Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 NİSAN 2014 SALI 8 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK …bir düşünür sanki, toplumların da kaderi olduğunu söyledi ve... “…toplumlar da zaman zaman hayal kırıklığı yaşar. Zaman zaman aldanırlar, aldatırlar” dedi. Türk toplumunun kimi zaman yarısı, ama çoğu zaman örneğin 30 Mart’ta olduğu gibi yarıdan fazlası, önce aldandığının, sonra aldatıldığının belki farkına vardı ama çok geç. Belki de yarıdan azının henüz bilinçlenmediği tarihsel bir gerçek yaşanıyor. Diktatörleri bir kez iktidar koltuğuna oturttun mu, oradan kalkmamak için toplumu aldatacak çarelere başvururlar. Çoğunu da demokratik önlemler diye sarıp sarmalayıp toplumun önüne koyarlar. Bir de ülkesine göre istismar edegeldiği, umacı diye gösterdiği karşıtlarının söylemlerini, engel diye örneğin din konusunu sömürüyorsa onu, yaşam koşulları çekilmez hale geldiyse bu sorunu, bir güzel yağlayıp yıkayarak, üstelik karşı çıkanları devlet düşmanı ilan ederek, koltuktan ayrılmamayı sağlarlar. HHH Başka ülkelerde benzeri yaşananlarla, demokrasiye âşık, dinine saygılı toplumumuzun elbette ilgisi yok tabii. Hele 17 Aralık’tan sonra yaşananlarla... Devletin içine, ta hükümet üyelerine kadar işlemiş yolsuzluk, rüşvet olaylarlarına; toplumumuzun yüzde 45’i son seçimlerde önce görülmedik biçimde, üstelik iktidarın düşman diye suçladıklarının ortaya döktüğü kanıtlara inandı. Dört bakanın oğullarının evlerinde, hatta Başbakan’ın oğlunun da vakfında artık sayıyla ifade edilemiyor kilolarca dolar ve Avro’nun içeriden ve dışarıdan adı sanı gizlenen yardımseverlerin bağışı olduğunu içeren açıklamalara, ne ki seçime bir hafta kala inanıverdi. Sandık desteği birden hop yüzde 30’dan yüzde 45’lere yükseliverdi! Kim kimi aldattı?.. Kim aldandı, henüz ne biliniyor, tabii ne söylenebiliyor, yazılabiliyor... Ne de tartışılabiliyor. Bir doçentin, bilim adamının, “Dünyanın her yerinde bir partinin bu kadar kısa bir zaman diliminde yaklaşık 10 puan kaybetmesi meşruiyetinin en azından yerinden oynadığına işarettir” diyen açıklamaları.. iktidara sivrisinek vızıltısı gibi geliyor. Kimilerine göre de bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete gerçeğinin hiçbir anlamı yok. HHH Tabii bu arada nereye gidiyor demokratik rejim sorusuna yanıt aramak da anlamsız. O kadar ki bu soruyu yanıtlayan dış ülkelerin, üstelik bizimle çok yakından ilgisi olan yetkililerinin açıklamaları… ...başarıdan başarıya koşan hükümete Gezi eylemlerinden 17 Aralık’a kadar her fırsatta içerideki hasımlarıyla darbe tezgâhlayan, kimdir, kimlerdir Başbakan’ın bir türlü açıklayamadığı dış mihrakların… …Türkiye’de rejimin gidişatıyla ilgili gerçekçi değerlendirmeleri, kimi medyamızda ya yer almıyor ya da göze çarpmayacak kadar küçük oranda gösteriliyor. HHH Örneğin Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznleks, 17 Aralık sürecinde Türkiye’nin düne oranla “daha da geriye gittiğini” söylüyor. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Rita OomenRuijten ise “Türkiye geriye gitmemeli. Yargı bağımsızlığı ve basın özgürlüğü AB’nin en çok önemsediği konulardır. Bu konularda geriye giderseniz bu durumun da AB düzeyinde sonuçları olur” diyor. HHH Cumhurbaşkanlığı hesapları içinde olan RTE ise… Bu söylemleri okuyor, dinliyor, kıs kıs gülüyor ve… …leyleğin ömrü lak laka ile geçer deyip bir kenara atıyor. Berkin fişlemesi EMRE DÖKER İZMİR Gezi Parkı eylemleri sırasında polisin attığı gaz fişeği nedeniyle yaralanan ve 269 gün sonra yaşam mücadelesini yitiren Berkin Elvan için İzmir’de yürüyüş yapan öğrencilerin fişlendiği ortaya çıktı. Berkin Elvan’ın ölümünün ardından yürüyen ve tarihi Saat Kulesi önünde oturma eylemi yapan öğrenciler, İzmir Emniyet Müdürlüğü’nce kimlik numaralarına kadar belirlendi ve İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne “gereğinin yapılması” için yazılı olarak gönderildi. İzmir Vali Yardımcısı Mustafa Harputlu imzasıyla gönderilen yazıda, öğrencilerin, “devlet büyüklerine hakaret” ettikleri savunuldu. Yazıda, Berkin Elvan’ın ölümünün ardından, Saat Kulesi önünde 13 Eyleme katılan 13 öğrenci için okullarından edinilen bilgiler, ‘ilgililere’ gönderildi GÜNDEM n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘FAŞİST UYGULAMA BELGELENDİ’ Milli eğitim müdürlüğüne gönderilen yazıyı, “Devletin faşist uygulanması belgelenmiştir” diye yorumlayan CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger, valiliğin, anayasal hakkını kullanan öğrencileri fişlediğini söyledi. Aksünger, şu değerlendirmeyi yaptı: “Demek ki, buna benzer tüm demokratik kitle eylemleri fişlenmiş. Devletin faşist uygulaması bu yazıyla belgelenmiştir. İster öğrenci olöğrencinin yürüyüş ve oturma eylemi yaptığı belirtildi. Ayrıca yazıda, öğrencilerin, “Hırsız Vaaaaaaar”, “Katil Vaaaaaar”, “Katil Tayyip”, “Berkin Elvan Ölümsüzdür”, “Susma sustukça sıra sana gelecek”, “İşbirlikçi AKP” sloganları attıkları da vurgulandı. Eyleme katılsun, ister öğretmen, herkes anayasanın ona verdiği hakkı kullanabilir. Bu bir faşist uygulamadır. En somut örneği de budur. Bu yazıyla, İzmir Valiliği ve İzmir Emniyet Müdürlüğü, ‘Ben bu memlekette yürüyen herkesi fişliyorum’ diyor. Konunun peşini bırakmayacağım, soru önergesi vereceğim. Fişlenen öğrencilerimizi ve ailelerini arayarak ‘yalnız değilsiniz’ diyeceğim.” rüyüşü Kanunu’na muhalefet” ve “devlet büyüklerine hakaret” suçlarına ilişkin cumhuriyet savcısının talimatıyla işlem başlatıldığı belirtilerek İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü’nce bu öğrencilerle ilgili, “Bilgi ve gereğinin yapılması arz edildi” denildi. dıkları belirlenen 13 öğrencinin, okudukları okuldan kimlik numaralarına kadar tespit edildiği, Kemeraltı Polis Merkezi’ne davet edildiği ve Kabahatler Yasası’na göre idari para cezası uygulandığı da bu yazıda açıklandı. Ayrıca, öğrenciler hakkında “Toplantı ve Gösteri Yü Emekçiye yine gaz MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallarının satılmasına karşı çıkan işçiler kendilerini Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın kapısına zincirledi. Polis işçilere biber gazı ile müdahale etti. 9 işçi gözaltına alındı. 5 gündür Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın karşısında, Kurtuluş Parkı’nda eylemlerini sürdüren işçiler dün yağmur başlayınca ağaçlara naylon tente gerdi. Sabah saatlerinde sivil polisler işçilerden naylon tenteyi kaldırmasını istedi. İşçiler yağmurdan korunmak için gerdiklerini belirterek tenteyi kaldırmadı. Kurtuluş Parkı’nda bekleyişlerini sürdüren işçiler, öğle saatlerinde bir anda yolun karşısına geçerek kendilerini Özelleştirme İdaresi’nin kapısına zincirledi. İşçilerin “sürpriz” eylemiyle karşılaşan çevik kuvvet bir süre sonra Özelleştirme İdaresi’nin bahçesine gelerek önlem aldı. Ellerindeki ekmekleri havaya kaldıran işçiler, “Her yer Yatağan, her yer direniş! İş, ekmek yoksa barış da yok” sloganları attı. Türkiye Madenİş Sendikası Yatağan Şubesi Başkanı Süleyman Girgin, iktidarın özelleştirmeden vazgeçmediğini, kendilerinin de mücadeleden asla vazgeçmeyeceklerini söyledi. Girgin, ihale için teklif veren firmalara da sert tepki gösterdi. 17 Aralık’tan sonra adı çeşitli iddialara karışmış ne kadar firma varsa hepsinin teklif verdiğini belirten Girgin, “AKP’nin ne kadar besili kedisi varsa hepsi içinde. Yolsuzluk, rüşvetle suçlananlar santrallarımızı alamazlar. Bi Termik santralların satılmasına karşı çıkan işçiler ÖİB önünde eylem yaptı Bir işçi daha öldü KAYHAN AYHAN Polis, yaptıklarının ‘işgal’ olduğu gerekçesiyle zincirleri keserek 9 işçiyi gözaltına aldı. İşçilere destek veren gençler de ‘marjinal’ gruplar oldukları gerekçesiyle dağıtıldı. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) zim cesedimizi çiğnemeden bu santrallara giremezler” dedi. Bu sırada takviye polis ekipleriyle sendikaların yöneticiler de Özelleştirme İdaresi’nin önüne geldi. Polis işçilerden eylemlerini sonlandırmalarını istedi. İşçiler Türkİş’ten bir yetkili gelene kadar eylemlerine devam edeceklerini belirttiler. Türkiye Madenİş Sendikası Yatağan Şubesi Başkanı Girgin, Türkİş Başkanı Ergün Atalay’ın devreye girmesini isterken “Hükümet bizi oyalıyor” dedi. Polis yaptıklarının “işgal” olduğunu belirterek işçilerden eylemlerine son vermesini istedi. Ardından da işçilere biber gazı ile müdahale etti. Arbede yaşandı. Kapıya zincirli 9 işçi, zincirleri kesilerek gözaltına alındı. Gözaltına alınan işçiler Emniyet’e götürülürken polis Kurtuluş Parkı’ndaki işçileri de çembere aldı. Polis işçilere destek veren gençlerin de “marjinal” gruplar oldukları gerekçesiyle uzaklaşmasını istedi, işçilerin müzik yayını da polis tarafından durduruldu. ‘AKP bizi oyalıyor’ GENEL KURUL 2627 NİSAN’DA İstanbul Tabip Odası seçime gidiyor SİBEL BAHÇETEPE ‘Emri veren de yargılansın’ Gezi Direnişi sırasında başından gaz fişeğiyle vurularak öldürülen Abdullah Cömert’in katil zanlısı polis hakkında 25 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı HATAY (Cumhuriyet) Taksim Gezi Parkı Direnişi’ne destek amacıyla Hatay’da yapılan gösteriler sırasında başından gaz fişeğiyle vurularak öldürülen Abdullah Cömert’in (Abdocan) katil zanlısı polise olası kastla öldürme suçundan 20 yıldan 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu’nun raporuna göre Abdullah Cömert’in kafasına biber gazı kapsülü isabet etmesi sonucu öldüğü ifade edildi. İddianamede polis memuru Ahmet Kuş’un Cömert’in vurulduğu Abdullah Cömert sokakta görev yapan araç içerisinde gaz fişeği atmakla sorumlu olduğu belirtildi. Kuş, iddianamede yer verilen ifadesinde, 3 Haziran 2013 saat 23:00 sularında olaylara müdahale ettiklerini, kontrollü bir şekilde gaz bombası attığını, bu işin eğitimin aldığını ve dolayısıyla kalabalıkların üzerine değil, arkalarına doğru fırlattığını ileri sürdü. Türkiye’de yurdun dört bir yanından iş kazası sonucu hayatını kaybeden işçi haberleri gelmeye devam ediyor. İstanbul Ambarlı Limanı Kumport’ta önceki gece meydana gelen iş kazasında Selçuk Kemer (44) öldü. Türkiye’de kiiş kazaları giderek artıyor. 2014 Ocak ayında en az 87, Şubat ayında en az 77, Mart ayında 112 işçi öldü. 2014’ün ilk üç ayında en az 276 emekçi yaşamını yitirdi. Son olarak Ambarlı Limanı’nda bulunan Kumport’ta mafi operatörü olarak çalışan 6 çocuk babası Selçuk Kemer, gecenin ilerleyen saatlerinde iş yorgunluğu ve işveren zorlaması nedeniyle bir başka mafi cihazının altında kalarak öldü. Kamer bugün son yolculuğuna uğurlanacak. Yaşanan iş kazalarına karşı mücadele vermek için sendikalaşma yoluna girdikleri için işten atılan Kumport işçileri Kemer’in evine gitti. Kemer’in çalışma arkadaşları ise kazanın iş yoğunluğunun fazla olması ve güvensiz çalışma koşullarından kaynaklandığını belirtti. Limanİş Sendikası’ndan yapılan açıklamada ise iki yıla yakın bir süredir yetkililerin uyarıldığı belirtilerek “Ama ne yazık ki, ne işveren ne de diğer yetkililer bunun önüne geçmek için bir çaba sarf etmemiştir” denildi. oluşturmayı planlıyor. Bir süredir sanatla ilgili kamuoyunda tartışılan, toplumun büyük bir kesiminin kayıtsız kaldığı Türkiye Sanat Kurulu (TÜSAK) oluşturulmasına ilişkin yasanın özü bu. AKP’nin tümüyle bitirmek ve kendine ait hale getirmek istediği kurumlara ilişkin izlediği yol şöyle: Yeni bir yasa çıkararak mevcut kurumun tümüyle ortadan kaldırılmasını sağlıyor. Böylece kimse idari yargıya gidip “benim haklarımı gasp ettiler” diyemiyor. Devamında da kafasındaki modele göre yeni yapılanmaya gidiyor. TÜSAK böyle bir planın temelini oluşturuyor. Tamamı Bakanlar Kurulu, yani başbakan tarafından belirlenecek 11 üyeden oluşacak TÜSAK’ın devreye girmesiyle birlikte, bugün Türkiye’nin temel sanat birikimini oluşturan tüm kurumlar kapatılmış olacak. Başlıcalarını saymak gerekirse; Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, İzmir, Çukurova, Bursa, Antalya gibi bölge senfoni orkestraları, Devlet Halk Dansları Toplulukları, Türk Halk ve Sanat Müziği Koroları fiilen sona erecek. HHH Yerine ne gelecek? TÜSAK’a tutsak projeler gelecek... Yasaya göre TÜSAK’ın altında tiyatro, opera, bale, müzik, plastik sanatlarla ilgili alt kurullar oluşturulacak. Örneğin tiyatrocular bu alt kurula bir proje sunacaklar. Kabul görürse desteklenecek. Ancak iş desteği almakla bitmiyor. Eğer proje olarak kabul edilen oyunda bir replik değişikliği dahi olursa, verilen destek faiziyle geri alınacak. Bir tiyatro grubu böyle bir ceza ile karşı karşıya kalırsa, üç yıl yeni bir proje sunamayacak. Aynı durum sanatın tüm dalları için de geçerli. Bitmedi... TÜSAK, yukarıda sıraladığımız kurumlara ait tam mal varlıklarını da yönetme hakkını eline