07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 TEMMUZ 2014 PAZARTESİ 8 HABERLER Dönüşüm çilesi ÖZLEM GÜVEMLİ Kadıköy Fikirtepe’de 2010 yılında başlayan kentsel dönüşüm sürecinde geçen 4 yıla karşın tek bir proje bile tamamlanamadı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasında gidip gelen dönüşüm projesinin imar durumu sık sık değişti. Bürokratik engeller süreci tıkayınca firmalar da yurttaşlar da zor durumda kaldı. Yıkılan binalara yerleşen Suriyeli göçmenlerle birlikte yan yana yaşayan Fikirtepe sakinleri belirsizlik içinde beklemeye devam ediyor. 31 dönümlük arsanın ortasında tek başına kalan evi ile dönüşümün simgesi haline gelen Alaattin Demirel de uzlaşmaya vardıktan sonra çıkan “riskli alan” kararına güvenerek sözleşme imzalamaktan vazgeçen şirketi masaya oturmaya çağırıyor. Demirel “İnşaata başlayamayacağından hem zaman kazanıyor, hem de reklamını yapıyor” diyor. Kadıköy Fikirtepe’de Eğitim, Dumlupınar ve Merdivenköy Mahalleleri’nde toplam 1 milyon 310 bin metrekareyi kapsayan kentsel dönüşüm projesi 2010 yılında İBB tarafından gündeme getirildi. 2011 yılının başında Fikirtepe’ye yüzde 10 ile 80 arasında imar artışı getiren plan İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nden geçti. Bölge önce kentsel dönüşüm değil “özel proje alanı” olarak belirlendi. Buna göre projelerin başlayabilmesi için hak sahiplerinin tamamının onayı gerekiyordu. Bu durum süreci tıkayınca Çevre ve Şehircilik Bakanlığı devreye girdi. 2013 yılında bakanlık tüm projeleri durdurdu ve bölgeyi “riskli alan” ilan etti. Artık arsa sahiplerinin üçte ikisinin projeye onay vermesi Fikirtepe’deki 31 dönümlük arsanın ortasında tek başına kalan Alaattin Demirel’e ait ev dönüşümün simgesi haline geldi. bir ihtarname göndererek firma sahibini tekrar sözleşmeyi imzalamak için davet etti, ancak tüm bu girişimler sonuçsuz kaldı. Alaattin Demirel, 9 Haziran 2014 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na başvurarak firma ile uzlaşma sağlanması için arabuluculuk yapması talebinde bulundu. Demirel, firma ile uzlaştığı sözleşmeyi hâlâ imzalamak istiyor ve bu konuda bakanlığa yaptığı uzlaşma talebi başvurusuna yanıt bekliyor. Demirel, acele kamulaştırma kararına güvenen firmanın bilinçli olarak sözleşmeyi imzalamaktan kaçındığını, arazinin ortasında tek başına kalan evini reklam için kullandığını belirtiyor. Demirel, “Binamızın ayakta durması, firma için bizimle sözleşme yaparak yıkılmasından daha avantajlı olduğundan sözleşmeden kaçınmayı sürdürüyor. Hem de inşaata başlayamayacağından olsa gerek zaman kazanıyor. Firma, evimizin etrafını ruhsatsız olarak kazarak, belediyenin kadastral yollarını, elektrik, su, gaz hatlarını söküp attı. Yeni kurulmuş, tanınmayan firma evimi reklamı için kullanıyor. Bizim, anlaşma için olağandışı şeyler istediğimiz yönünde iftiralar atılıyor. Evimizin duvar diplerine kadar 15 metre derinliğinde kazan firma, dokunulsa devrilecek duruma getirilmiş binayı yıkmayarak reklam ve baskı aracı olarak kullanıyor” dedi. Demirel, henüz kendisine acele kamulaştırma ile ilgili resmi tebligat gelmediğini, geldiği anda dava açacağını da söyledi. Fikirtepe’de kentsel dönüşüm projesi kördüğüm oldu. 4 yılda bir bina bile yapılamadı GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada Bu iki ülkenin son yıllarda yüz yüze kaldığı olumsuzluklar, Türkiye’nin sırtını dönebileceği cinsten değil. Zaten dönseniz bile tarih eteğinizden çekiyor, gündem kucağınızdan düşmüyor. O yüzden de nereye dönerseniz dönün çevremizdeki sorunlar kucağımızdan eteğimize bizi bırakmıyor. Türkiye usul usul Cumhurbaşkanlığı seçimi iklimine girerken acaba kuzeyimizde Karadeniz komşumuz Ukrayna ile güneyimizde Akdeniz ve kara komşumuz Suriye’de devlet başkanlığı seçimlerine nasıl girildi, seçimler ne tür sonuçlar doğurdu? Soruyu girişteki soruyla birleştirip Şam ve Kiev’i sütuna yatıralım. Suriye’de 2011 yılından bu yana süren iç savaşta 200 bini aşkın insanın öldüğü sanılıyor. Kabul edilen rakam 150 bin, Birleşmiş Milletler bu sayının ikiye katlanmış olabileceği endişesinde. Bu ülkede 3 Haziran’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimine 3 aday katıldı. Biri halen bu koltukta bulunan Esad’dı. Öteki iki aday ise Haccar ve El Nuri idi. Bütün propaganda olanaklarını elinde bulunduran Esad oyların yüzde 88’ini alarak yerini korudu. Seçime katılım Şam yönetimine göre yüzde 70’lerdeydi, gözlemcilere göre seçmenin yarısı bile değil. Konu salt sandıksa Esad, “Halkın yüzde 88’i beni seçti” diyor, milli iradeyi temsile devam ediyor. HHH Ukrayna ise 1991’de Sovyetler’in çökmesinden sonra kavuştuğu bağımsızlığını 2004’teki “turuncu devrim”le devam ettirdi... “Devrim” Ukrayna’yı coğrafi ve ruhi olarak ortadan ikiye bölerken iki taraf oluştu: Batı yanlıları ve Rusya yanlıları... Süreç iki yanı doğurdu ama deyim yerindeyse “Ukrayna yanlıları” doğurmadı! Ne diyelim; kendi planın yoksa, başkalarının planının parçası olursun! Ukraynalılar geçen mayıs ayında sandığa gittiler. Yeni devlet başkanı olarak “çikolata kralı” diye bilinen Petro Poroşenko’yu seçtiler. Poroşenko tıpkı unvanı gibi gerçekten çok zengindi, 1.5 milyar dolar kişisel serveti vardı, bir de televizyon kanalı. Ancak Ukrayna’da işler çikolata gibi tatlı gitmedi. Seçim sonrası ülke ortadan ikiye bölündü. Ukrayna’nın önde gelen sporcularından birisi şöyle diyordu: “Dünyanın en bölünmüş ülkesiyiz.” Bu sadece coğrafi bölünmüşlüğü anlatmıyordu, kalpler ve beyinler de bölünmüştü. Dinyeper Irmağı artık Ukrayna’nın ortasından akan doğal bir zenginlik değil, ülkeyi ikiye bölen bir gerilim hattı. Kırım Tatarları ise bu bölünmüşlüğün ortasında yeni kırımlar yaşama tehlikesinin kıskacında. HHH Yukarıdaki aktarımı herhangi bir önyargı ile paylaşmadık. Daha net ifade ile Türkiye de böyle bir kaderi paylaşabilir iması içinde değiliz. Ancak İbn Haldun’dan Napolyon’a kadar pek çok devlet adamı ve siyaset bilimcisinin değişik cümlelerle ifade ettiği, “coğrafya ülkelerin kaderini belirler” gerçeğini göz ardı etmemek gerekiyor. Sovyetler dağıldığında Karadeniz’deki Sovyet donanması da Ukrayna ile Rusya arasında ikiye bölünmüş, bu tablo Türkiye’yi “Karadeniz’de en büyük deniz gücüne sahip ülke” konumuna getirmişti. Deniz Kuvvetlerimizin yaşadığı iç saldırı, Rusya’nın stratejik adımları durumu değiştirdi. Suriye ile 2000’lerin başında ortak bakanlar kurulu yapacak kadar iyi ilişkiler içindeydik. 2011’den itibaren bu ülkenin içişlerine karıştık. 2012 yılı yazında Dışişleri Bakanı, “Esad’ın haftaları kaldı” demişti. İşte böyle... Suriye ile Ukrayna arasındaki Türkiye AKP’nin akıldışı politikasına rağmen bütünlüğünü korumaya çalışıyor. için beni kullanıyor ‘Reklam SALGIN HASTALIK ENDİŞESİ Boşaltılan ve harabeye dönen binalar da bir yıldır Suriyeli mültecilerin mekânı haline geldi. Mahalle halkı bugünlerde hem Suriyeliler hem de anlaşmalarına karşın ilerlemeyen projeler nedeniyle zorda. Firmalar çalışmalarını ada bazında yapıyor. Bir adadaki çalışma bitmeden kabaran kira maliyetleri nedeniyle yüzde 100 anlaşma sağlansa da diğer adada inşaata başlamıyor. Boşaltılan binaları bir yıldır Suriyeli göçmenler kullanırken boşaltılmayan binalarda Fikirtepe halkı yaşamaya devam ediyor. halinde yıkım gerçekleşiyor, anlaşmaya yanaşmayanların arazisi “acele” kamulaştırılıyor. 2014 yılının başında bakanlık, bölgedeki işlemleri hızlandırmak için yetkilerini tekrar İBB’ye devretti. Bu yılın şubat ayında yani proje açıklandıktan 4 yıl sonra “yıkım ve temel atma töreni” yapılabildi. Ancak bu kentsel dönüşüm projesinin başladığı anlamına gelmiyor. 61 yapı adasına bölünen Fikirtepe’de sadece 4 adada toplam 3 bin binanın tamamen yıkımı yapılabildi. 25 Haziran’dan itibaren anlaşmayan hak sahiplerine acele kamulaştırma tebligatları gönderilmeye başlandı. Mağdur edildiklerini düşünen birçok hak sahibi bu kararları mahkemeye taşımaya hazırlanıyor. Fikirtepe’deki dönüşümün simge fotoğrafı haline gelen boş arazide yıkılmayan tek binanın sahibi Alaattin Demirel de sözleşme Sorunlar Ankara’dan çözülmez l Fikirtepe’de çok ciddi mağduriyet yaratıldığını belirten Kadıköy Belediye Başkanı Nuhoğlu, uygulamayı yapan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın kendileriyle görüşmesini beklediklerini söyledi LEYLA TAVŞANOĞLU Kadıköy’ün CHP’li çiçeği burnunda Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu ilçedeki kentsel dönüşüm ve Suriyeli mültecilerin başı boş bırakılmalarından son derece rahatsız. Kentsel dönüşüm çalışmalarının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın tekelinde olmaması, yerel yönetimlerin de o çalışmalarda söz hakkı bulunmasını istiyor. Suriyeli mülteciler konusunda, “Onları buraya getirenler mutlaka bu sorunu çözmeli” diyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne de, bütçenin bir kısmının Kadıköylünün vergileriyle karşılanması nedeniyle Kadıköylünün hakkına saygı gösterilmesi çağrısını yapıyor. Siz Kadıköy Belediye Başkanlığı’na seçildikten sonra neler yapıyorsunuz? A.N. Burada 20 küsur yıllık bir alışkanlık var. Uzun süre bir belediye başkanıyla çalışmanın getirdiği duygusal bir süreç olabilir. Ama şu anda kurum içinde değişim tamamlandı. Yeni bir yönetim oluştu. Siyasilerin değişmesi bürokratların değişmesi anlamına gelmiyor. Kadıköy, kurumsal yapısı olan bir belediye. 1984’te kuruldu. 1989’dan bu tarafa bu belediye CHP’nin yönetiminde. Bu süreklilik devam ederken bu yapı toplumdaki gelişime göre kendini geliştirmek ve değiştirmek zorundadır. Nasıl bir geliştirme ve değiştirme modeli düşünüyorsunuz? A.N. Devletin halkın üzerinde yaptırım gücü olan bir yapıdan çok halkın teknik ihtiyaçlarının organize edildiği ve dönüştürüldüğü bir yapı olmalıdır. O zaman halkın ihtiyaçları direkt cevabını bulur. Yani, “Sizin ihtiyacınız budur, buna göre yaşayacaksınız” anlayışından çok mevcut ihtiyaçların tespit edilip bu ihtiyaçların çözülebileceği bir yapıya dönüşmelidir. Yani siz tepeden inme yöntemleri benimsemiyorsunuz... A.N. Benimsemiyorum. Temel hedefimiz bu. İnsanların ihtiyaçlarına göre karar alınmalıdır. İhtiyaçlar da bölgelere göre değişebiliyor. Kadıköy’de yaşayan insanların birinci tercihleri özgürlükleri, yeşil alanlar, kültürsanat faaliyetleri, çocukların gelişimi. Bu dönem planları oluşturuyoruz. Planları yaparken de arama konferansları düzenleyeceğiz. Siz halkın içinde yaşayan bir başkan olma sözü vermiştiniz. Öğrendiğime imzalayamayan hak sahiplerinden. Ancak Demirel’in durumu diğerlerinden biraz farklı. Çünkü Demirel ile firma yetkilileri görüşerek her iki tarafın da şartlarında uzlaştığı bir sözleşme hazırladı. Taraflar, sözleşmeyi 12 Mayıs 2014 tarihinde noterde buluşarak imzalama kararı aldı. Ancak firma sahibi gelmedi. Demirel 14 Mayıs’ta noterden Büyükşehir’in bütçesinde Kadıköylülerin de hakkı var İstanbul Büyükşehir Belediyesi’yle (İBB) ilişkiler nasıl? A.N. İBB de sonuçta bir kamu kurumu. Yönetimi farklı bir siyasi partide olsa da sonuçta oraya gelen vergilerin belirli miktardaki kısmını Kadıköylüler ödüyor. Dolayısıyla Kadıköylülerin İBB bütçesinde hakları var. O hakkın buraya yansıtılması gerekiyor. Şu anda olumlu ya da olumsuz bir şey yok. Daha işbaşına yeni geldik. İBB Başkanı Kadir Topbaş’la da görüştüm. Bu süreçte katkı vereceğini söyledi. Şu anda bir olumsuzluk gözükmüyor. İBB’nin Kadıköy’de, Kurbağalıdere’nin ıslahı başta olmak üzere yatırımları var. Yalnız son yağmurlarda Kurbağalıdere iki kere taştı. Kurbağalıdere Parkı nehre döndü... A.N. Orası Kadıköy için önemli. Hızla bitirilmesi gerekiyor. Dere yatağı emniyet altına alınmalı. Onun dışında yeni başlayan bir hastane projesi var. Daha çok yatırım yapmalarını istiyoruz. bize sorarak yapın” der. Burada bir de bürokrasi var. Bürokrasi oluşturulan projeleri hayata geçirir. Karar organı biziz. Bürokrasiyi de koordine eden bir makamdayız. Ama bana göre belediye başkanı nereye ruhsat verilip verilmeyeceğine, hangi binanın kaç kat olacağına bireysel anlamda karar vermemelidir. Bir sorun varsa, genelde toplumsal bir ihtiyaç bulunuyorsa bunların karar haline getirilmesi lazım. Ama yürütmeyle ilgili görev bürokrasiye ait. Kadıköy’de kentsel dönüşüm nasıl gelişiyor? A.N. Buradaki uygulamayı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yapıyor. Çok ciddi bir mağduriyet yaratıldı. Çalışmalar üç yılı geçti. O çalışmalar içinde yerel yönetimin olması gerekiyordu. Kararlar Ankara’dan geliyor. Ama oradan çözülebilecek bir sorun değil. Herhalde günün birinde bizimle de görüşecekler, diye düşünüyoruz. Bu konuda ısrarlıyız. Fikirtepe bölgesindeki sorun çok fazla insanı etkiliyor. Şöyle bir rakam vereyim. Bu iş bittiği zaman 100 bin kişi geçer diye düşünüyorum. Orada nüfus şu anda boşaltıldı. Daha çok kira geliri düşük olan ilçelere yönlendirildiler. Şu anda o binaları Suriyeli mülteciler kullanıyor. Büyük kentlerde Suriyeli mülteciler büyük güvenlik sorunları oluşturmaya başladı. Psikopat katillerden oluşan IŞİD örgütünün de İstanbul’da iyice yuvalandığı haberleri alınıyor. Bununla nasıl başa çıkılabilir? A.N. Kadıköy ilçe sınırları içinde sokaklarda çok ciddi bir dilenme sorunu yaşanıyor. Fikirtepe’de boş binaları işgal etmeleri de büyük sorun. Sonuçta o insanlar da mağdur ama bu sorunla başa çıkmak hükümetin görevi. Burada hangi kimlikle bulunuyorlar? Hukuki durumları nedir? Bunları buraya getirenler onlara konut da sağlamalıydılar. Çocukların eğitim, beslenme sorunları var. Buraya getirirken herhalde bir şeyler düşünüp de getirdiler ama şu anda sokaktalar. Vatandaş ise hem bunlara acıyor hem de şikâyet ediyor. Bizim ilçe belediyesi olarak sorunlarını çözme şansımız yok. Kamplara gelenler, oradan Türkiye’ye giriş yapanlar var. Türkiye’ye gelen toplam mülteci sayısının 1.6 milyon Suriyeli olduğu bilgileri geliyor. 100 bin kişiyi geçer İhsanoğlu’nun arkasındayız Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun CHP ve MHP’nin Cumhurbaşkanlığı çatı adayı olarak açıklanmasının CHP içinde ciddi tepkiler almasına ne diyorsunuz? A.N. Yöntem daha açık olsaydı bence bu kadar tartışma olmazdı. Milletvekilleri, il, ilçe başkanlarının görüşlerinin aday ismi seçilirken yansıması ya da belki aday ismi daha önce telaffuz edilseydi bu tartışmalar olmayabilirdi. Ama İhsanoğlu sonuçta adayımız. Arkasında duruyoruz. Sadece bizde değil, tüm toplumda bir sorun var. Kuralları istemiyoruz. Ama kuralsız da demokrasi olmaz. Herkesin bu kurallara uyması gerekiyor. göre yemek saatlerinde personelle birlikte kuyruğa girip yemeklerinizi alıyor ve yemekhanede yiyorsunuz... A.N. İTÜ’de okurken bir rektörümüz vardı. Taşkışla’da Rektör Sayın Kumbasar bizimle birlikte yemekhanede sıraya girer yemeğini alırdı. Bu, o zamandan kalma bir alışkanlık. İnsanların çalıştıkları ortamlarda farklılık yaratmamaları gerekiyor. Onlarla birlikte oturup yemek yemek onlara edilen bir lütuf değil. Bu, olması gereken bir davranış. Yemek yerken eşit değilsek nerede eşit olacağız? Ben iş hayatımda da aynı şekilde davrandım. Burada sadece görev ve yetkilerle ilgili farklılıklar olabilir. Bunu açar mısınız? A.N. Biz buraya seçimle geldik. İnsanlar bize, “Sizi vaatleriniz nedeniyle seçtik. Önümüzdeki beş yılda bu vaatlerinizi hayata geçirin. Biz burada yaşıyoruz. Bizi de ihmal etmeyin. İcraatınızı Barodan koruma terörüne tepki İstanbul Haber Servisi İstanbul Barosu geçen cuma günü Başbakanlık korumaları tarafından darp edilen avukat Ufuk Özkap’a ilişkin açıklama yaptı. Barodan yapılan açıklamada, “Vatandaşa ‘ananı da al git’, ‘artistlik yapma’ diyebilen, polisin yurttaşa saldırısını ‘destan’ olarak niteleyen zihniyet bir kez daha gerçek yüzünü göstermiştir” denilerek, yapılan saldırının faşizm ve terör olduğu vurgulandı. Açıklamada, saldırıya ilişkin hukuki takibin yapılacağı kaydedildi. Türkkan Türkiye’de İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında tutuklama istemiyle yargılanan ardından da hakkındaki yakalama kararı kaldırılan Türkiye Gençlik Birliği (TGB) Kurucu Genel Başkanı ve eski Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Adnan Türkkan, Almanya’dan Türkiye’ye döndü. Sabiha Gökçen Havaalanı’na dün sabah 11.00 sıralarında gelen Türkkan’ı, TGB’liler ve İşçi Partililer “Mustafa Kemal’in askerleriyiz”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganları ve alkışlarla karşıladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle