23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 EYLÜL 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel bugün bölge turu kapsamında Ankara’ya geliyor. Ziyaret, bir yılı aşkın bir süredir ABD’den Türkiye’ye yapılan üst düzey ilk resmi ziyaret olma özelliğini de taşıyor. Türkiye’de son bir buçuk yılda art arda yaşanan Gezi Parkı protestoları, 17 Aralık yolsuzluk soruşturmaları, yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle birkaç kez ertelenen ziyaretin ağırlıklı gündemi IŞİD tehdidi. İkinci öncelikli konu ise Ukrayna krizi. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı döneminin ilk ziyaretçisinin Pentagon’dan gelmesi ve ziyaretin içeriği bir süredir “buzdolabında” tutulan TürkAmerikan ilişkilerinin bundan sonraki seyrini merak edenler açısından önemli ipuçları taşıyor. Aslında ABD yönetimi, ilişkilerin yeni dönemdeki (Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı) seyri konusunda en belirgin işareti geçen hafta Galler’de yapılan NATO zirvesinde verdi. Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı görevine seçilmesinin ardından ABD Başkanı Barack Obama ile ilk yüz yüze görüşmesini orada gerçekleştirdi. ObamaErdoğan görüşmesinin ayrıntılarını arkadaşımız Duygu Güvenç’in Newport’tan geçtiği ayrıntılı haber ve analizlerden takip ettik. Hem Duygu’nun haberlerinde hem de Beyaz Saray’ın internet sitesinde görüşmeye ilişkin yer alan iki metinde dikkat çekici noktalar var. Öncelikle ObamaErdoğan görüşmesinin başında liderlerin basına yaptığı açıklamalara bakalım: Obama’nın ifadeleri, AnkaraWashington ilişkisini “NATO müttefikliğinden ibaret bir ilişki” olarak gördüğü algısı yaratıyor. Söze doğrudan Erdoğan’ın “NATO Amerikan Savunma Bakanı Hagel Ankara’da dil konusunda da yeni bir anlayış beklentisini bu övgünün arkasında dile getirdiği ileri sürülmüştü. Tüm bu açıklamalar neyi gösteriyor? TürkAmerikan ilişkilerinin ana ekseninin, yeniden 60’lardan 90’lara kadar egemen olan “askeri” boyutta ilerlemekte olduğunu. Obama iktidara geldiğinde, Türk demokrasisini İslam ülkelerine örnek olarak görmüş ve Erdoğan ile çok az sayıda dünya lideriyle kurduğu özel bir dostluk ilişkisi içine girmişti. Arap Baharı ile güçlenen bu ilişki, Erdoğan ve AKP hükümetlerinin iç ve dış politikada farklı arayışlar içine girmesiyle düşüşe geçti. Dışta Suriye, Mısır ve Irak’ta uygulanan mezhepçi politikalar, içte ise Gezi Parkı protestolarına polisin orantısız şiddetle karşılık vermesi ve ABD Büyükelçisi’nin komploculukla suçlanması Amerikan yönetimindeki “Erdoğan” algısını yerle bir etti. Araları açılan iki lider uzun süre hiç görüşmediler. Ta ki Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilene dek. Görünen o ki, ErdoğanObama ilişkisi hiçbir zaman eskisi gibi olmayacak. “Model ortaklık” ilişkisine dönülmeyecek. Liderler arası ziyaretler seyrekleşecek. Uluslararası zirvelerde bir araya gelmekle yetinilecek. Washington ile Ankara arasında ağırlığını güvenlik meselelerinin oluşturduğu “konu” bazlı görüşmeler gerçekleşecek. Nitekim yeni dönemin ilk ziyaretçisi bugün Pentagon’dan geliyor. ABD Savunma Bakanı Hagel ile gündem Irak’taki IŞİD tehdidi. Washington, Türkiye’den kurulacak uluslararası koalisyona aktif katılım bekliyor. Tıpkı eski günlerde olduğu gibi... GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ‘Erdoğan’ algısı değişti n Baştarafı 1. Sayfada ... sorumlu bakanlıktan AKP sözcülüğüne geçen Beşir Atalay’ın son 2 ay içinde yaptığı açıklamaların özeti şu: Çok yol alındı ama yolun neresine gelindiği belli değil! Atalay’a göre son çözüm sürecinin başlangıcı 2012’ye dayanıyor. Yani 2 yıllık bir mazisi var. Önceki çözüm süreçleri de tıpkı sonuncusu gibi büyük umutlarla başlamıştı, ancak düğüm süreci haline gelmişti. Hükümetin bu konudaki icraat anlayışı şu; çok süslü sözlerle kalıcı barışın çok yakın olduğunu ifade eden bir algı kampanyası başlat, tavsayana kadar sürdür... İnandırıcılık bitince, unuttur, sonra bir daha başlat! Her seferinde de “bu kez farklı” deniyor. Devamı daha ateşli geliyor: “Çözüme hiç bu kadar yakın olmamıştık... Bütün tarafların barışı böylesine istekli haykırdığı bir dönem yoktu... Çok yakında çok iyi şeyler olacak...” Bugünkü tablo için de başta Atalay olmak üzere hükümetin konuyla ilgili bakan ve bürokratlarının ağzından bunları duyuyoruz. HHH Bu kez öncekilerden farklı olan hükümetin elinde çözüme ilişkin bir yetki yasasının olması. Bunu gerçek, kalıcı bir barış için nasıl kullanacağı ise meçhul. Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde çıkan yasa oy tasasını da içinde barındırıyordu. Verilen hava da yukarıda özetlediğimiz gibi bu kez her şeyin çok farklı olacağına ilişkindi. Ancak Atalay’ın ağzından yapılan son açıklamalar çözümden çok şey bekleyenlerin yakında büyük bir hayal kırıklığıyla karşılaşacağını gösteriyor. Zira Atalay’a göre iş olgunlaşıyor! Bu olgunlaşmanın tamamlanması için de başta Kandil olmak üzere tüm taraflarla görüşmek gerek. Buna Atalay’ın diliyle Avrupa’daki temsilciler dahil. Eğer bir konuyu hemen çözülecekmiş havası verip çözümsüz kılmak istiyorsanız, taraflarını artıracaksınız. Karşınızda birden fazla taraf oldu mu, ipler sizin elinizde demektir. Birinin getirdiği önerinin üzerine ötekini koyarsınız, bir öneri olgunlaşıyorsa masanın yan tarafındakine sulandırtırsınız... Sonra da işin içinden, “Çözümü istemeyen biz değiliz, onlar. Çözümsüzlükten beslenenler çözümü baltalıyor” der işin içinde çıkarsınız. HHH İç barışı konu aldığımız yazılarda ortak paydayı, “en kötü barış en iyi savaştan daha iyidir” yaklaşımı oluşturuyor. Bu kez de aynı düşüncedeyiz. Ancak tıpkı öncekiler gibi bu kez de gerçekten iç barışa değil, 2015 genel seçimlerine endeksli bir gidiş görüyoruz. AKP’nin hesabı 2015 Haziranı’nda anayasaya hükmedecek bir çoğunluğa ulaşmak. Bunu sağlayabilecek olasılıklardan biri şu: HDP, adının açılımına gönderme yapmak gerekirse sadece Hakkâri Diyarbakır Partisi olmak istemiyor. Tüm Türkiye’den oy alıp barajı geçmek istiyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde bunun olabileceğini hissetti. 2015 seçimlerine, daha önce yaptığı gibi bağımsız adaylarla değil de bu beklentiyle parti olarak girerse, kıl payı barajın altında kalırsa, bugünkü siyasi iklime göre AKP’nin alacağı milletvekili sayısı ortalama 3540 artar. Bu da anayasayı değiştirme ya da referanduma götürme rakamına ulaşılmasını sağlayabilir. Yeniden altını çizelim; muhalefet bugünkü algıyı değiştiremezse olacak budur. Böyle bir durumda HDP’nin siyasal pazarlık gücü azalacağı için bunun dışındaki güçlerin öne çıkması olasıdır. İşte o gün başlatılacak yeni bir çözüm süreci kalmaz. Bilgisayarımızdan yel alsın, çözülme süreci başlar! ‘Ortak’ Değil Sadece ‘Müttefik’ içindeki önemli liderlerden biri olduğu” vurgusuyla başlıyor. Ardından “NATO’nun güney kanadındaki bazı tehditlerle baş edilmesinde Erdoğan’ın görüşlerinin çok kritik öneme sahip olduğunu” belirtiyor. Sonra da görüşmenin gündemini açıklıyor: Ülkelerimizi tehdit eden, IŞİD tehdidi. İki ülke askeri ve istihbarat makamları arasında IŞİD’e katılan “yabancı cihatçılara” karşı mücadelede yürütülen işbirliğini övüyor ancak daha yapılması gereken çok iş olduğunun da altını çiziyor. Açıklamanın son bölümünde de Suriye’de yaşanan çatışma nedeniyle Türkiye’nin omzuna yüklenen insani yardım sorumluluğuna sempatisini belirtmekle yetiniyor. Obama’nın bu sözlerine karşılık, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vurguları dikkat çekici. Erdoğan iki ülke arasında “model ortaklık” ilişkisi olduğunu ve bu ortaklığın iki ülkeyi pek çok alanda birbirine yakınlaştırdığını anlatıyor. Birlikteliğin askeri plandaki çerçevesini NATO’nun oluşturduğunu belirten Erdoğan, “Siyasi, ekonomik, kültürel ve ticari alanda da çok önemli işbirliğimiz var” diye ekleme ihtiyacı hissediyor. Bir de tabii görüşme sonrası Beyaz Saray’dan yapılan kısa açıklamaya bakmak gerek. O açıklamada da görüşmenin gündeminin IŞİD olduğu çok belli. “İki lider IŞİD’e ve Irak ile Suriye’deki vahşi aşırıcılığa karşı en iyi nasıl mücadele edilmesi gerektiği ve savaş alanına yabancı savaşçıların giriş çıkışının engellenmesi için güçlendirilmiş önlemlere duyulan ihtiyaç konusunda görüş alışverişinde bulundular.” Tabii bir de sürprizi var o açıklamanın. İki liderin “hoşgörülü ve kapsayıcı toplum inşasının önemini” ve “antisemitizm ile mücadelenin önemini” görüştükleri belirtiliyor. İlk ziyaretçi Pentagon’dan Obama 12 Ağustos’ta neyi övdü? Aslında son bölüm, Obama’nın 12 Ağustos’ta Erdoğan’ı telefonla kutlarken dile getirdiği bir konu. O görüşmeye ilişkin iki başkentten yapılan açıklamada Obama’nın Erdoğan’ın seçimi kazandığı gece AKP Genel Merkezi’nin balkonundan yaptığı konuşmayı “övdüğü” belirtilmiş, ayrıntı verilmemişti. O günlerde konuştuğumuz diplomatlar, bu “övgünün” arkasında, Erdoğan’ın konuşmasındaki “77 milyonu kucaklayan cumhurbaşkanı olacağım. Yeni bir toplumsal uzlaşma anlayışı ile kırgınlıkları geride bırakalım” gibi sözlerinin yattığını anlatmışlardı. Obama’nın bu çerçevede, Türkiye’nin yeni Cumhurbaşkanı’ndan, İsrail’e ve Türkiye’de yaşayan gayrimüslim azınlıklara karşı kullandığı Erdoğan hâlâ ‘ortak’ sanıyor Yeni bir ilişki modeli Artık sadece ‘NATO müttefiki’ Antisemitizm sürprizi Tuncel’den TwItter bombaları ‘Kafanızı Roboski’de gerilim Roboski köyünde, kaçakçılık yapan bir grubu gözaltına almak isteyen askerlerle köylüler karşı karşıya geldi. Tepkiler üzerine asker geri çekilmek zorunda kaldı MAHMUT ORAL kopartırım’ Haber Merkezi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayeti davası sanığı ve kilit ismi, tahliye edilen eski polis muhbiri Erhan Tuncel, Twitter’dan ilginç açıklamalarda bulundu. Uyuşturucuya karşı düzenlediği etkinlikler ve Dink cinayetiyle ilgili dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gönderdiği sırada polis kaynaklı tehditler aldığını söyleyen Tuncel, tehdit edenlere “Kafanızı kopartırım” dedi. “Türkiye’de iki darbeyi, bir ekonomik krizi engellediğini” iddia eden Tuncel, MİTEmniyetJandarma’nın kullandığı istihbarat sistemini kuran kişi olduğunu söyledi. Dink cinayetinin neden çözülemediğinin resmi belgesini bir gazeteciye kamuoyuna açıklaması için verdiğini söyleyen Tuncel, AİHM’ye sunacağı dosyada Dink cinayetiyle ilgili çok çarpıcı bilgiler vereceğini söyledi. Tuncel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a kurulan komploların Başbakan Ahmet Davutoğlu’na kurulmaması için çalışacağını söyledi ve Davutoğlu’na övgü dolu ifadeler kullandı. Hatay’ın Yayladağı ilçesindeki çadır kentte kalan Suriyeli Hatice Harputlu, 2’si iç savaşta olmak üzere 8 çocuğunu ve eşini kaybetti. Hatay’ın Yayladağı ilçesindeki YİBO Çadır Kenti’nde gelini ve yetim 2 torunuyla hayata tutunmaya çalışıyor. (Fotoğraf: ERDAL TÜRKOĞLUAA) Suriyeli annenin 13 yaşındaki kızı kaçırdı Eşini satmak istedi İstanbul Haber Servisi Ümraniye’de 13 yaşındaki henüz liseye yeni başlayacak olan D.D.K’nin bir hafta önce evli ve bir çocuk babası Fatih G. tarafından kaçırıldığı öne sürüldü. Bir haftadır haber alınamayan D.D.K’ye son olarak ablası, Fatih G’nin telefonundan ulaştı. D.D.K, İstanbul’da olmadıklarını söyleyerek telefonu kapattı. Olayın ardından polise giderek yardım isteyen baba A.K, “Bu şahıs tam anlamıyla uyuşturucu bağımlısı” dedi. evlat acısı HATAY (AA) Hatay’ın Yayladağı ilçesindeki çadır kentte kalan Suriyeli kadın, 2’si iç savaşta olmak üzere 8 çocuğunu ve eşini kaybetti. Hatay’ın Yayladağı ilçesindeki YİBO çadır kentinde gelini ve yetim 2 torunuyla hayata tutunmaya çalışan Hatice Harputlu’nun (63) hüzünlü hikâyesi, iç savaş dolayısıyla yaşanan yüzlerce acı hikâyeden sadece biri. Suriye’nin Lazkiye kentinde yaşayan 13 çocuk sahibi Harputlu, 6 çocuğunu ve eşini kaybettikten sonra iç savaşın başlamasıyla yakınlarıyla Türkiye’ye sığındı. Ülkesindeyken bir annenin yaşayacağı belki de en büyük acıyı 6 kez tadan acılı kadın, Türkiye’ye geldikten sonra da biri 30, diğeri 27 yaşında iki oğlunu daha toprağa verdi. Harputlu, tam 8 kez tattığı evlat acısını eşinin yasını yüreğine gömüp onlardan geriye kalan fotoğraf ve yetim torunlarıyla hayata tutunmaya çalışıyor. DİYARBAKIR Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde, kaçakçılık yapan bir grubu gözaltına almak isteyen askerlerle köylüler karşı karşıya geldi. Köylülerin tepki göstermesi üzerine askerlerin geri çekildiği belirtildi. Roboski Derneği Başkanı Veli Encü, “Eğer oradan yapılan ticareti engellemek istiyorlarsa köylülere yasal yollardan ticaret yapmalarına olanak sağlamaları için sınır kapısı açsınlar” dedi. Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Ortasu (Roboski) köyünde 28 Aralık 2011’de Irak sınırından geçen 19’u çocuk 34 kişinin savaş uçakları tarafından bombalanarak katledilmesiyle Türkiye’nin gündemine oturan Roboski’de önceki gece askerler ve köylüler yine karşı karşıya geldi. 34 kişinin ölümünden sonra da kaçakçılık faaliyetlerinin sürdüğü Roboski’de, önceki gece bir grup köylü, Kuzey Irak’a geçerek mazot ve sigara getirmek istedi. Ancak, askerler kaçakçılığı önlemek için operasyon başlattı. Köylülerin verdiği bilgiye göre askerler, çok sayıda personel ve helikopter eşliğinde gaz bombaları da kullanarak kaçakçılık yapmak isteyen grubu gözaltına almak istedi. Olayın haber alınması üzerine kalabalık bir grup köylü sınıra yürüyerek askerlerin grubu gözaltına almasını engelledi. ‘Geçimlerini sağlamak için mecburen gidiyorlar’ Roboski Derneği Başkanı Veli Encü, “Askerler kaçakçılığı önleme iddiasıyla köylülerimizi gözaltına almak istediler. Köylüler de buna engel olmaya çalıştı. Bir süre barikat kurarak köylülerin sınıra gitmesine engel olmak isteseler de sonunda köylüler araya girdi ve olayların büyümesini engelledi. 34 gencin öldürülmesinden sonra zaman zaman asker sınırda yapılan ticareti engellemek için girişimlerde bulunuyor, ama köylüler bunu geçimlerini sağlamak için mecburen yapıyor. Askerler bu işe engel olacaklarını, bundan sonra da izin vermeyeceklerini söylediler. Ama köylüleri bu tehditler engellemez. Eğer oradan yapılan ticareti engellemek istiyorlarsa köylülere yasal yollardan ticaret yapmalarına olanak sağlamaları için sınır kapısı açsınlar. Aksi halde bu ticaret asla bitmeyecek çünkü yaşamak için para kazanmak zorunda bu insanlar” diye konuştu. ALİ İSMAİL KORKMAZ’IN AVUKATLARI ‘Hukuk da, vicdan da Hatay’ın Yayladağı ilçesindeki çadır kentte kalan Suriyeli kadın, 2’si iç savaşta olmak üzere 8 çocuğunu ve eşini kaybetti lık nedeniyle kaybettim. Onu da köyümüzde toprağa verdik. Suriye’de yaşadığım bu acılarıma ülkemizdeki iç savaş nedeniyle de yenileri eklendi. 15 ay önce evli ve 2 çocuğu olan oğlum Türkmen Dağı’nda Esad’ın saldırılarında hayatını kaybetti. Eşini ve çocuklarını yanıma çadıra aldım. Geçen şeker bayramında yine Esad’ın saldırısında 27 yaşındaki oğlumun acı haberi geldi. O da orada şehit oldu. Daha önce kaybettiğim 6 çocuğumun ardından iç savaş 2 çocuğumu daha aldı. Ben diğerlerinin acılarını bile unutamadan ölümlere yenileri eklendi” diye konuştu. Gözaltına almak istedi kabul etmez’ CAN HACIOĞLU 3 aylık kocasını öldürdü İstanbul Haber Servisi İstanbul’da tornacılık yapan 35 yaşındaki Deniz Y. ile 26 yaşındaki Ayşe G. geçen yıl anlaşmalı olarak boşandı. 3 kızının velayetini alan Ayşe G, ölen emekli babasından ayda 550 lira dul maaşı almaya başladı. Çocukları için de ayda 920 lira bakım parası almaya başlayan Ayşe G, boşandığı eşiyle birlikte yaşamaya başladı. Tatil için Yalova’nın Çınarcık ilçesine gelen Ayşe G. ve Deniz Y, para anlaşmazlığı yüzünden kavga edince karakolluk oldu. Ayşe G, Deniz Y’nin maaşını elinden aldığını, kendisini de erkeklere pazarlamak istediğini ileri sürdü. İddiaları reddeden Deniz Y, tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. ‘Mezarlarını ziyarete gidemiyorum’ Büyük oğlundan geriye kalan 2 torunu ve geliniyle çadırda yaşayan acılı kadın, zaman zaman oğullarının fotoğraflarına bakarak gözyaşlarını tutamıyor. Hayatını kaybeden 8 çocuğu ve eşini Suriye’de toprağa veren Harputlu, yaşadığı acıları yüreğine gömerek gerideki kimi Suriye’de kimisi ise Türkiye’deki farklı çadır kentlerde kalan 2 oğlu ve 3 kızı için ayakta durmaya çalışıyor. Harputlu, “13 çocuk dünyaya getirdim. Eşimi ve 8’ini toprağa verdim. Allah kimseye benim başımdan geçenleri yaşatmasın. Çok zor günlerden geçtik. Halen vatanımızdan uzakta yaşam mücadelesi veriyoruz. Sağ olsun Türkiye bize bakmaya çalışıyor. Ama çocuklarımın ve eşimin mezarlarına bile gidemiyorum” diye konuştu. DENİZLİ (Cumhuriyet) Tavas’a sıcak asfalt götüren Necip Barut (47) yönetimindeki Denizli Büyükşehir Belediyesi’ne ait kamyon Denizli Antalya Karayolu üzerindeki Bağbaşı Mahallesi, Kelleci Kavşağı’na geldiğinde duramadı. Kamyon, kırmızı ışıkta bekleyen Ahmet Yücel (34) yönetimindeki otomobile hızla çarptı. Savrulan kamyon refüje çıkıp, çamura saplanarak durabildi. Otomobildeki 1’i çocuk 3 kişi öldü, aralarında bir bebeğin de bulunduğu 3 kişi yaralandı. Denizli’de kaza: 3 ölü ANTALYA (Cumhuriyet) Kumluca ilçesinde üç ay önce evlenen ve Finike ilçesindeki eğlence mekânlarında çalışan 21 yaşındaki G.Ş, iş çıkışı eve geldiğinde, işsiz olan ve kendisinden para isteyen 20 yaşındaki eşi Okan Ş. ile tartıştı. Tartışmanın ardından G.Ş, uykuya dalan eşi Okan Ş’yi mutfaktan aldığı meyve bıçağıyla öldürdü. Olayın ardından jandarmayı arayan G.Ş. teslim oldu. cılarını unutamadan yenileri eklendi’ Yaklaşık 2 yıl önce Lazkiye’nin Bayırbucak Türkmen bölgesinden kaçarak Türkiye’ye sığınan Hatice Harputlu (63) eşi ölmeden önce 1 yaşlarında 3 oğlunu, 5 yaşında bir engelli kızını ve 4 yaşındaki bir oğlunu çeşitli hastalık ve kazalarda kaybettiğini söyledi. Eşinin ölümünün ardından geriye kalan 8 çocuğuna anneliğin yanı sıra babalık da yapmaya çalıştığını kaydeden Harputlu, “Eşimin ölümünden sonra da evlat acım bitmedi. Daha eşim ve çocuklarımın acısı tazeyken 16 yaşındaki kızımı hasta ‘A ESKİŞEHİR Gezi Direnişi sırasında geçen yıl 3 Haziran’da aralarında polislerin de bulunduğu eli sopalı kişilerce dövülerek beyin kanaması geçiren ve 38 günlük yaşam mücadelesini 10 Temmuz’da kaybeden 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Ali İsmail Korkmaz’ın ölümüyle ilgili davanın Eskişehir’den Kayseri’ye alınmasına ailenin Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yaptığı başvuru önceki gün reddedilmişti. Korkmaz ailesinin 11 avukatından oluşan Ali İsmail Korkmaz Dava Komitesi, AYM’nin kararına sert tepki gösterdi. Avukatlar Ayhan Erdoğan, Aykut Altınok, Esra Başbakkal Kara, Selin Dağlar, Özgür Özlem Öngel, Özlem Şen Abay, Pınar Çelik Arpacı, Vakur Kulat, Tonguç Koç, Heval Yıldız Karasu, Mehmet Ümit Erdem, yaptıkları ortak yazılı açıklamayla AYM’nin kararının kabul edilemez olduğunu vurguladı. Avukatlar tarafından yapılan ortak açıklamada, “Ali İsmail Korkmaz’ın davası kamu güvenliği gerekçe gösterilerek Eskişehir ilinden Kayseri iline nakledilmiş, nakil kararına yönelik itirazımız ise Yargıtay tarafından reddedilmişti. Nakil kararının alınması sürecinde davanın tarafı olan Korkmaz ailesinin ve vekillerinin görüşü alınmamıştır. Ali İsmail Korkmaz ailesinin avukatları olarak bahsi geçen nedenlerle nakil kararı aleyhine Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunmuştuk. Anayasa Mahkemesi kararı ile başvurumuzun iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesiyle reddedildiğini öğrenmiş bulunmaktayız. Öncelikle belirtmek isteriz ki Anayasa Mahkemesi’nin kararı hukuken ve vicdanen kabul edilebilir değildir” denildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle