23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 EYLÜL 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Basının Prangaları 40 Yıllık Kıyı Yağması Değerli yazar Berin Taşan; geçmişten bugüne yazdığı yazılarını derlediği “Eğip Bükmeden Eğilip Bükülmeden” kitabında yer alan “Kıyı Yağması ve Kamuoyu” adlı yazısını Şubat 1975’te yazmış. Aradan neredeyse 40 yıl geçmiş ama hiçbir şey değişmemiş: “Boğaziçi’nde geziyorum: Bugüne değin kartpostallarda, sinemalarda gördüğüm yerler... Bebek koyunun üstüne konu olmuş çamlar, çiçekler, deniz. Boğaziçi, bu çamlarla var, bu çamlar olursa güzel. Ama şimdi adamın biri her çamın altına beton bir kazık çakmış, numara koymuş. Yani parsellemiş, satılmış buraları. Hatta bazı yerleri kimse girmesin diye dikenli telle çevirmişler. Evet Boğaziçi sırtları kazma, kürek açılıyor. Önce çamları kesiyorlar, sonra büyük makinelerle tepeyi oyup düzlük yapıyorlar. Peşinden beton beş katlı bir yapı. Adam ne yapıp yapmış, beş yüz yıldır devletin olan çamlı tepeyi göz göre göre kitabına uydurup özel mülk edinmiş; beton kazık çakıp parsellemiş.” Dünden bugüne aynı çark dönüyor: Oğlunun vakfına bağış yaptı diye ayrıcalıklı yasa ve karar çıkartıp o güzelim Sevda Tepesi’ni Suudi Kralı’na peşkeş çekenlerin ülkesi burası... Bizde basın rüzgârgülüdür, ta gözeneklerine sinmiş bir gelenek gibidir. Bu görüşe, Prof. Dr. Nilgün Gürkan Pazarcı da “Basında hegemonik etkiler, egemenlik ilişkileri kendini her dönemde bir biçimde duyurmuştur” diyerek katılıyor. Pazarcı’ya göre, basının yine iktidar ve patronaj ilişkileri bağlamında “prangaları” var: “Basın kurumları kendi içinde neredeyse ‘şizofrenik’ diyebileceğimiz bir durumda. İnsan hakları konusunda haber yapan yapabilirlerse çalışanlar, kendi koşullarıyla bu evrenin dışındalar. Kişisel saygınlıklarını içeren taleplerini yaşama geçiremiyorlar. Aşılmamış kalıntıların sıkıntısı, iktidarla ilişkide güncellenmemiş bir tıkanma söz konusu. Kendi deneyimlemediğimiz hayata ilişkin sürekli bir enformasyon bombası altındayız. Yanlı enformasyon, zihniyet yönlendiriciliği üzerine gidiyor. Neleri hatırlayıp neleri unutacağımıza karar veriliyor. Yeni gündemlerle acılar eskitiliyor, Soma örneğinde olduğu gibi unutturuluyor.” Özellikle gençlerin yöneldiği sosyal medya bir kurtuluş olabilir mi? Pazarcı, sosyal medyanın “esareti kıracak bir faktör” olabileceği kanısında: “Sosyal medya, basına kıyasla algı ve tepkileri ortaya çıkaran bir dinamizm taşıyor. Bu nedenle yönlendirici enformasyona kıyasla daha çoğulcu bir yapısı var. Hiyerarşik bir emir komuta zinciri olmadan, kendi kendine örgütlenerek gidiyor. Gezi olaylarını düşünün. Yandaş medyayı bir yana bırakalım, bir yanda ortalık yıkılırken penguenlerle oyalanmak zorunda kalan medya, öte yanda dünyaya görüntü ve mesaj boca eden sosyal medya. Sosyal medya, medyanın bir türevi değil kuşkusuz. Matbaa gibi devrimci bir etkisi var. Medya evrenine paralel, medyaya değmelerin sıkça yaşandığı bir başka evren. Bizim basın geleneğimiz, geç modernleşmenin de bir parçası olarak devletin değişimi paralelinde yönlendirici etkisinin ön plana çıktığı, bu anlamda ideolojik yönü baskın bir gelenek. Ulusal devletin ekonomik ve kültürel düzeyde geri çekilişi ulusal bağları ve kimlikleri de etkiliyor. Bu anlamda da sosyal medya yeni etkilerin, toplumun yaşadığı değişimin, kimliklerin, yerelin daha özgür ortaya çıktığı bir arena. Medya tanımlanmış olandan/yapıya sinmiş ideolojilerin kafesinde giderken sosyal medya öznelerin kendini nasıl konumlandırdığını da ortaya çıkarıyor. Dinamizminin önemli bir yanı da bu…” Yandaşlık, iliştirilmişlik çok sırıtıyor artık... AMATEM YERİNE sülük merkezi Gazi’de ‘sülük’ açılımı İKLİM ÖNGEL Açılım Doğrusu, Din Öğretimi Genel Müdürü Nazif Yılmaz’a çok şey borçluyuz. İmam okullarında Türkçeyi yasaklayarak Arapça konuşulmasını öngörmesi, bir büyük atağın başlangıcı olabilir. Örneğin, yeni Türkiye’nin yeni anayasasına resmi dilin Arapça olduğunu yerleştirebiliriz. Böylece, “Türkçe mi eğitim verilsin, Kürtçe mi?” tartışmasından bir anda kurtulmuş oluruz. Türkiye’nin önü açılır vallahi de billahi... Derin Yarılma CHP kurultayından çıkacak sonucun, “yeni Türkiye”nin “yeni muhalefeti” olacağını savunmuştuk. Öyle de oldu. Kendisini aday gösterenlerin büyük bölümünün bile oy vermediği Kemal Kılıçdaroğlu yeniden genel başkan seçilirken partiye üye ettiği “sonradan CHP’li” liberaller ve sağcıların ağırlıkta olduğu bir PM listesini kurultaya zar zor seçtirebildi. Örgütten CHP’lilerin deyimiyle “kazananın kaybettiği, kaybedenlerin kazandığı” kurultayın en önemli yanı, partinin derin bir yarılma içinde olduğunu kanıtlamasıydı. Fors Madem makam mekânından tutun her şey değişiyor, forsumuz da değişsin. Örneğin, sıfırlamayı simgeleyen çemberin içine oturtulmuş ayakkabı kutusu uygun olabilir. Çemberin çevresine de her biri birer milyonluk olduğu anlaşılan 90 ayrı para tomarı yerleştirmek, zengin gösterir. El âleme forsumuz olur en azından. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Yalnızca Zulüm Değil Sömürü de Var Ben siyasi bir davadan dolayı yatmaktayım ve aslında hapishanelere çok uzak olmadım. Yaşamım boyunca, çokça sürede de içeride idim, yaklaşık yedi sene yattım (87’de çıktım.). Sonra tekrar 1992’den itibaren 2003 yılına kadar bir on bir sene daha yattım. Bu son sürecim de yaklaşık bir beş seneye geliyor. Diyeceğim şu; değişen bizler birşey yok; aksine bu süreç katlana katlana bizler açısından, haklarımız açısından koşullar ağırlaştırılıyor; siz de takip ediyorsunuz. Özellikle şu iki üç seneden beri hapishanelerde tutsakların cenazeleri çıkmaya devam ediyor. Hastalıklarda tedavi imkânı kısıtlanıyor, ölüm sayı büyüyor. Ağustos Ayı Hak İhlalleri 1) En önemli hakkımız olan sohbet hakkı bilinçli olarak gasp edilmeye, engellenmeye devam ediliyor. 168 saat olan bir haftada 6 saat sohbet hakkımız olduğu söyleniyor. Ancak bu da çok görülüp tatil, bayram, hastane, mahkeme sevk vb. gerekçelerle engelleniyor. Haftada 10 saat sohbet hakkını düzenleyen 22.01.2007 tarihli 45/1 genelgesinin üzerinden 7 yıl geçti. Ancak Adalet Bakanlığı hapishane idaresi haftada 10 saat sohbet yaptırılmasıyla ilgili aynı şeyleri söylüyor: “Yer yok, personel yok!” Savcılar, infaz hâkimliğine de 7 yılda bu sorunu çözmediniz deyip yasal işlem yapmıyor ve keyfiyeti onaylıyor! Tecrit işkencesinde ısrar edilmezse sohbet hakkı haftada 10 saat de, o dönem (2007 yılı) Cemil Çiçek ’in söz verdiği gibi 20 saat de uygulanabilir. Hapishanede sohbet için uygun yer çok; atölye salonları var, boş hücreler var, kaldığımız hücreler var. Hafta sonları bile sohbet yaptırılabilir. 2) Emrah Yayla aylar önce boyun fıtığı rahatsızlığından dolayı idareden karşılanması için boyunluk ve yastık talep etmişti. Aylar sonra 07/08/2014 tarihinde “sende var zaten” denilerek talebi karşılanmamıştır. 3) Gökhan Gündüz 14/08/2014 tarihinde hastaneden gözlük reçetesi yazdırdığı halde tam 11 gün sonra 25/08/2014 tarihinde gözlükleri getirilmiştir. 4) 19/08/2014 tarihinde Gökhan Gündüz ve Ercan Güllü revire çıkmak için dilekçe verdikleri halde revir günleri olan salı ve perşembe günleri çıkarılmadılar. 1 hafta sonra çıkarıldılar. 5) İki aydır hücrelere yalnızca 3.5 saat su veriliyor. Günün geri kalan 20.5 saatinde sular kesik! Temel temizlik ihtiyaçlarımızı karşılayamıyoruz. Bu durum çeşitli hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Susuzluk işkencesi sürüyor. Hücrelerde akmayan su idare tarafında akmaktadır. Tutsaklara su yok, gardiyanlara ve idarecilere su var! 6) İçme suyunu kantinden almaya zorlanıyoruz. Temiz ve ucuz su talebimiz karşılanmıyor. Hapishanelerde su bir yandan ceza, bir yandan kâr aracına dönüşüyor. Her hücre aylık 25 TL cüzi su parası vermektedir. Yalnızca zulüm değil, sömürü de var. 7) 07.08.2014 tarihin de Yusuf Kenan Dinçer’e Derya Taşkıran’dan gelen mektupta üstünde bulunan çiçekresim mektup üzerinden sökülmüştür. Sorduğumuzda “bilmiyoruz”, cevabı verilmiş ve gizlenmiştir. 8) Duygu Kara’nın ailesi için yaptığı el ürünleri 1522 Temmuz 2014 tarihli dilekçesine rağmen 22.07.2014 tarihinde görüşüne gelen ziyaretçisine verilmemiştir. 1 ay sonra ürünlerin verilmediği tesadüfen fark edildi. 9) Disiplin cezaları aralıksız uygulanmaya devam ediliyor. Tutsaklar aylar yıllar var disiplin cezaları ile telefonmektup, ziyaret haklarını kullanamıyor. 10) Hukuksuzluk ve zu lüm savcılık, savcılar, infaz hâkimliği ve ilgili diğer mahkemelerle yasallaştırılmaya, meşrulaştırılmaya devam ediyor. Savcılığa, mahkemelere yaptığımız tüm başvurular aleyhimize sonuçlanıyor!.. 11) Hem yeterli yemek verilmiyor hem de kantinde malzemeler çok pahalı satılıyor. Zorunluluğumuz, tutsaklığımız istismar ediliyor. Kantinden fahiş fiyatla malzeme almak zorunda kalıyoruz. Ekmekler sessizce 450 grama düşürülmüştür. Kantinde satılan sebzemeyve fiyatları piyasanın çok üstündedir. 12) Yasada, yönetmelikte olmasına rağmen idare, hapishane temizliği için temizlik malzemesi dağıtmıyor. Kantinden temizlik malzemesi alınması dayatılıyor. Yusuf Kenan Dinçer F Tipi Hapishane L 26 Kırıkkale ANKARA Bonzai vakalarının arttığı ve hemen her gün bir gencin uyuşturucudan yaşamını yitirdiği haberleri gündemden düşmezken Türkiye’nin dört bir yanından gelen bağımlıları tedavi eden Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezi’ni (AMATEM) başka bir yer göstermeksizin kapatan Gazi Üniversitesi; aralarında sülük, hacamat gibi tıp çevrelerinin tartıştığı tedavi yöntemlerinin de bulunduğu Akupunktur ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi açıyor. Merkezde kırk beşten fazla geleneksel tıp yöntemlerinin etkileri ortaya konacak ve uygulama yapılacak. Merkez, isteyen doktor ve sağlık çalışanına paralı olarak akupunktur eğitim kursları açacak. Merkez, gerektiğinde üniversitenin tıbbi laboratuvar, görüntüleme yöntemleri, bilgi işlem, basımevi, ulaşım, atölyeler, toplantı salonları gibi imkânlarından yararlanacak. Gazi Üniversitesi Rektörlüğü geçen ay çok tartışılacak bir karara imza atarak, 29 yıldır alkol ve uyuşturucu bağımlılarına hizmet veren AMATEM’i kapattı. Rektörlük alınan kararın gerekçesini, 27 yataklı merkez binanın ön tarafında meydana gelen çöküntü ve can güvenliği riski olarak gösterdi. AMATEM’i geçen ay kapatan üniversite, rektörlüğe bağlı Gazi Üniversitesi Akupunktur ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama Merkezi açacak. Üniversite, merkezin açılmasına ilişkin yönetmeliğinin faaliyet alanları bölümünde, “Akupunktur, fitoterapi, biyoenerji, ozonterapi, hirudoterapi, nöralterapi, manuel terapi, hipnoterapi, rekleksoloji, kupa terapi, hacamat gibi kırk beşten fazla tamamlayıcı tıp yöntemlerinin etkilerini, etki mekanizmalarını, optimal etki sürelerini ve diğer yönlerini ortaya koymak için bilimsel araştırmalar planlamak ve uygulamak, yurtiçi ve yurtdışı araştırma projelerine katkıda bulunmak” ifadeleri dikkat çekiyor. Gazi Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Sinan Sözen, yönetim kurulu üyelerinin fakülteden seçilmesine karşın merkezin tamamen rektörlüğe bağlı olduğunu söyledi. Sözen, “Burada aktif tedavi yapılacak ve bunun tıbba bağlı olmaması önemli bir sorun. Bu bir çift başlılık” dedi. Merkezin açılış kararının tıp fakültesi yönetimi tarafından verilmesi gerektiğini dile getiren Sözen, “Bu da merkezin akademik olmadığını gösteriyor. Burayla ilgili bir kadrolaşma yaşanabilir. Tamamlayıcı tıpla ilgili bir altyapısı olmayan bir üniversitenin böyle bir merkeze yönelmesinin kadrolaşma, başka yerlere para aktarma gibi nedenleri olabilir” uyarısında bulundu. Tedavide çift başlılık HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ İspanya 1 Çingenele 2 rinin müziği ve dansı. 2/ 3 Kişide ayın 4 etkisiyle or 5 taya çıktı6 ğı düşünülen psikolo 7 jik rahatsız 8 lık... Ver9 me, ödeme. 3/ Motorlu 1 2 3 4 5 6 7 8 9 taşıtlarda direk 1 K O Z M O L O J İ siyon ile tekerlek 2 U M A R EME K arasındaki bağ 3 L A T A V E L E lantıyı sağlayan 4 A C P R A G mil... Çapraz çu5 K A B A N A A Ş buklarla yapılan 6 E R A T F A ve pencerelere K A P takılan siper. 4/ 7 S A R İ N P E R U Kurnaz, tecrübe 8 O V İ T li... Denizli’nin 9 F E L E K İ Y A T bir ilçesi. 5/ Yarı, yarım. 6/ Bir meslekte kıdemce başta gelen kimse... Bir nota. 7/ Önü hendekli siper...Yüz metrekare tutarında yüzey ölçüsü birimi... Taşlık yer, çıplak dağ tepesi. 8/ Kıbrıs’ta bir kent. 9/ Lantan elementinin simgesi... Zehirsiz ve büyük bir yılan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Fransa’nın Provence bölgesine özgü, el ele tutuşarak oynanan bir dans. 2/ Fransa’da bir kent... Asya ile Avrupa’yı ayıran dağ sırası. 3/ Kazakistan’ın başkenti... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 4/ Anadolu halklarının en eski ana tanrıçası... Sarımtırak renkte ve zehirli bir böcek. 5/ Bir işi yaptırabilme gücü... Çölde, uzaktan su gibi görünen ışık yanılsaması. 6/ Bir yere çok sayıda kişinin beklenmedik gelişi... İlgi eki. 7/ Bir insanın yaşamasına yetecek kadar azık... İki derenin ya da iki yolun birleştiği yer. 8/ Yolcu evi... Fas’ın plaka imi. 9/ Güçlü ve beyaz bir ışık vererek yanan hidrokarbonlu gaz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle