28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 NİSAN 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 ‘Müzemi İstiyorum’ panelinde İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin geçmişi ve geleceği masaya yatırıldı ‘Tarih tersyüz edildi’ ASLI ULUŞAHİN Görsel Sanatlar Derneği Platformu tarafından önceki gün İstanbul’da düzenlenen “Müzemi İstiyorum” panelinde, Türkiye’nin ilk modern, tek kamusal sanat müzesi olan, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne (MSGSÜ) bağlı İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin geçmişi ve gelecekteki konumu tartışıldı. 1937 yılında kurulan müze, 2012 yılında, o güne kadar bulunduğu Dolmabahçe Sarayı’ndaki Veliaht Dairesi’nden çıkarılıp Karaköy’deki Antrepo 5’e taşınmıştı. Yerinde Milli Saraylar Resim Müzesi kurulurken iki yıl içinde tamamlanması planlanan Antrepo 5’te müze koleksiyonundan seçkiyle geçici bir sergi açıldı. Panelde, “Bir Müze Hikâyesi: GeçmişŞimdiGelecek”, “Müzeyi Yönetmek: Kimlikler, Tanımlar ve Koleksiyonlar”, “Müze Tasarımı ve Mimarisi: Kime Göre Neye Göre” ve “Bir Çevre Oluşturmak: Müze Nasıl Hepimizin Olur” başlıklarında yapılan dört oturumda, Rahmi Aksungur, Yusuf Taktak, Tomur Atagök, Burcu Pelvanoğlu gibi müzede bilfiil çalışmış akademisyenlerin yanı sıra Ali Artun, Burçak Madran, Murat Germen gibi sanat ve müzecilik alanından isimlerle Anterpo 5’in mimarı Emre Arolat konuştu. Oturumlarda ağırlıklı olarak müzenin neden Veliaht Dairesi’nden taşındığı ve yerine neden Milli Saraylar Resim Müzesi’nin açıldığı sorgulandı. Yeni bir alan yaratılırken müzeyle bütünleşen eski mekânın da korunması gerektiği görüşü hâkimdi. MSGSÜ’nün eski rektörü Rahmi Aksungur, her zaman “Veliaht Dairesi’ni boşaltın, biz size başka yer önerelim” baskısıyla karşı karşıya olduklarını söylerken bu baskının nedenini şöyle açıkladı: “Atatürk’ün emriyle kurulan bu mü İçlerine sindiremediler! nucunda Veliaht Dairesi, Resim ve Heykel Müzesi’nin elinden alınıp 75 yıl sonra yeniden Abdülaziz’e, Abdülmecit’e iade edilmiştir. Tarih tersyüz edilmiştir. Yeniden Osmanlı hanedanının zenginliği, egemenliği sergilenmektedir. Yeni müzede, monarşi tarihine karşı kurulan modern ve ulusal bir tarihin izlerini okuyamayız” diye konuştu. Tomur Atagök, bir müntrepo 5’e zeyi ve onun koleksiyonuu Antrepo 5’e alınan sürüldü! nu yaratanın vizyonu, misRe sim Ali Artun, İstanve Heykel Müzesi’nin yonu ve stratejisi olduğunu kaydederken Kültür bul Resim ve Heykel adı MSGSÜ tarafında n Bakanlığı’nda kimsenin bu Müzesi’nin koleksiyoÇağdaş Sanat Müzes i olarak kelimelerin anlamını bilmenunun, Osmanlı hanedeğiştirilmek isteniy diğini, Antrepo 5’te açılması danının haşmetini temor planlanan yeni müzeninse bu Ama müzenin mimar . sil eden Topkapı Saraı Emre kavramları nasıl doldurduğuyı koleksiyonunun tersi, Arolat ‘çağdaş’ tanım ının nun net olmadığını ifade etti. hatta ona karşı bir anlabu müzede yeri olm Antrepo 5’in mimarı Emyışla oluşturulduğunu, adığı re Arolat konuşmasında, yebu nedenle de uzun sükanısında. ni müzeyle ilgili teknik bilgireler kapalı tutulduğuler verdi. Buna göre, yeni münu, bütçe ayrılmadığını ve zenin 7500 metrekare sergileme alaaynı nedenle Veliaht Dairesi’nden çıkarını olacak, duvar yükseklikleri 3 ile 10 lıp Antrepo 5’e sürüldüğünü düşündüğümetre arasında ve 2.5 kilometre turluk nü söyledi. bir alana alan sahip. Arolat yeni müzeBu yer değişiminin “muhafazakâr sade başlangıçta bin eserin sergilenecenat” anlayışının bir uygulaması olduğuğini, hangi eserlerin yan yana gelebilenu belirten Artun, yeni açılan Milli Saceği konusunda uzun zamandır çalışraylar Resim Müzesi’nin içeriğine atıftıklarını da ifade etti. ta bulunarak “Düzmece baskılar so ze sarayın bir parçasını koparıyor anlayışı var. İç bürokrasi bunu kabul edemiyor. Meclis Başkanı, Milli Saraylar’ın da doğal başkanı, her gelen Meclis Başkanı, dairenin sarayın parçası olduğunu, geri verilmesi gerektiğini dayatıyordu.” A : Veliaht u Ali Artun Helkel ve Dairesi Resim lınıp 75 a Müzesi’nden laziz’e, ü d yıl sonra Ab e edildi. iad Abdülmecit’e z edildi. Tarih tersyü karşı hine Monarşi tari ern ve kurulan mod izleri rihin ulusal bir ta uyor. artık okunm Dinleyicilerin “Peki müzenin küratörü kim olacak, sergilenecek eserlerin nasıl sergileneceğine kim karar veriyor” sorularına karşılıksa Arolat, müzenin bir küratörünün olmadığını söyledi. Koleksiyonunda ağırlıklı olarak 1970’lere kadar gelen eserlerin yer aldığı İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin adının, MSGSÜ tarafından Çağdaş Sanat Müzesi olarak değiştirilmek istenmesi konusunda ise Arolat, “Çağdaşın neden bu müzeye dahil edildiğini bilmiyorum. Çağdaş tanımının bu müzede yeri olduğunu düşünmüyorum. Biz çalışmalarımızı da bu ifadeyi dahil ederek yapmıyoruz” dedi. “Müzemi İstiyorum” paneline davet edilmelerine karşın MSGSÜ Rektörü Yalçın Karayağız ya da rektörlükten herhangi bir yetkili katılmadı. Bu nedenle toplantıda, yeni müzeye ilişkin tek muhatap olarak görülen Arolat’a yöneltilen birçok soru yanıtsız kaldı. Bu soruların ilki müzenin küratörü yoksa, sergilenecek eserleri kimin belirlediği, koleksiyonunu kimin yöneteceğiydi. Çünkü panelde ifade edildiğine göre, geçmiş dönemin aksine, uzun süredir müzenin aktif bir danışma kurulu bulunmuyor. Bir diğer soru, müzenin planlanmasında bir müze bilimcinin yer alıp almadığıydı. Arolat, üniversite içinden ve dışından birçok danışmanla yoğun bir çalışma yapıldığını söyledi. Ancak Arolat, süreçle ilgili “Planlanmadan projelendirildi” ifadesini kullandı. Üniversite içinden ve dışından danışmanların kimler olduğu, müzenin künyesini kimlerin oluşturduğu da yine panelde sorulan, ancak yanıt bulamayan sorulardandı. Tomur Atagök’ün altını çizdiği “yeni müzenin vizyonu, misyonu, stratejisi ne olacak, koleksiyonu bundan sonra neye göre oluşturulacak, çağdaş ifadesinin karşılığı nasıl doldurulmak isteniyor” soruları da panelin ana tartışmasını oluşturan, yanıtsız sorular olarak kaldı. Seçkin Selvi Kültürü… Yetmişli yıllarımın başında artık yetmiş iki yılı geride bıraktım iç dünyamda daha önce yabancısı olduğum kimi duygularla tanıştım. Her şeyden önce, çok farklı bir yorgunluk duygusu. Bedensel olmayan, arada sırada, üstelik çoğunlukla hiç beklenmedik zaman parçalarında ruhsal dünyamın üstüne çöküveren bir yorgunluk. Dediğim gibi fiziksel değil, ama biraz uzun sürdüğünde, gitmemekte inat ettiğinde, bedenimi de etkileyen, örneğin aslında en istemediğim zamanlarda beni çalışmama ara vermeye zorlayan bir yorgunluk. Şimdilik çözümlemesini yapmaktan kaçınıyorum. Çünkü buna kalkıştığımda, daha sıklaşmasından, dalgalar halinde üstüme varmasından korkuyorum. Bu yorgunluk duygusu ile eşzamanlı olarak, yeni bir ihtiyaçla tanıştım. Bu anlamda yorgun düştüğüm anlarda etrafıma bakınarak belli birini bulmak ve ona bakarak şöyle diyebilmek ihtiyacı: “Bak, sen yorgunum deyip elini eteğini bir şeylerden çekme peşindesin, ama o, devam ediyor, hem de yediği onca silleye rağmen!” Bu anlamda olmak üzere, Seçkin Selvi ile başlangıcı yıllar öncesine dayanan dostluğumuzun yeni bir evresini yaşıyorum. Çünkü sözünü ettiğim “iç yorgunluk” anlarımda o, benim için: “Bak, sen yorgunum deyip elini eteğini bir şeylerden çekme peşindesin, ama o, devam ediyor, hem de yediği onca silleye rağmen!” diyebildiğim insan. Artık Seçkin Selvi’den direnmeyi de öğreniyorum. Hayat, Seçkin Selvi’ye hiç cömert davranmadı. Hele en sevdiklerini elinden çok erken alma bağlamında, ona karşı neredeyse eşine pek az rastlanır bir acımasızlık sergiledi. Ama Seçkin Selvi, kaderin her darbesine yaşadığı iklimin kültürüne onyıllardır yaptığı yeni kültür üretimini katlayarak cevap verdi. Her biri de uzun sürmüş ve de çoğu sürmekte olançevirmenlik geçmişini, tiyatro geçmişini, tiyatro hocalığı ve eleştirmenliği geçmişini, sanki hayattan yediği her darbe ile birlikte yeni bugünleri ile pekiştirip çoğalttı. Bütün bu alanlarda nitelikten hiçbir şey uğruna ödün vermedi. Bu alanlardan beni en çok ilgilendireni olan çeviride, çevirmenliği en yetkin düzeyde bir dil ustalığına dönüştürdü. Gelecekte Seçkin Selvi’nin çevirmenliğini hakkıyla değerlendirebilecek olanların, ondan bir dile yönelik bütün yozlaştırma girişimlerine ne kadar kararlı ve ne kadar etkin bir biçimde karşı konulabileceğini de öğreneceklerinden eminim. Beethoven, Dokuzuncu Senfoni’yi bestelediği dönemde artık hiç duymamaktadır. O günlerde bir arkadaşına yazdığı mektupta şöyle der: “Tanrı, işitme duyumu elimden tümüyle almakla bana darbelerin en büyüğünü indirdiğini sanıyor. Ama ben ona öyle bir darbe hazırlıyorum ki, yediğinde tanrılığını şaşıracak!” – Artık hiç duymayan büyük besteci, senfoni bestelemeyi buna rağmen sürdürmekle kalmayacak, fakat son senfonisine bir de koro bölümü ekleyecektir! Son zamanlarda içimde beliren her sinsi yorgunluk duygusu ile birlikte Seçkin Selvi’yi düşünüyor ve kendime: “Bak, o hâlâ ve her şeye rağmen üretiyor!” diyorum. Böylece Seçkin Selvi, bana belki de bir dostun dosta verebileceği en değerli armağanı vermiş oluyor: Bana, üretmekte direnmeyi öğretiyor! ÇALIŞTAY BUGÜN RIXOS GRAND ANKARA’DA AKM için ‘ortak akıl çalıştayı’ Kültür Servisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, bugün Ankara’daki Atatürk Kültür Merkezi’nin geleceğinin tartışılacağı bir çalıştay düzenliyor. “Atatürk Kültür Merkezi Alanı Ortak Akıl Çalıştayı” başlığıyla gerçekleştirilecek çalıştayda, Atatürk Kültür Merkezi Alanı’nın bağlı bulunduğu mevzuat, tarihsel bağlam, kimlik değerleri, kent içindeki özgün konumu, kentle olan ilişkisi, kentsel ihtiyaçlar, altyapı geliştirme potansiyeli kapsamında sorunlar ve çözüm önerileri geliştirilecek. Rixos Grand Ankara’da, 10.30’da başlayacak olan çalıştaya, Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, Prof.Dr. Baykan Günay, Mekansal Planlama Genel Müdür Vekili Y. Erdal Kayapınar konuşmacı olarak katılacak. Bilim kurumları, meslek odaları, kamu kurum ve kuruluşlarının katılacağı çalıştay, saat 19.00’a kadar devam edecek. PICASSO’NUN YAPITI DUVARDAN İNDİRİLECEK Mİ? ‘Üç Köşeli Şapka’ tartışması Kültür Servisi Pablo Picasso’nun, New York’un ünlü restoranlarından Four Seasons’ın koridorunda sergilenen “Le Tricorne” (Üç Köşeli Şapka) adlı yapıtının yerinden kaldırılacağı haberi sanat çevrelerinde tartışmaya yol açtı. “Üç Köşeli Şapka”nın, ABD’deki en büyük (5.8m x 6.1 m) Picasso yapıtı olduğu belirtililiyor. Manuel de Falla’nın aynı adlı süitinden 1919’da gerçekleştirilen bir Fransız balesi için dekor olarak hazırlanan çerçevelenmemiş tuval, sergilendiği duvarın bakıma alınması gerektiği söylenerek yerinden kaldırılmak isteniyor. Picasso’nun yapıtı, restoranın bulunduğu Seagram binasının açıldığı 1959 yılından beri aynı yerde sergileniyor. Tablo 2005’te yılında kent simgelerini koruma ile ilgilenen bir kuruma bağışlanmıştı. Kurum, eserin New York’un kültürel hayatının bir parçası olduğu Tomur Atagök Emre Arolat Ali Artun nu, bakımı yapılacağı söylenen duvarın durumunun o kadar da kötü olmadığını, tablonun ise yer değiştirilirken büyük zarar görebileceğini söyleyerek dava açtığını açıkladı. Binanın sahibi RFR Holding ise konunun sanatsal değil binanın mülkiyeti ile ilgili olduğunu savunuyor. Değerinin 2008’de yapılan bir değerlendirmeye göre 1.6 milyon dolar olduğu vurgulan tuvalin, Picasso’nun başyapıtları arasında sayılmasa da sahne için hazırladığı eserleri arasında en önemlilerinden olduğu belirtiliyor. n Kültür Servisi Arıel Dorfman’ın yazdığı “Araf’” adlı oyun bugün Oyun Atölyesi’nde saat 20.30’da sahnelenecek. Muharrem Özcan’ın yönettiği A. Feyzi Korur’un çevirisini yaptığı oyunda Derya Artemel ve Muharrem Özcan rol oynuyor. Oyun, hayatta birbirlerine büyük acılar çektirmiş bir kadın ve bir erkeğin Araf’ta acımasızca hesaplaşmalarını anlatıyor. Sahne tasarımını Özlem Karabay’ın yaptığı oyunun müzikleri ise, Selen Öztürk ve Berk Öztürk’e ait. Oyun Atölyesi’nde ‘Araf’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle