23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 TEMMUZ 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 İki Bilezik ve Mal Varlığı İmza Vermeme Gerekçeleri Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığına imza vermeyen 21 CHP’li milletvekilinden kimilerine “Gerekçeniz nedir” diye sorduk. İşte yanıtları: Oktay Ekşi: Sayın Genel Başkan, adayı resmen açıkladıktan hemen sonra gerekçemi açıklamıştım. Aynı noktadayım: Ben bir Atatürk evladı isem, kimse beni Atatürk’ün ilkelerini benimseyip benimsemediği dahi kuşkulu bir insanı desteklemeye zorlayamaz. İlhan Cihaner: Parti tabanının, bu aday profiline çok kolay mobilize edilemeyeğini düşünüyorum. Anayasal olarak, hâlâ parlamenter demokrasi içerisinde bulunduğumuzu varsayıyoruz. Bu çerçevede, kendi adayımızla yola çıkılması halinde, seçim yitirilse bile partiye daha az maliyet yükleneceği kanısındaydım. Bir siyasi partinin, Cumhurbaşkanlığı gibi çok önemli bir göreve, kendi politik kodlarına uygun bir ismi önermesi gerekir. Aksi takdirde, kendi politik varlık nedenini, gerekçesini sorgulatma gibi bir risk ortaya çıkar. Gökhan Günaydın: Ekmeleddin İhsanoğlu, CHP ve MHP çatı adayı niteliği ile Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmaya yakın durmadığı gibi, “laik, demokratik, sosyal, hukuk devleti” ilkelerine sahip bir Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’yi temsil etmesi gereği için de uygun olmadığı kanısındayım. Bu gerekçemi, Parti Meclisi’nde ortaya koydum. Kuşkusuz, yine Recep Tayyip Erdoğan ve AKP faşizminin önünün kesilmesi için her türlü katkının, çabanın içinde özveriyle mücadele edeceğimin de bilinmesini isterim. Aylin Nazlıaka: Partimin, ülkenin içinde bulunduğu sosyolojik ortamda aldığı bu kararı anlıyorum. Ama bunu anlamak ile buna hak vermek arasında içimde oluşmuş boşluğu dolduramadığımı söylemem gerek. CHP’deki parti içi demokrasiye güvenerek imza vermedim. Bu görüşümü de Sayın Genel Başkan ile paylaştım, kendisi beni anlayışla karşıladı. Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı adaylığını açıklarken, bir bilezik öyküsü anlattı. “1994 yılıydı. İstanbul’da gece gündüz koşturuyorduk” dedi ve ekledi: “İstanbul’un yoksul mahallelerinden birindeydik. Kalabalığın içinden 78 yaşlarında bir kız çocuğu yanıma geldi. Elini uzattı, elimi tuttu. Bunları annem gönderdi dedi. Annem, seçildikten sonra sakın bizi unutmasın dedi. İki tane bileziği elime tutuşturdu. Daha ne olduğunu anlayamadan kendisi de o incecik bileğindeki oyuncak bileziği çıkardı onu da elime tutuşturdu. Ben daha bir şey söyleyemeden, o yavrucak kaybolup gitti. O bilezikler İstanbul’da büyükşehir başkanlığı makamında karşımda oldu.” O küçük, yoksul kızdan iki bilezik alan Recep Tayyip Erdoğan’ın, İstanbul Belediye Başkanı seçildikten sonra, yasa uyarınca verdiği malvarlığı bildirimindeki durumu neydi diye merak ettik. Değerli dostumuz, meslektaşımız İlhan Taşcı’nın “Maskesiz Soygun” kitabını açtık, bulduk 15 Nisan 1994’te verdiği malvarlığı dökümünü: “Kendisine ait İstanbul Bolluca köyünde 376 metrekare arsa (100 milyon lira). Kendisine ait Rize Güneysu’da 2 bin metrekare tarla (500 milyon lira). Kendisine ait Kulaksız Mahallesi Beyoğlu’nda 65 metrekare daire (200 milyon lira). Kendisine ait Maltepe İstanbul’da 110 metrekare daire (500 milyon lira). Kendisine ait 100 bin Alman Markı (2 milyar 100 milyon lira). Kendisine ait 50 bin ABD Doları (1 milyar 600 milyon lira). Burak Gıda Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi’nde yüzde 10 hisse. Eşi Emine Erdoğan’a ait 10 adet altın bilezik (50 milyon lira). Eşine ait beşibirlik 1 adet (50 milyon lira).” Yoksulun iki bileziği ile yola çıkmış filan... Külahıma anlat! Keşke Hep İmam Kalsaydı Başbakan’ın, cumhurbaşkanı adaylığının açıklandığı “malumun ilanı” toplantısında yaptığı konuşmanın ilk bölümünü dinlerken, “Keşke” dedim, “keşke hep imam kalsaydı”. “Âlemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun. Mülkün sahibi Allah’tır. Zaferin sahibi sadece ve sadece Allah’tır. Bu davayı, bu hareketi, bu mücadeleyi işte bugünlere eriştiren Rabbime sonsuz hamdü senalar olsun. Bu davanın bayraktarlığını yapmış her bir kardeşime Rabbim rahmet etsin, onlardan razı olsun.” Bu dualar hem muhtevası hem de kelime terkibi muvacehesinden, ancak mektep medrese görmüş, büyük din âlimlerinin, ilim, irfan sahibi ulemanın rahlei tedrisinden geçmiş bir imamı âlinin belagat marifeti seviyesindeydi. Fakat o, gençliğini vakfettiği talim ve terbiyenin hakkını vermeyip siyaset yolunu seçmiş, bu yolda maalesef ülkesine de ülkesinin insanlarına da yazık etmişti. İşin vahim olan tarafı, onun sürekli işlediği bu “yazık etme” fiilini daha üst seviyede idame ettirmek bahsindeki kararlılığıydı. Reisicumhur namzetliğine dair irade beyanı bunun işaretiydi. Başvekâlet libası ona dar geliyordu, çünkü önünde daha yazık edeceği pek çok şey vardı. HHH Toplum ikiye ayrılmıştı. Bir yanda yazık yandaşları, öbür yanda yazık karşıtları birbirleriyle sonu belirsiz bir kavgaya tutuşmuşlardı. Yazık yandaşları Başbakan’ın irade beyanında açıkça görüldüğü gibi devletin en üst katında Türkiye tarihinde benzeri görülmemiş bir imametsiyaset bileşiminin özlemi içindeydiler. Bu özlemlerinin gerçekleşmesi durumunda “zafer” ilan edilecek, onun sözleriyle, bu “zaferin sahibi sadece ve sadece Allah” olacaktı. Durum böyle olunca 10 Ağustos’ta toplumun yarısının “Allah” yolunda sandığa koşacağını söylemek de pek yanlış olmayacak. Yazık karşıtlarının durumları ise oldukça karışık! Bir grup sandık sonuçlarından umudunu kesmiş, nasıl olsa “o” kazanacak, bari “bizden biri”ni aday gösterseydik de yiğitlik bizde kalsaydı görüşünde. Ortada “bizden biri” aday olmadığına göre bu grubun sandığa gidip gitmeyeceği konusunda bir şey söylemek kolay değil. Daha büyük bir grup ise ne yapıp edip Başbakan’ın Cumhurbaşkanlığı’na giden imametsiyaset yolunu kesmek niyetinde; ne var ki bu niyetlerini kitle seferberliği konusunda henüz somut olarak ortaya koyamıyorlar. Üçüncü karşıt grup olan HDP/BDP kitlesinin ise kendi adayına oy vereceği kesin. HHH Dünya siyaset tarihinde “reel politika” denen bir uygulama var. Koşulların olumsuzluğuna karşın mutlak bir başarıya gereksinimin varsa seninle aynı amacı paylaşanlarla uzlaşma yolunu arayacak, gerektiğinde belli ölçüde ödün vermeye razı olacaksın! 11 Ağustos sabahı eğer Başbakan’ı Cumhurbaşkanlığı makamında görmek istemiyorsan reel politik davranacaksın. Bu olasılığın Cumhuriyetin ve aydınlanmanın birikimlerine, tarihsel kazanımlarına, ülkeye, toplumuna, bireylerine, doğasına, uluslararası ilişkilerine yazık etmek anlamına geleceğine inanıyorsan, ama “bizden biri” adayın da yoksa o zaman seninkine benzer amaçla yola çıkan ve başarıya en yakın konumda olan “başka bir” adaydan oyunu sakınmayacaksın. Durum bu! Evet, keşke hep imam kalsaydı, ama kalmadı. Şimdi en tepemize yerleşmek istiyor. Yerleşebilir mi, yerleşemez mi? Bu sorunun yanıtı doğrudan doğruya bize bağlı. O zaman? Cumhuriyeti korumakla yükümlü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı,“Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi”nin adını anayasaya aykırılık bulmayarak, aslında bilineni ilan etti. Ecdatlarının izinde yürüyenler, dedelerinin Sevr’ine sahip çıkıyorlar. Sevr Yeni Başbakan Medya yeni oyuncağını buldu: Başbakan kim olacak? Erdoğan Çankaya’ya çıkınca, başbakanlık makamının bir değeri, önemi olacak mı? Olmayacak. O zaman, yeni başbakanın “o piti piti, karamela sepeti” yöntemiyle seçilmesi en uygun yöntem. AKP, 166 yıllık öğretmen yetiştirme geleneğinin devamı olan 299 Anadolu öğretmen lisesini kapatıyor, üniversitelerden “gık” yok. Eğitim alanında çaba gösteren dernekler ve sendikalar ise çığlık çığlığa: “Anadolu öğretmen liselerinin kapatılma kararı karşısında üniversitelerimizden, eğitim fakültelerinden hiçbir tepkinin çıkmamasını üzüntüyle izlemekteyiz. En önemli değerli öğrenci Arka Bahçe ve kaynağını kaybedecek eğitim fakültelerinin bu tepkisizliği üniversitelerdeki YÖK baskısı, üniversitelerdeki siyasal iktidar yandaşlığına dönüşen kadrolaşma ve korku kültürü anlamında ürkütücüdür. Üniversitelerimizin, evrensel özerk ve demokratik üniversite kültüründen uzaklaşarak siyasal iktidarın arka bahçesine dönüşmelerine itirazımız vardır.” Halkın Seçeceği Cumhurbaşkanlığı Yarışı Sadık ÇELİK Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı için adaylığını açıkladığı ve hemen tüm kanalların canlı yayınla verdiği konuşma, demokratik bir ülkede gerçekleşecek olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için yapılan adaylık konuşmasından ziyade, ancak bir cihan imparatorluğuna yakışacak görkemde bir tahta çıkışın ilanı gibiydi. Konuşmasında, 200 yıllık, ülkenin özgüveninin yok edildiği uzun bir “karanlık çağın” sonunun kendi iktidarlarıyla geldiğinden, silinmek istenen bir medeniyeti yeniden diriltmek için verdikleri mücadeleden bahsediyor. Sanki yeni bir devir, bir milletin makus tarihini tepetaklak eden yeni bir kader tayin ediliyor. Havada ağır ve şiddetli bir güç gösterisi kokusu. Oysa ki bu yolda 77 milyonu kucaklayacağını söylerken ötekileştiren, ayrıştıran, kutuplaştıran üslubunu ve söylemlerini canhıraş bir biçimde sürdürüyor, herkesin cumhurbaşkanı olacağını dile getirdiği adaylık töreninde bile kendisini desteklemeyen, eleştiren, muhalefet eden gazeteleri ve TV kanallarını almıyor içeri. Dille zihin arasındaki uçurum derinleştikçe ve ortaya çıkan farazi dünyaya inananların sayısı arttıkça, her birimiz koca ve acı bir yalanın parçası haline geliyoruz. Ne olursa olsun bu yarışa Erdoğan rakiplerine kıyasla epeyce önde başlıyor. Erdoğan söz konusu olduğunda anında olağanüstü hal ilan eden, özel muamele, ilgi ve destek veren medyanın, söz konusu öteki cumhurbaşkanı adayları, örneğin Ekmeleddin İhsanoğlu, örneğin bu yarışta kendini iyi ve doğru ifade edebildiğine ve özverili çalışmalarda bulunduğuna inandığım Selahattin Demirtaş olduğunda sağlayabildiği olanaklar bir hayli kısıtlı. Eh, Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlanana kadar Başbakanlık görevinden istifa etmeyeceğini de açıkladığına göre bu süre zarfında devletin olanaklarından sonuna kadar yararlanacağı aşikâr. Yani Demirtaş gibi İhsanoğlu da, yalnızca medya ve devlet gücünü kale aldığımızda bile oyuna en az 20 yenik başlıyor. Bunlar bir yana, kendilerini İhsanoğlu aleyhine yazıp çizmeye ve konuşmaya, onun kara propagandasını yapmaya adamış, bu yolda İhsanoğlu’na Türk vatandaşı olmadığından askerliğini yapmadığına, CocaCola’cı ya da cemaatin adamı olduğuna kadar varan türlü suçlamalarda bulunan iktidar destekçisi geniş kitlenin yanına bir de ulusalcı kanat eklendi. Bu kanadın seçim kampanyası boyunca, ortak aday için örgütün geri kalanıyla beraber çalışmak yerine kendi parti içi davaları için mücadele etmek isteyeceklerini kolaylıkla öngörebiliriz. CHP’de hep var olan organize ve güçlü dayanışma ruhunun eksikliği, söz konusu muhalefet içi muhalif grubun varlığı ve çalışmalarıyla daha da keskin bir biçimde hissedilecektir. Seçimde sandığa gitmeyenlerin dikkate alınmayacak ve sadece seçime katılanlar üzerinden neticeye ulaşılacak olması da CHP açısından diğer bir kayıp. Zira parti içi çatışmaların da etkisiyle partisine tepkili seçmen, CHP’nin sandıklarda daha büyük fire vermesini getirecektir. Buna ilaveten MHP oylarının bir kısmının da AKP’ye kayacağını öngörebiliriz. Tüm bu sıraladığımız olumsuzluklara rağmen bugün, tam da toplumun ihtiyaç duyduğu bir duruşa, kişiliğe ve saygınlığa sahip olan İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şansının olmadığını düşünmek yanıltıcı olacaktır. Zira AKP cephesinde de işlerin pek o kadar parlak olmadığını görmek gerekir. Erdoğan sonrası kimin başbakan olacağı sorusu üzerinden çeşitli çatışmaların ve ciddi karışıklıkların yaşandığı AKP’nin içten içe kaynadığı, 12 yıl önceki AKP olmadığı, çok kan kaybettiği bugün kulislerde konuşulmakta. 17 Aralık süreciyle yıpranan AKP, yerel seçimlerde daha çok Kadir Topbaş, Binali Yıldırım gibi isimler sayesinde oy oranını belirli bir seviyenin üzerine çıkarabilmiş fakat buna rağmen metal yorgunluğu sürecine girmekten kendini kurtaramamıştır. Bu sebeplerle birlikte Erdoğan’ın bugün yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, en azından ilk turda seçilme şansının sıkıntıda olduğunu ve İhsanoğlu lehine yeni bir umut doğduğunu söyleyebiliyoruz. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr HARBİ SEMİH POROY BULMACA SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Mimarlık1 ta, yağmur su 2 yunun çatının dışına atılması 3 için yapıya dik 4 olarak düzenle 5 nen kısa oluk... 6 Kuzu sesi. 7 2/ Madenleri yontmaya yarar 8 çelik araç... İs 9 lamlıktan önce Kâbe’de duran 1 2 3 4 5 6 7 8 9 putlara verilen ad. 1 K İ Ş N İ Ş M İ 3/ Bir tür ufak ve ha 2 I R O L A N A K fif motosiklet... Hi 3 R O M İ N İ O tit. 4/ Asya ve Gü 4 K N İ D O S Ü N ney Amerika’da ya5 A İ Z A N O İ İ şayan kısa hortumlu A S N A T O bir hayvan. 5/ Halo 6 Ğ N A D Ü N jenler grubunun dör 7 A Ş düncü ametali olan 8 Ç E K İ M S E R yalın cisim... “Dos 9 K A K A O E S ta el değmedik bulamadım” (Pir Sultan Abdal). 6/ Fas’ın plaka imi... İnsanı istenmeyen seçenekler den birini izlemeye zorlayan sorun. 7/ Düz kenarlı şapka. 8/ Muğla ilinde antik bir kent... Önü hendekli siper. 9/ Bir kimse ya da topluluğun başkalarında bıraktığı izlenim... Dökme demir, pik. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kesinti göstermeksizin değişmez bir düzenlilikle yinelenen olaylar dizisi... Çemberin çevresinin çapına oranını gösteren sayı. 2/ Bir tümceyi oluşturan birimlerden her biri... Acılar, ayrılıklar, seviler üstüne yakılmış türkü. 3/ Lokantalarda garsonların yemeği veren arkadaşına “kalsın, vazgeçildi, verme” anlamında söyledikleri söz... Temel, esas. 4/ Patenle kayma eylemi. 5/ Bir yarışın belirli uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri... İyice yanarak ateş durumuna gelmiş kömür ya da odun parçası. 6/ Olumsuzluk belirten bir önek... Bir tarafa yönelme, dönme. 7/ Ege Bölgesi’ne özgü bir halkoyunu. 8/ Mersin’in bir ilçesi... Bir mağazanın yalnız bir tür eşya satılan bölümü. 9/ Bir kimsenin davranışlarına temel olan ahlak ilkelerinin tümü... Yiğit.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle