02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 EYLÜL 2014 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 20 Eylül 2014 tarihinde Bakanlar Kurulu’nda alınan bir kararla “Milli Eğitim Bakanlığı’na Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik” değiştirildi. Bu değişiklikle kız öğrencilere 5. sınıftan itibaren “Türban serbestisi” (!) getirildi. Türban, zaten AKP iktidarı ve yandaşları tarafından uzun zamandan beri bir “özgürlük ve insan hakkı sorunu,” ayrıca “toplumun tercihi” olarak pazarlanmaktaydı. Öyle ki “Toplumun ihtiyaç ve talepleri” maskelemesi altında sözde “Değişim Projeleri”nin ve “Yeni Türkiye”(!)nin simgesi kılınmıştı. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, değişiklik kararını savunurken “Başkalarının özgürlüğünü kısıtlamayan her özgürlük genişlemesi, özgürleşme iyidir. Bazı öğrenci ve velilerden gelen yoğun talepler doğrultusunda bu değişikliği yaptık” dedi. Oysa, toplumun çeşitli kesimlerinden, emekçilerden, öğretmenlerden, velilerden, emeklilerden gelen nice yoğun talebe hükümet hep kayıtsız kalmıştı. Örneğin; zorunlu din derslerinin kaldırılması konusunda, aydın kesimin ve Alevi yurttaşlarımızın yoğun taleplerini reddettiği gibi, geçen haftalarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği “Zorunlu din dersleri kaldırılmalıdır” kararını da görmezlikten gelme tutumunu benimsedi. Binlerce öğrencinin istekleri dışında imam hatip okullarına kaydedilmesi; çok sayıda ilköğretim okulunun ve devlet lisesinin imam hatip okullarına dönüştürülmesi ve bu okulların sayısının giderek Milli Eğitim Bakanlığı’nı Dini Eğitim Bakanlığına çevirecek bir hızla artması, AKP’nin asıl uğraşı haline geldi. Çünkü onlar, çok önceleri düşlenen bir amacı gerçekleştirmekteydiler. 1996’da, daha Refah Partisi ortalıktayken imam hatiplere ilişkin gelecek beklentilerini dönemin İmam Hatip Mezun ve Mensupları Derneği Başkanı şöyle dile getirmişti: “Arapça eğitim yapan özel imam hatip liseleri açılmalıdır… İstanbul’da her ilçeye en az 3 imam hatip lisesi açılmalı, hatta Türkiye’deki bütün liseler, imam hatip lisesine dönüştürülmelidir.” (Cumhu Türban Yine Gündemde AKP, bu son kararı ile kadınlara ve kız çocuklara birer cinsel obje olarak baktığını bir kez daha göstermiştir. Hükümetin bu kararı, ana baba baskısını, mahalle baskısını meşrulaştıracaktır. Prof. Dr. NECLA ARAT Kadın Araştırmaları Derneği Başkanı riyet, 30.12,1996) AKP ve öncülleri (Refah ve Milli Selamet partileri), daha önceki yazılarımda da örneklendirdiğim gibi, (Bkz. Habertürk,29.10. 2010) “Tek başlarına iktidar oldukları zaman, Milli Eğitim’in hedeflerini, milletin inancına, tarihine ve dünya görüşüne göre belirleyeceklerini” söylemişlerdi. Hatta kendi iktidarlarında “Bütün bilgi dallarının tepeden tırnağa incelettirileceğini ve bilimlerin muhtevalarının, milletin inancını, tarihini, dünya görüşünü iyi bilen ilahiyatçılar ile diğer ulema tarafından belirleneceğini” saklamamışlardı. Ayrıca din derslerinin anaokulundan başlatılmasını, ortaokul ve liselerde mutlaka mescitler açılmasını da talep etmişlerdi. (Bkz. N.Arat, Zamana Aykırı Yazılar,s.77) Kadın kuruluşları, özellikle de İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (İKKB) ve Kadın Araştırmaları Derneği (KAD), daha 1997’de zamanın koalisyon hükümetini İslamcı bir rejimin altyapısının oluşturulduğu konusunda uyarmışlardı. Çünkü o sıralarda uluslararası İslamcı örgütler, “Müslüman ülkelerde kadınların İslami yasaklara uymalarını”, “İslami öğretinin ilkokuldan üni İlahiyatçılar ve ulemalar versiteye kadar ders olarak okutulmasını”, “İslam ülkelerinde anayasal müesseselerin İslami esaslara (şeriata) uydurulmasını” istemekteydiler. (Bkz.agk. s.90) Kadınların ve kızların İslami yasaklara uymaları, AKP iktidarınca “türbana özgürlük” adı altında gerçekleştirildi. İslami öğreti, ilk ve ortaöğretimde zorunlu din derslerinin yanına Arapça, Kuran ve Peygamberin Hayatı vb. dersler eklemlenerek ders olarak okutulmaya başlandı. Bu arada, neredeyse bütün okullar imam hatibe dönüştürüldü. Bütün öğretim kurumlarında mescitler açıldı. Böylece laik eğitimin yerini alan gerici sistem ve türbanın sürekli olarak siyasi istismar aracı yapılması, AKP’nin en etkili seçim stratejisi haline geldi. Cumhurbaşkanı seçimi öncesinde yaşanan karanlık olaylar aydınlatılmadığı, Güneydoğu’da PKK’nin okulları yakmaya devam ettiği, Kürtçe eğitimin bir oldubittiye getirilmeye çalışıldığı, IŞİD adlı kanlı terör örgütünün rehine olarak aldığı 49 T.C. vatandaşını hangi koşullarda teslim ettiğinin bilinmediği bu karmaşık siyasal ortamda biz şimdi her şeyi bir yana bırakıp Tepki vermeliyiz 910 yaşındaki kız çocuklarının başlarının bağlanması konusunu tartışmaktayız. Niçin? Kuran kurslarına yaş düzenlenmesi kaldırılırken, 4+4+4 projesi ile laikulusal eğitim yok edilirken; kamu kurumlarına “türban özgürlüğü” getirilirken; türbanın TBMM’ye ve genel kurula girmesi, “Laik devlete meydan okumak” yerine “bir özgürlük meselesi ve demokrasi adına çok büyük bir kazanım” olarak değerlendirilirken; başta ana muhalefet partisi olmak üzere muhalefet partileri açık ya da örtülü destek politikaları uygulayıp hukuksuzluklara göz yumarken sustuğumuz için.. Gerekli olan yoğun toplumsal tepkiyi göstermediğimiz için.. Şimdi dinsel ideoloji ile çocuklarımızın beyinleri çalınmaya çalışılıyor. “Türban serbestisi”, dindar ve kindar kuşaklar yetiştirmenin ana aracı kılınıyor. Bu Talibancı ve IŞİD’ci anlayışı benimseyenler, “Müslüman olmayan kadınlar örtünmez, namaz kılmaz, oruç tutmaz; yani gâvur kadınları örtünmez, Allah’ın emirlerine uymaz, mahremiyete dikkat etmez” diyorlar. (Habervaktim.com, M.Durdu, 24.09.2014) İşin acı tarafı, bu durumu hâlâ “bir özgürlük projesi” olarak selamlayan ve Devrim Tarihi derslerinin de okullardan kalkmasını isteyen bazı akademisyen ve köşe yazarlarının varlığı.. Onlar, Türkiye’nin laik iklimini karartan bu şeriatçı Arap kültürünün yaygınlaşmasını ve AKP’nin İslami devlet projesini görmezlikten gelmeyi akıl almaz bir tutumla sürdürüyorlar. AKP, bu son kararı ile kadınlara ve kız çocuklara birer cinsel obje olarak baktığını bir kez daha göstermiştir. Hükümetin bu kararı, ana baba baskısını, mahalle baskısını meşrulaştıracaktır. Pek çok köy, ilçe ve ilde inançlıinançsız tartışmalarına yol açacak; başı açık olan kız çocuklar, kendilerini rahatsız hissederek başlarını örtmek zorunda kalacaklardır. Bakanlar Kurulu bu yanlış kararından mutlaka geri dönmeli, ilköğretimde dini sembollerin kullanılmayacağına ilişkin kararı ve anayasanın 90. maddesini göz önüne alarak bu yönetmelik değişikliğinden vazgeçmelidir. Yargının Çığlığı! AKP iktidarının yargıya el koyuşu, CemaatAKP çatışması başladıktan sonra, iyice su yüzüne çıktı: Öyle anlaşılıyor ki, bütün yargı, özellikle de Yargıtay gibi üst yargı organları, bütünüyle CemaatAKP ortaklığının denetimine girmiş... Bu ortaklık bozulunca bütün kirli çamaşırlar ortaya döküldü! HHH “Yargı, Cemaat’in mi, AKP’nin mi denetiminde olsun” gibi, inanılmaz, adalet ve vicdan dışı bir tartışmanın içindeyiz... İktidar, kendi beklediği sonuç alınmazsa, yargıç seçimlerini bile gayri meşru ilan ediyor... Yazılanlardan ve çizilenlerden anlaşılıyor ki: İnsanlar, “yargı, bütün yetkileri elinde toplamış olan zalim bir iktidarın emrinde olacağına, her türlü hukuksuzluğun altında imzası da bulunsa, onunla çatışmaya girmiş olan Cemaat’in varlığını tercih etsin” noktasına gelmişler... Açıkçası, “Kırk katır mı kırk satır mı” seçenekleriyle karşı karşıyayız! HHH Üniversiteler suskun... Hukuk fakülteleri suskun... Anlı şanlı “başyazarlar”, “liberaller” suskun... Sadece Türkiye Barolar Birliği ve İstanbul Barosu gibi birkaç baro ses çıkarabiliyor... Utanç verici bir durum! HHH Bu duruma eski Yargıtay Başkanı Prof. Sami Selçuk isyan etmiş... Mektubunu, dijital ortamda “Haykırış” ifade eden büyük harflerle yazmış: SAYIN KONGAR, YARGIDA OYNANAN OYUNLAR DORUK NOKTASINA ULAŞTI. SEÇİMİ BİLE MEŞRU GÖRMEYEN BİR ANLAYIŞ KARŞISINDA BÜTÜN TÜRKİYE AYAĞA KALKMALIYDI. YARGI ORGANLARININ BAŞKANLARININ SUSMASI İSE ANLAŞILIR GİBİ DEĞİL. ONLARA DÜŞEN, İKTİDARI UYARMAKTI, İKTİDARLA SİYASAL ÇATIŞMAYA GİRMEK DEĞİL. YA AYDINLARA NE DEMELİ? KAMUOYU DEMOKRASİSİNİN BULUNMADIĞI BİR ÜLKEDE DOĞRULARI DİLE GETİRMEK ELBETTE HERKESTEN ÖNCE AYDINLARA VE ÖZELLİKLE DE YAZARLARA DÜŞER. SİZ, BÜTÜN YAZARLARA ULAŞABİLİRSİNİZ UMUDUYLA BU SATIRLARI YAZMAK ZORUNLULUĞUNU DUYDUM. BANA ULAŞAN BİLGİLER GERÇEKTEN YÜZ KIZARTICI. İÇİM KANIYOR. LÜTFEN NE GEREKİYORSA YAPINIZ. ESENLİKLER. PROF. DR. SAMİ SELÇUK ESKİ YARGITAY BAŞKANI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle