07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 AĞUSTOS 2014 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 2015’e Şimdiden Hazırlanmak O layların çok süratli aktığı bir ülkede yaşıyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimi karmaşasının ve aslında bir hayli de heyecansız geçen akıntısının geride kalması da bu anlamda, kaçınılmaz oluyor. AKP içindeki eski liderlerin tasfiyesi yolunda gösterilen kural dışı uygulamalar ve CHP’nin sıkça tekrarlanan yeni dengeler ve yeni düşünceler arayışı süregitsin, 2015 genel seçimleri günbegün yaklaşıyor. Açık halkoylamasıyla gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı 1. tur seçimi sürpriz sayılmayacak bir biçimde ana muhalefet partilerinin ortak adayının epeyce geride kalışı ve bunun sonucu olarak da iktidar partisi adayının seçimi kazanmasıyla sonuçlandı. İktidar adayının kendisi; medyadan ve iş dünyasından çok sıkı kementlerle bünyesine bağladığı yandaş çevresi, bunun ezici bir zafer olduğu çığlığını atmaktadır. Oysa, sayıların biraz daha ayrıntısına girildiğinde, Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarının AKP için büyük rahatlama yaratacak özelliklere sahip olmadığı ortadadır. AKP’nin oyları, 2011’den bu yana iniş çıkış gösteren bir düzene (ya da düzensizliğe) sahiptir. 2011 genel seçimlerinde 21 milyon 400 bin seçmenin oyunu kazanmış olan AKP, 2014 yerel seçimlerinde arada geçen dönemde ülkede toplam seçmen sayısı bir miktar artmış olmakla birlikte sadece 19 milyon 400 bin oy alabilmişti. 2 milyon mertebesinde kendini gösteren oy kaybının açıklamasını, son birkaç aydır alışılmıştan biraz daha sıkça yazdığımız seçim analizi yazılarında dile getirmiştik. Belli bir anlam taşıyan bu bilgiyi kısaca biraz daha özetlersek, AKP’nin tabanında tavır değiş Şimdilerde ortada dolaşan havanın “faşizmin ayak sesleri” olduğu, ancak, 2015 genel seçimlerindeki bir muhalefet başarısızlığının “resmen faşizm” olacağının herkesçe bilinmesi gerekir. Bunun mümkün olduğu kadar geniş kitlelere yayma görevi CHP’dedir. ERHAN KARAESMEN tirmesi kesinlikle mümkün olmayan 18 milyon civarında bir sadık seçmen kitlesinin bulunduğu aşikârdır. Bunların bir bölümü dinselekonomik, bir bölümü de halkla bütünleşme oluşumunun algılatılmasıyla psikolojik düzeyde bağlılık yaratılmasının ürünüydü. mu temsil eden MHP’ye kaymış gibiydi. 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi 1. tur oylamasında bu konjonktürel oynaklık, bu kez AKP’nin lehine çalışmış gibidir. İktidar partisinin toplam oyu 21 milyona yakın bir düzeye ulaşmıştır. Seçime katılım oranının düşüklüğünün kendisine çok sıkı çıkar ve düşün bağlarıyla sarılmış AKP seçmen tabanında bir oy azalmasına yol açmış olması beklenemez. Buna karşılık, toplamda 1.5 milyonu aşmadığı yukarıda hatırlatılan diğer sağ parti seçmeninin daha kitlesel bir şekilde bu kez AKP’yi desteklemiş olması söz konusudur. Bunun ana sebebinin CHP ve MHP’nin ortaklaşa belirlediği cumhurbaşkanlığı adayının geniş halk kitlelerini çekici bir ilgi odağı yaratmamış oluşu biçiminde açıklanabilir. Bu odaklaşma zafiyeti, ayrıca ve çok daha aşikâr bir biçimde CHP seçmenlerinin bir bölümünün oy kullanmaya gitmeyişinden kaynaklanmış gibidir. Buna karşılık, CHP ile ortak bir aday gösterilmesini içine sindiremeyen muhafazakâr milliyetçi ve normalde MHP’ye yakın olduğu düşünülebilecek bazı seçmenlerin de bu kez kısmen AKP’ye kaymaları, kısmen de sandık başına gitmemeleri biçiminde bir oluşuma yol açıldığı anlaşılmaktadır. ken tarihte daha uygun bir başka aday belirleme yöntemiyle iktidar partisi adayının karşısına çıkacak rakibin kamuoyu önüne konulamamış oluşunun ağırlık payı olduğu düşünülmelidir. Böylece, çoğu sandık başına gitmeyen, bir bölümü de BDP adayına oy verme yoluyla kendi kesimini cezalandırmayı tercih etmiş bulunan CHP tabanından 3 milyona yakın bir yurttaş grubunun, günlerdir konuşulan ve yukarıda özetlenen seçim sonuçlarının ortaya çıkmasına yol açtığı kuvvetle belirgindir. Neyzen’den 26 Ağustos Şiiri Büyük kültür insanı Hıfzı Topuz, Neyzen Tevfik’in yaşamını anlattığı “Çılgın ve Özgür” adlı çalışmasıyla ilginç biyografilerine yeni bir kitap daha ekledi. Bana yazdığı ithaf yazısında “Yaşamımıza Neyzen gibi çılgınlar renk katıyor. Özgürlükleri korumak ve sonuna kadar savunmak için de biraz çılgın olmak gerekiyor galiba” demiş... Günümüz Türkiyesi’nde özgürlükleri savunmayı “çılgınlık” olarak nitelemesi, yaşadığımız trajik dönemin bir dışavurumu. HHH Topuz, Neyzen’in biyografisini yazarken kaynaklar açısından çok zorlandığını belirtmiş... Ama ortaya çıkan yapıt bir gerilim ve serüven romanı tadında olmuş... Topuz’un Neyzen’in yaşamını anlatırken zaman zaman ülkenin o sıradaki genel siyasal durumu hakkında verdiği bilgiler, kitaba hem renk hem de anlam katmış. Neyzen’in yaşamında gelip geçmiş olan o kadar çok ünlü ve ilginç kişi var ki, insan kitabı okurken, bir portreler galerisinde gezdiği izlenimi ediniyor. Bu arada çoğu kamuoyunca pek de bilinmeyen birçok dizesine de yer vermiş. Benim dikkatimi 26 Ağustos Dumlupınar Büyük Zaferi için yazdığı şiir çekti. Erken bir 30 Ağustos kutlaması olarak onu paylaşıyorum. HHH ‘Faşizmin ayak sesleri’ Tüm bu açıklamalarla, normalde on ay sonra, ancak iktidarın ve yeni cumhurbaşkanının işine gelirse bir miktar daha öne alınmış bir tarihte yapılacak yeni genel seçimlerin sayısal oluşumlarının belirlenmesine gayret edilmiştir. Kurultay patırtısı bir yana, muhtemelen küçük bir üst yönetim değişikliğiyle yoluna devam edecek bir CHP’nin kuvvetli bir kırgınlık ve mesafelilik sergilemiş olan tabanını yeniden ikna etmesi mecburiyeti ortadadır. Şimdilerde ortada dolaşan havanın “faşizmin ayak sesleri” olduğu, ancak, 2015 genel seçimlerindeki bir muhalefet başarısızlığının “resmen faşizm” olacağının herkesçe bilinmesi gerekir. Bunu mümkün olduğu kadar geniş kitlelere yayma görevi CHP’dedir. Bu sadece bir üst yönetim kadrosu olayı değildir; CHP’nin ililçe, kadıngençlik ne kadar örgütü varsa hepsini birden önümüzdeki günlerden itibaren çok ciddi bir “faşizmin önünü kesme” gayreti içine girmeleri mutlak gereklidir. Bu ülkenin duyarlı, vicdanlı, yurtsever insanlarının sayısı henüz çok azalmamıştır. Ana muhalefet partisinin kazanacağı yeni bir dinamizme cevap vermeleri ve bu onurlu oyuna katılmaları