28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 EYLÜL 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA 13 Cumhuriyet’ten önce doğanlar, “Mühim olan tarik değil, refiktir” derlerdi. Oysa, aynı fikriyatın/hissiyatın Türkçesi mis gibidir: “Önemli olan yol değil, yoldaştır!” HHH Elbette yürünen yoldan çok, o yolun kimlerle yüründüğüdür aslolan. Sol partilerde, üyelerin birbirlerine “Yoldaş” demeleri bundandır. CHP’nin sağamerkeze açılmasının yarattığı tedirginlik de bundandır. Bu açılımın, tartışılıp karara bağlanmış ilkeler, parti programı ve tüzük üzerinden değil de kişi transferleri ile gerçekleşmesi “yoldaşlık” realitesini zora sokmaktadır. HHH Edebiyat sözlüklerinde, “Yoldaş” için “Varlığı insana huzur veren arkadaşlık çeşidi” deniyor. Bugün toplanacak 1200 küsur kurultay delegesi ile binlerce partili dinleyicinin tek arzusu var: Daha fazla sayıda ve mümkünse yüz binlerce, milyonlarca, daha etkin, daha yetkin “varlığı insana huzur veren arkadaşyoldaş”. Bu seferki toplantıya “Birlik ve Kardeşlik Kurultayı” denilmesi, “Yoldaşlığın” öneminin fark edildiğinin de kanıtı. Ama, biraz komünizm kokusu da taşıdığından kimileri için “yoldaşlık” kolay değil, denebilir ve tarihten de örnek verilebilir ki... “Dürüst ve yurtsever olmak için illa solcu (ve hatta CHP’li) olmak gerekmez!” Örnek mi? Vaki davet üzerine CHP’ye ve Kurultay’a icabet eden Saadet Partili Prof. Mehmet Bekaroğlu “yoldaş” sözcüğünü yadırgayacaktır. Ama yine de CHP’lilerle aynı yolun yolcusu olmayı kabul etmiştir. “Ana yola, değişik ara yollardan da ulaşacağını bilen ve diğer yol insanlarını da kabul eden kimse.” (Prof. Bekaroğlu örneğinden yıllar önce yazılmış bir tanım!) “Aynı yolda yürüdükçe, gün gelince yine ellerin dostça birleşeceği insandır... Ayrılık olsa bile asla birbirinden kopamayanlardır.” (Önder Sav’dan Sabri Ergül’e, Abdülkadir Ateş’ten Eşref Erdem’e bunun sayısız örneği var.) “Aynı yolu, bir noktada bile olsa, yaşamı paylaştığın, eksiğiyle kabullenip sırtını dönebildiğin, güvenebildiğin, sevebildiğin insan, hele ki, içinde ideoloji varsa!” (CHP’nin sağdanmerkezden celp edeceği bilcümle eşhas için de samimi bir temennidir...) HHH Dünya her anlamda değişmektedir. Bu değişim siyasete ve toplumsal yaşam koşullarına da yansımakta... Ülkeler her onon beş yılda bir yeni bir siyaset arayışına yöneliyor. İngiltere’de 1979 yılında Thatcher liderliğindeki Muhafazakârlar iktidara gelip 15 yıl aralıksız ülkeyi yönetti. “Yeni Muhafazakârlığı” iyi pazarlayabildiler. Kökü asırlar ötesine dayanan İngiliz İşçi Partisi’nin “Üçüncü YolYeni Solu” bulması ise tam 4 genel başkan değiştirmesi ve yıllar süren yeni bir program hazırlığı ile gerçekleşebildi. AKP “Yeni Türkiye” diyor. Önlerini “Yeni CHP” sloganı ile kesmeye çabalamak, Gezi Gençleri’ne malzeme sağlamak olur. 12 yıl çoktan geride kaldı. Ecevit “Halk İktidarı”nı hedef almıştı... Ve o dönemde CHP “Halkın Muhalefeti” olmayı başarmıştı. Bu Kurultay’ın hedefi de “Halkın Muhalefeti”ni gerçekleştirecek güçlü bir Parti Meclisi olmalıdır. TÜRGEV HABERİYLE KÜÇÜKKAYA’YA Halkın İktidarından Önce Halkın Muhalefeti Çünkü bir dönemin Milli Görüşçüsü olarak tehlikenin, herkesten çok farkındadır. Tayyip Erdoğan diktasından, meşruiyet içinde kurtuluşun tek çaresinin CHP’de olduğunu görmüştür. Bekaroğlu’nun yoldaşlığı ise bu partinin tarihine ters değildir. Aksine partinin geçmişi ile uyumludur. “Bir partinin tarihi, aynı zamanda bir ülkenin de tarihidir!” diyen İtalyan siyaset bilimci tarihci Antonio Gramschi, belki de CHP’nin geleceği için de yol göstermektedir. CHP’nin hayattaki üç eski genel başkanından biri olan ve bendenizin gazetecilik ve siyasete dair varsa bilcümle günahında paydaş olduğunu kabul eden Altan Öymen’e bir araştırma sundum. Ve özetine göz atmasını rica ettim: “Cumhuriyeti kuran bu partide Tevfik Rüştü Aras gibi sol görüşlü, hatta Rusya yanlısı vardır.  Şemsettin Günaltay gibi, Rıfat Börekçi gibi muhafazakâr ve dini davranışları ağır basanlar vardır. Hamdullah Suphi Tanrıöver gibi, Türk Ocakları başkanlığını yapan ve milliyetçiliği yaşayan cumhuriyetin varlığına imza atanlar vardır. Falih Rıfkı Atay gibi liberal görüşlüler vardır. Şükrü Saracoğlu, Ahmet Ağaoğlu, Mahmut Esat Bozkurt gibi Türkçü önderler vardır. Satı Kadın gibi ellerinin nasırıyla köyden gelen kadınların yanı sıra, Halide Edip gibi kahraman ama Amerikan yanlısı burjuvalar vardır.  Yahya Kemal Beyatlı gibi muhafazakâr, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi devletçi, Behçet Kemal Çağlar, Aka Gündüz, Samih Rıfat gibi milliyetçi, Ruşen Eşref Ünaydın gibi insancıl, Yunus Nadi gibi halkçı şairler, yazarlar ve gazeteciler vardır.  Ama hepsi Cumhuriyet Halk Partisi’nin içindeydi. Hepsi de imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitleyiz anlayışıyla millete ve ülkeye nasıl hizmet edebiliriz düşüncesindeydiler.” (Akkan Suver Marmara Grubu Vakfı) HHH Liste ve analiz için, Altan Bey “Doğrudur” dedi. Ve “Eksiği var fazlası yok!” diye de ekledi. HHH Ekşi Sözlük’te CHP’den ve bu yazının konusundan bağımsız “Yoldaş”ın başka tanımları da var: Cumhuriyet’e ‘Barış’ ödülü İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce, 1994 yılında göreve giderken geçirdiği trafik kazası sonucu yaşamını yitiren gazeteci Barış Selçuk ile Hande Mumcu anısına düzenlenen gazetecilik yarışması sonuçlandı. Yarışmada ulusal haber dalında gazetemiz Haber Merkezi Müdürü Aykut Küçükkaya’nın 17 Aralık yolsuzluk operasyonunda TÜRGEV’in adının geçtiğini kamuoyuna duyuran 20 Aralık 2013 tarihli “Milyonlar o vakfa da gitmiş” haberi Hande Mumcu Özendirme Ödülü’ne değer görüldü. Bu dalda birinciliği “UYAP’ta skandal” habe Aykut riyle Hürriyet’ten Nurettin Kurt Küçükkaya kazandı. “Haber Fotoğrafı” dalında Haber Türk gazetesinden Mehmet İnmez’in, Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel’in Soma faciasının ardından bir yurttaşa attığı tekmeyi görüntülediği “Tekme” fotoğrafı birinciliğe değer görüldü. Bu dalda Hande Mumcu Özendirme Ödülü’nü “Yuh artık” başlıklı haberde yayınlanan fotoğrafıyla Doğan Haber Ajansı’ndan Kadir Özen kazandı. “İzmir Kent Haberi” dalında jüri, birinciliğe değer eser bulamadı. Bu dalda Hande Mumcu Özendirme Ödülü’nü “Hastanede ölüm skandalı” başlıklı haberiyle Bugün gazetesinden Cem Kartal kazandı. Varlığı huzur veren... Halkın iktidarından önce... Altan Öymen’e rica ANTALYA’DA İKİNCİ SKANDAL Bekaroğlu Yoldaş TÜRGEV’e bir kıyak daha ANTALYA (DHA) AKP’li Antalya Büyükşehir Belediyesi ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan ve kızı Esra Albayrak’ın yönetim kurulunda yer aldığı TÜRGEV arasında imzalanan protokolden bir yurt daha çıktı. 3 sayfa ve 18 madde olarak düzenlenen protokole göre belediye, CHP’li eski Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın döneminde yaptırılan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açılışını yaptığı Gülveren Mahallesi’nde bulunan 300 öğrenci kapasiteli yurtla birlikte Altındağ Mahallesi’nde belediyeye ait lojmanların yeniden düzenlenmesiyle oluşturulan 48 öğrenci kapasiteli yurdu da TÜRGEV’e tahsis etti. 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda büyük yer tutan TÜRGEV ile imzalanan protokol 1 yıllık düzenlenirken, tahsisin dayanakları 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’nun 7. maddesine dayandırıldı. Protokolun ağustos ayı Belediye Meclisi’nde belediye başkanına verilen yetki kapsamında imzalandığının ayrıca belirtildiği protokol metninde, konu hakkında ayrıca Büyükşehir Meclisi’nin bilgilendirileceği ifade edildi. Büyükşehir Belediyesi, protokolle TÜRGEV’e tahsis edilen yurtlarda yüzde 20 oranında kontenjan sahibi de oldu. Fatma Aliye Hanım Misafirhanesi olarak değiştirilen yurda kabullerin mülakatla yapıldığı 300 öğrenci kapasiteli Gülveren Mahallesi’ndeki Büyükşehir Belediyesi Çocuk ve Gençlik Eğitim ve Sosyal Tesisi’nde ücretler de yeniden düzenlendi. İlk öğrencilerini geçen yıl alan yurtta öğrenciler, 4 kişilik odalara 200 TL, 2 kişilik odalara 350 TL öderken, yeni eğitim yılında fiyatların 4 kişilik oda için 500, iki kişilik oda için 600 TL olacağı ortaya çıktı. Yurt fiyatlarına oluşan tepkilerin ardından TÜRGEV’in geçen yılki fiyatlara döndüğü ifade edildi. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ‘Biz Bir Rüya Görüyoruz!’ “1908 İkinci Meşrutiyet” devriminden sonra padişah olan “V. Mehmet Reşat”ın sadrazamlarından biridir “Said Halim Paşa.” İlkin, “reisulküttap” yani dışişleri bakanı olmuş, ardından da “sultan” tarafından “sadrazam”, başbakan yapılmış. İsviçre’de “Siyaset Bilimi” öğrenimini bitirince, bu konuda özellikle de “Osmanlı”nın siyasetine bir “strateji” sağlayacak makaleler yazmaya başlar, daha sonra da bunları “Buhranlarımız” adı altında bir kitapta toplar. Sadrazam olduğu süreç (19131917), “Osmanlı”nın tam bir “kaos” yaşadığı, iyice derinleşen sorunlara “çözüm” arayışının ve parçalana parçalana “yok” olmasını “önleme”nin en yoğun, en yaygın tartışıldığı dönemdir. “19.” yüzyılın sonlarına doğru ortaya atılan “üç çözüm” önerisini oluşturan “İslamcı”, “ademimerkeziyetçi” ve “merkezi imparatorluk” görüşleriyle ortalık çalkalanırken; ülkede bir “Ermeni Milleti”, bir “Rum Milleti”nden açıkça söz edilirken, “Türk Halkı” adının da yer yer duyulmaya başlamasına “İslamcılar”ın çok kızdığı belirtilir. İzninizle burada bir ayraç (parantez) açalım; bilmem anımsar mıyız “TC Devleti”nin önceki imam Başbakanı “R.T. Erdoğan”ın, “Ne mutlu Türküm diyene!” seslenişinin dağlara taşlara yazılmasını “İlkellik” olarak dile getirmesini... Ayracı kapatıp konumuzu sürdürelim; “İslamcılar”ın “Erdoğan’ınki kadar ‘hakaret’ boyutunda olmasa da kızmalarının nedeni, “İslam Milleti”, dahası “İslam Ümmeti” varken “Türk Milleti”nden söz edilmesiydi... “20. yüzyıl”a girildiğinde de, devleti çöküşten kurtaracağı düşünülen çözüm yolları, dönemin siyasetçi yazarı “Yusuf Akçura”nın, “Üç Tarzı Siyaset” başlıklı ünlü makalesinde “Osmanlılık”, “İslamcılık” ve “Türkçülük” olarak ortaya konur (1904). Bu akımlar Batı’da “Panislamizm”, “Panottomanizm”, “Pantürkizm” olarak adlandırılıp belirtilir. “Osmanlılık”; ona göre “yeni” bir anlamda “Osmanlı Milleti” oluşturmaktır; bunun için de din, mezhep ayrımı gözetmeksizin tüm “Osmanlı Halkları”, “eşit” duruma getirilecekti; böylece “Osmanlı Devleti” parçalanmaktan kurtulacaktı. Ne ki, “Akçura” bu yaklaşımın, Türklerin “aleyhine” olduğunun altını çizer; çünkü imparatorlukta çoğunlukta olan halk “Arap”tı, “Ortadoğu” halklarıydı ve bu durumda egemenlik Arapların eline geçecekti; ayrıca yazar “Osmanlı Halkları”nın birbirleriyle kaynaşmayı istemeyeceklerini, nedenleriyle de bir bir anlatır. Akçura, “Batı”nın bu birliğe karşı çıkacağını ileri sürüp: “Zannımca artık Osmanlı milleti meydana getirmekle uğraşmak boş bir yorgunluktur!” diyecektir... Yaşayıp, tanık olarak yapılan bu “boş bir yorgunluk” değerlendirmesinden tam “110” yıl sonra; TC Devleti’nin Başbakanı “A. Davutoğlu”, bu “Osmanlılık” ülküsünü, Türkiye için gerçekleştirilecek bir “düş” olarak kabullenir ve bunu “Biz bir rüya görüyoruz!” diye seslendiriverir büyük bir keyifle... Davutoğlu’nun bu “rüyasını”, “İslamcılık” (Pan İslamizm) görüşüyle oluşturmak istediği açıkça biliniyor; oysa Akçura: “Böyle bir birlik tarihin hiçbir döneminde ortaya çıkarılamamıştır!” diyerek tarihsel bir “uyarıda” bulunmuştur... Akçura; “110 yıl” sonra dünya Müslümanlarının birbirini vahşice öldürdükleri bir sırada, “laik TC Devleti”nin iktidarında tam bir “Panislamist” birinin başbakan olması karşısında ne yapardı dersiniz? Bilmem ki bu soruya Akçura’nın “İslam Birliği siyasetinin tatbikinde, dahili mâniler az güçlükle katlanılabilecek surettedir. Lakin harici mâniler pek kuvvetlidir” görüşü yanıt olabilir mi? Akçura ayrıca; “harici mâniler”in, “bütün İslam devletleri” üzerindeki nüfuz ve iktidarları sayesinde bu “İslam Birliği” siyasetinin tatbikini önleyeceklerini de bildirir; her ne kadar “Her Müslümanın, Türk veya İraniyim demekten evvel ‘elhamdülillah Müslümanım’ dese de” bu birliğin kesinlikle sağlanamayacağını bugün de geçerli olan pek çok neden sayarak açıkça ortaya koyar. Yazının başında sözünü ettiğimiz, dışişleri bakanıyken sadrazam olan “Said Halim Paşa” da “Panislamist” görüştedir; ne ki “Birinci Dünya Savaşı”nda Arapların, ‘Halife’nin ordusunun askerlerine yaptıkları karşısında, bunun yalnızca bir “rüya” olduğunu anlar ve çekilir... “Türkçülük” ülküsünü başka bir yazıda ele alalım derim. Tatil bitti sanırım; öyleyse yarın Beşiktaş’ta çoğalarak buluşalım! TÜRGEV ücretlere zam yaptı ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir tür 1 mezgit ba 2 lığı. 2/ Kadastro ha 3 ritaların 4 da parseller 5 topluluğu... 6 Külde pişirilen yağ 7 lı yufka ek 8 meği. 3/ Sa 9 manından ayrılmamış 1 2 3 4 5 6 7 8 9 tahıl yığını... 1 H A V A C I V A Myanmar’ın 2 A R A K A İ N İ (Birmanya) es 3 V A H M A R A Z ki başkenti. 4/ 4 A K K A K A Ç Panama’nın plaF ka imi... Değerli 5 C A M A D A N A K A D EM İ madenlerin saflık 6 I A R derecesi. 5/ Argo 7 V İ R A N E da, uzun süre cin 8 A N A Ç M A K İ sel ilişkiden uzak 9 İ Z F İ R İ K kaldığından aşırı istekli kimseye verilen ad... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 6/ Satranca benzer bir strateji oyunu... İğdiş edilmiş hayvan. 7/ Yaşça yakın, boydaş, akran... Çocuğun eğitim ve öğretimiyle ilgili erkek bakıcı. 8/ Tavlada kullanılan oyun aracı... Keten tohumu. 9/ Hörgüçlü bir sığır türü... Yapma, etme. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Mercanbalığının bir türü. 2/ Tavır, davranış... İki dağ arasında dar geçit. 3/ Bir yolun yokuş olan bölümü... Vücutta biriken azotlu madde. 4/ Küçük bir alan üzerine odaklanmış yoğun ışık kaynağı. 5/ Işık kaynağının 1 saniyede çevresine yaydığı ışık enerjisi... Tarla sınırı... Bir gösterme sıfatı. 6/ Çıplak vücut resmi... Gemilerde türlü işlerde kullanılan bir tür demir halka. 7/ Önemli tarihsel olgu... Alman faşisti. 8/ Pantolonun dizine ve arkasına konulan parça. 9/ Güney Amerika’da yaşayan yırtıcı bir kuş.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle