04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 HAZİRAN 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Kılıçdaroğlu’nun çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’na, tabanı CHP seçmenine yakın kimi demokratik kitle örgütlerinden gelen tepkiler: Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy: Gösterdiğiniz aday özgürlükleri, demokrasiyi ve sol değerleri temsil eden bir aday değildir. AKP iktidarının “mezhep ve ırk” temelli ayrıştırma siyaseti ile yürüttüğü toplum mühendisliğine; KürtTürk, AleviSünni, dincilaik gibi etnik, dinsel, kültürel kimlikler üzerinden toplumu parçalayan siyaset yapma biçimine halk yanıtını haziranda sokakta verdi. Yapılması gereken, halkın sokaktan yükselttiği özgürlük, saygı, adalet, eşitlik, demokrasi ve barış taleplerini dikkate Adaya Tepki Güvensizlik CHP’nin son Parti Meclisi’nde Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığına karşı çıkan 5 kişiden ikisinin görüşleri, Kemal Kılıçdaroğlu’nun parti içindeki geleceği hakkında kimi ipuçları veriyor: Umut Oran: Seçtiğimiz aday, bugünkü siyasi hegemonyaya teslim olduğumuz algısını yaratıyor. Aday belirleme konusunda Sayın Genel Başkanımız inisiyatif aldı, risk aldı ve adayı belirledi. Bunun sonucunda kendisinin, sorumluluğu da cesaretle üstleneceğine inanıyorum. Birgül Ayman Güler: Ekmeleddin İhsanoğlu, partinin değil Genel Başkan’ın adayıdır. Aday kararının bir meşruiyeti yoktur. Genel Başkan aday konusunda risk aldığını söylemiştir, o riskin sonucunu tek başına üstlenmek zorundadır. Genel Başkan’a güvensizliğimi ilan ediyorum. Bu görüşlere, eski milletvekili Mustafa Kemal Palaoğlu’nun, CHP milletvekillerine yaptığı çağrıyı ekleyelim: “Belirlenen aday, biraz İngiliz Muhipleri Cemiyeti, biraz Wilson Prensipleri Cemiyeti adayıdır. Müdafaai Hukuk Cemiyeti adayı değildir. Disiplin tehditlerinden korkmayınız. Çünkü CHP’de parti disiplini tarihseldir. Bu anlamda asıl disiplin suçunu kimin işlediğini düşününüz ve unutmayınız ki tarih insanları sadece yaptıklarıyla değil, yapmadıklarıyla da yargılar.” alan bir siyaset izlemektir. Hacı Bektaş Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Ercan Geçmez: Ya CHP gerçekten değişti, ya da Ekmeleddin Bey değişti. İkisinden birinde bir değişiklik var. Hacı Bektaş Veli Kültür Derneği Başkanı Mustafa Özcivan: İhsanoğlu’nun ilkelerimiz çerçevesinde bir aday olmadığını görüyoruz. CHP’nin Deniz Baykal’dan bu yana, sağdan aday gösterme gibi bir yanlış tavrı var. Aynı yanlış yineleniyor. Bunun partiye, demokrasiye ve sol düşünceye bir yarar sağlamadığını hâlâ göremiyorlar. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı Müslüm Doğan: Bize uygun bir aday değil. Formatımız belli: Sol, sosyalist, sosyal demokrat boyuttan bir insan. İhsanoğlu’nun da bu boyuta gelecek hali yok. seçiminde tek yetkilinin başkan yapılmasına destek olacaklar. O da Kürdistan’ı kuracak, “Başkan Apo”yu hapisten çıkaracak. Her ikisi, piyasasever, tam bağımlı, cemaatçi, etnikçi İslam federasyonunu el ele yönetecek, mutlu, mesut yaşayacaklar. Hipokrat Andı ve Müderris Haydar Efendi Hipokrat Andı’nın adını MÖ 460’ta Kos (İstanköy) adasında doğup MÖ 370’te Larissa’da ölen ve “tıbbın babası” olarak anılan İyonyalı hekim Hippokrates’ten aldığı kabul edilir. Hipokrat’ın babası da hekimdi. O yıllarda antik İyonya’da hekimlik felsefe ile sıkı bağları olan bir meslekti. Çağdaşı Eflatun (Platon) “Protagoras” adlı yapıtında tıbbın ilk kuralı “Primum non nocere” (Önce zarar verme!) ilkesini benimseyip geliştiren Hipokrat’ın “insan vücudunu bir bütün olarak ele alan” bir sanatçı/şair olduğunu anlatır. HHH Hipokrat andını ya kendisi ya da bir öğrencisi kaleme almıştır. Dönemin çok tanrılı dinli kültürel/inançsal koşullarında tüm tanrı ve tanrıçalar üzerine ant içiliyordu. Andın başlangıcı şöyleydi: “Hekim Apollon, Asklepius, Higiya, Panacea üzerine ve bütün tanrı ve tanrıçaların huzurunda yemin ederim ki, yeteneğim ve gücüm elverdiğince bu andı ve sözleri tutacağım…” Bu ant zaman içinde birçok kez değişikliğe uğramıştır. Tek tanrılı dinlerin yaygınlaşmasıyla birlikte “kutsal inançlar”, daha sonra da “namus ve şeref” üzerine içilir olmuştur. HHH Ülkemizdeki tıp fakültelerini bitiren öğrencilerin mezuniyet törenlerinde içtikleri Hipokrat andının metni şöyledir: “Tıp fakültesinden aldığım bu diplomanın bana kazandırdığı hak ve yetkileri kötüye kullanmayacağıma, hayatımı insanlık hizmetlerine adayacağıma, insan hayatına mutlak surette saygı göstereceğime ve bilgilerimi insanlık aleyhinde kullanmayacağıma, mesleğim dolayısıyla öğrendiğim sırları saklayacağıma, hocalarıma ve meslektaşlarıma saygı göstereceğime din, milliyet, cinsiyet, ırk ve parti farklarının görevimle vicdanım arasına girmesine izin vermeyeceğime, mesleğimi dürüstlük ve onurla yapacağıma, namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.” Bu yemini etmek etik bir gelenektir. Tıp fakültelerimizde uzun yıllardır bu gelenek ant metni “harfiyen” korunarak sürdürülmektedir. “Sürdürülmekteydi” demek belki daha doğru olacak. Çünkü Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Şahinoğlu kendi başına aldığı bir kararla son mezuniyet töreninde içilen ant metninden “din, milliyet, ırk, siyasi eğilim ya da toplumsal sınıf ayrımlarının görevimle hastam arasına girmesine izin vermeyeceğime” cümlesini çıkarmış, metinde yer almayan, “Allah’ın huzurunda yemin ederim” ibaresini kullanmış. HHH Genel kabul görmüş, binlerce kez tekrarlanmış bir yemin metni böyle gelişigüzel değiştirilebilir mi? Ya da her kafası esen metin üzerinde dilediği değişikliği yapabilir mi? Bildiğim kadarıyla bunun yasalarda ceza olarak bir karşılığı yok, bir etik/ahlaksal sorun yalnızca. Büyük olasılıkla Müderris Haydar Efendi zamanın ruhuna uygun bir girişimde bulunmuş denip geçilecek. “Ne var bunda?” denilecek. Örneğin o fakülteden mezun olan her türlü ayırımcılığa karşı olan veya inançsız olan genç insanların duygularıyla kimse uzun boylu ilgilenmeyecek. Bir iki protesto, o kadar! Bazı durumlar var ki insan ne diyeceğini bilemiyor. Bu da öyle bir durum işte! El Ele Yönetecekler Yeni kurgu belli oldu: Anayasa gücünde bir yasa ile “çözüm süreci” denen şeyi yürütmede tek yetkili belirlendi: Recep Tayyip Erdoğan. Böylece Kürtler, Cumhurbaşkanlığı Kemal Kılıçdaroğlu, Diyarbakır’da “Bizi hâlâ 1930’ların CHP’si gibi görmeyin. Yeni şeyler söylüyoruz. Demokrasi ve özgürlüğü savunuyoruz” demiş. 1930’ların CHP’si neler yapmış bir göz atalım: Bugün büyük bölümü haraç mezat satılmış PTT, Sümerbank, Etibank, Denizyolları kurulmuş; şeker, uçak, bez, basma, demir çelik fabrikaları, tersaneler açılmış. Sanayi kongresi düzenlenmiş, Merkez Bankası ve İstatistik Genel Müdürlüğü kurulmuş, planlı kalkınmaya demokrasi ve özgürlük karşıtı buluyor, hangisinden utanç duyuyor olabilir? Sormak gerek kendisine: Siz ne yaptınız ile de devrim yasası olarak kabul edilen geçilmiş, demiryolları ülkeyi birbirine CHP liderlik koltuğuna oturduğunuzdan “Bazı Lakap ve Unvanların Kaldırılması, bağlamış. bu yana? Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceği” hakkındaki Yükseköğrenimin çağdaşlaşması için Kamuda ve Meclis’te kadınların Darülfünun’un yerine İstanbul Üniversitesi, yasalar çıkarılmış. 6 ok CHP programına yasaklara bürünmesine göz yummak mıdır Ankara’da da Dil ve Tarih Coğrafya ile Tıp alınmış, daha sonra anayasaya eklenmiş. demokrasi ve özgürlük? AKP ile PKK’nin fakülteleri kurulmuş. İlk kadın mühendis ve Konservatuvar açılmış, İş Yasası yürüttüğü pazarlık sürecine bir köşesinden kabul edilmiş. Balkan Antantı, Montrö yargıçlar göreve başlamış. Soyadı Yasası katılmak mıdır? Bir siyasal İslamcıyı Sözleşmesi imzalanmış, Hatay anayurda kabul edilmiş, kadınlara seçme, seçilme Çankaya’ya önermek midir? hakkı verilmiş. Anadolu’ya kitabı, tiyatroyu, katılmış. Bu örnekleri 10 katına çıkarmak Hem... Madem partinin geçmişinden olası... kültürü taşıyan Halkevleri, Tarih ve Dil rahatsızdınız, neden CHP’ye genel başkan Kılıçdaroğlu, bunların hangisini kurumları kurulmuş. Bugünkü anayasa oldunuz? Neden Utanç Duyuyorsun? Çözüm Tasarısı ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi Sadık ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] IŞİD 11 Haziran’da Musul’u aldıktan sonra Kerkük’e doğru ilerledi ve böylece Kerkük’te de dengeler altüst oldu. Bir zamanlar bizim için “kırmızı çizgi” olduğu iddia edilen, milli bir sembol olan Kerkük, Kürtler için de bir sembol haline geldi ve artık orada özerk Kürt yönetiminin bayrağı dalgalanıyor. 12 Eylül askeri darbesinden bugüne izlenen yanlış politikalar ve bölge siyaseti Kürt sorununu bölge sorununa dönüştürmüş, güney sınırımızda fiili bir Kürt devletinin kurulmasına yol açmıştır. Uzun ve meşakkatli barış süreçleri, oldubittiye getirilmenin de ötesinde, Erdoğan’ın demokrasiden uzak uygulamalarıyla değil, ancak gerçek bir demokrasiyle, muhalefet partilerinin de katılımıyla ve toplumsal uzlaşıyla gerçekleşebilir. 30, 35 yıldır süregelen tutarsız politikalar sonucu bölgesel sorun haline gelen, “biz sabretsek de zamanın affetmediği” ve artık Kerkük’te olup bitenlerden, IŞİD’den, Suriye’den, Irak’tan ve İran’dan ayrı düşünülemeyen Kürt meselesi ve çözüm süreci için hükümet TBMM’ye bir yasa tasarısı sundu. Birtakım genel talimatlar içeren tasarıda detaylı ve kapsamlı bir süreç tarifi yok. Tasarının, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kemikleşmiş Kürt oylarına oynamak için alelacele parlamentoya sunulduğu algısı ve gerçeği, tasarıda kullanılan dil ve zamanlamadaki samimiyetsizlik ancak geçici bir normalleşme yaratacak, kalıcı güveni ve çözümü sağlayamayacaktır. Yine de atılan adım, yasayı geçirmek için temmuz sonuna kadar parlamentoyu açık tutacak olan AKP’ye oy olarak geri dönecek mi, umulan barış gerçekleşecek mi, göreceğiz. Kürt meselesinde CHP’nin yapması gereken ise daha ileri söylemlerde bulunmak, adımlar atabilmektir. Bunu geçmişte SHP döneminde Güneydoğu raporuyla ortaya koymuştu. Bugün, ancak ezber politikaların ötesinde sözler söyleyerek güneydoğuda tekrar varlık gösterip meseleye müdahil olabilir ve Güneydoğu’da umulan barışın gerçekleşmesine katkı sağlayabilir. Bölgede bir dönemden beri dış politikamızı mezhepsel takıntılara kurban etmenin acısını hep beraber çekiyoruz ve gittikçe yalnızlaşıyoruz. Batıda ve doğuda Türkiye’ye karşı tepkiler yükseliyor ve tüm bunlara rağmen içeride tehlikeli bir biçimde hem siyasal hem de toplumsal zeminde öfke krizlerinin, ayrıştırıcı üslubun ve nefret dilinin hâkimiyeti devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı seçimine gittiğimiz böyle bir ortamda ve konjonktürde toplumu itidale yönlendirebilecek, denge ve huzur ortamına çekebilecek çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu için ise itirazlar yükselmeye devam ediyor. Söz konusu muhalif grubun içinde Deniz Baykal da bulunuyor. Baykal’a göre İhsanoğlu’nun aday gösterilmesi “siyaset” değil “kurnazlık” yapmak. Halbuki CHP ve MHP’nin koalisyon adımı, ne demokrasi açısından ne de Türkiye’nin siyasi tarihi için yabancı ya da aykırı bir tutum değildir. Bilhassa bugün içinde bulunduğumuz siyasi gerçeklikte, Cumhurbaşkanlığı’na en yakın adayın AKP’den çıkacağını kabulle düşünürsek, muhalefet partilerinin bu yarışta şans bulabilmeleri için güç birliği etmeleri kaçınılmazdır. Söz konusu güç birliğinden doğacak yeni bir umuda karşı çıkmak, adayın bir koalisyon adayı olduğu unutularak “tam bir CHP’li” olması gerektiği gibi idealist ve fakat neticesiz, bireyselci yaklaşımlarla muhalefetin elini zayıflatmak mantıklı değildir. Ülkenin bu yangın halinden artık çıkabilmesine, bir zamanların klişeleşmiş, bugünün ise gerçek bir ihtiyacı olarak beliren “huzur ve güven ortamına” kavuşmamıza katkı sağlayacak sonucu görebilmeyi diliyoruz. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] [email protected] 1/ Saat zinciri 1 nin üzerine sarıldığı silindir. 2 2/ Sanat, hü 3 ner... Bir şe 4 yin eşit ola rak ayrılabi 5 leceği bölüm. 6 3/ İzmir’in bir ilçesi... Adana 7 yöresine özgü, 8 köfte ve nohut 9 la yapılan bir tür çorba. 4/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Devlet büyükle 1 S A L A C A K B ri, ileri gelenler... Baryum elementi 2 A R İ Z T O K A nin simgesi. 5/ Birini 3 C A V A L A C O Z ya da bir yeri görme 4 A R A K A A N İ ye gitme. 6/ Bir no 5 Y A R M A L U L ta... İskandinav miS A F A R İ tolojisinde, denizci 6 A T leri kapıp kaçırdığı 7 Ğ B A S A K K na inanılan tanrıça... 8 I R A K K MA Lantan elementinin 9 A R A B İ K A simgesi. 7/ Büyük Sahra’da kumullarla örtülü bölge... Şarap mahzeni. 8/ Hastanelerde her hastanın gündelik yemek ve ilacının yazıldığı kâğıt. 9/ “Bakal” da denilen ötücü bir kuş. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kaba dikiş, teyel. 2/ Savaş, kahramanlık gibi konuları işleyen şiir türüne verilen ad... Yeniçeri ocağında tabur. 3/ Bir meyve... Büyük demiryolu durağı. 4/ Kendini beğenmiş kimseler için kullanılan bir alay sözü... Eski Mısır inanışında, bireyin varlığını oluşturan ilkelerden biri. 5/ TrabzonGümüşhane sınırında bir dağ. 6/ Uzakdoğu kökenli dövüş sporlarında “erdemli yol, sanat” anlamında kullanılan sözcük... Nâzım Hikmet’in soyadı... Bir nota. 7/ Fizikte kullanılan bir iş birimi... Yılanın deri değiştirirken attığı deri. 8/ At yarışlarında altılı ganyanın beşinci ayağına verilen ad. 9/ Muğla yöresinde hindiba bitkisine verilen ad. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle