03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 EYLÜL 2014 PAZAR 6 HABERLER açan gençliğin üzerine saldırılarını anımsayın... Soner, yer yer İslamcılığın tarihsel arka planına gidiyor ve kültürel dar kalıplarını ortaya koyuyor.. Soner, RTE’ye iktidarın yolunu açan ekonomik yapının da adını koyuyor: Türkiye’ye 1980 askeri darbesi ve Özal ile dayatılan ve Türkiye’yi krizlere sürükleyen Yeni Liberalizm! 2001 ekonomik krizinin ürünüdür RTE! Soner, RTE’yi anlatan çeşitli kaynaklardan, mesela Mehmet Metiner’den (AKP milletvekili) alıntı yapıyor: “Politika onun için bir araç elbet. İslami devlete giden yolda sevap kazandıran bir uğraş...” Mesela ilk yıllarda kadınların seçilme hakkına karşı çıkıyor... Kürtaja da... Bu arada Soner sık sık RTE’nin hayatındaki abartılı yanlışlıkları da düzeltiyor. Ve Erdoğan gibilerin “çoook baskı gördük..” laflarına karşı, hiç ezilmediklerine, hep korunduklarına işaret ediyor... RTE’nin hastalıklarından giriyor, servetinden ve mahkemelerinden ilerliyor ve ona siyasette yükselme kapılarını açan ve iktidarı teslim eden Deniz Baykal’dan çıkıyor... Tabii, hikâye uzun... İktidara gelişinde ABD’nin özel rolü ve ilişkileri de epey tutuyor... Soner Yalçın tarzı bir Erdoğan kimliği... Okuyun, bugünkü RTE’nin muhteşem muktedirliğinde geçmişinden önemli izler bulup çıkartırsınız mutlaka... Kırmızı Kedi yayını... ‘85 yaşında, l İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu, hasta tutsakların serbest bırakılması için 131. kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. Bu haftaki eylemde, cezaevinde sağlık sorunu yaşayan ve astım, mide rahatsızlığı, iltihaplı romatizma, ayak ve dizlerde şişkinlik, şiddetli ağrılar gibi ciddi sağlık sorunları yaşayan Hasan Aslan’ın durumuna dikkat çekildi. Cezaevindeki tutuklu ve hükümlülerin tedavilerinin önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini belirten İHD Cezaevi Komisyonu üyesi, Ahmet Demirsoy “Kimlik yaşı yetmiş altı, gerçek yaşı ise seksen beş olan hasta mahpus Hasan Aslan’ın ihtiyaçları oda arkadaşları tarafından gideriliyor. Ama yetkililer ‘iyisin’ diyerek tahliye etmiyorlar” dedi. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) tahliye edilsin’ Epey zamandır masamın üzerinde duruyor; Soner Yalçın’ın Recep Tayyip Erdoğan’ın seceresini araştırdığı, siyasette nasıl yükseldiğini de içeren, neredeyse 7 sülalesini tanıttığı kitabı. Bu kadar çok bilgiyi toparlamak bile ciddi bir arşivciliği gerektirir, zaten Soner’in sevdiği bir iş! Bunu çok da başarılı yapıyor. RTE’lerin nereden geldiği, Osetyalı Gürcü mü, Malatyalı Kürt mü derken, Rizelilerin seceresinin anlatıldığı bir yerde, ilginç bir şekilde Bursalıoğlu adına da rastlamayayım mı? Neyse bu başka bir mesele... Babamın köyünde de çok sayıda Bursalıoğulları var... Kimisi bizden kimisi değil... Soner, RTE’yi çocukluğundan beri ve tüm ailesiyle, gölgesi gibi adım adım izliyor. İslamcı gençliğin bir parçası olduğunda şöyle bir saptaması var: “İslamcılar düşman belleme konusunda dün olduğu gibi bugün de hep hata yaptılar. Emperyalizmin piyonluğunu yaptılar...” Ünlü Komünizmle Mücadele derneklerini ve Amerikan emperyalizmine bayrak Kayıp Sicil Cezaevi kaynıyor l Ümraniye T Tipi Cezaevi’nde bir mahkum 28 gündür açlık grevinde, bir mahkum sinir krizi geçirdi ve parmaklarını kırdı. 30 mahkum toplu eyleme geçmeye hazırlanıyor SİBEL BAHÇETEPE Ümraniye T Tipi Cezaevi’ndeki koşulları protesto amacıyla tek kişilik hücresinde 4 haftadır açlık grevinde olan Ferdi Hendekci’nin açlık grevini sonlandırması için cezaevi yönetiminden baskı gördüğü iddia edildi. Hendekci’nin 80 kilodan 70 kiloya kadar indiği, tansiyonunun ve nabzının düştüğü, cezaevine doktorun gelerek mahkumu sağlık kontrolünden geçirdiği, koğuşun havalandırmasının yetersiz olduğu yönünde rapor tuttuğu belirtildi. Hendekci ile birlikte 4 tutuklunun ailesi Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçe verdi; Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı ve TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na da mektup gönderdi. Ümraniye T Tipi Cezaevi’nde tek kişilik hücrelerde kalan 30’un üzerinde adli tutuklu, bir süre önce gazetemize gönderdiği mektupta, cezaevindeki koğuşlarda havalandırmanın yetersiz olduğunu, telefon görüşmelerinde keyfi kısıtlamaların yapıldığını anlatmıştı. Hendekci’nin babası, bu haberin gazetemizde yer almasının ardından, cezaevi yönetiminin oğlu ile görüştüğünü ve açlık grevinden çıkması yönünde baskı yaptığını iddia ederek “Cezaevi yönetimi bunların haber olmasından rahatsız ve ‘vazgeçeceksin bu açlık grevinden’ diye baskı kurmuş” dedi. Hendekci, oğlunun durumunu şöyle anlattı: “Doktor müdahale etmiş, ardından odanın havasının yetersiz olduğunu, küçük olması nedeniyle tuvalet, mutfak, banyonun bir arada olmasının yaşam tarzını olumsuz etkilediği ve oksijen alamadıklarını belirtmiş ve bunu raporlamış. Cezaevi ikinci müdürü de oğluma ‘Baban, kardeşin telefon ediyor, açlık grevini bitir’ diye baskı kurmuş. Oğlum ‘biz cezamızı zaten çekiyoruz, fazla da bir şey istemiyoruz, yetkililer gelsin yaşantımızı görsün, bu şartlarda burada yaşanır derlerse eylemimi sonlardıracağım’ diyor. Açlık grevinde olduğu için 15 günlük disiplin cezası soruşturması da başlatılmış. Sağlığı kötüye gidiyor. Eğer sonuç alınamazsa 30 mahkum da eyleme destek verecek.” Tutuklu Mustafa Kara’nın (32) ablası Esma Künden ise kardeşi ve diğer tutukluların psikolojilerinin iyi olmadığını belirterek “Kardeşim sinir krizi geçirmiş ve parmaklarını kırmış, ‘intihar edeceğim’ diyor. Cezaevinde insanlık dışı durum yaşanıyor” dedi. ‘Kemiklerine razı ettiler’ l İstanbul Haber Servisi Cumartesi Anneleri’nin kayıplarının akıbetini sormak için Galatasaray Meydanı’nda sürdürdüğü oturma eyleminin 495. haftasında 20 yıl önce gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Kenan Bilgin’in (35)durumu soruldu. Eyleme CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDP İstanbul Milletvekili Levent Tüzel ve Şili’deki darbe esnasında yakınlarını kaybeden aktivistler de destek verdi. 12 Eylül 1994’ten bugüne haber alınamayan Bilgin’i son gören tanık Bilgin’in kendisine “Beni uzun zamandır burada tutuyorlar, yok etmeyi amaçlıyorlar” dediğini söyledi. Bilgin’in yakını İrfan Bilgin, “495 haftadır bütün resmini tuttuklarımızın hikâyesi aynı, çok enteresan bir ülkede yaşıyoruz kemiklerine razı ettiler bizi” diye yaşatılan acıya isyan etti. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) Paralel Hat Okurlarımız çok yakından tanır İlhan Taşcı’yı. Özellikle hukuk yüksek yargı alanından yaptığı çarpıcı haber ve arka plan kulis bilgileriyle, Cumhuriyet’ten yazıları eksik olmadı Taşcı’nın... Cumhuriyet Kitapları’nda adalet ve yüksek yargıda politik düzenbazlıkları ve hukuksuzlukları işleyen kitapları ve bir de 2012’de yazdığı bir romanı var... Şimdi ise Karşı gazetesi macerası ve gazetenin kapanması sonucu, çalışmayan bir arkadaşımız... İşsiz kalınca fırsat bu fırsat, ilginç bir kitapla karşımıza çıktı birden: Paralel Hat, “Dinlemeler” ve AKPCemaat Kapışması... Türkiye’nin bir “dinlenenler cumhuriyeti”ne dönüştüğünü biliyoruz... İktidar olsun iktidara ortak olsun herkesin birbirini dinlediği ve elde ettiği bilgileri de birbirine karşı siyasi bir silah olarak kullandığı bir “Telefon Cumhuriyeti” adeta... İlhan, 20102014 arası dinlenenlerin sayısının 866 bine ulaştığını belirtiyor... Tabii, dinleme politikası, İktidarCemaat çatışması başlayınca birbirini dinlemeye dönüşüyor, RTE’nin oğluyla paraların sıfırlanması üzerine telefon konuşmaları noktasına varıyor. İlhan, bu dinleme meselesinin “perde arkasına” uzanıyor kitabında... Kayıtlar ve belgeler ışığında, “kimin kimi nasıl dinlediğini, dinlemelerin ses havuzunda bekletilip zamanı gelince nasıl kullanıldığını, dinleme kararı veren mahkemelerin nasıl yanıltıldığını resmi kayıtlardan” izliyor... Tabii hikâyesi bütün dinlemelerin merkezi olan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın adeta gizlice, Bakanlar Kurulu’ndan ve Meclis’ten gece yarısı kaçırılan bir torba yasa ile bizzat RTE’ye bağlı kurulmasıyla başlıyor... İlhan diyor ki, kapıcısına kadar bütün atamalarını gerçekleştiren de bizzat RTE! Ve dinlemelerde merkezi bir “sinir” isim: Basri Aktepe! Teknik Daire’nin başına getirilir.. TİB’in ilk başkanı savcı Fethi Şimşek... Binali Yıldırım’ın ve İbrahim Şahin’in önemli rolleri! Biliyorsunuz Binali Bey, eğer bir suçunuz, kuşkulu işleriniz yoksa dinlemelerden neden korkuyorsunuz diyen kişi aynı zamanda! Taşcı, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı kimin elindeyse Türkiye’de güç ondadır, saptamasıyla, buraya kimlerin nasıl getirildiğini izliyor ve tabii ki karşımıza ünlü bir isim çıkıyor; sicili en düşük polis Ramazan Akyürek en hızlı yükselen kişilerden biri... Ve bu kişinin ilginç ilişkilerinin, Trabzon’da işlenen büyük ve siyasi kriminal olaylarda ortaya çıktığını biliyoruz. İlhan, Ergenekon’dan tutun, RTE’nin oğlu ile konuşmalarına ve CemaatRTE çatışmasına varıncaya kadar pek çok konuya, dinlemeler açısından yaklaşarak olayların anlaşılmasına yardımcı oluyor... Heyecanlı! İlhan’ın kalemine sağlık, size de okuyun diyorum... Kırmızı Kedi yayını... ‘Baskı yapıldı’ iddiası Savcılık, BAROYA BİLDİRMEYİNCE İTİRAZ HAKKI DA KALMADI Eli sopalı şiddete takipsizlik kararı HAKAN DİRİK İZMİR Gezi Direnişi sırasında İzmir’de protestoculara ağır şiddet uygulayan eli sopalı polislerin yargılanmasına gerek olmadığına karar verildi. İzmir’de terör estiren eli sopalı sivil kişilerin polis olduğu kaydedilmiş ve bu kişilerin uyguladığı şiddetten mağdur olanlar İzmir Barosu’na başvurmuştu. Baro da yurttaşların darp izlerini raporlayıp, olaylara ilişkin görüntü kayıtlarıyla birlikte İzmir Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştu. Ancak savcılık, bu polislerin yargılanmasına gerek görmedi. Üstelik savcılık, eli sopalılar hakkında kapsamlı bir dosya hazırlayarak suç duyurusunda bulunan İzmir Barosu’na kararı da tebliğ etmeyerek karara itirazda bulunmasını engelledi. İzmir Barosu İnsan Hakları Merkezi’nden sorumlu yönetim kurulu üyesi Anıl Güler, “Biz bu polislerin yurttaşlara işkence yaptığını hukuki olarak tespit ettik ve bu yönde yargılanmalarını istedik. Çünkü yurttaşlara uyguladıkları, sıradan bir şiddetin çok ötesindeydi. İnsanların ağır biçimde yaralanmalarına neden olmuşlardı” dedi. Suç ihbarında bulunan İzmir Barosu’na bildirimde bulunulmaması nedeniyle itiraz haklarını kullanmalarının engellendiğini ‘Parmakları kırıldı’ kaydeden Güler, “Tebligat yapılmamasına gerekçe olarak kararda İzmir Barosu’nun suçtan doğrudan zarar görmediği savunuluyor. Bu hukuki anlamda ciddi bir skandaldır. Bu kabul edilemez. Davaya ilişkin itiraz hakkımız elimizden alınmış oldu. Ancak İzmir Barosu olarak bu tebligat skandalına itiraz edeceğiz. Zaten Türkiye’de işkence ve insan hakları ihlallerinin bu kadar çok olmasının nedeni böylesi kararlardır” diye konuştu. Öte yandan bu olayla ilgili İzmir Valisi Mustafa Toprak ve dönemin İl Emniyet Müdürü Ali Bilkay hakkındaki soruşturma Yargıtay’da devam ediyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle