22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 EYLÜL 2014 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER CHP Düzeni Sorgulamalı Bugün devlet de düzen de AKP olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olmak istiyorsa AKP düzenine ve devlet anlayışına cepheden karşı durmalıdır. Mevcut düzeni kabullenmiş görüntünün CHP’ye hiçbir yararı yoktur. Tam tersine oyunun artmasına, iktidara varmasına engeldir. zanaatkârın, memurun herkesin borçlu, herkesin mutsuz, herkesin karamsar olduğu bir ülke olduk. En çok övündükleri sağlıkta bile bir kanser hastası 34 aydan evvel ultrason çektirememektedir. Milli Eğitim yerle bir olmuş, hem üniversite sınavı, hem devletin yaptığı işe alım sınavları şaibeli hale gelmiş, yargıya, güvenlik güçlerine güven kalmamıştır. En küçük özgürlük arayışını baskılayan her şeyin bir tek kişiye bağlandığı bu adaletsiz düzene karşı muhalefet etmekten daha kolay ne olabilir. 1970’lerin ne ezilen ne ezen, insanca, hakça bir düzen talebi bugün ulusal gelirin daha adaletsiz dağılımı nedeniyle çok daha önem kazanmıştır, güncelleşmiştir. Bugünkü düzenden sanayici, üretici, çalışan, çalıştıran, herkes şikâyetçidir. Haksız zenginleşme almış başını gidiyor. Ve bu kargaşayı yaratan parti hem yerel seçimleri kazanıyor, hem Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanıyor. Muhalefet, özellikle CHP, nerede eksik yaptığını sorgulamalıdır. Bunu yaptıklarında halkın CHP’den bugünkü düzenin, bu AKP düzeninin nasıl değiştirileceğini anlatmasını beklediğini göreceklerdir. Cumhuriyet Halk Partisi üreten, sanayileşen, istihdam sağlayan, hakça paylaşan, adil bir vergi düzeni kurarak toplanan vergiyle devleti sosyalhukuk devletine dönüştüren, insan haklarınıözgürlükleri olmazsa olmaz sayan, toplumsal barışı hem ekonomik, hem sosyal yanıyla birincil görev sayan, bu AKP düzenini değiştirip halkçı ve toplumcu bir düzen kuracağını vaat etmelidir. Türkiye toplumuna böyle bir gelecek sunmalıdır. 2012 yılının Aralık ayında eski Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva’yı Berlin’de dinlediğimde şöyle demişti: Halkın yaşamını muhakkak iyileştirecektik. Aksi takdirde ayakta duramazdık. Bunun için yaptığımız üç önemli atılım oldu: İşe alımlar şaibeli P RIDVAN BUDAK Eski DİSK Genel Başkanı rof. Ali Çarkoğlu, “Sol partiler toplumla ekonomiyi konuşsunlar, ısrarla anlatsınlar” demiş. Seçmenlerin oylarını, ideolojik muhafazakârlık ve ekonomik yaşam doğrultusunda verdiğini tespit etmiş. Bu tespitler doğrudur. Günümüz muhafazakâr siyasetçileri halkın inancını her saatte, her yerde sınır tanımaksızın kullanmaktadırlar. Eski AKP Genel Başkanı ve Başbakan sıfatıyla Recep Tayyip Erdoğan camide, cumada, iftarda, sahurda, sınır tanımaksızın siyaset uğruna halkın kutsal inancını acımasızca ve hoyratça kullandı. Hatta bunu siyaset tarihinde hiç rastlanmayan bir biçimde rakiplerinin etnik kökenlerini ve mezhepsel farklılıklarını anlatarak yuhalatarak yaptı. Oysa sol siyaset inancı milliyetçiliği günlük siyasette malzeme yapmaz, yapamaz. Yaparsa bu Türkiye’de daha çok kargaşa yaşanmasına sebep olur. haline dönüşmüştür. Eski düzen sahibi TÜSİAD’çılar bile bugünkü düzenden şikâyetçiler. Çünkü TÜSİAD’çılar önemli ölçüde sanayi, üretim, istihdam üçlemesinde varlıklarını sürdürüyorlardı. Oysa AKP düzeninde yer bizim, gök Allah’ın diyerek ranta, imar yağmasına dönüşmüş bir düzen kuruldu. Merak edenler ana arterlerdeki yapılaşmalara baktığında bunu göreceklerdir. Yeni dolar milyarderlerine baktıklarında bunu göreceklerdir. 2006 yılında 6 olan dolar milyarderi sayısı bugün 6070’lere çıktıysa bu yağmanın ve bugünkü düzen sahiplerinin planlayarak gerçekleştirdiği bir durumdur. İddia o ki gayri safi milli hasılamız 250 milyar dolardan 850 milyar dolara yükseldi. Kişi başına milli gelirimiz 2.500 dolardan 11 bin dolarlara çıktı. Türkiye gelişmekte olan bir ülkedir. Elbette gayri safi milli hasılası büyüyecek, elbette ki kişi başı gelir artacaktır. Ancak bu artışın topluma ve halka ne kadar yansıdığı önemlidir. Hane halkının 2002 borçlanma oranı 6 milyar dolardan neredeyse 250 milyar dolara çıkmış. Türkiye’nin bütün yurttaşlarının geliri değil, borcu artmış. 10 yılı aşkın süredir Türkiye’nin uluslararası rekabet gücüne sahip, bilimi ve teknolojiyi öne alan bir tek yeni fabrika yapılmamıştır. Oysa Türkiye 380 milyar dolar dış borçla ve önemli bir bölümü de özel sektör borcu olarak ekonomik göstergeleri zorda olan bir ülke konumuna gelmiştir. Kısacası sanayinin, sanayicinin, çalışan işçinin, emeklinin, esnafın, 1 Tarıma ağırlık verdik ve bir tarım bankası kurduk. Tarımı planladık ve tarımda istihdamı büyüttük ve sonuç aldık. 2 Küçük ve orta boy işletmelere önem verdik. Yeniden planladık ve bunlar için KOBİ bankası kurduk ve başarılı olduk. 3 Büyük sanayiye ve ihracata önem verdik. Bunun içinde sanayi kalkınma bankası kurduk. İyi planladık, iyi takip ettik ve denetledik. Sonuçta 70 milyon Brezilyalıyı daha üst sınıflara taşıyarak Brezilya’nın toplumsal yaşamını önemli ölçüde değiştirmeyi başardık. Çocuklarımızı Çalıyorlar! Eric Hoffer “The True Believer” adlı, kitle hareketlerini incelediği kitabında, bütün totaliter rejimlerin, çocukları ailelerine yabancılaştırdığını ve onlardan kopardığını anlatır. Bunu, resmi öğretim, yaygın eğitim, gençlik örgütleri, kamplar ve hem zorunlu hem de cazip gönüllü programlar aracılığıyla yaparlar... Böylece ailelerine yabancılaştırılarak yetiştirilmiş olan çocukların tek sadakatleri partiye ve ideolojiye olur! HHH Bugünkü Türkiye’yi anlamak için George Orwell’in, (Celal Üster’in enfes bir Türkçeyle çevirdiği) “1984” adlı romanıyla, Eric Hoffer’in kitabını okumak yeterlidir. Hoffer’in kitabı çeşitli adlarla birkaç kez çevrildi; en son anımsadığım “Kesin İnançlılar” adıyla yapılan çeviri. Orwell totaliter rejimleri, devlet yapısı açısından irdeleyip hicvederken, Hoffer daha çok psikoloji, grup dinamiği, sosyal psikoloji, ideolojiler, liderlik ve biat edenler açısından ele alır. İşte bugün Türkiye’de siyaset, adalet ve eğitim alanında olup bitenleri, bu iki kitabı okuyarak bütün açıklığı ve ayrıntılarıyla görebilirsiniz. HHH Mahalle baskısını bir yana bırakarak hadi diyelim ki, öğrencileri milyonları aşan Kuran kursları gönüllülük esasına dayanmaktadır... Ya resmi öğretim: Önce liseler ve meslek liseleri “imam hatip lisesi”ne dönüştürüldü.... Daha sonra “TEOG Rezaleti” ile (deyim, Türkiye’nin en iyi eğitim yazarı Abbas Güçlü’nündür) aralarında Hahambaşı’nın torununun, Ermeni çocuklarımızın da olduğu on binlerce öğrenci, otomatik olarak imam hatip liselerine kaydedildi... Güya nakil olanağı var... Nakil için sisteme girdiğinizde gerekli bilgilere bir türlü erişemiyorsunuz... Yetkililer bu aksaklıkları teknik sorunlara (!) bağlıyorlar... Herhalde, seçimler sırasında kedilerin trafolara girip elektrikleri kestirmesi gibi bir teknik sorun bu! HHH Veliler bütün Türkiye’de tepki içinde... Her yerde, (örneğin bu akşam Göztepe Özgürlük parkında, Kartal’da kaymakamlık önünde) toplantılar, protestolar düzenliyorlar... Bir yandan semtlerindeki okulların “imam hatip”e dönüştürülmesini protesto ediyorlar... Öte yandan çocuklarını doğru dürüst eğitim alabilecekleri okullara nakletmeye çalışıyorlar. HHH Türkiye böyle bir baskıyı, dayatmayı, askeri dönemler dahil, şimdiye kadar hiç yaşamadı... Resmen çocuklarımızı çalıyorlar! evcut düzeni kabullenmek O yoksul Brezilya’da bugün gösteriler olsa da enflasyonun yüzleri 900’leri, 1000’leri bulan, bir marketin bir başından bir başına gidildiğinde fiyatların değiştiği Brezilya yok artık. Sendikacı ve sosyalist devlet adamı Lula da Silva’nın söyledikleri bize çok uzak değil. CHP bu deneyimi yakından incelemeli ve yararlanmalıdır. Kısacası Cumhuriyet Halk Partisi’nin mevcut düzene karşı duruşu ne olmalıdır? Bugün devlet de düzen de AKP olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olmak istiyorsa AKP düzenine ve devlet anlayışına cepheden karşı durmalıdır. Mevcut düzeni kabullenmiş görüntünün CHP’ye hiçbir yararı yoktur. Tam tersine oyunun artmasına, iktidara varmasına engeldir. CHP bu düzenin yerine koyacağı demokratik devlet anlayışını, Ekonomik gelişmeyi ve kalkınmayı, Üretimi, sanayileşmeyi, Yeni iş olanaklarını, Hakça paylaşımı, Sosyal adaleti ve toplumsal barışı inandırıcı ve güçlü bir dille anlatmalıdır. Anlatımı yapacak parti sözcüleri inandırıcı, bilgili ve güven veren insanlar olmalıdır. CHP halka yeni ve anlaşılır bir toplumsal sözleşme önermelidir. M Ekonomi zorda ugünkü düzen AKP düzeni Sayın Çarkoğlu’nun da söylediği gibi sol, ekonomiyi, işi, aşı, ekmeği, sağlığı, eğitimi konuşmalıdır. Bunun esası şudur: Sol Türkiye’de düzeni sorgulamalıdır ve düzeni 70’li yıllarda olduğu gibi “üreten ve hakça bölüşen” bir düzen iddiasıyla değiştireceğini ve bunun nasıl yapılacağını anlatmalıdır. Çünkü bugünkü düzen AKP düzenidir. Tayyip Erdoğan düzenidir. Bizden ve bizden olmayanlar düzenidir. Biat etmeyene iş yaptırılmayan, ihale verilmeyen, hiçbir şekilde kamuda sıradan maaşlı iş bile verilmeyen düzen B ‘Damperli Tanker!’ G Çağatay Güler erçekten ilginç yaklaşımları olan bir toplumuz. Zaman zaman özel tanımlar yapmayı, hiçbir teknik kaynağın akıl edemediği kavramlar oluşturmayı severiz. Üst geçide çarpan tanker olayını nedense “evsel atık yüklü olduğunu” ısrarla vurgulayarak duyurduk. Sıradan bir “damperli tanker” çarpmamıştı da “evsel atık yüklü damperli tanker” çarpmıştı? Her zamanki kolaycılığımızla olayı damperin açık kalıp kalmamasına, kapatma düzeneğinin bozukluğuna bağlayıp kurtulduk. Ondan sonrası kolaydır. Damper açık kaldığında sinyal veren sistem olsa sorun kalmayacak hükmünü de ekleyip olayı bağlarız. Sizi bir başka pencereden bakmaya çağırmak zorundayım. Neden verilen haberlerde hep “evsel atık yüklü” olduğu ekleniyor ki damperli tankerin önüne? Büyük bir olasılıkla resmi açıklamalar bu şekilde yapıldığı için kalıp olarak alınmış habere. Evinizde vidanjörlerle emilip taşınan fosseptik birikintileri dışında hangi atık var böyle taşınması gereken? İtfaiye sağ olsun, üzerine köpük sıkılması gereken bir “evsel atık” olduğunu onlar sayesinde öğrendim. Sıkışırlarsa “her ihtimale karşı” sıktıklarını söyleyeceklerdir köpüğü. Ama herhangi bir müdahaleyi “her ihtimale karşı” yapmak nitelikli bir itfaiyeye yakışmaz. İtfaiye “adını kor” ve “gereken uygun müdahaleyi” yapar. Bağışlayın ama damperin açık kalması, kapalı kalması beni hiç ilgilendirmiyor bir alan uzmanı olarak. Sıvı atık taşıyan, lağım içeriği taşıyan, kimyasal madde taşıyan, parlayıcı ve patlayıcı madde taşıyan, tehlikeli atık taşıyan bir araç ne arıyor gündüz trafiğinde? Dünyanın gelişmiş hiçbir ülkesinde, trafiğin yoğun saatinde bu tip araçları kent içinde göremezsiniz. Damper sinyali ondan sonradır. Asıl karşı çıkılması gereken bu araçların yoğun trafiğe çıkmasına izin verilmesidir. Varsayalım ki damper açık olduğunda sinyal veriyor. Bu herhangi bir trafik kazasında olacakları önleyecek midir? Bazı durumlarda üst geçide çarpmasından çok daha büyük felaketlere yol açacaktır. Bunların çoğunu somut olarak görmeyiz ve hiçbir zaman da haber olmayacaktır. Sonunda sinyaller elektronik birtakım bağlantılar ve kablolarla devreye girer. Bağlantı dediğin kopabilir, kabloları da fareler kemirebilir. Üst geçide de “sinyal kablosunu farelerin kemirdiği evsel atık yüklü tankerler” çarpar. Ölenler, yananlar, yaralananlar olur... Her zaman olduğu gibi unutur gideriz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle