07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 EYLÜL 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 9 UBS Direktörü Dennis, Türkiye piyasaları için önemli riskleri ve fırsatları sıraladı: Risk çok fırsat yok 1 Makroekonomik riskler: GSYH’nin yüzde 7’si civarında olan cari açık, sıcak paraya bağımlılık ve ani duruş riski, düşük tasarruflar. Kurultayın Kanıtladığı Bir CHP kurultayı daha geride kaldı. Ne kadar dar kapsamlı tutulursa tutulsun, her kurultay bir yeniden düşünme olanağı yaratır. Bu kurultay da öyleydi; parti kimliği konusunda bir sorgulamayı sağladı. HHH Kurultayın baskın biçiminde yapılması, yeri olarak küçük bir salon seçilmesi, salonun içinde yoğun ilgiden doğan kargaşa ve düzensizlik ve yönetim yetersizlikleri, kanımca CHP’ye hiç yakışmıyordu. Ülkeyi yönetmek üzere iktidarı amaçlayan bir parti, öncelikle kendi kurultayını çok daha etkin kılan bir başarıyı yakalamalıydı. HHH Kurultayda yalnızca iki genel başkan adayı konuştu. İki konuşmanın ortak özelliği CHP’nin ideolojik ya da düşünsel çizgisini Cumhuriyetin değerleri ile solun ilkelerinin birleşiminde görmeleriydi. Ancak, hemen belirtmeliyim ki, adaylardan Muharrem İnce, bu köşede sıkça vurgulandığı gibi partinin sağa açılmasının yanlışlığını vurguladı; sağcılaşmadan da sağdan oy alınabileceğinin, ana sorunların sol gözlükle çözümü gerektiğinin altını çizdi; AKP’yi en can alıcı noktalarda ve çok ağır bir biçimde eleştirdi; CHP’lileri heyecanlandıracak bir de çıkış yaptı; CHP’yi en geç 2019’da iktidara taşıma ve bunu başaramazsa görevini bırakma sözü verdi. Genel başkan seçimi sonuçlarının da kanıtladığı gibi, İnce’nin sözleri CHP delegelerinde yankısını buldu. Kurultay kanıtladı ki, dev uyanabilir ve toplumun umudu olabilirdi. HHH CHP içinde, ülkede ve dünyada yaşanan siyasal gelişmeler, en büyük yıkımını sol düşünce üzerinde yaptı/ yapıyor. Bu nedenle CHP içindeki geçmişin sol çizgisinden gelen arkadaşlarımızın bir bölümüyle kısa bir bildiri yayımladık. “CHP Yeniden Yapılanarak İktidar Olmalıdır” başlıklı bildiride, ülkenin, hukuktan eğitime, Kürt sorunundan özgürlük, eşitlik, adalet, dayanışma, barış ve laiklik vurgusuna kadar ana sorunlarının çözümü için büyük bir özgürlük hareketine ve sol iktidara gereksinim olduğu vurgulanıyor. Siyasal İslam ve diğer biçimleriyle sağcı siyasetin bu sorunları çözüme kavuşturmadığı, giderek ağırlaştırdıkları belirtilerek çözümün adresinin CHP olması gerektiğinin altı çiziliyor. Bu amaca ulaşılabilmesi için, 2015 seçimlerine gitmeden önce partide; üyeliği, katılımcılığı, bir örgütsel yeniden yapılanmayı zorunlu gören bildiri, böylelikle CHP’nin inandırıcı ve güvenilir kılınabileceğini belirtiyor. HHH Her yönüyle küçültülmek istenen kurultay, CHP delegelerinin olağanüstü toplumsal duyarlılığının bir yansıması olarak anlamlı ve büyük sonuçlar verdi. Kurultay aslında iki iğne batırdı; biriyle üst yönetimin yanlışlarla şişirilmiş balonunu söndürdü; ikincisiyle de CHP’nin tamamını yeniden canlandıracak biçimde uyardı. Kurultayda yalnızca sol kanat listesinden parti meclisi üyeliğine adaydım; seçilemedim; bana oy veren, vermeyen tüm delegelere ve sevgilerini esirgemeyen diğer partililere teşekkür ederim... HHH Seçilen yöneticileri kutluyorum. Onların kurultayda oluşan duyarlılığı, somut iktidar yürüyüşü çalışmalarıyla karşılamaları, kaçınılmaz zorunluluktur. Köprüden son çıkış niteliğindeki bu gerçekten tarihsel dönemde CHP’nin güçlendirilmesi ve iktidara gelmesi gerekiyor. 2 Küresel ekonomik riskler: Güçlü dolar, ABD tahvil faizlerinin yükselmesi, Fed’in parasal sıkılaştırmayı hızlı bir şekilde yapması. 3 Siyasi riskler: TCMB’nin bağımsız çalışamaması, cumhurbaşkanının hükümet politikalarında hâkimiyet oluşturup oluşturmayacağı, Irak ve Suriye’yle ilgili riskler. İsviçreli UBS’nin Gelişmekte Olan Piyasa Stratejileri Direktörü Geoffrey Dennis, Türkiye piyasaları için önemli riskleri ve fırsatları gazetemize değerlendirdi. Türkiye’yi Kırılgan Beşli (Türkiye, Rusya, Arjantin, Hindistan ve Endonezya) arasında en fazla riske sahip piyasalardan biri olarak tanımlayan Dennis’e göre fırsatlar yok denecek kadar azken risk listesi oldukça kabarık. Dennis’e göre; 4 Türkiye’de temel risk GYSH’nin yüzde 7’si civarında olan ve büyük kısmı kısa vadeli sermaye hareketleriyle finanse edilen cari açık. Bu durum lirayı ve genel olarak Türkiye piyasalarını küresel sermaye akımlarının tersine dönme ihtimaline karşı savunmasız hale getiriyor. 4 Türkiye açık bir şekilde kırılgan bir ülke. Dövizin aşırı değerlenmesi dikkate alındığında Kırılgan Beşli içinde en riskli piyasalardan biri. Bu sorunu çözmenin yolu, sıcak para bağımlılığını azaltmak ve uzun vadeli yabancı sermayeyi çekmek için tasarruf oranını artırmak. 4 Türkiye için şu anda ana riskler ABD tah vil faizlerinin yükselmesi, zayıflayan lira karşısında daha güçlü olan dolar kuru, para politikasında devlet müdahalesi, politik riskler, Suriye ve Irak kargaşasıyla ilgili makro riskler. 4 Türkiye için fırsatlar ise güçlü bir yerel ekonomiye ve dirençli bir özel sektöre bağlı. Türkiye ve gelişen piyasaların daha iyi bir gelir büyümesine ihtiyacı var. 4 Gelişmekte olan 23 ülkeyi takip eden MSCI Gelişen Piyasalar Endeksi içinde 13. olan Türkiye, yüzde 1.6’lık payla küçük bir piyasa. Ancak yatırımcı ilgisi, güçlü şirketleri ve oynaklığı nedeniyle gerçek boyutundan daha büyük bir öneme sahip. 4 ABD Merkez Bankası Fed’in parasal sıkılaştırma riski. Biz 2015’in ortasında olacağını tahmin ediyoruz. Daraltma süreci yavaş ve tahmin edilebilir olursa ve doların çok güçlenmemesi halinde gelişen piyasalar bunu atlatabilir. 4 Jeopolitik riskler Türkiye’de büyümeyi şu an sınırlı da olsa olumsuz etkiliyor. 4 Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında gerilimler mümkün. Bu, yeni Başbakan’ın kendi politikalarını nasıl oluşturacağına ve Cumhurbaşkanı’nın politika oluşturmada hâkimiyet kurmaya çalışıp çalışmayacağına bağlı. 4 Türkiye Merkez Bankası’nın şu anda bağımsız bir şekilde para politikası üretmesine izin verilmiyor. Bu piyasa için kötü ve risk oluşturuyor. Değerlemeler için de negatif. Bu sorun ünümüzdeki birkaç ay içinde yeniden su yüzüne çıkacaktır. Eğer ABD tahvil getirileri ve dolar yükselirken TL zayıflarsa, Türkiye Merkez Bankası para biriminin değerini korumak için faizleri yükseltmek isteyecek. Ancak hükümet buna karşı olduğunu söylemleriyle açıkça ortaya koyacaktır. Piyasa takvimi 4 Bu hafta piyasalar üç önemli makroekonomik veriyi izleyecek. Pazartesi sanayi üretimi açıklanacak. Çarşamba GYSH, perşembe cari denge rakamları belli olacak. 4 Fitch Ratings, 11 Eylül Perşembe İstanbul’da “Türkiye: Önümüzde Daha Fazla Zorluklar Var” başlıklı bir konferans düzenleyecek. Türkiye ekonomisinin tartışılacağı toplantıda kredi notu da gündeme gelecek. Fitch, Türkiye ile ilgili not kararını 3 Ekim’de açıklayacak. S&P 21 Kasım’da, Moody’s 5 Aralık’ta Türkiye’nin notuyla ilgili açıklama yapacak. Geoffrey Dennis GEÇEN YILA GÖRE Yüzde 5.63 geriledi Maden ihracatında kan kaybı sürüyor Ekonomi Servisi Irak’ta tı yüzde 24.14 azalarak 1 milki karışıklıklar ve RusyaUk yar 659 milyon dolardan 1 milrayna krizi nedenlerine bir de yar 258 milyon dolara gerileÇin’in talebinde azalma olma di. Çin gibi en önemli pazarsı maden ihracatında kan kay ların başında gelen Irak’taki bına neden oldu. Maden ihra düşüş yüzde 5.98, Rusya’da catı ağustos ayında yüzde 4.27 ise 14.94 oldu. Hindistan’da yüzde 73.87, ABD paazalarak 383 milyon dolara Irak’tazarında yüzde 11.81, gerilerken, 2014’ün 8 ki iç kaAB ülkelerinden ayında da geçen yılın rışııklık ile İspanya’da yüzde aynı dönemine göRusyaUkrayna 44.31 ve Hollanre yüzde 5.63 düşüşle 3 milyar 160 gerginliğine bir de da da görülen yüzmilyon dolar oldu. Çin’in talep düşük de 44.22’lik artışlüğü eklenince lar da toplam ihraİstanbul Ma tehlike çanları catın gerilemesine den İhracatçıları çalmaya başengel olamadı. Birliği’nden yapılan ladı. Maden sektörü ihraaçıklamaya göre; Çin catında en büyük payı alan pazarında devlet desteklerinin kesilmesi, Irak’taki iç ka doğaltaş ve mermerde de yüzrışıklık ile Rusya ve Ukrayna ler gülmüyor. Ağustosta yüzarasındaki gerginlik sektörün de 8.59 azalarak 179.2 milyon en önemli pazarlarında sıkın dolardan 163.8 milyon dolara inen toplam doğaltaş ihratı yaşamasına neden oluyor. İhracattaki düşüşte en bü catı, OcakAğustos döneminyük etken yine pazar lide de yüzde 0.62 artışla 1 milyar ri Çin oldu. 8 ayda bu ülkeye 441 milyon dolardan 1 milyar yapılan toplam maden ihraca 450 milyon dolara yükseldi. noktada, söz konusu alanlarda ortaya çıkmaya başlayan “yeni savaş” “hibrid savaş” türlerine bakmaya başlayabiliriz... ‘IV. Kuşak’ savaşlardan ‘hibrid’ savaşlara “Yeni savaşlar” konusu karşımıza, pratik bir sorun olarak Afganistan, Irak işgalleri sırasında, ABD’nin bu iki ülkedeki direnişi bastırmakta zorlanmasıyla çıktı. “IV. Kuşak” savaş, üniformasız, kuralsız, hareketli gerilla gruplarıyla, düzenli orduların karşılaşmasına, buradan da anlaşılacağı gibi, direnişe, sömürge savaşlarına ilişkindi. “Hibrid savaş”, gündeme Ukrayna bağlamında, görüldüğü gibi büyük güçler arası “hiperrekabet” ortamında Rusya’nın uyguladığı taktikler bağlamında geldi. Kısaca özetlemek gerekirse, “hibrid savaş”, yerel nüfusun içinde bir kesimin, örgütlenmesi, silahlandırılması, harekete geçirilmesi, profesyonel, askeri istihbarat uzmanlarının bu nüfusun içine gizlice sokulması, varlıklarının ısrarla inkâr edilmesi, bu inkârı destekleyen güçlü, yaygın bir enformasyon, dezenformasyon, propaganda kampanyası yürütülmesi, bir aşamada askeri personelin, mekanize birliklerin, kimliklerini gösteren işaretler olmaksızın savaş alanına sürülmesi, aynı anda ekonomik, sibernetik saldırıların düzenlenmesi gibi yöntemlerin hepsinin birden belli bir program kapsamında, eşgüdümlü olarak kullanılması anlamına geliyor. Bu savaş türü, ulus devletler tarafından olduğu gibi, kısmen ya da başka yöntemlerle karıştırılarak gerilla grupları, devlet olmayan güçler tarafından kullanılabiliyor. (Frank G. Hofman, “Conflict in the 21. Century”, Potomac Institute, 2007; Sam Jones, Financial Times, 28/08/14) “Batı”, benzer yöntemlerle Ukrayna’yı destabilize etti ancak bu “hibrid savaş”ı etkin biçimde, gereken kararlılıkla sürdüremedi. Rusya’nın tepkisiyle oluşan durum karşısında NATO askeri uzmanları ve Batı’nın politikacıları çok şaşırdılar. Rusya’nın bu yöntemleri çok daha etkin biçimde, risk eşiğini arttırmayı göze alacak kararlılıkta ve başarıyla kullanmasını “kimse” beklemiyordu (Sam Jones, Financial Times, 28/08/14). Şimdi NATO hızla bu yeni duruma uyum sağlamaya, güçlerini yeniden şekillendirmeye, düzenlemeye çalışıyor. Batı ile Rusya’nın Ukrayna rekabeti “hibrid savaşlara” tek örnek değil. IŞİD’in hızla ilerleyerek geniş bir alanı etkisi altına alması sürecine bakınca da düzensiz birlikler, sosyal medyayı etkin biçimde kullanan propaganda, yerel nüfusun harekete geçirilmesi, hiçbir kural tanımayan bir şiddet, şok yaratıcı terör, kimi zaman düzenli ordu benzeri harekâtların gerilla savaşı taktikleriyle, ağır silahların, mekanize birliklerin hafif silahlara, küçük grup operasyonlarıyla birleştirilmesi, savaşla ekonomik etkinliğin kaynaştırılması (Wall Street Journal, 28/08) gibi “hibrid savaş” yöntemlerinin kullanılmakta olduğunu görüyoruz. Al Monitor ’da yazan Ben Caspit’ de İsrail ordusundan kaynaklara dayanarak, İsrail yetkililerinin Gazze Savaşı’ndan sonra hem savaş taktiklerinin, hem söylemlerinin, hem de propaganda yöntemlerinin büyük ölçüde değiştirmesi gerektiği sonucuna ulaştıklarını aktarıyor. Borçlanarak yaşıyoruz Türkiye KamuSen’in ağustos ayı araştırmasında, bir kişinin yoksulluk sınırının bin 996 lira 41 kuruş olduğu belirtildi. Araştırma Geliştirme Merkezinin ağustosa ait yoksulluk sınırı araştırması açıklandı. Buna göre ağustosta yoksulluk sınırı bir önceki aya göre yüzde 0.77 yükselerek, bin 996 lira 41 kuruş oldu. Bir çalışanın kendisi ve ailesinin (4 kişi) insanca yaşaması için gerekli olan en düşük tutarı ifade eden refah sınırı da (asgari geçim haddi) bir ay içinde yüzde 1 artışla 4 bin 78 lira 71 kuruşa çıktı. Buna göre aylık geliri 4 bin 78 liranın altında kalan ailelerin yoksulluk riski ile karşı karşıya olduğu kaydedildi. Araştırmaya göre çalışan tek kişinin açlık sınırı da bir önceki aya göre yüzde 0,75 oranında artarak bin 542 lira 93 kuruş olarak hesaplandı. Türkiye KamuSen Genel Başkanı İsmail Koncuk, eylül ayının gelmesiyle birlikte artan masraflara dikkati çekerek, artan enflasyon karşısında maaşların eridiğini ifade etti. Koncuk, şunları belirtti: “Artan enflasyonla birlikte okulların açılması da aile bütçesine ek bir yük olarak karşımıza çıkıyor. Sınav ve yerleştirme sistemindeki çarpıklık nedeniyle öğrencilerin ailelerinden uzak okullara yerleştirilmesi okul masraflarını artıran bir başka etken. Hayat pahalılığı almış başını giderken, memurların enflasyon farkı haklarının gasbedilmesi aile bütçesine en büyük darbeyi indirdi. Araştırmalar, son 10 yılda, ülkedeki tasarruf oranının büyük ölçüde düştüğünü göstermektedir. Buna göre vatandaşlarımız, borçlanarak yaşamakta, çocuklarımızın geleceği için hiçbir yatırım yapamamaktadır.” Henry Kissinger’ in, geçen lerde, biri Wall Street Journal’da (29/08/14) biri de Sunday Times’da (31/08) iki denemesi yayımlandı. Kissinger’ın ilk denemesi, “Modern dönemi belirleyen düzen konsepti kriz içinde” saptamasını oluşturuyor. İkinci denemesi bu parçalanmanın Orta Afrika’dan Ortadoğu’da, İslam dünyasında sergilediği dinamikler üzerinde duruyor. Kissinger kaygılanmakta haklı: Avrupa’nın doğusunda, Ukrayna’da, Batı ile Rusya arasında genel bir savaşa dönüşme potansiyelleri taşıyan bir iç savaş yaşanıyor. NATO, Rusya’ya daha hızlı cevap verecek biçimde yeniden yapılanmaya çalışıyor. Uzakdoğu’da Çin, askeri yapısını, teknolojisini modernleştiriyor, kapasitesini arttırıyor, Japonya ile arasındaki ilişkiler hızla bozulurken çevresinde giderek artan bir güvensizlik ortamı yaratıyor. Hindistan, Çin’e karşı bir dengeleme girişimi olarak Japonya ile ilişkilerini yoğunlaştırıyor. Bu sırada, Suriye iç savaşında, rejimin devrilme olasılığı ortadan kalkarken Suriye ve Irak toprakları üzerinde radikal İslamcı bir grup halifelik ilan etti. Gazze’de 50 gün süren kanlı, yıkıcı bir savaş yaşandı, statüko değişmeden kaldı. Libya yeniden kanlı çatışmaların basıncıyla dağılıyor. Nijerya’da, Somali’de, Mali’de, Yemen’de Boko Haram, El Şebab, Kuzey Afrika ve Magrib El Kaidesi isimli gruplar terör estiriyor; enerji, su, gıda güvenliği bağlamında stratejik öneme sahip devletleri dağılma noktasına doğru itiyor. Afganistan’da göstermelik parlamenter sistem bile ayakta duramıyor. Pakistan, egemen sınıfının farklı fraksiyonları arasındaki çatışmanın basıncıyla dağılmaaskeri darbe ikilemine doğru gidiyor. Kısa sürmüş bir düzen dönemi Kissinger, 1948’den 20. yüzyılın sonuna kadar, dünya tarihinde belki de ilk kez, kısa süreli de olsa bir küresel düzen dönemi yaşandı diyor. Bu düzen Amerikan idealizmine ve Avrupa kaynaklı devlet, güçler dengesi kavramlarına dayanıyormuş. Ancak dünyanın geniş bir bölgesi, Batı’nın serbest piyasa, liberal demokrasinin yayılmasına dayanan düzen kavramını paylaşmaktan ziyade, bu düzene boyun eğmiş. “Bu uyumsuzluk giderek daha fazla kendini göstermeye başladı” diyor Kissinger ve “Batı tarafından ilan edilen ve kurulan düzenin şimdi bir dönüm noktasında olduğunu” iddia ediyor. Düzenin bu dönüm noktasına gelmiş olmasının arkasında, kısaca şu etkenler olduğunu düşünüyor Kissinger: Birincisi uluslararası, yaşamın ana biçimsel birimi olan devlet yapısı çok çeşitli basınçlar karşısında zorlanıyor. Avrupa Birliği egemenlik biçimini değişmeye zorlarken Ortadoğu’da Afrika’da devletler dağılıyor, yönetilemeyen alanlar oluşuyor. İkincisi, uluslararası ekonominin koşullarıyla, ulusal yapılar arasındaki uyumsuzluk bu soruna katkıda bulunuyor. Küreselleşme uzun süreli istikrarlı büyüme sağladı ama birbirini izleyen mali krizler getirdi. Küreselleşmeden yararlanamayanlar, 200710 mali krizinden sonra şimdi, küresel ekonomik sistemin işleyiş ‘Eski Düzen’in Krizi ve Yeni Model Savaşlar kurallarını yadsıyan en azından engelleyen önlemler öneriyorlar. Üçüncüsü, büyük güçlerin kritik sorunları görüşmelerine, pazarlık, hatta işbirliği yapmalarına, olanak verecek kurumların yokluğu, krizini yaşayan düzenin bir başka zaafını oluşturuyor. Kissinger, bu kurumların eksikliğinin, büyük güçler arasında büyük bir savaştan daha çok nüfuz alanları oluşmasına, bu alanların sınırlarının kesiştiği bölgelerde birbirinin gücünü test eden, bölgesel gruplaşmalara yol açacağını düşünüyor. Kissinger’ın birinci denemesi, Batı merkezli bir resim sunarken ikincisi, “ulus devlet” sisteminin dağılarak yerini aşiret ya da etnikdini mezhep temelli yapılara bırakmaya başlamasının, Müslüman dünyasında yarattığı kaos üzerinde düşünüyor. Bu İÇ HATLARDA ARTIŞ YÜZDE 11 8 ayda 110 milyon yolcu geçti Ekonomi Servisi Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğü verilerine göre Türkiye geneli havalimanlarından ağustos ayında hizmet alan yolcu sayısı 19 milyonu, 8 aylık dönemdeki toplam yolcu sayısı ise 110 milyonu geçti. DHMİ’den yapılan açıklamaya göre 2014 yılı Ağustos ayında havalimanları toplam uçak trafiği; geçen yılın ağustos ayına göre, iç hatlarda yüzde 10.8 artışla 74 bin 55, dış hatlarda yüzde 9 artışla 69 bin 7 olmak üzere toplamda yüzde 9.9 artışla 143 bin 62 oldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle