27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 MAYIS 2014 CUMARTESİ 8 HABERLER Balbay ve Özel, facianın yaşandığı madende cenazelerini bekleyen ailelerle görüştü CHP Genel Başkan Yardımcısı Çıray, Erdoğan’ın maden kazalarını olağanmış gibi göstermeye çalıştığına dikkat çekti u Soma madeni felaketi, iş ve işçi güvenliği yanı sıra özelleştirme uygulamalarının da sorgulanmasına neden oluyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Aytun Çıray, felaketin sorumluları konusunda değerlendirme yaparken Başbakan Erdoğan’ı kast ederek “Özelleştirme kararlarını bizzat verdiğini bildiğimiz ‘o zat’ baş suçlu. Bırakın ‘o zat’ın algı yapılandırması adına siyaseti bu faciaya bulaştırma çabasını, sırf bu durum bile olayın mahiyetinin siyasi olduğunu gösteriyor. Böyle büyük bir facianın sorumlularının hesabı mahşere bırakılamaz” diyor. LEYLA TAVŞANOĞLU ‘İnsanımızı köle olarak görüyor’ CHP Genel Başkan Yardımcısı Dr. Aytun Çıray Soma madeni felaketinin baş suçlusunun “o zat” dediği Başbakan Erdoğan olduğunu söyledi. Çıray, Erdoğan’ın maden kazalarını olağanmış gibi göstermeye çalıştığını da belirterek, “Hep kölelik çağında yaşanan maden kazalarından örnekler verdi. O zat insanımızı köle olarak görüyor” dedi. Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte siz de Soma’ya gittiniz. İzlenimleriniz nedir? A.Ç İnsan kendini gerçekle kâbus arasındaki çizgide hissediyor. Hani büyük bir sıkıntı içinde “Bu bir kâbus ve uyandığımda her şey bitecek” dersiniz ya… Bu kadar büyük bir acı ve felaket gerçek dışı gibi geliyor insana. Ama Sayın Genel Başkan’la birlikte madenin ağzına gittiğimizde maden emekçilerinden birinin eşinin attığı çığlık uyandırdı beni, ama bu defa kâbusa uyandım. Böyle bir sorumluluğun müsebbipleri artık uyuyamazlar, uyuyamayacaklar ve artık bu çığlıklar Başbakan’ın kulaklarında sonsuza kadar çınlayacak. Kılıçdaroğlu nasıl bir tepki verdi? A.Ç. İnsanca… “Daha yola çıkarken herkesi uyardı. Bu konuyu siyasete alet edemeyiz” dedi. “Acıları paylaşmakla kalmamalıyız, acıları hafifletmek için süreklilik içinde çalışmalıyız” diye ekledi. Sendikalardan sorumlu başkan yardımcısı Yakup Bey başkanlığında bir komisyon kurulması talimatı verdi ve süreklilik arz edecek. Van depreminde olduğu gibi acılı vatandaşlarımızın CHP’yi hep yanlarında hissetmelerini istiyor. Ancak “o zat” yine kendini tutamadı ve suçluların telaşı içinde bu büyük acıyı bile siyasete alet etti. Nasıl? A.Ç. Bir soru üzerine Manisa milletvekillerimizin “Soma madenleri hakkında” verdikleri “araştırma önergesi” hakkında doğru söylemeyerek işe başladı. “İçinde Soma sözcüğü bile geçmiyor” dedi. “Zaten Meclis’i oyalama niyetiyle verilmişti” dedi. Yetmedi; bir büyük acı hakkında algı yapılandırması projesi başlatıldı. “Kaza bu işin fıtratında (doğasında) var” diyerek suçu hâşâ Allah’a atarak, “Kader bu canım biz ne yapalım?” demeye getirdi. Zaten bunlar bunu hep yaparlar; işler iyi gidince onlar yapmış olurlar, kötü giderse Allah’ın takdiridir, derler. Asıl sorumlu bakan yerine felaket mahalline Sağlık ve Enerji bakanlarını gönderdi. Yani “o zat” her zamanki gibi kendi fıtratını ortaya koydu. Diyanet İşleri Başkanı’nı da görevlendirerek onu da mazeret siyasetinin aracı haline getirmeye çalıştı. Ama başka ülkelerde de bu tür kazalar olabilir dedi? Örneğin İngiltere ve Fransa’dan örnekler verdi… A.Ç. İşte size klasik AKP numarası: İnkâr et, mazeret bul ve suçla. “Geçmişe gidiyorum” diyerek, İngiltere, Fransa, ABD gibi ülkelerden örnekler verdi. O kadar geçmişe gitti ki 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başından örnekler verdi. çünkü insanımızı böyle görüyor. Nasıl görüyor? A.Ç. “İngiltere’de 1862 madende 204 kişi ölmüş. Fransa, 1906 dünya tarihinin en ölümlü ikinci kazası olmuş” diyor. Yani kölelik çağından örnekler veriyor; çünkü “o zat” insanımızı köle olarak görüyor. CHP araştırma önergesi dışında başka uyarılarda bulundu mu? A.Ç. Sayın Kılıçdaroğlu biri seçimlerden sonra olmak üzere sadece bu yıl iki defa salı toplantılarında hükümeti uyardı. “2011 yılında ikiye katlanarak 1.563 olmuştur. İş kazası ve işçi ölümleri sayısı, resmi kayıtlarda görülenin de çok üzerindedir” dedi. ArGe’den Sorumlu Başkan Yardımcısı Sencer Ayata partinin eylem planlarından olan siyaset notunda “İşçi Ölümünün ‘Dava açmayalım diye bize imza attırıyorlar’ MUSTAFA ÇAKIR SOMA Gazetemiz yazarı CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ile CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, facianın meydana geldiği madene gitti. Arama kurtarma çalışmaları hakkında yetkililerden bilgi alan Balbay ve Özel, yakınlarını kaybeden ve hâlâ ocaktan cenazelerin çıkarılmasını bekleyen ailelerle görüştü. Aileler, Balbay ile Özel’e, kendilerinden işveren tarafından dava açmamaları için imza istendiğini ilettiler. Madene gelen CHP’li Balbay ve Özel, bütün ocak kapılarına gitti, son durum hakkında bilgi aldı. Ocakta yakınlarını kaybeden ailelerle görüşen Balbay ve Özel, geçmiş olsun dileklerini iletti. Aileler günlerdir yakınlarından haber alamadıklarını ifade ettiler. İşçi yakınları, “Daha çocuklarımızın cenazeleri bile çıkarılmadan bize dava açmamamız için imza attırmaya çalışıyorlar. Çocuklarımız nerede? 15 gün önce burada denetim yapıldığı söyleniyor. Bu nasıl denetim? Daha içeride kaç kişi olduğunu bile bilen yok. Şirket avukatları para teklif ediyor” dediler. Balbay ve Özel işçi yakınlarını tek tek dinledi, sorunlarıyla ilgileneceklerini ifade etti. ‘Kazası’ Olmaz” diye yazdı. Ne yazık ki bu uyarı ve öneriler medya tarafından yeteri kadar değerlendirilmedi. Eleştirilerinizi dinledik, peki çözümleriniz nedir? A.Ç. Soma özelinde başta “o zat” olmak üzere sorumluların peşini bırakmayacağız. Genelde CHP, iş kazalarını engellemek için mevzuatı çağdaş normlara uyduracaktır. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 1995 tarihli Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi’ni imzalayacağız. Rant ekonomisini değil üretim ekonomisini uygulayacaktır. AKP’nin ekonomik modelinin temelinde taşeron sistemi yerine işçi güvenliğini sağlayacak sendikal sistem teşvik edilecektir. Emeğinin karşılığını alan yüksek vasıflı bir işgücü yaratacağız. Bunları yapmak bizim iş kazalarında ölen işçilere ve arkadaşlarını kurtarmak için hayatını feda eden Serkan Güneş’e vefa borcumuzdur. orumlular hesap değil ‘bilgi’ veriyorlar! CHP’li Balbay, gazetecilere yaptığı açıklamada, ailelerin bir an önce çocuklarına kavuşmak istediklerini söyledi. Bazı ailelere dava açmamaları için imza attırılmaya çalışıldığını ifade eden Balbay, “Biraz önce bu işletmenin sorumlusunun basın toplantısını izledim. Hesap vermesi gerekenler bilgi veriyorlar” dedi. Ortaya çıkan tablonun 12 yılın değil, birikmiş acının patlaması olduğunu dile getiren Balbay, “Gerçeği söylemezseniz, efsaneler, söylentiler başlar. Beş tane efsane duydum. Gerçekler bir an önce açıklanmalı” diye konuştu. Balbay, madende çalışan işçilerin ciddi bir iddiayı aktardıklarını, daha önce ocakta çelik yapı oluşturulduğunu ancak ahşap yapıların çıkarılmadığını aktardıklarını bildirdi. Yine işçilerin 10 gün önce yangın alar S mı olduğu ancak dikkate alınmadığı bilgisini paylaştıklarını dile getiren Balbay, yetkililerin bir an önce açıklama yapmaları gerektiğini ifade etti. Balbay, “Maddi olarak işçilere biraz ödeme yapıp kurtulalım anlayışı var. Bu insanlık dışı” dedi. Balbay, içeride kaç kişinin olduğunun bile belli olmadığını vurguladı. “Burada trafo değil, sistem patlaması var” diyen Balbay, 1800’lü yıllardan örnek veren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı da eleştirdi. Balbay, Başbakan’ın söylediği 1800’lü yıllarda çalışma süresinin 18 saat olduğuna, kadın ve çocukların bile çalıştırıldığına işaret ederek “İtaat eken isyan biçer” dedi. Sorumlu olanların istifayı düşünmesi gerektiğini vurgulayan Balbay, ancak Türkiye’de istifa değil, “istifadenin olduğunu” ifade etti. Daha sonra CHP Manisa Milletvekili Hasan Ören, CHP İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ve Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar da madene gelerek yetkililerden bilgi aldı. Asıl patlama sistemde 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda adım adım aklama Sarraf’ın yurtdışı yasağı kaldırıldı CANAN COŞKUN ma günü karakola giderek imza atmasına ilişkin adli kontrol tedbirinin de devam ettiği öğrenildi. Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler’in yurtdışına çıkış yasağının kaldırılması için mahkemeye yaptığı başvuru ise reddedildi. İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesi, Barış Güler, Salih Kaan Çağlayan ve işadamı Rıza Sarraf’ın da aralarında bulunduğu 5 şüphelinin, atılı suçların şüpheliler lehine değişme ihtimali, delillerin toplandığı, sabit ikametgâh ve konumları gereği kaçma ve delilleri karartma ihtimalleri bulunmadıklarından ayrı ayrı tahliye edilmelerine karar vermişti. Mahkeme, aynı zamanda tahliye olan 5 şüpheli hakkında yurtdışına çıkışlarının yasaklanmalarına ve kamu davası açılıp savunmaları tespit edilene kadar ikametgâhlarına en yakın karakola imza atmalarına ve adreslerini bildirmelerine de karar vermişti. İtibarımız Bu büyük ve acı kazanın sorumluları kim sizce? Bakanlar mı? Başbakan mı? İşletme sahibi mi? A.Ç. Hepsi suçlular. Ama özelleştirme kararlarını bizzat verdiğini bildiğimiz “o zat” baş suçlu. Bırakın “o zat”ın algı yapılandırması adına siyaseti bu faciaya bulaştırma çabasını, sırf bu durum bile olayın mahiyetinin siyasi olduğunu gösteriyor. Böyle büyük bir facianın sorumlularının hesabı mahşere bırakılamaz. Bu işin temelinde yanlış siyaset var. Yok diyen varsa bize sorumluyu göstersin. Bakın; Güney Kore’de başbakan, nisanda meydana gelen bir gemi faciası sonucunda eleştirilerden dolayı istifa etti. 2013’te Letonya’da bir alışveriş merkezinin çatısı çöktü; 54 kişi öldü. Olayın ardından başbakan istifa etti. Şimdi biz de onlar gibi onurlu bir başbakan arıyoruz. Dış dünyada ise itibarımız yerlerde… Ben de onu soracaktım. Dış dünyada bu olayın yansımaları nasıl? A.Ç. Utanç verici. Dış basın “kölelik çağı”ndan örnek vermesi ile alay ediyor. Yetimlerin bedduasını almış “o zat” artık iflah etmez. Bunlar zaten dinlemelerle rehin alınmışlardı, şimdi itibarları çukurda. Büyük Türkiye’nin çıkarlarını bunlar taşıyamaz. Bunlar iktidarda kalmak için teslimler artık. Kısacası “Yürütmenin Başı” ülkemizin varoluşsal sorunudur. Vatandaşına ırkçı bir içgüdüyle “Ne kaçıyorsun ulan İsrail dölü” diye bağıran bu şahsa cumhurbaşkanlığı teslim edilemez. Yargıda ve vicdanlarda aklansın gelsin, bir daha sefere aday olsun. yerlerde İnkâr et, mazeret bul ve suçla İşadamı Rıza Sarraf’ın yurtdışına çıkış yasağı kaldırıldı. Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler’in yurtdışına çıkış yasağının kaldırılması için yaptığı başvuru ise reddedildi. Türkiye’yi sarsan 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturması kapsamında 20 Aralık 2013’te tutuklanan Rıza Sarraf’ın yurtdışına çıkış yasağı kaldırıldı. 28 Şubat 2014’te atılı suçun lehine değişme ihtimali, delillerin toplandığı, sabit ikametgâh, kaçma ve delilleri karartma ihtimali bulunmadığı gerekçesiyle tahliye edilen işadamı Sarraf’ın yurtdışına çıkış yasağının kaldırılması için yaptığı başvuruyu değerlendiren Ekrem Aydıner, “Cumhuriyet savcısının tutuklama kararının geri alınmasını istemesi” başlığını içeren Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 103. maddesini gerekçe gösterdi. Sarraf’ın her cu 17 polis şefi açığa alındı İstanbul Haber Servisi Sahte isimler, sahte olaylar ve sahte deliller üzerinden, yasadışı telefon dinlemesi yaptıkları iddia edilen, aralarında eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Erol Demirhan’ın da bulunduğu 5’i emniyet müdürü rütbeli emniyet personelinin bulunduğu 17 kişi açığa alındı. Mülkiye ve polis başmüfettişleri yaklaşık 3 aydır İstanbul’da İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde geçmişe dönük olarak yasadışı telefon dinlemelerini araştırıyordu. Müfettişlerin yaptığı inceleme sonunda binlerce kişinin sahte olaylar, sahte isimler ve sahte deliller üzerinden “mahkeme kararı” da alınarak telefonların dinlendiği tespit edildi. Bunun üzerine yasadışı telefon dinlemesiyle ilgili rapor hazırlayan müfettişler, aralarında eski İstanbul İstihbarat’tan sorumlu emniyet müdür yardımcısı Ali Fuat Yılmazer’in de yardımcılığını yapan eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Erol Demirhan’ın da bulunduğu 17 kişi, müfettişlerin raporu üzerine açığa alındı. Görevden el çektirilen, kimlik ve silahlarına el konulan polislerin 5’inin emniyet müdürü, 12’sinin ise başkomiser ve emniyet amiri rütbesinde olduğu belirtildi. l Yasadışı dinleme iddiası Tencere tava davasında beraat İstanbul Haber Servisi Beşiktaş’ta Gezi Parkı eylemleri sırasında 6 Haziran 2013 günü tenceretava ile protesto gösterisi yaptıkları iddiasıyla haklarında “kişilerin huzur ve sükununu bozmak” suçundan dava açılan anne Filiz Değirmenciler ve çocukları Tuğçe Aldede ile Onur Aldede beraat etti. Mahkeme, 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası istenen sanıklara yüklenen suçla ilgili kasıtlarının bulunmadığına hükmetti. İstanbul 10. Sulh Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya şikâyetçi Hilal Kazcıoğlu katılmazken, sanıklar Filiz Değirmenciler, Tuğçe Aldede ve Onur Aldede hazır bulundu. Duruşmada tanık olarak dinlenen sanıkların 20 senelik komşusu Dilek Bolverdi de olayın tenceretava davası olmadığını belirterek şikâyetçinin apartmanda pireye neden olacak kadar hayvan beslemesinden şikâyetçi olan Filiz Değirmenciler’e husumet beslediğini belirtti. Sanık avukatı, müvekkillerinin sırf müştekiyi rahatsız etmek için su ve toprak atmalarının söz konusu olmadığını belirterek “O tarihte tenceretava olayları protesto amaçlı yapılıyordu. TCK’nin 123. maddesine göre suçun oluşabilmesi için bir kişinin hedef alınması ve kasıtlı olması gerekir. Müvekkillerimin tenceretava çalması söz konusu değil. Çalmış dahi olsalar TCK’nin 123. maddesine muhalefet söz konusu değil” diye konuştu. Mahkeme de sanıkların ayrı ayrı beraatlarına karar verdi. l Atalay’a tazminat çıkmadı Yargıtay: Köstebek suç değil eleştiridir ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Deniz Feneri soruşturması sürecinde Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’a “Köstebek” demesini, eleştiri ve düşünce özgürlüğü olarak değerlendirdi. Yüksek mahkeme, Atalay’ın açtığı davada tazminat talebini reddeden yerel mahkemenin kararını onadı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle