06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 EYLÜL 2014 ÇARŞAMBA 12 HABERLER GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Ülkücü gençler, ‘Uzun uzun baktı’ diyip üniversiteli Metehan’ı komalık etti n Baştarafı 1. Sayfada RTE dindar gençlik yetiştireceğim diye ortaokullarda din tedrisatını alabildiğine genişlettı. Üstelik zorunlu hale getirdi. Yahu bu nasıl cumhuriyet hükümeti, laikliği sözde bırakıyor diye eleştiriyorduk. Yeni gelenin de eşi başı örtülü, baştan aşağı kapalı ve lakin öncekine; sen okullarda din derslerini zorunlu yaparak dindar nesiller yetiştireceğini mi iddia ediyordun... ...dindar nesil öyle değil nasıl yetiştirilir gör, dedi. Öyle bir Milli Eğitim Bakanı devralmış ki, onun marifetli elleriyle önce pek çok okulu imam hatibe devşirdi. Öğrencileri normal okullarda değil, imam hatiplere çaresiz kaldıkları için (40 bin öğrenciyi) yönlendiren uygulamalar icat etti ve... …eh bu kadarla yetinir, diyorduk. Bir de baktık ki, liselerde öğrencilerin başı açık olması kuralını kaldırıverdi. Liseleli kızların da başları örtülü okula gelebilmelerine olanak tanıdı. Kimi sosyal olaylarda bulunduğu hükümet gibi düşünmediğini açıkladığı için zaman zaman medyamızın övgüleriyle yorumlanan hükümetlerin değişmez Başbakan Yardımcısı ve sözcüsü Bülent Arınç; son Bakanlar Kurulu toplantısından sonra basına türbanı (belki inanmayacaksınız ama) “liseli kız öğrencilerin ‘hasretle’ beklediğini” söylemez mi? Ya Başbakan AD? O, ne de olsa ilim irfan sahibi, profesörlüğü de var ya; daha derin ve de çok ama çook derin bir söylemle; liselerde türban kararını “demokratik ve özgürlükçü” diye değerlendirdi. Bu söylemini, isteyen öğrenci takar türbanı istemeyen takmaz diye özgürlükçü demokrasi anlayışına örnek gösterdi! HHH Bu sırada hükümet IŞİD ve terörle ilgili toplantılar yapıyor ama sınırdaki binlerce Suriyeli Kürt’ün IŞİD’den kaçarak sığınması sırasındaki izlenen olaylar üzerinde bir yorum yapmıyor. Oysa sınırda HDP’nin desteği ile PKK militanları, savunma yapmama emri alan askere taşlarla, oraları yakıp yakarak saldırdı. Ya sığınmacılar, tabii Kürt oldukları için Kürt partisi Diyarbakır kadın belediye başkanı askere “Senin devletin bana söz verdi” deyince, askerden, AKP hükümeti yetkililerinden duymadığımız bir yanıt aldı: “Benim hükümetimse çıkın gidin!” Böyle aman çözüm süreci devam etsin diye PKK’nin her türlü terorist eylemini görmezlikten gelen, bütün saldırılara karşı askeri savunmasız bırakan AKP hükümetleri; sınırdaki sığınmacılara her türlü insanı yardımı yapan, yüklerini bile sırtlarında taşıyan askere saldırılara gözleri kapalı! HHH Hükümetin 49 rehinenin kurtarılmasında IŞİD’e neler vaat ettiği bilinmiyor. Tabii hükümetin ilgisiz durduğu pek çok akla yakın vaatler, olasılıklar gündemde. Örneğin, verilen güvencelerin başında, uluslararası koalisyonun IŞİD’e müdahalelerinde sınırdaş olmamıza karşın Türkiye’nin yer almayacağının vaat edildiği öne çıkan önemli olasılık. Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın bu içerikte sorulara verdikleri yanıtlar bu vaadi yalanlamıyor. Tersine IŞİD’i etkisiz hale getirmeyi amaçlayan müdahalelere katılmasını artık zorlu gören, başta ABD ve üye ülkelerle ancak bu konuyu pazarlık ettikten sonra karar vereceklerini söylüyorlar. Bu ve buna yakın yanıtların yanında, ABD Dışişleri Bakanı Kerry iki gün önce, rehine olayı sonuçlandıktan hemen sonra, Türkiye IŞİD’le mücadeleye katılacağı sözünü verdi, dedi... Ne ki bütün işaretler bu sözünden kaytaracağı izlenimi veriyor. HHH ABD IŞİD’e müdahaleye Türkiye’nin 49 rehineyi gerekçe göstererek düne kadar katılmamasını sineye çekti ama... ...artık mâni zail oldu. Kel göründü! IŞİD’i himaye eder görüntüsü verecek tutumumuzu ABD sindirecek mi? İleriki günlerde ABD’nin Türkiye’ye bakışında değişik olmayacak mı? Uluslararası oyunda Türkiye, elindeki kartların diğerlerinden daha büyük olduğu sanısıyla hareket ediyor... ...Yanıldığını ve sonuçlarını yakın zamanda görebilir! Teksas kanunları AHMET ŞEFİK TRABZON Trabzon’da Öğrenci Derneği üyesi, ülkücü bir grubun saldırısına uğrayan 24 yaşındaki Metalurji ve Malzeme Mühendisliği öğrencisi, Öğrenci Kolektifleri üyesi Metehan Tuna Göre, geçirdiği beyin kanamasının ardırdan yaşam savaşı veriyor. Acılı ailesi ve arkadaşları ise hastane bahçesinde ondan gelecek iyi haberleri bekliyor. Olayla ilgili tutuklanan saldırgan, Alperen Mengen ifadesinde, “Bana uzun uzun baktı” dedi. Olaya karışan saldırganların Rektör Prof. Dr. Süleyman Baykal, Rektör Yardımcısı Hilmi Öksüz ve Neceti Tüysüz, Orman Fakültesi Dekanı Emin Zeki Taşkent, İİBF Dekanı Mustafa Köseoğlu’nu ziyaret ederek çektirdikleri fotoğraflar da dün basına yansıdı. Göre, kampusun yakınındaki Kalkınma Mahallesi’nde, 21 Eylül’de ülkücü oldukları belirtilen üniversite öğrencileri Alperen Mengen, Fatih Çatak ve Emre Vatan’ın saldırısına uğradı. Üç saldırgan tarafından dövülen ve başına bıçak kabzasıyla vurulan Göre, karakola giderek şikâyetçi oldu. Darp raporu almak için Fatih Devlet Hastanesi’ne giden Göre’ye beyin kanaması teşhisi konuldu ve ameliyata alındı. Uyutulan Göre’nin durumunun ciddiyetini koruduğu bildirildi. Göre’nin karakoldaki ifadesinde, “Alperen bana ‘Ne bakıyorsun?’ dedi. İki şahısla yanıma geldi. Cebinden bir bıçak çıkarırken yanındaki kişi de boğazıma sarıldı. Alperen de bıçağın kabzasıyla başıma vurdu. Yere düştüm. Üç kişi tekmelemeye başladılar. Alperen tekme atarken, ‘Seni üniversitede görürsek bundan sonra başın yerde olacak, a... k... çocuğu, it köpek’ dedi. Araya giren vatandaşlar bizi ayırdı. Alperen bana bıçağın ağzıyla değil, her defasında kabzasıyla vurdu” dedi. 3 saldırgandan sadece Mengen tutuklanır GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada çıkarılmasına ilişkin kararına, ortaöğretime türban serbestliği getirerek karşılık verdi. Önceki günkü Bakanlar Kurulu toplantısı 4 saat sürdü. Elbette her Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası yapılacak açıklama önemlidir ama gündemdeki konular nedeniyle sonuncusu ayrıca önemliydi. İçte ve dışta meydana gelen gelişmeler hükümeti daha net tavırlar almaya zorluyordu. Toplantı bitti, Arınç gazetecilerin karşısına çıktı. Öncelikli haber değeri taşıyan sözleri şunlar oldu: “Özellikle bazı kız öğrencilerimizin hasretle beklediğini biliyorum. Son Bursa ziyaretimde de okulların açılışında öğrencilerle bir araya geldiğimizde heyecanlı bir şekilde müjdeyi bekliyorlardı. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okul öğrencilerinin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmelik gözden geçirilmiş, 3. ve 4. maddelerinde değişiklik yapılarak ‘başı açık’ ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.” HHH Öyle anlaşılıyor ki, Başbakan ve ona Bakanlar Kurulu oturmuş, düşünmüş, taşınmış... Maden işçilerinin çalışma koşullarını iyileştiren yasa çıktıktan sonra binlerce maden işçisinin işsiz kalmasıyla uğraşacağımıza... IŞİD terörüne karşı yapılması gerekenlere kafa yoracağımıza... Güneydoğu’da okulların yakılmasının ardında ne var ne yok diye başımızı derde sokacağımıza... Bir süredir gündemde yer almayan ama son kullanma tarihi dolmamış türban konusunda bir adım atalım, demiş. Sormak gerekir: Milyonlarca öğrencinin beklediği tek müjdeli haber acaba bu muydu? Okullar açılalı iki hafta oluyor, hâlâ nakiller devam ediyor. Pek çok öğrenci henüz okuluna kavuşamadı. İmam hatip liselerine giden öğrenci sayısını artırmak uğruna, kimi okulları ortadan ikiye bölüp yarım Anadolu lisesi, yarım imam hatip lisesi yapılmasının ardından başlayan kargaşa sürüyor. Kimi okullardan buna dayalı değişik nedenlerle kavga sesleri geliyor. Her 3 okuldan 1’i müdürsüz. Müdür yardımcıları da yeni gelecek müdürün ekip kurma hakkı olduğu için ayrıca tedirgin. Güneydoğu’da bir yandan okullar yakılırken bir yandan da Kürtçe eğitimle ilgili fiili durum yaratma girişimleri var. Hükümet bu sorunlara çözüm arayacağına, sıklıkla yaptığı gibi yine başörtüsünün ardına sığındı. Eleştirene, “dine mi karşısınız, özgürlüklere mi karşısınız” demagojisiyle laf yetiştiriyor... HHH Demokrasi, hukuk bir yana, Türkiye eğer kanunları uygulayan ve altına imza attığı uluslararası sorumlulukları yerine getiren bir ülke ise başta vurguladığımız AİHM kararının gündemde olması ve Meclis açılınca yapılması gereken işlerin başında yer alması gerekir. Çünkü AİHM’nin 16 Eylül’de açıkladığı din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu olmaktan çıkarılmasına ilişkin karar bağlayıcı bir nitelik taşıyor. Yani Türkiye, ben bunu dikkate almayacağım deme hakkına sahip değil. Hükümetin değişik kanatlarından gelen haberler anayasa değişikliğine gönüllü olmadığını gösteriyor. Bu ders 12 Eylül döneminde anayasal zorunluluk olarak konmuştu. Her fırsatta darbe yasalarını kaldırmakla övünen hükümet, bu konuda 12 Eylül anayasasının arkasına sığınıyor. Sığınmakla kalmıyor, o anlayışı derinleştirip toplumsal barışı zedeleyebilecek ayrımcılıkların önünü açıyor. AİHM kararına karşı okullarda türban serbestliğini getirmek, eğitim ve öğretimi değil, öğrencilerin inancını öne çıkaracaktır ki bunun yeri okul sıraları değildir. Ailesi hastane önünde doktorlardan iyi haber bekliyor. Acılı Anne: Adalete inanmak istiyoruz Gözyaşı döken acılı anne öğretmen Aliye Göre “Benim çocuğuma yazık değil mi? Öncelikle oğlumuza kavuşmak istiyoruz, sonra adalete inanmak istiyoruz. Kimsenin yaptığının yanına kâr kalmaması lazım. Bu saldırıyı yapan bir kişi değil ki. Ama biri tutuklandı; diğerler bırakıldı. Olayı bir kişinin üzerine yıkıp diğerlerini kurtarmaya çalışıyorlar” dedi. ‘Okulda, emniyette, adliyede ihmal var’ Ankara’da yaşayan Göre ailesi, olayı duyar duymaz Trabzon’a geldi. İşçi emeklisi olan baba Emin Göre, “Canımızı, ciğerimizi yaktılar. Bu tür insanlar nasıl oluyor da üniversitede barındırılıyor” diye sordu. Alperen Mengen’in daha önce Metehan’a saldırması nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğunu belirten Emin Göre, “Okulda da, Emniyet’te de, adliyede de ihmal var. Daha önce okulda benzeri olayları yapmış. Şikâyet edilmiş. ken diğer iki kişi denetimli serbestlik yasasıyla serbest bırakıldı. Mengen ifadesinde “Bana uzun uzun baktı. Bu sefer ben de ona baktım. ‘Ne bakıyorsun’ dedi. ‘Hayırdır, niye bakıyorsun, tanışıyor muyuz’ di Mengen ye söyledim. Beni sağ omzumdan beni itekledi. Ben de kolundan tutup onu itekledim. Yere düştü. Bana küfürler ediyordu. İddia edildiği gibi bende bıçak yoktu” dedi. Göre, geçen 27 Nisan’da arkadaşıyla gezerken Öğrenci Derneği üyeleri tarafından dövüldüğü gerekçesiyle Öğrenci Derneği üyeleri hakkında suç duyuAma ne okul bir şey yapmış, ne savcılık harekete geçmiş. Göstere göstere gelmiş bu olay. Metehan dünya tatlısıdır, kimseye bir zararı olmaz” dedi. Kendilerini hiçbir yetkilinin aramadığını vurgulayan baba Göre, “Rektör Prof. Dr. Süleyman Baykal’a ‘bu canavarları neden okluda barındırıyorsunuz? Çocuğuma bir şey olursa elim sizin de yakanızda olacak’ dedim. O da bana ‘Anlıyorum, acınız taze, sonra konuşuruz’ diyerek geçiştirdi’’ dedi. odalarda “reis” lakaplı kişilerin kaldığını, olayları yönlendirdiğini iddia etti. Önce de dövmüşler rusunda bulunmuştu. Göre, dilekçede, “Sokağı tutanlar başımızda toplandı. Şahıslar beni darp ederken bir yandan da ‘O... ç... vatan hainleri, PKK bayrağı açtın’ şeklinde hakaret ettiler” demişti. Göre’nin arkadaşları saldırganların da aralarında bulunduğu Ülkücü öğrencilerin, Öğrenci Derneği etrafında örgütlendiğini, öğrencilere saldırdığını, baskı altına aldığını ancak gerek üniversite yönetimi ve gerekse savcılığa yapılan şikayetlerin karşılıksız kaldığını söyledi. Öğrenciler, Kredi ve Yurtlar Kurumu yurtlarında öğrencilerin dövüldüğünü, korkutulduğunu, yurttan çıkmaya zorlandığını anlattı. Öğrenciler, yurtlarda sonu 53’le biten ‘Kimseyi korumayız’ Kendisi de beyin cerrahı olan KTÜ Rektörü Prof. Dr. Süleyman Baykal, çok üzücü bir olayla karşı karşıya olduklarını belirterek, “Hastanemizin bütün imkânlarını seferber edeceğim. Öğrenciler saldırganları koruduğumuz endişesi taşıyor. Yanlış yapan kimseyi korumayız. Mühendislik Fakültesi dekanımızla tutuklanan öğrencinin çiçekli fotoğrafının ne amaçla çekildiğini bilmiyorum. Ama hocamız ABD’den yeni geldi. Kimseyi tanıdığını sanmıyorum. O öğrenci de dernek olarak ziyaret edip çiçek vermiştir” dedi. Duvar yazıları ve sloganlarda Erdoğan’a hakaret varmış Gezi kitabına hapis ‘Bireyselleşme ve Demokrasi: Gezi Fenomeni’ kitabında duvar yazılarına ve sloganlara yer veren Erol Özkoray 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı. Hükmün açıklanması geri bırakıldı. İstanbul Haber Servisi Gezi Parkı Direnişiyle ilgili “Bireyselleşme ve Demokrasi: Gezi Fenomeni” kitabında duvar yazılarına ve sloganlara yer veren Erol Özkoray dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme hükmün açıklanmasını geri bıraktı. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya 1 yıldan 2 yıla kadar hapis istemiyle yargı KIRMIZI KADIN davası ertelendi İstanbul Haber Servisi Gezi Parkı eylemlerinde “kırmızılı kadın” olarak tanınan Ceyda Sungur’a yakın mesafeden biber gazı sıkan çevik kuvvet polisi Fatih Zengin’in, “görevi kötüye kullanmak” suçundan 1 yıldan 2 yıla kadar hapis cezasıyla yargılandığı dava 11 Aralık’a ertelendi. İstanbul 73. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmada, yargıç dava dosyasının Sungur’un Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alması için kuruma gönderildiğini belirterek sanık Fatih Zengin’in ifadesinin dava dosyasının Adli Tıp Kurumu’ndan döndükten sonra alınmasına karar vererek duruşmayı 11 Aralık 2014 tarihine erteledi. lanan Erol Özkoray ile daha önce dosyaya mazeret ve sağlık raporu sunan avukatı Sennur Baybuğa katılmadı. Erdoğan’ı avukatı Ferah Yıldız, Özkoray’ın avukatının mazeretinin reddedilmesini isteyerek, “Sanığın davaya konu kitabı kamuya yararlı kitap değildir. Cezalandırılmasını talep ediyoruz” dedi. Duruşma savcısı Hasan Bö lükbaşı da Özkoray’ın avukatı tarafından mahkemeye sunulan sağlık raporunda belirtilen boyun rahatsızlığının duruşmaya katılmasını engelleyecek bir rahatsızlık olmadığına belirtti. Dosyayı karara bağlayan mahkeme, Erol Özkoray’ı Cumhurbaşkanı Erdoğan’a basın yoluyla hakaret ettiği gerekçesiyle 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırarak cezayı erteledi. SAVCILIKTAN SARRAF VE EL KADI KARARI n ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Otomobilinde şüpheli bir şekilde boğazı ve bilekleri kesilmiş şekilde bulunan ASELSAN Mühendisi Hüseyin Başbilen’in yazdığı iddia edilen “intihar” mektubunun yer aldığı flaş belleği kaybetmekle suçlanan iki jandarma görevlisi 2 ay 15’er gün hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, iki sanığın haklarındaki hükmün açıklanması geri bırakılmasına hükmetti. Aselsan cinayetinde kayıp flaş bellekten ceza Porselen işçisi, firmaya açtığı davanın sonucunu göremeden yaşamını yitirdi Silikosise bir can daha MUSTAFA ÇAKIR ‘Eleştiri sert ve haşin olmalı’ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İstanbul Cumhuriyet Savcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu, Yasin el Kadı’nın şikâyeti üzerine yaptığı incelemede, “Yasin ile Reza” başlıklı yazısından ötürü Gazeteci Yazar Erbil Tuşalp’in kovuşturulmasını gerek görmedi. Basın özgürlüğüne vurgu yapılan kararın gerekçesinde, “Eleştirinin doğası gereği sert ve haşin olması beklenmelidir” yorumu yapıldı. Tuşalp, Sol gazetesinde geçen 13 Mayıs’ta yayımlanan yazısında, adları 17 ve 25 Aralık süreçlerinde sık sık geçen Yasin el Kadı ve Rıza Sarraf’la ilgili eleştirilerini paylaşmıştı. El Kadı’nın hakaret şikâyeti üzerine söz konusu yazıyı inceleyen savcılık, kovuşturmaya gerek görmedi. Savcılık basın özgürlüğüne ve AİHM düzenlemelerine vurgu yaptığı kararında, “Toplumun genelini ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken olaylar hakkında bilgi verme, toplumun bu hususlar üzerinde düşünmesini sağlama, toplumda yaşayan bireylerin farkındalığını artırma ve yeni kamuyu ilgilendiren konularda eleştirme ve bu suretle denetleme, aynı zamanda basına verilmiş bir görev niteliğindedir” denildi. Kararda ayrıca, “Eleştirinin doğası gereği sert ve haşin olması beklenmelidir” yorumu da yapıldı. Üç mahkum firar etti n ŞIRNAK (AA) Şırnak T Tipi Kapalı ve Açık Ceza İnfaz Kurumu’ndaki 3 hükümlü firar etti. Olay cezaevinde sayım yapan görevlilerin, açık bölümde kalan hükümlülerden Recep Erdem (30), Abdullah Yüksek (24) ve Ümit Özdemir’in (20) cezaevinde olmadığını tespit etmesiyle ortaya çıktı. Soruşturma başlatıldı. Trabzon’da hastanede yangın n TRABZON (AA) Akçaabat ilçesindeki özel bir hastanede çıkan yangın, hasara neden oldu. İlçenin Yıldızlı Mahallesi’nde özel bir hastanenin dördüncü katındaki elektrik panosundaki kontak sebebiyle yangın çıktı. Hastane görevlileri, yoğun dumandan etkilenen başta yenidoğan ünitesindeki anneler ile bebekleri olmak üzere çeşitli bölümlerdeki hastaları tahliye etti. Bu hastalardan bazıları, tedbir amacıyla ambulanslarla başka hastanelere nakledildi. Yangın nedeniyle hastalar ile yakınları endişeli anlar yaşadı. Son günlerinde oksijen tüpü ile dolaşan Topçuoğlu, davanın ikinci duruşmasına da bu şekilde katıldı. ANKARA Kot taşlama işçilerinin Azraili olan silikosis bu kez porselen imalatında çalışan bir işçinin canını aldı. Meslek hastalığı olan silikosise yakalanan 38 yaşındaki Kütahyalı işçi Fatih Topçuoğlu işletme hakkında açtığı tazminat Silikosis d a v a s ı n ı n s o n u c u n u göremeden yaşamını yitirdi. nedir? İş Mahkemesi’nde Kot taşlama işçileriyaçılan dava dilekçesine le gündeme gelen silikosis göre, 1976 doğumlu hastalığı, madenlerde, dökümhanelerde, tünel ve yol o l a n T o p ç u o ğ l u yapımı işlerinde, seramik iş Güral Porselen’in alt lerinde yoğun olarak görü işverenlerinde 2002’den lüyor. Solunan silika toz2009 yılına kadar çalıştı. ları zamanla akciğerleSonrasında 2012’e kadar ri yok ediyor. da Gürol Porselen’de görev yaptı. Hammadde işçisi olarak çalışırken rahatsızlanan Topçuoğlu’na silikosis tanısı konuldu. 850 lira ücretle çalışan Topçuoğlu, 2012’de Güral Porselen’den ayrıldı. Topçuoğlu, Güral Porselen aleyhine dava açtı. Dava dilekçesinde işyerinin silikosis hastalığına neden olduğuna ilişkin müfettiş raporlarına da yer verildi. Topçuoğlu’na Ankara Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Kocatepe Sağlık ve Sosyal Güvenlik Merkezi tarafından yüzde 69 oranında iş göremezlik raporu verildi. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Özürlü Sağlık Kurulu Raporu’nda ise Topçuoğlu’nun özür oranı yüzde 80 olarak belirtildi. Topçuoğlu’na SGK tarafından maluliyet maaşı bağlandı. Dilekçede 200 bin lira manevi tazminat talep edildi. Ancak Topçuoğlu dava sonuçlanmadan geçen hafta yaşamını yitirdi. Topçuoğlu’nun avukatı Ünal Demirtaş, şehirde denetimlerin yetersiz olduğuna dikkat çekerek “İnsanlar göz göre göre ölüyor. Müfettişler geliyorlar bakıp gidiyorlar. İki işçi de daha önce vefat etmişti” dedi. Demirtaş şu anda Kütahya’daki 17 işçide silikozis hastalığı bulunduğuna dikkat çekti. Kütahya’da 17 ölümcül hasta
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle