27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 MAYIS 2014 CUMARTESİ 2 HABERLER sokarsın... Mal ve hizmet alımlarında, devleti zarara uğratmak pahasına, sabit fiyat güvencesi de verirsin... Sıra tahsilata gelir: Medyadaki mülkiyet yapısını kendine bağlı hale getirmek için yandaş müteahhitlerden para toplar, “havuzlar” oluşturursun... Oy istemek için halka dağıtacağın kömür ve kuru gıda gibi temel ihtiyaç maddelerini yandaşlarından alırsın... Elbette kendi payını da unutmaz, paraları ayakkabı kutularına, kasalara nakit olarak istiflersin, sıkışınca evdekileri sıfırlar, gayrimenkule yatırırsın... Son olarak aksaklıkları örtbas eder ve eleştirileri bastırırsın: Önceden, bu düzene muhalefet edebilecek olanları, çeşitli bahanelerle içeri tıkarsın... Sonra demokratik olarak seni eleştirenleri “darbecilikten”, “terör örgütü üyeliğinden” hapse atarsın... Medyayı, ya satın alarak ya cezalandırarak susturur, sadece yandaşların sesinin duyulmasını sağlarsın... Gezi Parkı Direnişi gibi, 17 Aralık, 25 Aralık gibi, Soma Felaketi gibi olayları “İhanet”, “Çete”, “Komplo”, “Darbe girişimi” diyerek hem savuşturur hem de cezalandırırsın... Tepki gösteren halkı azarlar, hakaret eder, tokatlar, yumruklar, yetmezse tekmeler, o da yetmezse “TOMA”larsın... HHH Ve icat ettiğin bu mekanizmaya “İleri Demokrasi” adını koyarak 21. yüzyıl tarihine altın harflerle geçersin! Kömür Karası: Yürek Yarası!.. S oma, adını ilk kez duyanlar için bundan böyle hep acıyı anımsatacak. Benim için Soma, verdiğim konferans sonrasında, evlatlarını teröre şehit vermiş analardan birinin biz okumuşlardan sorunun çözümü için beklentisini anlatırken, sıkıca tuttuğu bileğimde kalan dokunuşu ve yüreğimi yakan bakışları demekti düne kadar. İçimde yakıcı bir acı ile anımsadığım bir anıydı bu. Toplu katliam gibi facia ile neredeyse her eve aynı ateşin düştüğünü, şehit işçilerimizle acıların katlandığını düşündükçe, şimdi bileğimi çok daha fazla ananın eli sıkıyormuş gibi ağır bir duygu ile daralıyor yüreğim. Bilimin içindeyiz ya, aklın önde geldiği kurumlarda… Sorunların çözülmesi gereken yerlerdeyiz(!).. Topluma değip dokunmuyorsa biriktirdiklerimizin ve bunca okullaşmanın ne anlamı var?!.. Karanlığın içinde, kömür karasına bulanarak ekmeğini kazanan, yüzleri kara, yürekleri ak insanların dramını, onlar canlarından olduktan sonra konuşuyor ve üniversitelerden bilirkişileri çağırıyor oluşumuz ne yaman bir çelişki. Önleyici olmak yerine saptayıcı olan bilgiyi üretiyorsak ne anlamı var verilen eğitimin?!.. Bu bilirlik(!), onların neden yaşamlarından olduklarının saptanması yerine, canlarından olmamaları için kullanılmalıydı… Daha ucuz emek, daha fazla kâr için işverenlerin işçi güvenliğinin maliyetini üstlenmeyişinin ağır faturası yüreklerimizin yarası olarak kalacak. Türkiye giderek taşeronlaşıyor. Verilere göre; kamuda 661 bin, özel sektörde 572 bin taşeron işçi çalıştırılıyor ve iş kazalarının yüzde 90’a Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN yakını taşeron çalıştıran işyerlerinde meydana geliyor. Türkiye kamusal alanı tahrip eden anlayışa teslim oluşunun bedelini çok ağır ödüyor. İşsizlikle terbiye edilen bir toplumun, iş için taşeron sisteminde çalışmayı kabul etmesi ve anayasa ile devletin yerine getirmekle yükümlü olduğu iş güvenliği ve sosyal güvenlik haklarını talep edemez hale getirilmeleri, devletin sosyal niteliğini kaybetmesi, siyasetin özelleştirme aracılığı ile yandaşlık temelinde yeni zenginler yaratması gibi önemli başlıkları atlayıp sadece sonucu konuşmak başka faciaları önleyemeyecek. Yapılması gereken açıktır: Taşeron işçi sistemine son verilmeli, madenler kamulaştırılmalıdır. İnsan odaklı düşünmek ve çalışanların haklarını tanımak için kolları sıvamak yerine, kaybettiğimiz canların ailelerini mali olarak rahatlatma kolaycılığının vicdanları yıkamak için yeterli olmayacağını göremeyecek kadar insandan uzaklaşmış olmak çok acı. Yerin üstü ile yerin altı arasındaki mesafenin ne kadar derin olduğunu, yerin altına gönderdiklerimizin kaç kişi olduğunu tam olarak bilemeyişimizden hareketle açıklamak isterim. Üniversitelerde hocalara uzun süredir manyetik kartlar veriliyor, sınıflara bu kartlarla gidiliyor, öğrencilerin de kartları var… Herkes kontrol altında… Riskleri bilerek yerin altına gönderdiğimiz canlarımızın giriş çıkış sirkülasyonunu kontrol edecek bir sistem kurulamamış… Gelişmiş ülkelerde insanca yaşam için seferber edilen teknoloji, gelişmemiş ülkelerde, insanların yaşamlarını korumak için değil, insanları kontrol etmek için kullanılıyor. Ortada ihmal olduğu çok açık ancak ihmalden doğan suç ile ilgili tek suçlu yok… Yetkililerin açıklamasına göre; madendeki yaşam odası, yenisi yapıldığı için kapalıymış ve bunun bir önemi olmadığı gibi, zaten kanunen zorunluluk da yokmuş…Vay gidene!.. Gidenlerin can yakan öyküleri, geride kalanların feryatları ve yüreklerde hiç dinmeyecek acı kader olup boynumuza asılıp kalıyor. Kömür karası bulaşmasın diye, devletin çarşafına çizmesini değdirmemeye çalışan işçimizin yürek yakan görüntüsünden çıkaracak çok ders var. Ders olup son olsun diyeceğim ama, bu sonucu normal kabul edenlerin, bu işin fıtratında var diyenlerin çözüm getireceğine dair hiç inancım yok. Başka ülkede yaşansa, hükümet götürecek bir facianın bize kader gibi yansıtılması çok vahim ve gelecek açısından kaygı verici. Kömürden ekmek çıkarmak adına canını veren yürekli tüm madencilerimizi rahmetle anıyorum, ışıklar içinde yatsınlar. Soma’da ellerini elimde hissettiğim yüreği yanık analarımıza, evladını yitiren acılı babalara, eşlerini, kardeşlerini, babalarını yitirenlere başsağlığı ve sabır diliyorum. Milletçe başımız sağ olsun. Ekonomi Politik 2014: Soma ToMA Modeli! Önce kaynak oluşturursun: Özelleştirme yoluyla elindeki varlıkları ve hizmetleri satarsın... Devlet bankalarındaki kredileri ayarlarsın... İçerdeki krediler yetmediği zaman, dışardaki müttefiklerinden kredi bulursun... Dışardaki krediler de yetmezse, şeyhlere, sultanlara arazi ve hizmet peşkeş çeker, dışardan fon aktarırsın... Vergi ve sosyal güvenlik reformu adı altında, halkın gırtlağına basar, herkesi silkeler, özellikle esnafın, serbest meslek sahiplerinin, dar ve sabit gelirlilerin canlarına okur, yeni fonlar bulursun... Sonra bu kaynakları dağıtırsın: İhale yasasında, her karşılaştığın sorunu aşmak için, olaya özel, yüzlerce değişiklik yaparsın... Tek bir kamu arsası satışını bile kendi iznine bağlarsın... Özelleştirmeleri yandaşlarına verirsin, onların rakiplerinin yarışmaya girmelerini engellersin... Büyük inşaat ihalelerini de doğrudan sana bağlı olan müteahhitlere verirsin, kazayla istemediğin biri kazanırsa, hemen ihaleyi iptal edersin... Yandaş müteahhitlere her türlü ayrıcalığı ve avantajı sağlarsın... Gerektiğinde Hazine garantisini bile devreye
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle