23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 HAZİRAN 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Atatürkçü İmiş... Kırk yıllık kani, olur mu yani? Olmaz... 40 yıldır siyasal İslamcılığı ile tanınan Ekmeleddin İhsanoğlu’nu, hokus pokusçular topluma “Atatürkçü” diye yutturma peşinde... Efendim, eşinin başı açıkmış da, Napolyon ile bir tuttuğu Atatürk’ü yüceltmiş de... Napolyon ile Atatürk’ün neresi benzeşebilir ki? Birisi Fransız devrimini kullanarak zorba bir imparator olmuş, oraya buraya saldırmış; diğeri Türk devriminin öncülüğünü üstlenmiş, çağdaş bir Cumhuriyet kurmuş, ülkesi içinde ve dışında barış için çalışmış. Efendim, Bülent Ecevit, İhsanoğlu’na nişan takmış... Anımsayınız: Aynı Ecevit, Pensilvanya cemaatinin de en büyük destekçilerindendi. Efendim, Kılıçdaroğlu’nun “Atatürkçü” adayı, İslam İşbirliği Teşkilatı’na seçimle gelen ilk genel sekretermiş... Buradan, safların çıkarması istenen sonuç; İhsanoğlu’nun yalnızca Cumhuriyetçi değil, aynı zamanda demokrat olduğudur. Ancak kimse, genel sekreteri olduğu İslam Örgütü Konferansı’nın nasıl kurulduğunu, amaçlarının ne olduğunu her nedense gündeme getirmiyor. Nedir İslam Örgütü Konferansı, nasıl Tam Teslim Kurultay Sesleri Teslimiyetçi ne diyor? Yaşamın gerçeklerine karşı çıkılamazmış, Türkiye’de sağ seçmen sayısı daha fazlaymış, dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı için bir sağcı adayın konulması zorunlulukmuş. Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına, ancak onun gibi bir siyasal İslamcı, Ekmeleddin İhsanoğlu konulursa başarı sağlanabilirmiş. Oysa tarih, her insancı ve uygar atılımın, ancak gericiliğe teslim olmadan direnmekle, yobazın karşısına kendi benliği ve ilkesi ile dikilmekle gerçekleştiğini öğreten onurlu sayfalarla doludur. Dünya teslimiyetçilere, idarei maslahatçı devlet yöneticilerine, cahil yığınlara dalkavukluk yapan siyasetçilere bırakılmış olsaydı; insanlık ortaçağdan sıyrılamaz, eşitliği ve özgürlüğü elde edemez, devrimleri gerçekleştiremez, haklarına kavuşamazdı. Voltaire’in, Jüstinyen’den alıntıyla söylediği gibi: Gerçek; kendi ışığıyla aydınlıktır, kafalar odun ateşiyle aydınlanmaz... CHP içindeki sol kanat ve ulusalcıların ortak hareketi kabarırsa... Parti tabanı, ağustos seçiminde Ekmeleddin İhsanoğlu’nu sahiplenmezse... Kemal Kılıçdaroğlu’nun tutum ve seçenekleri yüzünden partinin kurumsal kimliğinin eritildiğini düşünenlerin tepkisi örgütte yeni bir yönetim beklentisi yaratırsa... 10 Ağustos’tan sonra CHP’yi kesin bir kurultay bekliyor. CHP’nin Çatısı doğmuştur? SuudiABD ortaklı Aramco petrol şirketinin petrodolarları ile desteklenen ve “dünyadaki Müslüman ülkelerin şeriatla yönetilmesini” amaçlayan Rabıta örgütü “İslam dünyası arasında birlik ve beraberliği sağlama” hedefiyle 1962’de kurulur. O hedef, 1969’da İslam Örgütü Konferansı’nın kuruluşu ile yaşama geçti. Türkiye, “İslami değerleri rehber alma” gibi kimi hedeflerinin T.C. Anayasası’nın “laiklik” ilkesi ile örtüşmediği gerekçesiyle uzunca bir süre örgütün şartını onaylamaktan kaçınır. Şartın onaylanması ise 2008’de, yani AKP iktidarı döneminde gerçekleşir. Hem de “Türkiye’nin şartı anayasası ve kanunları ile uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklerine uygun olarak yorumlayacağı” çekincesi ile... AKP iktidarı adına Ali Babacan, “laiklik” ilkesinden kaynaklanan çekince ile birlikte şartın onaylandığını dönemin İslam Konferansı Genel Sekreteri olan Ekmeleddin İhsanoğlu’na Haziran 2008’de bildirir. Böylece, AKP’nin bile kabullenmek zorunda olduğu “laiklik” ilkesinin Türkiye için önemi, “din odaklı” bir örgütün başına en üst memur olarak oturmayı uygun bulmuş Ekmeleddin İhsanoğlu’na aktarılır. Bizim buradan safların tersineçıkaracağımız sonuç bellidir: Tek başına bir yere seçimle gelinmesi demokratikliği çağrıştırmaz, çünkü bir yerde laiklik olmadan orada gerçek demokrasiden söz edilemez... Ne Değişir? Bir kesimce yere göğe sığdırılamayan Ekmeleddin İhsanoğlu’nun bir an için Cumhurbaşkanı seçildiğini varsayalım. Ne olur? Çankaya’dan eski İslam Kalkınma Bankası uzmanı iner, yerine eski İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreteri oturur. Ha AliVeli, ha VeliAli... Devran Balyoz’da yargılanan subaylar yeniden yargılanacak. Onların ve yakınlarının çektikleri bunca acının, tutsaklıkta geçirdikleri ve ömürlerinden çalınan uzun zamanın, üstlerine atılmaya çalışılan iftiraların, altüst edilen yaşamlarının karşılığı nasıl verilecek? Pensilvanya cemaati ve onu besleyen, büyüten, devlete ortak eden AKP kadroları, bu durumu bir düşünsünler. Devranın elbet bir gün döneceğini unutmasınlar... Abone Kaçak elektrik kullananların borçları, faturasını düzenli ödeyen abonelere yansıtılacakmış. Özelleştirme ile “sermayeyi tabana yayma” denen böyle bir şey işte... Neredesin? Irak’ta, Türkmenleri kıtır kıtır kesiyor, takır takır kurşuna diziyorlar. Suriye için savaş naraları atan derin stratejist Ahmet Davutoğlu, neredesin? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Kırıkkale F Tipi’nde Mayıs Ayı Hak İhlalleri Merhaba, Mayıs ayı boyunca yaşadığımız hak ihlallerini sizlerle de paylaşmak istedik. Çalışmalarınızda başarı ve en iyi dileklerimizi iletiyoruz. 1) Haftalık 10 saat sohbet hakkımız 6 saat uygulanıyor. 2) Hükümlü tutuklu (hükümsüzler) ayrımı yapılıyor. 3) Mesut Çeki aylardır istediği kişilerle sohbete çıkartılmıyor. Sohbet hakkı gasp ediliyor. 4) Sohbete dergi gazete götürmek yasak. 5) Sohbet yerinde birlikte fotoğraf çektirmek yasak. 6) Açık görüş haftalarında, genel aramalarda, resmi tatillerde sohbet hakkımız iptal ediliyor, telafisi yapılmıyor. 7) Mayıs ayı boyunca sohbet hakkımızın yalnızca 12 saatini kullanabildik. 8) 20.04.2014’de Emrah Yayla’nın hastane sevki iptal edildi. Savcılığa yaptığı suç duyurusuna karşılık olarak 2014/2318 sayılı savcılık kararıyla bunun sebebinin Alaattin Çakıcı’nın mahkeme sevki olduğu ortaya çıktı. Alaattin Çakıcı için hastane sevkimiz iptal edilebilmektedir. Dahası savcılık bunu bir gerekçe olarak makul bulabilmektedir. 9) 29.05.2014’te dizindeki rahatsızlık nedeniyle revir dilekçesi veren Mesut Çeki revire çıkartılmayarak sağlık hakkı gasp edildi. 10) Yemekler yetersiz, sular sağlıksızdır. Aşırı kireçli ve kokulu olduğu halde su analizlerinin düzenli yapıldığı ve temiz çıktığı iddia edilmektedir. Kontrollerin hücrelerden alınan numunelerle yapılması gerekir. Analizler güvenilir değildir. Yemeklerin içinden ne olduğu belli olmayan cisimler çıkmaktadır. Sağlıklı beklenme hakkımız gasp ediliyor. 11) Selçuk Çelik’e avukat tarafından gelen zarf infaz hâkimliğinin izni dahi olmadan açılıp okunarak verilmiş, avukat müvekkil ilişkisinin mahremiyeti ihlal edilmiştir. 12) PTT’nin fahiş zamları iletişim hakkımızın kısıtlanmasına sebebiyet vermiştir. Pullu mektuplarımız kaybedildiği, geciktirildiği için onun yerine başvurduğumuz faks ücretine yüzde 100 zam yapılması iletişim hakkını keyfi biçimde ortadan kaldıran bir sonuç yaratmıştır. 13) Bir süre öncesine kadar posta dağıtım ve gönderme işlemi her gün yapılırken artık haftada yalnızca iki gün yapılmakta, iletişim hakkımız diğer günlerde gasp edilmektedir. 14) Aynı türden disiplin cezalarının infazı art arda yapılıyor. Bu da süresi çok uzun tek bir ceza durumuna dönüşüyor. Zaten haksız, keyfi olarak verilmiş disiplin cezaları yılları bulan işkenceler haline geliyor. Bu şekilde 6 aydır, 1 yıldır kesintisiz iletişim ya da ziyaret cezası çeken arkadaşlarımız var. 15) Keyfi ayakkabı aramasını protesto ettiğimiz için disiplin cezaları veriliyor. Keyfi haksız uygulamalara direnmek ve protesto suç olamaz. 16) Hapishane dışında attığımız sloganlar için de hapishane disiplinini bozduğumuz gerekçesiyle soruşturma açılıp ceza veriliyor. Hapishane dışında adliye, hastanede ve sevk araçlarına iner binerken gerçekleştirilen protesto eylemleri (sloganlar) için hapishane disiplin kurulunun soruşturma başlatması hukuka ve yasaya aykırıdır. Hapishane idaresi kendini mahkemelerin yerine koyup yargılama yapıp ceza vermektedir. Bütün bu hukuksuz uygulama ve kararlar itiraz aşamalarında da infaz hâkimlikleri ve ağır ceza mahkemeleri tarafından onaylanıyor, hak gaspları tırmandırılıyor. DÜZGÜN KARAL F Tipi Hapishane Kırıkkale UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com Kimseye bir şey beğendirememek ne zor iştir. Sanırım bunu en iyi hizmet sektöründe çalışanlar bilir. Elinizden gelen her şeyi yaparsınız, ama müşterinin o günkü ruh hali sizin yaptıklarınızı bir anda yıkıp geçer. Bir de çok gezen, çok gören ve çok da bilen bir müşteriniz varsa, işte o zaman işiniz katbekat zorlaşır. “Müşteri her zaman haklıdır” derler ya, ben de anlam veremediğim bu söz gibi aptalca sözlerden her zaman nefret etmişimdir. Ya arkadaş, müşteri niye haklı olsun! Kapıda ne hizmet verdiği yazıyor. Öyle ki, ne piştiği ya da kaçıncı sınıf lokanta olduğu, fiyatı kapıda veya menüde yazdığı için bellidir. Aslında yapacağınız tek bir şey kalıyor, o da beklentinizi gerçeklikle dengeleyebilmek. Türkiye’de, bu hizmet sektörüne bir de CHP’yi ekliyorum. Çünkü ne yaparsa yapsın, devamlı itiraz edilen ve müşterinin bir türlü memnun edilemediği bir lokanta gibi... İşin kötü tarafı, zaten rakip lokantanın müşterileri tarafından yeteri kadar eleştiriliyorken ve müşteri kaybetmesi için uğraşılıyorken, bir de bu yetmezmiş gibi içeride çalışanlar hatta malın sahibi tarafından da baltalanıyorlar. Her şeye rağmen, hiçbir yere gitmeyen ve gitmemek içinde direnen sadık bir müşteri potansiyeline sahipler. Ama garip bir şekilde nedense müşterilerde lokantayı kazandırmamak adına ayrı bir çaba içerisindeler. İşin şakası bir yana, daha öncede yazmaya ve değinmeye çalıştığım üzere, partilerin doğru yönlendirilmesi için seçmen kitlesinin net bir tavır içerisinde, ne istediğini belirtmesi gerekiyor. Son seçimlerde CHP, bazı bölgelerde yaptığı kritik hatalar nedeniyle alması gereken yerlerde seçimi kaybetti. Seçimi kaybetmesindeki en önemli sebebin ise belediyeleri merkezi bir otorite tarafından denetlememek ve ortak bir hedefe doğru yönlendirmemek olarak söyleyebilirim. Hep söylüyorum; Türkiye’yi iş nedeniyle çok sık gezdiğim için, gittiğim yerlerdeki belediyeler hangi partiye ait olursa olsun, hizmet anlayışlarını görme fırsatına sahip oluyorum. Aralarındaki anlayış farklılıklarını da bir şekilde görebiliyorum. Bu anlayış farklılığını en iyi bilenlerden biri olan Sayın Gürsel Tekin, sanırım Sayın Kılıçdaroğlu’na bunu doğru anlatabilmiş ki, Eskişehir’de farklı bir anlayışla bir toplantı düzenlediler. Toplantının ana teması, iktidara yürüyüş yolunun belediyelerden geçtiği idi. Sanırım bu tespit bile CHP’de birçok şeyin değiştiğinin en büyük göstergesi. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı seçiminde “çatı aday” formülü için başka bir parti ile ortak adayın çıkarılması da sanırım, CHP’de bazı şeylerin hızla değişeceğini gösteriyor. Köklü bir parti olmak kimi zaman diğer partilere göre bazı handikapları da beraberinde getirir. Diğerleri, dönemin kriterlerini benimseyen bir anlayışla siyasete başladıklarından, eski partiler antika gibi kalabilirler. Bu antikalıklarından dolayı de alay konusu bile olabilirler. Ama unutmayın; yeni olan hiçbir şey, o eski ekol gibi değerli ve birikim sahibi olamaz. CHP’nin seçmen tabanının son dönemde aldığı oyların büyük bir kısmının, daha önce DYP’ye veya ANAP’a oy veren, Atatürk ilkelerine bağlı ve laik bir kesimden geldiğini artık herkesin anlaması gerekmektedir. Bu tespiti yapmazsak, sanki parti eksen değiştiriyor gibi anlaşılabilir, ama değişen partinin ekseni değil, seçmen kitlesindeki tabana yayılmadır. Eğer bu değişim, farklı söylemler içinde bulunan CHP seçmeninin ortak bir kader için mücadele ettiklerini fark etmelerine yol açar ise, işte o zaman CHP kendi içinde de bir çatı oluşturabilecektir. Bu seçmen tabanında görülen büyük değişim aslında genele yaygınlaştırılabilse, işte o zaman iktidarın yolu açılabilir. CHP’nin oy alabileceği taban ise MHP’nin içinde değil, tam aksine AKP’nin içindedir. Bu yönelim ise başkasına hoş görülmek adına yapılacak atılımlardan ziyade, insan hakları ve sosyal bir devlet anlayışıyla olacaktır. CHP seçmeni, gittiği lokantaya sahip çıkmanın yolunun içeriye başka bir müşteri getirmek olduğunu hatırlamak zorundadır. Bu nedenle, değişim hareketlerinin arkasında eleştirel bir şekilde de olsa durmayı becerebilmelidir. Sayın Kılıçdaroğlu, bu ülkeye bir çatı adayla “Cumhurbaşkanı” çıkarmaktan çok, ülkenin “çatı partisi” olmak için uğraşmaktadır. Bu nedenle Gürsel Tekin başta olmak üzere, diğer MYK üyelerinin de arkasında durmak gerekmektedir. BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1/ Bir şeyi yapa 1 bilme niteliğini 2 ve ustalığını kazanmış olan. 2/ 3 Bizans dönemin 4 de, İstanbul’da 5 siyasal suçlu ların kapatıldı 6 ğı ünlü zindan... 7 Bir nota. 3/ Re8 sim gibi güzel sevgili... Yoz be 9 ğeni, zevksizlik. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 4/ Önü hendekli siper... Hoşa giden duy 1 C E R A T T E P E gulanım. 5/ ABD ve 2 A P E L A F E L İngiltere’de kullanı 3 N O T A R İ Y A lan arazi ölçüsü biri 4 İ P P L A J mi... Türk halk müzi 5 K E T E M İ ÇO ğinde bir uzun hava tüE L E A A K rü. 6/ Cıvataların altına 6 A L U yerleştirilen ortası de 7 S A R O S lik yuvarlak parça. 7/ 8 E L İ T İ L AM Utanç duyma... Sarım 9 L İ M A N T E P E sağın antibiyotik etki gösteren etkin maddelerinden biri. 8/ İstanbul’un eski adlarından biri. 9/ Çocuğun eğitim ve öğretimiyle ilgili erkek bakıcı... Tutsak. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Taştan yapılmış, kemerli büyük köprü. 2/ Kars’ın doğusundaki ünlü eskiçağ kenti... Kaba ambalaj bezi. 3/ Yumurta verimi yüksek bir tavuk ırkı... Yabancı. 4/ Bir yeri bakımlı ve bayındır duruma getirme... Kap ağırlığı.. 5/ Gözkapaklarına sürülen boya... İçinden çıkılması güç, sıkıntılı durum. 6/ Duman lekesi... Özellikle mehter müziğinde kullanılmış vurmalı bir çalgı... 7/ Adana’nın Kozan ilçesinde, MÖ 3. yüzyıla tarihlenen bir kale. 8/ Vücuttaki AİDS virüsünü saptamakta kullanılan test... İstenilen nitelikleri taşıyan. 9/ “Doğar midelerden nur topu ihtilaller” (F.N. Çamlıbel)... Çam fıstığı. YUKARIDAN AŞAĞIYA:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle