24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 AĞUSTOS 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA PAZAR YAZILARI 9 Kız, her sabah okula geldiğinde kollarını coşkuyla açarak tanıdığı bu öğretmene doğru koşuyor. Öğretmen, sonraki günlerde çocuğun ailesiyle de tanışıyor. Sohbet ederken birbirlerine Suriye’nin neresinden geldiklerini, doğdukları kasabaları, köyleri soruyorlar. İşte ne oluyorsa ondan sonra oluyor. Çocuk, sabahları okula geldiğinde artık öğretmene yaklaşmıyor. Bu ani değişime şaşıran öğretmen, sonunda anlıyor bu uzaklaşmanın nedenini: “O öğretmen bizden değil. Onun Suriye’de doğduğu bölge bizim mezhebimizden değil. Onlar bizim can düşmanımız!” diyorlar küçücük çocuğa; öğretmenden uzak durmasını istiyorlar. Savaşın sadece Suriye ve Irakla sınırlı olduğunu sanmak büyük bir yanılsama. Ortadoğu’daki kanlı savaş, buralarda da travmalara, onulmaz yaralara yol açıyor. İsveç’te yaşayan Müslümanlar arasında korku ve güvensizlik artıyor. Masum Müslümanların dinsel gereksinmelerini yerine getirmeleri için açılan camiler, mezhep kavgalarının merkezleri haline getiriliyor. Müslüman gençler buralarda mezhep anlayışlarıyla bilenerek radikalleştiriliyor. Kimse yanlışını, doğrusunu sorgulamıyor; kendi dinsel önermelerini “En doğru İslam” olarak algılıyor. Herkes kendine göre Müslüman; herkesin kendine göre ayrı bir Müslümanlık anlayışı var... Farklı mezhepteki insanlar, öldürülmeleri gereken kâfirler olarak görülüyor. Yüzlerini, İran’a, Suriye’ye, Irak’a, Katar’a doğru dönüyorlar. Önünü Türkiye’ye doğru dönen yok, kimse heveslenmesin... Eylül ayında İsveç’te genel seçimler yapılacak. Geçenlerde bir parti merkezindeki seçim toplantısında Suriyeli bir aydının söylediği sözler çınlıyor kulaklarımda: “Ortadoğu’da yangın büyüyor. Bu yangında, İsveç dahil, bütün gelişmiş, kapitalist ülkelerin sorumluluğu var. Bugün bizi yakan bu yangın, onu tutuşturanları, uzaktan ellerini ovuşturarak izleyenleri de yakar! Komşunun evini ateşe verdiğinizde, kendinizi kurtaramazsınız; sizin de eviniz yanar. Büyüyerek bizi yakan bu ateş, gün gelir sizi de yakar!..” ali.nergis@gmail.com Ceylan gözlü çocuklar... K H ollanda en sıcak yazlarından birini yaşıyor. Yoğun nem yüzünden nefes almak neredeyse olanaksız.. Pazar kahvaltısından sonra sıcaktan kurtulmanın yolunu ormana sığınmakta bulduk oğlumla. Bisiklete atladığımız gibi yola koyulduk... Ormanın girişindeki çayırlık alanda gördük onu. Minicik bir ceylan yavrusu. Doğa Koruma ekibi az önce bulmuş. Ürkekçe etrafı seyrediyor. Sevmek için ilerledik. Orman bekçisi uyardı, “Sakın ellemeyin” diye. İnsan kokusu sinerse, annesi sahiplenmezmiş. Çiftçilerin kış için yem bitkisi biçme dönemi. Bu nedenle orman bekçileri ve Doğa Koruma ekipleri çok yoğun. Çünkü öyle kafasına estiği vakit gidip ot ya da yem bitkisi biçemiyorlar. Çiftçi, önce orman bekçisine başvuruyor. “Şu tarihte, şu bölgedeki arazide biçim yapacağım” diye. Bekçi, Doğa Koruma Kurumu’nu haberdar ediyor. Karşılıklı randevu veriliyor. Biçimin yapılacağı gün ve saatte, Doğa Koruma ekibi özel eğitimli köpeklerle araziye geliyorlar. Biçim yapılacak alan, köpeklerin de yardımıyla taranıyor. Kuş yuvaları ve yumurtalarıyla, ceylan, tilki ve tavşan yavruları başta olmak üzere birçok canlı, traktörler tarafından ezilmekten kurtarılıyor. O gün, yüzlerce kuş yumurtası ve yavrusu bulunmuş. Tarama sırasında Ekipler birkaç da ceylan yavrusu bulmuşlar. İşte gördüğümüz, onlardan biriydi. Uygar toplum olmak böyle bir şey... Sadece insanın değil, yaşamı paylaştığımız tüm canlıların hakları gözetiliyor. Çiftçilerin de, Doğa Koruma ekiplerinin de yüzü gülüyordu. Onların yüzündeki mutluluk bize de yansıdı. Güle oynaya döndük eve bahçeye akşam üstü serinliği çökerken. Kuşların cıvıltısını telefon sesi böldü. İzmir’de tatilde olan Ahmet’ti arayan. Güzelim Ege kıyılarındaki tatil anılarını paylaşmak AMSTERDAM değildi arama nedeni. “Mo, babasını kaybetti, haberin olsun” dedi. “Yapma ya” diyebildim sadece. Karşılıklı sustuk... YUSUF ÖZKAN Hollanda’da ortak dostumuz olan Mo, Gazzeli. Ailesinin tamamı Gazze’de yaşıyor. İsrail’in Gazze şeridindeki saldırıları nedeniyle aklı ailesindeydi. “Elektrik yok, su yok. Bizimkiler evi bırakıp daha güvenli buldukları bir yere sığınmışlar” diye anlatıyordu. İsrail ile Hamas arasında sağlanan kısa ateşkes sürecinde eve uğrayıp giysilerini değiştirebiliyorlarmış. İşte bu ortama daha fazla dayanamamış hasta yüreği babacığının. Hemen aradım. Üzgündü. “Hastaydı ama sanırım bu son yaşananlardan sonra ruhunu bıraktı, yaşamak istemedi” dedi. Ölüm kadar, cenazeye gidememek de acı vericiydi.Daha da acısı, çocuk, genç, yaşlı demeden ölüm haberlerinin aralıksız sürmesiydi. Yoğun saldırılar sırasında bir İsrail füzesi kapı önünde oturan 1415 yaşlarındaki komşu kızını da hayattan koparıp götürmüş. Gazzeli kızın yaşlarında hayattan koparılan bir başka genç kızın haberi var ekranda. Yaşasa bugün 85 yaşında olacaktı.Ve muhtemelen saçları ağarmış ama hâlâ dinç tipik bir Hollandalı yaşlı kadın görünümünde... Belki de bisikletine atlayıp Amsterdam’daki Gazze protestosuna gidecekti. Baskıyı, acıyı, haksız biçimde katledilmeyi ondan iyi kimse bilemezdi çünkü...Ama yaşamasına izin vermediler Anne Frank’ın. O hep çocuk kaldı. Hiç yaşlanmadı. 4 Ağustos 1944 günü, Amsterdam Prinsengracht’taki “arka eve” gelen Nazi polisi, bir anda değiştiriverdi yaşamının akışını. Babasının Prinsengracht’taki işyerinin arkasında bulunan “achterhuis”da saklandıkları 8 kişiyle birlikte, geçen yüzyılın en büyük utancı olan Nazi katliamının kurbanı oldu. Ailesiyle birlikte Polonya’daki Auschwitz toplama kampına gönderildi. Bir süre sonra ablası Margot ile birlikte Bergen Belsen kampına gönderildi. İki kardeş burada tifüs nedeniyle yaşamını yitirdiler. Bütün dünya, Auschwitz’den sağ kurtulan babası Otto Frank’ın milyonlara ulaştırdığı günlükleriyle tanıdı onu.Tıpkı, evinin önünde çocukça düşlere dalmışken hak etmediği biçimde öldürülen Gazzeli yaşıtı gibi, hiç anlayamadığı kirli bir katliamın kurbanı oldu. Yaşadığı onca acıya karşın, sağduyusunu yitirmedi Mo. Saldırılar kadar, Gazze saldırılarını fırsat bilip İsrail devletinin suçunu yeryüzündeki tüm Yahudilere fatura etmeye çalışan faşist kafalara da tepkiliydi. Tıpkı, Gazze’de yüzlerce çocuğun öldürülmesine sessiz kalmayan sağduyulu Yahudiler gibi. Dünya her ne kadar onların yüzü suyu hürmetine ayakta dursa da sesleri hâlâ yeterince duyulmuyor o sağduyulu güzel insanların. Uygar toplumlarda, çayırlar arasına gizlenen ceylan yavrularının bile yaşamı güvence altına alınırken Gazze’de, Irak’ta, dünyanın birçok bölgesinde ceylan gözlü çocuklar hâlâ anlamadıkları bir kavganın kurbanı olmaya devam ediyorlar... ozkanyus@gmail.com adına güzel olan yaraşır. İsveç’te, son zamanlarda, özellikle Ortadoğu ve Uzakdoğu’dan gelen göçmen kadınların örtünme ve giyimleriyle inançları arasındaki ilişkiye merak sardım. Sırtına ne bulursa geçiren, modayı, renk uyumunu takmayan İsveç kadınını bu değerlendirmenin dışında tutuyorum. Hindistan ve Pakistanlı kadınının “köylü kızın çeyiz bohçası”nı andıran kendine özgü çok renkli bir giyim bir arada yaşayan Sünni tarzı var. Sürekli bir karnaval ve Şii gruplar, karşılıklı MALMÖ havasındalar sanki... Başları kapalı kışkırtmalarla karşı da olsa, saçlarını gizlemiyorlar. karşıya getirilmekten Örtünmeleri dinsel mesajlar korkuyor. 10 bin içermiyor... nüfuslu Rosengård, Türkiye ve Iraklı kadınların geçen yıllarda dinsel örtünme ve giyimleri bazı kaynaklı çatışmalarla ALİ HAYDAR farklılıklar içeriyor. Türkiyeli gündeme geldi. Polisle NERGİS Kürt kadını daha ileri, daha açık mahalle gençleri arasında düşünceli olmasına karşın, örtünme sürekli gerginlikler konusunda Iraklı kadından daha yaşandı. O yüzden, Malmö’deki tek tutucu. Türkiyeli Kürt kadını, Iraklıya polis merkezinden sonra, Rosengård kıyasla daha kapalı ve türbanını bir simge mahallesinde ikinci büyük polis merkezi olarak sunuyor. Iraklı Kürt kadınları, inşa edilerek geçen yıl hizmete açıldı. Anadolu kadını gibi örtünüyor. Başlarında örtü var, ancak türbanlı değiller. Saçlarını tamamen örtmüyorlar. İran ve Suriyeli Kürt kadınlar da Iraklılara benzer bir giyim söylemine sahip... Afganistanlı kadınların bir bölümünün başları yarı açık; diğer bölümü ise kara çarşaf veya burka ile dolaşıyor. Ortadoğu’dan gelen kadınların başörtüsü konusunda bir hoşgörüleri yok. Sünnisi de Şiisi de başını türban veya çarşafla sıkı sıkı örtüyor; saçlarının görünmesini günah sayıyor... Türk kadınları ise başörtüsü ve giyim seçiminde bir savrulma yaşıyor. Başı açık olanı, türbanlısı da var, “Anadolu usulü” örtüneni de... Eğitimsiz, işsiz, umutsuz Müslüman gençlerin durumu ise dikkat çekici başka bir konu... Özellikle Ortadoğu ülkelerinden gelen gençler, kendilerini kanıtlamak için çareyi şalvarda, sakalda ve adanmışlıkta arıyor... 300 bin nüfuslu Malmö kentinde, çoğu havasız bodrum katlarında, merdiven altlarında faaliyet sürdüren 100’e yakın cami var. Zaman zaman bu camilere gidip gelen bir tanıdığım, özellikle Suriye iç savaşından sonra, camilerin tıklım tıklım dolduğunu, bu camilerde toplanan gençler arasında Ortadoğu’ya giderek dinci terör örgütlerinin saflarında savaşma eğilimlerinin arttığını söyledi. Mahallede ‘Bu ateş, gün gelir sizi de yakar’ Suriyeli sığınmacıların gelmesiyle sokaklarda şalvarlı, sakallı genç sayısı arttı. İsveç’ten, Danimarka’dan, Suriye ve Irak’a giderek dinci terör örgütlerine katılmalar olduğundan söz ediliyor. Bunların sayıları ne kadar, İsveç ve Danimarka polisi konuyla ilgili ne önlemler alıyor, bilnmiyor... Göteborg’daki bir okulda çalışan Suriyeli öğretmenin anlattıkları, yaklaşan tehlikeyi gözler önüne seriyor. Geçen ders yılında okula, Suriyeli sığınmacı bir ailenin küçük kız çocuğu başlıyor. 10 yıllık öğretmen, İsveççe bilmeyen çocukla yakından ilgileniyor. B çıkaramadı! irçok Kaybeden aday ülkenin Prabowo en olduğu fazla yolsuzluk gibi kırmızıbeiddiaları kendi yaz Endonezya hakkında ve bayrağının da zaten şaibeli renkleridir... bir aday olBu sebeple 17 masına karşın Ağustos baseçimde yolğımsızlık ilanı suzluk yapıldığını, sonucun adil olmadığını gününde başkent Cakarta başta olmak üzere ileri sürerek anayasa mahkemesine dava ülkenin her köşesine bucağına bu yıl da bayaçtı ve beklemeye geçti... “Henüz vazgeçrak renkleri hâkim oldu. Kolay olmamıştır medim, asla vazgeçmem, bu işi sonuna bu bağımsızlığı ilan etmek 69 yıl önce; o kadar götürürüm” demekte. Beri yandan yüzden tadını çıkarır ülke halkı bugünün, taraftarları da anayasa mahkemesinin önünde hakkını verir kutlamaların... Hollanda ile nöbet tutup günde 3 öğün kendilerine dağı1600’lerde başlayan koloni hayatı 1943 tılan yemeği yiyip keyif çatarken, arada bir yılında Japonların eline geçmiş, 3 yıl süren “adalet yerini bulacak” şeklinde slogan Japon hâkimiyetinden sonra 1945 yılında atıp anayasa mahkemesi önündeki trafiği halk “off yeter sıkıldık artık, biri gidiyor altüst etmekte, araba lastiği yakarak şehrin diğeri geliyor, biz yönetemiyor muyuz kirli havasına katkıda bulunmakta, Seçim kendimizi” deyip girişmiştir bağımsızlık Komisyonu sözcüsünü kaçırmakla tehdit savaşına. Çok çekmiştir Endonezya ülkeye ettikleri yetmezmiş gibi bir de Jokowi girip çıkandan, ahkâm kesenden, onlara yanlısı Metro TV önüne giderek “yakayol yordam öğretmeye kalkışanlardan ve cağız, yıkacağız” demekteydiler. Bu işe sürekli ezilen olmaktan... Her bağımsızlık mücadelesi gibi onlarınki de epey zor olmuş, noktayı 21 Ağustos günü nihayet anayasa mahkemesi koydu; yapılan incelemeler uzun sürmüş, binlerce insan canını vermiş sonunda Prabowo’nun iddialarının yersiz ve çok kan dökülmüştür bu uğurda. Sonuçta olduğu, Jokowi’nin seçmen zafer elde edilmiş, bağımsızlık ele CAKARTA listelerinde hiçbir yolsuzluk geçirilmiş, Pasifik Savaşı bittiğinde yapmadığı kararına varıldığıo günün Doğu Hint Adaları artık nı açıkladı. Üstelik bu sırada “Endonezya” olmuştur. O günden Prabowo’nun partisinin bazı bu yana Endonezya hızlı bir yol kaseçim görevlilerine rüşvet tederek Hindistan ve ABD’den sonra verdiği de ortaya çıkarılmıştı. dünyanın 3. büyük demokratik ülkesi GÜLSEREN “İlahi adalet...” Kararın haline geldi. “Çeşitlilik içinde birTOZKOPARAN açıklanacağı gün olağanüslik” ilkesini benimseyen Endonezya JORDAN tü güvenlik önlemleri alan devleti çoğulculuğu teşvik etmektedir. Cakarta polisi, caddeleri doldurup taşan Dünyadaki en fazla Müslüman nüfusu barındırmakla birlikte, Hıristiyan, Katolik, Hindu, Prabowo taraftarlarını tazyikli su ve gözyaşı bombaları ile ancak durdurabildi. Diğer Budist dinleri resmi olarak tanınır, hep berataraftan Bağımsızlık İlanı gününü veda için ber barış ve uyum içinde yaşanır. Ekonomik bir fırsata dönüştüren, yakında görevi halefi olarak Güneydoğu Asya’nın 1. ve dünyanın 10. geniş ekonomisine sahip olan Endonezya Jokowi’ye devredecek olan Bakan Susilo Bambang Yudhoyono oldu. Seçim sonuçDünya Bankası tarafından da desteklenmeklarına da değinen başkan anayasa çerçevetedir. Zor edinilen bağımsızlık elbette her yıl hatırlanmakta ve kutlamalar şölene dönüşsinde, Endonezya halkının geleceği ve yararı mektedir. Ülkeyi süsleyen bayrakların yanı için herkesin omuz omuza çalışması gerektisıra halk kendi arasında geleneksel oyunğini, önemli olanın demokrasiyi korumak ve lardan yarışmalar düzenler, spor faaliyetleri en kaliteli demokrasiye ulaşmak olduğunu yapılır ve komşular bir araya gelerek kapıyı vurguladı. 69 yıl önce büyük çabalarla babacayı temizler. Birlikten kuvvet doğar inan ğımsızlığına kavuşan Endonezya’nın o güncı hâkimdir. Ayrıca birçok mağaza o güne den bugüne büyük işler başardığını, büyük özel ciddi indirimler yapar. Bu yıl da coşku bir demokrasi, güçlü bir ekonomi ve uluslaile kutlanan bağımsızlık ilanı gününde çifte rarası saygı gören bir oyuncu olarak gelecek kutlama yapan birisi vardı ki çocuklar gibi vaat ettiğini, halkın milliyetçilik akımlarına şendi. Geçen ay yapılan başkanlık seçiminde kapılmadan birlik ruhunu koruması gerektikazanan aday Cakarta Valisi Jokowi önce ğini öğütledi ve müstakbel başkana yeni göşehir merkezindeki Ulusal Monas Anıtı’nda revinde başarılar dileyerek, ülkeye yapacağı yapılan resmi törenlere yardımcısı Basok hizmetler için teşekkür etti. Hasılı bağımsızile katıldı. Ardından şehrin çeşitli yerlerinde lık günü 17 Ağustos’ta Endonezya’da heryerli halk tarafından düzenlenen eğlence, fakes kendince bağımsızlığın tadını çıkarıp, aliyet, oyunlara eşlik etti; hatta bir ara çuvala kutlamalardan payını aldı. En çok da bayrak bile girdi ve çuval yarışı yapanları terleterek ve kırmızı beyaz renkte dekoratif süsler üregeride bıraktı. Ne de olsa antrenmanlıydı ve tip satanlar kazançlı çıktı. Endonezyalıların zor bir yarıştan yeni çıkmıştı.Aslına bakılırdediği gibi “Dirgahayu Kemerdaakan 69 sa Jokowi için başkanlık yarışı bitmiş gibi Tahun RI,” bağımsızlık ilanının 69. yılı görünse de diğer başkan adayı için henüz kutlu olsun Endonezya. bitmiş değil. Mağlup aday muhtemelen gelen yenilgiyle bağımsızlık gününün de tadını gjtozkoparan@gmail.com Doğu Hint adalarından bağımsız ülke Endonezya’ya 1 4 Ağustos’ta Brüksel’in tarihi kent merkezinde bulunan ünlü Grand Place’ı dolaşan turistler meydanın 100’e yakın gönüllü tarafından renkli begonya çiçekleri ile 50’nci yıl jesti olarak bu yıl çiçek bezenerek dev bir halıyla halıyı Türk desenlerine ayırdıklarını örtüldüğünü görünce şaşkınlıklarını belirtti. Bunun Türk kültür ve gizleyemediler. Gönüllüler sanatının tanıtılmasına da katkı Belçikalıların ve turistlerin meraklı sağlayacağını söyledi. Belçika bakışları altında Brüksel’in tarihi Kraliçesi Mathilde, Twitter’dan Grand Place meydanını begonya çiçek halının fotoğrafını paylaşıp çiçekleri ve Uşak kilimi motifleri “beğendiniz mi?” diye sordu. ile süslediler. 75 metre uzunluğunda Çiçek Halı tasarımında yılların ve 25 metre genişliğindeki 1875 grafik ve çiçek halı tasarımcısı metrekarelik alan 600 bin kırmızı, Marc Schautteet’in imzası var. turuncu, pembe ve sarı begonya 1971 yılından beri etkinlikte görev ile dev Türk halısına dönüştürüldü. alan Grafik Tasarımcı Schautteet Önce desenler gerçek boyutta alana 2014 yılı için İtalyan Barok bir şeffaf bir şekilde çizildi. Sonra da tasarım düşünüyormuş. Belediye farklı renklerdeki begonya çiçekleri başkanı kendisinden Belçika’ya ve çimenlerle dolduruldu. Boyutlar Türk işçi göçünün 50. yılı ile ilgili küçük olduğu için begonyalarla bir şeyler tasarlamasını isteyince alanı halıya dönüştüren gönüllüler tasarımını yarıda bırakıp 16. oldukça zorlandılar bu yıl. Diz yüzyıldan iki kilim deseninden üstünde kıpırdamadan saatlerce bir halı oluşturmaya karar vermiş. durmak hiç de kolay değil. 19. Tabii oluşturulan yeni halıda Çiçek Halı etkinliği kapsamında Brüksel bağlantısı da unutulmamış. geometrik Türk kilim desenli çiçek halı 1517 Ağustos tarihleri arasında Schautteet, başkent Brüksel bölgesini ve Saint Michel ve Gudule yüz binlerce Belçikalı ve turist katedralini de simgesel olarak tarafından gezildi. Kilim desenli halıya yansıtarak geleneksel Türk çiçek halı her akşam düzenlenen kilimleri ile Brüksel ve oradaki ışık ve müzik gösterisi ile görsel meşhur bir katedrali yeni bir bir şova dönüştü. Bu yıl kullanılan tasarımda birleştirerek müzik ve ışıklı dans bu yılın çiçek halısını Türklerin Anadolu’ya BRÜKSEL ortaya çıkarmış. göçünü anlattı. Begonya Halı artık tam olarak çiçeklerinin en büyük ne geleneksel Türk üreticisi olan Belçika’nın kimliğini yansıtıyor ne başkenti 1971 yılından de tamamen modern bu yana Brüksel’de iki bir Belçika tasarımını! yılda bir düzenlenen ve ERDİNÇ UTKU 50 yıl sonra 220 bin yoğun ilgi gösterilen Belçikalı Türk’ün Çiçek Halı etkinliği bu yıl Türklerin Belçika’ya halini tercüme ediyor işçi göçünün 50. yılına adandı. neredeyse. Ne 50 yıl önceki Brüksel’in tanıtımında önemli bir gibi geleneksel ne de Belçikalı yeri olan çiçek halının bu yıl 50. yıl kadar modern. İkisinden de izler kutlamaları nedeniyle Türk kilimi taşıyan ama kendine özgü yeni bir motifi olarak tasarlanmasının fikir kimlik. Geleneksel Türk öğeleri babası Brüksel Belediyesi Başkanı ağır basarken içinde çokça da Yvan Mayeur. Mayeur’un evinde Belçikalılık barındırıyor. Türk halı yıllar önce Türkiye’ye gittiğinde desenleri Brüksel’de çiçek halı satın aldığı bir Türk kilimi var. etkinliğinde ilk kez konuk olmuyor. Bu kilim belediye başkanına 1998 yılında da Türkiye’nin Kuzey esin kaynağı olmuş. “Motifleri Doğu’sundan esintilerin ağır bastığı son derece güzel olan bu kilim bir çiçek halı yapılmıştı. Laleyi esasında Türk kültürünün Türkiye’den götürüp Hollanda’da önemli bir parçası ve belediye ünlendiren Avrupalı, Latin olarak düzenlediğimiz çiçek halı Amerika’dan getirip Belçika’da etkinliğinin bu yıl bu motiflerle meşhur ettiği begonyalarla Belçikalı yapılmasının göçün 50. yıl Türklerin kültürünü Brüksel’in kutlaması için isabetli olacağını göbeğine taşıyor. 50. yılı anmak düşündüm. Bu şekilde hem 50. için şimdiye kadar düşünülen en yılı kutlayacağız hem de Türk ilginç, ince ve anlamlı etkinliklerden kültürünün önemli bir parçasını biri oldu bu çiçek halı. Üstelik fikir tanıtacağız” diye gururlanarak bir Belçikalıdan, Brüksel belediye sunmuştu daha önce projesini. başkanından geldi. Bu etkinliği daha Açılışta ise Mayeur, Belçika’da da güzelleştirdi. yaşayan yaklaşık 220 bin Türk’e erdincutku@binfikir.be Brüksel’in orta yeri Türk halısı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle