28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 EYLÜL 2014 CUMARTESİ 4 HABERLER Bir Seçim Kalmıştı Eğer demokrasi diyorsak sandığa saygı duyalım. Bu sözler Tayyip Erdoğan tarafından BM Genel Kurulu’nda delegelere söyleniyor. Türkiye’de herkes bilir, sandık bugüne kadar Tayyibizmin temel taşıydı... Gerçekten de demokrasilerin “onsuz olmazı”dır sandık. Ama çağdaş demokrasilerde her şey sandığa indirgenemez. Günümüzde sandık, yani seçim demokrasinin zorunlu koşuludur, ama yeterli koşulu değil. Seçimsiz demokrasi olmaz, ama her seçim de illa demokrasinin olduğunu göstermez. Seçimle işbaşına geldikten sonra, insan haklarını, temel özgürlükleri çiğneyip, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı gibi temel ilkeleri bir yana bırakacaksın, sonra da “seçim olduğuna göre demokrasi de vardır” diyeceksin. Yok öyle şey! Evet seçim yoksa demokrasi yok, ama seçim varsa illa demokrasi var demek değil. Kanıt mı? En güzel kanıt bizzat Tayyibizmin kendisi. Keyfiliğin doruk yaptığı, kuvvetler ayrılığının çiğnendiği, her şeyin Başkan Baba’nın iki dudağı arasında olduğu rejime kimse demokrasi diyebilir mi? Şakşakçılarla yandaşlar dışında içeride ya da dışarıda kimse de demiyor zaten. HHH Ama Tayyibizmin savunucuları, salt sandığın varlığını, tek meşruiyet nedeni olarak görüyor, “madem sandıktan çıktık, istediğimizi yaparız” diyorlardı. Geçmişte kalmış, çağdaş demokrasiyle ilgisi olmayan ilkel bir görüştü bu. Tayyibizmin bugün varılan yeni aşamasında, artık bu eşik de aşılıyor. HSYK’ye yandaşlarını doldurarak yargıyı denetim altına alma operasyonunu, 12 Eylül 2010 referandumundan bu yana sürdürmekte olan AKP, HSYK seçimlerinden istediği sonuçları alamama tehlikesiyle karşılaştığı andan itibaren seçim konusunda da ağız değiştirmiş ve maskeyi çıkarmış bulunuyor. Nitekim, AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal açıkça tehdit ediyor: HSYK seçimlerini bir zümre kazanırsa biz de gayrimeşru sayarız. Böylelikle sandığın kutsallığı kavramı da ortadan kaldırılmış, seçimin kerameti anlaşılmış oluyor. Seçim ancak Tayyibizmin istediği sonucu verdiği zaman kutsaldır. HHH Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ise Genel Yayın Müdürümüz Utku Çakırözer ile yaptığı konuşmada, daha da değişik bir yol tutarak şunları söylüyor: Ülkenin kaderini 12 bin kişinin değil, 55 milyonun yapacağı seçim belirler. İlk bakışta çok fiyakalı, milli iradeye de selam çakıyor görünen bu mantığın demokrasiye aykırılığını belirtmeye gerek var mı? Demokrasinin temel ilkeleri, evrensel kurallar, teamül, anayasa ve yasalar gereği, her organın seçim şekli ayrıdır. 55 milyonun oyuyla tecelli eden milli irade, ülkeyi kimin yöneteceğini saptayabilir. Ama Galatasaray veya Fenerbahçe kongrelerinin yerine kaim olarak, bu kulüpleri kimin yöneteceğine karar veremez. Yalçın Akdoğan’ın mantık ile ilgisi olmayan saptamalarına itibar edilirse, demokrasilerde sanki bir seçimler hiyerarşisi varmış sanılır. Halbuki demokraside her organın seçiminin şekli ve seçmen tabanı ayrıdır. Bunlar arasında bir hiyerarşi yoktur. Yani Tayyip Bey, Aziz Yıldırım’a “Ben halk tarafından seçildim. Birkaç bin üyenin lafı mı olurmuş, çekil bakayım kenara, bu kulübü artık ben yöneteceğim!” diyemez. Uzun lafın kısası, Tayyibizmin tek demokratik kutsalı kalmıştı: Sandık. O da şimdi, ilk seçimde istenen sonucu alamama ihtimali doğduğunda “tu kaka” oldu. Bugün HSYK seçimlerini gayrimeşru ilan etmeye kalkanlar, yarın öbür gün sandıktan çıkamama olasılığı belirince genel seçimler için de aynı yola başvururlar. Sonra da koro halinde meşk eylerler: Ben seçime seçim demem, kazananı ben olmayınca! Adalet Bakanı Bozdağ 12 Ekim’de verilecek kararın meşru olduğunu söylerken Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş ‘Sonuçlara göre durum gözden geçirilir’ dedi Sivil toplum ve meslek örgütleri yeni yapılan binanın AOÇ’nin ilk oluşturulan arazisi içerisinde yer aldığına dikkat çekiyor. İktidarın HSYK çelişkisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın HSYK seçimlerini kaybetmeleri halinde sonuçları “gayri meşru sayacaklarına” ilişkin açıklaması hükümet içinde görüş ayrılıklarına neden oldu. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Hâkim ve savcılarımızın Yargıtay’da verdiği karar nasıl meşru bir kararsa 12 Ekim’de verecekleri karar da öyle meşru bir karardır” derken, hükümetin seçimlere herhangi bir müdahalesinin olmadığını öne sürdü. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ise bu açıklamadan farklı olarak “Milli iradeyi yok sayarak Türkiye’nin bu 3 temel kurumunun (yasama, yürütme, yargının) hiçbirisi yapılandırılamaz, hiçbirisi bu şekilde yoluna devam edemez. Dolayısıyla HSYK seçimleri ortaya çıkar, seçimlerin ortaya çıkmasından sonra durum tekrar gözden geçirilir” dedi. Avukatlık mesleğinden geçen 375 adli yargı hâkim ve savcılar ile 198 idari yargı adayının kura çekim töreni Yenimahalle Belediyesi Nâzım Hikmet Kültür Merkezin’de gerçekleştirildi. Törene Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın yanı sıra Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Yargıtay Başsavcısı Hasan Erbil, yüksek yargı üyeleri ile atanacak hakim ve savcıların aileleri katıldı. Törene gelişinde HSYK seçimlerine ilişkin soruları yanıtlayan Adalet Bakanı Bozdağ, Yargıtay seçimlerinin tamamlandığını belirterek, kazananları tebrik ederek, başarılar diledi. Bozdağ gazetecilerin HSYK seçimiyle ilgili sorularını yanıtladı. Hâkim ve savcıların kendileriyle ilgili karar vere cek en yüksek kurul üyelerini seçeceklerini belirten Bozdağ, bunun hükümetin, bazı siyasi grupların, paralel yapının veya başka yapının seçimi olmadığını vurguladı. Bozdağ, seçimle ilgili yürütülen kara propagandaya herkesin kulaklarını tıkamasını istedi. Bazılarının hükümeti seçime müdahale etmekle suçladığını ifade eden Bozdağ, “İthamdan öte bu bir iftiradır. Milletin gözünün içine baka baka yalan söylüyorlar. Hükümetin seçimlere herhangi bir müdahalesi asla söz konusu değildir” dedi. ayri meşruyu Mahir Bey’e sorun’ Bozdağ, “Gayri meşru çıkışı ne anlam ifade ediyor” sorusunu, “Mahir Bey’e soracaksınız” diye yanıtladı. “Gayri meşru sayılması mümkün müdür” sorusu üzerine de Bozdağ, şunları söyledi: “Çok net söylüyorum; bunlar kara propaganda, seçime dönük iftira kampanyaları, yalan kampanyaları. Siz bu yalan kampanyalara, iftira kampanyalarına aldırmayın. Şu anda bu lafı büyütmek suretiyle hâkimler ve savcılarımızın üzerinde başka baskıları, başka korkuları birileri oluşturuyor. Lütfen kimse bunlara itibar etmesin. Hâkimlerimizin, savcılarımızın Yargıtay’da verdiği karar nasıl meşru bir kararsa, 12 Ekim’de verecekleri karar da öyle meşru bir karardır. Bunun dışındaki görüşler, değerlendirmeler tamamıyla seçime dönük, kara propaganda yapan çevreler tarafından bazıları çarpıtılıyor, bağlamından koparılarak... Mahir Bey’in açıklaması da maalesef bağlamından kopartılmak suretiyle çarpıtılmış bir açıklamadır.” ‘G Eker, ‘Ak Saray’ı da Ankapark’ı da görmedi Bakan’a göre AOÇ’de hiç değişiklik yok MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Cumhurbaşkanlığı için yapılan “Ak Saray” ile Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin inşaatına devam ettiği “Ankapark”ın yerine ilişkin tartışmalar devam ederken, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’e göre Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazisinde 1983 yılından bu yana hiçbir değişiklik olmamış! Hatta 1925 ile 2002 yılları arasında 4 bin 500 dekar alan ağaçlandırılırken, AKP iktidara geldikten sonra 18 bin 500 dekar alan ağaçlandırılmış! AOÇ’ye ilişkin yeni projelerini de açıklayan Eker, ağaçlandırılan alanları “mesire yerine” dönüştüreceklerini bildirdi. Eker, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun AOÇ arazisine ilişkin soru önergesini yanıtladı. Mahkemelerin durdurma kararlarına karşın ekim ayında kullanıma açılacak olan “Ak Saray’ın” yeri tartışma yaratmıştı. Bakanlık binanın AOÇ içerisinde olmadığını savunuyor. Sivil toplum ve meslek örgütleri ise binanın AOÇ’nin ilk oluşturulan arazisi içerisinde yer aldığına dikkat çekiyor. Yine AOÇ içerisine Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından Ankapark inşaa ediliyor. Meslek örgütleri AOÇ’nin yıllar içerisinde “talan” edildiğine vurgu yapıyor. Tanrıkulu’nun önergesini yanıtlayan Bakan Eker ise, AOÇ mülkiyetindeki arazi varlığının yaklaşık 33 bin 256 dekar olduğunu, 1983’ten bugüne kadar da arazi varlığında hiçbir değişiklik olma dığını savundu. Eker, AOÇ’nin kuruluş yıllarında ağaçlandırma çalışmalarına büyük önem verildiğini, 1938 yılına kadar 3 bin 310 dekar alanın ağaçlandırıldığını bildirdi. 1925 ile 2002 yılları arasında yaklaşık 4 bin 500 dekar alanın ağaçlandırıldığını dile getiren Eker’in verdiği yanıta göre, 2002’den sonra ise 18 bin 500 dekar alan ağaçlandırılmış. Bu ağaçlandırma kapsamında da 2.2 milyon ağaç dikilmiş. AOÇ arazisinin yüzde 69’una denk gelen 23 bin dekar alanın park, orman ve rekresyon alanına dönüştürüldüğünü ifade eden Eker, buralara yeni park ve rekreasyon alanlarının da ekleneceğini belirtti. Toplamda AOÇ arazisinin yaklaşık yüzde 72’sine denk gelen 24 bin 225 dekar alanın orman, park ve rekreasyon alanına dönüştürüleceği kaydedildi. Eker, AOÇ’ye yönelik yeni projeyi de açıkladı. Ağaçlandırılan alanların ileride park ve piknik yapılacak mesire yerlerine dönüştürüleceğini belirtti. Eker, AOÇ arazisi ile ilgili belediyelerin imar planı sonucu ihtilaflı durumlar oluştuğunu da bildirdi. 2002 yılında 945 dekarlık ihtilaflı alan varken son 11 yılda yapılan girişimlerle ihtilaflı arazi miktarının 9.4 kat azaltılarak 2013 yılında 101 dekara düşürüldüğünü kaydetti. AOÇ arazilerinin 1. derece doğal ve tarihi SİT alanı ilan edildiklerini belirten Eker, arazinin genelini kapsayacak şekilde SİT alanı değişikliği yapılmadığını savundu. Mesire alanı yapılacak Müdahale yokmuş 14.2x20 cm. DARUSSAFAKA ILANLayout 1 24.09.2014 14:05 Page 1 KURTULMUŞ: MİLLİ İRADE YOK SAYILAMAZ Türk Dil Kurumu’nca düzenlenen Dil Bayramı etkinliğinin ardından konuya ilişkin soruları yanıtlayan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ise farklı konuştu. HSYK seçimlerini bazı çevrelerin, grupların ne yazık ki aynı zamanda hükümete karşı bir operasyonun aracı olarak gördüğünü savunan Kurtulmuş, şunları kaydetti: “Bunu da açık bir şekilde ortaya koyuyorlar. Dolayısıyla önce HSYK’nin bütün seçimlerinin tamamlanmasını bekleyeceğiz. Herkesin kendi bulunduğu konuma göre değil, herkesin demokrasinin temel kurallarına göre meseleyi düşünmesi lazım. Evet yargı bağımsız olacaktır ama yargının bağımsız olması demek, millet iradesinin dışına çıkacağı anlamına gelmez. Dolayısıyla biz yargının, yürütmenin, yasamanın hepsinin birbirinden ayrı olması, bağımsız olması ama hepsinin üstünde de milli iradenin olması gerektiğine inanıyoruz. Milli iradeyi yok sayarak Türkiye’nin bu 3 temel kurumunun hiçbirisi yapılandırılamaz, hiçbirisi bu şekilde yoluna devam edemez. Dolayısıyla HSYK seçimleri ortaya çıkar, seçimlerin ortaya çıkmasından sonra durum tekrar gözden geçirilir.” n İstanbul Haber Servisi CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal, Şişli’de 10 işçinin ölümüyle sonuçlanan asansör kazasını yürüten savcının “olayın tanıklarını dinlemediği” gerekçesiyle değiştirilmesini istedi. İstanbul Adalet Sarayı’na gelen Tanal, dilekçesini İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na sundu. Tanıkların polis tarafından “bilgisine başvurulan” sıfatıyla yeminsiz şekilde dinlenildiğini iddia eden Tanal, bu işlemin hukuka aykırı olduğunu savundu. Torunlar İnşaat firmasının tanıklarının savcılık tarafından dinlenildiğini söyleyen Tanal, “Soruşturmayı yürüten savcının dosyadan el çektirilmesi ve tanıklarımızın savcılıkça dinlenilmesi için başsavcılığa başvurduk” diye konuştu. Tanal’dan ‘savcı’ talebi Hâkim Sayın ve Savcı Özden vakfı eleştirmişti YARSAV’dan iki ihraç kararı ALİCAN ULUDAĞ Eker’den Kürtçe mevlit n DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır Kültür ve Karpuz Festivali kapsamında önceki gece Atatürk Stadyumu’nda tören düzenlendi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Mevlana gösterimi sırasında sahneye çıkarak Kürtçe mevlit okudu. Barlak davasında yine karar yok n İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)Karabağlar’da 2 yıl önce polis ekip otosuna çarpan ehliyetsiz sürücü Erhan Barlak’ın ağabeyi Emrah Barlak’ı, çıkan tartışmada tabancayla öldürmek ve 4 kişiyi de yaralamakla suçlanan polis memuru İ.K’nin İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davası, 26 Kasım’a ertelendi. Duruşmada karar verilmesi bekleniyordu. Ertelemeye gerekçe olarak mahkeme heyetinin değişmesi gösterildi. ANKARA Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV), HSYK seçim sürecinde hükümetin adaylarını destekleyen Ankara Savcısı Abbas Özden ve Danıştay Tetkik Hâkimi Fethi Sayın’ı üyesi olduğu vakıf hakkında yanıltıcı açıklamalarda bulunduğu gerekçesiyle ihraç etti. Savcı Abbas Özden, HSYK seçim sürecinde kurulan hükümet destekli Yargıda Birlik Platformu’nun sözcülüğünü yapıyordu. Yargıç Fethi Sayın’ın eşi Gönül Sayın ise YBP’nin idari yargı HSYK üye adayı olmuştu. Fethi Sayın, bazı gazete ve televizyonlara yaptığı açıklamalarda kurucu üyesi olduğu YARSAV’ı “cemaatin uydusu olmak ve kontrolüne girmekle” suçlamıştı. Savcı Abbas Özden de benzer açıklamalar yapmıştı. YARSAV Yönetim Kurulu, bu açıklamalar üzerine önceki gün yaptığı toplantı sonucunda Özden ve Sayın’ın ihracına karar verdi. İhraç gerekçesinde, iki üyenin vakıf üyeliği ile bağdaşmayacak hareketlerde bulunduğu, YARSAV hakkında yanıltıcı açıklamalar yaptığı belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle