07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 AĞUSTOS 2014 PAZAR 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada Kimilerini hapishanedeki zindandan çıkarırlar bir günlüğüne. Milletler de yıllarca yaşadıkları zindan karanlığındaki günlerden bir gün gelir kurtulmak umuduyla yaşarlar. Bugün pazar. Umutla umutsuzluk arasında gelip geçti günler. Bugün bu pazarı; öylesine, millete bağlanan umudun yine umutsuz bir geleceğin eşiğinde olduğu bilincinciyle geçiriyorum. Nasılsa bu gece onca yıllar gerçekleri söyleye söyleye, ne söylesen nafile sonuçlarını izledim. Bugün de aynı kaygının, inandığım yolda ömür tüketmenin can sıkıcı özetini bir kez daha TV ekranlarına rakamlarla yansıdığını görebilirim. HHH Yazılacak o kadar konu var ki... Örneğin dünden, o giderse yukarı, başbakanlığa kimin geleceği ve kimi getireceği baş sırada haber. Demiş ki dün; iş bitmiş, sandık sonucu sanki cebinde. Cumhurbaşkanı seçilmiş çıkmış yukarı, öyle biliyor ya. Yıllardır kader arkadaşlığı yaptığı, cumhurbaşkanlığında da birlikte uyumlu çalıştığı A.Gül’ü hiç ortada bırakır mıyım diyen cümlelerle etrafa büyüklük satıyordu. HHH Bizim medyada da bir telaş. Anayasa cumhurbaşkanı seçilenin partisi ile ilişkisi kesilir ve milletvekili üyeliği sona erer diyor ya; bu maddeyi anımsatmışlar beyefendiye... Ayol dostlar, adam anayasayı çoktan defterinden sildi. Çankaya’ya çıkınca âdet yerini bulsun diye partisinden ve milletvekilliğinden istifa etse ne yazar! HHH Acaba muhterem şayet cumhurbaşkanı seçilirse Meclis’e ant içmeye gelirken frak mı giyecek? Ya da anayasadaki ant içme metnini değil de, birçok satırı o metinden çıkarıp, kendine özgü ifadeler içeren bir metin yazıp onunla mı ant içecek? Biliyorum bunlar olasılık. Çoğu kafalara göre ayrıntı. Bugünün sorunu değil! Ama herhalde bugün, gerçekleşebilecek olasılıklardan söz etmek yasalara aykırı değil. Örneğin anayasanın 103. maddesindeki Cumhurbaşkanı andındaki “...Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma.. cümlesini, her konuşmasında yalnız Mustafa Kemal diye söz ettiği... ...Cumhuriyetin kurucusundan, yaşamı boyunca onun devrimlerinden nefret ettiği, Atatürk adı geçiyor diye yemin metnindeki o cümleyi çıkarabilir elbette. Üstelik bu, yaşadığı hayallerin gerçek olduğuna ya da olacağına inananlara özgü bir rahatsızlık, olasılık! Üstüne üstlük o kendini Mustafa Kemal Atatürk gibi Samsun’dan çıkıp, yeni bir Türkiye kurmak diye seçim kampanyası başlatan ulusal bir kahraman sanıyor! HHH Bu meslekteki 65 yıllık yaşamımda kendini bir bok sanan, ama tarihe bir iki satırla adı geçen nicelerini izledim. Bugün şu fıkrayı istediğiniz kişi veya kimilerine uygulayabilirsiniz: İki esnaf politikacı söyleşiyormuş. Biri diğerine: “Ali, yalancı dünya bu. Bir gün gelecek öleceksin ve gömüleceksin... Kemiklerin toprağa karışacak. Topraklarda biten otları yiyen inekler, hazmedip dışarı çıkaracak. Ben yoldan geçerken gübrelerini görüp, zavallı Ali’ciğim ne kadar da değişmişsin diyeceğim.” Diğeri: “Peki Veli ya ben değil de önce sen ölürsen. Toprağa karışan kemiklerinden biten otları yiyen inekler, hazmedip dışarı çıkarmayacak mı? Ben gübreleri görmeyecek miyim? Göreceğim ve zavallı Veliciğim, hayret! Hiç değişmemişsin, diyeceğim!” İyi pazarlar! İtikada dair kıssalar anlatmak moda ya; ben de hatırlatayım birini: Nemrut, kendisine boyun eğmeyen Hz. İbrahim için meydanda devasa bir ateş yaktırmış. Öyle büyükmüş ki yangın; yalazı semaya varmış, dumanı yaylayı sarmış. Karınca görmüş alevleri… Telaşla göle koşup bir damla su almış ağzına; yola çıkmış. Sormuşlar: “Nereye?” “İbrahim için ateş yakmışlar; söndürmeye su taşıyorum.” “O bir damla su, ateşi söndürmez ki…” “Olsun; hiç değilse safım belli olsun.” HHH Büyük seferberlik var günlerdir; yangın yerine doğru… On binlerce karınca, avcunda oy pusulasıyla yollarda... Kış boyu çalışıp yaz hayali kuranlar, yılda ancak 35 gün izni olanlar, bir haftalığına memleketine giden, sahile inen, yaylaya çıkanlar, ağzında bir damla suyla büyük yangını söndürmeye koşan karıncalar gibi, sesi kısılmış, umudu azalmış, yarını kararmış ülkeleri için, “Biz varız, buradayız” demeye, sandık başına gidiyor. O damlaların birleşip çağlayana dönüşmesini, bacayı saran yangını söndürmesini ümit ediyor. Ve uzandığı şezlongdan, “Neye yarar ki” diye dudak büken ağustosböceklerine, karıncanın dersini veriyor: “Hiç değilse safım belli olsun.” HABERLER güneşlenedursun sahilde; bizim karıncalar ellerinde pusulalarla sandık başında bugün… O sandık ki, sihirbazın emrinde bir illüzyon kutusu sanki: Bölüyor insanları, kaybediyor içine atılan oyları… Yangına su değil, odun taşıyanlar, sanki mühür değil icazet basıyor pusulaya: “Vur”, “Ez”, “Böl”, “Küfret”, “Aşağıla”… “Biz, sandık bizimdir sandık” diye ağlıyor karınca… Kendisinin sandığı ülkenin elinden kayıp gittiğini, bir arada yaşama azmini kaybettiğini görmek, ağır geliyor. Nefretle yetişenin, nefreti yetiştirmesini kederle izliyor. Kalbi ve gururundan sonra ümidi de kırılıyor yavaş yavaş… Ağır inanç kaybıyla can çekişiyor. HHH Buna rağmen, “Biz ölmedik daha” diye yola çıkıyor umudun yolcuları... “Oy verme, koy ver” diyenlere inat, ümidin kırılmış kanatlarını sarmaya, yarın umudunu yaşatmaya gidiyor. “Sana inat ayrışmayacağız, yılmayacağız, direneceğiz” diyerek Nemrud’a; su yetiştiriyor büyük yangına… Kendisinin yaşam tarzını, komşusunun varolma hakkını, çocuklarının yarınını savunmaya koşuyor. “Neye yarar ki” diye bağırıyor ardından, 21. asır ataletinin ilk mezunları: “Safım belli olsun hiç olmazsa” diyor karınca: “Bir damla su da ben dökeyim, karınca kararınca…” GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada Bu hem kendi dünyamda okurla yaptığım sohbeti içeriyordu, hem de okurlardan bana gelen iletileri... Öncelikle şunun altını çizmek isterim ki, Cumhuriyet yönetimi çok şanslı. Zira hiçbir gazetenin Cumhuriyet okuru kadar güçlü, sağduyulu, gazetesini dikkatle izleyip doğruyu yanlışı söyleyen bir okuru yoktur. Bir kez daha gördüm ki Cumhuriyet gazetesi, ne Balbay’ın ne de herhangi birinin malıdır. Sadece çizgisinin, tarihinin ve okurunun malıdır. Yine okur değerlendirmeleri ve iletileri gösteriyordu ki; Cumhuriyet gazetesi, hiçbir partinin yayın organı değildir. Cumhuriyet gazetesi hiçbir ihtiras grubunun yayın organı değildir. Bu satırları kaleme alırken özgürlüğümün tam sekizinci ayıydı. Hızla geçen zamana şöyle bir baktım, yüreğinin götürdüğü yere git ile görevinin götürdüğü yere git arasında koşuşturmaktan geçmişi çoktan silip atmışım. Bunu kimi okur iletilerinde gördüm. Bir okur şöyle diyordu: “Sayın Balbay, Silivri duruşmaları sırasında yaptığınız konuşmalardan en çok aklımda kalan ve her anımsadığımda içimi cız ettiren sözlerinizden biri, ‘Cumhuriyet için ölürüm’ idi. Gazetenin bir terör yuvası gibi yaftalanması karşısında kendinizi böyle siper etmiştiniz...” HHH Kimi okurlarla özel bir dil iletişimi içinde olmak benim için ayrıca güzeldi. Bir okur, yazılara ara vermeme takılmış, “Sayın Balbay, siz ara verdim diyorsunuz ama, bu bize yara verdi. Ayrılığın uzamamasını dilerim” diyordu. Cumhuriyet okuru için girişte yaptığım değerlendirmelere bir ek de bellek konusunda olmalı. Gazetenin en büyük belleği okurdur desem abartmış olmam. Bir haftalık zaman dilimi içinde Cumhuriyet ailesinin ne kadar geniş olduğunu da gördüm. Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi’nden bir akademisyen, arada bir Cumhuriyet’te yazan kişileri derlemiş. Gazetenin düzenli yazarlarının yanı sıra, arada bir yazısı yayımlanan tam 3 bine yakın yazarı var. Bu da bir rekor olsa gerek. Onların da ne kadar seyrek yazarlarsa yazsınlar, dışarıdan görünen bağları ne kadar azmış gibi görünürse görünsün, Cumhuriyet’le nefes alıp verdiklerini bir kez daha gördüm. Bazıları telefonla konuşurken sanki onlara ilişkin bir karar almışım gibi davranıyorlardı. Bir kamuoyu araştırmacısı da Cumhuriyet okurunun gazeteye olan bağlılığına ilişkin çarpıcı bir gözlem aktardı. Ona göre gazete bir gün bembeyaz çıksa, sadece logosu ve o günün tarihi yer alsa, 25 bin satacak güçte. Sanırım bunu da gazete okuru rekorları arasına katmak gerek. HHH Bugün Cumhuriyet okurlarının yanı sıra, tüm Türkiye için de çok önemli bir gün. Demokrasi tarihimizde ilk kez cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecek. Bu “ilk” pek çok tartışma konusunda da ilki getirdi. Sandığa gidip gitmemenin 12 Eylül günlerinden sonra en çok tartışıldığı dönem bu dönem oldu. Cumhuriyet gazetesi ve okuru bu süreçte yine bireyin ve bir reyin anlamını vurgulamada önemli bir işlev üstlendi. Demokrasilerde çoğunlukla insanlar neye evet dediklerini göstermek için sandığa giderler, bazen de neye hayır dediklerini göstermek için. Böyle bir seçim günündeyiz. Örneğin Gezi ruhu evet’i de hayır’ı da içeriyordu. Gezi’ye gidenler sandığa da gitmeli. Yazıyı Cumhuriyet okurunu selamlayarak noktalamak gerekirse... Cumhuriyet okuru Türkiye’nin en güçlü, en kararlı bireylerindendir. O her “1” yan yana geldiğinde matematik biliminin sınırlarını aşan bir sayı oluşur. Ben de onların arasında yer almaktan onur duyuyorum. Umudun Yolcuları HHH Tanıyorum o karıncaları… Kadınları, ağız dolusu güler; ağız dolusu gülen kadınları sever erkekleri… Evet, içerler tıksırasıya, ama göz dikmezler yetim hakkına... Namaza durmasalar da, yalana, talana, harama uzak dururlar; oruç tutmasalar da, tutarlar mutlaka verdikleri sözü... Arsızlıkları olmuştur belki; hırsızlıkları asla… Çoğunun kapısında kırmızı bir çarpı vardır; köyünde bir yangın, sicilinde bir nakıs, mazisinde bir sürgün… Alevidirler ya da Alevi dostu… Zazadırlar veya Zazalarla komşu… “Hepimiz Ermeniyiz” diye yürürler, bir Ermeni vurulsa... “Biz de Gürcüyüz” derler, nerede bir Gürcü aşağılansa… Her cadı avında, onlar illa cadının safında… Lakin birbirlerinin kuyusunu kazmakta mahirdirler; bir araya gelmekten aciz… Biraz da bu aczin eseridir derebeyimiz... HHH Pişkinler, yenik bir ordu gibi öğrenciye içirmişler MEHMET MENEKŞE AMASYA Amasya Gökhöyük Tarım İşletme Müdürlüğü’nde tüberküloz şüphesi bulunan hayvanlardan sağılan iki ton sütün Tarım Meslek Lisesi’ndeki öğrencilere içirildiği, tüberkülozlu hayvanlardan iki tanesinin ise işletmenin veterineri Kenan Demirtaş tarafından kesime gönderildiği ortaya çıktı. Müfettişler olayı araştırmak yerine yaşanan olumsuzluğu rapor eden veteriner hekim Kenan Demirtaş’ı, hakkında soruşturma başlatarak, Şanlıurfa Ceylanpınar Tarım İşletme Müdürlüğü’ne sürdü. Gökhöyük Tarım İşletme Müdürü Mustafa Kasap, “Ben de bu sütü içiyorum, tüberküloz olmadım” dedi. Gökhöyük Tarım İşletmesi Müdürlüğü Hayvancılık Şefi Demirtaş, sürüdeki 12 inekte tüberküloz şüphesi olduğunu belirleyince, 26 Mart 2012’de Tarım İşletmesi Genel Müdürlüğü’ne yazı yazarak durumu bildirdi. Ayrıca 2 inek tüberkülozlu olduğu gerekçesiyle 6 Nisan 2012’de zorunlu kesime dığı doğrulanırken, hayvanlarda tüberküloz olup olmadığı konusunda açıklama yapılmadı. Tüberkülozlu sütü Hastalıklı 2 ton süt çocuklara dağıtılmış sevk edildi. Hastalıklı hayvanların bir kısmının Şanlıurfa Ceylanpınar Tarım İşletme Müdürlüğü’ne, bir kısmının da Malatya Suni Tohumlama Merkezi’ne gönderildiği belirtildi. Gökhöyük Tarım Meslek Lisesi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın başlattığı “okul sütü” projesi kapsamında Tarım İşletmesi Genel Müdürlüğü’nden 2 ton süt aldı. Demirtaş, Tarım İşletmesi Genel Müdürlüğü’ne gönderdiği şikâyet dilekçesinde defalarca durumu rapor ettiğini ancak olayın kapatıldığını, gelen müfettişlerin birçok kişiye soruşturma açması gerekir ken olayı kapattığına dikkat çekti. Bunun üzerine soruşturma başlatan Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü Demirtaş’ın ifadesini aldı. Ancak soruşturmanın sonunda Demirtaş Şanlıurfa Ceylanpınar Tarım İşletme Müdürlüğü’ne sürgün edildi. Demirtaş, bunun üzerine yargıya başvurdu. Gelişmeleri öğrenen Eğitim Sen Amasya Şubesi Başkanı Sedar Gül, bilgi edinme kanunu çerçevesinde tüberkülozlu sürüden öğrencilere iki ton süt içirilip içirilmediği hakkında bilgi istedi. Eğitim Sen Amasya Şubesi’nin sorusuna verilen yanıtta, 2 ton süt sağıl Ege adalarında Yunan karakolu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ege Denizi’nde statüsü tartışmalı adalara ve kayalıklara Yunanistan tarafından karakol kurulduğu, asker yerleştirildiği iddia edilirken iki adaya kurulan karakolların Yunanistan Kara Kuvvetleri komutanı tarafından teşftiş edildiği, teftişe ilişkin fotoğrafların da komutanlığın resmi internet sitesinde yayımlandığı iddia edildi. Sözcü gazetesinde yer alan haberde Ege Denizi’ndeki 16 ada ve 1 kayalığın Yunanistan tarafınan işgal edildiği iddia edildi. Didim’in karşısındaki Bulamaç ile Bodrum’un karşısındaki Kalolimnoz adalarına Yunanistan tarafından karakol kurulduğu, Yunanistan Kara Kuvvetleri Komutanı Athanasios Tselios tarafından teftiş edildiği öne sürüldü. Haberde “4 Eylül 2013 tarihinde Tselios işgal altındaki Kalolimnoz ve Bulamaç adalarını teftişe gitti. Türk karasuları içindeki adalara helikopterle inen komutan, burnumuzun dibinde kurulan karakoldaki Yunan askerleri ziyaret edip hatıra fotoğrafı çektirdi. Ziyaretin fotoğrafları, Yunanistan Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın internet sitesine konuldu” ifadeleri kullanıldı. Haberde karakolların kurulmasına Dışişleri Bakanlığı’nın sessiz kaldığı dile getirildi. Edinilen bilgiye habere konu iki adanın Yunanistan’a ya da Türkiye’ye ait olduğu konusu yani statüsü tartışmalı. Ege’de bu şekilde 152 ada olduğu belirtilirken söz konusu adalara AKP öncesinden bu yana Yunanistan tarafından karakol kuruluyor. Suriyeli sığınmacılara destek yürüyüşü Dur De Platformu üyeleri, Suriyeli sığınmacılara karşı artan saldırıları protesto etti. Beyoğlu’ndaki Tünel Meydanı’ndan Galatasaray Lisesi önüne kadar yürüyen üyeler yaşanan saldırıları kınadı. Grup adına basın açıklaması yapan Çağla Oflaz “Toplumsal sorunların kaynağını göçmenlerde aramak ırkçılıktır”dedi. Gökhöyük Tarım İşletme Müdürü Mustafa Kasap, “Sağlıkçı değilim tarım makineleri bölümü mezunuyum, branşım farklı. Bu dosyayı gönderen arkadaşı da tahmin edebiliyorum. Kendisi işletmemizin çalışanıydı. Böyle bir şey varsa başta kendisi suçludur. Ben de bu sütü içiyorum, tüberküloz olmadım. Böyle bir durum olsa ben çocuklarıma niçin içireyim” dedi. Veteriner hekim Serdar Özdemircioğlu, gerekli hijyenin sağlanmaması, beslenme ve bakımlarını yapılmaması, hava kirliliği gibi nedenlerle hayvanların bu hastalığa yakalandığını belirtti. Özdemircioğlu, “Bir sürüde birkaç hayvanın tüberkülozlu olduğu tespit edilirse tüm sürünün karantina altına alınması gerekir, gerekli testler negatif çıkana kadar yapılmalıdır. Bırakın et, süt, hayvansal gıda ile insana bulaşmasını, solunum yolu ile bile insanlara bulaşabilir. Tüberküloz virüsü solunum yollarını, akciğeri ve yerleştiği organı iflas ettiriyor ve canlının ölümüne neden olabiliyor” dedi. de bu sütü içiyorum’ ‘Ben Halk sağlığı açısından çok tehlikeli olması nedeniyle çıkarılan “Sığır Tüberkülozu Yönetmeliği”nin 8. maddesinin e fıkrasında “Enfekte bir sürüdeki ineklerden elde edilen sütler, uygun ısıl işlemden geçirilmek amacı dışında süt işleme tesislerine nakledilemez, çiğ süt olarak satışa sunulamaz” maddesi dikkat çekiyor. Y önetmelik ne diyor? YALOVA (AA) Eski CHP Genel Başkanı ve Antalya Milletvekilli Deniz Baykal, “Yanlışlarımızdan dolayı yapılmış çok somut, akla sığmaz hatalardan dolayı çok büyük kayıplar yaşamış bir partiyiz. Artık buna ne olur bir son verelim, dur diyelim” dedi. Yalova Belediye Başkanı Vefa Salman’ı makamında ziyaret eden Baykal, CHP’lileri birlik olma yönünde uyararak “Aman birbirimize düşmeyelim, aman küçük olayları büyütmeyelim. Yüksek bekleyişler içerisine girmeyelim” dedi. Baykal’dan özeleştiri Sadece devlet okullarından özele geçişte teşvik verileceği ortaya çıktı Aytekin Kotil anıldı Destek lafta kaldı SİNAN TARTANOĞLU Facebook’tan ‘Amida’ açılımı Haber Merkezi Sosyal paylaşım sitesi Facebook, Van’dan sonra Diyarbakır’ın adını da değiştirdi. Facebook, bir süre önce kullanıcılarının “şehir” bölümünde bulunan kısmını Van’ın, eski Urartuca’da “güneş kenti” anlamına gelen “Tuşba” ile değiştirdi. Konum olarak Diyarbakır’ı şehir olarak seçen Facebook kullanıcıları kısa süre önce “Amida” ile karşılaştı. Facebook’ta Diyarbakır’ın yanı sıra Tunceli’nin bilinen diğer ismi “Dersim”in de eklendi. ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), dershanelerin kapatılmasına yönelik yasal düzenlemenin ardından bu yıl özel okullar için verilecek eğitimöğretim desteğine ilişkin ayrıntıların yer aldığı ekılavuzu yayımladı. Bakanlığın özel okul için öğrenci başına vereceği 2 bin 500 ila 3 bin 500 TL destek için yalnızca devlet okullarının ana sınıflarında okuyup özel okula nakil olmak isteyen ve azınlık okullarında kayıtlı öğrencilerin velilerinin başvurabilecek olması dikkat çekti. Eğitimöğretim desteğine başvurmak için öğrencinin resmi ilkokul, ortaokul veya lisede ara sınıfta okuması veya azınlık okul Disiplin cezasına eksi 10 puan Öğrenciye, anne ve babası hayatta değilse 10, anne ya da babasınden biri hayatta değilse 5, anne ve babası ayrı ise ekstra 3 puan verilecek. Eğer öğrencinin aldığı bir disiplin cezası varsa bu da formuna eksi 10 puan olarak geri dönecek. Harp ve vazife malulü sayılanların ilk ve ortaöğrenim çağındaki çocukları ile haklarında koruma, bakım veya barınma kararı verilen çocuklar için ise formuna 10 puan daha eklenecek. larında kayıtlı olması gerekecek. Yani mevcut durumda çocuğu özel okulda okuyan veliler, destek için başvuruda bulunamayacak. Ancak MEB’in fiyatları büyükşehirlerde 40 bin TL’yi bulan özel okulların ücretlerinin en fazla 3 bin 500 TL’sini karşılayacağı göz önünde bulundurulduğunda geri kalan ücretin veliler tarafından nasıl ödeneceği tartışmalı hale geldi. Öğrencilerin eğitim ve öğretim destek bedelinin yüzde 35’i kasım, yüzde 35’i şubat ve yüzde 30’u haziranda olmak üzere öğrenim gördükleri okullarına ödenecek. Veliler, okulların ilan etmiş oldukları yıllık eğitim ücretinin bakanlıkça karşılanacak eğitim ve öğretim desteğinin dışında kalan bedelini ayrıca okula ödeyecek. Destek için öğrencinin ailesinin gelir düzeyine bakılacak. Desteğin ne kadar olacağının belirlenmesi için hazırlanan puan tablosunda aylık toplam gelir 750 liradan az ise öğrenciye 10 puan verilecek. Ailesinin geliri 4 bin 501 ila 6 bin TL arasında ise 5 puan; 10 bin 500 liranın üzerindeyse 1 puan alacak. Yani geliri yüksek ailelerin eğitim öğretim desteği alması zor olacak. Ailede okuyan başka kimse yoksa öğrenciye sıfır puan verilecek. Kardeşi okulöncesi ya da ilköğretimde okuyan öğrencilere en fazla 2 kardeş için 2’şer; kardeşi lisede okuyan öğrencilere en fazla 2 kardeş için 4’er; kardeşi üniversitede okuyan öğrencilere en fazla 2 kardeş için 5’er puan verilecek. n İstanbul Haber Servisi Eski İstanbul belediye başkanı, CHP İstanbul Milletvekili ve İl Başkanı TBMM Başkanvekili Aytekin Kotil, ölümünün 22’nci yıldönümünde Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki mezarı başında anıldı. Anma töreninde eski Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, eski CHP İstanbul Milletvekili Ahmet Gür yüz Ketenci, Kotil’in çalışma arkadaşlarından Ertuğrul Çepni ve oğlu Serhan Kotil, Aytekin Kotil’in kişiliğini anlatan konuşmalar yaptıktan sonra dua okundu. Anmaya CHP İstanbul Büyükşehir Belediyesi Grup Başkanvekili Ertuğrul Gülsever, belediye başkanlığı dönemindeki çalışma arkadaşları ve partililer katıldı. SAMSUN (Cumhuriyet) Samsun’da özel kafe ve çay bahçelerinde ruhsatsız tavla oynatılması yasaklandı. www.haber55.com adlı sitede yer alan haberde kafe ve çay bahçelerinin tavla oynatabilmesi için ruhsat almaları istendi. Ruhsat olmadan müşterilerine tavla oynatan kafe ve çay bahçelerine ilgili Kabahatler Kanu’na göre ceza uygulandığı belirtildi. Kafe ve çay bahçelerinde, tavlanın yanı sıra ruhsatsız olarak nargile servisi yapılması da yasaklandı. Zabıta, ruhsatı olmayan mekânların nargile satışına devam etmesi durumunda 23 bin lira varan cezalar verileceğini söylediği bildirildi. Samsunlu esnaflar, zabıtadan önce polisin gelip, yasak hakkında bilgi verdiğini söyledi. Samsun’da tavla yasağı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle