenin denetlenmesi gerekir. Demokratik hukuk devleti kavramının ana dayanağı budur. Bunlar yetmez, kapitalizmi dengeleyebilecek asıl güç, gücünü üyelerinden alan sendikalardır. HHH Ülkemizde 1950 sonrasında işbaşına gelen sağcı iktidarlar, besleme basın oluşturma; aile yakınlarından sermayedar yaratma ve kendilerine yakın sermaye kesimlerini destekleme yoluna gitmekteydi. AKP, iktidarı boyunca devlet eliyle kapitalist yaratma sürecini, sayı ve nitelik olarak çok ileri aşamalara taşıdı. Bu süreçte ülke hukukunun kapitalizmin işleyişini düzenleyen evrensel kurallarıyla bağları koparıldı. AKP, iktidara gelmesinden dokuz ay önce çıkarılmış olan Kamu İhale Yasası’nı neredeyse her yıl yaptığı değişikliklerle delik deşik etti. Bugün, merkezi ve yerel yönetimleriyle birlikte devlet, satın aldığı milyarlarca liralık mal ve hizmetin tamamına yakınını, yaklaşık yüzde 95’ini, bu yasanın kapsamının dışında tutuyor; alışverişini kendi seçtiği sermaye sahibiyle yapıyor. Doğal ve tarihi çevrenin korunmasını hiçe sayan AKP, bunlarla da yetinmedi, düzenleme ve denetleme kurum ve kurullarını bakanlara bağladı. Yetmedi, iktidar, devletin hesaplarını denetleyen asırlık üst hukuk kurumu olan Sayıştay’ın yetkilerini budadı. Şimdilerde, bilimsel ve teknik görüş sergileyen mimar ve mühendis odalarının yetkilerini daha da kısmaya çalışıyor. Ek olarak, AKP iktidarı, özelleştirmelerin tamamına yakınını, belli kişilere ucuza satış biçiminde yaptı. Özelleştirilmeyen kamu bankalarının kaynaklarının nasıl kullanıldığı sorusu bir yana, özelleştirilen bir kömür işletmesi sahibinin devlete taş satarak nasıl milyarlarca lira kazandığı geçen günlerde bir kez daha belgelendi. AKP iktidarı sırasında, sermayeyi dizginleyecek gerçek örgütlü güç olması gereken işçi sendikaları çok zayıfladı; memur sendikalarının birçoğu, asıl işini siyasal İslamcılık sanıyor. HHH Gelinen noktada, sermaye, siyasal İslamcı AKP’ye yandaş olması koşuluyla sonuna kadar desteklenmektedir. Yerli ve yabancı girişimcilerin çok büyük bir bölümü yatırım hesaplarını, tutarı önceden belirsiz bir rüşvet payı ayırarak yapıyor. AKP ile TÜSİAD ve giderek ABD ve AB kaynaklı küresel sermaye arasında son zamanlarda iyice açığa çıkan uyuşmazlığın ana nedeni, kapitalizmin, rüşvet ve diğer evrensel piyasa kuralları konusundaki anlaşmazlıklarıdır. Bu nedenle rüşvet ve yolsuzluğu dört bakanla birlikte bu büyük bütünlük içinde görmek gerekiyor. ANKARA Mısır politikası konusunda Ankara’yı yalnız bırakan Katar, Türkiye pazarından da çekilmeye başladı. Geçen yıl BMC’ye yüzde 50 oranında ortak olan Katar’ın hisselerinin yüzde 25’lik bölümünü bir Türk’e devrettiği öğrenildi. Katar’ın bu adımı Mısır konusunda ayrı düştüğü Hamas lideri Halid Meşal’i sınır dışı edeceği iddialarının ardından geldi. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) Çukurova Holding’in borçları nedeniyle el koyduğu zırhlı araç ve kamyon üreticisi BMC, geçen yıl ihale ile satıldı. BMC ihalesini, 751 u Geçen yıl BMC’ye yüzde 50 oranında ortak olan Katar Silahlı Kuvvetleri Endüstri Komitesi’nin hisselerinin yüzde 25’lik bölümünü çay tüccarı bir Türk’e devrettiği öğrenildi. Katar’ın elindeki diğer hisselerin satışının da devam etmesi bekleniyor. hem Sancak’ın Es Mali Yatırım’daki rüçhan hakkının kısmi olarak kısıtlandığı ifade edilerek “İşbu bildirim... Ethem Sancak’ın rüçhan hakkının kısıtlandığı 149 milyon 999 bin 999 TL değerindeki 149 milyon 999 bin 999 adet hisseye Katar Silahlı Kuvvetleri Endüstri Komitesi’nin (Qatar Armed Forces Industry Committee) iştirak etmesi işleminden ibarettir” denildi. Geçen yıl yaz aylarında yaşanan bu gelişmelerin ardından ise aralık ayında Türkiye’ye gelen milyon lira ile Ethem Sancak’ın şirketi Es Mali Yatırım ve Danışmanlık şirketi kazandı. Şirket, ihaleyi almasının ardından sermayesini yüzde 191 artırarak 300 milyon liraya çıkardı. Sermaye artırımına Katar Silahlı Kuvvetleri Endüstri Komitesi de 150 milyon lira ile iştirak etti. Sermaye artırımından sonra Katar’ın şirketteki payı yüzde 50 oldu. O dönem Rekabet Kurumu’ndan yapılan açıklamada, 196.8 milyon lira tutarındaki sermaye artırımında Et ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından üst düzey protokolle ağırlanan Katar Emiri Temim bin Hamad el Tani, Ankara’yı “Müslüman Kardeşler” (İhvan) konusunda yalnız bıraktı. Erdoğan, Katar Emiri ile ortak basın toplantısında “Türkiye ile Katar bugüne dek hiç ayrı düşmedi. Hep dünya mazlumlarının yanında olmayı, ortak paydamız olarak belirledik. Bundan sonraki süreçte yine kararlılığımızı sürdüreceğiz” dedi. Bu görüşmenin üzerinden 24 saat geçmeden ise Katar Emiri’nin özel temsilcisi Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el Tani, Kahire’de Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el Sisi ile el sıkıştı. Katar’ın, ev sahipliği yaptığı Hamas lideri Meşal’i de ülkeden göndereceği iddia edildi. Ankara’da “soğuk duş” etkisi yapan bu gelişmelerin sancısı devam ederken Katar’ın BMC’deki hisselerini satmaya başladığı öğrenildi. BMC’nin yüzde 50’sine ortak olan Katar’ın ilk aşamada, hisselerin yüzde 25’ini elinden çıkardığı belirtildi. Hisselerin, çay tüccarı bir Türk’e geçtiği kaydedildi. Baklavanın tadı kaçtı AYŞEGÜL ALTIN 81 ile 81 danışman u Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, 81 ile 81 akademik danışman görevlendiriyor. Danışmanlar, yerel kalkınma için projeler üretecek. Ekonomi Servisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), hem yerel kalkınmaya katkı sağlamak hem de üniversiteiş dünyası işbirliğini geliştirmek amacıyla 81 ile 81 akademik danışman projesini hayata geçiriyor. Buna göre Türkiye’de 81 il ve 160 ilçedeki oda ve borsalar yerelde veri ve bilgi üreterek şehir ve bölge stratejisi oluşturma kapasitelerini geliştirecek. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, dünyanın yeni markalarının şehirler olduğunu belirterek “Dünyada nüfusu 1 milyonun üzerine olan şehir sayısı 436. 2025’te bu sayı 616’ya çıkacak. Müthiş bir rekabet. Geride kalan şehir kaybedecek. Kendini gösterenler yarının yıldız şehirleri olacak. Bunun için ilk koşul önce insan, sonra yaşam kalitesi. Üçüncüsü şehirde özel sektör dostu iş ortamı şart” dedi. Hisarcıklıoğlu, “Şu an 70 ilimizin de akademik danışmanı belirlendi. 53’ü görevine başladı. Akademisyenlerden beklentimiz yerel kalkınmaya yönelik proje üretmeleri. Şehrin ekonomik ve sosyal durumu ile ilgili araştırma yapmaları, potansiyelinin kullanılması için oda ve borsalarımıza proje yazmaları. Şehirlerine ve bölgelerine daha fazla yatırım çekilmesi için bilgi sunmaları” diye konuştu. Faruk Güllüoğlu baklavalarının satışlarını yoğun kar nedeniyle kapanan yollar vurdu. Faruk Güllüoğlu Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Güllü, “Normal şartlarda kar yağması baklava satışlarını artırır. Ulaşım engellenince satışlar düşüyor. 34 günde satışlarımız yüzde 20 düştü. Geçen yıl yüzde 50 düşmüştü. Kar yağsın ama yollar kapanmasın” dedi. 2014 için 2 milyon kilo üretim ve 65 mağaza hedefleyen Güllü, ekonomik daralma ve yatırım değerlendirme boyutu değiştiği için hedeflerini tutturamadıklarını belirtti. 2014’ü 1.5 milyon kilogram üretim ve 54 mağaza ile kapattıklarını anlatan Güllü, “2014 ciromuz 100 milyon TL oldu. 2015’te 80 mağazaya erişmeyi hedefliyoruz” dedi. Güllü, yeni yılda Ankara’da 5 bin metrekare büyüklükte üretim tesisi kuracaklarını, şubat ayında Lefkoşa’da ilk mağazalarını açacaklarını aktardı. Azerbaycan’da 2, Estonya’da 1 olmak üzere 3 yurtdışı şubeleri olduğunu kaydeden Güllü, sırada Almanya ve ABD olduğunu söyledi. Rusya için yatırım planları olduğunu aktardı. Bürosen’den ayvalı eylem Ekonomi Servisi Erzurum’da Türk Bürosen Şube üyeleri, memur maaşlarının enflasyon karşısında eridiğine dikkat çekerek yapılan yetersiz zamları protesto etti. Geçmiş yılları mumla aradıklarını belirten eylemciler mum yaktı. Sendikacılar, enflasyon canavarı altında ezildiklerini göstermek için de ayva yedi. Türk Bürosen Şube Başkanı Gani Harmandar geçen haziranda ilk 6 aylık enflasyonun yüzde 5.7 olarak gerçekleştiğini, böylece memur ve emeklilerin temmuz ayından itibaren enflasyon altında ezilmeye mahkum edildiğini vurguladı. Harmandar “Geçen yıl memur ve emekli enflasyonu çarpıldı. Bu yıl ise memur ve emekliler için kayıp yılı. 2014’te toplu sözleşmeyi yapanların hesap bilmezlikleri yüzünden geçmiş yılları arar olduk” dedi. 100 işletmeden 67’si Allah’a emanet u Geçen yıl en az 1886 işçinin iş cinayetine kurban gittiği Türkiye’de tehlikeli işkollarında faaliyet gösteren 100 işletmeden 67’si hâlâ iş güvenliği uzmanı bulundurmuyor. Ekonomi Servisi Güvenbir OSGB Genel Müdürü ve İşyeri Hekimi Dr. Ali Çolak, Türkiye’de tehlikeli ve çok tehlikeli iş yapan 100 işletmeden 67’sinin Allah’a emanet iş yaptığını ve hâlâ iş güvenliği uzmanı bulundurmadığını söyledi. Çolak, bu işletmelerin iş kazası yaşama olasılıklarının da çok yüksek olduğunu belirtti. Çolak’ın verdiği bilgiye göre halihazırda tehlikeli ve çok tehlikeli iş yapan 670 bin işletmeden 450 bininde halen iş güvenliği uzmanı yok. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik bu işletmelere kesilecek idari para cezalarının aylık yaklaşık 14 bin TL’den 56 bin TL’ye çıkacağını duyurdu. Ancak iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi ile 6 ay içinde anlaşma yapan şirketlere ceza kesilmeyecek. Bu süre daha önce üç aydı. Af süresi üç ay uzatıldı. Paris’teki terörist saldırı karşısında bir yazar, Aydınlanma geleneğine, ifade özgürlüğü düşüncelerine sadık biri olarak, Charlie Hebdo’nun çalışanlarının onları korumaya çalışan, biri Müslüman iki polisin profesyonelce katledilmesi karşısında şiddetli bir öfkeye kapıldım. “Je suis Charlie” sloganını hemen benimsedim. Ancak Aydınlanma geleneğine sadık bir birey olarak, Immanuel Kant’ın “Cesur ol, aklını kullan” uyarısını anımsayıp öfkelenmenin, “üst aklın komplosu” zevzekliklerinin ötesinde, “olayı” tüm karmaşıklığı içinde değerlendirmek gerektiğini düşündüm. Bu karmaşıklığın en azından dört bileşenden oluştuğunu düşünüyorum. 1) Olayın niceliğe ilişkin boyutları; 2) İlk gelişen kapitalist ülkelerle dünyanın geri kalanı arasındaki ilişki; 3) “Küreselleşmenin” etkileri: “Sömürgecinin”, “sömürge” halkıyla karşılaşmasının yeni mekânı; 4) “İnanç” ve “kutsal” sorunu... İki İslamcı terörist, bir mizah dergisini dinlerinin değerlerine, kutsalına hakaret ettiği için cezalandırılması gerektiğine karar vererek bastılar ve 12 kişiyi “öldürdüler”. Maplecroft Terörizm ve Güvenlik Araştırmaları (MTGA), son yıllarda dünyada günde ortalama 26 saldırının gerçekleştiğini saptıyor. MTGA haritaları bu saldırıların, hemen hepsinin Ortadoğu’da, Afrika’da Pakistan ve Afganistan’da (“terörizme karşı savaş”ın vurduğu yerlerde) gerçekleştiğini, buna karşılık Avrupa ve ABD’nin en düşük riskli bölgeler olduğunu gösteriyor. ABD, ulusal güvenliğini tehdit ettiği için ortadan kaldırmaya karar verdiği “kötü adamları” (bad guys) yok etmek için yolladığı insansız uçaklarla, 2004 yılından bu yana, Pakistan’da 959, Yemen’de 636, Somali’de 33 ve diğer gizli operasyonlarda 141 olmak üzere toplam 1768 kişiyi “öldürmüş”. (http://www.thebureauinvestigates.com/category/projects/drones/ dronesgraphs/). 2014 başına kadar ölenlerin sayısı 2 bin 500’ü buluyor. Bu saldırılarda öldürülen sivillerin sayısı 416951, çocukların ‘Je Suis Charlie’ ve Ötesi sayısı 168200 arası olarak hesaplanıyor (Huffingtonpost, 15/05/2014). Bu verilere Afganistan, Irak savaşlarında bombardımanlarda ölen on binlerce sivil dahil değil. Bu birinci ve ikinci grup nicelikler arasındaki fark, özgün sonuçları olan bir nitelik oluşturuyor. Kapitalizm doğmaya başladığında, birbiriyle ilişkili iki gelişme vektörü şekillendi. Birincisi, bilimin gelişmeye, dini dogmaların sorgulanmaya başlamasına bağlı olarak birey, bireysel özgürlükler, giderek demokrasi, eşitlik özgürlük kavramları oluştu. İkincisi de kapitalizmin ilk gelişmeye başladığı ülkeler, “doğal haklar” kavramı altında dünyanın geri kalanını, hemen her zaman, zor kullanarak şekillendirmeye başladılar. Birinci vektör devrimci bir kapitalist sınıfın doğmasına, “Aydınlanma olayına”, kapitalizmin bir “içkin eleştirisine”, sosyal demokrasi, komünizm fikrine açıldı. İkinci vektör, köleciliğin yeniden canlanmasına, sömürgeciliğe, emperyalizme, ırkçılığa, hatta faşizme yol açtı. Dünyanın geri kalanında da birinci vektörün özelliklerini kendiliğinden gündeme getirmeyen bir kapitalizm (geri bıraktırılmış, bağımlı), eşitlik, özgürlük gibi kavramlara ilgisiz, sömürgeciliğin, emperyalizmin ürünü bir yerli kapitalist sınıf şekillendi. Böylece kapitalist dünyanın, “merkezi ve çevresi” batısı ve doğusu, “ileri” ve “geri kalmış”, egemen ve bağımlı türleri oluştu. Merkezde, kapitalizmin insanlığa katkıları kriz zamanlarında kuşa çevrilse de yaşamaya ve Batı’nın üstünlüğü olarak yüceltilmeye devam ederken ikincisinde, Batı’nın kendi egemen Kapitalizmin ikilemleri liğini, üstünlüğünü korumak için çevrede bu değerlerin gelişmesini engelleyen politikaları, sosyalistler hariç herkesin gözünden kaçtı. Doğu Bloku çöktükten sonra, kapitalizmin “içkin eleştirisini”, “başarıyla” bastıran Batı kapitalizmi, bu kez kendini “Batı”nın ürünü olan, ama onun değerlerine yabancı bir “gericiliğin” nefretinin hedefinde buldu. tepkilerini güçlendiriyordu. ABD’nin rıza, liderlik yoluyla düzen kurma kapasitesi zayıflarken şiddet kullanma eğilimi güçlendi. “Soğuk Savaş”ın bitmesi jeopolitik sürtüşmeleri kaynak alanlarına doğru kaydırdı, buralarda yerel savaşlar patlak vermeye başladı. ABD’nin açıktan işgal ve saldırı politikaları, askeri müdahaleleri esas olarak Müslüman nüfusun yaşadığı kaynak alanlarını hedef alınca, bölgede isyan damarı ulusalcılığın, sosyalizmin, modernitenin başarısızlıklarının yarattığı düş kırıklığı alanında siyasal İslama yöneldi; İslamcı popülist, terörist akımların gelişmesinin zemini oluştu. Karmaşıklığın son bileşeni de inanca, kutsala ait. Burada iki tutum söz konusu: Birincisinde, birey inancını sosyal değil ulvi bir olay, yalnızca onunla kutsalı arasındaki bir ilişki olarak görür, yaşamını bu inanca göre düzenlemek ister. İkincisinde, birey inancını yalnızca ulvi bir olay olarak görmez, onunla kutsalı arasındaki ilişkiyi toplumsal sonuçları olan bir ilişki olarak görür. Tüm toplumun bu kutsalı benimsemesini, yaşamını ona göre düzenlemesini talep eder, dahası inancı gereği, bu talebinin gerçekleşmesinin sorumluğunu üstlenmek, gereğini yapmak zorundadır: Kitapta yazılan her şey Tanrı adına yapılabilir! Birinci tutum başkalarının inancıyla, kutsalıyla ilgilenmez, kendini açıklamak ve dayatmak gereksinimi duymaz. Demokratik ve laik bir toplumda gerilmeden, bunalmadan yaşayabilir. En fazla “cahillere” acır. İkinci tutum, herkesi ikna etmekle görevlidir. Ancak inanç, bir başkasına ikna ile taşınamaz. İkinci tutum başarısız kaldıkça, mesajı, ikna çabasını sorgulamak yerine, “mesajı” alıp da kabul etmeyenleri, kutsalın kasıtlı düşmanları, “müşrik”, hatta şeytan olarak ilan ederek imha edilecekler listesine ekler. Son olarak bu karmaşıklığa, Avrupa’dan bakmakla, Müslüman bir dünyada yaşarken bakmak arasında önemli bir fark vardır. Tarım yıla doğal afetle başladı Ekonomi Servisi Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 31 Aralık 2014’ten sonraki doğal afetlerden zarar gören çiftçilerin kredi borçlarının 1 yıl süreyle ve faizsiz ertelenmesini istedi. Son bir ayda meydana gelen aşırı yağmur ve su baskınlarının, Muğla Ortaca’da narenciye, Edirne’de çeltik ve mısır, Aydın’da buğday, mısır, yem bitkileri, Manisa ve Sakarya’da sebzelere zarar verdiğini belirten Bayraktar, aşırı kar yağışının Bilecik ve Eskişehir’de seralara ve kışlık sebzelerde zarara yol açtığını belirtti. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu Başkanı Bendevi Palandöken ise sebze ve meyve fiyatlarının, soğuk hava ve kar yağışı sebebiyle araçların yollarda kalması bahane edilerek aracılar tarafından kasıtlı şişirildiğini söyledi. Nareciye ihracatı 2014’te bir önceki yıla göre yüzde 16 artarken gelirdeki artış yüzde 1’de kaldı. AA’nın derlediği Akdeniz Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği verilerine göre gelir düşüşünde rublenin değer kaybı, Ukrayna, Rusya ve Ortadoğu’daki sorunlar ile rekolte fazlalılığı etkili oldu. mekânları Küreselleşme sömürge İnanç ve kutsal Nicelik ve nitelik “Küreselleşmeyi” kısaca malların, sermayenin, bilginin ve hazlara dayalı tüketimin imajlarının dolaşımının aniden yaygınlaşması, hızlanması, daha önce girmedikleri “dünyalara” girerek onları hızla dönüştürmeye başlaması olarak tanımlayabiliriz. Küreselleşmenin yarattığı sarsıntılarla birlikte göçmen ve sığınmacı nüfusu hızla arttı. Böylece, bir taraftan emperyalist ülkelerin halkları refahlarını, demokrasilerini önemli ölçüde borçlu oldukları sömürgelerin halklarıyla, sömürgenin mekânında değil, kendi ulusal mekânlarında, “farklı” kültür ve irade olarak karşılaşmaya başladılar. Bu “öteki” nüfus ilk başta, geri, yabancı ve ucuz işçiler kapsamında toplumun içinde yönetilebilirken küreselleşmeyle birlikte tehdit edici unsura dönüşmeye başladı. “Çokkültürlülük politikaları” bu yabacı nüfusu, misafir ülkenin kültüründen yalıttı, entegrasyonunu zorlaştırdı, giderek gettolaşmaya itti. Diğer taraftan, “Batı”nın dışındakiler, Batı’nın dünyasını oraya gitmeden görme, kendilerininkiyle kıyaslama imkânı elde ettiler. Bu sırada küreselleşmenin ekonomik kültürel etkileri yerel yapıları yıkıyor, özellikle ataerkil, dinci güç ilişkilerini sarsıyor, savunma ve saldırı C M Y B