alacak. Ankara’dan örnek vermek gerekirse, Şinasi Sahnesi’nin, Büyük Tiyatro’nun yönetimi de TÜSAK’a geçecek. Bu binaların kimlerin kullanımına verileceğini de aynı kurul belirleyecek. HHH Sanatçıların teşvik ve ikramiyeleri de ortadan kaldırılacak. Mevcut kadrolarda bulunan sanatçılar düz maaşla yaşamlarını sürdürürken yeni katılacak sanatçılar böyle bir güvenceden de yoksun olacak, sözleşmeli ya da proje bazlı olarak çalıştırılacak. Bir sanatçı, iktidarın beklentilerine yanıt vererek öldüğünde o kadro da ölmüş olacak. Yerine kimse alınmayacak. Zaman içinde mevcut kadrolar da tümüyle eriyecek. Kısacası TÜSAK, sanata ve sanatçıya tuzak... Sanat bir devletin, bir toplumun ortak hazinesidir. Hem o ülkenin tarihsel değerlerini hem de insan zenginliğini gösterir. Bu anlamda sanat öyle bir hazinedir ki piyasa değeri yoktur. AKP dahil her iktidar, Türkiye’yi dünyaya tanıtırken mutlaka sanata da başvurur. Bu gerçek sadece bizim için değil her ülke için geçerlidir. Sanatın yönü hep aydınlığa doğrudur. Albert Camus, “dünya aydınlık olsaydı, sanat olmazdı” diyor. Bu yüzden de aydınlıktan korkan iktidarlar hep sanattan da korkmuştur. Aydınlığın ve karanlığın mücadelesinde tarih boyunca kazanan hep aydınlık olmuştur. Zira gece karanlığının içindeki yolculuk bile şafağa çıkar. İktidarı bir kez daha düşünmeye, sonu belli olan bu yasayı gündemden düşürmeye çağırıyoruz. Vali Mutlu’dan Yenikapı önerisi Taksim işçiye yine kapalı İstanbul Haber Servisi Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs’ı kutlamak isteyen işçilere İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu başka alan gösterdi. İşçi sendikaları konfederasyonlarının liderleri ise Taksim Meydanı’nda kutlama yapmak istediklerini yineledi. İşçi sendikaları konfederasyonlarının liderleri dün İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ile 1 Mayıs’ın Taksim Meydanı’nda kutlanması için görüştü. Toplantının ardından açıklama yapan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, “1 Mayıs’ı barışçıl şekilde ve hiç kimsenin burnu kanamadan Taksim’de kutlamak istiyoruz. Bunun için son dakikaya kadar biz görüşmelerimizi yapacağız” dedi. 1 Mayıs ile ilgili resmi müracaat olmadığını belirten Vali Mutlu ise “Karşılıklı olarak tutum ve düşüncelerimizi paylaştık. Taksim’in işçilerimiz için çok önemli bir meydan olduğunu belirttim. Atatürk Anıtı’nda ilgililerin çelenk sunma merasiminin gerçekleşmesinin anlamlı olduğunu ifade ettim. Ayrıca Ka 30 bin üyesi ile Türkiye’nin en büyük tabip odası olan ve ülkedeki hekimlerin neredeyse üçte birini barındıran İstanbul Tabip Odası’nın, iki yılda bir yaptığı seçimli genel kurulu 2627 Nisan tarihleri arasında yapılacak. Seçimlerde şu an oda yönetiminde olan “Demokratik Katılım Grubu” ile bir grup muayene hekiminin bir araya gelerek oluşturduğu “Özgür Hekim Platformu”, AKP’ye yakınlığı ile bilinen “Hekimlikte Özlük ve Onur Platformu” ve MHP’ye yakınlığı ile bilinen “Milliyetçi Hekimler” gruplarının listelerinin yarışacağı belirtiliyor. Demokratik Katılım Grubu seçimlere, gazetemiz yazarlarından Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Selçuk Erez’in başkanlığında olan listeyle seçimlere girecek. İstanbul Tabip Odası’nın genel kurulu, 26 Nisan Cumartesi günü 14.0018.00 saatleri arasında Cağaloğlu’ndaki İstanbul Tabip Odası’nda yapılacak. Seçimlerse 27 Nisan Pazar günü 09.0017.00 arasında Sultanahmet Endüstri Meslek Lisesi ve Sultanahmet Ticaret Meslek Lisesi’nde yapılacak. Sandık başına giderek oy kullanacak olan hekimler, yeni yönetimi belirleyecek. lığa doğru gaz fişeğini ateşleyerek olası kast ile maktulün ölümüne sebebiyet verdiği...” Savcı Murat Üzüm tarafından hazırlanan iddianame, Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianamenin kabulü sonrasında, Cömert ailesinin avukatı Hatice Can, iddianameyi sert bir dille eleştirdi. İddianamede şüpheli kabul edilen polis memuru Ahmet Kuş’un kastla insan öldürmekten yargılanacağına dikkat çeken avukat Can, “Ahmet Kuş’un tutuklu yargılanması gerekmektedir” dedi. Davada polis memuru Ahmet Kuş’tan başka sanık olmamasını eleştiren Can şunları söyledi: “Emri veren polis amirlerinin de yargılanması gerekmektedir. Soruşturma aşamasında amirler yargı önüne dahi çıkarılmamıştır. Şüpheli olarak isimleri tespit edilmemiş, ifadeleri alınmamıştır. Adalet arayışımız devam edecek. Polisin tutuklanması için derhal dilekçemizi vereceğiz. Amirler için verilen takipsizlik kararlarına itiraz edeceğiz. İnsanlık adına, kamu vicdanı adına adalet arayışımız devam ediyor, adalet arayışımız devam edecek, vazgeçmeyeceğiz.” zancı Yokuşu’nda hayatını kaybeden işçilerimizi rahmetle anıyorum. Anma seremonisinin gerçekleşmesi gerektiğini belirttim. Anma etkinliğini destekleyeceğimizi söyledim. Miting konusunda ise İstanbul’da toplantı ve gösteri, yürüyüş yapmakla ilgili yeni bir dönem başlatıldığını ifade ettim. Sendikalara Yenikapı’da kutlama yapmalarını önerdim. Şu anda Yenikapı dışında herhangi bir alternatif söz konusu değildir” diye konuştu. ‘Tutuklu yargılanmalı’ Emekçiye çağrı Toplam 2530 gaz fişeği attığını anlatan Kuş, “Gaz fişeğinin bir kişiyi hedef alması durumunda öldürücü olup olmadığını bilmediğini, böyle bir olaya da şahit olmadığını, gaz fişeği mesafesinin atılan silaha göre 100150 metre arası olduğunu” kaydetti. Gaz fişeğinin atıldığı nokta ile Cömert’in vurulduğu nokta arasında 36 metre bulunduğu kaydedilerek, gaz fişeğinin toplam ağırlığının 150 gram, azami menzilinin 90/150 metre olduğu vurgulanan iddianamede şu değerlendirme yer aldı: “Gaz fişeğinin özellikleri ve menzili ile gaz fişeğinin atıldığı mesafe birlikte değerlendirildiğinde şüphelinin gaz fişeğinin birilerine isabet etmesi halinde yaralayıcı ve öldürücü zarar vereceğini öngörmesine rağmen kalaba vereceğini öngördü’ ‘Fişeğin birine zarar Öte yandan, DİSK Başkanlar Kurulu, 1 Mayıs’ın, İstanbul’da Taksim’de işçi sınıfının mücadele tarihine yakışacak biçimde örgütlenmesi ve kutlanması için emek ve emek dostu örgütlere çağrıda bulundu. Başkanlar kurulu 1 Mayıs’a dek yaşanacak süreci de taşeron cumhuriyetine, asgari ücret başta olmak üzere sefalet ücretlerine, kölelik yasalarını çıkarma planlarına, örgütlenme hakkının gaspına, iş cinayetlerine karşı örgütlenme ve mücadele süreci olarak değerlendirileceğini vurguladı.