beklenebilir. Beklenmelidir. Seçmene yakın olma Ekonomik bağlılık ya da bağımlılık kavramı sosyal yardım, bazı şiddetli eleştiriler çerçevesinde sadakacılık olarak da adlandırılan yöntemlerle seçmene yakın gelme arayışının sonucuydu. Ancak bu arada, siyasal düşünce yakınlığı olmaksızın tüketime kuvvetle itelenmiş bir toplumdaki kredi kartı ve taze para borçlularının AKP’den başka bir hükümet ve devlet idare ediş mekanizmasına geçilmesi halinde başlara çorap örülebileceği korkusunu taşıyanların oluşturduğu bir yurttaş kitlesini gösteriyordu. Bu yurttaş ve seçmen gruplarının toplamının dışında, ayrıca bir de dönemsel esen havaya bağlı olarak tavır değiştirebilen, kendini sıkı bağlarla yakınlaşmış hissetmeksizin AKP’ye oy verebilen ya da bir sonraki seçimde vermekten vazgeçen bir kitlenin daha mevcut olduğu aşikârdı. 2011’den 2014 Mart’a olan devinim çizgisinde AKP’nin 2 milyon oy kaybetmesinin sebebi buydu. Konjonktürel belirsizlik sergileyen yurttaşların bir bölümü, yine sağ eğilimli bir siyasal oluşu 18 milyon sadık seçmen Oyunu kullanmayanlar Tüm bunların sonucu olarak, daha er 26 Ağustos Taarruzu Paşam düşman göründü Cepheler bize döndü Emir ver yürüyelim Vatan kara büründü Başkumandan çok yaşa Mustafa Kemal Paşa Destanların yazıldı Bastığın dağa taşa Tan yıldızı batıyor Fecir aydınlanıyor Düşümde yâri gördüm Beni şehit sanıyor Tutmam ölüm yasını Yar çeksin tasasını Kocatepe’de kurduk Tarassut noktasını Gönlümüz fırsat arar Ordumuz tuttu karar Akar çayın üstünden Dumlupınar’a kadar Bülbül ne var sesinde Bir yar sevdim Mersin’de Yürü emri okunmuş Ankara meclisinde Ankara’dan yar gelir Al bayrak uçar gelir Yıldırım orduları Ateşler saçar gelir Tel örgüyü aştılar Afyon’a yaklaştılar Tınaztepe tutuldu Görenler hep şaştılar Halkçılık İlkesi... MÜŞÜR KAYA CANPOLAT M odern sosyal sınıfların ve zümrelerin oluşturduğu toplumlarda emeği ile geçinen dar gelirli kesimlere eskiden beri toptancı bir isimle “Halk” denilmektedir. Genel anlamıyla kullanılagelen “halk” kavramı siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel yönden de gelişmemişliği, örgütsüzlüğü, kör inancı, günübirlik çıkarcılığı ifade etmektedir. Sosyal sınıf ve sosyolojik emekçi halk gerçekliği kavramı bilimsel yöntemle irdelendiği zaman doğru olarak kullanılmaktadır. Sağlı “sol”lu burjuva politikaların bin bir kuşatması altındaki halkın peşin hükümleri, daracık ufku, sosyal kurtuluşunun nerede ve nasıl olduğunu henüz algılayamayışı, örgütsüzlüğü, bilinçsizliği, daha iyi bir gelecek beklentisinin olmaması, karanlık, gerici, kavmiyetçi/ırkçı akımların kuşatmasında aldatılmasını kolaylaştırmaktadır. Özetlediğimiz emekçi halkın bu konumu elbette ki onun kusuru ya da suçu değildir. Öğrenmeyi bilmek Halkı örgütlemeyi biliyorsan, bunu öğrenebilmişsen, ancak öğretebilirsin. Yeter ki sen öğretmeyi bil. Eğer sen öğrenebilmişsen, halkımız öğrenmeye de son derece adaydır. Ne yazık öğretmeyi bilmeyenler ya da beceremeyenler, halkımızı tanımayanlar, onların gerici ideolojilere kaymasını algılayamadan bizim insanlarımızı suçlayarak işin içinden çıkmayı denemektedirler. Popülizm/halk dalkavukluğu yapılarak insanlarımız kandırılmakta, sosyal/sınıfsal çıkarların görülmesi engellenerek, kendi öz örgütlerinde örgütlenip hak arama savaşımına girmelerinin önü kesilmekte ve dolandırılmaktadır. Bu anlayışı adeta meslek edinmiş kesimler ne yazıktır ki çağımızda da devam etmektedir. Uluslar üstü tekelci sermaye güçleri bu yöntemi gezegenimizin her yöresinde “rahatlıkla” uygulayabilmektedir. Sermaye sınıfının en verimli dolandırma/sömürme mesleği siyasi iktidarı ele geçirmek ve suyun başında tüm gelirlere el koymak ve dilediği yandaşlarıyla paylaşmaktır. Halkı gerici demagojilerle kandırıp soymak onların en belirgin meslekleri olmuştur. Halkın dini inancını kabaca sömürüp kullanmakla yapılmak istenen sömürücü politikalar gecikmeden karşıtını da yaratacak ve bu yöntemi uygulamakta olanları mutlaka tökezletecektir. ‘Milli irade’ Son yıllarda nerdeyse her gün tekrar edilen “Biz yaratandan ötürü yaratılanı severiz” kutsanmış sözcüğü boşuna mı manşetten düşmemektedir? Demokratik olmayan, biçimsel seçimlerle sandıktan çıkan oylar tekelci sermayenin çıkarlarını gözeten şahsi iktidara yol açmıyor mu? “Milli irade” dedikleri şey, asla demokratik olmayan yol ve yöntemlerle hazırlanmaktadır. Bu yazıda halkçılık ilkesinin enine boyuna tartışılmasını gündeme getirmek istiyorum. Halk dalkavukluğunun siyasal ve giderek ekonomik iktidarı sağlaması karşısında emekçi halktan ve emekten yana partilerin, örgütlerin, işçi ve emekçi sınıfların, ilericidevrimci aydınların halka öncülük yapabilmeleri, bu ilkeyi içselleştirip yaşama geçirmelerine bağlıdır. Hangi nedenle olursa olsun, bu ilkenin temelinde halka tepeden bakmamak vardır. Buna hakkımız yoktur. Halka dalkavukluğu besleyen temel nedeni ortadan kaldırmak zorundayız. Bütün halklar gibi yaşadığımız coğrafyadaki bizim halkımızın da geleneksel bir kültüre ve önyargılara sahip olduğunu unutmamalıyız. Hiçbir halk kendi öz kültüründe bulunmayan her yeniliği itirazsız kabul edemez. Kökleşmiş inançlarından kolay kolay vazgeçemez. Halkımızın ilerici, demokrat ve laik bir anlayışa ulaşabilmesi kolay değildir. Ancak toplumsal yapımız incelendiğinde, Türk aydınlarının Toplumun ‘hoşgörüsü’ diğer aydınlardan laiklik anlayışında önde yer almasının nedeni toplumun “hoşgörüsü” ile açıklanmaktadır. Gerçekten de bizim bu gelenekçi toplum yapımız yer yer laikliği özümsemeye adaydır. Halkımıza öğretmenlik ve öncülük yapmak özveri ve büyük çaba ister. İlerici, demokrat siyasal partiler, sendikalar, sivil toplum kuruluşları, kitle örgütleri, eğitim kurumları, yazarlar, sanatçılar, aydınlar öncelikle bilinçli ve donanımlı olmak, böylelikle öncülük yapmaya hazır olmalıdır. Köylü toplumu Çin’de ‘Kültür Devrimi’ni gerçekleştiren komünist lider Mao’nun, öncülük iddiasında bulunanlara önerisini anımsatmak istiyorum. Çin Devrimi’nin romanı (La condition humaine) yazan Fransız yazarı Andre Malraux, yaptığı röportajda Mao’nun “Bizim toplumumuzda halkımıza öğretmenlik ve öncülük yapacaklar, halkımızın kafasında önceden var olan bilgileri, bilimin ışığında yeniden üreterek onlara vermek zorundadırlar” dediğini yazmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle