29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 AĞUSTOS 2014 PERŞEMBE 6 HABERLER Başbakanlık dönemine ait birçok DDK dosyası Erdoğan’ın kontrolüne geçecek Denetle denetlen dönemi FIRAT KOZOK ANKARA Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Devlet Denetleme Kurulu’na (DDK) inceleme talimatı verdiği yolsuzluk, kentimar rantları, dinlemeler, devlet sırrı ve devlette kadrolaşma iddialarına ilişkin çalışmalara son imzayı Tayyip Erdoğan’ın atacağı belirtiliyor. Gül, 1725 Aralık sürecinde Türkiye’nin gündemini kilitleyen yolsuzluklar, kentimar rantları, dinlemeler, devlet sırrı ve gizlilik ile devlette kadrolaşma konularında araştırmainceleme ve denetim yapılması için Devlet Denetleme Kurulu’na (DDK) inceleme talimatı vermişti. 5 konuyla ilgili talimat, DDK’nin 2014 yılı çalışma programına eklenmişti. İktidarın tartışmalı icraatlarının birer sonucu olan kritik 5 konu DDK incelemesinde şöyle sıralanmıştı: lTelekulak: İletişimin dinlenmesi ve tespitine yönelik kurumsal ve mevzuat kapasitesinin değerlendirilmesi, iletişimin dinlenilmesi ve tespitine ilişkin uygulama ve süreçlerde hukuka uygunluğun sağlanması, kamu yönetiminde kriptolu iletişim cihazları kullanımına yönelik uygulama ve standartların denetimi, konu ile ilgili uluslararası iyi uygulamalar gibi hususların çalışma kapsamında incelenmesi ve denetimi amaçlanmaktadır. lYolsuzluklar: Yolsuzlukla mücadeleye dair mevcut mevzuat ve kurumsal yapıların etkinliğinin gözden geçirilmesi, denetim yapı ve süreçlerinin yolsuzlukla mücadeledeki zafiyetlerinin irdelenmesi gibi hususların incelenmesi amaçlanmaktadır. lKent Rantı: Kent rantlarının; rantı yaratan uygulamalar, imar uygulamaları değişiklikleri ile oluşturulan rantların kavranmasına yönelik inceleme amaçlanmaktadır. l Kadrolaşma: Yazılı ve sözlü sınav sistemleri, güvenlik soruşturmaları, hizmet içi eğitimler, yeterlilik sınavları, sınavlara ilişkin hak arama yöntem ve biçimleri, fırsat eşitliğini bozan ve ayrımcılığa neden olan düzenleme ve uygulamalar gibi hususların incelenmesi amaçlanmaktadır. lDevlet SırrıGizlilik: Kamu alanındaki sır uygulamalarının; Türkiye’deki mevcut durumun analizi, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, devlet sırrının tanımı ve kapsamına ilişkin yeni yaklaşımlar, devlet sırrı uygulamaları ve korunmasına ilişkin yöntemler ve uluslararası iyi uygulamalar gibi hususların incelenmesi amaçlanmaktadır. Seçim: ‘Döktürmelere’ Devam Seçimlerin en ilginç yönü, CHP’den Demirtaş’a bariz oy kaymasıydı... Nereden biliyorsun demeyin, kendi çevremden biliyorum.. Bir örnek olur mu çevrem, evet olur ve çıkarsama yapılabilir(*). Özellikle CHP’ye oy veren gençlerin bir kısmı Demirtaş’a yöneldi. “Ortak aday” kendilerinde hiçbir kıpırtı, heyecan yaratmadı. Oy vermek her zaman “akıl işi” değil ki “tıpış tıpış” gidilsin sandığa, aynı zamanda bir “duygudaşlık” da gerektiriyor... Cumhurbaşkanlığı gibi, partiye değil de tek kişiye oy verilecekse, empati ön plana çıkabiliyor. Demirtaş’ın yarattığı atmosferin, böyle bir duygudaşlığı oluşturduğunu da görmek gerekir... Rıza Türmen, “CHP’nin, Demirtaş’ın söylemine sahip çıkması gerek” dedi. CHP’nin geçen seçimlerdeki bildirilerine çıkarıp baktım, Demirtaş’ın kardeşlik vb. söylemleriyle dolu! CHP’nin 2011 seçimlerinde projeleri vardı, ilk kez parti, eksik de bulsanız cazip bir seçim programı ortaya koymuştu... Aile Sigortası’ndan tutun, aileden bir kişinin mutlaka çalışacağına, emeklilik intibakına kadar.. 30’u aşkın bir paket... RTE takımı bu kez “parayı nereden bulacaksın” edepsizliği ile yüklenmişti! CHP’nin sürekli içine düştüğü en büyük tuzak, seçim meydanlarında her türlü siyasi ahlaksızlığı yapmaya hazır olanların söylemlerine kapılması ve iktidar meselesini bir “horoz dövüşü”ne çevirmesi... AKP beslemeleri, yine ortalıkta, etek uçuşturuyor: Kardeşim halkla ilişki kurmazsan, eski parti olursan, projen olmazsa millet neden sana oy versin... Adamlar, AKP’ye yakın dini bütün bir insanı aday gösterdi, bu kez de “taşıma suyla değirmen mi dönermiş, içlerinde bir aday bulamadılar” propagandasına sarıldılar.. İşi gücü karalamak olan horoz dövüşüne giremezsin... Çünkü onunla aynı dili konuşman mümkün değil.. CHP gençleri kaybediyor. Seçimin önemli bir sonucudur. Diyeceksiniz ki gençlerle ilişkisi ne kadardı, var olan gençlerinin de tek hedefi milletvekili olabilmek değil mi?.. Bilemem, ama benim dinlediğim, gençlerin CHP parti örgütlerinde asla bir yer bulamadıklarıdır. CHP örgütlenme biçimini de tepeden tırnağa değiştirmeli belki de. Gençlerin yaşadıkları mekânlar belki de parti örgütlerinin bir kısmı olmalı... Onlar hayatlarının bir bölümünü, berbat parti yapıları, binaları olmadan, türlü çeşitli siyasal etkinlik içinde geçirebilmeli... HHH Salı yazımda CHP’nin altın bir fırsatı, seçmenini katılımcı demokratik süreci hiç mi hiç işletmeyerek kaçırdığını yazdım. Bu parti yönetiminin büyük hantallığını gösteriyor. Önemli olan Kılıçdaroğlu’nun sağa sola gitmesi değil, bir örgütün devasa bir makine gibi çalışıp üretmesidir... Layık olmalı, milletvekilinden tutun her kademedeki yönetici... Milletvekili hesap verebilmeli: Sen bu ay kaç gününü hangi parti faaliyeti için harcadın.. Ürettiğin ne?! Mesela cumhurbaşkanlığı seçimi için ne yaptın? Oturup başarısızlığı mı seyrettin, yoksa alınteri döktün ama sonuç bu mu oldu?.. Parti yönetiminin de süreci algılayamadığı açık seçik. O zaman, kolektif ama her şeyi zorlayıcı, örgütleyici, harekete geçirici bir aklın devre dışı olduğu kanaati oluşuyor. Şüphesiz kendisiyle hesaplaşmayan bir yönetimin başarılı olması mümkün değil... Yoo, hayır, CHP çok çalışsa iktidara gelirdi, sevilen bir aday gösterse seçimi alıp götürürdü, biçiminde temelleri olmayan hayaller ileri sürenlerden değilim. RTE’yi ayakta tutan süreç varlığını sürdürüyorsa, buna karşı fazla bir şey yapamayabilirsiniz. Ama diri bir boksör gibi yumruklarla rakibinizi sürekli zayıflatırsınız. Sonra tek bir yumruğu kalınca iş, onu da çakarsınız... HHH Kürt Siyasal Hareketi’nin, yüzde 10 barajını aşarak Meclis’te yerini alması, seçim sistemini büyük partinin aleyhine işletir. Daha dengeli bir dağılım oluşturur. Bu açıdan barajı aşmaları önemlidir. Ben desteklerim... Arkalarında PKK ve İmralı olmazsa, bunu haydi haydi yapabilirler. Ama Demirtaş’ın yıldızının parlamasının kendi içlerinde yaratacağı siyasal sorunları yakında görmeye başlayabiliriz... 2015 seçimleri, eğer siyasal, ekonomik ve toplumsal ortam böyle sürerse, AKP’nin milletvekili sayısı 300’ün altına iner. CHP ve diğer partiler buna hazırlar mı, diye bir büyük soru var. Sonraki yazılarım, RTE ve AKP iktidarının inişi üzerine olacak... (*) AKP’nin Kürt seçmenlerinden de Demirtaş’a oy kayması oldu. Kıyaslamalar net gösteriyor. Demirtaş’a CHP’nin güçlü olduğu, örneğin Ege’den iki katı oy çıkmasına bakarak “Bu oylar CHP’den kaydı” demek yanlış, önemli ölçüde AKP’nin Ege’deki Kürt seçmenlerinden kaydığını varsayabiliriz. BDP/HDP, Kürtçü politikayı terk ettiği sürece, AKP’nin Kürt seçmenlerine daha çok ulaşacak. NOT: Aydın Engin geçen gün, “... Ergenekon, Balyoz gibi davalarda kuruların yanına yaşları da katarak ‘AKP Cemaat koalisyonunun intikam operasyonu’na dönüştürülmesinde bu polis şeflerinin belirleyici katkıları tartışılmaz…” yazıyordu. Basitten gidelim, davayı çok iyi incelemiş anlaşılan, mesela şu Balyoz’da, davaya suç oluşturacak bir “kuru” kişi ve olay göstermesini bekleyeceğim. 4 yıldır neyi atlamışım görmek istiyorum... 3. HAVAALANINA ADI VERİLECEK Washington’daki yorumlar: Erdoğan dış politikayı değiştirmez Her yer Erdoğan ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı seçilen ancak itirazlara karşın Başbakanlık, genel başkanlık koltuklarını da bırakmayan, adına memleketi Rize’de bir üniversite bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın adının İstanbul’a yapılacak olan 3. havaalanına verileceğini Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan da doğruladı. Taraf gazetesinde dün yer alan haberde havaalanı inşaatını yürüten Mehmet Cengiz ve ortaklarının New York’taki JFK Havalimanı’ndan esinlenerek 3. havaalanının adının “Recep Tayyip Erdoğan Havalimanı” olmasını önerdikleri belirtilmişti. Bu önerinin hükümet üyeleri tarafından da hemen kabul edildiğine dikkat çekilmişti. Dün bu iddialar Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan’a da soruldu. Elvan, Başbakan Erdoğan’ın 12 yıldır bu ülkenin imarı ve kalkınmasında önemli rol oynadığını savundu. Milli gelirin 34 kat arttığını dile getiren Elvan, “Bu ülkede istikrar oluşmuşsa, halen güçlü bir şekilde büyümeye devam ediyorsak, Türkiye olarak rekabet gücümüz artmışsa bunu başbakanımıza borçluyuz. Millet de zaten bunun karşılığını başbakanımıza verdi. İnşallah 12. cumhurbaşkanı olarak görevine başlayacak. Dolayısıyla ne yapılsa azdır diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı. Daha önce de Rize’deki üniversiteye “Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi” adı verilmişti. ‘Türkiye içe kapanacak’ DUYGU GÜVENÇ ANKARA Washington’da, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşka nı seçilmesiyle birlikte Türk dış politikasının geleceğine yönelik ilk değerlendirmeler de başladı. Erdoğan’ın Çankaya Köşkü’ne çıkması ile birlikte dış politikayı “yeniden kurması” gerektiği belirtilen son analizlerden birinde, bunu yapmayıp içe döneceğine işaret edildi. Blase Misztal, Halil Karaveli, Svante Cornell’in kaleme aldığı ve Partilerüstü Politika Merkezi’nin de paylaştığı analiz “Hırslı Türk dış politikasının tren enkazı”na döndüğü değerlendirmesi ile başlıyor. Yazıda Türkiye’nin daha fazla izole olduğu ve daha az bölgesel etkisinin olduğu belirtiliyor. Erdoğan’ın Türk dış politikasını yeniden kurmasının beklenmediği belirtilen analizde, “Daha çok içeriye bakacaktır” değerlendirmesi yer alıyor. Analizde Cumhurbaşkanlığı seçiminin Ortadoğu politikasını yeniden kurmak için bir fırsat olduğu belirtiliyor. Erdoğan’ın bu ihtiyacı gördüğü savunulan analizde, “Türkiye’nin bölgede Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Hamas ve İran’dan başka dostu yok” değerlendirmesi yapılıyor. Suriye ve Irak krizinin Türkiye’nin hinterlandını da (içbölge) etkilediği ve özellikle ekonomiyi kapattığı belirtilen analizde “Türkiye ektiğini biçiyor. Türk yetkilileri sadece İslamcı militanların TürkiyeSuriye sınırında özgürce seyahat etmesine izin vermedi, aynı zamanda Türkiye’nin Esad’a karşı savaşan bu militan gruplara lojistik desteğinin somut kanıtları da var” ifadesi kullanılıyor. Bu opsiyonların Erdoğan’ın hoşuna gitmeyeceği belirtilen değerlendirmede “Bu da ‘Türkiye içeriye dönecektir’ demek. Gezi Parkı protestolarını takip eden Gülen ile yoğun ihtilafında Erdoğan, kendi siyasi kariyeri için savaşıyordu” deniliyor. Dış gözlemcilerin, Erdoğan’ın gücünü pekiştirdiğini düşünebileceğin ama aslında Türkiye’yi bir başkanlık sistemine dönüştüremediğine işaret edilen analizde, “Onun yerine daha çok gücün Başbakan’da olduğu mevcut sistemle cumhurbaşkanı olmayı seçti” yorumu yapılıyor. Dış ve iç politikanın kesiştiği istisna bir konu olarak “Kürt sorununa” vurgu yapılan analizde Rojava’nın Türkiye için alarm zilleri çaldığına işaret edildi. 3 ÇIKIŞ YOLU Türkiye’nin dış politikasında çıkış için 3 seçenek bulunduğu savunularak bunlar şöyle sıralanıyor: Mağlubiyeti kabullenmek: Ortadoğu’da mağlup olduğunu kabullenmek ve Davutoğlu’ndan önceki dış politikaya geri dönmek ki bu, Türkiye’nin koşulsuz olarak Batı ittifakında yer aldığı, Avrupa’ya yönelimini doğruladığı ve bölgesel politikalarını Batı ile koordine ettiği politikadır. Bu politika Türkiye’nin ve ABD’nin yararına olacaktır. Ne yazık ki bu hiç mümkün değil. Asya’ya açılmak: Dış politikasında yeni bir yol aramak Ankara için seçenek olabilir ve böyle bir yol Türkiye’nin doğusunda açılabilir; ABD, Afganistan’dan uzaklaşırken Kafkaslar ve Asya, Rusya ve Çin’in yaklaşımından kaçmaya çalışıyor. Ortadoğu’da yollar kapandıkça Ankara bu bölgeyi yeniden keşfetmeye başladı. Yeniden kurmak: Üçüncü seçenek Türkiye’nin Ortadoğu politikasını yeniden başlatmak. Son sinyaller Erdoğan’ın da bu resetlemeye olan ihtiyacı anladığını gösteriyor. Erdoğan son olarak Avrupa hükümetlerine cihatçıların Türkiye’ye girişinin engellendiğini söyledi. ABD’nin geçen 18 ayda tekrarlanan talebine karşın, Türk hükümeti El Nusra’yı gecikmeyle terörist grup ilan etti. Alarm zilleri çalıyor! ÇÖZÜM SÜRECİ TRAFİĞİ HIZLANIYOR Yol haritası masada MAHMUT LICALI Erdoğan AOÇ’deki saray yolcusu FIRAT KOZOK ANKARA Cumhurbaşkanı seçiminin tamamlanmasının ardından çözüm süreciyle ilgili mesai hız kazanıyor. HDP heyeti bu hafta içinde, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ile çözüm süreci kapsamında hazırlanacak yol haritası ve izleme kurulu konularını görüşmek üzere bir araya gelecek. HDP heyeti, görüşmenin ardından hafta sonu İmralı’ya gidecek. HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, “Yol haritası ve izleme kurulu konuları hızlı gerçekleşirse bir tıkanıklık yaşanmaz” diye konuştu. Başbakan Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından ilk açıklamasında çözüm sürecine vurgu yapmıştı. HDP’nin İmralı heyetinde yer alan Grup Başkanvekili Pervin Buldan, cumhurbaşkanı kim olursa olsun, kabine ne kadar değişirse değişsin çözüm sürecinin devam edeceğini belirterek “Çözüm sürecinin cumhurbaşkanı ve başbakanın değişmesiyle bir alakasının olmaması gerekir” diye konuştu. Buldan, Atalay ile görüşmede, süreç kapsamında bugüne kadar yapılan çalışmaları ve bu aşamadan sonra yapılması gerekenleri ele alacaklarını söyledi. Buldan, “Yol haritası ve izleme kurulu gibi gündemde olan bazı meseleler var. Bunlar hızla gerçekleşirse bır tıkanıklık yaşanmaz” dedi. ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilir seçilmez AKP’de krize neden olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, partinin başına geçemeyeceği netleşince gözler ne yapacağına çevrildi. Gül, 28 Ağustos’taki devir teslim töreninin ardından ikamet ettiği Dışişleri Konutu’nu da boşaltacak. Gül’ün Ankara’daki yeni adresiyle ilgili çalışma lar sürüyor ancak İstanbul’daki adresin, damadı Mehmet Sarımermer’e ait Kanlıca’daki villa olması planlanıyor. Gül’ün Ankara’daki adresi ise henüz netleşmedi. Başbakan Erdoğan’ın görevinin başından bu yana ikamet ettiği Ankara Subayevleri’ndeki apartman dairesini bir süre daha kullanması bekleniyor. Erdoğan’ın daha sonra Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazisi üzerinde inşa edilen yeni Başbakanlık binası yerleşkesindeki konuta geçiş yapa bileceği belirtiliyor. Gül’ün Cumhurbaşkanlığı yerleşkesindeki konut yerine Dışişleri Konutu’nu kullanması nedeniyle Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu astronomik kira ödenen bir villada yaşıyordu. Gül’ün konutu boşaltmasının ardından Davutoğlu’nun bu konuta taşınabileceği belirtiliyor. Ancak Davutoğlu, Erdoğan’dan sonraki başbakan olursa, Çankaya Köşkü’ne 100 metre mesafedeki adresi Başbakanlık Resmi Konutu olacak. ABDULLAH GÜL KURULA VEDA ETTİ İNSAN HAKLARI İZLEME ÖRGÜTÜ MGK toplantısı ‘Türkiye’de hukuk 1.5 saatte bitti erozyona uğradı’ BARKIN ŞIK ANKARA Türkiye, Irak ve Suriye’de yaşanan iç çatışmalar nedeniyle zor günler geçirirken Milli Güvenlik Kurulu (MGK) protokolden bir toplantı yaptı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün son kez başkanlık ettiği ve kurul üyelerine “veda” ettiği MGK, 1.5 saat sürdü. Daha önceleri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kabine üyeleriyle Başbakanlık Konutu’nda yaptığı MGK’ye hazırlık toplantıları bile dünkü MGK’den daha uzun sürüyordu. Toplantıda, IŞİD’in Irak’taki ilerleyişi, Suriye’deki iç karışıklıklar, İsrail ve Hamas arasında yaşanan çatışmalar ile “çözüm süreci”nin ele alındığı bildirildi. Toplantıdan sonra yapılan açıklamada, IŞİD’in Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’nu basarak 49 yurttaşımızı rehin alması ile ilgili herhangi bir atıfta bulunulmayarak şöyle denildi: “Irak’ta devam eden ve son günlerde yoğunlaşan çatışmaların ülkemiz ve bölgemize yansımaları müzakere edilmiş, barış ortamının tesisi için Irak halkına ve yeni hükümet kurma çalışmalarına desteğimizin devam edeceği ifade edilmiştir.” Dış Haberler Servisi İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden (HRW) “Türkiye’de özellikle son iki yılda insan hakları ve hukukun üstünlüğünün erozyona uğradığı bir gerçek” açıklaması geldi. Örgütün Türkiye uzmanı Emma SinclairWebb tarafından yapılan açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Türkiye’nin halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı olduğu belirtilerek “Üç dönem başbakanlık yapmış ve AKP’nin de lideri olan Erdoğan’ın Türkiye’nin modern tarihinde yerini alacağı garanti. Anlaşılması zor bir şekilde son iki yılda Erdoğan gücünü pekiştirdikçe ülkede insan hakları ve hukukun üstünlüğünün erozyona uğradı” denildi. Açıklamada, Türkiye’de askeri vesayetin kalkmasının önemli olduğu ancak bunun hükümetin hesap verebilirliği ve bağımsız bir adalet sisteminin herkese eşit uygulandığı anlamına gelmediği vurgulandı. Bakan ve bakan çocuklarının isminin karıştığı 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının ardından, Erdoğan hükümetinin birçok kanunu kendi ajandasına göre değiştirdiği kaydedilen açıklamada, hükümetin yolsuzluk soruşturmasına müdahale ettiği, toplumda kutuplaşmaya yol açan yargı sistemini suçlayıcı açıklamalar yaptığı ifade edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle