06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 TEMMUZ 2014 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 13 Türkiye’den yaklaşık 2 bin kişinin saflarına katıldığı IŞİD, cihat açıp cenk eylediği bölgede hilafet ilanından sonra bayrak değiştirip, “IrakŞam İslam Devleti” abukluğundan “İslam Devleti” sabukluğuna geçti. Geçen haziran ayında El Arabiya medya grubu, Irak İçişleri Bakan Yardımcısı Adnan el Asadi’yle yapılan bir röportaj yayımladı. Bakan yardımcısı, röportajda bu Fotoğraf: ALİ ARİF ERSEN cellat şebekesini yöneten 6 kişinin adları, sanları ve geçmişleriyle kimliklerini sıraladı. Asadi, böyle bir açıklamayla ABD, İngiltere, İran ve Rusya’ya “enayi değiliz, kim kimdir, biliyoruz!” mesajı veriyordu. Peki, IŞİD’i yöneten 6 kişi aslında kimdi ve neyi biliyordu Irak yönetimi? Yakından bakalım. Ebu Bekir Bağdadi. Asıl adı İbrahim el Bedri. 4 Haziran 2004’te Amerikan güçleri tarafından yakalanmadan önce İslam bilimleri dersi veriyor, Bağdat ve Felluce’de askeri konseyinin eski başkanı. Asıl adı imamlık yapıyordu. Amerikalılar tarafından Adnan İsmail Necim. 27 Ocak 2005’te serbest bırakıldıktan 3 yıl sonra Sünni Irak’ın Anbar bölgesinde El Halidiye Ordusu milis gücünü kurdu ve El Kaide’ye kentinde Amerikalılar tarafından tutuklandı. katıldı. Ebu Ömer el Bağdadi’nin Bucca’daki esir kampına kapatıldı. Serbest ölümünden sonra örgütün üç numaralı kaldıktan sonra El Halidiye’de öldürüldüğü yöneticisi oldu. Bağdadi’nin adını aldı. iddia ediliyor. HHH Hacı Bekir. Gerçek adı, Samir Ebu Ebu Muhannad Suveydavi. Asıl adı Muhammed el Halifi. Yine Saddam Ebu Ayman el İraki. IŞİD’in hem yönetim ordusunun eski subayı. Bucca esir kadrosunda, hem de askeri konseyinin kampındaydı. Serbest kaldıktan sonra üyesi. Saddam’ın hava ordusunda El Kaide’ye katıldı. Yakın zamana kadar istihbaratla görevli bir albaydı. 2004’te Suriye’deki en güçlü komutandı. Onun da Amerikalılar tarafından tutuklandı. 3 öldürüldüğü iddia ediliyor. yıl hapis yattı. Serbest kaldıktan sonra Ebu Fatima el Caheyşi. Asıl adı, Ni’ma Suriye’ye geçti. Halen İdlip, Halep ve Ebd Na’yıf el Caburi. IŞİD’in Güney Lazkiye’de IŞİD “emir”i. Öldürüldüğü iddia Irak’taki yapılanmasını sağladı. Daha sonra ediliyor. Kerkük’teki oluşumdan sorumlu kılındı. Ebu Ahmed el Alvani. Asıl adı Velid HHH Casim el Alvani. O da Saddam ordusunda Bu altı kişinin izlediği yol haritasında, subaydı. Şu anda IŞİD’in askeri konseyinin çizgilerin kesiştiği üç buluşma noktası başı. var: Hepsi Iraklı. Aralarından en az dördü, Ebu Abdulrahman el Bilavi. IŞİD Saddam ordusunun eski subayları. Subay olmayan Bağdadi başta, haklarında bu tür bilgi olmamasına karşı Ebu Fatima el Caheyşi ve Ebu Ahmed el Alvani dahil, büyük ihtimal hepsi bir ara Amerikalılar tarafından tutuklanmış, hapishane ya da esir kampında kalmış... Nedense bu hapis ya da esaretten, hepsi “aşırı İslamcı” olarak hidayete erip çıkmış, silaha sarılmış. Hepsi önce El Kaide rahlesinden geçmiş, sonra IŞİD şemsiyesi altında, soluğu nedense Suriye’de almışlar. Nedense diyorum, çünkü Irak yurttaşı ve hatta çoğu subay olarak yurtlarının ABD tarafından işgaline tanık olmakla kalmayıp, Amerikalılar tarafından mezalime uğrayan bu kişilerin; serbest kalır kalmaz Suriye’ye geçseler bile yurtlarını işgal ve tarümar eden ABD’ye düşmanlık yapmaları beklenirdi. Oysa bunların, en azından işin başında, Suriye’ye ABD’nin tam istediği şeyi gerçekleştirmek, Beşşar Esad’ı düşürmek için aşırı İslamcı terör örgütü kurmak, iç savaş çıkarmak peşinde geçtikleri anlaşılıyor. Suriye’de kaldıkları sürece, bu Iraklılar ve IŞİD’in kestiği kellelerden, yaptığı katliamlardan nedense kimse haberdar olmuyor, kimse şikâyet etmiyor! HHH Hatta geçen yıl IŞİD’in El Nusra ile çatışmaya girmeden önce Diyarbakır’da yaptığı gizli toplantı bile görmezden geliniyor. Cellat çetesi, babasının çiftliği gibi at oynattığı Diyarbakır’da, bu yıl 30 Mart öncesi dağıttığı ve yerel seçimleri boykot çağrısı yaptığı bildiride, “Demokrasi İslama aykırıdır” mesajı verebiliyor! IŞİD ne zaman ki azıp Irak’a da sıçrıyor, komutanlarından bazıları öldürülürken, çete de kesik kelle koleksiyoncusu terör örgütü olarak hedef gösteriliyor! Amerikalıların Irak’taki hapishane ve esir kamplarında besleyip büyüttüğü mücahit boynuzlar, Sam Amca’nın kulaklarını geçince, elbette budanır. Sam Amca’nın kulak küpesi Türkiye de, IŞİD’e verdiği destekle yediği kötek arasında itilip kakılır. “Kötüye göz yumarsanız, kötü sizi cezalandırır.” LEONARDO DA VINCI GÖRÜŞ EREN AYSAN Efendinin Kulağı, Kulun Boynuzu ‘Söylesem Tesiri Yok’... Bizdeki karanlık, güneşe doğru yanarak gidenlere rağmen hiç bitmez. Bu ülkede zincire vurulmuş saadetin sona ermeyeğine dair su götürmez bir inanç vardır nedense. Çünkü yaratıcılar korkutucudur. Özellikle ruhlarındaki ışığı, kendi kurdukları zihinlerinin izbe koridorlarına hapsedenler için yaratıcı insan yok edilmesi gereken bir umacı gibidir. Yaşadığımız coğrafyada yaratıcılar hep baskı altına alınmaya, yok sayılmaya ve yok edilmeye çalışıldı. Şaşırtıcı olansa yıllardır devam eden bu yok etme girişimlerine karşın yaratıcılar ısrarla, inatla ışıklarını saçmaya ve hayatı var etmeye devam ediyorlar. Belki de bu nedenle babam Behçet Aysan “Sesler ve Küller” kitabını, “Yüz yıldır ülkemizde güzel bir gelecek için seslere ve küllere, zincirlere ve ölümlere, bütün acılara” adamıştı. Şu çok açık ki, öldürülenler çoğaldıkça artık büyük bir yalnızlığa gömülüyorum. Yaşadığımız coğrafyada binlerce faili meçhulün olduğunu bilmek ıssızlığımı daha da artırıyor artık. Üstelik bu öldürümler sonrasında aynı davaların peşinden sonuçsuzca gitmek bir işe yaramıyor. Yani Fuzuli’nin “söylesem tesiri yok / sussam gönül razı değil”ini içselleştiriyoruz, günbegün… Ezber edilmiş bir hikâyenin içinde gibiyiz. Çünkü bizler bu süreçte, Abdi İpekçi’nin, Cevat Yurdakul’un, Kemal Türkler’in katillerinin salıverilmesini, Yusuf Ekinci’nin katillerinin müebbet hapisle tutuksuz yargılanmalarını, Hrant Dink davasında hak ve hukukun ayaklar altına alındığı o duruşma salonlarını, öfkeye ve umuda kesmiş haykırışları duyduk. Zulmü duyduk o sözlerde... O sözlerde yıllardır kırmızı bültenle aranmasına rağmen yakalanamayan, hatta onlara ehliyet, evlilik cüzdanları verilen tetikçilerimizin umursamazlığını duyduk. Yargılamalara rağmen birkaç yıl sonra gülümseyerek gazetecilere poz veren katillerimizin bizde bıraktığı yürek sızısını duyduk. İlhan Erdost, Ümit Kaftancıoğlu, Musa Anter, Metin Göktepe, Turan Dursun ve birçok siyasi cinayet davasındaki adaletsizliği duyduk. Faili meçhul kalan canlarımızın, Sabahattin Ali’nin, Muammer Aksoy’un, Bahriye Üçok’un toprak altından, “artık yeter, daha fazla ölüm olmasın” diyen haykırışını duyduk. Sivas davasında zamanaşımı kararının çıktığı gün gözü yaşlı annelere gaz bombaları atılmasının derin sızısını duyduk. Bu sene Walter Benjamin’in sözündeyim adeta. “Umut dediğimiz şey umutsuzlar adına bir beklentidir aslında” demiş ya, orada dönüp duruyorum kendi kendime. Anlam bulmakta zorlanıyorum artık birçok şeye. Daha fazla acıyor canım. Sivas’ta yakılarak öldürülen, on bir yaşındaki Koray Kaya’nın resmi düşüyor aklıma. Annesinin, “ben her gün bir fotoğraftan oğlumun tozunu alıyorum” haykırışı! Sonra Eskişehir’de dövülerek öldürülen Ali İsmail yanına geliyor Koray’ın… Artık kardeşsiniz siz, ne çare! diyorum. Yankılanıyor bu söz bin kere, milyon kere… Geçen 24 Ocak’ta babası Uğur Mumcu’nun ölüm yıldönümünde canım arkadaşım Özge demişti: “Bugün çabuk bitsin!” Aynı duyguyu 7 Kasım’da Alaz’ımın babası İlhan Erdost’un yanı başında da yaşamıştım. Ben de, “Bugün çabuk bitsin” diyorum artık. Bu sözde aynı acılara akraba olmuşluğumuz var, biliyorum. Belki de her birimiz babam Behçet Aysan dizeleri gibiyiz: “Kırgınım saçılmış bir nar gibiyim / Git dersen giderim / Kal dersen kalırım / Git dersen / Kuşlar da dönmez / Güz kuşları (…) Aynı gökyüzü / aynı keder/ değişen bir şey yok hiç / ölüm hariç”teyiz. Babam öldürüldüğü zaman, “hep bu kadar ağır yürek sızısıyla mı yaşayacağım?” diye düşünmüştüm. Biliyorum, kimse anlamak istemez, Kimse bilmez, Ümit Kaftancıoğlu’nun çocuklarına bağlanması gereken maaşı devletin esirgediğini ve bu paraya kavuşmak için ailenin ne çilelerden geçtiğini… Kimse görmez, eşi öldürüldükten sonra iki yavrusuyla baş başa kalan Gül Erdost’un her hafta sonu kızlarından gizli İlhan Erdost’un sevdiği türküleri dinleyip ağladığını… Çünkü adeta babalarımız için yakılmış o güzelim Nevşehir Türküsü: “Al kana dolanmış don ile gömlek / Bize nasip değil imiş ecelinen ölmek.” HAYAT VE ŞİİR İki uçurum kesişir Bir yana kanayan hayat düşer Öte yana kanadı kırık kuşlar gibi şiir. Hayatlar ve şiirler tutar elimi Çekerler kuyuların içinden Başka kuyulara itmek için beni. F.TUĞRUL OKAY Y.N.: Titrek bir el yazısıyla bana kâğıt parçaları üstüne yazılmış olağanüstü bir şiir demeti gönderen Tuğrul Okay, Somtaş Sitesi Uzunkale Sokak 5/B Daire 25, Pendik adresinde yaşıyor. Kendisini tanıyan bir okurum varsa, lütfen kendisine bu gazete baskısını iletsin. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Oruç da Cıvıdı... oruç tutmak, yani insanın en obur yanlarının bir süreliğine de olsun disiplin altına alınması; neredeyse çırılçıplak kızların hosteslik yaptığı, din adamı olarak, otellerde porno seyredip ardından da “Ben gençlerin neler yaptığını merak ettiğim için o pornoları izledim” gibi üç yaşındaki çocukları bile güldürecek açıklamalar yapan ve şimdilerde orucun cinsel ilişkiyle bozulabileceğini pervasızca yumurtlayan sözde din adamları aracılığıyla, dünyanın hiçbir yerinde böylesine cıvıklaştırılmamıştır. Yıllardır iddia ettiğim bir şey var, Türkiye asla İran olamaz. Evet olamaz, çünkü bana kalırsa bu ülkenin çoğunluğu dinle pek ilgili değil, varsa yoksa belden aşağı. Aksi olsaydı, bu sözleri söyleyen sözde din adamının çıktığı haber programları protesto edilir, onlar da girecek delik bulamazdı. İşin en şaşırtıcı yanı bütün bunların muhafazakâr bir partinin iktidar dönemine rastlaması. Hadi itiraf edelim, AKP iktidar olduğunda “bunlar işin suyunu çıkaran şu televizyon programlarına biraz çekidüzen verirler” Mütevazı bir iftar anı. Bu ana diye düşünmüştüm. Yani saygım sonsuz. saflık işte. Kim derdi ki, bu muhafazakâr iktidar kutdonup kaldım. Ardından Beyaz sal emanetleri Kapalıçarşı malı Hoca’nın haber bültenlerinde gibi ülke dışında pazarlamaya baş konuk yapılması ve cümle kalkacak; kim derdi ki, ülkenin Müslüman Türk halkının katıldıdin adamları bunların döneminğı “Cinsel ilişkiyle oruç bozulur de en uçuk fantezilerini cümle mu bozulmaz mı” başlıklı çok ülke halkıyla paylaşmak için üst düzey tartışmalara sıra gelcan atacak... Ama oluyor işte, di ve ben, vallahi pes dedim, yani pek bir dinsiziz. böylesi her şeyi aşar. Bu arada yazımı yazarken bir Ve birden nüfusu seksen erkek arkadaşım telefon etti, milyona yaklaşan bu ülkede, durumdan onu da haberdar oruç tutanların oruçlarını cinsel etmek zorunda kaldım. O da ilişkiyle açmaları halinde ortaya hemen bir kısa film konusu çıkacak tabloyu düşünmeye, anlatıverdi. Şöyle, efendim, dudaha doğrusu hayal etmeye yulan bilinen o ki, ülkede röntbaşladım. Bana, “Sen, ne gen timleri kurulmuş, bu timler yapıyorsun” diye öyle sert iftar vaktine doğru ellerinde bakmayın, Beyaz Hoca’yı ve dürbünler ağaçlara tırmanmaya benzerlerini haber bültenleribaşlıyorlarmış. Tam top atıldıne, programlarına çıkararak bu ğında hurra herkes dürbünletartışmayı sürdüren programre asılıp, efendim, terbiyemi cılara, televizyon kanallarına ve bozmayın. Bu arada olanlar cümle Müslüman Türk halkına ağaçlara oluyormuş, çoğunun kaşlarınızı çatın. ağırlıktan dalları kırılmış. Gerçekten pes vallahi! En Birden aydım, fantezi de neşeli, en az 365 tanrısı bulunan Fellini’yle aşık atmaya çalıBudizm dahil tüm dinlere ve dini şıyorum. Ah rahmetli Fellini, öğretilerine uzak duran benim şöyle bir bizim illerde dolaşgibi dinsiz biri bile bu sözcükler saydın, fantezi değil gerçek ve tartışmalar karşısında iskarşısında şaşırır, meslekten yan ediyorsa, inanan insan ne istifa ederdin. Biz de senin o hisseder bilemiyorum. Bunun güzelim filmlerinden mahrum komik hiçbir yanı yok. Tam tersi, olurduk. İyi ki, yolun buralara resmen insan haklarına aykırı bir düşmedi. durum söz konusu, insanların inançları böyle ayaklar altına Not: bu yazıyı 23/10/2005 alınıp sakız yapılamaz. tarihinde yazmışım. Bu ülkede Hemen her dinde, ibadet ethiçbir yazı eskimiyor. Öyle. menin en önemli biçimi olan Film yönetmeni üstat Fellini; muhteşem porno yıldızı Cicciolina marjinal seçmen oylarıyla seçilip bütün erkek ve kadın bakışları üstünde, tüm şuhluğuyla İtalyan meclisinden içeri girince, bakmış bakmış ve şöyle demiş: “Bu iş benim tüm fantezilerimi aşar.” Sözün Türkçesi, hayatı boyunca insana ait fantezilerin en uçlarında gezinen yönetmenin, meclis kapısından göğüsleri açık giren Cicciolina karşısında nutku tutulmuş. Üstat Fellini’yle aşık atmak haddimiz değil ama bizim de kendimize göre nutkumuzun tutulduğu anlar var. Biraz gecikerek de olsa şimdi başlamanın tam sırası. Efendim, geçenlerde bir din adamımız ın “Orucu isteyen suyla, isteyen cinsel ilişkiyle açar” lafı karşısında HARBİ SEMİH POROY G NOKTASI BULMACA SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Hamamlar 1 da, terlemek için 2 üzerine uzanılan mermer seki. 2/ 3 İddia, bahis, la 4 des... Hakkani 5 yetli. 3/ Bal, yo6 ğurt gibi şeyler koymaya yarar 7 tahta kova... Ya 8 şanmış olayların 9 anlatıldığı yazı türü. 4/ Bir mey 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ve... Yatık S harfi bi 1 Ç Ö R T E N M E çiminde sifon. 5/ Kuş 2 E Ğ E T A GU T başı doğranmış et... 3 V E S P A E T İ Uzun tüylü bir süs kö 4 R T A P İ R K peği. 6/ Mısır’ın plaka 5 İ Y O T N A R imi... Hizip. 7/ Sünİ K İ L EM gü gibi yalnız batırı 6 M A K A NO T İ Y E larak yaralamaya ya 7 O R rayan, düz ve ensiz 8 P I N A R A kılıç... Bir ilimiz. 8/ 9 İ M A J F ON T Erzincan’ın Kemaliye ilçesinin eski adı... Osmanlılarda resmi ya da özel tören ve gösterilere verilen ad. 9/ Bir kemerin ya da tonozun tepe noktasına yerleştirilen taş. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Henüz olgunlaşmamış meyve için kullanılan sözcük... Ahırdaki gübreyi dışarıya atmak için kullanılan delik. 2/ Küçük çocukları korkutmak için uydurulmuş yaratık... Un elerken dökülmemesi için yere serilen örtü. 3/ Antalya’nın Serik ilçesine bağlı turistik bir belde... “Dağtavuğu” da denilen bir kuş. 4/ Elma, armut, ayva gibi meyvelerin yenmeyen iç bölümü... Nikel elementinin simgesi. 5/ Bin metrenin kısa yazılışı... Bir nota. 6/ Uzaklık işareti... Açı ölçmeye yarayan, dönme hareketli bir cetvel. 7/ Kadastro haritalarında parseller topluluğu... Bilecen. 8/ Yakası kürklü ve kolsuz kaput... “Git, defol” anlamında argo sözcük. 9/ Mersin’in Gülnar ilçesinde bir şelale... Anton Çehov’un bir oyunu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle