08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 EYLÜL 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 ‘CHP Ölümlerden tabanı ders verdi’ sonra yasa Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun listesini delerek parti meclisine girmeyi başaran Fikri Sağlar, gücü ele geçirerek tek adamlığa kalkanların saf dışı kaldığını söyledi Ahmet Davutoğlu, 10 işçinin yaşamını yitirdiği asansör faciasının Bakanlar Kurulu’nda görüşüleceğini açıkladı AYŞE SAYIN ANKARA CHP’nin 18. Olağanüstü Kurultayı’nın ilginç sonuçlarından birisi de eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar’ın, ikinci kez Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun listesini delerek PM’ye girmesi oldu. 34. Olağan Kurultay’da da Kılıçdaroğlu’nun listesini delen Sağlar, dün yeniden PM üyeliğine seçilirken, çıkan sonucu “CHP tabanı ders verdi. Gücü eline geçirdiğini zannedenler saf dışı kaldı” sözleriyle özetledi. Kılıçdaroğlu, bir önceki kurultayda listeyi delen Denizli Milletvekili İlhan Cihaner ile yine geçen kurultayda 100 kişilik anahtar listede yer verdiği Ercan Karakaş’ı listesine alırken, sol kanadın desteklediği Sağlar’ı liste dışında bırakmıştı. Sol kanat ve genel başkan adayı Muharrem İnce’nin listesinden aday gösterilen ve PM’ye 448 oy alarak birçok MYK üyesini geride bırakarak 22. sıradan giren Sağlar, CHP örgütünün “sol ve çalışkan, aynı zamanda özgürce düşünen ve düşündüğünü oyuyla ortaya koyan bir örgüt” olduğunu belirterek, son kurultaydan çıkan sonucun bunu ortaya koyduğunu söyledi. “Örgütü heyecanlandırırsa bekaroğlu: Çarşaf liste demokrasi göstergesi CHP kurultayının en yeni ve sürpriz isimlerinden Mehmet Bekaroğlu, Kılıçdaroğlu’nun Bilim Yönetim Kültür Platformu’ndan (BYKP) 60 kişilik PM’ye seçtirmesinin ardından ilk değerlendirmesini Cumhuriyet’e yaptı. Bekaroğlu, Kılıçdaroğlu’nun listede “çizilmeye karşı kendisini korumaya aldığı” yolundaki yaklaşımlarla ilgili olarak, “Ben sayın genel başkanın davetiyle iki gün önce CHP’li oldum. Ben PM üyeliği için kurultay delegelerinin iradesine kendimi teslim ederek başvuruda bulundum. Ancak Genel Başkan bu listeden aday olup PM’ye girmemi uygun gördü. Normaldir. Önemli olan burada CHP’ye ne katkı yapacağımızdır” dedi. Bekaroğlu, Kılıçdaroğlu’nun her şeye karşın çarşaf liste tercih etmesini çok önemli bulduğunu belirtirken, “Kimileri bunu parti içi kavga gibi görmek, göstermek isteyebilir. Ama bu bir demokrasi göstergesidir. Yani en demokratik yarışa izin veriyorsunuz. Türkiye’nin buna ihtiyacı var. Bu iyi bir şey” dedi. KONYA (Cumhuriyet) Başbakan Ahmet Davutoğlu, İstanbul Mecidiyeköy’deki bir rezidansın 32. katından düşen asansörde 10 işçinin ölümüyle ilgili yazılı bir açıklama yaptı. Ölenlere rahmet dileyen, ailelere taziye dileklerini ileten Davutoğlu, İçişleri Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın olayla ilgili çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti facianın Davutoğlu Bakanlar Kurulu’nun en önemli maddesini oluşturacağını belirterek şunları kaydetti: “Bu olayın tek başına açıklığa kavuşturulması için her türlü araştırma, soruşturma ve inceleme yapılacak. Bu konuda bakanımızdan da brifing alacağım. İkinci boyutu ise iş güvenliği konusunda bu olayında ötesinde genel ola rak alınması gereken tedbirleri ele alacağız. 2012 Haziran ayında son derece sınırlı ve kapsamlı bir iş güvenliği yasası çıkardık. Bu yasada aksayan yönler varsa, eğer bu olay aksayan yönler ile ilgili işaret sunarsa, bu konuda da gerekli yasal tedbiri alırız. Eğer yasada bütün hususlar göz önüne alınıp ortaya konulmuş ve buna rağmen bu olaylar olmuşsa buradaki idari ya da adli tedbir almak gerekiyorsa bunları alacağız. Onlar alın teriyle emekleriyle helal rızık için çalışıyorlardı. Bunlar bu yönleriyle bizim için bir şehittir”. İLO sözleşmesinde sağlanan koşullar için her türlü tedbiri alacaklarını söyleyen Davutoğlu, “Emek en kutsal değerdir” ifadesini kullandı. nız, ideolojisine uygun proje ve çözüm önerilerini ortaya koyarsanız, örgütümüz bizi iktidara taşır” diyen Sağlar, bundan parti yönetiminin ders çıkarması gerektiğini ifade etti. Sağlar şu görüşleri dile getirdi: “CHP’nin programına, tüzüğüne, sosyal demokrasinin ilkelerine uyarak mücadele eden bir insanım. Yıllardır siyaseti nefer olarak görev yapıyorum. Ama partide gücü eline geçirmiş olduğunu zannedenlere, teker teker partinin tabanı tarafından ders veriliyor. ‘Gücü gele geçirdim’ deyip, ‘herşe yi yaparım’ diyenler teker teker saf dışı kalıyor. Bu tehlikeli dönemde insanları güvenliğini sağlanması, yapılan yanlışlara, ‘tek adam’ dönemine karşı çıkabilmesi, toplumsal muhalefetin sokaklarda önderliğini yapabilmesi, CHP’ye kalıyor. CHP bunun farkında olursa büyür.” CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun anahtar listesinde olmasına karşın PM’ye giremeyen Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak, çıkan sonu İhsanoğlu faturası cu, “Ekmeleddin İhsanoğlu faturası bana kesildi” sözleriyle değerlendirdi. Genel Başkan Yardımcısı Emel Yıldırım’la birlikte liste dışında kalan iki isimden birisi olan Toprak, İhsanoğlu projesinin başındaki isim olarak kendisini görüldüğünün anlaşıldığını söyledi. Delegenin iradesine saygı duyduğunu ve bundan sonra da parti için çalışmaya devam edeceğini belirten Toprak, “Ben buna saygı duyarım. Siyasette bazen bedel ödemek gerekir. Haklılığınız ortaya çıkana kadar ödersiniz. Hiç alınmamak lazım” dedi. CHP lideri, iş cinayetlerine karşı önlem alınması ve denetimler konusunda girişimde bulunacaklarını söyledi Kılıçdaroğlu: Hesap soracağız ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iş kazalarının kaza olmaktan çıkarak “iş cinayetlerine” dönüştüğünü belirtti. İhmallerin, sorumsuzlukların, dikkatsizliklerin ve denetimsizliklerin her gün yeni can kayıplarına neden olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu şunları kaydetti: “CHP olarak ‘iş kazaları’ adı altında dikkatlerden kaçırılmak istenen iş cinayetleriyle ilgili olarak başta TBMM olmak üzere her platformda hem hesap soracağız hem de iş kazalarının önlenmesi için bir dizi önlem alınması, denetimlerin kâğıt üzerinde yapılan denetimler olmaktan çıkarılmasını sağlamak için girişimlerde bulunacağız. Yüreğimizi yakan, evlere, ailelerin yüreklerine ateş düşüren bu iş cinayetinde hayatını kaybeden Tahir Kara, Hıdır Ali Genç, İsmail Sarıtaş, Bilal Bal, Cengiz Tatoğlu, Murat Usta, Menderes Meşe, Vahdet Biçer, Ferdi Kara ve Cengiz Bilgi adındaki işçilerimize rahmet, aileleriyle yakınlarına ve işçi arkadaşlarına da başsağlığı diliyorum.” CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin Başbakan Ahmet Davutoğlu’na tepki gösterdi. Son 8 ayda iş kazalarında yaşamını yitirenlerin sayısının 1150’ye yükseldiğine işaret eden Tekin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da 2008’de Zeyntinburnu’nda 24 kişinin yaşamını yitirdiği kaza sonrasında da tıpkı Davutoğlu gibi “İş yasasını gözden geçireceğiz” açıklaması yaptığını anımsattı. HSYK’nin yarısı yeniden aday olurken başvurular için tanınan süre yarın doluyor 8 üye yeniden aday ALİCAN ULUDAĞ İbrahim Okur Nesibe Özer ANKARA 12 Ekim’de yapılacak HSYK üye seçimi kapsamında adaylık başvuruları için tanınan süre yarın doluyor. Şu ana kadar 50’nin üzerinde isim adaylığını açıklarken mevcut HSYK’nin 8 üyesi de yeniden adaylık yarışına girecek. 22 asıl, 12 yedek üyeden oluşan HSYK’de Adalet Bakanı ile müsteşarı, kurulun tabii üyesi olarak görev yapıyor. 4 asıl üye Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Kurulun geri kalan üyeleri ise seçimle belirleniyor. Bu kapsamda Yargıtay Genel Kurulu u 12 Ekim’de yapılacak HSYK üyeliği adaylıkları için adli yargı ile yüksek yargıdaki seçim takviminde sona yaklaşılırken, 22 asıl, 12 yedek üyeden oluşan HSYK’de şu ana kadar 50’nin üzerinde isim adaylığını açıkladı, mevcut HSYK’nin 8 üyesi de yeniden adaylık yarışına giriyor. 2 asıl, 2 yedek; Danıştay 2 asıl, 2 yedek Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulu ise 1 asıl ve 1 yedek üye seçiyor. 7 asıl 4 yedek ise adli yargıdan, 3 asıl, 2 yedek üye ise adli yargı tarafından seçimle atanıyor. ler kazanmış, kurula 5 üye sokmuştu. Ancak geri kalan üyelikleri ise cemaat/hükümet listesi almış ve çoğunluğa ulaşmıştı. 12 Ekim’de yapılacak HSYK üyeliği adaylıkları için adli yargı ile yüksek yargıdaki seçim takviminde sona yaklaşıldı. 9 Eylül’de adaylık başvuruları sona eriyor. Şu ana kadar yaklaşık 50 kişi adli yargıda HSYK adayı oldu. Adaylığını açıklayanlar arasında mev 2010 anayasa değişikliği sonrası yapılan seçimin yüksek yargı ayağını sosyal demokrat üye yarın Başvurular sona eriyor cut kurulun bazı üyeleri de yer aldı. HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur, adli yargıda; üyeler Ziya Özcan, Ahmet Karayiğit, Zeynep Nilgün Hacımahmutoğlu ise yüksek yargıda “bağımsız” adaylar oldu. 2. Daire Başkanı Nesibe Özer ile 1. Daire üyesi Teoman Gökçe, Ahmet Berberoğlu cemaat listesinden seçime girerken Halil Koç ise hükümete yakın Yargıda Birlik Platformu’nun adayı oldu. Mevcut HSYK, 2010 referandumu sonrasında yargıda oluşan vesayetin sorumlusu olarak hem hükümet hem de hükümete karşı kesimlerce eleştiriliyor. Grevdeki işçilerle kavga 67 Eylül utancının 59. yıldönümü de geride kaldı. Yüzleşilmeden, sahici bir hesaplaşma yapılmadan. Tıpkı 1915 ile de yüzleşilmediği, sahici bir hesaplaşmaya yanaşılmadığı gibi. 67 Eylül’ü tekil bir olay gibi kavramaya yatkın olanlar az değil. “Kıbrıs sorunu yüzünden milli hisleri kabarmış vatandaşların çığrından çıkan eylemleri” gibi ayıp sınırında dolanan değerlendirmeleri bugün bile yapanlar var. Neydi 67 Eylül? Uzun ve ayrıntılı bir açıklama yerine 67 Eylül 1955’te Seferberlik Tetkik Kurulu’nda görevli olan, 19881990 yılları arasında MGK Genel Sekreterliği yapan General Sabri Yirmibeşoğlu’nun ünlü cümlesini aktaracağım: “67 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı.” (Bilmeyenler için: Halk arasında Kontrgerilla, Gladio gibi terimlerle anılan, sivil bağlantıları da olan askeri kurum, ilk olarak Seferberlik Tetkik Dairesi adıyla kuruldu. Daha sonra Özel Harp Dairesi adını aldı, 1992’den beri de Özel Kuvvetler Komutanlığı olarak varlığını sürdürüyor.) General Yirmibeşoğlu’nun sözleri (itirafı) ek bir açıklamaya gerek bırakmayacak kadar net: 67 Eylül bir devlet operasyonuydu. Öyle “milli hisleri kabarıvermiş” bazı vatandaşların daha sonra yağmacılığa dönüşen kontrol dışı Anadolu’nun ve İlle de Sermayenin Türkleştirilmesi eylemleri filan değil. Dahası 30 Ocak 1923’te imzalanan “Mübadele Protokolü” uyarınca İstanbul dışında yaşayan bütün Rumlar Yunanistan’a gönderilmiş, yani Anadolu’da Rum kalmamışken 67 Eylül 1955’te İstanbul’un yanı sıra İzmir, Adana, Trabzon, Mardin gibi illerde Yahudilere, Ermenilere ve Süryanilere karşı eylemler düzenlendi. Örneğin Mardin sokaklarında Ermeniler için “Ya Bedros’un karısı, ya Kıbrıs’ın yarısı”, Süryaniler için “Ya Butros’un karısı, ya Kıbrıs’ın yarısı” gibi ırkçı ve nefret suçunun daniskasını oluşturan sloganlar eşliğinde boynuna haç ve çan takılmış bir eşek dolaştırıldı ve kentteki Süryani ve kılıç artığı Ermeni çocuklara o çan sille tokat çaldırıldı… Örnekleri sadece ara başlıklar altında aktarmaya bile yerim yetmez. Meraklısı Ayşe Hür arkadaşımın Radikal’de dün yayınlanan ve linkini verdiğim “kronolojik” yazısına bir göz atsın: http://www.radikal.com.tr/yazarlar/ aysehur/67eylulyagmasinin59 yildonumundecumhuriyetinazinlik raporu1211344... HHH Biliyorum, 67 Eylül olayları üstüne söylenmedik az söz, yazılmadık az değerlendirme kaldı. Ben pek konuşulmayan bir yöne dikkat çekmek istiyorum. 1915’te Ermenilerin “Büyük felaket”, Diayaspora Ermenilerinin “Soykırım”, Türkiye’nin resmi tezinde “tehcir” denen olayda Anadolu’nun kadim kavimlerinden Ermeniler bu topraklardan adeta kazındılar. 1934’ün Haziran sonu, Temmuz başları arasında Trakya’nın hemen her kentinde, kasabasında kışkırtılmış kitleler Yahudilere saldırdı. 15 bin Yahudi apar topar ve tek bir bavulla Türkiye’yi terk etti. Kasım 1942’de kara ünlü Varlık Vergisi yasalaştı. Vergi mükelleflerinin yüzde 87’si gayrimüslimdi. Vergi, Ermeni tüccarlara sermayelerinin yüzde 232’si, Yahudi tüccarlara yüzde 179’u, Rum tüccarlara yüzde 156’sı, MüslümanTürk tüccarlara ise sadece yüzde 4,94’ü oranında uygulandı. (Biliyorsunuz anayasamıza göre bütün yurttaşlar ırk, din, dil farkına bakılmaksızın yasalar önünde eşittir!) 1955’te 67 Eylül yaşandı. Binlerce Rum Türkiye’yi terk etti. 1964’te Kıbrıs ile ilgili gerginlik yaşandı. Savaşın sınırından dönüldü. Ancak 1930’da Atatürk ile Venizelos arasında imzalanan anlaşma tek taraflı olarak iptal edildi ve İstanbul’da yaşayan Yunanistan uyruklu Rumlar bir gecede ve yanlarına sadece tek bir bavul ve 200 lira almalarına izin verilerek sınırdışı edildi. Daha da saymama, irili ufaklı olayları hatırlatmama gerek yok sanırım. HHH Şimdi soralım: 1915’te Anadolu’nun Ermenilerden “temizlenmesi” ile başlayan taa 1974 Kıbrıs çıkartmasına kadar süren sistematik Rum “temizliği” ile varılmak istenen sonuç nedir? Ermeniler, Yahudiler, Rumlar Türkiye’den çekip gitmeye zorlandılar, onlar da çekip gittiler. Peki onların mülkleri ne oldu? Tarlaları, evleri, işyerleri, sermayeleri ne oldu? Onlarda birlikte çekip gidemeyeceklerine göre birilerinin eline geçti? Peki kimin? “Bugün Türkiye’nin anlı şanlı, saygın sermaye gruplarından bazılarının kökeninde el konmuş Ermeni metrukesi ve ölü fiyatına kapatılan Rum mülkleri var” desem cevap ne olur? Acaba, 18 Eylül 1930’da, (doğup büyüdüğüm) Ödemiş’in Gölcük yaylasında dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un sözleri soruma cevap vermeye yarar mı? Cumhuriyet’in Adalet Bakanı “Benim fikrim, kanaatim şudur ki, bu memleketin kendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmak, köle olmaktır” buyurmuştu da… İstanbul Haber Servisi Beşiktaş Belediyesi’ne bağlı BELTAŞ AŞ’de park, bahçe, temizlik ve bakım işlerinde çalışan, DİSK’e bağlı Genelİş sendikası üyesi grevdeki işçiler ile ağaç dikmeye gelen grup arasında kavga çıktı, biber gazı kullanarak kavgaya müdahale eden polis bir kişiyi gözaltına aldı. Dünya Barış Parkı’nda Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar’ın ilçe halkıyla çiçek dikmesi sırasında pankart açıp eylem yapan grevdeki işçiler ile bir grup arasında tartışma yaşandı. Tartışmanın büyüyerek kavgaya dönüşmesi sonucu parkta bekleyen polis, taraflara biber gazıyla müdahale etti. Birbirine sopalarla saldıran gruplar arasında çıkan kavga sonucu, 1 kişi hafif yaralandı, 1 kişi gözaltına alındı. İşçiler karşı gruptaki kişilerin ilçe halkından olmadığını, kavganın ardından grubun iki servis aracına binerek olay yerinden ayrıldıklarını ifade etti. Kavgadan önce açıklama yapan Hazinedar, “239 işçinin 150’siyle anlaştık. Yasal olarak beni aşan bir durum var. Sadece 5060 işçi kardeşimiz var” dedi. Ankara’ya yürümek isteyen işçiler Van’da gözaltı sayısı 118 oldu VAN (Cumhuriyet) Van’da 23 Ekim ve 9 Kasım 2011’de meydana gelen 7.2 ile 5.6 büyüklüklerindeki 2 depremin ardından İşkur,Toplum Yararına Çalışma Projesi (TYÇP) kapsamında 7 bin 286 kişiyi, Milli Eğitim Müdürlüğü başta olmak üzere çeşitli resmi kurumlarda görevlendirdi. 3 yıldır 9 ay çalışıp, 3 ay boş kalan işçiler, bu yıl 14 Haziran’da işten çıkarıldı. Aylardır Cumhuriyet Caddesi üzerinde bulunan şehir parkında eylem yapan işçiler önceki gün basın açıklaması yaparak Ankara’ya yürümek istedi. Ancak polis işçilere sert müdahale etti. Çıkan olaylarda 9 kişi gözaltına alındı Yaklaşık 3 saat süren gerginliğin ardından olaylar sona ererken, 5 işçi de hafif şekilde yaralandı. İşçiler akşam saatlerinde Van’a 15 kilometre uzaklıktaki Edremit ilçesi karayolları kampı civarında yeniden bir araya geldi. İşçilerin yolu trafiğe kapatması üzerine polis müdahale etti. Yolu kapatan 109 işçi gözaltına alındı. Gözaltı sayısı 118’e çıkarken, işçiler ifadelerinin ardından serbest bırakıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle