08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 NİSAN 2014 PAZARTESİ 6 PAZARTESİ SÖYLEŞİLERİ PORTRE M. Talha Çamaş 1950’de İstanbul’da doğdu. 1969’da Darüşşafaka Lisesi’nden mezun olan Çamaş, yükseköğrenimini İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde tamamladı. 1971’de turizm sektörüne giren Talha Çamaş, 1981’de ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğu Visitur AŞ’yi kurdu. HABİTAT II, AGİT, 10. Dünya Kulak Burun Boğaz Kongresi, Dünya Satranç Olimpiyatları, NATO Zirvesi dahil olmak üzere birçok ulusal ve uluslararası kongre, sempozyum ve toplantının yönetiminde bulundu. 19931999 yılları arasında Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) ve Turizm Seyahat Acenteleri Vakfı (TURSAV) ile UKTAŞ AŞ Başkanlığı, İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu Kurucu İcra Kurulu Üyeliği yaptı. “Abdi İpekçi TürkYunan Dostluk ve Barış Ödülü” ile “Fransız Turizm Altın Madalya Ödülü”nün sahibi olan Çamaş, çeşitli makale ve deneylerini topladığı “Dönence” isimli bir kitap yazdı. 2007’den bu yana Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyeliği ve Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği görevlerinde bulunan Talha Çamaş, 2008 yılında gerçekleştirilen tüzük değişikliği sebebiyle, “Yönetim Kurulu Başkanlık süresi altı yılla sınırlandırılan” Darüşşafaka Cemiyeti’nde, görev süresi dolan Zekeriya Yıldırım’ın yerine Nisan 2013’te bayrağı devraldı. Kendisi de Darüşşafaka mezunu olan Yönetim Kurulu Başkanı Talha Çamaş, kurumun 151 yıldan beri eğitimde fırsat eşitliği hedefiyle yol aldığını söylüyor. Gül, Kaçıncı İhanet? Siyasi Gerilim Filmi Gerçekten de RTE’nin Gül’e “ihaneti”nden bahsedebilir miyiz? RTE ile Gül arasında, şimdi ihanet ediyor veya sözünde durmadı veya şimdi tam tersini yapıyor anlamına gelebilecek bir ilişki oldu mu? Belki birileri biliyordur. Zamanı gelince öğreniriz. Veya böyle bir durum olmadı. RTE, Gül’e “bölüşüm” konusunda hiç söz vermedi, her ikisi de kendi siyasi çizgileri doğrultusunda, kendileri için azami yarar neyse onu yaptılar... 29 Ekim 2013’te Marmaray’ın açılış töreninde ilk kez bir durum gözüme çarpmıştı. “Bayan Erdoğan ile Bayan Gül”, elleri birbirine sıkı sıkı kenetlenmiş poz verdiler. Bu fotoğraflar üzerinden yaptığım yorumda, iki lider veya Erdoğan’ın “Bizi kimse birbirine düşüremez, işte gelecek siyasi görevler için anlaştık” mesajını okuyordum. Soruyorum: RTE o zaman Gül’e, “Tamam, kardeşlik ilişkileri içinde çözeriz, ilerideki Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık meselesini; ya Köşk’te kalırsın ya da Başbakanlığa geçersin” dedi mi, demedi mi?! HHH Şöyle bir yakın zaman anımsaması yapalım: 12 Mart 2011: “Biz koltuk mücadelesi içinde değiliz, böyle bir sıkıntımız yok.. biz makam, rütbe hırsı içinde değiliz. Biz, millete hizmet için bu yola çıktık. Biz, yol arkadaşlığı değil, kader arkadaşlığı yaptık. Biz, birbirimizin ayağına, omzuna basarak değil, ilkeli siyasetle, ahlaklı siyasetle, birbirimize omuz vererek, gönül birliği yaparak bugünlere ulaştık…” 6 Ağustos 2012. Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili soruya: “Bizim aramızı açmaya kimsenin hakkı, haddi, cüreti olamaz! Biz Sayın Cumhurbaşkanı ile oturur konuşuruz. Daha önce de böyle olmuştur. Kimse bizden yeniden bir ispat beklemesin. Bizim aramızdaki hukuku bozmaya kimsenin yetkisi yoktur.. buradan kimseye de ekmek çıkmaz. Kimse boşuna uğraşmasın.” (atv ve A Haber’de soru üzerine) 29 Ekim 2012, Köşk’teki resepsiyonda, 2014’teki Cumhurbaşkanlığı senaryolarına ilişkin soruya da Erdoğan: “Gül ile aramıza nifak sokamazlar.” Tarih 2 Kasım 2012. Berlin dönüşü RTE: “Gül ile aramızda en ufak ihtilaf yok.” Derkeeen… “Köşk’e terleyen, koşan bir cumhurbaşkanı çıkacak” dedi. Önceki gün de “Millet başkanını seçiyor” açıklamasıyla, 10 Ağustos seçiminin bir Cumhurbaşkanı değil, Başkanlık seçimi olduğunu açıkladı... Önceki hafta, Gül için Bayburt ara seçimi ile milletvekili ve oradan da Başbakanlık koltuğu modeli konuşulurken… Bugün artık Gül için, 2015’te yapılacak genel seçimlerde milletvekilliği adaylığı.. ve parti kongresinde parti bakanlığı için yarış olanağı sunuluyor... AKP ve çanak medyasının RTE tarafından yönlendirildiğini bilirseniz, sonuncu modelin RTE’nin önerisi olduğunu anlarsınız. Gül, RTE’nin siyasetini okudu, RTE’yi gördü ve “bugünkü koşullarda bir siyaset planının olmadığını” açıkladı. RTE’nin yukarıdaki demeçlerindeki vurguda geçen, makam, koltuk mücadelesi içinde değiliz, dava kardeşliği, aramızdaki hukuk vb. gibi sözlerin aslı astarı olmadığını, bunların ancak geçici siyasi hikâyeler olduğunu görüyoruz. Öyle anlaşılıyor ki, RTE’nin “Başkanlık yolculuğu”, Cumhurbaşkanı’nı halk seçecek yasasıyla başladı. O zaman çok eleştirilmişti, doğrudan halk seçerse sorun çıkar, denmişti. Ama bunlar dinlenmedi. Çünkü RTE, kendisine her koşulda bir başkanlık yolu açmaya kararlıydı... Bunu tabii 2011’den sonra, anayasada başkanlık, yarı başkanlık, olmadı partili cumhurbaşkanı sistemleriyle aşmaya çalıştı... Aşamadı. Şimdi ise anayasaya aykırı olarak bir fiili başkanlık modelini yürürlüğe sokacak. Eğer Gül ile anlaşılan mayıs ortalarında yapılacak görüşmede, son anda farklı bir karar çıkmazsa, Başkanlığa adaylığını koyacak, parti başkanlığına ve başbakanlığa doğrudan kendine bağlı adamları getirecek, dar bölge seçim modelini dayatacak, 2015 seçimlerine bu modelle girecek, oy oranı düşmesine rağmen, Meclis’e 330 milletvekili ile girmeye çalışacak ve başkanlık anayasasını dayatacak... Böylece anayasa dışı durumunu yasallaştırmaya çalışacak. Gül ve RTE için de yaygın anlayış, onlar dava arkadaşıdır, birbirlerini yemezler, sonunda anlaşırlar, biçimindedir. Bizim mahalleye özgü genel kanı da şudur: “Aralarındaki anlaşmazlık iyi polis kötü polis oyunudur...” Ama görüyoruz ki RTE, Gül’ü devre dışı bırakma eğilimindedir (kesindir de, bir olasılık payı bırakalım)... Gül, bugünkü koşullarda bayrak açamaz. RTE aklına ne koyduysa onu yapacak, karşı koyamaz... Bugünkü koşullarda, bütün bunlardan bir sonuç alamayacağını ve bu tür girişimlerin yenilgiye uğrayacağını görüyor. Gül 3 yıldır bu durumu gördüğü ve RTE’yi tanıdığı için durmadan kendine bir pozisyon inşa edip durdu. Gül, RTE’den farklı bir siyasetçidir... Bu nedenle RTE bir adım geri atmazsa görüşmede, kenara çekilecek ve siyasi durumun kendisi için olgunlaşmasını bekleyecektir. Gül, çok gerçekçi davranıyor... Seyrettiğimiz, birinci sınıf bir siyasi gerilim filmidir! Eğitimde bir vaha: ÖZLEM YÜZAK Darüşşafaka Eğitimde tıkanma noktası öğretmen Türkiye’de eğitimde ciddi sorunlar var. Belki okul sayısı hızla artıyor ama nitelikte çıtayı bir türlü yükseltemiyoruz. Uluslararası verilerde Türkiye’nin eğitim karşılaştırmaları hep gerilerde... Siz de Darüşşafaka olarak bu konuya kafa yoruyorsunuz, hatta öğretmen eğitimi için düğmeye bastınız... Nasıl oldu? Neler yapıyorsunuz? Eğitimde tıkanma noktalarından biri, hatta belki de en önemlisi öğretmen. Türkiye’de öğretmene maalesef fazla yatırım yapılmıyor. Üniversiteden mezun olduktan sonra, biriki günlük eğitimlerin ardından görevlerine başlıyor öğretmenler. Siz çocuğunuzu onlara emanet ediyorsunuz. Bu kesinlikle öğrentmenlerin suçu değil. Hepsi gönüllü insanlar ama üniversitede alınan eğitim iyi bir öğretmen olmasına yetmiyor. Nitekim PISA sonuçlarına da baktımız da aynı konuyu görüyoruz. Türkiye’de öğretmenin eğitiminin yetersiz olması. Bir ikincisi de maalesef toplumdaki saygınlığını yitirmiş olması. Ne yazık ki öğretmen muhtaç bırakılarak bu hale getirildi. Geçmişte öğretmenlerin protokolde yerleri vardı. Biz buradan yola çıkarak Türkiye’de bu konuda bir kibrit de biz çakabilir miyiz diye düşündük ve öğretmenlere yönelik bir Öğrenme Merkezi kurmak için geçen yıl ön çalışmalara başladık. Hedefimiz bu ağustosta eğitime başlamak. Bu konuda dünyaca kabul görmüş olan Kolombiya Üniversitesi ile işbirliği içindeyiz. Neden özel okul aldınız? Kaynak yaratabilmek için, özel okullar para verecek, devlet okullarından almayacağız. Özel okulların bir nevi sosyal sorumluluk projesi olacak bu. Eğitim Türkiye’nin kanayan yarası... Hem de birçok yönüyle... Yaz boz tahtasına dönüşen eğitim sisteminden tutun eğitimin niteliğine, uluslararası karşılaştırmalarda daima ligin son sıralarında yer alışımıza, sınavlara, dershane sistemine kadar... Hal böyle olunca başarılı örneklerin yeri daha bir önemli oluyor. 150 yılını geride bırakan bir eğitim kurumu olan Darüşşafaka Cemiyeti de o sayıları hayli az örneklerden biri... 1863 yılından bu yana “Eğitimde Fırsat Eşitliği” hedefiyle yol alan bu köklü kurum, annesi veya babası hayatta olmayan, maddi durumu yetersiz çocuklara eğitim olanağı sağlıyor. Darüşşafaka’nın yıllardır şanssızlığı şansa çevirdiğini, eksikliği avantaja dönüştürdüğünü kaydeden Yönetim Kurulu Başkanı Talha Çamaş’a göre, bir ülkenin kalkınma ve refahının temelinde eğitim yatıyor ve Türkiye’nin bu eşiği atlamasının yolu eğitimi günübirlik politikalara alet etmek yerine uzun vadeli bir vizyonla partiler üstü bir milli politika oluşturmasından geçiyor. Çamaş ile hem Darüşşafaka’yı hem de eğitim politikalarını konuştuk. Dar gelirli ailelerin, üstelik yetim kalan çocuklarını sınavla kabul eden bir kurum Darüşşafaka... Üstelik son derece başarılı. Eğitim ilkelerinden ödün vermeden 150 yılını geride bıraktı, mezun ettiği öğrencilerin çoğu önemli mevkilere yükseldi. Siz de bir Darüşşafaka mezunu olarak başarının itici gücünün ne olduğunu düşünüyorsunuz? Bu sorunun yanıtını vermek için belki önce Darüşşafakalı olmayı tanımlamak lazım. Buradan başlayalım isterseniz... Burada okuyabilmek için ebeveynini yitirmiş olmak ve maddi imkânların yetersiz olması şartı var. Bu başlı başına bir çocuk için zaten çok zor. Hele o yaşlarda... Ama öyle bir ortama geliyorsunuz ki, kimsenin bir diğerinden farklı olmadığı bir ortam bu. Yatılı okul olması nedeni ile 24 saat berabersiniz; arkadaşlıktan öte bir kardeşliğe yaklaştığınız; her düşüncenizi, her sırrınızı paylaştığınız... Kimsenin inancını, geçmişini, nereden geldiğini sorgulamadan yetiştiğiniz... Bu, işin bir boyutu... Bunların hepsi unutuldu 150 yılını geride bıraktı Başarı yüzdesi 98 Diğer okullardan farklı neler var Darüşşafaka’da? Örneğin bizi çok gururlandıran robot kulübümüz var, Her yıl ABD’de yarışmaya katılıyorlar ve her yıl bir ödül alıyorlar; geçen yıl dünya 8’incisi oldular. İlla birincilik, ikincilik değil belki ama ödül oluyor bu. İlkokulda iken başladılar şimdi lisedeler. Ekip çalışması. Şimdiki robotun parçalarının bir kısmını 3D printerden kendileri ürettiler. Bilgisayarda dizayn ettiler. Sağlık dosyaları var ve ona göre de yönlendiriyoruz çocukları. Boy, kilo, yağ oranları, her şey düzenli takip ediliyor. “Emanet dediğimiz çocukları alıyorsak iyi bir ebeveynin ne yapması gerekliyse biz de onu yapmalıyız” diyoruz. Hatta daha da ötesine geçiyoruz. Mezunlarının üniversite başarı oranı nedir? Her öğrencimiz üniversite sınavına giriyor ve eğitim hakkını kazanıyor. Açıkta kalan yok. Ancak arzuladıkları üniversiteye girememe durumunda olan çocuklarımız var. Başarı yüzdesi 98. Yakın zamanda tüzüğünüzü değiştirdiniz, Müslüman öğrencilerin dışında da öğrenci alıyorsunuz değil mi artık? Evet, tüzük değişti. Eskiden sadece babasını kaybetmiş çocuklara kapımızı açıyorduk. Artık annesi veya babası hayatta olmayan çocukları kabul ediyoruz. Ayrıca TC vatandaşı ve İslam olma şartımız vardı, o kalktı. Bir Ermeni çocuğumuz sınavımızı kazandı. Ancak Daniel’i maddi durum incelemesi neticesinde maalesef Darüşşafaka’ya kabul edemedik. Bir yandan da büyüme planları var sanırım. İzmir’de okul açmayı düşünüyorsunuz, ne aşamada konu? İstanbul’da biraz büyümek istiyoruz. Müracaatımızı yaptık. İzin süresi içindeyiz. Bir de ikinci bir okul açabilirmişiz diye düşündük. İstanbul dışında... İzmir cazip geldi. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün bulunduğu arazide bize bir alan sundular. İlk yatırım orada olacak. Hedefimiz beş yılda orada bir kampus kurmak. Darüşşafaka ne ise bire bir aynısı olacak orada. İlgi var mı peki? Evet, var. Bugün Türkiye’de okul yaptırmak isteyen ama imkânları bütün bir okul yatırımına yetmeyen bağışçılar kendi isimlerinin de yaşatılacağı bir kampusun içinde yer almayı arzu ediyorlar. Elbirliği ile imece usulü bir okul doğuyor böylece... Diğeri ise başarı odaklı gelişmek.. Darüşşafaka’yı sadece bir eğitim kurumu olarak görmemek lazım. En az eğitim kadar güçlü olan bir diğer unsur da çocuğun kişiliğini sosyal olarak güçlendirmek ve birey olabilmesini sağlamak. Bunu temel almış bir kurumuz. Hayatı sorgulayan, araştıran, kendi ayakları üzerinde durabilen, lider duyguları taşıyacak insan yetiştirmek misyonumuz daima var oldu. Bugün de aynı anlayışı sürdürüyoruz. Her yıl kaç çocuk alıyorsunuz? Her sene 2 bin civarında çocuk sınava giriyor, 120’sini alıyoruz. 1 Haziran 2014 Pazar günü 20 ilde sınav düzenleyeceğiz. Bildiğim kadarı ile sınıf tekrarına izin verilmiyor. Kabul edilen çocukların ne kadarı mezun olabiliyor? Benim zamanımda bu oran yüzde 50 civarındaydı. Örneğin biz 50 kişi girdik, 23 kişi mezun olduk. Sonra bu oran çok düştü. Yüzde 10 kadarı aramızdan ayrılıyor ne yazık ki... Yıl içinde yaklaşık 950960 öğrenci eğitim görüyor. Her yıl 120 öğrenci katılıyor. Bizim amacımız ayrılan çocuk sayısını sıfıra yaklaştırmak. Son birkaç senedir bu konunun üzerine daha fazla eğildik. Bu başarısızlığa göz yummak değil tabii. Başarısız öğrenciyi de başarılı öğrenci haline getirmek için ne gerekiyorsa yapma konusuna odaklandık. Eğer gerekiyorsa bire bir öğretmen desteği vermek ya da gerekiyor sa o çocuğa farklı bir program uygulamak. Şuna inanıyoruz; eğer bu çocuk Darüşşafaka’nın yetenek sınavını geçip gelmişse, herkes kadar onun da yapabilme kabiliyeti vardır. Başarısızlığının mutlaka farklı bir nedeni vardır ve bizim mutlaka onu çözmemiz gerekir. Aileden uzaklık, ortam, psikolojik sorunlar gibi dertleri vardır diye düşünüyoruz. En çok fire ilk yıl oluyor ama maalesef ileriki senelerde bile olabiliyor. Aile özlemi çok ağır ve kendi arzuları ile ayrılmak istiyor bazı çocuklar. Bu durumda yapabileceğimiz bir şey kalmıyor. apılarımızı Anadolu’ya açtık 2008 yılından beri Anadolu’dan öğrenci alıyorsunuz. Evet, 2008’den itibaren Anadolu’ya da açtık kapılarımızı. Bugün 68 ilden öğrencimiz var. Kızerkek dağılımı da kızların lehinde artmaya başladı. Anadolu’dan ne kadar kız öğrenci gelirse o kadar seviniyorum... Düşünün Anadolu’daki bir anne eşini kaybetmiş, çocuğu küçük; o çocuktan ayrılması, İstanbul’a yatılı göndermesi hiç de kolay karar değil. Ben o annelere “Sizler eli öpülecek insanlarsınız. Onların başarısı gelecekte hem sizin hem Türkiye’nin mutluluğu olacak” diyorum. 10 yıl kalıyor çocuklar burada. K Anayasaya aykırı fiili durum Bağışlarla yaşıyor Gelirlerinizin hepsi miras kalan gayrimenkullerden mi geliyor? Gayrimenkuller bize rezidans bağışçılarımız tarafından bağışlanıyor veya tamamen hayırsever vatandaşlarımız tarafından vasiyet bağışı şeklinde oluyor. Darüşşafaka’nın önemli gelir kalemlerinden biri rezidanslar. Kurumun 70 yaşın üzerindeki bağışçıları burada ömürlerinin sonuna kadar özel bakım görüyor. İstanbul ve İzmir Urla’da bulunan ve adına bağışçı evi de denilen bu mekânlarda profesyonel sağlık ekipleri 24 saat bağışçıların bakımını üstleniyor. Bir bağışçı rezidans satın aldığında bunun parası kuruma bağış olarak gidiyor. Ömrünün sonuna kadar buranın sahibi olan bağışçının ölümüyle mülkün kullanımı yine Darüşşafaka’ya geçiyor. Şu anda 450 bağışçının konakladığı rezidanslarda kabir işlemleriyle ilgili hizmet dahi var. Gül gerçekçi davranıyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle