06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 AĞUSTOS 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 Türkiye laik, demokratik bir hukuk devleti... Nerede evrensel hukuk, adalette eşitlik, dürüstlük?.. 15 yıl önce Ulucanlar kıyımına göz yumanlar, katliamı alkışlayanları tanıyorum... Hepsi demokrasi, özgürlük, eşitlik ilkesini savunuyorlar. Siz daha düne dek Odatv davasında, öteki “torba davaları”nda neler yazdınız anımsıyor musunuz? Türkiye’de “hukuk” denildiğinde akla “guguk” geliyor, “12 Eylül adaleti” hâlâ devam ediyor... Anılarım beni yıllar öncesine götürüyor... İnkılap Dal’ı anımsayan var mı bilemem! Ben bir kez daha anımsatayım... İnkılap 22 yaşındaydı ve Aydın F Tipi Cezaevi’nde yatıyordu. Kan kanseri olan İnkılap tedavi edilmedi. O yıllar toplumumuz, medyamız daha duyarlıydı. Kamuoyu baskısı sonucu İnkılap Dal, cezaevinden tahliye edildi. Doktorlar 25 günlük ömrü olduğunu söylüyordu... Bir gün İzmir Bürosu’na çıkıp geldi. Boynunda bir tezgâh ve üzerinde küçük saksılar içinde mor menekşeler... HHH Hiç yüz yüze gelmemiştim ama çok yazı yazmıştım İnkılap için... Hiç tanımıyorduk birbirimizi ama sanki yıllardır birbirini görmeyen arkadaş gibi kucaklaştık. Bir öğretmen çocuğuydu ve harçlığını menekşe satarak kazanıyordu. Bir hayli zayıf ve solgun... İnkılap’a sormuştum: “Hayat nasıl gidiyor!” Şöyle yanıt vermişti: “En fazla 15 gün yaşayacağım ve bunu biliyorum... Ölüme kendimi alıştırdım... Çünkü yeniden doğacağım...” O anda gözleri buğulanmıştı... Ölümsüzlüğe sırtını dönen bir akşam yıldızı gibiydi... Yürekli! İçten! Sevgi dolu! Umutların bittiği, anıların yıkıldığı bir ormanda, karanlık gecelere varılmış saatleri bekler bir ağaç gibiydi. Gerçekten 15 gün sonra öldü umut... Bir yazı yazdım ölümünün ardından ve başlığını şöyle koymuştum: “Mor Menekşeler!” Hükümet, seçim öncesi 1 haftada 34 kamulaştırma kararı aldı ‘Acele’ kamulaştırma MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Olağanüstü koşullarda başvurulması gereken “acele kamulaştırmaları” gelenek haline getiren hükümet, seçim öncesi son bir haftada tam 34 acele kamulaştırma kararı çıkardı. Sadece dün 16 acele kamulaştırma kararı alındı. Bu yöntemle yapılan kamulaştırmalarda “kıymet takdiri” dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere taşınmazlara el konuluyor. Hükümet, acele kamulaştırma kararlarını Kamulaştırma Yasası’nın acele kamulaştırma başlıklı maddesine göre gerçekleştiriyor. Yasanın bu maddesinde, “Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu’nun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Bakanlar Kurulu’nca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların” acele kamulaştırılabileceği belirtiliyor. Hükümetin aldığı acele kamulaştırma kararlarının maddeye uygunluğu da tartışma yaratıyor. Ayrıca bu kamulaştırmalarda “kıymet takdiri” dışındaki işlemler sonradan tamamlanıyor. İdarenin istemi üzerine mahkemece 7 gün içinde o taşınmaz malın bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına bankaya yatırılıyor. Sonrasında da o taşınmaz mala el konuluyor. Hükümet yasanın bu maddesine dayanarak dün 16 acele kamulaştırma kararı çıkardı. Bu kararlar arasında kömür sondajları, trafo merkezleri, elektrik iletim hatlarına ilişkin acele kamulaştırmalar yer aldı. Ayrıca Giresun Çay Regülatörü ve Hidroelektrik Santralı, Giresun Koçlu Hidroelektrik Santralı, Iğdır Bayra Hidroelektrik Santralı, Kırıkkale Köprükale Regülatörü ve Hidroelektrik Santralı, Muğla Geriş Rüzgâr Enerjisi Santralı, İzmir Fuatres Rüzgâr Enerjisi Santralı, Muş Alparslan II Barajı ve Hidroelektrik Santralı’na ilişkin acele kamulaştırma kararları çıkarıldı. Hükümetin son günlerdeki acele kamulaştırma Sadece dün 16 karar çıktı kararlarındaki artış da dikkat çekti. Hafta başında 4 Ağustos Pazartesi günü Sakarya Akyazı’da Karacasu Kanalı ıslahı ve çevre düzenlemesi projesi kapsamında acele kamulaştırma kararı çıkarıldı. Ardından 6 Ağustos Çarşamba günü Manisa Alaşehir’de jeotermal ruhsat sahasında yapılacak sondaj çalışmaları ile Manisa ve İzmir’de yapılacak Alares Rüzgâr Enerjisi Santralı için acele kamulaştırma kararı çıkarıldı. Hükümet, perşembe günü de 7 acele kamulaştırma kararı daha çıkardı. Bu kararlar içerisinde Balıkesir Kapıdağ Rüzgâr Enerji Santralı, Manisa Kuyucak Rüzgâr Enerjisi Santralı, Siirt Çetin Barajı ve Hidroelektrik Santralı ile Muğla Akyar Rüzgâr Enerjisi Santralı’na ilişkin kararlar da yer aldı. Cuma günü ise 8 acele kamulaştırma kararı çıkarıldı. Artvin Şavşat Hidroelektrik Santralı, Balıkesir Poyraz Rüzgâr Enerji Santralı, Trabzon Saman Hidroelektrik Santralı için acele kamulaştırma kararları aldı. Yine rüzgâr ve hidroelektrik enerji santralları iletim hatları ile trafo merkezleri için de acele kamulaştırma kararları alındı. Yıldızlara Uzanan Çocuklar... O son gece fırtınadan önce buluşma, hayatın sayfaları, yıldızlara uzanan çocuklar... Ayrılışın gizemli hüznü çiçeklerle buluşup, bizi bırakıp gideli kaç yıl olmuştu? Bir sevda, tutku, umut... Kıskançlığımıza benzeyen o ormanlar, çınar, palamut ve zeytin ağaçları. Denize inen dar sokaklar! Hep ama hep, hiç kıpırdamadık, aynı yerde kaldık, arayışlarımızın içinde hiçbir şey yapamadık... Belki 30, belki 40 yıl acılar içinde kıvranıp durduk biz. Kır kurnazlığıyla bir yerlerde tutunmayan sahtekârları gördük! Oturduğu koltuğu bırakmayanları, ikiyüzlü yaratıkları, iş takipçilerini, komisyoncuları... Sevdamız bıraktığımız yerde hâlâ duruyor muydu? O genç ölülerimiz nereye saklanmışlardı? HHH Aslında sessizlik bize göre değildi! Aramıza ayrılık girmeden önce yitik zamanların ortak bir davranışıydı yüreklerimizin çırpıntısı... 15 yıl önceye dönüp baktığımızda Ulucanlar geldi aklıma birden. Ulucanlar Ankara Merkez Cezaevi’nde otomatik silahlarla öldürülen 10 tutuklu ve hükümlü... Genç bedenleri aynı gün ailelerine teslim edilip toprağa verilmişti. Silahsız, savunmasız, demir parmaklıklar arkasında yatan gençlerin öldürüldükten sonra boğazları da kesilmişti. O yıllarda hukuk yoktu, bugün de yok! O gün de avukatlar açıklama yaparlarken İstanbul’da gözaltına alınıyorlar, tutuklanıyorlardı, bugün de... O yıllarda da zindanlarda ölüyordu tutuklu ve hükümlüler, şimdi de... Akciğer, solunum yetersizliği, kalp, damar, mide, böbrek... Çok sayıda hasta tutuklu ve hükümlü var! HHH Türkiye’de devlet insanına karşı neden bu denli acımasız, kin, nefret, öfke, intikam duyuyor? Dün sana, bugün bana! l Dosya sayısında yüzde 100’e varan artış Yargının iş yükü patladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanlığı Adli Sicil İstatistik Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı “2013 Adalet İstatistikleri” yargının iş yükünün son 10 yılda rekor düzeyde arttığını ortaya koydu. Verilere göre son 10 yılda gelen dosya sayısı, Yargıtay’a yüzde 100, Danıştay’a yüzde 152.9 arttı. Aynı dönemde cumhuriyet başsavcılıklarına gelen dosya sayısı yüzde 77 artış kaydetti. Yargıtay Başsavcılığı’na 2004 yılında gelen dosya sayısı 354 bin 803 iken, 2013 yılında bu rakam 711 bin 214’e ulaştı. Artış yüzde 100 oldu. Bu dosyalardan 421 bin 942’si karara bağlanırken 289 bin 302’si bu yıla devretti. Yargıtay Ceza Genel Kurulu (YCGK) ve ceza dairelerine gelen dosya sayısında da yüzde 222.8 artış yaşandı. YCGK ve ceza dairelerine 2013 yılında gelen 730 bin 385 dosyanın 375 bin 250’si karara bağlanırken, 355 bin 135’i bu yıla devretti. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ile (YHGK) hukuk dairelerine gelen dosya sayısı son 10 yılda yüzde 85.7 arttı. YHGK ve hukuk dairelerine 2013 yılında gelen 672 bin 61 dosyadan 507 bin 525’i karara bağlanırken 164 bin 536’sı bu yıla devretti. Danıştay’a son 10 yılda gelen dosya sayısı yüzde 153 artış gösterdi. Danıştay’a gelen dosya sayısı 2004 yılında 141 bin 339 iken, bu rakam 2013 yılında 357 bin 495’e ulaştı. Bu dosyalardan 167 bin 466’sı karara bağlandı. 190 bin 49’u bu yıla devretti. 2004’te cumhuriyet başsavcılıklarına gelen dosya sayısı 3 milyon 774 bin 343 iken, bu rakam yüzde 77’lik artışla 2013 yılında 6 milyon 679 bin 973 oldu. Yargıtay’ın bozma kararının ardından başsavcılıklara gönderilen dosya sayısı yüzde 45’lik bir artış gösterdi. Verilere göre son 10 yılda terör savcılıkları ve mahkemelerine gelen dosya sayısında da ciddi bir artış yaşandı. 2004 yılında terör savcılıklarına gelen dosya sayısı 26 bin 356 iken, 2013 yılında bu rakam 36 bin 827 oldu. Kaldırılan terör savcılıklarına gelen dosyalar son 10 yılda yüzde 39.7’lik artış kaydetti. Yargının iş yükünün artmasında Türkiye’de suç işleme oranının yüksek olması ve yargı mensuplarının sayısının azlığı etkili oluyor. Araştırmalara Türkiye’de şu an her 5 kişiden 3’ü davalı veya davacı. Türkiye, Avrupa Konseyi ülkeleri arasında her 100 bin kişiye düşen hâkim sayısı itibarıyla olması gerekenin yarısına sahip. Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerde 100 bin kişiye 20 hâkim düşerken, Türkiye’de 100 bin kişiye 10 hâkim düşüyor. Cumartesi Anneleri’nden ‘IŞİD’ çağrısı Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetlerinin açıklanması ve kaybedenlerin yargılanması talebiyle yıllardır her cumartesi Galatasaray’da toplanan “Cumartesi Anneleri” eylemlerini dün 489. kez gerçekleştirdi. Eylemde, 1 Ağustos 1996 tarihinde Diyarbakır’dan Silvan’a gitmek üzere yola çıkan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan Hüseyin ve Hasan Saçaklıdır kardeşlerin akıbetleri soruldu. Gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun, terör örgütü Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Şengal’deki katiamlarına dikkat çekerek gözyaşları içerisinde “Dünya kamuoyu, Şengal ve Rojava katliamları karşısında sağır ve dilsiz kalıyor. Kimse bu katillere ‘dur’ demiyor. BM’ye, Avrupa ülkelerine, dünyadaki herkese sesleniyorum; biz insanız diyorsanız elinizi vicdanınıza koyun, bu katliama sessiz kalmayın” diye konuştu. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) Geçen yıl Danıştay’a 357 bin dosya HSYK için aday bolluğu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) ekim ayında yapılacak seçimleri öncesi aday enflasyonu yaşanıyor. Hâkim ve savcıların sitesi adalet.org’da HSYK üyesi adaylığı için anket yapıldı. Adli ve idari yargıdan seçilecek 10 üyelik için site üzerinden şu ana kadar 159 isim önerildi. Bu kişilerden 53’ü “HSYK üyeliğine adayım” dedi. Önerilen isimlerin potreleri aday adayı listesine eklenerek hâkim ve savcıların oylamasına açıldı. Sayfada şu ana kadar 3 bin 189 hâkim ve savcı toplam 16 bin oy kullandı. Oylama sonucunda adli yargıda ilk 7 şu isimler şekillendi: Ankara Hâkimi Ayşe Neşe Gül, İzmir Hâkimi Murat Aydın, İstanbul Hâkimi Nuh Hüseyin Köse, Ankara Hâkimi Hayrettin Türe, Yalova Hâkimi Fehmi Özdemir, HSYK Üyesi İsmail Aydın, Balıkesir Savcısı Metin Yandırmaz. İdari yargıda ise Konya Hâkimi Saadettin Kocabaş, Ankara Hâkimi Mahmut Şen ve Gaziantep Hâkimi Egemen Devrim Durmuş’un ismi öne çıktı. İş yükü neden arttı l Halkevleri’nden ‘Aleviler ne yapmalı’ toplantısı Cihatçımezhepçi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Halkevleri, son dönemde Ortadoğu ve Türkiye’de uygulanan “mezhepçi politikaları” düzenlediği bir forumla masaya yatırdı. Forumun sonunda mezhepçiliğin tehdidi altındaki gruplardan “Aleviler ne yapmalı” sorusuna yanıt arandı. Alevi temsilcileri ile akademisyenlerin katıldığı forumda açıklanan sonuç bildirgesinde, “Bugün İslamcıSünni cihatçılığı, AKP’nin mezhepçiliğiyle birleşerek Türkiye toplumunu tehdit eder boyutlara varmış durumdadır. Gezi Direnişi’yle başlayan halk hareketine karşı Erdoğan’ın tavrı, içerde de mezhepçi bir faşizmle karşı karşıya olduğumuzu ve mezhepçicihatçı faşizme karşı bir direniş siyaseti oluşturulmasına ihtiyaç olduğunu bir kez daha göstermiştir” denildi. Halkevleri, İnşaat Mühendisleri Odası’nda “Ortadoğu ve Türkiye’de ABD ve AKP Eliyle Tırmandırılan Mezhepçilik ve Aleviler Ne Yapmalı?” başlıklı bir forum düzenledi. Foruma; Alevi örgütlerinden temsilciler, akademisyenler, Filistin İçin İsraili Boykot Girişimi sözcülerinden Hasan Tahravi, Rojava Dışilişkiler Sorumlusu Halime Yusuf da katıldı. Forumun ardından bir sonuç bildirgesi yayımlandı. Bölgenin yeni kamplaşma ve çatışmaların içerisine çekildiği belirtilen bildirgede, “Emperyalist projelerde büyük bir hevesle rol almaya aday olan Türkiye’nin Başbakan’ı Tayyip Erdoğan ve hükümeti AKP, Suriye’deki kirli savaş yangınına başından beri benzin taşıdı. Bugün İslamcıSünni cihatçılığı, AKP’nin mezhepçiliğiyle birleşerek Türkiye toplumunu tehdit eder boyutlara varmış durumdadır. Gezi Direnişi’yle başlayan halk hareketine karşı Erdoğan’ın tavrı, içerde de mezhepçi bir faşizmle karşı karşıya olduğumuzu ve mezhepçicihatçı faşizme karşı bir direniş siyaseti oluşturulmasına ihtiyaç olduğunu bir kez daha göstermiştir” denildi. faşizme karşı direnmeli Günlerden pazar ve gün seçim günü… Acaba Cumhuriyet okuru gazeteyi bu pazar ne zaman okuyacak? Henüz sandık başına gitmeden okuyorsa belki vereceği oyu etkilemek için birkaç paragraf döktürülebilir, diyeceğim ama bu saçma. Madem Cumhuriyet okuyor, herhalde kararını zaten çoktan vermiştir. Peki bunu geçelim… Sandığa gidip, oyunu kullanıp, eve dönüp, seçim sonuçlarının ekranlarda belirmesine daha çoook olduğuna göre, rahat bir koltuğa kurulup gazetesini okuyorsa tutup cumhurbaşkanı seçiminden, olası sonuçlarından filan söz eden bir siyasal Tırmık döktürmek daha da saçma… Yazar için avanaklık, okur için “okumadan geç” demek olur. Zaten yazılı medyada epeydir “Pazar günleri hafif, uçuk, mümkünse matrak” yazılar yazılmalı diye bir âdet çıktı. “Herhalde bir bildikleri vardır” deyip onlara ayak uydurmaya çalışsam? Mesela Bodrum’da güneş altında kızaran namlı dilberin bacaklarında selülit var mı, yok mu? Ya da Çeşme’de ünlü dizi yıldızını paylaşamayıp sille tokat birbirine giren “işherifleri”nden mi söz etmeli? (Gözünüzden kaçmasın. Bu “İşherifi” terimini ben biraz önce icat ettim. Siz de Gel, Çık Yazının İçinden... güle güle kullanabilirsiniz). Iıh, hem ben böyle bir yazı becerecek kültürden nasipsizim, hem Cumhuriyet okuru böyle bir yazıyı görünce… Anladınız… Eeee?.. Ne yazayım peki? Böyle durumlar için eskimeyen usta öğütleri vardır. “Fıkra anlat” derler. Ustalarımın öğüdüne uyacağım. Buyrun. HHH Bektaşi babasının önüne iki şişe şarap koymuşlar. Erenler sen şaraptan anlarsın. Bak bakalım bunlardan hangisi iyi, demişler. Baba Erenler şişelerden birini alıp bir yudum içmiş. Öteki şişeyi işaret etmiş: Bu iyi… Adamlar şaşkın, “İyi ama Erenler ötekini tatmadın ki daha” demişler. Bektaşi babası omuz silkmiş: Nasıl olsa bundan kötü olamaz… Korkmayın, tutup size “Oyunuzu ‘Bundan kötü olamaza vermediniz’ di mi’ diye soracak değilim elbet… Gerçi bu haltı yiyenler var ama yine de… Ben sadece fıkra anlattım. HHH Bir zamanlar bir sultanın ülkesinde vergiler çok ağırmış. Vezir vüzera Sultan’ın karşısına çıkmışlar, “Sultanım vergiler pek ağır geliyor. Ahali homurdanıyor” demişler. Sultan önce gülmüş, sonra gürlemiş: Vergileri artırın !.. Aman efendim yanlış anladınız galiba. Halk homurd… Sultan yine gürlemiş. Dediğimi yapın bre… Artırın vergileri. Artırmışlar. Bir süre sonra vezir vüzera yine huzura çıkmış: Sultanım vaziyet fena, zira ahali artık pek fena homurdanıyor… Sultan omuz silkmiş: Vergileri daha da artırın… İtiraz istemem, dediğimi yapın… Bir, üç, beş, vergiler habire artırılmış. Bir süre sonra vezir vüzeradan huzura çıkan olmamış, çıkanlar da vergiden, homurtudan söz etmez olmuşlar. Sultan sormuş: Bre vezirler, ahalinin hali nicedir? Homurtu, zırıltı filan?.. Başvezir boynunu bükmüş: Valla Sultanım biz de anlamıyoruz, demiş. Ahali sokaklara dökülmüş, kah kah gülüyor; parmaklarına zil takmış şıkır şıkır oynuyorlar. Bir acaip vaziyet yani… Sultan kaşlarını çatmış, suratını asmış: Haaa, işte şimdi korkmak lazım, demiş. Çünkü eşik aşılmış. Artık sakın vergi mergi artırmayın... Şimdi içinizden bu masum fıkradan yola çıkıp “Dindar nesiller yetiştireceğiz… Kızlıerkekli asla olmaz filan dedi, homurdandık… 17 Aralık’ta yolsuzluk, hırsızlık, para sıfırlama kepazeliğinin ses kayıtları çıktı, o pişkinliğe vurdu, biz epey homurdandık... Sarmaş dolaş olduğu Esad ile kapıştı. Suudi kralının, Katar emirinin sırtlarını sıvazlayıp Suriye için özgürlük kahramanı kesildi. El Nusra’ydı, ÖSO’ydu, El Kaide’ydi, IŞİD’di derken ülkenin başını belaya, dış politikasını çıkmaza soktu, çok homurdandık diyenler bu akşam sonuçlar belli olunca sokaklara dökülüp kah kah gülüp, şıkır şıkır oynarlar mı” iması arayan fesat ruhlu birileri çıkabilir… Benim böyle bir niyetim asla yok. Yalnız akşama seçim sonuçları için saatlerce ekran başında kazık kakıp oturacağıma ara sıra sokaklara çıkıp oynayan, gülen var mı diye bakma niyetim var… HHH Bir fıkra daha… Yok, bu kadar yetsin… Başlıkta “Gel, çık yazının içinden” demiştim ama galiba çıktım, günü kurtardım… Neşeli ve umutlu bir pazar dilerim… ‘AKP benzin taşıdı’ Mezhepçiliğin laikliğin imhasının üzerinden ilerlediği belirtilen açıklamada, “Mezhepçilikten zarar görenlerin başında Aleviler gelmesine karşın Sünni ve diğer inançlardan laik, demokrat, özgürlükçü tüm insanlar da zarar göreceklerdir. Mezhepçicihatçı faşizme karşı halkın tüm kesimlerini kapsayacak; birleşik laik, demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir siyasi çizginin kurulması önümüzde bir görev olarak durmaktadır” ifadesi kullanıldı. Bildirgede şu mesaj da verildi: “Alevilerin sorunlarının çözümünün tek yolunu partilerde ve devlette pozisyon tutmaya endeksleyen yaklaşımların doğru olmadığı, hatta tersi sonuçlar dahi doğurabildiği tarihsel deneyimlerle sabittir. Gündelik yaşam ve mücadele içerisinde halkın meşru örgütlenmelerine ve inisiyatiflerine dayanan kazanımlar temel alınmalıdır. Bozuk düzende sağlam çark olmaz, olunmamalıdır şiarına bağlı kalınmalı ve bozuk düzende mevki makam elde edilerek sorunların çözümüne bel bağlanmamalı, bozuk düzenin değiştirilmesi hedeflenmelidir.” ‘Her kesim etkileniyor’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle