03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS 2014 CUMA [email protected] 14 ‘Günah Şehri’, ‘kara film’ meraklısı bütün sinemaseverlere salık verilebilecek bir seyirlik KÜLTÜR 51. ULUSLARARASI ALTIN PORTAKAL FİLM FESTİVALİ Çekici yıldızlar geçidi Malum son dönemde Hollywood’da resimli roman uyarlamaları yine rağbette. Örümcek Adam’dan Hulk’a sürüsüne bereket bir yığın popüler çizgi roman kahramanlarının serüvenleri, zengin kadrolu, dijital efekt destekli, birbirinden göz alıcı üstün yapımlar halinde allanıp pullanarak peşpeşe beyazperdeye aktarılıyor. Geçen hafta gösterime giren “Sin City: A Dame To Kill ForGünah Şehri: Uğruna Öldürülecek Kadın”, yedinci sanat sinema ile kimilerince dokuzuncu sanat sayılan çizgi roman işbirliğinin eseri olup (çığır açmasa da) özgünlüğü ve çarpıcılığıyla belleklerde yer etmiş, ünlü çizer Frank Miller ile yönetmen Robert Rodriguez’in ortak yönetmenliğinde kotarılmış, 2005 yapımı “Günah Şehri”nin yine aynı ekip tarafından çekilerek 9 yıl sonra çıkagelen devamı niteliğinde. 1990’ların başında çok ucuza mal ettiği “El Mariachi”nin Sundance Festivali’ndeki başarısıyla kapağı Hollywood’a atıp bu filmin Antonio Banderas’lı, Selma Hayek’li Amerikan versiyonu “Desperado”yla stilvizyon sahibi, yaratıcı bir aksiyon ustası olduğunu kanıtlayarak ünlenen, 1995’ten sonra ise Quentin Tarantino’nun takımına dahil olan Meksika kökenli sinemacı Ro Jüri başkanı Yılmaz Erdoğan Kültür Servisi 51. Uluslararası Altın Portakal Film Festivali Ulusal Uzun Metraj yarışmasının bu yılki jüri başkanının Yılmaz Erdoğan olduğu belirtildi. Festival yetkilileri henüz resmi bir açıklama yapmasa da sinema dünyası, jüri başkanlığına Yılmaz Erdoğan’ın getirildiğini konuşuyor. Bu yılki festival, Antalya’nın AKP’li yeni belediye başkanı Menderes Türel başkanlığında, yapımcı Elif Dağdeviren (sanatsal direktör), Hülya Uçansu, Zeynep Özbatur Atakan, Alin Taşçıyan, Serap Engin, Nesim Bencoya gibi isimlerin yer aldığı yeni festival komitesi tarafından düzenleniyor. “Vizontele” serisi, “Neşeli Hayat”, “Organize İşler” ve “Kelebeğin Rüyası”nın senaristliği ve yönetmenliğini üstlenen Yılmaz Erdoğan, 2005 yılında da 42. Altın Portakal’da jüri üyesi olarak yer almıştı. Cannes ödüllü “Bir Zamanlar Anadolu’da” ile Monica Bellucci’yle başrolü paylaştığı Bahman Gabadi filmi “Gergedan Mevsimi” ve Russel Crowe’un yönettiği “The Water Diviner”da rol alan Yılmaz Erdoğan, Kürt sorunu çözüm sürecinde de “akil insan” olarak görev yapmıştı. 1018 Ekim tarihlerinde düzenlenecek Altın Portakal Film Festivali’nin ulusal uzun metraj yarışma bölümüne başvurular ise bugün sona erecek. n Kültür Servisi Bu hafta 1’i yerli 6 film gösterime girecek. Özgür Bakar’ın yönetmenliğini yaptığı “Azazil: Düğüm” sinemaseverlerle buluşacak. Daniel Schechter’in yönettiği “Belalı Rehine”, başrollerinde Vince Vaughn, Cobie Smulders ve Chris Pratt’in yer aldığı, yönetmenlik koltuğuna ise Ken Scott’ın oturduğu “Süper Baba”, Scott Derrickson’un yönettiği ve Eric Bana, Edgar Ramirez, Olivia Munn ile Sean Harris’in oynadığı “Bizi Kötüden Koru” sinemaseverlerle buluşacak. Delphine de Vigan’ın yönettiği “Yatak Dersleri” ise komedi meraklılarını sinema salonlarına çekmeyi hedefliyor. Roberts Gannaway’ın yönettiği “Uçaklar 2: Söndür ve Kurtar” filmi de izleyiciyle buluşacak filmler arasında yer alıyor. u Film, yasını perdede aynen canlanbert Rodriguez, “Fakülte”, dırmaya girişen filmin, dı“Uzay Çocukları” ve Serünlü çizer Frank şavurumcu, siyahbeyaz gio Leone özentisi “Bir Miller ile yönetmen görselliği, çoğu yerde kaZamanlar Meksika’da” Robert Rodriguez’in ra film türünün basmakagibi vasat gişe filmleriyle lıp numaralarıyla süregegirmişti 2000’li yıllara. ortak yönetmenliğinde len, tekdüze hikâyesinin Samimi, özgün tarzıykotarılmış 2005 yapımı önüne geçiyor. la bir zamanlar bağımsız “Günah Şehri”nin yine Tıpkı ilk filmdeki gisinemanın gerilla yönetbi, bütünüyle siyahbeyaz meni sayılan Rodriguez’in aynı ekip tarafından karşıtlığına dayanan kadöteden beri sıkı bir hayranı çekilerek 9 yıl sonra rajlardaki kırmızı ruj, sarı olageldiği Frank Miller’ın çıkagelen devamı saç, dökülen kan damlalayazıp çizdiği, grafiksel öğeniteliğinde. rı, vb. gibi kimi ayrıntıların leri ağır basan, ünlü resimli renklendirilmesi de teknolojik romanı “Günah Şehri”nin çegelişmelerin katkısı bir güzellik şitli serüvenlerinden bizzat yaraoluyor filme. tıcısı Miller’la ortaklaşa yazıp yönetYer yer dozu kaçmış şiddet öğesitiği yeni “Günah Şehri: Uğruna Öldünin, çıplak dans eden ya da sevişen, Eva rülecek Kadın” filmi, öncelikle siyahGreen ve Jessica Alba gibi hikâyenin beyaz, grafiksel ve dışavurumcu bir siarzu nesnesi halinde arzı endam eden, nema dilinin öne çıktığı, etkileyici görbirbirinden çekici dilberlerle ve cüretkâr selliğiyle sinemaseverlere farklı bir sebir açık saçıklıkla dengelendiği “Günah yir deneyimi sunuyor, hem de 3 boyutŞehri”nin parlak oyuncu kadrosunun da lu tarafından. 1940’ların kara filmlerinden, ucuz po filmin albenisini arttırdığı kesin. Asla pes etmez, vurduğunu deviren, lisiye romanlarından etkilenip esinlençirkin metropol gladyatörü Marv rolünmiş yazarçizer Miller’in karanlık dün 7 1 . V ENEDİK FİLM FES T İV A Lİ u Güney Kore sinemasının ‘lanetli dehası’nın son filmi tüm karamsarlığına karşın umut ışıkları da arıyor. Yaşadığımız dünyanın karanlığı SCOTT DERRICKSON’IN ‘BİZİ KÖTÜDEN KORU’ ADLI FİLMİ BUGÜN GÖSTERİMDE lier ile ortaklaşa yazdığı “Beware the Night” romanından “Deliver Us from Evil”i (Bizi Kötüden Koru/2014) çeker. İlk iki filmiyle büyük bir ün kazanan yönetmen üçüncü çalışmasında da kötülüğü, ele geçirilmeyi, şeytan çıkarmayı sorguluyor. Üç filmi de aile dramı, aile dinamikleri, içeren doğaüstü, paranormal, ele geçirilme öyküleri. “Bizi Kötüden Koru”, gerçeğin ve algının kapıları üstüne bir doğaüstü polisiye gerilim. 8 dakika süren yoğun şeytan çıkarma ayini filmin kilit sahnesi. Bu ritüelin 6 aşamasını (varlık, hile, kırılma noktası, ad söyleme, çatışma, çıkarma) bu sahnede öğreniyoruz. Yönetmen filmini 3 başarılı oyuncu (Bana, Ramirez, Harris) üstüne kurmuş. Şeytan kovmaya dek Mendoza’nın gerçek bir rahip olduğu şüpheli, dışlanmış, bağımlı, geçmişi hatalarla dolu Mendoza, Sarchie gibi kendi şeytanlarıyla savaşıyor. Sarchie’nin de geçmişinde karanlıklar var, içgüdüleri, tinsel sezgileri güçlü. The Doors’un müziği (People Are Strange, Soul Kitchen) filme ayrı bir gizemcilik katıyor. Bronx bölgesi ise filmin adeta ana karakteri. Üç filminde de şeytanlarla, iblislerle boğuşan sinemacı dinin karanlık yüzünden çok, içinde yaşadığımız dünyanın karanlığından etkileniyor. İyi, kötü, şiddet, vicdan, nefret, inanç, tinsellik, gerçek, altıncı his, tinsel sezgi, Hıristiyanlık ve öç temalarını sürükleyici bir anlatım, ürkütücü bir görsellikle irdeleyen “Bizi Kötüden Koru” bugün gösterime girdi. deki, zor tanınan Mickey Rourke’dan kibirli, genç kumarbaz Johnny’deki Joseph GordonLevitt’e, hikâyeye yeni katılan ve “meşum kadın” Ava’ya körkütük âşık Dwight’taki Josh Brolin’den kötü adamkumarbaz senatör Roark’a cuk oturmuş Powers Boothe’a, bu kez ilk filmdeki kadar yer almamış dedektif Hartigan rolündeki Bruce Willis’den Ava’nın irikıyım, siyahi emireri Manute’ü canlandıran Dennis Haysbert’e kadar uzatılacak kalabalık kadronun asıl lokomotifi, unutulmaz bir “femme fatale” kompozisyonu çizen Eva Green ile intikam almaya odaklanmış, seksi striptizci Nancy’yi oynayan Jessica Alba’yla ve yolları Kadie’s Club Pecos’ta kesişmiş şehrin tüm kızlarına ablalık eden Amazon GailRosario Dawson gibi alabildiğine çekici kadın oyuncular. Baştan sona grafik yanı ağır basan sinematografisiyle, meraklısına aşina tüm o kara film klişelerinin birbirini izlediği “Günah Şehri 2”, özetle yer yer seriyal tadı da veren, etkileyici bir seyir deneyimini sunuyor meraklısına. Yeni haftaya 7 film... ASLI SELÇUK Derin devlet terörü... MEHMET BASUTÇU VENEDİK Altın Aslan yarışı, önceki gece Alejandro Gonzalez Inarritu’nun “Birdman”iyle başlamadan hemen önce, İtalyan Yönetmenler Birliği’nin düzenlediği, festivalin saygın bağımsız yan bölümü “Venedik Günleri”, Güney Kore sinemasının “lanetli dehası” Kim Kiduk’un, son filmi “One on One” ile açılıyor. Beklenmedik şiddet ve sertlikte, yenilikçi bir politik sinema örneği izliyoruz. Cinayetlere yeşil ışık yakan derin devletin komutanı general, onun üzerinde ipleri elinde tutan, iktidar ve servet hırsının dipsiz kuyularında insanlığını sıfırlamış mafya babası ve kirli işleri için kullandıkları zavallı emir kulları... Bu derin devlet terörünün kurbanı, lise öğrencisi bir genç kızın öldürülmesinin hesabını sormak için yola çıkan eski komando erinin de aynı yöntemlerle, aşırı şiddet uygulayıp işkence yaparak ve cinayet işleyerek intikam almaya kalkmasının öyküsü olan “One on One”, metafizik temaları gerçekçi bir bakış açısıyla, varoluşçu soru çengelleri eşliğinde işliyor. Filmin içerdiği dayanılmaz şiddet sahnelerini, bu kez o kendine özgü şiirsel estetizmle bile dengelemeye çalışmayan Kim Kiduk, tüm karamsarlığına ve bilinçli gerçekçiliğine karşın cılız da olsa umut ışıkları arıyor. Her ne kadar, insanoğlunun iflah olmaz lanetli bir yaratık olduğuna inansa da... Varoluşçu soru çengelleri Alejandro Gonzales Inarritu ile Hollywood arasındaki kavgalı aşk süregeliyor. Meksikalı yönetmen bu kez Broadway’i mekân seçmiş. New York’un müzikal oyunları ve bulvar tiyatrolarıyla ünlü caddesinde, “Birdman” adlı bir film serisiyle ünlenmiş bir Hollywood yıldızının (Michael Keaton biraz fazla rol kesse de başarıyla yorumluyor) Raymond Carver’den uyarladığı bir oyunu sahneye koyma çabalarını ve bu süreç sonunda kendini yitirişini izliyoruz. Aslında, kendini sorgulayarak gerçek kimliğini aramasının sancılı öyküsü olan filmin ikinci adı “Cahilliğin Beklenmedik Erdemi”… Gerçeküstü boyutuyla yer yer fantastik öğelere başvuran senaryo alabildiğine eleştirel, kara mizah yüklü bir çizgi izliyor. Ancak, anlamlı, güzel bir açılış filmi sunan Inarritu, bu kez de kendini aşamamış... Broadway’in göbeğinde… Irak 2010, Palmiye Korusu Savaşı’nda Amerikan deniz piyadeleri Santino (Sean Harris), Tratner (Chris Coy), Griggs (Scott Johnson) çarpışmadan sonra ürkütücü bir yeraltı mağarasına inmek zorunda kalırlar. Burada kendilerini dehşet verici bir şeyin beklediğinden habersizdirler. 2013’te New York’ta bir kadın hayvanat bahçesinde 2 yaşındaki çocuğunu aslanların kafesine atar. Bir deniz piyadesi aniden çıldırıp karısını döver. New York Polis u Şeytanlarla, Teşkilatı’ndan çavuş Ralph Sarchie (Eric iblislerle boğuşan Bana) çöpte bir bebek Derrickson, cesedi bulur. Bir aidinin karanlık le bodrumundan garip yüzünden sesler duyar. Tüm bunlar çok, içinde ABD’nin suç orayaşadığımız nı en yüksek bölgedünyanın si Bronx’ta gerçekleşmektedir. Ülkenin karanlığından en zorlu semtinde çaetkileniyor. lışan Sarchie şüpheci, olaylara siyah–beyaz bakan, inancını yitirmiş, sert, karmaşık, deneyimli bir polistir. Her türlü kötülüğe, şiddete, insanlık dışı olaylara tanıklık etmiş olan Sarchie bir yandan da karısıyla (Olivia Munn), kızıyla (Lulu Wilson) normal bir yaşam sürmeye çalışır. Garip bir vakayı soruşturmaya başlayan Sarchie’nin yolu aykırı Cizvit rahip Mendoza’yla (Edgar Ramirez) kesişince kendi canavarlarıyla savaşacak, inançlarını da sınayacaktır. “The Exorcism of Emily Rose” (2005) ve “Sinister”dan (2012) sonra Scott Derrickson, Ralph Sarchie’nin yaşanmış anılarını toparladığı, Lisa Col
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle