27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 MAYIS 2014 ÇARŞAMBA [email protected] 14 KÜLTÜR Her İle Bir Kitap Fuarı 67. Cannes Film Festivali’nde sona gelinirken Altın Palmiye tahminleri gittikçe kızışıyor Adana, Bursa, Trabzon, İzmir, Malatya, Gaziantep… 81 ilimizi saymıyorum. Yıl başından beri yapılan kitap fuarlarının birkaçı bu. Bu hafta Diyarbakır ve Kocaeli var. Kitap fuarı yapılmadık ilimiz kalmayacak yakında. Kitap fuarları illerle sınırlı kalmıyor, ilçelere doğru da yayılıyor. Geçen hafta Çarşamba Kitap Fuarı vardı. Bu kitap fuarlarının çok azı profesyonel nitelikte. Çoğunluğunu illerin valilikleri ya da belediye başkanlıkları gerçekleştiriyor. Stantlar ücretsiz, yayıncılar, imza günlerine davet edilen yazarlar ağırlanıyor. Bu arada yasal zorunluluklar unutuluyor. 5174 sayılı yasaya uygun fuar düzenlemiyor, TOBB’den “Fuar düzenleme yetki belgesi” almıyorlar. “Yurtiçi Fuar Düzenlenmesine Dair Usul ve Esaslar” yönetmeliğine uygun çalışmıyorlar. TOBB 2014 Yılı Fuar Takvimi’nde de bu nedenle yer almıyorlar. Yasal zorunluluklar, masraflar olmasa da kitap fuarı düzenlemek kolay iş değil. Uygun bir fuar alanına, fuar malzemelerine, teknik, güvenlik, hizmet gibi konularda çalışacak elemanlara, halka duyuracak reklam kampanyalarına ihtiyaç var. Herhangi bir edebiyat şenliğinden çok daha pahalıya gelen bir kültürel faaliyet. Neden her ilde kitap fuarı yapılıyor? Çünkü moda oldu. Valilerin, belediye başkanlarının kitap fuarı yapmak için seferber olmasını başka bir nedenle açıklayamayız. Beş yıl önce Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin kitap fuarı basının gösterdiği büyük ilgi ile Türkiye çapında duyuldu. Valilerin, belediye başkanlarının dikkatini çekti. Tabii ki, herhangi bir kültürel faaliyetten daha çok duyulmuş olması kitap fuarı yapmak için yeterli değil. Başka verilere de gerek var. Bir kere kitap okumayı teşvik eden her çaba toplum tarafından takdirle karşılanıyor. “Kitap okumak” özellikle gençler arasında hızla yaygınlaşan bir eğilim. Kitap fuarları gençlerle, öğrencilerle dolup taşıyor. Okurlar her kesimden geliyor. Sağcı, solcu, İslamcı, sosyalist diye bir ayrım yok. Toplumun her kesimine seslenmiş oluyorsunuz. İl yöneticileri açılışta yaptıkları konuşmalarla Türkiye basınında yer buluyor. Normal şartlarda birini ya da ikisini bir araya getiremeyeceğiniz onlarca yazar kitap fuarı sayesinde şehre geliyor. İl yöneticileri onlarla tanışmakla kalmıyor, aynı masayı paylaşıyor, aynı fotoğraf karesinde yer alıyor. Yani tanıtım açısından diğer kültürel etkinliklere göre çok daha verimli bir etkinlik kitap fuarı yapmak. Ama bir süre sonra tüm diğer etkinliklerde olduğu gibi bu fuarların da tavsayacağı bir gerçek. Sayı iyice çoğalıp 81’e yaklaştıkça yazarlar da yayıncılar da kitap fuarları arasında seçim yapmak zorunda kalacak. Çünkü yıl 52 hafta. Sadece fuarlarda zamanlarını geçirseler bile hepsine yetişmeleri olanaksız. Stant ücretsiz, konaklama yüksek indirimli olsa da bir yayınevi için kitap fuarlarına katılmanın bir bedeli var. Stantta çalışacak elemanların ücretinden başlayan, tanıtım giderleri ile büyüyen bir bütçe. Kitap fuarı organizasyonunun tüm gerekleri yerine getirilip herkesin fuardan haberdar olması sağlansa bile okur sayısının çok olmadığı bir gerçek. Çoğu ilimizde bir kitapçıyı besleyecek sayıda okur yok. Kitapçıyı ayakta tutamayan bir okurun kitap fuarını yaşatması pek olası değil. Öte yandan fuar nedeniyle hayatında ilk kez kitap gören, satın alanların sayısı da az değil. Ama bu okur nedense yılın diğer günlerinde illerindeki kitapçıya gitmiyor, kitap almıyor. Her ilde kitap fuarı yapma modasının bir süre sonra biteceği anlaşılıyor. Önemli olan, hasar vermeden bitmesi bu modanın. Örneğin zaten çok az olan gerçek kitapçıların okuru fuarlara kaptırıp batmaması… Sissako mu Ceylan mı? MEHMET BASUTÇU DÜN AÇILAN 5. DİYARBAKIR KİTAP FUARI 25 MAYIS’A KADAR AÇIK CANNES Festivalin tam yarısındayız. Altın Palmiye adayı 9 filmi izledikten sonra, yaratıcı sinemanın katıksız savunucusu Kanadalı bir eleştirmen, “Festival burada bitseydi, Palmiye’yi Sissako ile Ceylan arasında paylaştırmaları çok doğru ve anlamlı olurdu” derken genel bir kanıyı diBertrand Bonello ile Bennett u Yaratıcı le getirmiş olmaktaydı. Bu sözMiller ana seçkide ilgiyle izlensinemanın katıksız leri, David Cronenberg’in filmi diler. savunucusu Kanadalı “Maps to the Stars”ı izledikten ves Saint Laurent yılı hemen sonra söylemesi daha da bir eleştirmen, anlamlıydı. Cannes’ın orta kuşak gedikli“Festival burada Ceylan gibi Altın Palmiye’ye lerinden Bertrand Bonello, ünbitseydi, Altın beşinci kez aday olan Crolü moda yaratıcısı Yves Saint nenberg, düş fabrikası Palmiye’yi Sissako Laurent’ın özyaşamına odakHollywood’un küçük ya da büile Ceylan arasında lanmış. Birbirine kenetli iş dünyük ekran için ‘yıldızlar’ yaraözel hayatını, eşcinsel paylaştırmaları çok yasıyla tırken, göz kamaştırıcı o yapay aşklarının fırtınalı ortamına kodoğru ve anlamlı ortamda insanları nasıl canavarşut olarak, 196575 arası ciddi laştırdığını; kısa sürede öğütüp bir dönüşüm yaşayan Fransa’daolurdu” derken kustuğunu; psikolojik ve fantasgenel bir kanıyı dile ki toplumsal olaylara da değitik boyutları yine öne çıkan, sonerek işlemiş. O dönemin estegetiriyordu. Ama ğuk bir şiddet içeren o kendine tiğine sadık kalarak dekonstrüközgü biçemle anlatıyor. Hastayine de ödül gecesini tivizme göndermelerde bulunan lıklı ilişkileri, çözülen aile bağlabir sinema dili geliştirmeyi debeklemekte rını, onulmaz iletişim eksikliğinnemiş. yarar var... den mustarip ‘sanatçılar’ın zaYves Saint Laurent üzerivallı çırpınışlarını, yine alabildine Fransa’da aynı yıl çekilen iki ne cilalı bir estetik eşliğinde sahfilmden biri olan bu “Saint Laurent”, hedeneye koyarken, kendini yenileyemiyor. fine ulaşamayan zahmetli anlatımı ve yoruAtom Egoyan’ın da düş kırıklığı yarattıcu kurgusuyla, yönetmenine ödül getirmekğını anımsarsak, 3 filmle birden Cannes’da te zorlanacak… ciddi bir varlık gösteren Kanada sinemasıBennett Miller için durum tam tersi. İkisi nın umudu, yarışmanın en genç yönetmeni hâlâ yaşayan 3 kişi etrafında gelişen gerçek Xavier Dolan’a kaldı… olayları, son derece tutarlı klasik bir dille işlediği “Foxcatcher”, yaşananları sinemaya erçeklerin sineması aktarmanın zorlukları nasıl aşılabilir sorusuHafta sonunun sıcak gündeminde, Abel na verilecek en güzel yanıtlardan biri: ÖnFerrara’nın filmi “Welcome to New ce, gerçekleri yaşamış olan ana karakterlere York”un özel basın gösterimleri varönyargısız yaklaşmak, onları derinlemesine dı. Cumartesi gece yarısına doğru düzenanlamaya çalışmak gerekir. Sonra da ana telenen, Gérard Depardieu ile Jacqueline maya odaklanarak, hoş görünen ayrıntıların Bisset’nin de katıldıkları basın toplantısı, çekiciliğine kapılmadan, gerçeklere saygılı festivale koşut yapay bir heyecan yaratmayı dürüst bir dil geliştirmelidir… başarsa da filmin acele kotarılmış bir tele1980’li yıllarda madalyalar kazanmış vizyon dizisi yavanlığında olması, haftalarAmerikalı iki güreşçiyi destekleyerek, bu dır sürdürülen polemiklerin ne kadar yapay spor dalında güçlü bir ekibin kurucusu, desolduğunu gösteriyordu… tekçisi ve çalıştırıcısı olmayı düşleyen FranBuna karşılık, gerçek olaylardan yola çısız kökenli Amerikalı zengin Du Pont ailekarken özyaşamlarını sinemaya uyarladıksinin mirasçısı milyarder John du Pont’nun ları insanlara saygıyla yaklaşan, Ferrara’nın trajik öyküsü, Cannes’dan mizansen ya da tersine, mesafeli bir bakış açısı benimseoyuncu ödülüyle dönebilecek, başarılı bir yerek duygu sömürüsü yapmaktan kaçınan ‘gerçeğin sineması’ örneği… Çokdilli, çok dinli, çok etnisiteli u TÜYAP Kitap Fuarları Genel Koordinatörü Kavukçuoğlu, fuardaki demokratik, özgürlükçü ortamın tüm ülkeye yayılmasını diledi. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Kışanak, ‘Bu topraklarda kalıcı barışın sağlanması için sanatçılar, aydınlar duruma el koyan bir kalkışma içinde olmalı’ dedi. Y ASLI ULUŞAHİN G DİYARBAKIR TÜYAP tarafından düzenlenen 5. Diyarbakır Kitap Fuarı, dün Diyarbakır Vali Vekili Mehmet Demir ile Büyükşehir Belediyesi eşbaşkanları Gültan Kışanak ile Fırat Anlı’nın katılımıyla açıldı. Açılışta, Soma’da yaşanan katliam anılarak, yaşamını kaybedenlere başsağlığı, tüm halka da sabır dilendi. Açılışta konuşan TÜYAP Kitap Fuarları Genel Koordinatörü Deniz Kavukçuoğlu, bu fuarda, Türkiye’de örneğine az rastlanan çokdilli, çok dinli, çok etnisiteli, demokratik, özgürlükçü bir ortamın yaratıldığını söyledi. Kavukçuoğlu, bu ortamın tüm Türkiye’ye yayılmasını diledi. Türkiye Yayıncılar Birliği İkinci Başkanı Fahri Aral, fuarda ölümünün 90. yılında Ali Emîrî’nin anılacağına dikkat çekerek, “Divanü Lugati’t Türk”ü gün ışığına çıkaranın bir Kürt aydını olmasının, tarihin bir istihzası olduğunu belirtti. Kürt Yazarlar Derneği Başkanı Mehmet Yılmaz, Kürtçe yaptığı konuşmasında, bu dilin çok kadim, çok zengin ama yaralı bir dil olduğunu ifade etti. “Kürt dilinin kıyımında Avrupa’nın rolü de az değildir” diyen Yılmaz, Nobel komisyonuna seslendi ve Kürt dilinin artık bir ödülü hak ettiğini söyledi. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak, Soma’da, Roboski’de yaşananlar edebiyata, resme, sinemaya konu olursa bu konuda yapılacak politik mücadeleden daha iyi sonuç alınacağını ifade etti. Kışanak, “Bu topraklarda kalıcı barışın sağlanması için sanatçılar, aydınlar duruma el koyan bir kalkışma içinde olmalı. Bu kalkışma her konuda vicdanları ayağa kaldıracaktır” diye konuştu. Diyarbakır Kitap Fuarı’nın çokdilliliği ve çokkültürlülüğüne vurgu yapan Kışanak sözlerini “Fuara geldiğinizde iki kitap alın. Biri kendi anadilinizde, biri de okumak istediğiniz başka bir dilde olsun. Ama bunlardan biri mutlaka kadın yazarın, şairin kitabı olsun” diye bitirdi. ‘ZİAZAN’ DIVERSITY IN CANNES KISA FİLM YARIŞMASI’NDAN ÖDÜLLE DÖNDÜ n Kültür Servisi İstanbul Şehir Üniversitesi Sosyoloji Dükkânı Kulubü, arabeski hem sosyoloji hem de müzikoloji ekseninde tartışmak üzere bir sempozyum düzenliyor. Sempozyum, bugün 11.30 18.30 saatleri arasında İstanbul Şehir Üniversitesi’nde yapılacak. Sempozyuma Orhan Gencebay da konuşmacı olarak katılacak. Arabesk sempozyumu Cannes’da Türk Sineması resepsiyonu Resepsiyon, Soma maden işçilerinin anısına bir dakikalık saygı duruşuyla başladı CANNES (Cumhuriyet) Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Hakkı Akil tarafından Türk sinemasının 100. yılı nedeniyle Cannes’da bir resepsiyon verildi. Soma’daki maden faciasında yaşamını yitiren işçilerin anısına bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan resepsiyonda büyükelçi Akil kısa bir konuşma yaptı. Türkiye’de sinema seyircisinin yerli filmlere olan ilgisinin de her geçen gün arttığını belirten büyükelçi Akil, Türk televizyon dizilerinin başta Ortadoğu, Balkanlar ve Asya ülkelerine ihraç edildiğini vurguladı. Resepsiyonda, Türk yönetmenlerin başta Cannes olmak üzere uluslararası sinema festivallerinde kazandığı ödüllere dikkat çekildi. Soma’daki maden faciası nedeniyle resepsiyonda sahne alması planlanan “Baba Zula” konseri iptal edildi. Davete, festivalde “Altın Palmiye” için yarışan “Kış Uykusu” filminin yönetmeni Nuri Bilge Ceylan ve oyuncuları, yönetmen Yeşim Ustaoğlu, Tolga Karaçelik ile dünyanın farklı yerlerinden sinema yapımcısı, yönetmenler ile dağıtım şirketlerinin temsilcileri katıldı. ‘Yürekten etkileyen bir macera’ Kültür Servisi Oyuncu Derya Durmaz’ın yazıp yönettiği kısa filmi “Ziazan”, Diversity in Cannes Kısa Film Yarışması’nda Jüri Ödülü ve İzleyici Ödülü’nü kazandı. Cannes’da verilen Diversity in Cannes Kısa Film Yarışması Ödülleri, sinema sektöründe az temsil bulan hikâyelerin, farklılıkları temsil eden sinemacı ve filmlerin, film endüstrisinde ön plana çıkarılmasını destekliyor. “Ziazan”, yapımcı Lisa Cortes’in de aralarında bulunduğu jüri tarafından “Yönetmenin hayal gücünün film üzerinden hayat bulmasının yanı sıra ana karakterin hayal gücünün, izleyiciyi yürekten etkileyen bir maceraya dönüşmesi” nedeniyle Jüri Ödülü’ne değer görüldü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle