05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 HAZİRAN 2014 PERŞEMBE 2 İhsanoğlu’nun Adaylığı CHP’nin oryantalist ve elitist, malum muhalif grubunun süregelen bu tutumu, hem M. K. Atatürk’ü yeterince anlamamak hem de 21. yüzyıl gerçeklerini algılayamamak demektir. Onların bu tutumu sağ partilerin kendilerini Müslüman, CHP’yi laik olarak tanıtıp, halk nezdinde laikliğin dinsizlik olduğu imajını sağladılar. Oysa CHP de laik Müslümanların kurduğu bir parti olarak, dinsel değerlere duyarlı politikalar üretebilirse tıpkı Atatürk ve Ecevit gibi, oy oranları yüzde 41’in üzerine çıkabilir. OLAYLAR VE GÖRÜŞLER E Prof. Dr. NURŞEN MAZICI Siyaset Bilimci olmayan bir dönem için bu ülkeyi yönetme girişimine karşı bir tercih olduğunun da ayırdında değiller. İhsanoğlu’na bazı gazetecilerden gelen eleştiriler ise onun bir elit olmasıyla halk katmanlarında itici bulunacağına ve siyasi olarak tanınmıyor olmasının dezavantaj olduğuna vurgu yapıyorlar. 1 Ne paşazade, ne aristokrat, Yozgatlı bir ailenin çocuğu olarak iyi bir eğitim almış, profesörlüğe kadar yükselmiş tipik bir Anadolu çocuğudur. Eğitim ve iş kariyeri onu elit yapabilir ama bu onun elitist olduğu anlamına gelmez. Kaldı ki CHP ve MHP’nin zayıf olduğu muhafazakâr İç Anadolu halkının, kendi yörelerinden cumhurbaşkanı çıkarmak için İhsanoğlu’na büyük destek verecekleri akıldan çıkarılmamalıdır. 2 Çok iyi derecede Arapça bilmesini, İslam Konseyi Örgütü Sekreterliği yapmış olmasını, “siyasal İslamcı” ve “gerici” olarak niteleyen, oryantalist bile diyemeyeceğim bu grup unutmamalıdır ki 1968’den beri verilmeye başlanan Paris’teki Uluslararası Bilim Tarihi Enstitüsü’nün 2008 bilim ödülünün, 2. kez bir Türk olan İhsanoğlu’na verilmesinin nedeni, pozitif bilimler yöntemiyle yazılan, Osmanlı bilim tarihi üzerine geniş bir bilim kurulu ile hazırlamış olduğu 15 ciltlik çalışmasıdır. Kaldı ki kara çarşaflılara CHP rozeti takan kişi de “İslamcı” İhsanoğlu değil, bu grubun cumhurbaşkanı adayı Baykal’dır. 3 İhsanoğlu’nun seçmen tarafından tanınmıyor olmasına gelince, internet çağında tanıtım, TV ve sosyal medyada bir “tık” ile bir saniyede tüm dünya düzeyine yapılabiliyor. Yeter ki CHP ve MHP, büroşür dağıtmak gibi eski bir yöntemle değil, AKP gibi iletişim stratejisi ve halkla ilişkiler çalışması yapabilsinler. Tıpkı 30 Mart seçimlerinde olduğu gibi, İslamı çok iyi bilen bilge bir kişi İhsan Özkes’i Üsküdar’da oy sayımı bitmeden terk ettikleri gibi olmasın. 4 M. K. Atatürk’ün sözünü ettiği “mazlum milletler” hiç kuşkusuz Osmanlı’dan kopan Müslüman ülkelerdi. Onlar için laik Müslüman Türk devleti, bir gün kendilerinin de kurabileceği bir devlet hayaliydi. Türkiye’ye 2002’ye değin hayranlıkla bakan Arap aydın, akademisyen, gazeteciye de İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanlığı yeniden bir umut olabilecektir. 5 Ayrıca İKÖ Sekreterliği sırasında Irak’taki mezhebi ihtilafın çözümü için 2006 Mekke Anlaşması’yla sonuçlanan kendi dinamik metodunu geliştirmiş; Filistin’de 2006 Aralık ayında ElFetih ve Hamas arasında uzlaşmaya varılmasında rol oynamış; Filistin’in UNESCO ve BM üyelikleri için çalışmıştır. 6 İKÖ ile ABD arasında üye ülkelerde anne ve çocuk sağlığının iyileştirilmesine yönelik işbirliği anlaşması imzalanması ve bir milyon anne ve çocuğuna ulaşılması hedefini sağlamıştır. 7 Bir de uyarılması gereken liberal sağ kesim, ekonomik istikrar için oy kullanacaksanız ya Batı borsa ve finans sisteminden yana parlamenter rejim destekçisi adayı, kmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığına başlıca itirazlar ağırlıklı olarak CHP içindeki bazı milletvekilleri ve aynı nitelikteki bazı gazetecilerden geliyor. İhsanoğlu’nu “gerici” olarak niteleyen bu grup, 10 Ağustos 2014’te yapılacak seçimi, alışılagelen bir Cumhurbaşkanlığı seçimi değil, 1699’dan beri süregelen ve Cumhuriyetin ilanıyla anayasal güvenceye alınan laik demokratik hukuk devletinin varlığını korumak ya da onu yok etmek seçimi olduğu uzak görüşüne ne yazık ki sahip değiller. Dahası, bu seçimin, Türkiye koşullarına en uygun ama sorunlarını kendi içinde çözebilecek olan demokrasiye daha fazla açık ve 1876’dan beri kurumsallaşmış parlamenter sistemin ya devamı ya da dünyada örnekleri görülen diktatörlüğe yatkın başkanlık sisteminin seçimi olduğunun da farkında olmadıkları kanısındayım. Bu seçimin, dürüst, bilge, beyefendi, alçakgönüllü, herkesi kucaklayan, güvenilirliği hem Batı hem Doğu dünyasında kanıtlanmış, hukukun üstünlüğüne saygılı bir cumhurbaşkanıyla, 100 milyar dolarlık bir rüşvet iddiasına adı karışan, yasama, yargı, hatta yürütme ve basın erklerini kendi kontrolüne alan, toplumu etnik olarak, dinsel olarak ateist, Allahsız, Alevi, Caferi, Yezidi, Şia gibi çok sayıya bölen... “Kes ulan sesini... Sana üç nokta koyarım... Otur ulan oturduğun yerde, her şeye burnunu sokma... Ananı da al git... Biliyorsunuz bu adam Alevi” dedikten sonra yuhalatan bir kişinin, yedi yıl değil, Saddam, Kaddafi gibi süresi belirli Oysa İhsanoğlu: ya da krize yuvarlanıp iflas etmek için diktatöryal başkanlık sistemi arasındaki tercihi çok iyi yapmalıdır. 8 İhsanoğlu’nun Erdoğan’a karşı bir diğer dezavantajının da hitabet konusunda olduğu söyleniyor. Ben İhsanoğlu’nu öğrenciliğimde 32 yıl önce tanımıştım. Hele bir konuşma yapsın, göreceksiniz ki İhsanoğlu’nun hitabeti, cumhurbaşkanlığına daha uygundur. Adamın birine şu iki şaraptan hangisi daha lezettli diye sormuşlar, o da birinci şarabı denedikten sonra “öbürü” demiş. Öbürünü denemeden nasıl bu sonuca vardığı sorusuna da “Bundan daha kötü şarap olamaz” yanıtını vermiş. Bu fikra da nerden aklıma geldi bilmiyorum(?)... Sonuç olarak, CHP’nin oryantalist ve elitist, malum muhalif grubunun süregelen bu tutumu, hem M. K. Atatürk’ü yeterince anlamamak hem de 21. yüzyıl gerçeklerini algılayamamak demektir. Onların bu tutumu sağ partilerin kendilerini Müslüman, CHP’yi laik olarak tanıtıp, halk nezdinde laikliğin dinsizlik olduğu imajını sağladı. Oysa CHP de laik Müslümanların kurduğu bir parti olarak, dinsel değerlere duyarlı politikalar üretebilirse tıpkı Atatürk ve Ecevit gibi, oy oranları yüzde 41’in üzerine çıkabilir. Aksi takdirde 2528 aralığında patinaj yaparken, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle oluşacak başkanlık sistemiyle diktatöryal bir sistemde eriyip gidebilir. İtirazcılar, bilmeli ki ideal aday, sevgili, eş, patron, toplum gerçek hayatta yoktur; yalnızca kafalarda vardır. Hiç kuşkusuz İhsanoğlu da ideal bir aday olmayabilir. Ancak tüm bu yazdıklarımı bir kez daha düşünerek ya yüzde 51 alabilecek İhsanoğlu’ndan daha iyi bir aday çıkarmalılar ya da gölge etmemeliler. Sorun Ne, Aday Kim? Sorun, partilerin oy artırması sorunu değildir... Sorun, Atatürkçülerin, Alevilerin, solcuların, demokratların, milliyetçilerin keskinlik yarışı değildir... Sorun, kişisel ya da hizipçi egoların tatmini sorunu hiç değildir! HHH Sorun, tek adam diktatörlüğü tehdidiyle karşı karşıya olan demokrasinin kurtarılması sorunudur... Sorun, bütün farklılıkların birlikte var olabilmesi, yaşayabilmesi, kendini ifade edebilmesi, siyasal ve ideolojik tartışmaların, mücadelelerin, barış içinde yapılabilmesi sorunudur... Sorun, zedelenen temel insan hak ve özgürlüklerinin yaşatılabilmesi sorunudur... Sorun, yok edilen Hukuk Devleti’nin yeniden ihdası sorunudur... Sorun, can ve mal güvenliğimizi sağlamakla görevli olan devletin çökertilmesinin engellenmesi sorunudur... Sorun, halkı birbirine düşman eden, kutuplaştırma, düşmanlaştırma, nefret siyasetinin durdurulabilmesi sorunudur... Sorun, yok edilmekte olan ifade ve medya özgürlüğüne sahip çıkılması sorunudur... Sorun, baskı altına alınan ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan bilim ve sanatın kurtarılabilmesi sorunudur... Sorun, adam kayırmanın, iktidar eliyle zengin edilmenin, rüşvetin, yolsuzluğun önlenebilmesi sorunudur... Özet olarak sorun, bir rejim, bir mal, can ve özgürlük sorunudur... Yoksa, hiçbir siyasal ve ideolojik tartışmanın anlamı ve olanağı kalmayacaktır! HHH Sorun, bir kutuplaştırma ve düşmanlaştırma stratejisi ile yaratılmıştır... Toplumu daha da çok kutuplaştıracak, daha da çok düşmanlaştıracak strateji ve taktiklerle çözülemez! Sorunun çözümü ancak: 1) Demokrasiye, insan haklarına, Hukuk Devleti’ne ve onun temelinde yatan laikliğe inanan... 2) Bunları, düşmanlaştırma ve kavgayla değil, uzlaşma ve barış kültürüyle savunacak ve güçlendirecek... Bir cumhurbaşkanı ile kolaylaşabilir. HHH CHP ve MHP’nin ortak adayı olarak ilan edilen Ekmeleddin İhsanoğlu’nu tanımayabilirsiniz... Tanıyorsanız, beğenmeyebilirsiniz... Ama İhsanoğlu, barış ve uzlaşma kültürüyle yoğrulmuş bir geçmişten, bu geçmişe dayalı başarılı bir uluslararası politika kariyerinden gelmektedir... Demokratik rejimin yaşatılması, bütün yurttaşların can ve mal güvenliklerinin, özgürlüklerinin korunması için gerekli olan temel değerlere sahiptir... Üstelik, partiler arasında sağlanan mutabakat ile seçilme şansı da vardır! ‘Amaç’ İçin Her Türlü ‘Araç’ Kullanılabilir! HİLMİ TAŞKIN B aşbakan Erdo ğan resmi açıklama olmasa da Çankaya’yı hedeflemektedir. Bu konuda psikolojik olarak Cumhurbaşkanı Gül’ü devre dışı bırakmış görünüyor. Yaratılan psikolojik ortam ile Cumhurbaşkanı Gül, “Ben de varım” diyemez... Erdoğan, seçilememesi durumunda yaşayacağı olumsuzlukları bildiği için, adımlarını ona göre atıyor. “Amaç” için her türlü “araç” kullanılmaya çalışılıyor! Başbakan Erdoğan’ın karşısına, muhalefetin “çatı aday” formülü ile çıkması önemli bir adımdır. Bu durum ise Erdoğan için kaygı oluşturuyor olacak ki, muhalefetin “çatı aday” formülüne yönelik eleştirileri sıkça dile getirmeye başladı. Seçilebilmek için Başbakan Erdoğan’ın temel stratejisi şu şekilde özetlenebilir. Hem “çatı aday” oluşumunu bozarak MHP tabanından oy almak, hem de HDP tabanından oy almak. Çünkü AKP seçmeninin oyları tek başına Çankaya için yeterli değil. Son günlerde adımlarını da bu yönde atmaktadır. Uzunca süredir dile getirmediği “açılım” süreci ile ilgili yeni adımlar atmaya çalışması ve Beşir Atalay’ın Diyarbakır toplantısı bu açıdan ele alınmalıdır. Bölge seçmenine umut vermek ve oy devşirmek! İlk defa Diyarbakır’da, çocukları dağa giden anaların eylemlerine şahit olduk. Analar HDP’li Büyükşehir Belediyesi önünde eylem yaptılar. Bu eylem, anaların masumane bir eylemi olmaktan daha çok organize bir eylem havasındaydı. PKKHDP çizgisi ile analar ve çocukları üzerinden ayrılık yaratmaya ve bu ayrılıktan oy almayı hedefler bir görüntü verdi! HDP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in son grup toplantısında, “HDP olarak kendi adayımızı çıkaracağız” demesi, aslında bir siyasi poker oynandığına işarettir. Bunun anlamı şudur: “2. Tur için pazarlık gücümüzü artıraca ğız.” Başbakan Erdoğan ve kurmayları ya da ekibin “derin” yapıları bu durumu görmüş olacaklar ki, yeni “araç”ları devreye sokmak için adımlar attılar! Ne yazık ki bu “araç” hepimizin ortak değeri bayrağımız oldu! Diyarbakır 2. Hava Üssü Karargâhı içinde, göndere çekilmiş olan Türk bayrağının indirilmesi üzerinde durulmaya değer görüntü ve sonuçlar doğurmuştur. Toplumun bayrak hassasiyeti biliniyor. Olay medyaya yansıyınca pek çok kentte bayrak yürüyüşlerinin yapılacağı da tahmin edilecek bir durumdur. Başbakan’ın da bu durumu fırsat bilerek bayrak üzerinden 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimleri için siyaset üretmesi beklenen bir durumdur. Bu siyaset ile Başbakan, bayrak hassasiyeti yüksek olan seçmenlerden, özellikle de MHP tabanından oy almayı hedefleyecektir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle