03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EYLÜL 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 İngilizler, İskoçya sakinlerinin Birleşik Krallık’tan bağımsız bir devlet oluşumuna “hayır” demesiyle rahat bir soluk aldılar. İngilizler diyorum, çünkü kâh Büyük Britanya, kâh Birleşik Krallık diye anılan devlet; Galler, İskoçya ve Kuzey İrlanda’yı da içermesine karşın, İngiltere’nin vesayetinde bir İngiliz egemenliğidir. Zaten diğer üç “ulusa” farklı düzeylerde özerklik tanınması, Birleşik Krallık’ın “krallıkta eşitlik” anlamına gelmediğinin açık göstergesidir. İskoçya sakinleri diyorum, çünkü yapılan referandumun özgünlüğü, İskoçya’da yaşayan İngilizler ve diğer AB üyesi ülke yurttaşları oy kullanabilirken, yurtdışındaki İskoçlara oy hakkı tanınmamasıydı… Sonuçta hepsi AB’li yabancılara verilen oy hakkı, 1707’den beri süren, yani üç yüzyıl gibi hem uzun, hem kısa, ama zoraki bir birlikten kopmak amacıyla düzenlenen bir seçimi, “etnik ayrımcılık oylanıyor” algısından kurtarmaya yaradı. Ancak Londra’daki merkez hükümetin, Edinburgh’daki özerk hükümete verdiği referandum tavizine karşılık şart koştuğu “yurtdışına göçen İskoçlara oy kullandırılmaması” kuralı, kuşkusuz bir İngiliz hinliğiydi. Amacına da ulaştı! Herhangi bir ülkeden göçenlerin, ülkede kalanlara oranla daha milliyetçi oldukları, ciddi araştırmalarla saptanan bir olgu. Eğer göçmen İskoçlar bu olgunun dışına düşmüyorlarsa; başta “Devlet oldukça, özgü rlük olmayacaktır. Özgürlü k egemen olunca da devlet kalm ayacaktır.” LENİN Ülkesi’nin, Belçika ise Flaman bölgesinin bağımsızlık istemleriyle sarsılıyor. HHH Parçalanmak tehlikesine en yakın ülkelere baktığınızda, karşınıza en federatif olanlar çıkıyor. Hatta 17 yerel hükümetle özerklik şampiyonu İspanya, en tehdit altındaki devlet! Oysa ulusal birliğini en kanlı biçimde sağlamış, etnik kökeni, dili ve kültürü farklı halklarına en ağır asimilasyonu uygulamış Fransa, ciddi bir tehdit altında değil. İspanya’nın birliğini sallayan Basklar ve Katalanlar Fransa sınırları içinde rahat dururken, Korsika’nın bağımsızlığını isteyen küçük bir azınlık devletin bütünlüğü için en azından şimdilik tehlike oluşturmuyor. Demek ki ayrılıkçılık, asimile olmayan kimliğe hak eşitsizliği, baskı ve zulüm ortamının doğurduğu bir durum değil. Tam tersine. Önce etnik kimliğine, özgün diline ya da dinine vurgu yaparak özerklik talebiyle yola çıkıyor. Kütleden farklılaşması devlet hak verdikçe artıyor, özerkliği genişlediği oranda ayrışmaya dönüşüyor ve sonunda mutlaka, bağımsızlık talebine ulaşıyor. Dünyada yükselen ayrılıkçılık eğilimi, aslında gençken eğilen ağacın zorla bağlanıp düz tutulduğu orta direkten koptuğu oranda bükülmesinden ibaret. Başka bir deyişle birden fazla özgün halkı çatısı altında toplayan ulus ya da federatif devlet biçiminden, ortaçağdaki derebeylik sistemine ricat var. Peki, bu geriye dönüş niçin ve nasıl başladı? Bu yazı merakınızı uyandıracak kadar ilginizi çekebildiyse, devamı gelecek çarşamba bu sütunda. *Katalan dilinde, ülkenin adı Katalunya’dır Dörtnala Bir Derebeylik İngiltere’yi mesken Demokrat olmayan Çin tutanlar, ABD, Kanada ayrılıkçı Uygurları kan ve diğer Commonwealth dökerek bastırırken, ülkelerine yerleşen İskoç demokrat Kanada’da nüfus oy verebilseydi… Quebec bölgesi ve Bağımsızlık Birleşik Krallık’ın referandumunun sonucu İskoçya’sı demokratik belki değişmezdi, ama halkoylamasıyla henüz “evet” ile “hayır” oranları devletten kopmuyor. mutlaka farklı olurdu. Üstelik, ayrılıkçı HHH akımların hepsi “ezildiydik, Öyle ya da böyle, büzüldüydük” edebiyatıyla uygar ve demokratik bir gerekçelendirilemiyor ve halkoylaması yapıldı, Çin’de ya da Türkiye’de İskoçya, Birleşik olduğu gibi demokrasi Krallık’tan ayrılmadı, yokluğuyla, eşitsizlikle, demokratik monarşi baskıyla açıklanamıyor. mülkün üçte birini Tam tersine, hiçbir kaybetmekten, Kraliçe eşitsizlik ve baskıdan de “dörtte üç kraliçe” söz edilemeyecek olmaktan kurtuldu. demokrasilerde, hatta Ama nereye kadar ve en âlâsından federatif Balmumu heykeli daha kaç yıl? rejimlerde daha çok Dünyada ayrılıkçı ortaya çıkıyor! rüzgârlar esiyor. BM’nin tanıdığı Örneğin Avrupa’da. 197 devletten “şimdilik” 44’ünde, Diyelim ki Federal Çekoslovakya’nın ciddi boyutlarda ayrılıkçılık var. 1993’te Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak uygarca bölünmesi SSCB’nin dağılma süreciyle ilgiliydi. Diyelim ki Yugoslavya’yı oluşturan altı sovyet Türkiye’yi yakından tanıyan ve izleyen yabancı gazeteci cumhuriyetinin kan revan içinde arkadaşım, Samsun İlkadım Belediyesi’nin balmumundan yaptırdığı ayrılması da aynı sürecin sonucuydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan heykeline baktı, baktı… Peki, şimdi bu ne? “Müjdeler olsun, hâlâ umut var!” deyip, ekledi: “Balmumunu Avrupa’da BK dışında da hepsi AB eritmek kolay. Betonu kırmak zor. Zaten beton heykelini diktirmesine üyesi pek çok demokrasi ayrılıkçılık de dini inancı mani. tehdidi altında. İtalya, “Kuzey Atatürk’ün meydanlardaki istikbali, şimdilik daha sağlam Ligi”nin, İspanya zaten “özerk devlet” görünüyor.” statüsündeki Katalunya* ve Bask Cumhuriyet’in Dijital Yolculuğu Aylar süren yoğun bir çalışmanın sonuna gelmiştik. Hedefimiz 75. yayın yılına girerken Cumhuriyet gazetesini internette de yayına açmaktı. Yıl 1998. İddialı bir proje hazırlamıştık. O dönemde internette yer alan diğer gazetelerin aksine, Cumhuriyet’in tümünü internette yayımlayacaktık. Üstelik arayüz, standart bir web sayfası olmaktan öte, kâğıda basılı bir gazeteyi anımsatacaktı. Yayından bir gün önce İlhan Ağbi’ye son raporumu ilettikten sonra o zamanlar Genel Yayın Yönetmeni olan Orhan Erinç’e ve Genel Yayın Koordinatörü Hikmet Çetinkaya’ya gelişmeleri aktarıyorum. “Hazırız, yayına giriyoruz” diyorum. Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay ve İzmir Temsilcisi Serdar Kızık’a telefonla bilgi veriyorum. Onlar da heyecanlı. Gazetenin haber merkezi her zaman hareketlidir. Bu seferki biraz farklı. Birkaç gündür kapalı devre yayındayız. Bir yandan ertesi günkü kâğıda basılı gazetenin haberlerini hazırlıyor, diğer yandan siteyi test ediyor, hata bulmaya çalışıyoruz. Aydın Engin giriyor odama. “Geceyi yine bilgisayar başında mı geçirdin?” Bunu söylerken gözlüğünün üzerinden yüzüme bakıyor. Gülümsüyorum. Birkaç gündür rahat uyku uyuyamıyorum. Sürekli aynı kâbus: Gazeteyi internette yayına açıyoruz, data hatları yetersiz kalıyor, sistem çöküyor. Rezil oluyoruz. Sonra ekip olarak istifa ediyoruz tabii. Ekip dediğim Ahmet Korulsan, Nail İnal ve ben. Gazeteyi internete taşımakla görevlendirilen ekip. “Güzel iş çıkarmışsınız” diyor Aydın Engin: “Diğerlerinden farklı olmuş. Gerçek bir gazete gibi...” İki gün sonra “Tırmık”ı okurken gülümsüyoruz. Aydın Engin şöyle yazmış: “Şimdi internetli olduk, ekranları doldurduk.” Aradan 16 yıl geçmiş... Bugün, “Dijital Dünya”nın ilk yazısını yazarken, Aydın Engin yine karşımda. Gözleri bilgisayar ekranına kilitlenmiş, epostalarını okuyor. Aynı odayı paylaşıyoruz. Cumhuriyet’in dijital projeleri sonraki yıllarda sürdü: Cumhuriyet Kitap (25 Ağustos 2008) Cumhuriyet Haber Portalı (9 Eylül 2008), Cumhuriyet İngilizce (23 Şubat 2010), Cumhuriyet Mobil (6 Nisan 2010), Cumhuriyet Arşivi (25 Şubat 2012). Bu projelerin tümünde yer almak keyifliydi. 2013 yenilenme yılı oldu. Önce Cumhuriyet Haber Portalı ardından Cumhuriyet Mobil ve egazete yenilendi. Portal, Gazete ve Cumhuriyet Arşiv’in tablet sürümleri yayına girdi. Cumhuriyet’in dijital yolculuğu hızla sürüyor. Gazeteler günümüzde teknolojiyi artık daha yakından izliyorlar. Geleceğe yönelik pek çok soru var: Geleceğin gazetesi nasıl olacak? Kâğıda basılı gazeteler varlığını ne kadar sürdürebilecek? Yapay zekâ çalışmaları ve ses tanıma teknolojilerinde kaydedilecek küçük bir gelişme, yepyeni bir ufuk açabilir. Bir bakmışsınız ekran olmadan, cep telefonu aracılığıyla gazetenizle sohbet etmeye başlamışsınız. Robot muhabirler ortaya çıktı bile. Mesleğimizi elimizden alırlar mı? Konum bazlı haberler öne çıkar mı? Sosyal medya ile gazeteler arasındaki ilişki ne hale gelir? Gazeteleri hareketli bir dönem bekliyor. Ne derler bilirsiniz: “İyimser insan her felakette bir fırsat, kötümser insan her fırsatta bir felaket görür”. Bundan böyle “dijital dünya”daki gelişmeleri bu köşede sizlerle paylaşacağım. Merhaba! G NOKTASI KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] 250’nin üstünde film, üç büyük sergi, yarışmalar, konserler ve yağmur... 14 Eylül’den bu yana Adana Cumhuriyeti’ndeydim. Öyledir, kim ki Adana’ya gelir, farklı bir cumhuriyete ayak basar. Adana abartılı sevinçlerin, abartılı acıların ve yüzlerce hikâyenin anayurdudur. İşte şimdi, yolumun üstündeki Abidin Dino Sanat Parkı’na şöyle bir uğruyorum. Dostlarım Altın Koza sergiler küratörü Mehmet Emin Arıcı ve Aslı Selçuk’un (gazetemiz yazarı) birlikte gerçekleştirdiği “Orhan Kemal 100 Yaşında” başlıklı bir açıkhava sergisi var. Önce parkta oturan, koyu bir sohbete dalmış Yaşar Kemal, Orhan Kemal ve Abidin Dino masasına uğruyorum. Abidin Dino, Yaşar Kemal’in İnce Memed’ini hemen oracıkta çiziyor. Orhan Kemal, Taşköprü’nün üstünde iş bekleyen ırgatları anlatıyor, Abidin Dino az sonra onları da çizecek. Ben masaya bir selam verip, kendimi 21. Uluslararası Altın Koza Film Festivali kapsamında açılan “Orhan Kemal 100 Yaşında” sergisine vuruyorum. Ve sergiyi dolaştıkça Orhan Kemal’in Türk sinemasına katkılarını görüp heyecandan gözlerim yaşarıyor. Murtaza, Bereketli Topraklar Üstünde, El Kızı, Gurbet Kuşları, Hanımın Çiftliği, Eskici ve Oğulları, Üç Tekerlekli Bisiklet, Devlet Kuşu ve 72. Koğuş. Mutlaka yazmayı unuttuklarım vardır. Bir yazın emekçisi, Türk edebiyatının mihenk taşlarından biri Orhan Kemal, Türk sinemasına ne kadar da çok hikâye sunmuş. Bunca katkıyı topluca görmek olağanüstü bir keyif. Bir onur. Benim bütün sinema okullarına bir önerim var: Bu yılı Orhan Kemal yılı ilan etsinler ve öğrenciler (ne yazık ki) pek bilmedikleri bir dünyayla tanışsınlar! Adana’nın genç Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü ve tüm Altın Koza ekibi, kendi has evlatlarını bağırlarına basmışlar. Diğer bütün Adanalı sanatçılar gibi… Devam edeceğim ama önce buralarda ne yapıyorum ondan söz etmeliyim. Bu yıl da festival bünyesinde 4. kez gerçekleştirdiğimiz ve bir hafta süren Altın Koza Film Atölyesi’ni yönetiyorum. Bu yıl atölye epey kalabalık, her yaştan ve meslekten yaklaşık altmış kişi, tam altı gün filmle yattık filmle kalktık. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Dilek Tunalı, oyuncu ve cast yöneticisi Arzu Gamze, Amerikalı yapımcı Davit Eliot , kurgu yönetmeni Bora Gökşingöl ve görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki mesleki bilgilerini, anılarını atölyeyle paylaştılar ve son günde atölye öğrencilerinin oluşturduğu bir ekiple, pazar günü evde canı sıkılan bir ailede, küçük bir kızın bu can sıkıntısını aşmak için Adana Cumhuriyeti Günleri nasıl çabaladığını anlatan “Mavi” adlı kısa bir film çektik. Tabii bu arada çok güzel şeyler oldu, atölyemizin ilk günden beri takipçileri Selçuk Üniversitesi öğrencilerinden Mehmet Emre Gül, Ulusal Öğrenci Filmleri yarışmasında “Benden Önce” adlı filmiyle en iyi belgesel dalında birinci oldu. Gene Selçuk Üniversitesi’nden “02 Oksijen” filmiyle Naci Anıl Konyalı deneysel dalda birincilik aldı. Gene atölyenin müdavimlerinden Selçuk Üniversitesi öğrencisi Ali Avlar’a da Safranbolu Belgesel Filimler Festivali’nden bir birincilik ödülü geldi. Bunların hepsini cuma günü öğrendik, o gün benim de doğum günümdü, pastalar çoğaldı ve ben yaşamımın belki de en güzel armağanlarını aldım. Hepsini kutluyorum. Bir film festivaline gelip de hiç film görmeden dönmek olur mu? Oluyor, bu yıl atölye çok sıkıydı ve ben hiçbir filme gidemedim. Oysa on iki tane yarışma filmi var. Gidenlere çaktırmadan sordum, aynı otelde kaldığımız jüri hiç açık vermedi. Ama çok değerli bir dostumdan şöyle bir tiyo aldım. Yönetmen Nesimi Yetik’in “Tuz Ruhu” ve yönetmen Murat Düzgünoğlu’nun “Neden Tarkovski Olamıyorum” beğenilen filmler arasında. Siz benim yazımı okurken seçilenleri göreceksiniz. Bakalım tutturmuş muyum? Bu arada “Neden Tarkovski Olamıyorum” adını çok sevdim. Baştan sona ironi kokuyor. Adana en çok bir sinema kenti. Bütün salonların dolu olduğunu çalışanlardan öğrendim. Öyle ki bazı filmler için ikinci bir seans yapmak zorunda kalınmış. Bu arada bir başka sergi daha hayata geçirildi: “Türk Sineması 100 Yaşında.” Doğrusu gene Emin ve Aslı’nın gerçekleştirdiği bu sergide birazcık Adanalı sanatçılara torpil yapılmıştı. Ama Yılmaz Güney’den başlayıp Kıvanç Tatlıtuğ’a kadar pek çok sinema sanatçısı Adana Cumhuriyeti’nden çıkmış ki, bu kadarcık torpil elbette olacaktı. Festivalde seyirci olmak güzel de arkada neler oluyor? Altı yüzden fazla sanatçının, oyuncunun geliş gidişlerinden birinci derece sorumlu Mehmet Sarıca, Festival Genel Koordinatörü Candan Yaygın, Sinema Programları Genel Koordinatörü Kadir Beycioğlu ve Altın Koza ekibinin iki saat uykuyla durduklarına bizzat tanığım ama 22.’sinde buluşmak üzere bizleri uğurlarken, yüzlerinde güller açıyordu. Adana Cumhuriyeti’nden dönmek zor olacak. Ama çaresiz İstanbul’un yolunu tutuyorum. Ve beni ve festivalin peşini hiç bırakmayan yağmur ufaktan çiseliyor. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1/ Osmanlı 1 Devleti’nde ha berci olarak kul 2 lanılan görevlile 3 re verilen ad. 2/ 4 Hatay yöresinde içliköfteye veri 5 len ad... Düz yer, 6 ova, kır. 3/ Bahçe lerin yeşillendiril 7 mesinde kullanı 8 lan bitki... Bir es 9 rar türü. 4/ Kâfi gelmeyen... Titre 1 2 3 4 5 6 7 8 9 me, ürperme. 5/ Yeni K lebilir bir mantar cinsi. 1 Ç Ö K E L E K 6/ Eski Türklerde ölmüş 2 Ö R E K T A K A ataların tapılan suret ve 3 K E Ş A N Y A R heykelleri... Çıplak vü 4 E K A B İ R MA cut resmi. 7/ Bakla, fa 5 L N İ Ş A N K sulye, bezelye gibi seb 6 E T R A A B U zelerde içinde tohumla rın sıralandığı kabuk... 7 K A Y N A K İ L Peru’nun para birimi. 8/ 8 K AM B İ N A Ürik asidin tuzu ya da 9 K A R A K U L A K esteri... Türk müziğin de, özellikle çalgı yapıtları nın bölümlerinden her birine verilen ad. 9/ Çakala benzer bir yaban hayvanı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yürekli, yiğit... Ege ve Akdeniz kıyılarımızdaki küçük koylara verilen ad. 2/ Yüksek bir makama sunulan mektup ya da dilekçe... Mesafe. 3/ Müslüman ülkelerde oturan Yu nan asıllı kimse... Radyo dalgalarının yankısını alarak ci simlerin yerini ve uzaklığını saptayan aygıt. 4/ Bir renk... Düz döşenmiş parke. 5/ Tuzlanıp kurutulmuş yiyecek. 6/ Bursa yöresine özgü bir peynir cinsi... Derviş selamı. 7/ Bir şeyin kalitesini garanti eden işaret... Tabut. 8/ Üye... Ekvator bölgelerinde yetişen bir meyve ağacı. 9/ Yerleşim alanları dışında kalan yerler... Yoğurt, yağ, bal gibi şeyleri koymaya yarayan tahta kova. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle