28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 EYLÜL 2014 CUMA 12 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada kararlar, bildirimler beklemek abesle iştigal etmek olur. Birinci gün artık değişmez genel başkan sıfatına layık bir tutum sergileyen Kemal Kılıçdaroğlu’nun (KK), RTE iktidarını eleştiren yeni Türkiye yakıştırmasını yeni bir vesayet dönemi başladı diye özetleyeceği anlaşılan, ne ki kamuoyunda derin izler bırakmayacak, elbette içe dönük kimi saptamalarla yüklü konuşmasını... ...demokrasi gereği, daha doğrusu KK’nin koltuğunu sağlamlaştırması için içtenlikle karşıladığı Muharrem İnce’nin yönetime muhalefet konuşması izlenecek ve... ...bu konuşmaları genel başkan ile genel başkanın uygun gördüğü kişilerden oluşacak PM seçimi izleyecek. Oldu da bitti maşallah, 2015’te iktidar oluruz inşallah, temennileriyle kurultay sona erecek. HHH Partide akortsuz seslerin sürekli başarısızlığı hazırladığına inanır görünen KK’nin, bu görüntüye son vermek için bu kurultaydan sonra sanki daha önceleri engelleyen varmış gibi, artık “yumruğu masaya vuracağını” söylüyor. Dün Hürriyet’te yayımlanan demecinin ana teması ise partide her mikrofonu kapanın istemediği açıklamalar yapanlar olarak, ulusalcı diye tanımlananları gösteriyor. Peki KK’nin ayıklamaya kararlı göründüğü bu ulusalcılar nedir ve neden genel başkanın da gündeminde? Çünkü ulusalcılık ülkenin bölünmesine, emperyalist güçlerin oyuncağı yapılmasına, sömürülmesine karşıdır. Halkının ulusal çıkarlarını, ulusal değerlerini savunur. Ulusalcılık ülkenin bir bölümünü PKK’ye teslim etmez. Ulusalcılığı savunanlar laikliğin içini boşaltamazlar. Ulusalcılık ülkenin şeriata teslim edilmesiyle mücadele eder. Dış politikada ulusal onuru çiğnetmez. Melih Aşık’ın daha önceki günlerdeki bir yazısında belirttiği gibi, “ulusalcılık o yüzden ateş altındadır.” Partide de Atatürk düşüncesine sadık kaldıkları, savundukları için tasfiye edilmenin eşiğindedirler. HHH Hürriyet’e verdiği demeçte KK, “Yoksulluk edebiyatıyla sol olmaz” diyor. Ama KK’nin bu seçimde daha çok oy hesabına göre bir türlü üstüne çıkamadığı yüzde 30 sınırına ulaşmak ve umut bu ya, aşabilmek için sağ kesimi partiye yerleştirmeyi, böylece sol görünen sağa koşan bir ana politika benimsemiş görünüyor. Savunduğu bu gerekçeyle Çankaya seçiminde, sol oylardan umudunu kesmiş ki, sağ kesimin sadık savunucularından Ekmeleddin Bey’den sonra, Saadet Partisi’nin eski genel başkanı Mehmet Bekaroğlu’nu üye yaptı. PM’ye alacak, ola ki yönetimde de görev verecek. Bekaroğlu’nun kimliği adı CHP’de geçtiği sıralarda yazıldı. Başkanlığında “Lazların yer adlarının iadesi, Lazcanın ana sınıfından lisans üstü eğitime kadar eğitim dili olmasını” savunan Laz Enstitüsü’nü kurdu. Daha 1999’larda Atatürk’ten “Kefere Kemal” diye diye, Humeyni’nin İran’da iktidara gelişinden “tam bizim istediğimiz şey” diye yorumladığı yazıldı. Şimdi bu zihniyet solun sağa açılışı diye genel başkanın tam desteği ile Atatürk’ün kurduğu parti diye övünen CHP’de baş köşeye oturtuluyor. HHH KK, daha öncekilere ek olarak başarılı oylarını artırdığını iddia ettiği, oysa başarısızlığı tartışmalı Çankaya seçimini başarılı diye savunuyor. Lakin, 14 Ağustos 2014’te henüz yazılarına son verilmediği gün Yılmaz Özdil, “Tıpış Tıpış” başlıklı yazısında KK’nin partide iktidar olduğundan beri seçim başarısızlıklarını özetledi: İşte özetin özeti: 2009 yerel seçimi AKP kazandı. Oylarımızı artırdık dedi. 2009’da referandumu AKP kazandı. Her şeye karşın olumlu sonuç aldık dedi. Gürsel Tekin Çankaya seçimini RTE değil, aslında adayımız Ekmeleddin Bey kazandı dedi. 2014 yerel seçimlerinde de aynı hava, sonuç ve uzun lafın kısası nihayet: 2011 genel seçimde yüzde 30’un altında oy alırsam çeker giderim diyen KK, yüzde 26’da kaldı. Genel başkanlıktan kıpıldamadı. Lakin milletvekili sayısını artıran tek partiyiz. Yeni oydaşlık kazandık. 12 Eylül’den bu yana en başarılı dönemimizdeyiz. Bir sonraki (2015) seçimde de iktidarız, dedi. HHH Bu anlayış içinde ancak kimi tellakların değişeceği, ama bir önceki günlerin başarızlığını giderecek vaatler içermeyen bir olağanüstü kurultay geldi, geçecek. Kurultay; KK’ye ve yenieski yandaşlarına ve de ulusumuza hayırlara vesile olur inşalllahhh! HABERLER Bursa’da STK üyelerinin de aralarında bulunduğu 92 kişi hakkında dava açıldı Gezi takibi bitmiyor LEVENT GENCELLİ BURSA Bursa’da Gezi Direnişi’ne destek veren DİSK, KESK, ÇHD, ÖDP, HDP, TBMMOB yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 92 kişi hakkında “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçundan 1.5 yıldan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Bursa’da da siyasi partiler, demokratik kitle örgütlerinin üye ve yöneticilerine 3 ayrı dava açıldı. 10 Eylül’de 8. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, TMMOB Kimya Mühendisleri OdasıMYK üyesi Ali Uluşahin, DİSK Güney Marmara Bölge Temsilcisi Ayhan Ekinci, Yıldırım ilçesi Halkevi Başkanı Zafer Algül, Bursa Halkevi Şube Sekrete ri Ahmet Keskin, ADD Bursa Şube Başkanı İdris Kalender, Eski Eğitimİş Bursa Şube Başkanı Hasan Özaydın, İP Bursa İl Başkanı Hakan Sertan, HDP Bursa İl Eşbaşkanı Nuri Aysever, ÖDP PM Üyesi Yıldırım İlçe Başkanı Şaban Özdemir, ÖDP Nilüfer İlçe Başkanı Gülay Pank’ın da aralarında bulunduğu 30 sanık daha hâkim karşısına çıkacak. 15 Eylül’deki 12. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılacak duruşmada ise ÇHD Bursa Şube Başkanı Aslı Evke Yetkin, TMMOB Kimya Mühendisleri Odası MYK üyesi Ali Uluşahin, Yıldırım ilçesi Halkevi Başkanı Zafer Algül, Burs Halkevi Şube Sekreteri Ahmet Keskin, ADD Bursa Şube Başkanı İdris Kalender, Bursa Dersimliler Derneği Başkanı Hediye Zengi, Eski Eği tim İş Bursa Şube Başkanı Hasan Özaydın, Eğitimİş Şube Yöneticisi Selçuk Söğüt’ün de aralarında bulunduğu 33 kişi hâkim karşısına çıkacak. 17 Eylül’de 4. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada da TMMOB Kimya Mühendisleri Odası MYK üyesi Ali Uluşahin, Halkevi GYK Üyesi ve Bursa Halkevi Başkanı Emine Elif Güven, Yıldırım Halkevi Şube Başkanı Zafer Algül, ADD Bursa Şube Başkanı İdris Kalender’in de aralarında bulunduğu 29 kişi yargılanacak. Bursa Cumhuriyet Basavcılığı Basın ve Memur Suçları Soruşturma Savcısı Evrim Uzunsoy tarafından 1115 ve 23 Haziran 2013 tarihleri arasında yapılan yürüyüşlerden sonra polis fezlekelerine ve soruşturma belgelerine dayanarak hazırladı ğı iddianamelerde Bursa’da yapılan tüm yürüyüşlerin olaysız olarak tamamlandığına dikkat çekilirken kitle örgütü yöneticileri, “Ampul Tayyip” sloganı attırmak ve “gösterinin makul süreleri aşmasına neden olmak” ile suçlandılar. Birbirine benzeyen iddianamelerde, eylemlerde yol kapatılması suç unsuru olarak gösterilirken, STK temsilcileri yolu polislerin kapattığına dikkat çekti. ÇHD Bursa Şube Başkanı Aslı Evke Yetkin, “Davayı iddianamenin çıkmasıyla öğrendik. Aslında avukatlara dava açılabilmesi için izin alınması gerekiyor. Bizim üzerimizden halka gözdağı verilmek isteniyor. Bu yürüyüşlerde en ufak olay çıkmadı. İddianamenin aksine biz değil yolu polis kapadı. Bizi yıldıramayacaklar” dedi. Hasan Ferit Gedik UĞUR KURT’UN ÖLDÜRÜLMESİ darp edildi ALİ AÇAR Maltepe Gülsuyu’nda uyuşturucu çetesi tarafından vurularak öldürülen Hasan Ferit Gedik’in katil zanlılarının yargılandığı davanın 2. duruşmasında yine olaylar çıktı. Gedik ile birlikte Gülsuyu’nda başından vurulan Gökhan Aktaş’ın ailesi duruşmayı izlemek için salona girmek istediği sırada polisler tarafından darp edilerek gözaltına alındı. Avukatların duruma tepki göstermesi üzerine polisler, İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi üyesi Av. Ömer Kavilli’yi kolundan ve dudağından yaralarken avukat Süleyman Gökten’i ise yere yatırarak boğazını sıktı. Salonda ise sanıklar, anne Nuray Gedik ve ailenin avukatlarına sataşırken duruşmanın ardından İl Emniyet Müdür Yardımcısı ise İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi üyesi Av. Ömer Kavilli ve diğer avukatları darp etti. Dava, duruşma salonunun fiziki yetersizliği nedeniyle 15 Eylül’e ertelendi. Hasan Ferit Gedik’in öldürülmesiyle ilgili olarak 22’si tutuklu 35 sanığın yargılandığı davanın 2. duruşmasına dün İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Polis duruşma öncesinde adliye önünü demir bariyerlerle kapatarak, adliyeye girenleri kimlik kontrolü ile içeri aldı. Adliye çevresinde ise çevik kuvvet polisi, TOMA ve akrep diye bilinen zırhlı araç hazır bekletildi. Adliye bahçesinde ise toplanan kalabalık da polis helikopteriyle sürekli havadan takip edildi. Hasan Ferit Gedik’in annesi Nuray Gedik (Meray), dedesi Mustafa Meray ve üzerinde Hasan Ferit’in fotoğrafının bulunduğu tişört giyen kalabalık bir grup zafer işareti yaparak adliyeye girdi. Duruşmayı takip etmek üzere Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan da katıldı. Mahkeme heyeti duruşmanın kapalı yapılması yönünde karar aldı. Avukatların itirazları sonucu mahkeme heyeti karardan vazgeçerken sanıkların kimlik kontrolünün yapılmasına karar verdi. Nuray Gedik ile sanıklar arasında tartışma yaşanırken anne Gedik’in “Gül gibi oğlumu benden aldınız” sözlerine sanıklardan biri “Siz de benim kardeşimi öldürdünüz teröristler” diye bağırarak tepki gösterdi. Bunun üzerine salonda kısa süreli tartışma yaşanırken dede Mustafa Meray rahatsızlanarak dışarı çıkarıldı. Duruşmanın ardından Gedik’in ailesi ve avukatlar dışarıda basın açıklaması yaptı. Avukat Günay Dağ yaptığı açıklamada, mahkemenin ve polisin çeteleri koruyan tavrının 2. mahkemede de sürdüğünü söyledi. Polisin keyfi tutumu yüzünden avukatların duruşma salonuna alınmak istenmediğini belirten Dağ, “Mücadelemiz sonunda bu mahkeme kararından vazgeçti” dedi. Dağ, çete üyelerinin AKP’ye topluca üye olduğunun tespit edildiğini ve bu yüzden hiçbir müdahale yapılmadığını öne sürdü. Kavilli ise “İl Emniyet Müdür Yardımcısı Suat Bey ve bir polis tarafından darp edildim. Bu sırada yere düştüm ve gözlüğüm kırıldı. Aldığım darbeler sonucu dudağım patladı ve kolumda yaralanma oldu” diye konuştu. Davanın şikâyetçilerinden Gökhan Aktaş ise mahkemenin kararının Ethem Sarısülük davasında verilen kararla aynı oranda olacağını söyledi. Aktaş, Hasan Ferit ve kendisinin de uyuşturucuya karşı mücadele ettiği için vurulduğunu anlattı. Fotoğraflar: Uğur Demir Avukatlar davasında yine olay çıktı 106 gün sonra ilk keşif İstanbul Haber Servisi Okmeydanı Cemevi’nde bir cenaze törenine katılmak üzere beklerken 22 Mayıs’ta Tem Şube Müdürlüğü’nde görevli Sezgin K’nin silahıyla vurularak öldürülen Uğur Kurt için 106 gün sonra ilk kez olay yeri incelemesi yapıldı. Savcı Hasan Yılmaz olay yerine yoğun güvenlik önlemleri altında ve “akrep” diye tabir edilen birçok zırhlı araçla geldi. Soruşturma savcısı olaydan 27 saat sonra keşfe gitmiş, çıkan olaylar yüzünden keşif yapılamamıştı. İstanbul Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu savcılarından Hasan Yılmaz ve Kurt ailesi avukatları dün Okmeydanı’nda Uğur Kurt’un vurulduğu yere giderek olay yeri incelemesi yaptı. Savcı Yılmaz’a İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü, Olay Yeri İnceleme Müdürlüğü, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü, Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü ve Şişli Emniyet Müdürlüğü ekipleri de eşlik etti. Kurt ailesi avukatları durumla ilgili tutanağa, “Çok yoğun bir güvenlikle, birçok zırhlı araç ve adeta bir polis ordusuyla olay yerine gidilmesi hem incelemenin sağlıksız olmasına, mahallede bir gerginlik yaratılmasına ve tepki oluşmasına neden olmuştur. Bu yoğun güvenlik önleminin çok yanlış olduğunu, tahrik edici olduğunu ve kabul etmediğimizi belirtiyoruz” ifadelerini eklettirdi. Keşifte; görüntüler ışığında, Sezgin K’nin içinde olduğu zırhlı araç ile Emniyete ait zırhlı araç konumlandırıldı ve bu bölge işaretlendi. Aynı anda, Kurt’un vurulduğu ve polise molotofkokteyli atan göstericinin bulunduğu noktalar işaretlendi. Ardından da S. K’nin ateş ettiği nokta ile Kurt’un vurulduğu nokta arasındaki açı ve kot farkı hesaplandı. Kurt ailesinin avukatları olay esnasında polislerin “Sıkma” şeklindeki talimat ve emrinin şüpheliye uzaklığının tespitinin soruşturma ve suçun vasıflandırılması açısından önemli olduğunu belirterek bununla ilgili de ölçümün yapılmasını istediler. Bu taleple ilgili olarak da Olay Yeri İnceleme Ekipleri tarafından ölçüm yapıldı. Kurt ailesi avukatları, olay anına ilişkin, polis tarafından silindiğini düşündükleri görüntüler hakkında Adli Tıp Kurumu’ndan henüz bir yanıt verilmediğini belirtti. ‘Halk sahiplensin’ Hasan Ferit’in dedesi ve annesi adliyeye zafer işareti yaparak geldi. Kızılay Meydanı’nda vurulduğu andan itibaren katili korundu, kollandı Adalet, Ethem’le birlikte öldü Ethem Sarısülük’ün babası ALİCAN ULUDAĞ Ethem Sarısülük davası önceki gün sona erdiğinde, geride “adaletsiz” bir karar kaldı. Çevik kuvvet polisi Ahmet Şahbaz, sadece 7 yıl 9 ay 10 gün hapis cezası aldı. Mahkeme, sanığın cezasında “tahrik edildiğini” ve “iyi halli” olduğu gerekçesiyle indirim yaptı. Şahbaz, şimdi 4 yıl yatıp çıkacak... Adalet ise Ethem’le birlikte öldü! Ethem Sarısülük ile aynı yaşta olan Şahbaz, yasa uyarınca 4 yıl yatıp 32 yaşında tahliye olacak ve hayatına kaldığı yerden devam edecek. İşçi Ethem Sarısülük’ün, 1 Haziran 2013 tarihinde Kızılay Meydanı’nda vurulduğu andan bugüne yaşananlar iktidarın nasıl Ethem’in katilini koruduğunu gözler önüne serdi. Ethemoğun bakımdayken şikâyet üzerine soruşturma başlatan savcı 7 gün sonra olay yerine giderek keşif yapabildi. Emniyet ısrarla polisi sakladı. Soruşturmayı yürüten savcı Veli Dalgalı, komadaki Ethem’in kafatasının tomografisinde görüntülenen üç parçanın ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Doğum günü olan 14 Haziran’da Ethem hayata veda ederken katil zanlısı polis halen ortalıkta yoktu. Otopsi yapılınca ortaya bir adet kurşun çıktı. Ortalık bir süre “durulunca” emniyet, 24 Haziran’da koruma ordusuyla polisi adliyeye getirdi. Savcı Dalgalı, Ethem’in ailesinin avukatlarına dahi haber vermeden şüpheliyi sorguladı ve göstermelik bir şekilde “meşru müdafaa”dan tutuklama istedi. Mahkeme de zanlı polisi, “Olay meşru müdafaa sınırları içinde kalmış olabilir” diyerek serbest bıraktı. Temmuz ayına gelindiğinde savcılık, Şahbaz hakkında “Meşru müdafaa sınırını aşarak adam öldürmek”ten iddianame düzenleyip mahkemeye gönderdi. Şahbaz’a istenen ceza 2 ile 5 yıl arasında hapisti. Afak İlleez başkanlığındaki mahkeme, Şahbaz’ın Ethem’i öldürmesini “görev suçu” olarak değerlendirip Ankara Valiliği’nden kovuş MERSİN (Cumhuriyet) Mezitli’deki Altunkent Sitesi’nde oturan Erdemli Devlet Hastanesi’nde görevli Dr. Birsen G, yeğeni ile birlikte önceki gece saat 22.00’den sonra girilmesi yasak olan havuzda yüzmek istedi. Görevliler girişine izin vermeyince tartışma çıktı. Dr. Birsen G, durumu kardeşine söyleyince Bülent G. de yanındaki arkadaşları ile birlikte site yöneticisiyle konuşmak için geldi. Tartışma, bıçaklı silahlı kavgaya dönüştü. Bülent G. ile arkadaşları M.D. ve U.S, kavga sırasında av tüfekleriyle ateş açarken Aykut Şentekin, Mustafa Şentekin, Levent Mut ile Mahir Doğanbey yaralandı. Yaralılardan Aykut ve Mustafa Şentekin yaşamını yitirdi. Dr. Birsen G, gözaltına alındı. Kaçan Bülent G, M.D. ve U.S. aranıyor. Havuz kavgası: 2 ölü, 2 yaralı ‘Cinayeti mahkeme işledi’ SEYFETTİN METE ÇORUM Ethem Sarısülük ile ilgili davada sanık polis memuru Ahmet Şahbaz’a önce müebbet sonra indirimler uygulanarak 7 yıl 9 ay hapis cezası verilmesi ve sanık polisin 4 yıl sonra hapisten çıkacak olması kamuoyunun vicdanını yaraladı. Çorum’un Sungurlu ilçesinde derme çatma bir barakada tek başına yaşayan baba Muzaffer Sarısülük de karara isyan etti. Sarısülük, “Oğlumu vuran polise verilen cezayı gazetelerden öğrendim. Ben Ankara’ya gitmiyorum. Ailemin de mahkemelerde bu kadar sürünmelerini istemiyordum. ‘Ben kim ne yaparsa yapsın karar değişmez’ diyordum. Öyle de oldu. Hayatım zaten zindandı, Ethem öldürüldükten sonra hayatım söndü. Ethem, gözlerinde keramet olan bir çocuktu. Istırap içindeyim. Ben polise verilen cezaya takılmadım. Ben asıl bu kararı veren mahkemelere takıldım. Asıl cinayet budur” dedi. turma izni istedi. Bu nedenle davanın durdurulmasına karar verildi. Ancak itiraz edilince Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi bu kararı iptal etti. Davanın ilk duruşmasındatam bir hukuk skandalı yaşandı. Sabahın ilk saatlerinde adliyeye çıkarma yapan emniyet, dışarıda aldığı güvenliğin yanında içeriyi de “ablukaya” aldı. Tutuksuz Şahbaz, polis korumasında mahkum koğuşundan duruşmaya getirilince ortaya “gizli sanık” görüntüsü çıktı. Tanınmak istemeyen Şahbaz, peruk, takma bıyık ve kaş ile gözlük takarak salondaki yerini aldı. Avukatlar bu durumu fark edince sanığın yüzünü göstermesini istendi. Ancak mahkeme, bunu kabul etmedi. Sanığın maskesi ancak yaşanan arbede sırasında düştü ve yüzü göründü. Yargılamanın diğer duruşmalarında da benzer skandallar yaşandı. Şahbaz, Urfa’ya atanmasını gerekçe göstererek duruşmaya gelmedi. Mahkeme, sanığı duruşmaya getirmek yerine, savunmasını Urfa’dan telekonferans yoluyla aldı. Avukat Murat Yılmaz, bir belgenin altındaki imzanın Şahbaz’a ait olup olmadığını sormak istedi. Şahbaz, kameradan imzayı göremezdi tabii... Sanık, tüm ifadelerinde “Orada bir kişinin yaralandığı birkaç gün sonra televizyondan öğrendim” diye ifade vermişti. Ancak ortaya çıkan ve Ethem’in vurulmasından bir gün sonra 2 Haziran tarihli olay yeri tutanağında imzası vardı. Oysa Şahbaz, o tarihte raporluydu ve evde olması gerekiyordu. Tutanakta, Şahbaz’ın uyarı ateşi yaptığı sırada Ethem’in yere düştüğü yazıyordu. Sahte tutanak hazırlandığı iddiasıyla savcılığa yapılan şikâyeti ise savcılık kapattı. Bu duruşmada aynı zamanda adalet de “uyudu.” Duruşma savcısı ile heyetteki bir hâkimin, yargılama boyunca uyuduğunu gösteren fotoğraflar internete düştü. Peruklu ‘gizli sanık’ ERTAY DAVASI Çamaşır asarken öldürüldü Skandal savunma Yurt Haberleri Servisi Gezi Direnişi sırasında Eskişehir’de polislerin de aralarında bulunduğu eli sopalı kişiler tarafından Ali İsmail Korkmaz’la birlikte 2 Haziran 2013 gecesi aynı saatlerde ve aynı bölgede polisler tarafından demir sopayla dövülen ve sonra da polis otosunun bagajına konarak şehirde dolaştırılan üniversiteli Tevfik Caner Ertay’ın da aralarında olduğu 16 kişi hakkında açılan davada tüm sanıklar beraat etti. Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre Ertay’ın şikâyeti üzerine “haksız gözaltı” iddiasıyla açılan davada Hazine, Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği yanıtta “Gözaltına alınmaya kendi kusurlu davranışları ile sebep olmuştur” diye savunma yaptı. İSKENDERUN (Cumhuriyet) Hatay’ın İskenderun’da oturdukları evde geçen cumartesi günü gece balkona çıkan 31 yaşındaki 3 çocuk annesi Emine Sayılır, çamaşır asarken 2 el silah sesi duyuldu. Ailesi tarafından kanlar içinde bulunan Sayılır, götürüldüğü özel hastanede yapılan tüm müdahaleye karşın kurtarılamadı. Polis, olay sırasında motosikletle geçen biri kasklı diğeri kar maskeli 2 şüpheliyi arıyor. Gökçeada’da korkutan deprem ANKARA (AA) Ege Denizi’nde, Gökçeada açıklarında 4.7 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamaya göre, 4.7 büyüklüğündeki deprem, saat 20.43’te kaydedildi. Ege Bölgesi’nin sahil şeridinde hissedilen depremde herhangi bir can kaybı veya hasar olmadığı bildirildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle