04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 EYLÜL 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 15 AYDA NE BERKİN ELVAN’I ÖLDÜREN POLİSLER TESPİT EDİLDİ NE DE İDDİANAME HAZIRLANABİLDİ 7 Soruşturmaya yeni savcı ruşturma, başladığı 15 ay öncesinden şimdiye dek 4 savcı değiştirdi. Berkin Elvan’ın faillerine yönelik soruşturmanın ilk savcısı Adnan Çimen’in Ocak 2014’te Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’na atanması ile Çimen’in yerine Faruk Bildirici soruşturma savcısı olarak atanmıştı. Bildirici de Haziran 2014 kararnamesi ile Antalya Hâkimliği’ne atanmış, dosyaya vekâleten savcı Hüseyin Öz bakmıştı. Adli tatilin sona ermesi ile savcı Mehmet Selim Kiraz, Elvan’ın ölümüne ilişkin soruşturmayı yapmak üzere görevlendirildi. Elvan ailesinin avukatı Evrim Deniz Karatana, dün yeni savcıya soruşturma kapsamındaki taleplerini içeren bir dilekçe sundu. Dilekçede bilirkişi raporunun dosyaya sunulduğunu anımsatarak, hazırlık soruşturmasının bitirilmesi için eksikliklerin tespiti ve tamamlanması gerektiğine işaret etti. Avukat Karatana, savcı değişikliğinden önce sundukları dilekçenin ardından savcılıkça herhangi bir işlem yapılmadığını belirterek “12 Haziran 2014’ten bugüne kadar, yani 3 aydır dosyada hiçbir işlem yapılmadı” dedi. Karatana, hazırlık soruşturmasının sonunda bugüne kadar toplanmış olan de İstanbul Haber Servisi Gezi Parkı Direnişi sırasında polisin attığı gaz kapsülünün başına isabet etmesiyle komaya giren ve 269 gün sonra yaşamını yitiren Berkin Elvan’ın faillerine yönelik soruşturmaya yeni savcı atandı. Soruşturmanın eski savcısı Faruk Bildirici Emniyet’e faillerin isminin bildirilmesi için yazdığı yazının ardından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararnamesi ile Antalya’da görevlendirilmişti. So liller incelendiğinde, 4 failin kimliğinin, fiilleri bizzat gerçekleştirdiklerini ve bu fiillerin Berkin Elvan’ın ölümüne sebebiyet vermesinin dava açılmasına yeterli olduğunu anlattı. İnşaat Terörü Türkiye terörün silahlısı kadar silahsızından da çok çeken bir ülke konumunda. Terörle Mücadele Yasası’ndaki terör tanımı şöyle başlıyor: “Terör, cebir ve şiddet kullanarak, baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle...” Türkçe Sözlük’te de “Yıldırma, korkutma, tedhiş” olarak belirtiliyor. Tedhiş sözcüğü, ilk iki sözcüğün Arapçası. İnşaatın, kalkınma gücü olarak benimsenmesi ve toprak rantının çekiciliği nedeniyle iktidarın gözbebeğine dönüşmesi, giderilmesi zor zararlara yol açıyor. Rant paylaşımının denemesi bana göre Sulukule’deki uygulama ile geldi. Ardından aynı yöntem İstanbul’un öteki kupon kesimlerinde yaygınlaştırıldı. Başkentteki en önemli uygulamalardan biri de Atatürk Orman Çiftliği’nden kopartılan bölümde Selçuklu kırması saray inşaatının öyküsünde görülüyor. Ne Atatürk’le ne de ormanla ilgisi kalmayan bölümdeki inşaatın yukarıda sıraladığım terör tanımlarında yaşama geçirildiğini gösteren bir özelliği var. SİT alanıyken yapımına başlanmasına, alanın SİT olmaktan çıkarılmasına, inşaatın durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının çöpe atılmasına, üstelik önceki başbakanın “Yürütmeyi durdurdular, binayı durduramayacaklar. Açılışını da yapacağım, içine girip oturacağım. Güçleri yetiyorsa yıksınlar” demesi, o bölgenin sadece çiftlik niteliğinin kaldığını gösteriyor. Bilirsiniz “çiftlik” sözcüğü dilimizde “Bir yetkilinin canının istediği gibi yönettiği bir kamu kurumu” tanımlamasında da kullanılıyor. Bilin bakalım orası kimin çiftliği... Hiçbir yetkili de korkusundan ağzını açamıyor. HHH İstanbul, çalışma saatinin resmen sona erdiği saatten itibaren kuralsızlığın tavan yaptığı kentlerin başında gelir. Belediyelerde UKOME diye anılan Ulaşım Koordinasyon Merkezi var. Amacı trafik sıkışıklığını giderecek önlemler almak ve uygulamak. Daha çok turistik bir bölge olan Eminönü’nde, belirli saatlerde girilmesi yasaklanan caddeler ve sokaklar var. İş saatlerinde, mal ve malzeme getiren araçlar, caddenin veya sokağın girişinden başlayarak park sırası oluşturuyor. Trafik altüst oluyor. İstanbul’un kötü yönlerinden biri de bir yerde trafik sıkıştığında aksaklığın her yöne yayılabilmesi... Yasak var ama denetleyen yok... HHH Pek çok yerde “kentsel dönüşüm” kapsamında apartmanlar yıkılıyor, biraz daha büyükçesi, imar durumu uygunsa ya da TOKİ ortaksa gökdelenler yapılıyor. Toprak metrelerce kazıldığı için çıkanların taşınması gerekli. Ardından inşaat malzemeleri geliyor. Onu da beton dökme süreci izliyor. İnşaatın en kısa sürede bitirilmesi ve bunun getireceği maliyet düşüklüğü öylesine önem taşıyor ki kurallar hemen gözardı ediliyor. Evinize ya da gitmek istediğiniz yere gidemiyorsunuz. Girdiğiniz yolda metrelerce gidiyorsunuz ve bir de bakıyorsunuz ki, inşaat nedeniyle yol kapanmış. Hiçbir uyarı işareti olmadığı gibi, yetkililer de “Ne yapıyorsunuz” diye sormuyor ya da soramıyor. Ana caddelerin en sıkışık olduğu saatlerde, toprak taşıyan dev damperli kamyonlar birbiri ardı sıra adeta cirit atıyor. İzin almışlar mı, almışlarsa kim vermiş, belli değil. İnşaat rantı tutkusu, inşaat terörüne dönüşmüş, kimsenin umurunda değil. İddianame hazırlansın Avukat Karatana, bu aşamadan sonra faillerin kimliklerinin öğrenilmesini, ifadelerinin alınmasını ve suç dolayısıyla kanunda öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedileceğinin tespit edilmesini ve şüpheliler hakkında iddianame hazırlanmasını istedi. JİTEM iddianamesinde Kemal Birlik ve Zeki Alabalık’ın nasıl ‘kaybedildiği’ tanık ifadeleriyle anlatılıyor Cezaevinden ölüme AHMET ŞIK Kemal Birlik ve akrabası Zeki Alabalık, PKK’ye yardım yataklık suçlamasıyla tutuklanıp 3 yıllık hapisliğin ardından 1995 Martı’nda tahliye edildiler. Şartlı tahliye hükümlerinden faydalanarak dışarı çıkacakları gün yaklaşırken Birlik ve Alabalık, ailelerine yazdıkları mektuplarda, “Bizi karşılamaya ya kimse gelmesin ya da kalabalık gelin” diyerek başlarına gelecek felaketi önlemek için uyarıda bulunuyordu. Kemal Birlik’in, kendilerini karşılamaya gelen babası Abdulbaki ve kardeşi Zübeyir Birlik’le birlikte Kızıltepe Cezaevi’nden çıkıp çıkmadıkları bile anlaşılamayan dört kişiden o günden sonra bir daha haber alınamadı. Kimi tanıklar Kızıltepe’de askeri bir araca bindirilirken gördüklerini ailelerine anlattı. Bazı koğuş arkadaşları ise Kemal Birlik’in, cezaevinde bulunurken bile dönemin Jandar AHMET BONCUK: SUÇLAMALARI KABUL ETMİYORUM Davanın sanıkları olan askerlerden Hasan Atilla Uğur sağlık sorunlarını gerekçe göstererek ifade vermezken, Ünal Alkan ise yurtdışında görevli olduğu da ifadesine başvurulamadı. Eşref Hatipoğlu ise suça konu iddiaların olduğu dönemde Diyarbakır İl Jandarma Komutanı olarak görev yaptığını belirterek savcıların, ifadesini alabilmesi için HSYK’den izin alması gerektiğini, izin verilmesi halinde savunma yapacağını söyledi. Davanın son asker sanığı olan Ahmet Boncuk ise 1992 Şubat ayında göreve başladığı Kızıltepe’de İlçe Jandarma Komando Bölük Komutanı olduğunu belirterek, öldürülen kişileri tanımadığını ve herhangi bir operasyon sırasında gözaltına alınmadığını savundu. Hasan Atilla Uğur’la 1995 Ağustosuna kadar 2 yıl süreyle birlikte çalıştıklarını belirten Boncuk, “Yapmış olduğumuz işlemlerde kanuna aykırı herhangi bir husus bulunmamaktadır. JİTEM isimli olduğu iddia edilen, varsa böyle bir kuruluşla benim herhangi bir ilgim olmamıştır. JİTEM’in varlığından ya da faaliyetlerinden herhangi bir şekilde bilgim bulunmamaktadır. Talimat evrakında belirtilen suçlarla benim herhangi bir ilgim yoktur, suçlamaları kabul etmem” dedi. Davanın korucu sanıkları da iddiaları reddederek suçsuz olduklarını savundu. ma İlçe Komutanı Hasan Atilla Uğur tarafından tehdit edildiğini iddia etti. Koğuş arkadaşlarının verdikleri ifadelere göre o dönem yüzbaşı olan Hasan Atilla Uğur, “Cezaevinden çıktığın gün benim bayramım, seninse felaketin olacak” diye Kemal Birlik’i tehdit ediyordu. Cezaevinde bazı görevlilerinin anlattıkları ise kuşkuları besler nitelikteydi. Tahliye lerden iki gün önce Hasan Atilla Uğur, cezaevini arayarak Birlik ve Alabalık’ın tahliye edileceği tarihi öğrenmek istemişti. 18 yıl sonra başlatılan JİTEM soruşturması kapsamında yapılan kazılarda kuyulardan cesetler çıkmaya başlayınca, yakınlarının başvuruları üzerine bu dört kayıp kişinin dosyaları da tozlu raflardan indirildi. Bir süre sonra da bir kuyunun dibinde bulunan insan kemiklerinden bazılarının Zübeyir Birlik ve Zeki Alabalık’a ait olduğu da DNA testiyle ortaya çıktı. 18 yıllık kayıptan ikisi, yakınlarının ziyaret edebileceği bir mezara sahip olmasıyla sona erdi. Sırada bu infazların failleri olduğu iddia edilenlerin yargılanması var. Yıllar sonra İstanbul’da başlatı n Haber Merkezi Batman’da bir ayağı olmayan ve tedaviye gittiği hastane yolu eylemciler tarafından kapatıldığı için mecburen katıldığı oturma eyleminde gözaltına alınan Salih Şimşek’in (56) çilesi bitmiyor. Şimşek’e geçen ay da cezaevi ring aracında hastaneye giderken tekerlekli sandalye vermeyen jandarmalara isyan edince hakkında “gereksiz marş söyleyip slogan atmak” suçundan bir ay haberleşmeden men cezası verildi. Disiplin cezası alan Şimşek’in açık cezaevine geçme durumu ortadan kalktı. Şimşek 8 ay daha Batman M Tipi Cezaevi’nde kalacak. Engelli mahkuma ‘yürümedin’ cezası lan Ergenekon soruşturması kapsamında JİTEM’in kanlı geçmişine dair verilen ifadeler ve bu cinayet şebekesinde görev alan asker sanıklarda ele geçirilen kimi evraklar, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na, oradan da ilgili yerleşim yerlerinin savcılıklarına gönderilmişti. 2012’ye dek 17 yıl süreyle raflarda yer alan dosyayı inceleyen savcılık, mağdur yakınları ve tanıkların yeniden ifadelerini almaya başladı. Dosyanın tanıklarından birisi, katillerinin dışında Abdulbaki Birlik’i gören belki de en son kişi olan İsmet İpek’ti. Tahliye olacak oğlunu karşılamak için köyünden bir gece önce Kızıltepe’ye gelen baba Abdulbaki Birlik’in misafir olarak kaldığı İsmet İpek, Abdulbaki Birlik’in karşı çıkmasına karşın o gün kardeşiyle cezaevi önüne gittiğini belirterek şunları anlattı: “Cezaevinin önüne geldiğimizde kapının önüne yolda iki sıra halinde dizili olan 1015’er askerin arasında Abdulbaki Birlik ile bir kişinin daha olduğunu gördüm. Cezaevinin tarafındaki yola geçtik. Tam duracakken yanımıza gelen askerler, ‘Burada durmayın devam edin’ dedi. Biz de mecburen hareket edip gittik. İçimiz rahat etmediği için yaklaşık 5 dakika sonra bir daha oradan geçtik, ama cezaevinin önünde kimse kalmamıştı.” Savcıdan uyarı Dosyayı soruşturan savcılar iddialar üzerine o dönemde Kızıltepe Cezaevi’nde çalışanların ifadelerine de başvurdu. İfadesi alınanlardan birisi 1995’te Kızıltepe Cezaevi’nde infaz kâtibi olarak görev yapan Behçet Kurt’tu. Halen başgardiyan olarak çalışan Kurt ifadesinde Kemal Birlik’in cezaevinde jandarmalara da karşı gelen etkin bir mahkum olarak tanındığını belirterek “Kemal ve Zeki, tahliye olmadan iki gün önce Hasan Atilla Uğur cezaevini aradı. Kendisiyle ben konuşmuştum. Bana bu iki şahsın ne zaman tahliye olacağını sorunca bu tür bilgileri veremeyeceğimi, yasak olduğunu ama savcıya sorabileceğini ya da yazılı olarak bilgi isterlerse yerine getirebileceğimi söyledim” dedi. Bu yanıt üzerine o dönem yüzbaşı olan Uğur’un, “Gelirsem oraya kulağını çekerim” dediğini anlatan Kurt, “Tahliyelerin olacağı gün sabahtan cezaevinden sorumlu savcı Yahya Akçadırcı’nın yanına gidip durumu anlattım. O da bana, ‘Behçet ben seni severim, başını belaya sokma. Bugün o şahıslar tahliye olana kadar benim yanımda kal’ dedi. Sonra da cezaevini arayıp gardiyan Soro Denli’ye, Zeki ve Kemal’i tahliye etmesini söyledi” diye ifadesine devam etti. Birlik ve Alabalık’la aynı koğuşta kalan kimi mahkumların da iddialarla uyumlu beyanlar içeren ifadelerini alan savcılık, 11 Haziran 2013’te İHD’li avukatların başvurusu üzerine Yurtderi köyündeki eski bir su kuyusunda kazı yaptırdı. 13 Haziran 2013’te yapılan kazı çalışmaları sonunda kuyuda toplam 612 adet insan kemiği bulunmuştu. Kayıp yakınlarından alınan örneklerle yapılan DNA incelemesi sonucunda kemiklerden bazılarının Zübeyir Birlik ve Zeki Alabalık’a ait olduğu belirlendi. Gedik ailesinden suç duyurusu n İstanbul Haber Servisi Maltepe Gülsuyu’nda uyuşturucu çetesi tarafından vurularak öldürülen Hasan Ferit Gedik’in ailesi ve olaylarda yaralanan Gökhan Aktaş, duruşma salonu tahsisi sağlamayarak 3 celse boyunca duruşmaya engel oldukları ve davanın nakline yol açtıkları gerekçesiyle Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı Celal Avar, Anadolu 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mahir Merdun ve üye hâkimleri hakkında “Görevi kötüye kullanma” suçunu işledikleri gerekçesiyle HSYK’ye suç duyurusunda bulundu. Avukatlar, 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nden de nakil konusundaki görüşünden vazgeçmesini talep etti. n İstanbul Haber Servisi Ataköy 7. 8. Kısım’daki yeşil alana botanik park yapılmasını isteyen Ataköy sakinleri yeşil alanı kazandı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, dün Bakırköy Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu’nu makamında ziyaretinin ardından beraber yaptıkları açıklamada cami inşaatı ruhsatının iptal edileceği müjdesini verdiler. Ayrıca Ayamama Vadisi projesi de hayata geçirilecek. ‘Oya Hoca’nın suçu demokrat olmak’ Çorum Hitit Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi öğretim görevlisi Oya Yağcı, 2012 yılında Çorum’da yapılan 1 Mayıs kutlamalarında “AKP tiyatrodan elini çek” yazılı bir döviz taşıdığı için, yerel basın tarafından hedef gösterildi. Ardından üniversiteye hakkında isimsiz bir ihbar mektubu gönderilerek soruşturma başlatılan ve sonrasında üniversite yönetimince işine son verilen Yağcı’ya dün destek vardı. Yağcı’nın işten çıkarılmasına tepki gösteren öğrencileri Facebook’ta “Oya Hoca’ya Destek” başlığıyla hesap açarak hocalarının yanında olduklarını bildirdiler. Eğitim Sen Genel Başkanı Kamuran Karaca dün beraberindeki heyetle Çorum’a gelerek, Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha Metin Alkan ile görüştü. Karaca,“Bu işlem; hukuktan, adaletten çok keyfilik ve tasfiye anlamı taşımaktadır” dedi. Eğitim Sen Çorum Şubesi Başkanı Mehmet Öztürk, ise “Yağcı’nın tek suçu demokrat olması. Üyemizin hakkını sonuna kadar korumak için mücadele edeceğiz” dedi. Ataköylüler mücadeleyi kazandı VEFAT Merhum İsmail ve merhume Altın Krımşamhal’ın kızı, Gülcan Tevetoğlu’nun kardeşi, Filiz, Nur, Aliye, Tomris ve Tolunay’ın teyzesi, Haluk, Feyhan, Cengiz, Yıldız, Züleyha, Sedef ve Aybike’nin yengesi, Dorsay’ların ve Troy’un Fatoş Annesi, merhum Ali Haydaroğlu’nun sevgili eşi Anne oğlunu ölüme terk etti iddiası n İstanbul Haber Servisi Kartal Su Ürünleri Kooperatifi’ndeki balıkçılar, salı saat 13.00 sıralarında teknelerin yanında su yüzeyinde erkek cesedi gördü. Polis, cesedi çıkardı. Adli Tıp Kurumu’na gönderilen cesedin sara hastası 16 yaşındaki İ.E’ye ait olduğu tespit edildi. Cesedin yüzünde morlukların görülmesi üzerine olayı incelemeye alan polis kamera görüntülerinde İ.E’nin annesi Zeliha E’nin olay yerinde olduğunu tespit etti. Oğlunun denize düşmesinin ardından hiçbir yardım istememesi ve olayı polise bildirmemesi üzerine anne Zeliha E. cinayet şüphelisi olarak gözaltına alındı ve savcılıktaki ifadesinin ardından çıkarıldığı mahkeme tarafından tutuklandı. SOMA PROTESTOSU DAVASI 38 öğrenciye 8 asır istediler SİBEL BAHÇETEPE Ege ve 9 Eylül üniversitelerinde okuyan 38 öğrenci, 22 Mayıs’ta Soma’da 301 madencinin ölümünü protesto etmek ve “iş cinayetlerine dur demek” için gerçekleştirdikleri üniversite işgali gerekçesiyle açılan davada toplam 846 yıl hapis cezası istemiyle yargılanacak. Eğitim ve öğretim hakkına engel olunması, kamu malına zarar verme, görevi yaptırmamak için direnme, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ve örgüt propagandası yapmak suçlamalarından 22 yıla kadar hapis istemiyle hâkim karşısına çıkacak gençlerin ilk davaları 14 Ekim’de İzmir Bayraklı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Öğrencilerden Gamze Yentür (22), AKP ile birlikte üniversite öğrencilerine yönelik baskıların arttığını belirterek “Sesimizi kısmak istiyorlar, gençlerin politik, dinamik gücünü baltalamak istiyorlar. AKP ile artan baskı ve gerici bir ortam var, gençlerin politik, dinamik gücünü baltalamak istiyorlar. Gezi Parkı Direnişleri sonrası gençlerden daha da korkmaya başladılar” dedi. Valiyi protesto eden 9 öğrenciye dava İsmail Korkmaz’ın dövülerek öldürülmesinden sonra “Arkadaşları dövmüştür” diye açıklama yapan Vali Güngör Azim Tuna, geçen yıl 23 Ekim’de “Kuruluştan Günümüze 90. Yılında Cumhuriyet” başlıklı sempozyuma katılmak için geldiği Osmangazi Üniversitesi’nde protesto edilmişti. Eskişehir Cumhuriyet Savcısı Orhan Sancak, protestocu dokuz öğrenci hakkında bir yıldan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı. Eskişehir 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın ilk duruşması, 27 Ocak 2015’te görülecek. PKK 2 okulu daha yaktı ESKİŞEHİR (Cumhuriyet) Gezi Direnişi sırasında Ali n SİİRT (DHA) Doluharman ve Düzkuyusu köylerinde bulunan köy okullarına önceki gün saat 22.00 sıralarında bir grup PKK’li tarafından molotofkokteylli saldırı düzenlendi. Valilik, anaokulu öğrencilerinin oyuncaklarının da yakıldığını belirtti. FATMA HAYDAROĞLU vefat etmiştir. Cenazesi 20 Eylül 2014 Cumartesi (bugün) Zincirlikuyu Camisi’nde öğle namazını takiben Zincirlikuyu Mezarlığı’nda defnedilecektir. Balayı yolunda trafik kazası n BURSA (DHA) Alper Emre Özay (25) ile Başak Özay salı günü düğün yaptıktan sonra balayı için Antalya’ya gitmek üzere yola çıktı. Çiftin bulunduğu otomobil, Burdur’da kamyonla çarpıştı. Damat kazayı hafif sıyrıklarla atlatırken eşi ağır yaralandı. Yine Bursa’da Nursel ve Sadık Bağdatlı çifti de balayı için Antalya yolunda kaza geçirdi. Çift yoğun bakımda yaşam savaşı veriyor. Kızları Gülnar ve Mine, torunları Aydın ve Thor Not: Çelenk gönderilmemesi rica olunur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle