02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 EYLÜL 2014 PAZAR 14 Avusturya A Türklere teşekkür etti ama... vusturya devleti adına Cumhurbaşkanı Dr. Heinz Fischer, Viyana kenti adına da Belediye Başkanı Dr. Michael Häupl, Türk işçilerine göç anlaşmasının 50. yılında nihayet teşekkür etti. Başkent Viyana’nın gotik mimari yapısının en görkemli yapılarından olan Viyana Belediye Sarayı Rataus, teşekkür töreni için seçildi. Törene cumhurbaşkanı, belediye başkanı, eyalet bakanları, milletvekillerin yanı sıra çok sayıda Avusturyalı, Türk ve eski Yugoslav kökenli gurbetçiler katıldı. Konuşmalarda hem cumhurbaşkanı hem de belediye başkanı, ırkçılığı, ayrımcılığı, hoşgörüsüzlüğü, yabancı düşmanlığını lanetlerken başta Türk ve Yugoslav olmak üzere göçmen işçilere Viyana kentine yaptıkları katkılardan dolayı teşekkür ettiler. İlk kuşak işçiler, onların çocukları ve torunları tören için Rathaus’un görkemli salonunda hazır bulundular. Henüz ilköğretimde okuyan Tolga Söylemez de onlardan biriydi. Törenin ilk konuşmasını yapan Tolga, yaşayan ilk kuşak işçilerine uzun ömür diledi. Bir televizyon programı için kendisine sorulan uyumla ilgili soruya verdiği şu yanıtla dikkat çekmişti Tolga: “Hep uyumdan bahsediliyor, ben uyum sağlamak istiyorum ama öğretmenim bana kasten kötü not vererek, liseye, oradan da üniversiteye gitmeme engel oluyor ve böylece de uyum sağlamama engel olunuyor.” Tolga’nın televizyonda henüz yayımlanmayan bu sözleri dedesinin ve babasının Rathaus’a çağrılmasına yetti. Avusturya’ya emekleriyle katkıda bulunan göçmen işçilere 50 yıl sonra hatırlanarak teşekkür edilmesi çok önemli tarihi bir olaydır. Teşekkürü sadece Rathaus sarayına davet edilen birinci kuşak işçiler hak etmedi; aynı zamanda salonda bile bulunmayan Türk işçilerinin Viyana’daki zor günlerinde hep yanlarında olan kişiler ve danışma merkezleri de hak ettiler. Türk işçiler dillerini bilmedikleri Avusturya’da yaşamlarını el yordamıyla yönlendirmeye çalıştı. Bu sürede ne Avusturyalı komşularından, ne de Avusturya’nın kurumlarından yardım ve ilgi görmedikleri bilinir. Özellikle inşaat alanı gibi sezonluk işlerde çalışanlar, kendilerinden kesilen primlerle finanse edilen işsizlik parasını almasınlar diye, başvuran hak sahiplerine VİYANA yeni sezon açılana kadar Türkiye’ye gitmeleri önerildiği hâlâ konuşulur. Emeklilik için yeterli sigortalılık süresini KADİM ÜLKER dolduramayan Türkler yıllar sonra durumdan şikâyetçi oluyorlardı. O yıllarda kendilerine pek kimse yardımcı olmamıştı. Bir kişi hariç: K. Sedat Uyar. Ona teşekkür plaketi verilmeliydi. Tıp eğitimi almak için Viyana’ya gelmiş ve burada kalmıştı. Onun Türklerle yetmişli yıllarda kurmuş olduğu sıcak ilişkiler ve yaptığı karşılıksız yardımları tanıyanları tarafından hâlâ minnetle anlatılır. O yıllarda sendikayla ilişkiye geçen, Türklerin sorunlarına çareler arayan dernek kuran ve o dernekte eğitim kursları başlatan ilk kişi olmuştu. Uyar’ı 35 yıl önce inşaat işçileri sendikasındaki Türk işçileriyle görüşmelerinde ve düzenlediği Almanca kursunda tanıdım. Sendika binasında büyük bir toplantı salonu haftada bir gün 2 saatlik süreliğine Türklere danışmanlık yapması için Sedat Bey’e ayrılırdı. Bu salonda zamanını titizlikle kullanırken herkesin derdine karşılıksız çare bulmaya çabalardı. Bu çaba oda mutfaktan oluşan evinde de devam ederdi. Sadece yaptığı yeminli tercüme işlerinden emeğinin karşılığını beklerdi. Göçün ilk yıllarından 90’ların ortalarına kadar tek başına bir kurum gibi çalışan Sedat Uyar Rathaus’da onurlandırılmayı en fazla hak eden insandı. O ise Rathaus’da yoktu. Sadece Sedat Bey mi eksikti? Yıllardır maddi sıkıntılara rağmen Türk işçilerine danışmanlık hizmeti veren, eski başbakanlardan Bülent Ecevit ve Bruno Kreisky’in kurulmasına ön ayak oldukları Avusturya Türkiye Dosluk Derneği de davetliler arasında değildi. Ayrıca Göçmen Danışma Merkezi’nin Türk işçilere yılllardır yapmış olduğu hizmetler görmezden mi gelinmeliydi? [email protected] T Bir devlet üniversitesi devleti nasıl soyar? PAZAR YAZILARI milyon dolarlık vurgun Teksas’ta 75.6 ürkiye’den de çok sayıda Emniyet mensubunun de şansölye olan kısaca, rektörler rektörü anlamına yüksek lisans ve doktora eğitimi gördüğü kısaca gelecek seçilmiş görevli var. UNT üniversite sisteminin UNT diye anılan University of North Texas şansölyesi Lee Jackson raporu gördüğünü ve bulguların Kuzey Teksas Üniversitesi, Teksas eyaletini 75.6 gerçek olduğunu belirtmiş. Şimdilerde UNT’nin milyon dolar dolandırmış. Çakma personel yaptığı bu “yaratıcı” muhasebe, hayali TEKSAS listeleri ve yaratıcı muhasebe (!) oyunlarının bu bordrolarla aldığı parayı 10 yıl içinde işte büyük rolü olduğu iddia ediliyor. Teksas Teksas eyaletine geri ödemesi gerekiyor. eyaleti mali müfettişi John Keel tarafından Teksas eyaletindeki üniversitelerin uzun bir araştırma sonucu ortaya çıkarılan bu bütçeleri bizdekilere göre çok yüksek. olay, akademik çevrelerde, kamuoyunda büyük Araştırmaya büyük önem veren Teksas devleti bu konuda hiç de cimri yankı buldu. Müfettiş raporuna göre, üst düzey TEVFİK DALGIÇ davranmıyor. Ayrıca eyaletin kurucuları yöneticilerin haberi olmadan bu büyüklükte bir bu üniversitelere binlerce dönümlük yolsuzluk yapılması olanaksız görünüyor. arazi bağışlamışlar. Yeni teknolojilerle Raporu yayımlayan Dallas Morning News çıkarılan kaya gazı ise arazi sahibi üniversitelere gazetesine göre, bu yolsuzluğun kökleri 1970’li yıllara milyonlarca dolar ek gelir sağlıyor gaz şirketlerinden. kadar uzanıyor. Teksas’taki eyalet çapında çalışan Örneğin eyaletin ilk devlet üniversitesi olan benim de çok sayıda devlet üniversitesi aslında tek bir mütevelli görev yaptığım Teksas Üniversitesi’nin kaya gazından heyetine bağlanıyor ve her rektörün üzerinde bir geliri yılda 750 milyon dolar kadar. Bu üniversitenin yıllık bütçesi ise 15 milyar doları buluyor. Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin Eğitim Bakanlığı’nın bütçesinin yarısı kadar. Kuşkusuz Teksas’ta daha çok sayıda devlet üniversitesi bulunuyor. Türkiye’de Yüksek Eğitim Kurumu YÖK’e bağlı devlet üniversitelerinin toplam bütçesinin 5 milyar dolar civarında olduğu göz önüne alınırsa Türkiye’deki durum daha belirgin olur. Yani tüm devlet üniversitelerimizin yıllık bütçesi ABD’nin en büyük eyaletinin en büyük üniversitesinin bütçesinin üçte biri kadar. Eh para bu kadar bol olunca da yolsuzluk olur diyenler bulunabilir, ama yolsuzluk gibi suçların affı ve siyasi otoritenin buna müdahalesi mümkün değil. Kanunlar herkese aynı şekilde uygulanıyor. Adamına göre değişmeyen bir hukuk sistemi çalışıyor. [email protected] A BD yakalasaydı vatana ihanetten yargı önüne çıkaracaktı. Ama o, son saniyede Moskova’ya kalkan uçağa binmeyi başarıp Rusya’ya sığındı. Anladınız, sözünü ettiğim kişi Amerikan gizli servisi NSA’nın eski çalışanlarından Edward Snowden. Gizli belgeleri açıklayarak dünyayı ayağa kaldırmıştı. Snowden, ABD’nin kirli çamaşırlarını ortaya döktüğü için yaşamını tehlikeye soktu. Onun sayesinde ABD’nin kimleri dinlediği, ülkeler hakkında nasıl raporlar hazırlandığı, bu ülkeler için ne gibi hesapları olduğu artık biliniyor. Edward Snowden, haksızlığa, hukuksuzluğa isyan ettiği için gizli belgeleri açıklamıştı. O belki beklemiyordu ama fedakârlığı Alternatif Nobel’le ödüllendirildi. Snowden’la birlikte 2014 Alternatif Nobel’i kazanan dört hümanistten biri de Guardian gazetesinin genel yayın yönetmeni Alan Rusbridger. Jüri, Snowden’i, demokrasinin temellerini sarsan ve anayasal hakları ihlal eden süreci ifşa ettiği, gazeteci Rusbridger’i de bu ifşaatı yayımlama cesareti gösterdiği için ödüllendirdi. Doğrusunu söylemek gerekirse Right Livelihood (Doğru Yaşam) Vakfı’nı da Snowden ve Rusbridger’i ödüllendirme cesareti gösterdiği için ödüllendirmek gerekiyor. Lafı zaten oraya getirmek istiyordum. Right Livelihood Vakfı, 24 yıldır doğru yaşam biçimini savunanları ödüllendiriyor. Bu süre içinde ödül kazananlara bakılacak olursa karşımıza, insan STOCKHOLM hakları ihlallerine karşı baş kaldırmış, çevre duyarlılığı için mücadele etmiş, nükleer silahların yok edilmesi için kampanyalar düzenlemiş, insan sağlığı için yeni arayışlara yönelmiş, sistemin bize dayattığı ekonomik modele alternatif çözüm arayışlarına yönelmiş hümanistlerden oluşan bir tablo çıkıyor. Hepsi de kendilerini insanın mutluluğuna adamış, tüketilen dünyayı yeni ve doğru yaşam biçimiyle kurtarmaya OSMAN İKİZ çalışan, ekonominin tutsak ettiği insanları uyandırmaya çabalayan şövalye ruhlu insanlar. Hayrettin Karaca gibi ormanları ve toprağı koruma bilincini aşılayan, Birsel Lemke gibi siyanürlü altın madenciliğinin ölüm saçtığını öğreten hümanistler. Right Livelihood Vakfı her yıl bu gibi hümanistleri ödüllendirerek doğru yaşam biçimini teşvik ediyor. Kurulu düzene ters düşse de Right Livelihood Vakfı’na açıkça saldırmıyorlar. Ama bu yıl Snowden’in ödüllendirilmesiyle ilginç bir olaya tanık olduk. Ödüller her yıl İsveç Dışişleri Bakanlığı’nın Uluslararası Basın Merkezi’nde açıklanıyordu. Bu yıl son dakikada Dışişleri basın merkezinin toplantı için müsait olmadığını bildirdi. Vakıf da ödülleri internet üzerinden açıklamak zorunda kaldı. Vakıf direktörü daha sonra yaptığı açıklamada Dışişleri Carl Bildt’in, Snowden’in ödüllendirilmesine çok içerlediğini bildirdi. Bildt ise kendisinin basın toplantısıyla ilgili bir müdahalesinin olmadığını söylüyor. İnanması zor değil mi? Şimdi merak edilen ödül töreninin nasıl yapılacağı. Bu yıla kadar ödül töreni İsveç parlamentosunda yapılmaktaydı. Bakalım bugünlerde göreve başlaması beklenen hükümetin tutumu nasıl olacak. Bu konuyla ilgili söylenecek çok söz var. İzlediğim kadarıyla Edward Snowden’in ödüllendirildiği Türk basınında yankı bulmadı. Hortumuyla, seliyle, artan sıcaklıklarla canlı varlık için felaket anlamına gelen iklim değişikliğinin işaretlerini görmemize rağmen medya tek çözümün doğru yaşam olduğunu kavramış gibi davranmıyor. İşimiz Allah’a kaldı. [email protected] ‘Doğru Yaşamcılar’a ret K anada Başbakanı Stephen Harper, bakanlar toplantısında “Askerimizin seksüel faaliyetlerini ortalığa ifşa edemeyiz!” demiş olmalı; kabine üyeleri o günden beri sus pus... Başta ordunun artış gösteren cinsel kudret hapı Viagra’ya olan talebi başta olmak üzere birçok dosyayı kamuoyundan saklama kararı, geçen aylarda birer birer olmasını istiyordu... Toplum mühendisliğinin öteki adıydı alındı. Harper’ın önüne konulan dosyaya bakılırsa, ki bu! Kısıtlamaya karşı yükselen sesler daha ziyade bu biz bakmak olanağı bulsaydık tamamını ifşa ederdik, işin para meselesi olmadığını vurguluyor; Kanada gibi Kanadalı askerlerin Viagra başta olmak üzere, benzerizengin bir ülkede 2 milyon doların lafı edilemeyeceği muadili seksüel güç kazandıran haplara duydukları belirtiliyordu. Birçoklarına bakılırsa, gelecek yılın ilgi, geçen aylarda Ottowa’daki federal hükümete dair tahmini Viagra talebi her şeyden evvel muhafazakâr bütçede birden fark edilmişti. Bütçe rakamları arasında sağcı hükümete üzerinde konuşulması ayıp şeyler Viagra harcaması en başa fırlamış, mühimmat ve silah arasında geliyor, ordunun güçlü kuvvetli görünmesiyle tarzı şeyler fuzuliden sayılır gibi sonlarda yer almıştı. askerlerin cinsel kudreti arasında bir EDMONTON Bütçeye çabucak göz atan Başbakan’ın kaşları birden bağ kurulup mesele milli sorunların çatıldı ve durumun gizli olarak Kanada İstihbarat başında kabul görüyordu. Askeri Servisi’nce dahi soruşturulmasını buyurdu. Bakanlara propaganda açısından Viagra, da talimat verildi, sessiz kalınacaktı. Başbakan’a ordunun imajına zarar verebilirdi sunulan bir rapor ise Kanadalı askerlerin yüzde 71’inin ve sonra gelecekte muhtemel ve öyle ya da böyle cinsi münasebet yoksunluğu içinde MAHMUT ŞENOL şimdiki (halihazırda) düşmanlar, olduğunu açıklamaktaydı. Emekli askerlerin durumu İngiltere Kraliçesi’ne bağlılık yemini ise bu rakamın dışındaydı. On yıl evvel piyadeye avuç veren Kanada ordusunu hafife alabilirdi. Birçoklarına avuç bedavaya hap dağıtan askeri doktorların bu eli göre, Viagra meselesinde para ve bütçeyi düşünmekten açıklığı artık çığrından çıkmıştı. Önümüzdeki yılın bütçe çok, muhafazakârsağcı ve dindar bir politika ideolojik hazırlık raporlarında Viagra’ya ayrılan tahmini harcama, olarak karara imza attırmıştı. İşte bu ideolojiyle her 2 milyon doları geçiyordu. 50 bin 600 muvazzafdaimi şeyden evvel kısıtlamayı sürdürmek ve suskun kalmak askeri bulunan bir ordu için büyük harcama dilimiydi. kararı ele alındı. Böylesi bir kısıtlamaya asker, subay, Nereye ne paralar harcanıyordu da kesenin ağzı buncacık generaller kazan kaldırmakta gecikmeyecekti. Kanada askerin gönlünü razı etmeye açılamaz mıydı? Askeri ordusu, Viagra istiyor, ayda beş defaya hayır diyordu; sağlık hizmetlerinde Viagra tarzı haplara duyulan ihtiyaç ayrıca hükümetin askerlere dair seks yaşamını bu yönüyle demek ki her geçen gün artış gösteriyor, askerler leblebi düzenlemeye kalkışması insan hakları sorunları arasında çekirdek yer gibi hap talebinde bulunuyordu. En sonunda görüldü. İşte bu türden itirazlara rağmen, bakanlar Kanada askeri personeline ayda sadece 5 Viagra hapı kurulu Viagra talebini halktan gizlemeyi ısrarla lüzumlu, verilmesi kararı alınmıştı. Altı günde bir kez kullanmak basına açıklamayı da lüzumsuz buldu. Aslına bakarsanız, üzere; hükümet, askerlerin eşleriyle sadece hafta sonları hükümet ağzından baklayı çıkarmayan cinsten, ketum birlikte olmasını üstü örtülü biçimde planlıyor, böyle bir hükümettir. Sadece Viagra meselesi değil, başka Viagra denilince muhafazakârlar sustu konularda kamuoyunu bilgilendirmekten kaçınır. Mesela, gündemde olan kimyasal silahları yaygınlaştırmak üzere orduya talimat vermek ve ayrıca 2.5 milyar dolarlık zırhlı araç projesini iptal etmek gibi kamuoyunun merak ettiği soruları da cevapsız bırakmıştır. Yine orduda eşcinsellik yasak olmadığı ve anayasal koruma altına alındığı halde bu askerlerin varlığını görmezden gelir, dile getirmez. Transseksüel askerlere sıra gelince, tamamen kirpi olur, içine kapanır; ameliyat masasına yatıp cinsiyet değiştirmesine de sıcak bakmaz, bu konuda bütçedeki masrafları kısmaya çalışır. Ne alaka denilecek biçimde, Harper hükümeti ülkedeki tüm meteoroloji uzmanlarını, radyo ve tv’lerdeki hava durumu sunucularının küresel ısınma konusunda tek kelime etmesini de geçen haziran ayı itibarıyla yasaklamıştır. Bunları devlet sırrı olarak saklamaya kalkışması, dünyada demokrasi deyince akla ilk gelen Kanada gibi bir ülkede tuhafa kaçmaktadır. Ne var ki muhafazakârlar, fıtratlarıvaroluşları gereği, halen ülkeyi 19. yüzyıla ait siyasi kodlara, âdetlere bağlı kalarak yönetmeye devam ısrarında olduğundan hükümet üyeleri için bu talimat garip sayılmaz. Tuhaf olan bir şey de Harper hükümetinin muhalifi sosyalist Yeni Demokrasi Partisi ve ortanın solunda Liberal Parti’nin de ağzından kerpetenle lakırdı çıkarma huyuna suyuna yakın durduğunu görmek oldu. “Milli sır” sözü eden hükümet imajına saygıdan ve biraz da çekinceden olacak ki ağzında bakla ıslanmaz olduğu bilinen siyasi sol kesim, yaklaşan seçimlerde ortanın sağından oy toplamak hevesiyle olsa gerek, bu kez fazla lakırdı etmekten uzak durdu. Bütün bu hikâyenin özeti şu: Şimdi, 2015 yılbaşısından itibaren ordunun yüzde 71’i ekstradan Viagra almak için eczanelere gidecek, hap başına ayda 22 dolar ödeyecektir. Paraya kıyamayanlar ise hafta sonu evci izni alıp cuma veya cumartesi gecelerinden birini bekleyecektir. Pamuk eller cebe! [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle