06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 AĞUSTOS 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Aptesli Medya Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde de gördük. AKP, havuzlaştırdığı ve de yandaşlaştırdığı medyayı çok iyi kullanıyor. Ankara İletişim Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Gökhan Atılgan, yeni bir “tarihsel blok”un lideri olma misyonunu yüklendiğinde, Recep Tayyip Erdoğan’ın medyanın önemini çok iyi kavradığı kanısında. Örnek olarak, Erdoğan’ın, hocası Necmettin Erbakan gibi “bir kısım medya” diyerek onu hafifsememesini gösteriyor: “Erdoğan, ekonomik yapıda İslami burjuvazi olarak adlandırılan kesimin biriktirdiği sermayeye ve yönlendirici güce dayanarak iktidara geldi. Ancak iktidara geliş sürecinde seküler sermaye ile çatışmadı, onların rızasını almaya baktı. Benzer bir biçimde seküler medya ile de geçici bir barış sürecini başarıyla yürüttü; onların desteğini de büyük ölçüde kazandı. İktidara geldikten sonra İslami burjuvaziyi her türlü iktidar imkânını kullanarak güçlendirdi. Siyasi iktidardan ve ekonomik yapıdan aldığı güçle toplumun üst yapılarını ve sivil toplumu kendi hedeflerine göre yeniden inşa etmeye yöneldi. Biliyordu ki, yeni bir ‘tarihsel blok’un örgütleyicileri aydınlardır. Bu inşa sürecinde kendi aydın kesimini ve bunların rollerini oynayabileceği organları yarattı. Bu organlar, ideolojik bir işlev gören gazeteler, dergiler, televizyon kanalları ve radyolardı. İslami burjuvazinin gücüne ve iktidar avantajlarına yaslanarak kendi medyasını seküler medya karşısında niceliksel bir denge oluşturuncaya kadar hızla oluşturdu. Bu süreçte Erdoğan adına konuşan, yeni ‘tarihsel blok’un fikri temalarını (İslamcılıkla liberalizmin özel Üfürülmüşlük Her nedense aklımıza Nabi’nin bir dörtlüğü düştü. Tam da bugünlerde okurlarımızla paylaşma gereksinimi duyduk: “Halkın emvâlin alıp sonra teselli vermek / Felsi mâhiyi soyup yağda pişirmek gibidir / Güsfendânın edip kat’ tarîkı nefesin / Bacağından üfürüp sonra şişirmek gibidir.” Günümüz Türkçesiyle: Halkın malını alıp sonra avutmak, balığın pulunu soyup yağda pişirmek gibidir; koyunları boğazlayıp kestikten sonra bacağından üfürüp şişirmek gibidir. MHP’den yeni yeni sızan bilgiler, CHP’de kimseye danışmadan tek başına “çatı adayı” açıklayan Kemal Kılıçdaroğlu’nu yönlendiren çevreleri işaret ediyor. MHP’li sağlam kaynaklardan duyulanları aktarmak istersek şöyle bir özet çıkıyor ortaya: “Ekmeleddin İhsanoğlu, eskiden MHP’ye yakınlık duyardı. Geçmişte Alparslan Türkeş’in danışmanlığını yaptığını o dönemdeki partililer bilir. Kamuoyu, İhsanoğlu’nun, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından MHP’ye önerildiğini sanıyor. Oysa, durum öyle değil. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu gündeme getiren, süreci en İdrak “Yenilendiği” söylenen yapının ne olduğunu merak edenler için: Yasama, yürütme ve yargının tek vücutta bütünleştiği “Recebiye Cemahiriyesi”ni idrak etmeye başlamış bulunuyoruz. Pişmiş Aday Yetmez başında etkileyen, belirleyen kişi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’dir. Ama, İhsanoğlu’nun adını, ana muhalefet partisi olduğu için CHP’nin liderinin önermesinin daha uygun olacağı düşüncesi öne çıkmış ve süreç Kılıçdaroğlu üzerinden yürütülmüştür. Ayrıca, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun çatı adayı olarak belirlenmesi sürecinde etkin olan diğer isimler arasında Köşk’e veda etmeye hazırlanan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve onun hocalarından, eski AKP Milletvekili Nevzat Yalçıntaş da yer almıştır.” Çatı adayını birileri pişirmiş, diğeri de yemiş anlayacağınız... bir eklemlenmesi) durmaksızın savunan ve tekrarlayan yeni bir aydın kuşağı ortaya çıktı. Eski aydın (ya da gazeteci) kuşağından bazı önemli isimler de onları destekledi. Seküler medya ise gerek içine adam yerleştirilerek gerekse de iktidar zorlamasıyla susturularak etkisizleştirildi. Böylelikle inşa edilmekte olan ‘tarihsel blok’a karşı yönelebilecek her türlü olası eleştiri önemli ölçüde bertaraf edildi. İktisadi yapıda kazanılan güç medyayı, medyada kazanılan mevziler yeni iktisadi düzeni besledi. İkisi birlikte de iktidarı sağlamlaştırdı. Önceki siyasi iktidarlar eski tarihsel blok içinde revizyonlar yapma hedefine uygun olarak medyayı yanlarına çekmeye çabalarken Erdoğan iktidarı, eski tarihsel blokun yıkımı ve yenisinin inşasına paralel olarak mevcut medya yapılarını çökerterek ya da etkisizleştirerek kendi medya düzenini oluşturdu. Diz çökmeyenler ise ya marjinalize ya da kriminalize edildi.” Sonuç ortada. Doç. Dr. Atılgan’ın dediği gibi: “İslami bir kapitalizme uygun üstyapılar içinde yer alan aptes aldırılmış bir medya düzeni.” Etme bulma dünyasında, Hayrünnisa Gül’ün bile dert yandığı medya işte budur. Ahmet Davutoğlu ve Stratejik Derinlik Seçilmiş Cumhurbaşkanı evvelki akşam “kardeşi” Ahmet Davutoğlu’nu halefi ilan etti. Davutoğlu 27 Ağustos 2014 günü yapılacak AKP olağanüstü kongresinde genel başkan seçilecek ve ertesi gün görevi devralacak yeni Cumhurbaşkanı tarafından hükümeti kurmakla görevlendirilecek. Ahmet Davutoğlu dış siyasete meraklı bir akademisyen. Kendisinde bu alandaki cevheri keşfeden Sayın Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan sırasıyla ona Türkiye’nin dış siyaset dümenini teslim etmişler. O da ülkemizin dış ilişkilerinin altından girip üstünden çıkarak çok kısa denilecek bir sürede Türkiye’yi dünyada yalnızlaştırmayı başarmış. HHH Bu “başarının” kuramsal temeli de var! Kendisinin kaleme aldığı “Stratejik Derinlik” adlı “soğuk savaş öncesi ve sonrası dünyadaki uluslararası sistemi incelediği ve bu değişen yapıda Türkiye’nin konumunu tartıştığı” kitap. Bu kitapta, “sağlıklı bir anlayışın, bir ülkenin üzerinde yükseldiği temelleri kavrayışla mümkün olacağı” savunuluyor ve “Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu mirasıyla ilişkileri gösterilerek medeniyet havzasının yattığı Balkanlar Anadolu Ortadoğu Kuzey Afrika Batı Asya bölgesiyle tarihsel ve organik bağlarının yüklediği sorumluluklar dairesinde bir gelecek tasavvuru” ortaya konuyor. Bu kitaptan yola çıkarak Davutoğlu’nu “yeni Osmanlıcılık” görüşünün kuramcısı olarak tanımlamamız yanlış değil. Ne var ki her “tasavvur”, her kuram hayatta karşılığını bulmuyor/bulamıyor. Bunu zorlamak çoğu kez insanları, toplumları, ülkeleri büyük yanlışlara sürüklüyor. HHH Davutoğlu’nun birkaç yıl önceki, komşularla “sıfır sorun” söyleminin bugün “sırf sorun” gerçeğine dönüşmesinin nedeni de hayatta karşılığı olmayan “yeni Osmanlıcılık” kuramının dış ilişkilerimize bir strateji olarak dayatılmasıdır. Bölgesinde “büyük güç” olma savındaki Türkiye, ErdoğanDavutoğlu ikilisinin öngörüsüzlüğü, basiretsizliği sayesinde bugün ne yazık ki gelenin gidenin ensesine şaplak attığı bir şamar oğlanına dönmüştür. Libya’dan Mısır’a, İsrail’den Irak’a, Suriye’ye bu ikili sürekli yanlış atlara oynamış, oynamaktadır. Korkulan odur ki bu yanlışlar önümüzdeki dönemde de süregidecektir. Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı Türkiye için ne kadar büyük talihsizlikse Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlığı da Türkiye için o kadar talihsizliktir. Uygarlığa ve ulusal birliğe karşı gelmiş Şeyh Sait’in adına vakıf kurulmuşken, ayrılıkçı terör örgütünün önder saydığı Mahsum Korkmaz’ın da heykeli dikilmişken, PKK ile pazarlık yapan MİT Müsteşarı mı bir kenarda kalacaktı... Dışişleri Bakanı yapılacakmış. Yetmez. İstiklal madalyası verilsin. Çankaya’da Sitemli Veda SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Çankaya’da Abdullah Gül dönemi, tarihe geçecek bir veda resepsiyonu ile son buldu. Her ne kadar gizlenmeye, üzeri örtülmeye çalışılsa da Gül ile Erdoğan ve AKP arasında son yıllarda yaşanan anlaşmazlıklar hepimizin malumuydu. Abdullah Gül’ün, Gezi olaylarında hükümeti ısrarla itidale ve anlayışa davet eden tonu, Twitter’ın kapatılması karşısında tavır alması, ifade ve protesto özgürlüklerinden yana söylemleri, parlamenter sistemi savunması, başkanlığa sıcak bakmaması ve daha bazı başka mevzularda ortaya koyduğu bir nevi “karşı duruş” yüzünden günbegün istenmeyen adam ilan edildi. AKP’nin üst yönetiminin yeniden şekillenmeye başladığı içinde bulunduğumuz dönemde de Gül’ün partiden tasfiyesine vardırılan dışlanma kampanyası devam etti. Hatta paralelci olduğu bile yazılıp çizildi. Parti içinden ve İslami kesimden Gül’e karşı kayda değer savaş tamtamları çalındı. Tüm bunlar karşısında sükunetini, soğukkanlılığını, siyasi zarafetini korumayı başaran Gül, nihayet Cumhurbaşkanlığı veda resepsiyonunda kırgınlığını dile getirdi. Fazla risk almadan “Bizim cenahtan çok saygısızlık gördüm” demekle yetindi. Fakat veda resepsiyonunun asıl ve beklenmedik kahramanı Hayrünnisa Gül oldu. Son derece cesur bir çıkışla eşine ve kendisine yapılan yanlışlara açıkça sitem ederek bu süreçte yaşadıklarını 28 Şubat döneminde bile görmediklerini söyleyebilecek kadar “ileri gitti.” Bununla da kalmayarak bazı gazetecilere kırgınlığını yüzlerine karşı açıkça dile getirerek onların ellerini sıkmayı reddetti. Ve öfkesini, asıl intifadayı kendisinin başlatacağını söyleyerek şüpheye mahal bırakmayacak biçimde ortaya koydu. Kadının fendi Hayrünnisa Gül’ün bu sürpriz çıkışıyla ve Gül ailesinin küskün ve fakat vakur fotoğrafıyla bir Çankaya perdesi daha böylece kapandı. Fakat Gül ailesinin son dakikada gelen bu dik duruşları deyim yerindeyse beyhude. Çünkü her şeyin mubah kabul edildiği bu hırs ve öfke zeminli yolda Abdüllatif Şener’lerden Fethullah Gülen’lere ne “kardeşler” ne “yol arkadaşları” heba edildi, bir an bile tereddüt edilmeden. Kendisinden bir tık farklılık gösterdiği, iktidarına küçücük bir gölge düşürme olasılığı belirdiği anda o kişi yok edilmeye mahkum oldu. Yenileşme adı altında bir tür yok etme, silme hareketi yükseltildi. Halbuki ortada yükselen yalnızca otoriterleşme hareketiydi. Farklılıklardan doğan zenginlikler, empati, vicdan, demokrasi gibi değerler alabildiğine hırpalandı. İşte böyle böyle, sile sile, yıka yıka, yok ede ede yürüdü onlar bu yollarda... eni Türkiye, yeni başbakan Cumhurbaşkanlığı seçilmesinin YSK tarafından resmi olarak ilan edildiği tarihten itibaren partisiyle ilişkisi kesilmesi gereken Erdoğan anayasayı kale almayarak partisinin başında kalmaya devam etmişti. Erdoğan, son olarak AKP Genel Merkezi’nde yeni başbakan adayını açıkladı. Ahmet Davutoğlu, 12 yıl öncesi Türkiye’si için yaptığı hasta adam ya da fetret devri benzetmeleriyle, dış politikayla ilgili fikirleriyle çağrıştırdığı neoOsmanlıcı duruşuyla bugüne kadar Erdoğan’dan kayda değer miktarda artı puan toplamış olsa gerek ki bu görev için seçildi. Bu arada sıfır sorun hedefiyle atmaya başladığı dış politika adımları sonucunda vardığı yerin ancak “değerli yalnızlık” olabildiği, geride çoklu sınır sorunları ve 49 rehine bırakmış olduğu gerçeği ise fazla önemsenmiyor olsa gerek... Erdoğan yaptığı konuşmada, bir yandan bu görev için neden Davutoğlu’nu seçtiğine, bir yandan da satır aralarını kullanarak Abdullah Gül’ü neden tercih etmediğine dair mesajlar verdi. Diğer yandan Davutoğlu’nun konuşmasından anladığımız kadarıyla Erdoğan AKP’nin lideri olmaya devam edecek ve yeni Başbakanımız, yeni Cumhurbaşkanımızın görev süresi boyunca alenen “taraf” olmasında herhangi bir beis görmeyecek. Zaten Erdoğan’ın halefi olarak, hükümeti kontrol altında tutmasına izin verecek bir kişiyi belirlemek isteyeceğini biliyorduk. Böylece önümüzdeki yeni dönemde Cumhurbaşkanı önderliğinde kurulacak yeni idare anlayışını hep birlikte yaşayacağız. Cumhuriyet gazetesi yazarı ve çok değerli arkadaşım Ercan Yeşilyurt’u kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyorum. Kendisine Tanrı’dan rahmet, ailesine ve sevenlerine baş sağlığı diliyorum. [email protected] Y BULMACA HARBİ SEMİH POROY SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1/ İri taneli 1 bir kiraz cinsi. 2 2/ Muğla’nın bir ilçesi... 3 Mardin’in 4 bir ilçesi. 5 3/ Avustralya’da ya 6 şayan, iri be 7 denli keseli 8 bir hayvan... Bir nota. 4/ 9 Müzikte tür 1 2 3 4 5 6 7 8 9 lü sesler arasında sağlanan uyum. 5/ 1 P A S Y A N S U Kirliliği gösteren 2 İ Y E B A L O Z iz... Güzel, hoş, la 3 Ş I P K A İ K A tif. 6/ Notada durak 4 K Y O İ P E K işareti... “Sana bir 5 A B A K Ü S Y getiririm / Sözler E S İ N T rüyamdan fışkırır” 6 D E L İ L A (Ataol Behramoğ 7 E M E T lu). 7/ Oy... Öküz 8 M O D F İ L E T yemliği. 8/ Akaju” 9 L E Ç E K Ş U da denilen büyük bir orman ağacı... Küçük yayla evi. 9/ Anlamsız, boş, saçma sapan söz. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Anadolu’nun en eski halkı. 2/ Telefon sözü... Mantık. 3/ Ankara kentini oluşturan ilçelerden biri... Akla getirme, anma. 4/ Bir tür yapay mermer... Mezopotamya’da kurulmuş en büyük sitelerden biri. 5/ Üzeri kırmızı parafinle kaplanan bir tür peynir... Yardım amacıyla toplanan para. 6/ Güzel söz söyleme sanatı. 7/ Türkiye’nin plaka imi... Karagöz oyununda kullanılan kamış düdük. 8/ Cerahat... Satrançta özel bir hareket. 9/ Kurnaz, açıkgöz... “Sol elim / elim / Zavallı elim (Orhan Veli). SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T.C. POLATLI 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN/ BAŞKANLIĞI’NDAN ESAS NO: 2011/127 Esas DAHİLİ DAVALILAR: Nurhan Ergin Refik Saydam Cad. 44 Sok 1/3 Keçiören/Ankara Hakan Diker Örnek Mah. Yaşam Sok. No: 19 D:3 Alaşehir/ İST Davacı TCDD tarafından aleyhinize açılan Ankara ili Polatlı ilçesi Karailyas Köyü 504 parsel sayılı taşınmazın Kamulaştırma (Bedel Tespiti ve Tescil) davasının yapılan yargılamasında; Mahkemenizce dahili dava dilekçesinde belirtilen adresinize duruşma gününü bildirir davetiye çıkarılmış olup, adresinizde tanınmadığınız gerekçesiyle tebligat yapılamamıştır. Adres araştırmasından da bir netice alınamadığından dava dilekçesi, dahili dava dilekçesi ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmiştir. Duruşma Günü: 18/09/2014 günü saat: 11.20’de duruşmada bizzat hazır bulunmanız veya kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, aksi takdirde yargılamaya yokluğunuzda devam olunacağı ve yapılan işlemlere itiraz edemeyeceğiniz hususu, dava dilekçesi ve duruşma günü yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 53562) Bir çocuk daha okusun diye... Ercan Yeşilyurt 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel : 0212.274 15 02213 74 02 Fax: 0212.275 52 44 www.yekuv.org • [email protected] Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi 00158007287986476
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle